Yenişehir Wiki
Register
Advertisement
A'la Suresi/1-19 Ğaşiye Suresi/1-26 Fecr Suresi/1-30
Disambig Bakınız: Ğaşiye SuresiSuresi/MEAL, Ğaşiye Suresi/VİDEO, Ğaşiye Suresi/TEFSİR, Ğaşiye Suresi/TEZHİB, Ğaşiye Suresi/HAT, Ğaşiye SuresiFAZİLETİ, Ğaşiye Suresi/HİKMETLERİ, Ğaşiye Suresi/, /KERAMETLERİ, Ğaşiye Suresi/AUDİO, Ğaşiye Suresi/HADİSLER, Ğaşiye Suresi/NAKİLLER, Ğaşiye Suresi/EL YAZMALARI, Ğaşiye Suresi/VP
Ayet No
Ayet Metni
Elmalı Meali (Orijinali)
İngilizce Meali (M. Pickthall )
هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ الْغَاشِيَةِ
Geldimi sana o Gaşiye hadîsi
O her şeyi kuşatacak olan Kıyamet'in haberi sana geldi mi?
Hath there come unto thee tidings of the Overwhelming?
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ خَاشِعَةٌ
Bir takım yüzler o gün eğilmiş zillete düşmüştür
Yüzler var ki, o gün eğilmiş, zillete düşmüştür.
On that day (many) faces will be downcast,
عَامِلَةٌ نَاصِبَةٌ
Çalışmış fakat boşuna yorulmuştur
Çalışmış, yorulmuştur.
Toiling, weary,
تَصْلَىٰ نَارًا حَامِيَةً
Kızışmış bir yaslanırlar
Kızışmış bir ateşe girer.
Scorched by burning fire,
تُسْقَىٰ مِنْ عَيْنٍ آنِيَةٍ
Kızgın bir menba'dan sulanırlar
Onlara kızgın bir kaynaktan su verilir.
Drinking from a boiling spring,
لَيْسَ لَهُمْ طَعَامٌ إِلَّا مِنْ ضَرِيعٍ
Yiyecekleri yok ancak bir darî'
Onlar için kuru bir dikenden başka yiyecek de yoktur.
No food for them save bitter thorn fruit
لَا يُسْمِنُ وَلَا يُغْنِي مِنْ جُوعٍ
Ne besler ne açlıktan kurtarır
O da ne besler, ne de açlığı giderir.
Which doth not nourish nor release from hunger.
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَاعِمَةٌ
Bir takım yüzler de o gün mes'uddur
Yüzler de var ki, o gün nimetle mutludur.
In that day other faces will be calm,
لِسَعْيِهَا رَاضِيَةٌ
Sayinden hoşnuddur
Yaptığından hoşnuttur.
Glad for their effort past,
فِي جَنَّةٍ عَالِيَةٍ
Yüksek bir Cennette
Yüksek bir cennettedir.
In a high garden
لَا تَسْمَعُ فِيهَا لَاغِيَةً
Ki onda lağviyyattan bir kelime işidilmez
Orada boş bir söz işitmez.
Where they hear no idle speech,
فِيهَا عَيْنٌ جَارِيَةٌ
Onda carî bir menba'
Orada akan bir kaynak,
Wherein is a gushing spring,
فِيهَا سُرُرٌ مَرْفُوعَةٌ
Onda yüksek serîrler
Yükseltilmiş divanlar,
Wherein are couches raised
وَأَكْوَابٌ مَوْضُوعَةٌ
Konulmuş küpler
Konulmuş kadehler,
And goblets set at hand
وَنَمَارِقُ مَصْفُوفَةٌ
Dizilmiş koltuklar, yastıklar
Dizilmiş koltuklar, yastıklar,
And cushions ranged
وَزَرَابِيُّ مَبْثُوثَةٌ
Serilmiş nefîs döşemeler
Serilmiş halılar vardır.
And silken carts spread
أَفَلَا يَنْظُرُونَ إِلَى الْإِبِلِ كَيْفَ خُلِقَتْ
Ya hâlâ bakmazlar mı o deveye: nasıl yaratılmış?
Bakmıyorlar mı o develere, nasıl yaratılmış?
Will they not regard the camels, how they are created?
وَإِلَى السَّمَاءِ كَيْفَ رُفِعَتْ
Ve o göğe: nasıl kaldırılmış?
Göğe bakmıyorlar mı, nasıl yükseltilmiş?
And the heaven, how it is railed?
وَإِلَى الْجِبَالِ كَيْفَ نُصِبَتْ
Ve o dağlara: nasıl dikilmiş?
Bakmıyorlar mı dağlara, nasıl dikilmiş?
And the hills, how they are set up?
وَإِلَى الْأَرْضِ كَيْفَ سُطِحَتْ
Ve o Arza nasıl satıhlanmış?
Yere bakmıyorlar mı, nasıl yayılmış?
And the earth, how it is spread?
فَذَكِّرْ إِنَّمَا أَنْتَ مُذَكِّرٌ
Haydi ıhtar et; sen şimdi sırf bir ögütçüsün
Haydi öğüt ver; sen şimdi sırf bir öğütçüsün.
Remind them, for thou art but a remembrancer,
لَسْتَ عَلَيْهِمْ بِمُصَيْطِرٍ
Üzerlerine musallat değilsin
Onların üzerinde bir zorba değilsin.
Thou art not at all a warder over them.
إِلَّا مَنْ تَوَلَّىٰ وَكَفَرَ
Ancak tersine giden ve küfr eden başka
Ancak kim yüz çevirir ve kâfir olursa,
But whoso is averse and disbelieveth,
فَيُعَذِّبُهُ اللَّهُ الْعَذَابَ الْأَكْبَرَ
Ki Allah onları en büyük azâb ile ta'zib edecek
Allah ona en büyük azap ile azap edecek.
Allah will punish him with direst punishment.
إِنَّ إِلَيْنَا إِيَابَهُمْ
Muhakkak onlar döne dolaşa bize gelecekler
Kuşkusuz onlar döne dolaşa bize gelecekler.
Lo! unto Us is their return
ثُمَّ إِنَّ عَلَيْنَا حِسَابَهُمْ
Sonrada muhakkak bize hisab verecekler
Sonra da bize hesap verecekler.
And Ours their reckoning.
Yenişehir..

Şablon:Sadeleştirilmiş ET


Advertisement