- Bir şeyin hak yani doğru olduğunu delilleri ile ispat veya bir şeyin hak yani doğru olduğuna karar vermek
- O halde Peygamber'e ya da diğer kutsallara yapılacak menfur saldırılara ihkak-ı hak yoluyla karşılık vermek Müslümanlara her zaman zarar verecektir. İslam dünyası bu tür hareketlerden artık bitap düştü. İhkak-ı hak, kişinin hakkı olduğunu düşündüğü bir şeyi kendi yöntemleriyle elde etmeye çalışmasıdır.
Gerçek anlamda, yani hem ilmi hem de meşru yönetimi birlikte elinde tutanlar anlamında ulü’l-emrin bulunmadığı zamanlar ulu’l-emr ulemadır. ‘Ulû ’ kelimesi çoğuldur ve tek bir âlimin de bu işi üstlenemeyeceğini gösterir. O halde ulemanın onayı olmayan hareketler İslamî de olamazlar. Kur'an-ı Kerim’de, ‘Allah’a, Peygamber'e ve sizden olan ulü’l-emre itaat edin’ açık emri var.
Müslümanlar bu türden her çirkin olay karşısında yüzlerce binlerce gencini kaybetme yerine, ilave binlercesini kazanmanın yollarını bulmalıdır artık. Cehaletten kurtulma bu yolların başında gelir. Bu da yine ulemaya bağlıdır.
Tiwitter.com@farukbeser
İHKAKI HAK[]
(Hukuk) Hakkını zorla elde etme
ihkak-ı hak[]
Bir hakkı usulünce yerine getirme
Eşi sözlük[]
kanun nizam tanımadan hakkını zor kullanarak alma eylemi.
hukuken yasaktır. devletin güvenlik kuvvetleri, mahkemeleri ne güne duruyor? eski dilde hak alma
bir hakkı usulünce yerine getirme.
http://www.milliyet.com.tr/…/03/07/guncel/agun.html
halk mahkemesi adını verdikleri düzen.
hayatimda ilk kez duydugum an, necmettin erbakanin 1991 deki bir meclis konusmasinda orta yere bomba koyacaklar, makinali tufekle tarayacaklar, boyle ihkaki hak olmaz demesi sirasindadir.
hakimin, imtina etmesi yasak olandır.
meşru müdafaa sayılmaz.
hukuken karşılığı ancak çok istisnai durumlarda var olan, hakkını hukuki yollara başvurmadan zor kullanarak aramaktır. önceleri ceza kanununda ayrı bir suç iken artık cezai indirim sebebi bile olabilmekte. örneğin; borcunuzu ödemeyen birini döverek alacağınızı zorla alırsanız bu yağma suçudur. ama olayda alacağınız ispat edilebilir nitelikteyse burada ihkak-ı hak durumu var diyebiliriz. böylece yağmadan değil sadece adam yaralamadan ceza alırsınız. bu da ciddi bir indirimdir. bunların haricinde hakkınızı kendiniz aramaya kalkışırsanız hukuk bunu elbette ki korumayacaktır.
kendi hakkını alma, diğer deyişle kendi adaletini sağlama durumu.
tüm hukuk sistemlerinde açıkça yasaktır. bunun nedeni, insanın duygularına yenik düşerek adaletten şaşmasının kaçınılmaz oluşudur. çünkü kendiliğinden hak alan dünyanın en adil insanı da olsa, mevzu bahis olan kendisi veya yakınları olduğundan aşırıya kaçmaması olanaksızdır. bu yüzden özellikle ceza adaletini tesis edecek tek merci, bağımsız ve tarafsız mahkemelerdir.
'çekerim emaneti sikerim adaleti' sözünün dayanağı olan durum.
Kendiliğinden ihkak-ı hak[]
Kişinin hakkı olduğunu düşündüğünü hukuk dışı yollarla bizzat elde etmesidir. iki yönlü incelenebilir:
birincisi hiç bir anayasa düzeni ve ceza yasası sistemi, kendi otoritesini hiçe sayan böyle bir fiili hoş görmez. o nedenle tüm hukuk düzenlerinde bireyin çok istisnai haller dışında hakkını bizzat elde etmeye yeltenmesi suç olarak kabul edilir. bu kamu düzeni açısından da zorunludur. her birey kendine has yöntemlerle (ki bunların çoğu şiddet içerir) yola çıkıp hak elde etmeye kalkıştığında ortaya kamu düzenini ciddi biçimde zedeleyebilecek bir kargaşa ortamı çıkabilir. bunun zararını toplum düzeni olduğu kadar bireyler de çekecektir.
Ancak öte yandan yargının da bireyin hakkını iade etmede gereğince çabuk ve pratik davranması mecburiyeti vardir. geciken adalet adalet olmayacağı gibi hakkını meşru yoldan ararken mağdur duruma düşen bireyin de sabrının bir hududu olacaktır. işte bu ortamda adalet mekanizmasının işlemeyişi bireyi meşru yoldan saparak hak arama cihetine sürükleyebilir.
sözkonusu kavram amerikan sinemasının sık sık karşımıza çıkardığı bir kavram olarak sürekli midemi burkmaktadır. içimizde her zaman yeri olan ilkel ve bastırılası arkaik öc alma duygusunu hedef alan yapımcıların şiddet ve seks dürtülerimiz gibi bunun da uyarılmasından zevk aldığımızı fark ettikleri günden beri bu tema bir rant kaynağına dönüşmüş durumdadır.
bu tip bir senaryo kurgusunda daima bir üçleme söz konusudur.
-yetersiz , vurdumduymaz ve hatta suistimal eden, kötülerle iş birliği yapmakta olan otorite (çoğu kez yerel fbi gelene kadar yerel polis gücüne de güvenemezsiniz, bazan fbi bile işin içindedir)
-kötü adamlar.
-hakkını tek başına aramak zorunda kaldığı için silaha sarılan umulmayan yetenekleri birer birer ortaya çıkacak birey. (kahraman)
burada kendini bireyin yerine koyacak izleyicinin şu tersine yorumu yapmayacağı umulur: "gerçek yaşamda herkes "rambo" olamayacağına göre düzen gerçekten böylesine bozulduğunda benim gibi sıradan vatandaşın yaşama şansı kalmayacak." (bkz: rambo)
765 s. eski ceza kanunu'nun 308.maddesinde suç olarak düzenlenmiş olmasına rağmen, 5237 s. yeni türk ceza kanunu'nda ise ayrı bir suç olarak düzenlenmemiştir. ancak 144. ve 150. maddelerin yollamasıyla kendisine ait bir hakkı zorla alan kişilerin bu yüzden işlemiş oldukları tehdit ve kasten yaralama suçlarından dolayı cezalandırılacağı, hırsızlık suçundan ise verilecek cezada indirim yapılacağı öngörülmüştür.
Hak . HAK. حق (cemi Ahkak احقاق)- Hâk (حك)- Haq - Hakk - حَقَّ - Hakka - Haqqa - hak oldu ,
(has) proved true - حَقَّ. Hak kavramı - the Right . Enfal suresi ilk ayetleri kelimenin ihlak-i hakki, mücadele-i hak Tevbe suresi, 29 ve 33 ayetleri din-i hak dan yani hakkin hukuku veya Hak hukukunu hukuk edinmiyorsunuz (ve la yedinune) diyor. | |
---|---|
Guardian'ın tarihinde en uzun süre görev yapan Genel Yayın Yönetmeni CP Scott'ın deyimiyle 'Gerçekler kutsaldır'. Siyasetçilerin de kelimelerini seçerken çok dikkatli olmaları, bahsettikleri gerçeklerin doğru olması gerekir. Sayın Erd hem kelimelerini yanlış seçmiş, hem de gerçeklerden bahsederken kötü bir şekilde yanılmıştır. Belki de özür dileyecektir". | |
Vasat | HÂK Vasat. Vasatî. Orta. |
Toprak | HÂK f. Toprak. Turab.(Hâk ol ki, Hüdâ mertebeni eyleye âli. Tâc-ı ser-i âlemdir o kim hâkk-ı kademdir.) - HÂK-İ MEZAR Mezar toprağı. - HÂK-İ PÂK Temiz toprak. - HÂK-İ VATAN Vatan toprağı. - |
Kin garaz | HAKAİD (Hakd. C.) Kinler, garezler, hasedler. |
Gerçek | HAKAİK (Hakayık) (Hakikat. C.) Hakikatler. HAKAİK-I NİSBİYE Nisbete, ölçüye göre olan hakikatlar.(Hakaik-ı nisbiye denilen şeyler, kâinatın eczası arasında bulunan rabıtalardır. Ve kâinattaki nizam, ancak hakaik-ı nisbiyeden doğmuştur. Ve hakaik-ı nisbiyeden kâinatın envaına bir vücud-u vahid in'ikas etmiştir. Hakaik-ı nisbiye, büyük bir ölçüde hakaik-i hakikiyeden çoktur. Hattâ bir zatın hakaik-ı hakikiyesi yedi ise, hakaik-ı nisbiyesi yediyüzdür. Binaenaleyh kubuh ve şerde, şer varsa da, kalildir. İ.İ.) |
Diğer anlamlar | HAKALLED Dar gönüllü, bahil kimse.
HAKAN Eski Türklerde hükümdar mânasınadır. HAKAN-I MAĞFUR Ölmüş hükümdar. |
Batılın zıddı | HAKK (Bâtılın zıddı) Doğru. Gerçek. Vâcib ve lâzım olan. Her sâbit ve doğru olan şey. Adalet. Herkesin meşru olan salahiyeti, iktidarı, bir şey üzerindeki mâlikiyyeti.
Dâva ve iddia. Hakikate uygunluk. Geçmiş, harcanmış emek. Pay, hisse. Münasib
Vukuu vâcib, geleceği şüphesiz olan. Kıyamet. Mahz-ı hakikat. Yapacağını yalansız yapan kimse. Musibet. |
Terkipler | HAKK-I ÂMİRİYYET Âmirlik hakkı.
HAKK-I İHTİTAB Ormana yakın olan kimselerin ormandan odun kesmek hakkı. HAKK-UL YAKÎN (Hakk-al yakîn) Mârifet mertebesinin en yükseği. En yakînî bir surette hakikatı müşahede edip yaşamak hali. Ateşin yakıcı olduğunu bütün hislerimizle yakından duyup yaşadığımız gibi. (Bak: Yakîn) |
Kazıma | HAKK Kazıma. Oyma. Maden üzerine yazı işlemek. |
Doğruluk | Sözlükte "inkârı caiz olmayan sabit şey, doğru, doğruluk, adalet, hikmet, hikmete uygun vuku bulan hüküm, görev, gerekli, ahenk, uyum, uygunluk, pay, hisse, kısmet ve vâr olma" anlamlarına gelir. |
Esmaül hüsna | Allah'ın isim-sıfatı olarak; gerçekten var olan, varlığında şüphe bulunmayan, varlığı, ilah ve rab oluşu hak olan, eşyayı vâr eden, gerçek anlamda mülk sahibi olan, yok olmayan hakkı ızhar eden ve âdil olan demektir. |
Ayetler | Kur'ân'da 221 defa geçer.
"... Gerçekten ancak Allah hak'tır..." (Hac, 22/6, 62, Lokmân, 31/30); "...Gerçekten ancak Allah apaçık hak'tır." (Nûr, 24/25). "Eğer, hak, onların arzularına uysaydı gökler, yer ve bunların içinde bulunanlar bozulur giderdi..." (Mü'minûn, 23/71); "(Allah) buyurdu ki; Hak (benim adımdır) ve ben gerçeği söylerim." (Sâd, 38/84)
Hakk, "gerçek" anlamında Allah'ın isimlerine sıfat olarak da kullanılmıştır: "İşte gerçek Rabbiniz Allah budur..." (Yûnus, 10/32); "Gerçek melik olan Allah yücedir..." (Tâ-hâ, 20/114); "...O'nun sözü haktır..." (En'âm, 6/73); "Bilin ki gerçekten Allah'ın va'di haktır." (Yûnus, 10/55); "Allah, gökleri ve yeri gerçek olarak yarattı..." (Câsiye, 45/22). Hakk ismi, Tirmizî ve İbn Mâce'nin el-esmâü'l-hüsnâ ile ilgili rivâyetinde de geçmiştir (Tirmizî, Deavat, 83, İbn Mâce, Dua, 10). (İ.K.) |
Hak (Bak: Hakk) Hâk Vasat. Vasatî. Orta. Hâk Farsça |