- Meşrebi haliliye olanın mesleği hillettir
- Turklerin dinlerinin hepsinin temeli Hz İbrahim dayanir
İsmail Hami Danişmend
Kuran ve Ibrahim kelimesi gecen ayetler[]
2/124-2/125-2/126 -2/127-2/130- 2/132-2/133- 2/135-2/136-2/140-2/258-2/260- 3/33-3/65-3/67-3/68-3/84-3/95-3/97-4/54-4/125-4/163-6/74- 6/75-6/83- 6/161-9/70-9/114-11/69-11/74-11/75-11/76- 12/6-12/38-14/35-15/51-16/120- 16/123-19/41-19/46-19/58-21/51-21/60-21/62-21/69- 22/26-22/43-22/78-26/69-29/16-29/31-33/7- 37/83-37/104- 37/109-38/45-42/13- 43/26-51/24-53/37-57/26-60/4- 87/19-
Etymology[]
Abraham first appears as Abram in the book of Genesis until he is renamed by God in Genesis 17:5 . The narrative indicates that abraham means “the father of a multitude " (Hebrew: ʼaḇ-hămôn goyim ).[14] However, scholars do not accept the narrative's definition to be the etymology of Abraham because, though "ab -" means "father ", "-hamon " is not the second element, and "-Raham " is not a word in Hebrew. The word in Hebrew for "multitude " is rabim .
- Johann Friedrich Karl Keil suggested that there was once a word raham (רָהָם) in Hebrew that meant "multitude", on analogy with the Arabic ruhâm which does have this meaning, but there is no evidence to support this;[15] another possibility is that the first element should be abr -, which means "chief ", but this yields a meaningless second element, "-aham ".
- David Rohl suggests the name comes from the Akkadian "the father loves ",[16] but scholars would prefer an origin based on Hebrew.
The first of the Old Testament patriarchs and the father of Isaac ; according to Genesis, God promised to give Abraham's family (the Hebrews ) the land of Canaan (the Promised Land); God tested Abraham by asking him to sacrifice his son
Abraham (Hebrew: אַבְרָהָם (help·info), Modern: Avraham , Tiberian: ʼAḇrāhām , Arabic: إبراهيم , Ibrāhīm , ʼAbrəham , Greek: Aβραάμ ), whose birth name was Abram , is the eponym of the Abrahamic religions , among which are Judaism , Christianity , and Islam . According to both the Hebrew Bible[2] and the Qur'an, Abraham is the forefather of many tribes, including the Ishmaelites , Israelites , Midianites , Edomites , and others.[2] Abraham was a descendant of Noah 's son, Shem .[3][4] Christians and Muslims believe that Jesus was a descendant of Abraham, while Muslims believe that Muhammad was also a descendant, through Ishmael .[5]
Anlamlar[]
- [1] İnananların babası
[2] Halkların babası
[3] İbrahim peygamber
(Arapça) < (İbranice) (yüce baba)
İbrahim İbranice: אברהם Avraham) yaklaşık olarak MÖ 20. yüzyılda yaşamış dini şahsiyet. Batı literatüründe Abraham olarak geçen isim;
- İbranice abba, Arapça'da abu(baba) ve
- İbranice am, Arapça'da amm(halk, kamu, amme ,genel) sözcüklerinin birleşimden oluşur ve Halkın Babası anlamına gelmektedir.
- Musevilik ve Hristiyanlığa göre din büyüğü, İslam'a göre peygamberdir. İshak ve İsmail'in babasıdır.
- Bu nedenle Yahudilerin ve Arapların atası olduğuna inanılır.
Musevilik'te İbrahim[]
- Musevilikte İbrahimin ilk adı Avramdır.
- Nuh'un soyundan olan Tanah'ın oğludur. Kur'ana göre Azerdir.
- Avram Harranda yaşamıştır. Amcasının adıda Havrandır.
- Ur şehrinde doğmuştur.
- Urdan Urfa ya 45 km güneyde Harrana göçmüştür.
- 75 yaşındayken Rab tanrının emriyle Kenan Ülkesine göçtü. Yıllarca burada yaşadı.
- Kenan'da kıtlık çıkması sonucu Mısır'a göçtü. Hiksoslar (filistinli Mısırı yönetenler göçebe idi.) Mısırda zenginleşti ve Kenana döndü.
- Lutun ve kendisinin hayvanları o kadar çoktu ki ayrılmak zorunda kaldılar.
- Lut, Sodom ve Gomora yönüne gitti.
- Daha sonra Sara'dan İshak. Hacer ve İsmaili bugünkü Ürdün sınırına yolladı. İsmail ve soyu orada büyüdü Ürdün, Arabistan ve güney Edomu ele geçirdi.
- İsmailliler Arapların atalarıydı. İbrahim Kenanda günden güne güçlendi ve zenginleşti.
- İbrahim Negev'e göçtü. Burada Negevlilerden korktuğu için karısı Sarayı kız kardeşi olarak tanıttı ve Filistin kralı Avimeleğe hediye etti.
- Rab, Tanrı rüyasında Avimeleğe görünerek ona kızdı ve Sarayı geri vermesse soyunu yok edeceğiniz Filistini başına yıkacağını söyledi. Avimelek korkarak karısı sarayı İbrahime geri verdi. Ayrıca İbrahime davar, sığır, eşya, köle ve 1000 gümüş verdi.
- Daha sonra Avimelek ve İbrahim, Beer-Şevada bir antlaşma yaptı.
- İbrahim 175 yaşında öldü. İsmail ve İshak onu Hititli Efronun tarlasındaki Makbela mağarasına gömdü. İbrahim tarlayı Efrondan 400 şekel gümüşe almıştı.
- İbrahim ölünce Kenan'daki ailesinin ve mirasının başına İshak geçti.
- İsmail ise krallığına döndü.
İslam'da İbrahim[]
İbrahim peygamber, kendi oğlunu kurban etmek isterken Cebrail tarafından durdurulma sahnesi. (Rembrandt) 1410-11 yılları arasında Şiraz'da basılmış minyatür (Gurbenkyan koleksiyonu, Lizbon)
- Doğum yeri; Kalderliler in Güney Irak ta Ur kentidir. Kalde ,
- Kardeşleri: Harran (Lutun babası), Nahor , Abram
- Babası, Tevratta Terah İslam'da Azer.
- Urdan Harrana gidiyorlar.
- Kur'anda bir çok ayette ismi açıkça geçmekte olan bir peygamberdir. İslam'a göre günümüzde bulunan İbrahimî dinler var olmadan önce kendisine Allah tarafından peygamberlik verilmiştir.
- Allah kendisine samimiyetinden dolayı "Halil" yani dost sıfatını vermiştir. Günümüzdeki Halil İbrahim söylemi buradan gelmektedir.
- Ayrıca, İbrahim Peygamber'in "Hanif" yani Allah'ın birliğine inanan, Allah'a ortak koşmayan biri olduğu özellikle belirtilmiş ve Onu sevenlerin de Allah'ı bir olarak bilmeleri ve Allah'a ortak koşmamaları istenmiştir.
- Kuran'da İbrahim'in, putperestlerle ve kendini ilah sayan yöneticilerle yaptığı çetin mücadele anlatılmaktadır. Bu mücadelesi sonucu ona cevap veremeyenler, onu ateşe atarak cezalandırmak istemişler fakat bunda başarılı olamamışlardır.
- Müslümanlara göre, ateşin İbrahim için bir gül bahçesine dönüştüğü rivayet edilir
Üç yalanı veya tevilli cümlesi
- Davete, hastayım diyor.
- Eşine kızkardeşimdir, diyor.
- Putları kim kırdı, belki büyüğü .
- İslam'da İbrahim'in oğlu İsmail'i kurban etmesinin istenmesi konusundaki imtihanı önemli bir yer tutar ve her yıl Kurban Bayram'ında bu olay da yad edilir.
Bu konu Saffat Suresinde şöyle anlatılmaktadır: 100 - (İbrahim) “Ey Rabbim! Bana salihlerden olacak bir çocuk bağışla.”
101 - Biz de ona uysal bir oğul müjdeledik.
102 - Çocuk kendisiyle birlikte koşup yürüyecek yaşa gelince İbrahim ona, “Yavrum, ben rüyamda seni boğazladığımı gördüm. Düşün bakalım, ne dersin?” dedi. O da, “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın” dedi.
103,104 - Nihayet her ikisi de (Allah’ın emrine) boyun eğip, İbrahim de onu (boğazlamak için) yüz üstü yere yatırınca ona, şöyle seslendik: “Ey İbrahim!”
105 - “Gördüğün rüyanın hükmünü yerine getirdin. Şüphesiz biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız.”
106 - “Şüphesiz bu apaçık bir imtihandır.”
107 - Biz, (İbrahim’e) büyük bir kurbanlık vererek onu (İsmail’i) kurtardık.
108 - Sonradan gelenler arasında ona güzel bir ad bıraktık.
109 - İbrahim’e selam olsun.
110 - İyilik yapanları işte böyle mükafatlandırırız.
111 - Çünkü o mü’min kullarımızdandı. .
Kur'an'da adı geçen peygamberler
Türkçe: Âdem İdrîs Nûh Hûd Sâlih İbrâhîm Lût İsmâ'îl İshâk Yâkub Yûsuf Eyyûb
Arapça: آدم ادريس نوح هود صالح إبراهيم لوط اسماعيل اسحاق يعقوب يوسف أيوب
Türkçe: Şuayb Mûsâ Hârûn Zülkifl Dâvud Süleymân İlyâs Elyesâ Yûnus Zekeriyâ Yahyâ İsâ Muhammed
Arapça: شعيب موسى هارون ذو الكفل داود سليمان إلياس اليسع يونس زكريا يحيى عيسى محمد
Türkçe - Türkçe sözlük ibrahim anlamı[]
[3] [4] Türkçe anlamı:ibrahim; (arapça) erkek ismi
- 1. İnananların babası.
- 2. hakların babası.
- 3. kur'an'da ismi geçen İbrahim peygamber.
- Üstteki Türkçe kelimelere iki kere tıklayarak sözlükte aratabilirsiniz.
Osmanlıca - Türkçe sözlük ibrahim anlamı[]
Türkçe anlamı:ibrahim; İbrahim kelimesi,
- İbranicede baba anlamına gelen eb; ve cumhur demek olan reham kelimelerinden meydana gelmiştir.
- ebu-l cumhur ise; cumhurun babası demektir. bu ismi meydana getiren kelimelerin ikisinin de hareke veya telaffuzlarını az bir değişiklik yapmakla yine bu mânalar arapçada vardır. bu da İbranilerle arapların yakınlıklarına delildir.Üstteki Türkçe kelimelere iki kere tıklayarak sözlükte aratabilirsiniz.
Fransızca - İngilizce sözlük ibrahim anlamı[]
[8] [9] [10] İngilizcesi:ibrahim; n. ibrahim (arabic), male first name; family name
İBRÂHİM ALEYHİSSELÂM[]
Kur’ân-ı kerîm’de ismi bildirilen peygamberlerden,
- Ulülazm adı verilen altı peygamberden biri olup, Keldânî kavmine gönderilmiştir. Peygamber efendimiz -Muhammed aleyhisselâmdan sonra peygamberlerin ve insanların en üstünüdür. Allahü teâlâ ona Halîlim (dostum) buyurduğu için Halîlullah veya Halîlürrahmân olarak bilinir. Babası mümin olan Târûh olup, annesi Emile’dir. İbrâhim aleyhisselâm, Peygamber efendimizin dedelerindendir.
- Çünkü, ilk oğlu İsmâil aleyhisselâm Arapların, ikinci oğlu İshâk aleyhisselâm da İsrâiloğullarının ceddi yâni dedesidir.
- Keldânî memleketi olan Bâbil’in doğu tarafında ve Dicle ile Fırat nehirleri arasındaki bölgede doğdu.175 yaşındayken Kudüs’te vefât etti.
- İbrâhim aleyhisselâma annesi Emîle veya Ûşâ hâmileyken, babası Târûh vefât etti.
- Annesi, amcası olan Âzer ile evlendi.
- Âzer üvey babası ve amcası olup, putperestti.
- Geçimini put yapıp satarak temin ederdi.
- Tefsir âlimleri, En’âm sûresinin Âzer’in ismi geçen 14. âyetini tefsir ederken, Âzer’in hazret-i İbrâhim’in amcası ve üvey babası olduğunu açıkça belirtmişlerdir.
- Zîrâ, Peygamberimizin baba ve dedeleri Âdem aleyhisselâmdan beri hep mümindi.
- Kur’ân-ı kerîm’de meâlen; “Sen, yâni senin nûrun, hep secde edenlerden dolaştırılıp, sana ulaşmıştır.” (Şu’arâ sûresi :26/219 ) buyrulmaktadır.
- Ehl-i sünnet âlimleri bu âyet-i kerîmeyi tefsir ederken, Peygamberimizin bütün ana ve babalarının, mümin olduğunu anlamışlardır.
- Abdullah ibni Abbâs’ın bildirdiği hadîs-i şerîfte de: “Benim dedelerimin hiçbiri zinâ yapmadı. Allahü teâlâ, beni temiz babalardan, temiz analardan getirdi. 'Dedelerimin iki oğlu olsaydı, ben bunların en hayırlısında, en iyisinde bulunurdum.”' buyuruldu.
- Âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerden anlaşıldığı ve binlerce İslâm kitâbında yazıldığı üzere Peygamber efendimizin anaları ve babaları arasında bulunmakla şereflenen bahtiyarların hepsi, zamanlarının ve memleketlerinin en asîl, en şerefli, en güzel ve en temiz kimseleriydi. Hepsi de aziz ve muhteremdiler.
- İbrâhim aleyhisselâmın babası, Târûh da böylece mümin, yâni inanmıştı. Kötü ahlâktan, âdî ve çirkin sıfatlardan uzaktı.
Nûh aleyhisselâmdan çok sonra Bâbil’de hüküm süren, yıldızlara ve putlara tapan Keldânî kavminin o devirdeki kralı olan Nemrûd , insanları kendine ve putlara taptırıyordu.
- Bir gece gördüğü rüyâyı, müneccimler; “Doğacak bir erkek çocuğun yeni bir din getireceği ve onun saltanatını yıkacağı.” şeklinde tâbir edince,
- Nemrûd yeni doğan erkek çocukların öldürülmelerini ve hâmile kadınların hapsedilmelerini emretti.
- O sırada hazret-i İbrâhim’e hâmile olan annesi, amcası Âzer’le evliydi.
- Görünüşte hâmileliği belli olmadığı için fark edemediler, kocasına da; “Çocuk doğunca oğlan olursa, kendi elinle Nemrûd’a teslim eder mükâfât alırsın.” dedi. Annesi zamânı gelince de şehir dışında bir mağarada doğum yaptı ve Âzer’e çocuğun doğup öldüğünü söyledi.
- Oğlunu mağarada gizledi ve orada büyüttü. Yanına gittiğinde onu parmağını emerken bulur ve doymuş görürdü. Parmaklarından süt ve bal gelirdi. Allahü teâlâ Cebrâil aleyhisselâmı göndererek bu gıdâları Cennet’ten parmaklarına akıtırdı.
İbrâhim aleyhisselâm büyüyüp, mağaradan çıkınca,
- güneşe, aya, yıldızlara ve kâinâta bakarak bunları yaratan eşi ve benzeri olmayan bir yaratıcının olduğunu anladı. Keldânî kavmine gelerek, taptıkları yıldızların ve putların ilâh olmadığını, anlayabilecekleri açık delillerle anlattı.
- Bâbil halkı çocuk yaşta olan ve putlarına karşı çıkan hazret-i İbrâhim’i üvey babası Âzer’e şikâyet ettiler.
- Âzer, İbrâhim aleyhisselâmı azarlayarak bu işten vazgeçmesini istediyse de İbrâhim aleyhisselâm onun sözlerine hiç aldırmayıp; “Benden delil isteyin göstereyim. Bana hidâyet veren, doğru yolu gösteren Allahü teâlâ beni sizden ayırdı. Sizin içinde bulunduğunuz sapıklığa düşürmedi. Sizi ve putlarınızı sevmiyorum.” dedi. Putlara tapmanın mânâsız olduğunu Âzer’e de söyledi. Âzer hiddetlenip İbrâhim aleyhisselâmın yanından uzaklaşmasını istedi.
Genç yaştayken
- Keldânî kavmine peygamber olarak gönderilen ve kendisine on sayfa (forma) kitap verilen İbrâhim aleyhisselâm, Allahü teâlânın emriyle büyük-küçük herkesi Allahü teâlâya îmân etmeye çağırdı.
İnsanlara topluca ve açık bir tebliğde bulunmayı, putların mânâsız ve âcizliğini, onlara tapmanın sapıklık olduğunu gâyet açık bir şekilde göstermek istedi.
- O zaman Keldânî kavmi, bir gün bayram yapmak üzere bir yere toplandı.
- Onlar gittiği zaman İbrâhim aleyhisselâmın üvey babası ve puthânenin bekçisi olan Âzer onu da bayram yerine gitmeye zorladı.
- İbrâhim aleyhisselâm hasta olduğunu söyleyerek gitmedi.
- İnsanlar bayram yerinde toplandıkları zaman, yetmiş kadar putun bulunduğu puthâneye girdi. Getirdiği bir balta ile bütün putları kırıp, parça parça etti. Sâdece en iri putu kırmadı ve baltayı bunun boynuna asarak, oradan uzaklaştı.
- Keldânî kavmi bayramdan dönünce, puthâneye girip, putların kırılıp parça parça edildiğini görüp, şaşırdılar. Bunu kim yaptı, diye bağrışmaya başladılar. Bu işi, İbrâhim yapmıştır, diyerek onu yakalayıp halkın önünde sorguladılar. “Ey İbrâhim! Putlarımızı sen mi kırdın?” deyince,
- İbrâhim aleyhisselâm, bu işi olsa olsa; “Ben varken bu küçük putlara niçin tapıyorlar!” diyen şu iri put yapmıştır, demiştir.
- “Siz ona sorunuz.” deyince, putperestler; “Putlar konuşmaz ki, sen bize ona sor diyorsun!” dediler.
- Bunun üzerineİbrâhim aleyhisselâm; “O hâlde daha kendilerini kırılmaktan kurtaramayan, size hiçbir faydası olmayan bu putlara ilâh diyerek niçin tapıyorsunuz? Hâlâ akıllanmayacak mısınız? Size ve bu taptığınız putlara yazıklar olsun!” dedi.
- Putlarınıİbrâhim aleyhisselâmın kırdığını anlayan Keldânî kavmi, onu hapsettiler.
- Durumu da ilâhlık iddiâsında bulunan kralları Nemrûd’a bildirdiler.
Nemrûd, İbrâhim aleyhisselâmı yanına getirmelerini emretti. İbrâhim aleyhisselâm Nemrûd’uAllahü teâlâya îmân etmeye dâvet etti. Nemrûd, bunu reddettiği gibi, İbrâhim aleyhisselâmın kendisine secde etmesini istedi.
- Secde etmeyince, Nemrud İbrahimi hapsettirdi ve ateşte yakılmasını emretti. Günlerce yığılan odunlar ateşlendi. Şiddetinden yanına yaklaşamadıkları ateşe hazret-i İbrâhim’i mancınıkla attılar.
- Ateşe atılırken; “Hasbiyallah ve ni’mel vekil”, yâni“Bana Allah’ım yetişir. O ne iyi vekildir, yardımcıdır.” dedi.
- Ateşe düşerken Cebrâil aleyhisselâm gelip; “Bir dileğin var mı?” diye sorunca; “Var, fakat sana değil, Rabbim beni görüyor, biliyor.” dedi.
- Onun bu hâli Kur’ân-ı kerîm’de övülüyor ve; “Sözünün eri olan İbrâhim.” buyruluyor.
- Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde meâlen ateşe; “Ey ateş! İbrâhim’e karşı serin ve selâmette ol!” (Enbiyâ sûresi: 69) diye emretti.
- Ateşin içi yemyeşil bir bahçe kesildi. Cebrâil aleyhisselâm da kendisine arkadaş oldu.
- Cennet’ten gömlek ve yaygı getirdi ve onu Cennet nîmetleri ile doyurdu. Ateşte yedi gün kaldığı rivâyet edilir.
- Ateş sönünce mûcizeyi gözleriyle görenlerden kardeşi Haran, amcasının kızı ve sonra hanımı olan hazret-i Sâre ve bâzı kimseler îmân ettiler.
- İbrâhim aleyhisselâm ateşten kurtulduktan sonra Keldânî kavmini bir müddet daha îmâna dâvet etti.
- Fakat zâlim Nemrûd ve putperest ahâli küfürlerinden vazgeçmediler.
- Allahü teâlâ, Nemrûd ve kavmine sivrisinekleri musallat etti. Sinekler onların kanlarını emdiler ve kuru kemik hâline getirdiler. Sineklerden birisi de Nemrûd’un burnundan girip beynine yerleşti. Uzun zaman azap ve ızdırap verdi. Hattâ başını tokmakla döğdüre döğdüre öldü. Allahü teâlâ, tanrılık iddiâ eden Nemrûd’u en âciz mahlûklarından birisi olan sivrisinekle cezâlandırdı.
İbrâhim aleyhisselâm Allahü teâlânın emriyle Bâbil’den Harrân’a (Urfa’nın güneyinde bir yer) hicret etti.
- Bu yolculukta kardeşinin oğlu Lût aleyhisselâm, hanımı Sâre Hâtun ve diğer inananlar da bulundular.
Harrân’da bir müddet kaldıktan sonra,Şam’a, oradan da Mısır’a gitmek üzere yola çıktı.
- Bu yolculuk esnâsında kardeşinin oğlu Lût aleyhisselâmın Sedûm bölgesi ahâlisine peygamber olarak vazîfelendirildiği bildirildi.
- Lût aleyhisselâmın Sedûm’a hareketinden sonra, Mısır’a giden İbrâhim aleyhisselâm rivâyete göre bu sırada otuz sekiz yaşındaydı.
- Mısır’a gittiği sırada Sinan bin Ulvan adlı zâlim bir Firavun vardı. İbrâhim aleyhisselâm ve hanımı hazret-i Sâre’nin Mısır’a geldiğini haber alan Firavun, zorbalık yaparak Sâre’yi almak istedi.
- Bu zâlim hükümdâr hazret-i Sâre’yi sarayına çağırttı. Ona musallat olmak isteyince nefesi kesilip elleri ve ayakları tutmaz hâle geldi. Bu hâline pişman olup, musallat olmaktan vaz geçti.
- Hazret-i Sâre’den, onun düştüğü fecî hâlden kurtulması için duâ etmesini istedi. Hazret-i Sâre, hükümdârı bu kadın öldürdü, diye suçlanmasından korktuğu için, duâ etti.
- Tekrar eski hâline dönen Firavun, Hacer adında bir câriyeyi hazret-i Sâre’ye hediye etti. Bu hâdiseden sonra İbrâhim aleyhisselâm hanımı Sâre ve hediye edilen Hacer Hâtunla birlikte Mısır’dan ayrılıp, Filistin’e gitti.
- Filistin topraklarındaki ıssız ve kupkuru bir yer olan Sebû’ya yerleşti. Bir müddet burada kaldı.
- Zamanla çok mala kavuştu. Yarım milyonu sığır olmak üzere, davarları ovaları ve vâdileri doldurdu. Çok zengin oldu.
- Sebû denilen yere sonradan gelip yerleşen insanların İbrâhim aleyhisselâmı incitmeleri üzerine oradan ayrılıp, Şam tarafında Kıst adlı yere göçtü. Çok cömerd olan İbrâhim aleyhisselâm insanlara çok ikrâmlarda bulunurdu.
- İbrâhim aleyhisselâm, çocuğu olmadığı için hanımı Hazret-i Sâre’nin isteği ve izniyle hazret-i Hacer’le evlendi. Bu evlilikten İsmâil aleyhisselâm doğdu. Muhammed aleyhisselâmın nûru hazret-i Hacer vâsıtasıyla İsmâil aleyhisselâma intikâl ettiği için, hazret-iSâre’nin kalbinde hazret-i Hacer’e karşı gayret hâsıl oldu.
- İbrâhim aleyhisselâm, hazret-i Sâre’yi üzmemek için Allahü teâlânın emriyle hazret-i Hacer ve oğlu İsmâil’i (aleyhisselâm) yanına alarak, o zamanlar ıssız ve susuz bir yer olan Mekke’ye götürdü.
- Onları oraya bırakıp, Şam diyârına geri döndü.
- Hacer annemiz ve oğlu İsmâil aleyhisselâm oradayken, mübârek Zemzem suyu yerden fışkırarak çıktı.
- Kur'an İbrahime Gulaman halima deniyor , yumuşak halim bir evlat verdik diyor. Kurban oluyor..
İbrâhim aleyhisselâm, daha önce bir oğlum olursa, Allah yoluna kurban edeceğim, diye adakta bulunmuştu.
- İbrâhim aleyhisselâm, hazret-i Hacer ve oğlu İsmâil aleyhisselâmı ziyâret için Mekke’ye geldiği sırada, üç gün üst üste gördüğü bir rüyâ üzerine İsmâil aleyhisselâmı kurban etmek istedi.
- Tam kurban etmek üzereyken, Allahü teâlâ İbrâhim aleyhisselâma rüyâsına sadâkat (bağlılık) gösterdiğini bildirerek kurbanlık bir koç ihsân etti.
- Böylece İsmâil aleyhisselâm, kurban edilmekten kurtuldu. Allahü teâlâ, İbrâhim aleyhisselâma ihtiyar yaşında hazret-i Sâre’den İshâk isimli oğlunu ihsân etti.
- İbrâhim aleyhisselâm birkaç defâ hazret-i Hacer’i ve oğlu İsmâil aleyhisselâmı ziyâret etti.
- Bir defâsında oğlu İsmâil ile birlikte Beytullah’ı (Kâbe-i muazzamayı) inşâ etti.
- Cennet yâkutlarından olan Hacer-ül-Esved adlı siyâh taşı Cebrâil aleyhisselâmın bildirmesiyle alarak, Kâbe-i muazzamanın duvarına yerleştirdi.
- Kâbe duvarını örerken, şimdi Makâm-ı İbrâhim denilen taşın üzerine bastı.
- Kâbe’yi yapıp bitirince, Allahü teâlânın Cebrâil aleyhisselâm aracılığıyla bildirdiği gibi, İsmâil aleyhisselâm ve Mekke’de yerleşmiş olan Cürhümlüler le birlikte hac ibâdetini yaptı.
İsmâil aleyhisselâmla haccın rükünlerini yerine getirdikten sonra, oğluna Kâbe’ye bakması ve onu koruması için tenbihde bulundu. Şam’a gitmek istedi. Gitmeden önce Arafat’a çıkıp, İsmâil aleyhisselâmın evlâdına duâ etti ve Şam’a döndü. Ertesi sene hac mevsiminde hanımı hazret-i Sâre ve oğlu İshâk aleyhisselâmı da alarak Mekke’ye geldi. Hac ibâdetini yaptıktan sonra, birlikte Şam’a döndüler.
İbrâhim aleyhisselâm, vefât etmeden önce oğlu hazret-i İsmâil’e şu vasiyette bulundu:
- “Ey oğlum! Alnında parlayan bu nûr, son peygamber Muhammed aleyhisselâmın nûrudur. Bütün baba ve dedelerimizin vasiyeti, bu nûru iyi muhâfaza edip, ehline teslim etmektir. Bu mübârek nûru iyi muhâfaza et. Nikâhlı, afîf ve temiz kadınlara teslim eyle. Evlâdına da böyle vasiyette bulun.” dedi.
Yüz yetmiş beş yaşında hazret-i Hacer ve hazret-i Sâre’den sonra Kudüs’te vefât etti. Kudüs civârında Habrun kasabasında bir mağaraya defnedildi. Bu kasaba, İbrâhim aleyhisselâmın Halîl (Allahü teâlânın dostu) ismine izâfeten Halîlurrahmân ismiyle meşhurdur. Hazret-i Lût, hazret-i İshâk ve hazret-i Yâkûb ile pekçok peygamberin bu beldede bulunduğu rivâyet edilir. Müslüman hükümdârlar oradaki mescitleri ve türbeleri kendi devirlerinde tâmir ettirmişlerdir. Halîlurrahmân’daki mescit ve türbeleri ise son olarak Osmanlı Sultânı İkinci Abdülhamîd Han tâmir ettirmiştir.
İbrâhim aleyhisselâm ülülazm peygamberlerin ikincisi olup, Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselâmdan sonra bütün peygamberlerden ve resûllerden üstündür. İbrâhim aleyhisselâmdan sonra gelen bütün peygamberler onun neslindendir.
- Allahü teâlâ hazret-i İbrâhim’i ilâhî sırlara vâkıf kıldı ve onu, ateşe atıldığında nefsiyle, oğlu hazret-i İsmâil’i Allah için kurbân etmesini bildirip evlâdı ile malı ile imtihân etti.
- Malı ile imtihân edilmesi şöyle olmuştur: O kadar zengindi ki, sâdece sığırları yarım milyon olup, davarları, ovaları ve vâdileri dolduruyordu. Cebrâil aleyhisselâm insan sûretinde gelip; “Yâ İbrâhîm, bu sürüler kimindir?” deyince; “Allah’ındır fakat benim elimde emânettir. Allahü teâlâyı tesbih et, ismini an, onu zikret, bu sürülerin hepsi senin olsun.” diyerek bütün malını bağışladı. Cebrâil aleyhisselâm kendini tanıtınca, hazret-i İbrâhim; “Ben Allah için bağışladığımı geri alamam.” diyerek bütün malını satıp, Allah yoluna sarf etti.
Hazret-i İbrâhim kendisine nâzil olan (indirilen) emir ve yasakları tamâmen halka bildirdi.
- Allah’tan başka şeylere tapmanın bâtıl (geçersiz) olduğunu çok açık bir şekilde anlattı.
- Şirke (Allah’a ortak koşma) yol açacak kapıların hepsini kapattı. Çocukluğundan ölümüne kadar hak din üzere olduğundan ve insanlara hak dîni bildirdiğinden dolayı, onun milletine işâret için Kur’ân-ı kerîmde “Hanîfen” (hak din üzere bulunanlar) diye zikredilmiştir.
- Hazret-i İbrâhim’in husûsiyetleri Kur’ân-ı kerîm de Nahl sûresi 120, 121, 122. âyetlerde bildirilmektedir.
- Misâfirperverliği ve cömertliği dillerde dolaşırdı.
- Misâfir olmayınca yemek yemez, bir misâfir bulmak için uzaklara giderdi.
- Bu vasfından dolayı ona Ebû’d-Düyûf (misafirler babası) adı verilmişti. Kıblesi Kâbe idi.
- Namaza durduğu zaman kalbinin coşması, hışırtısı çok uzaklardan duyulurdu.
İbrâhim Aleyhisselâmın Mûcizeleri[]
- İbrâhim aleyhisselâmın mübârek vücûduna ateş tesir etmedi. Nemrûd onu ateşe attığında Allahü teâlâ; “Ey ateş! İbrâhim üzerine serin ve selâmet ol!” buyurunca ateş onu yakmadı.
- Cansız olan, parça parça edilmiş ve parçaları ayrı ayrı yerlere konmuş olan kuşlar (dört kuş), İbrâhim aleyhisselâmın çağırması üzerine yeniden dirilmişlerdir.
- İbrâhim aleyhisselâmın mûcizesi ile taşlar kömür gibi yanmıştır. Rivâyete göre İbrâhim aleyhisselâm Şam tarafına hicret ettiğinde çayırlık, çimenlik bir yerde konaklamıştı. Orada yakacak hiçbir şey bulamayan, buldukları az bir şeyle ihtiyaçlarını karşılayamayan ahâli, durumlarını İbrâhim aleyhisselâma anlattı. İbrâhim aleyhisselâm taşları toplattı ve kömür gibi yaktı. Bu mûcizeyi gören pekçok kimse îmân etti.
- Yırtıcı ve yabânî hayvanlar İbrâhim aleyhisselâmla berâber giderler ve dile gelerek gâyet açık bir şekilde onunla konuşurlardı. Bir defâsında, hanımı hazret-i Hacer ve oğlu İsmâil’le görüşmek ve onları ziyâret etmek için Mekke’ye gitmişti. Şam’a geri dönüşünde birçok yabânî hayvan, İbrâhim aleyhisselâm ile berâber yürüyüp, onunla açıkça konuştular.
- İbrâhim aleyhisselâm duvarların ve dağların arkasını da görürdü. Bu mûcizesi Mısır’a gittiğinde zevcesi hazret-i Sâre’ye musallat olmak isteyen zamânın kralı Firavun, hazret-i Sâre’yi sarayına alınca, İbrâhim aleyhisselâm dışardan içeriyi seyretmiştir. Sarayın duvarları ona cam gibi olmuş ve gözünden perde kaldırılmıştır. Böylece hazret-i Sâre’ye el uzatmaya kalkışan Firavun’un ellerinin kuruyup, ayaklarının tutmayarak yere yıkıldığına şâhid olmuştur.
- İbrâhim aleyhisselâmın bastığı taşın üzerinden ağaç bitip yeşermiştir. Bu istek dîne dâvet ettiği bir beldenin ahâlisinden gelmiş, duâsı üzerine mûcizeyi göstermiştir.
- İbrâhim aleyhisselâmın oturduğu yerden güzel kokular yayılırdı. Ayrılsa bile, senelerce güzel kokusu oradan çıkmazdı.Hazret-i İsmâil de babasının evine gelip gittiğini, onun kokusundan anlamıştı.
Dini[]
- İbrâhim aleyhisselâmın dîni: İbrâhim aleyhisselâmın dîni, Hanîf dînidir.
- Yanlış ve sapık olan şeye hiç dalmadan doğruya yönelen mânâsınadır. İbrâhim aleyhisselâm, Keldânî kavminin taptığı putlara aslâ tapmayıp, onları aşağılayıp, Allahü teâlâya ibâdet ettiği için, Hanîf denilmiştir.
- Ayrıca, kendisinde eğrilik bulunmayan dosdoğru olan din mânâsında da Hanîf dîni denilmiştir. Peygamber efendimize peygamberlik bildirilmeden önceki Arablardan birçok kimse Hanîf dînine mensuptu.
İbrâhim aleyhisselâma bildirilen Hanîf dîninin esaslarından bâzıları şunlardır:
- Kimse kimsenin günâhını yüklenmez.
- Kimse başkasının günâhından sorumlu olmaz.
- İnsanlar âhirette ancak ihlâsla işlediği sâlih amellerinin ve niyetlerinin faydasını görürler.
- Her insanın hayır ve şerden ibâret olan ameli kıyâmet gününde mizânında görülecektir.
- İnsana çalışmasının karşılığı tam olarak verilecektir.
Kuran'da hanifen musliman denir. Tevrattada yahudi idi derler...
İbrahim AS ve Türkler üzerine bir yazı[]
Hz. İbrahim Allah’ın emriyle yurdundan ayrılıp Mısır’a gittiği ve orada ikinci bir evlilik yaptığı bilinmektedir.
- Bu sırada Mısırda hüküm süren Hiksoslar hanedanı bir Sümer Türk hanedanıdır.
- Hz. İbrahim’in “Kantura" adlı bir Türk prensesi ile evlendiği ve (bu prensesin daha sonraları Hacer adını aldığı iddia edilmektedir.?)
- Kantura’nın Hz. İbrahim’in Sare ve Hacer’den başka üçüncü bir eş olduğuna dair iddialar da vardır.
Arap kaynaklarında Kantura’nın Türk Hakanının kızı olduğuna dair bilgiler mevcuttur.
- İbnü’l- İbri Kantura ’nın hiç tereddüde yer vermeyecek şekilde Türk Hakanının kızı bir Türk prensesi olduğunu kaydetmektedir. (Muharrem Kılıç/119İbnü’l- İbri Tarihu Muhtasaru’d-Düvel Beyrut s. 14 den nakil; Ayrıca Z. KitapçıHz. Peygamberin Hadislerinde Türkler s.149 3. baskı)
Süryani Tarihçisi Ebul Ferec ’in “Tarih-i Muhtasar’u-d düvel adlı kitabının 23. Sayfasında da
- Hz. İbrahim’in Türk padişahının kızı Kantura ile evlendiğine ve Kantura’nın Hacer olduğuna dair bilgiler vardır. (M. Kılıç/ 181)
Hz. Peygamberimizin Türklerle ilgili çok sayıda hadisleri vardır.
- Bu hadislerin bir bölümü “KANTURA OĞULLARI“ adı altında toplanmıştır.
- Bu hadis-i şeriflerde Hz. İbrahim’in Kantura isimli bir Türk kızıyla evlendiğini göstermektedir.
Sevgili Peygamberimizin Türklerle ilgili çok sayıda hadis-i şerifleri vardır ve bunların çoğunluğu Kütübi Sitte adı verilen altı sahih hadis kitabında yer alır.
- Bu hadislerin içinde Türklerden KANTURA OĞULLARI diye söz edilen hadis-i şerifler de vardır.
- Burada aktaracağımız hadisler Abdullah b Mesud ile Huzeyfe b el Yemani tarafından nakledilen hadislerdir.
“Abdullah ibn Mesud ( r.a.)’dan rivayet edildiğine göre Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır: “Türkler size dokunmadıkça sakın siz de Türklere dokunmayınız. Çünkü Allah’ın ümmetime vermiş olduğu bu mülk ve saltanat nimetini ilk defa bu KANTURA OĞULLARI onların elinden çekip alacaktır.” (Z. Kitapçı s: 145)
Bu hadiste görüldüğü gibi önce TÜRK adı geçmekte daha sonra Türklerden Kantura Oğulları diyerek söz edilmektedir.
Diğer bir hadis ise Huzeyfe’den rivayet edilmiştir:
- “ Huzeyfe b. El-Yemani (r.a.)’dan bildirildiğine göre Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır: “ bir gelecekte Kantura Oğulları Irak ahalisini Irak’tan çıkaracaklardır. Sanki ben bunları gözlerimle görür gibiyim. Onlar kısık gözlü yassı burunlu değirmi yüzlü insanlardır.” Yakın bir gelecekte Kantura Oğulları Irak ahalisini Irak’tan çıkaracaklardır. Sanki ben bunları gözlerimle görür gibiyim. Onlar kısık gözlü yassı burunlu değirmi yüzlü insanlardır.” (Z.Kitapçı s: 145)
Demek ki Sevgili Peygamberimizin “ATAM“ dediği Hz. İbrahim’in Kantura isimli bir Türkle evlendiğinden Türk olduğundan ve kendisinin de köken olarak Türklere dayandığından haberi vardır.
Çünkü Sevgili Peygamberimiz Araplara hitaben Türklerle ilgili olarak söylemiş olduğu hadislerde ısrarla
- “SAKIN TÜRKLERE DOKUNMAYIN!“ vasiyetinde bulunmuştur.
- O’nun için Peygamberimize ve sonradan Araplaşmış topluluklara “Arab-ı müstearibe“ denilmiştir. “Hz. İbrahim’in Kantura Hatun’dan
- Zimran Yaksan Madün Medyan Esbuk ve Şuh olmak üzere altı erkek evladı dünyaya gelmiştir. (The Holy Bible P. 28. Et –Teberi Is. 311; Z. Kitapçı saadet Asrında Türkler s.22’den nakil M. Kılıç Gizlenen Türk Tarihi Hz. Muhammed/111)
Kanturanın çocukları
- Hz. İbrahim bunlardan, Yeksan Mekke’ye
- Madun ve Medyan Arz-ı Medyen’e
- diğerlerini ise onların yer yüzünün en hayırlı kimseleri ve “DÜNYANIN HÜKÜMDARLARI OLMALARI İÇİN“ bir çok hayırlı dualar ederek Doğu cihetine belki büyük cedlerinin yanına ana vatanlarına) göndermiştir.
- Onlar aile ve çocukları ile birlikte Horasan’a (Doğu ülkelerine) gelmişler buralara yerleşmişler ve
- hükümdarlarına da İbni Cerir ’in rivayetine göre “Hakan “ adını vermişlerdir. (M.Kılıç/121 et-Teberi I311; Kırş İbni Saad Tabakat I s. 48; den nakil )
- El Cahız’a göre işte Hz. İbrahim’in bu altı oğlundan dördü Horasan’a gelip yerleşmiş ve bunların soyundan “HORASAN TÜRKLERİ“ meydana gelmiştir.” (M.Kılıç/111 el-CAHİZ. Fezailü’l- Etrak ( Türklerin Faziletleri) 1s:74 den nakilAyrıca Z.Kitapçı Hz. Peygamberin Hadislerinde Türkler 1. cilt s:151)
Abbasiler zamanında Arap toplumunda çoğalan ve söz sahibi olmaya başlayan Türkleri bir kısım Araplar “Türklerin atalarının Araplardan ‘Mazhiç’ kabilesine ait olduğunu iddia ettiler.
- Bu tür görüşlere ve iddialara itibar etmeyen hatta sinirlenen Türk komutanları Cahız’ın anlattığına göre bu iddiaları reddederek :
“Babamız Hz. İbrahim amcamız ise Hz. İsmail’dir” demişlerdir.( Z.Kitapçı; a.g.e. s:152)
Yine bir defasında halife el Mansur zamanında aynı soruya muhatap olan bir Türk komutanı: “Mazhiç kabilesi de kim oluyormuş? Biz önce Hz. İbrahim Halilullah ve sonra Halife (el Mansur)dan başka hiç kimseyi tanımıyoruz”(Z.Kitapçı;!53) diyerek Arapların iddialarını reddedip kendi soylarını Hz. İbrahim’e bağlamışlardır.
"Tarihçiler “Beni İshak ” diye isimlendirilen kimselerin Osmanlı Türkleri olduklarını belirtirler."
- Müneccimbaşı tarihi nde (Osman Gazi’nin babası) Ertuğrul Gazi’nin nesebi hakkında bilgi verirken şöyle denilmektedir: “…İdris Bitlisi ve Müverrih Ruhi ’ye göreHoca Sadettin Efendi de onlara uyar Ertuğrul’un nesebi "Ays bin İshak bin İbrahim " aleyhisselama ulaşır…
- Bir rivayete göre ? Koy Han-Kayı Han Ays bin İshak bin İbrahim aleyhisselamdır.“ (Müneccimbaşı Tarihi 1. cilt s. 52Tercüman 1001 Temel Eser)
- Ahmet Cevdet Paşa Süleyman Şah’ın soyunun kırkıncı göbekten İshak Peygamber in oğluAys ’a ulaştırır. Ayrıca Kantura’nın Hz. Hacer olduğuna dair iddialar da vardır. Tarih öyle veya böyle bir şekilde Hz. İbrahim’i Türklere bağlıyor.
- Şüphesiz Türkler Hz. İbrahim’den sonra ortaya çıkmış bir millet değildir ???çok daha önceleri de vardı. Burada asıl önemli olan Hz. İbrahim’in Türk ve Türklerin arasından çıkmış bir Resul kendisine kitap–sahifeler verilen bir Peygamber olması ve Sevgili Peygamberimizin soyunun da buraya bağlanmasıdır.
===Bu yüzdendir ki ilmihal kitaplarında: Kimin milletindensin? ===
Sorusuna: “İbrahim aleyhisselamın milletindeniz “ diye cevap veririz.
(İbrahim’in milletindeniz demekle hem O’nun dininden hem de O’nun milletinden olduğumuz anlamı çıkmaktadır)
Hz. Peygamberimiz de Hz. İbrahim’i anarken hep: “O Hanif bir dinden ve temiz bir soydandır” derdi.
- Millet-i İbrahim deyimi Kuran’da çok geçen bir deyimdir. Bunlardan birisinde şöyle buyuruluyor:
“İbrahim’in milletinden kendine kıyan beyinsizden başka kim yüz çevirir? Biz onu dünyada seçkin birisi yaptık hiç şüphesiz o ahirette de iyilerden biridir.”(Bakara/1/130)
Bütün bu bilgilerin ışığında Hz. İbrahim’in Türk olduğunu ve aynı zamanda Türklerin içinden çıkmış bir resul-peygamber olduğunu ve
- HZ. Muhammed (s.a.v ) in de Türk asıllı Arap “Arab-ı müstearibe -Sonradan Araplaşmış Arap” olduğunu söyleyebiliriz.
Burada şunu da belirtmeden geçemeyeceğim; Hz. İbrahim’in Türk olduğunu ve Hz. Muhammed’in de köken olarak Türklere dayanan bir Arap olduğunu söylüyoruz. Bunlar hiç şüphesiz bizim için önemli şeylerdir. Fakat bizim için asıl önemli olan Onlara ve onların mirasına sahip çıkmak onlara layık bir Müslüman olmak ve İ’la-yı Kelimetullah (Allah’ın adını yüceltmek) Ülküsü peşinde koşmaktır.
Karahilal; İslam Alemi'nin Şu An İçinde Bulunduğu Ezikliğin ve Geri Kalmışlığın Yasıdır. Ne zaman Asr-ı Saadet Ruhunu Yakalarsak Bizim Hilalimiz O Zaman Parlayacaktır...