Yenişehir Wiki
Advertisement
Fatih Kürsüsünde Fatih Kürsüsünde Bayrak
Mehmet Akif Ersoy
Vaiz Kürsüde
Safahat kitapları: Birinci Kitap Safahat ,İkinci Kitap Süleymaniye Kürsüsünde(1912) - Üçüncü Kitap Hakkın Sesleri(1913) - Dördüncü Kitap Fatih Kürsüsünde (1913) -Beşinci Kitap Hatıralar (1917) -Altıncı Kitap Asım (1924)Yedinci Kitap Gölgeler (1933) - Safahat Dışında kalmış Şiirler
Disambig Bakınız: İki Arkadaş Fatih Yolunda/1 , İki Arkadaş Fatih Yolunda/2 , İki Arkadaş Fatih Yolunda/ 3 , İki Arkadaş Fatih Yolunda/ İki Arkadaş Fatih Yolunda/ 4 , İki Arkadaş Fatih Yolunda/ Güncel Türkçesi , İki Arkadaş Fatih Yolunda/ İngilizce , İki Arkadaş Fatih Yolunda/ Arapça , İki Arkadaş Fatih Yolunda/ Osmanlıca


Şiir Metni
Güncel Türkçesi
İngilizce Tercüme
Osmanlıca
-Vapur yanaştı mı?

-Çoktan! - Demek ki Köprü´deyiz... -Aman, şu yolcular insin!.. - Fakat bilir misiniz, Yadırgıyor, hani, insan o eski tekneleri! " Yanaş" denildi mi, nazlım, gider gider de geri, Gelince hışm ile bir tos vururdu Köprü?ye ki: Zavallının deşilen kamı sağlam altı çeki Odun yutar da biraz sancıdan bulurdu aman... - Hekim getirmeye koşsan, hekim de yok o zaman! -Pansumancı, bereket versin, usta , şeylerdi: Elinde balta, gelir, üç keser, beş eklerdi... "Dayan o yanki başından Ömer! Tutundu Memiş!" Bakardınız ameliyyâta çarçabuk bitmiş! Amasra sâhili çok eski bir müessesedir; Uşakların topu cerrâh olur:.. Hemen kestir! Bugünden ormanı göster kılağlı baltasına: Temizleyip çıkıversin, bırakmasın yarına! - Biraz da dikmeyi öğrenseler... - Adam sen de! Düşündüğün şeye bak... Sen şu ilmi öğren de... - O ilme hiç diyecek yok: Müfâdı kat´îdir! Ulûm-i sâire sun´î, o, pek tabî´îdir.

- Ne var ki: Kalmadı tatbîk için müsâid yer! - Neden? - Neden mi, görürdün çıkıp gezeydin eğer. Eteklerinde zığın saklı bildiğin orman, Bugün barındıramaz hâle geldi bir tavşan! O, sırtı hiç de güneş bilmeyen yeşil dağlar, Yığın yığın kayalardır: Serâblar çağlar! - Sabahleyin yine bir hayli nükte firlattın! Hayâli bol bol akıttın, serâbı çağlattın! - Hayır, hayâl ile yoktur benim alış verişim... İnan ki: Her ne demişsem görüp de söylemişim. Şudur cihanda benim en beğendiğim meslek: Sözüm odun gibi olsun; hakikat olsun tek! - Fenâ değil yolun amma epeyce sarp olacak! "Odun " dedin de tuhaftır, ne geldi aklıma, bak: Zavallı memleketin yoktu başka mahsûlü; Odundu, nerde bulunsan, metâ-ı mebzûlü; - Adam yetiştiremezmiş, demek ki, toprağımız!.. - Lâtîfe ber-taraf amma, adam değil yalınız, Odun da isteriz artık yakında Avrupa´dan! - Bizim filizleri göndermesin sakın o zaman! - Ağırca davranıyorsun... Biraz çabuk yürüsek... - Vakit kazanmak için isterim yavaş gitmek. - O halde kuş gibi sekmek değil midir lâzım? Ayıp değil ya, bu sözden ne çıktı, anlamadım. - Bu i´tirâzı niçin salladın muhâkemesiz? Vakit geçirmeyi bizler kazanma addederiz! - Demek ki şimdi işin yok... • - Hayır birazdan var. - Ne iştir, anlıyabilsek... Mühim midir o kadar? - Gidip de öğleyi Fâtih´te kılmak istiyorum; Gelir misin? Hadi! -Artık üşenmeden ne zorum, Sıcakta kan tere batmak? Namazsa maksad eğer: Sağın solun dolu mescid, beğen beğen dalıver. - Namaz değil yalınız maksadım... Bugün bir adam Çıkıp da va´zedecek öğle üstü halka... - Tamam! Zamanıdır oturup, şimdi herze dinlemenin; O yâve-gûlan hâlâ, adam, deyin beğenin! Sarıklı milletidir milletin başında belâ... - Fakat, umûmunu birden batırmak iş değil a! Bilir misin ne dehâlar yetişti medreseden? - Dehâ mı?At bakalım, hiç sıkılma, bol keseden! - Sıkılmadan atayımmış... Kuzum, niçin atayım? İnanmıyorsan eğer dur ki ben de anlatayım... - Sayıp da nâfıle ma´lûm olan beş on ismi, Yorulma: Onları ezberlemek de bir iş mi? Fakat, şu va´zedecek herze-gû aceb kim ola? Ne olsa hiç ya... Nihâyet, sarıklı bir molla! - Seninle biz de, birâder, sabahleyin çattık! İnâda karşı ne yapsın da susmasın mantık? "Sarıklıdır" diye hiç görmeden, bilâ-insâf, Kibâr-ı ümmeti haksız değil mi istihfâf? Gelip de bir bulunaydın geçenki va´zında: Kalırdı parmağın, Allah bilir ki, ağzında! Ne var inâdına etsen de bir sefer galebe, Benimle Fâtih´e gelsen...

- Al işte, geldim be! - Hidâyet erdi mi? Hah Şöyle... Âferin su kuşu! - Aman, şu düz yolu tutsak da tepmesek yokuşu... - Uzak yakın deme artık; iniş, yokuş sorma! Tıpış tıpış gidelim, haydi gir şu sağ koluma.

- Aman, şu ma´bed-i feyyâzın ihtişâmına bak: Bakar bakar doyamam: Aşık olmuşum mutlak! - Hakîkaten doyamaz dîdeler melâhatine... Fakat yabancılar üşüşmüş civâr-ı ismetine! Nedir harîmine yerleşmek isteyen şu salaş Hüviyyetinde yığınlar ki hep birer kallâş! - Evet, zemîni uzaktan görüp bayılmışlar; Yavaş yavaş sokulup sonradan yayılmışlar! - O halde şimdi ayılmak gerektir Evkâf´a... - Ayıldı farz edelim... Yığmadıkça bir tarafa, Şu gördüğün kara taşlar kadar kesîf altın, Nasıl temizliyebilsin, nasıl yıkıp çıksın? - Hayır, kapatmalıdır "câmi´in!" deyip kemeri; Birer birer yıkılır az zamanda kendileri. - Nasıl kapatmalı? - Gâyet kolay: "Şu meydanlık, Ki yol geçen hanı olmuştu, avludur artık; Bu avludan geçecekler namaz için geçecek. " Deyip kapatmalı! - Yâhu, akıllısın gerçek! - Geçende yıkmaya kalkıştılardı mahfili ya! - Demek ki zırdeli bunlar! - Sorar mısın? Deli ya! • • • • Delirmedikçe bir insan nasıl varır eli de, Kıyar şu mahfile, yâhud şu muhteşem geçide? "Bizim de var medeniyyetle âşinâlığımız... Hem eskidir... " diyebilmek için dayandığımız, Yegâne hüccet-i sengîni yırtacaklar da, Sıkılmadan gezecekler "geniş" sokaklarda! - "Sıkılmadan" diye bir nükte salladın... Lâkin, Yerinde oldu... - Değil, sende anlayış keskin! - Ben anlamam ya, fakat pek değerli olsa gerek... Hakîkaten şu geçit çok güzel midir? -Ne demek Sahîfeler yazıyor, belki, fenn-i mi´mârî, O, meyl-i nâz ile mahmûr dîdeler-vârî, Biraz meyilli bakan, ma´berin güzelliğine... - Kemer de öyle muvâfık mıdır aceb fenne? - Ne söyledin? - Şu atılmış verev kemer iyi mi? - Fünûn-i hendesenin var ya bir de "tersîmî" Denen usûlü... Onun mâhirâne tatbîki. - Demek ki: Hayli mühimdir bunun da tedkîki. - Senin gözün iyidir... Kaç muvakkitin sa´ati? Düzelteyim şunu... Dur, dur... Kurulmamış zâti. - Birinde onbuçuk olmuş, birinde üç... - Ne güzel! Zaman içinde zaman... Yoktu böyle şey evvel. - Büyük kusûr idi lâkin... - Hakîkat öyle idi: Kamer hesâbı, güneş devri, sonra, mîlâdî, • • • • • • • Deyip de üç yılı ezber bilen zekî millet, Durur mu hiç yalınız bir sa´atle? Durmaz evet! - Nasıl şu banka güzel bir binâ mı? - Pek o kadar Fena değilse de, nisbetle, bir biçimli duvar Mesâbesinde kalır câmi´in yanında... Garib! Benim gözümle bakarsan: Ne muhteşem! Ne mehîb! - O başka... Sorsalar üslûb için "şudur" denemez. Asâlet olmalı san´atta evvelâ... Bu: Melez! Hayır, melez de değil... Belki birçok üslûbun Halîta hâli ki, tahlîle kalkışılsa: Uzun! Necîb eser arıyorsan: Sebîle bak işte... Taşıp taşıp dökülürken o şi´r-i berceste, Safâ-yı fıtratı şâhid ki: Tertemiz aslı; Damarlarında yüzen kan da, can da Osmanlı! Görüp bu cûşiş-i san´atta rûh-i ecdâdı, Biraz sıkılmalı şehrin sıkılmaz evlâdı! - Sıkılmak, eski adamlarda nâdiren görülen Bir ibtilâya denirmiş ki, şimdi geçti? - Neden? - Değişti hâlet-i rûhiyye, çünkü asra göre... - Aman şu "hâlet rûhiyye" bir de "mefkûre" Ayıp değil ya, gıcıklar benim sinirlerimi! - Niçin sinirleniyorsun? Ta´assubun yeri mi? Biraz değişmeli artık bu eski zihniyyet. Lisâna hiç yenilik sokmayın!" demek: Cinnet. - Hayır ta´assub eden yok... Şu var ki: İcâbı Tahakkuk etmeli bir kerre; bir de, erbâbı • • • • • • • • • • • • Eliyle olmalı matlûb olan teceddüdler... Düşün ki böyle midir bizde? - Şüphesiz. - Ne gezer! Delîli: Kendi sözündür... - Kimin, benim mi? - Ne söylemiştim? Unuttum... - Canım şu "zihniyyet!"... -Beğenmedin mi? Fransızca yok mu "mentalite"? Onun mukâbili... - Zaten budur ya dert işte! Tasarrufâtını aynen alırsak İngilizin, Fransızın, ne olur hâli, sonra, şîvemizin? Lisânın olmalıdır bir vakâr-ı millîsi, O olmadıkça müyesser değil teâlîsi. - Biraz muhâfazakârânedir ya şimdi bu da... - Evet, muhâfazakârım... Bilir misin, bu moda Te´ammüm etmeye başlarsa... -Başlasın! Ne Olur? - İler, tutar yeri kalmaz, lisânımız bozulur. Bugün ne maskara olmuşsa milletin kılığı; Lisan da öyle olur! - Anlamam inatçılığı... - Bilir misin bu garîb ümmetin nedir hâli? "Yehâfü" sıygasının çıngıraklı i´lâli! - Nasıl, nasıl? - Hele sabret: "Yehâfü aslından... " Deyip de ezbere birçok ibâreler okutan Hocam, hitâma yakın devresinde i´lâlin; • • • • • • • • • • • Meyân-ı kâfiye-dârında çifte 'in Okur dururdu, bu bir an´aneydi besbelli: "Kaçan ki sâkin olur vav, onun da mâ-kabli Hurûf i sâlimeden harf i gayr-i sâkin olur; O vâvı müttefikan meddeder imiş cumhûr... O halde, biz dahi ettik: Yehâfü oldu" ... Evet! Ne yapsa Avrupa, bizlerce asl olan hareket: "O halde biz dahi yaptık!" deyip hemen taklîd. Bu türlü bir yenilikten ne hayr edersin ümîd? - Fakat "yehâfü "nün i´lâli amma güçmüş ha! - Bu, ihtisârı onun, çok sürerdi, yoksa, daha! Fenâ mı? Bak, lâfa daldık da duymadık yokuşu. - Hakîkat öyle! Epey yol kazanmışız... Şu ne, şu? - Yıkık sebîle bakıp ağlayan yanık mektep... Geçenki yangının enkâzı işte bunlar hep!

- Demek ki: Câmi´i kurbündeyiz Süleymân´ın. - "Demek" de var mı ya? Karşında!

- Lâkin insânın, Nasıl kararmada mâzîye tırmanan nazarı! Bugün, bizim tepemizden bakan şu âsârı, Sıyânet eylemeden âciziz, değil yapmak... - Hakîkat öyle! Şu ma´bed nedir? Şu haşmete bak! - Bırak ki câmi´i, dünyâda olmaz öyle eser; Fakat nedir şu heyâkil, nedir şu medreseler! Uzaktan andırıyorlar nitâk-ı sîmîni, Ki sarmak istiyerek vahdetin nedîmesini; Atılmış üç tarafından kemend olup beline; Fakat değil beli, dâmânı geçmemiş eline! Beşer değil mi? Teâlî de etse irfânı, • • • • • • • • Nasıl kucaklıyabilsin harîm-i Yezdân´ı? Evet, medâris o vahdet-serây-ı muhteşemin Önünde: Hürmetidir dîne her zaman ilmin. Bütün şu kubbelerin mevce mevce silsilesi: Huzûr-i Hak´ta kapanmış sücûd kâfilesi! - Bugün de öyle mi lâkin? - Değilse, kimde kusûr? Bu nâ-halefliği biz yapmışız selef ma´zûr. Oyup sıçan gibi her dört adımda bir kemeri, Deden mi açmış o miskin kılıklı kahveleri? Hayır, deden sana, bak hastahaneler yapmış! Yanında Mekteb-i Tıbbiyye´ler, neler yapmış! Şu gördüğün kocaman kütle yok mu? Dârü´t-Tıb. - Demek: Bu medrese, Tıbbiyye Mektebi´ydi... - Ayıp! - Ayıp nedir? - Bunu olsun görüp de bilmemeniz... - Bakılsa öyle... Fakat "bilmeyin!" diyen yine siz! - Tabâbetin o kadar muhteremdi mevki´i ki: Birer tabîb-i fünûn-âşinâ çıkar, eski Müderrisînimizin en güzîde efrâdı. Yazık o nesl-i kerîmin vefâsız evlâdı, Bırakmış öylece, hiç bakmamış müesseseye; Neler görür neler insan girince medreseye! Dolaşmak istiyerek daldığım olur ba´zı: Adım başında asırlarca sa'yin enkâzı, Takılmamak hani, kâbil değil ayaklarına! Nazar nüfûz edecek olsa hangi bir yığına: Ya bir müdekkikin esrâr-ı târumârı defin; Ya bir müşerrihin âsârı saklı... Hem ne hazîn!

Çamurda saplı, geniş rahleler bütün mermer... Demek: Muallimi teşrîhi vermemiş ezber; Kitâb-ı na´şı serip taşların uzunluğuna, Açıp açıp okumuş karşısında bulduğuna. Bugün, o rahlelerin kendi na´ş olup yatıyor; Üzerlerinde bekârlar fasulye kaynatıyor!

- Vefâ´ya çıksa gerektir bu eğri büğrü sokak... -Evet, Vefâ´ya iner. -Gâlibâ epeyce uzak... -Değil mi? - Hiç de değil... Sen yoruldun anlaşılan! - Unutmuşum, hani, yoktur da geldiğim çoktan. - Sapınca, doğru Vefâ meydanındayız şimdi. - Biraz tanır gibi oldum... Ya az mı geçtimdi! -Al işte istediğin: Türbe, taş konak, karakol... - Fakat bunun nesi meydan? Bu âdetâ bir yol... Tuhaf değil mi ya? - Vaktiyle belki meydandı... Kapanmış olsa da gittikçe, kalmış eski adı. - Epeyce kahve de var... - Nerde yok ki? Her yerde! Onunla millet-i merhûme uğramış derde! Bekâsı var mı cihânın, düşünme âkıbeti! Uzan şu peykeye: Buldun demektir âhireti! Birinci def´a imiş binmiş ihtiyar kayığa; Piyâde yağ gibi kaydıkça doğrulup açığa; Işıldamış gözü, bir kav çakıp demiş; "Yâ Hay! Ömür ömür bu ömür işte: Hem otur, hem kay!"

Şu peykeler de o tiryâkinin "ömür" dediği Piyâdenin eşidir: Yan gelir misin... Ne iyi! Hayat akıp gidecekmiş... Ne var kederlenecek? Zaman zaman bu zaman... Durma bir nefes daha çek! Safâna bak ki ya çıktın, ya çıkmadın yarına!

- Dönüp dönüp bakıyorsun... Ne geldi hâtırına? - Şu karşılıklı binâlar düşündürür mü seni? - Niçin düşündürecek önce söyle hikmetini... - Şu sağ taraftaki? - Mektep. - Evet, bu cebhedeki? - Bir eski medrese olmak gerek... Değil mi - Peki. - Peki nedir? Biraz îzâh edilse, çok eksik! - Zavallı milleti vahdet-cüdâ eden "ikilik" Sırıtmıyor mu? O pis dişleriyle karşında? Nasıl tükürmesin insan şu hâle baksın da? Yıkılmamış, ne kadar yıkmak istesek, îman; Ayırmak istemişiz sonra dîni dünyâdan. Ayırmışsız, ederek şer´i muttasıl ihmâl; Asıl ikincisi olmuş, şu var ki, berzede-hâl! Evet, bu sıska vücûdun yarın durur nefesi; Fakat şu gördüğün "Ekmekçioğlu Medresesi" Yaşar, demir gibi göğsüyle, belki on bin yaş... Ya her kaburgası: Kurşunla bağlı yalçın taş! Olaydı koskoca millette bir beyinli kafa; "Vücûdu bir yana atmak, dimâğı. bir tarafa, Akıllı kârı değil? der de böyle yapmazdı. Ne oldu, sor bakalım? Milletin öz evlâdı,

Yabancıdan daha düşman kesildi birbirine! - Sonunda kardeş olurlar tabîatiyle yine. - Zaman bilir onu artık. - Kemer gözüktü hele... - Gözükmesin mi ya? Bir hayli kısmı geçti bile. - Zavallı saklanıyor: Hâli görmek istemiyor! - Kurûn-i mâziyemizden bakan şu "gözler"e sor: O neydi, dağ gibi erler ki arza hâkimdi... Nedir karıncalanan nesl-i müzmahil şimdi? - Hakikat, öyle küçülmüş ki: "Yok!" de, geç artık... - Asıl bu, yok gibi varlık değil mi maskaralık? - "Gebermeliydi" mi dersin? Gebermişiz, ne çıkar? Kolay değil o da... İnsanca ölmenin yolu var. Cemâatin arasından "Kalırsa: El beğenir; Ölürse: Yer beğenir" dört adam çıkarsa, getir! Bırak da ölmeyi, anlat şu gördüğün kemeri; Büyüklüğünde midir, nerdedir bunun hüneri? - Gelince baktılar Osmanlılar ki memlekete, Su yok. Su, halbuki gâyet mühimdi... - Elbette. - Düşündüler bunu nerden, nasıl getirmesini, Sonunda öyle bir iş yaptılar ki: Pek fennî. Tutulmuyor ya esâsen bugün de başka tarîk Suyun isâlesi, tevzî´i, mutlaka tazyîk İ´ânesiyle olur... -Şüphesiz -Fakat, Makine • Henüz bilinmediğinden, o kuvvetin yerine, Menâbi´in değişen râkımından istihsâl Olunma bir sıkı tazyîk edilmiş isti´mal. Bulunca en iyi tazyîkin en kolay yolunu; Kaçırmamak için artık onun tefâzulunu, Hemen şu âbideler başlanılmış i´lâya... Fakat mahâret-i san´at bununla bitti mi ya? Hayır:Görülmelidir ayrı ayrı maksemler: Bakınca hayret edersin... Ne ince iş, ne hüner! Hakîkaten şaşacak şey.. Ne vâkıfâne hesab! Su öyle bir dağıtılmış ki: - Olmasaydı harab - Alırdı hakkını her çeşme; damlanın kesri Kadar tehallüfü hatta sezerdi "ölçü "leri.

- Şu karşımızda duran kubbe gâlibâ türbe... - Ayol! Namaz geçiyor... Amma dalmışız lâfa be! Bırak da türbeyi sen şimdicek biraz çabuk ol! - Canım neden koşalım? Var ya vaktimiz bol bol... Yetişmemiş bile olsak kazâsı mümkündür! - Hayır yetişmeli, mâdem edâsı mümkündür! - Demek.´ Sıvanmalı abdeste... Bâri bir çeşme Olaydı... - Çeşme mi?Al işte! - Dur, fakat gitme! - Senin uzun sürecek, anladım ki, abdestin; Fotin çıkarması, bilmem ne... Çünkü yok mestin. Bırak da ben gideyim, sonradan gelirsin sen... Gecikme ha! - Gelirim... Görmek isterim zâten.

Vapur yanaştı mı?

Çoktan! Demek ki Köprü'deyiz. Aman, şu yolcular insin!.. Fakat bilir misiniz, Hani yadırgıyor insan o eski tekneleri! " Yanaş" denildi mi, nazlım, gider gider de geri, Gelince hışımla bir tos vururdu köprüye ki: Zavallının deşilen karnı sağlam altı çeki Odun yutar da biraz sancıdan bulurdu aman... Hekim getirmeye koşsan, hekim de yok o zaman! Pansumancılar, bereket versin, usta şeylerdi: Elinde balta, gelir, üç keser, beş eklerdi... "Dayan o yanki başından Ömer! Tutuver Memiş! " Bakardınız ameliyata, çarçabuk bitmiş! Amasra sahili çok eski bir kurumdur; Uşakların topu cerrah olur... Hemen kestir! Bugünden ormanı göster bilenmiş baltasına: Temizleyip çıkıversin, bırakmasın yarına! Biraz da dikmeyi öğrenseler... Adam sen de! Düşündüğün şeye bak... Sen şu ilmi öğren de... O ilme hiç diyecek yok: Kesin sonuç verir! Diğer ilimler uydurma; o, pek tabiîdir.

- Ne var ki kalmadı bu ilmi yapmak için uygun yer! - Neden - Neden mi, görürdün çıkıp gezeydin eğer. Eteklerinde zığın saklı bildiğin orman, (*) Bugün barmdıramaz hale geldi bir tavşan! O, sırtı hiç de güneş bilmeyen yeşil dağlar, Yığın yığın kayalardır: Seraplar çağlar! - Sabahleyin yine bir hayli nükte fırlattın! Hayali bol bol akıttın, serabı çağlattın! - Hayır, hayal ile yoktur benim alış verişim; İnan ki: Her ne demişsem görüp de söylemişim. Şudur dünyada benim en beğendiğim meslek: Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek! - Fena değil yolun ama epeyce sarp olacak! "Odun" dedin de, tuhaftır, ne geldi aklıma, bak: Zavallı memleketin başka ürünü yoktu; Nerede bulunsan, en bol malı odundu. - Adam yetiştiremezmiş, demek ki, toprağımız!.. - Şaka bir tarafa ama, adam değil yalnız, Odun da isteriz artık yakında Avrupa'dan! - Bizim filizleri göndermesin sakın o zaman! - Ağırca davranıyorsun... Biraz çabuk yürüsek. - Vakit kazanmak için isterim yavaş gitmek - Vakit kazanmak için kuş gibi sekmek gerekmez mi? Ayıp değil ya, çıkaramadım bu sözün anlamını. - Bu itirazı niçin salladın düşünmeksizin? Vakit geçirmeyi bizler kazanç sayarız! - Demek ki şimdi işin yok... • (*) Zığın, geyik demektir. - Hayır, birazdan var. - Ne iştir, anlayabilsek... Mühim midir o kadar? - Gidip de öğleyi Fatih'te kılmak istiyorum; Gelir misin? Hadi! - Artık üşenmeden ne zorum, Sıcakta kan tere batmak? Namazsa maksat eğer: Sağm solun dolu cami, beğen beğen dalıver. - Namaz değil yalnız maksadım... Bugün bir adam Çıkıp da vaaz verecek öğle üstü halka... - Tamam! Zamanıdır şimdi oturup saçmalık dinlemenin; O saçma sapan konuşanları hâlâ, adam deyin beğenin! Sarıklı milletidir milletin başında belâ... - Fakat hepsini birden batırmak iş değil a! Bilir misin ne dehâlar yetişti medreseden? - Dehâ mı? At bakalım, hiç sıkılma, bol keseden! - Sıkılmadan atayımmış... Kuzum, niçin atayım? İnanmıyorsan eğer dur ki ben de anlatayım... - Sayıp da boş yere bilinen beş on ismi, Yorulma: Onları ezberlemek de bir iş mi? Fakat, şu vaaz edecek herze savuran acaba kim ola? Ne olsa hiç ya... Sonuçta, sarıklı bir molla! - Seninle biz de, birader, sabahleyin çattık! İnada karşı ne yapsın da susmasın mantık? "Sarıklıdır" diye hiç görmeden insafsızca, Ümmetin büyüklerini küçümsemek haksızlık değil mi? Gelip de bir bulunaydm geçenki vaazında: Kalırdı parmağın, Allah bilir ki ağzında! Ne var inadını bir defa yensen de, Benimle Fatih'e gelsen...

- Al işte, geldim be! - Hidayet erdi mi? Hah, şöyle... Aferin su kuşu! - Aman, şu düz yolu tutsak da tepmesek yokuşu... - Uzak yakın deme artık, iniş yokuş sorma! - Tıpış tıpış gidelim, haydi gir şu sağ koluma.

- Aman, şu feyiz dolu mabedin (1) görkemine bak: Bakar bakar doyamam: Aşık olmuşum mutlak! - Gerçekten doyamaz gözler güzelliğine... Fakat yabancılar üşüşmüş tertemiz çevresine! Nedir şu barakaya benzer yapılar, Ki kalleşçe mabedin ta içine sokulmak isterler. - Evet, meydanı uzaktan görüp bayılmışlar; Yavaş yavaş sokulup sonradan yayılmışlar! - O halde şimdi Evkafın (2) uyanması gerekir... - Diyelim ki uyandı... Yığmadıkça bir tarafa, Şu gördüğün kara taşlar kadar yığınla altın, Nasıl temizleyebilsin, nasıl yıkıp çıksın? - Hayır, "caminindir!" diyerek kapatmalıdır kemeri; Birer birer yıkılır az zamanda kendileri. - Nasıl kapatmalı? - Gayet kolay: "Şu meydanlık, Ki yol geçen hanı olmuştu, avludur artık; Bu avludan geçecekler namaz için geçecek" Deyip kapatmalı! - Yahu, akıllısın gerçek! - Geçende yıkmaya kalkıştılar di mahfili ya! - Demek ki zırdeli bunlar! - Sorar mısın? Deli ya! (1). Burada Eminönü'ndeki Yeni Cami'den söz edilmektedir. (2). Evkaf: Vakıflardan sorumlu devlet bakanlığı.

Delirmedikçe bir insan nasıl varır eli de, Kıyar şu mahfile, yahut şu muhteşem geçide? "Bizim de var medeniyetle tanışıklığımız... Hem eskidir..." diyebilmek için dayandığımız, Biricik taştan belgeyi yırtacaklar da, Sıkılmadan gezecekler "geniş" sokaklarda! - "Sıkılmadan" diye bir nükte salladın... Lâkin, Yerinde oldu... - Değil, sende anlayış keskin! - Ben anlamam ya, fakat pek değerli olsa gerek... Gerçekten şu geçit çok güzel midir? - Ne demek! Sayfalarca konuşuyor belki mimarlık ilmi, O nazlı eyim ile uykulu gözler gibi, Biraz meyilli bakan geçidin güzelliği üzerine... - Kemer de öyle uygun mudur acaba mimarlık bilgisine? - Ne söyledin? - Şu atılmış verev kemer iyi mi? - Mühendislik ilminin var ya bir de "tersimi" (1) Denen usûlü... Onun ustalıkla uygulanışı. - Demek ki çok önemli onun da incelenmesi. - Senin gözün iyidir... Kaç muvakkitin(2) saati? Düzelteyim şunu... Dur, dur... Kurulmamış zâti. - Birinde on buçuk olmuş, birinde üç... - Ne güzel! Zaman içinde zaman... Yoktu böyle şey evvel. - Büyük kusur idi lâkin... - Gerçekten öyle idi; Kamer hesabı, güneş devri, sonra miladî, (1). tersimi hendese: Üç boyutlu somut şekilleri bir yüzey üzerinde göstermek için kullanılan bir hendese usûlüdür. (2). muvakkit: Eskiden büyük camilerin yanında zamanı tayin eden saat ve aletlerin bulunduğu yerlere muvakkithane, buradaki saatleri ayar eden kişilere de muvakkit denirdi. Kasaba veya şehirde yasayanlar saatlerini buraya göre ayar ederlerdi. Deyip de üç türlü takvimi ezber bilen zeki millet, , Durur mu hiç yalnız bir saatle? Durmaz evet!(l) - Nasıl şu banka güzel bir bina mı? -Pek o kadar Fena değilse de, karşılaştırılsa, bir biçimli duvar Gibi kalır caminin yanında... - Tuhaf! Benim gözümle bakarsan: Ne muhteşem! Ne heybetli! - O başka... Sorsalar üslub için "şudur" denemez. Sanatta soyluluk olmalı öncelikle... Bu melez! Hayır, melez de değil... Belki bir çok üslubun Karışmış hali ki, çözümlemeye kalkışılsa: Uzun! Soylu eser arıyorsan: Sebile bak, işte... Taşıp taşıp dökülürken o yüksek şiir, Yaratılışındaki saflık şahit ki: Aslı tertemizdir; Damarlarında yüzen kan da, can da Osmanlı! Bu sanatın coşkunluğunda görüp de ecdadın ruhunu, Biraz sıkılmalı şehrin sıkılmaz evlatları! - Sıkılmak, eski adamlarda seyrek görülen Bir hastalığa denirmiş ki, şimdi geçti! -Neden? - Değişti hâlet-i ruhiye çünkü bu yüzyıla göre... - Aman şu "hâlet-i ruhiye" bir de "mefkure" (2) Ayıp değil ya, gıcıklar benim sinirlerimi! - Niçin sinirleniyorsun? Taassubun yeri mi? Artık bu eski zihniyet biraz değişmelidir... "Dile hiç yenilik sokmayın!" demek deliliktir. - Hayır taassup eden yok... Şu var ki: Bir kere gerekli olduğu kabul edilmeli,

(I). O dönemde Osmanlı Devleti'nde kamerî, semsi ve miladî olmak üzere üç ayn takvim ve alafranga ve alaturka olmak üzere iki ayn saat sistemi vardı. Şair buna işaret etmektedir. (2). Bu terimler Ziya Gökalp tarafından "psikoloji" ve "ideal" kelimelerine karşılık olarak türetilmiş, o zamanın moda kavramlarıdır.

Bir de yapılması gereken yenilikler uzmanlarına bırakılmalı... Düşün ki böyle midir bizde? - Şüphesiz. -Ne gezer! Delili: Kendi sözündür... - Kimin, benim mi? -Evet!- Ne söylemiştim? Unuttum... - Canım şu "zihniyet!"... - Beğenmedin mi? Fransızca yok mu "mentalite?" Onun karşılığı... - Zaten budur ya dert işte! Dili kullanış tarzını aynen alırsak İngiliz'in, Fransız'ın, Sonra ne olur hâli dilde kendi üslubumuzun? Her milletin dilimin kendine özgü bir ağırlığı olmalıdır. Bu yoksa gelişip ilerlemesi kolay değildir. - Biraz tutucu bir görüştür ya şimdi bu da... - Evet, tutucuyum... Bilir misin, bu moda - Yaygınlaşmaya başlarsa... - Başlasın! Ne olur? - İler tutar yeri kalmaz; dilimiz bozulur. Bugün ne maskara olmuşsa milletin kılığı; Dil de öyle olur! - Anlamam inatçılığı... - Bilir misin bu zavallı ümmetin nedir hâli? " Yehafü" çekiminin çıngıraklı i'lâli (1)! - Nasıl, nasıl? - Hele sabret: "Yehâfü aslından..." Deyip de ezbere birçok cümleler okutan Hocam, i'lâl dersinin bitmesine yakın (1) İ'lâl: Arapça'da içinde elif, vav, ye gibi illet harflerinin bulunduğu kelime köklerinin çeşitli kalıplara girmesi, yani çekimi sırasında alacağı şekille ilgili kurallar. Yehâfü, Arapça'da, havf masdarının "korkuyor, korkar" anlamlarına gelen şimdiki veya geniş zaman şeklidir. İ'lâl konusuyla çıngıraklı yılan arasında bir benzerlik kuran bu ifadede, Arapça 'nın gramerinde i'lâlin öğrenciyi zorlayan, öğrenmede engeller çıkaran bir konu olduğuna da işaret edilmektedir.

Şimdiki zamandaki iki kafiyeli şekilden söz ederken Hep şöyle derdi; bu bir gelenekti besbelli: "Ne zaman ki kelimede vav harekesiz ve ondan önceki Salim harf (1) de harekesiz olursa, O vav'ı uzatırmış halk ittifakla... O halde biz dahi uzattık: Yehâfü oldu"... (2) Evet! Ne yapsa Avrupa, bizlerce asıl olan hareket: "O halde biz dahi yaptık!" deyip hemen taklit. Bu türlü bir yenilikten ne hayır umarsın? - Fakat "yehâfü"nün i'lâli amma güçmüş ha! - Bu özeti onun, çok sürerdi yoksa daha! Fena mı? Bak, lafa daldık da duymadık yokuşu. - Gerçekten öyle! Epey yol almışız... Şu ne, şu? - Yıkık sebile bakıp ağlayan yanık mektep... Geçenki yangının enkazı işte bunlar hep!

- Demek ki Süleymaniye Camiinin yakınındayız. - "Demek" de var mı ya? Karşında!

- Fakat insanın, Nasıl kararmada geçmişe tırmanan bakışı! Bugün bizim tepemizden bakan şu eserleri, Korumaktan bile âciziz, değil yapmak... - Gerçekten öyle! Şu mabed nedir? Şu görkeme bak! - Bırak ki camiyi, dünyada olmaz öyle eser; Fakat nedir şu anıtlar, nedir şu medreseler! Uzaktan andırıyorlar gümüşten kemerleri, Ki kucaklamak isteyerek birliğin güzel yardımcısını; Atılmış üç tarafından kement olup beline; Fakat değil beli, eteği geçmemiş eline! İnsanoğlu değil mi? Yükselip ilerlese de irfanı. (1) salim harf: Elif, vav, ye dışındaki sabit, asli harflere Arapça 'nın gramerinde bu ad verilir. (2) Burada Akif, havf masdannın şimdiki zamanı yahvefü olması gerekirken, kural dışı bir şekilde yehâfü olmasına işaret ederek, başkalarının yaptığını araştırmaksızın aynen almanın yanlışlığım anlatmak istemektedir. _

Nasıl kucaklayabilsin Allah'ın zât âmekiri? Evet, o görkemli birlik sarayının önünde medreseler, Her zaman bilimin din karşısındaki saygısını temsil eder. Medreselerdeki şu zincirleme dalgalar gibi kubbeler, Sanki Allah'ın huzurunda secdeye kapanan insanlar! - Bugün de öyle mi fakat? - Değilse kimde kusur? Biz hayırsız evlatlarız, atalarımız suçsuzdur. Sıçan gibi oyup her dört adımda bir kemeri, Deden mi açmış o miskin kılıklı kahveleri? Hayır, deden sana bak hastaneler yapmış! Yanında tıp fakülteleri, neler yapmış! Şu gördüğün kocaman kütle yok mu? Tıp fakültesi. Demek bu medrese, tıp fakültesiydi? - Ayıp! - Ayıp nedir? - Bunu olsun görüp de bilmemeniz... - Bakılsa öyle... Fakat "bilmeyin!" diyen yine siz! - Tıp ilminin o kadar saygındı ki yeri, Eski müderrislerimizin en seçkin kişileri Medreseden fen bilimlerine aşina doktorlar olarak yetişmiş kişilerdi. Yazık, o büyük neslin vefasız evlatları, Bırakmış öylece, hiç bakmamış bu kurumlara; Neler görür neler insan, girince medreseye! Dolaşmak isteyerek daldığım olur bazı: Adım başında asırlarca emeğin enkazı, Hani takılmamak mümkün değil ayaklarına! Göz dikkatle bakacak olsa hangi bir yığına: Ya bir araştırmacının dağınık sırları gömülü; Ya bir anatomi bilgininin eserleri saklı... Hem ne hüzünlü!

Çamurda saplı geniş rahleler bütün mermer... Demek: Hocası anatomiyi vermemiş ezber; Cesed kitabını serip taşların uzunluğuna, Açıp açıp okumuş karşısında bulduğuna. Bugün, o rahlelerin kendisi ölü olmuş yatıyor; Üzerlerinde bekârlar fasulye kaynatıyor!

- Vefâ'ya çıksa gerektir bu eğri büğrü sokak... -Evet, Vefâ'ya iner. - Gâlibâ epeyce uzak... Değil mi? - Hiç de değil... Sen yoruldun anlaşılan! - Unutmuşum, hani yoktur da geldiğim çoktan. - Sapınca, doğru Vefa meydanındayız şimdi. - Biraz tanır gibi oldum... Ya az mı geçtimdi! - Al işte istediğin: Türbe, taş konak, karakol... - Fakat bunun nesi meydan? Bu adetâ bir yol... Tuhaf değil mi ya? - Vaktiyle belki meydandı... Kapanmış olsa da gittikçe, kalmış eski adı. - Epeyce kahve de var... - Nerde yok ki? Her yerde! Onunla şu acınası millet uğramış derde! Nasıl olsa sonsuz değil dünya, düşünme geleceği! Uzan şu peykeye: Buldun demektir ahireti! Birinci defa imiş binmiş ihtiyar kayığa; Kayık yağ gibi kaydıkça doğrulup açığa; Işıldamış gözü, bir sigara yakıp demiş: "Ya Hay! Ömür ömür bu ömür işte: Hem otur, hem kay!"

Şu peykeler de o tiryakinin "ömür" dediği Kayığın eşidir... Yan gelir misin... Ne iyi! Hayat akıp gidecekmiş... Ne var kederlenecek? Zaman zaman bu zaman... Durma bir nefes daha çek! Keyfine bak ki, ya çıktın ya çıkmadın yarına!

- Dönüp dönüp bakıyorsun... Ne geldi hatırına? - Şu karşılıklı binalar düşündürür mü seni? - Niçin düşündürecek, önce söyle sebebini... - Şu sağ taraftaki? - Mektep - Evet, bu karşıdaki? - Bir eski medrese olmak gerek... Değil mi? - Peki. - Peki nedir? Biraz açıklansa, çok eksik! - Zavallı milleti birlikten uzaklaştıran "ikilik", Sırıtmıyor mu? O pis dişleriyle karşında? Nasıl tükürmesin insan şu hale baksın da? Ne kadar yıkmak istesek, yıkılmamış iman, Ayırmak istemişiz sonra dini dünyadan. Ayırmışız, ama şeriatı sürekli ihmal ederek; Fakat daha önemlisi halletmeden üstüste yığmışız dünya işlerini! Evet, bu sıska vücudun yarın durur nefesi; Fakat şu gördüğün "Ekmekçioğlu Medresesi" Yaşar demir gibi göğsüyle, belki on bin yaş... Çünkü her kaburgası kurşunla bağlı yalçın taş! Olaydı koskoca millette bir beyinli kafa; "Vücudu bir yana atmak, kafayı bir tarafa, "Akıllı işi değil!" der de böyle yapmazdı. Ne oldu sor bakalım? Milletin öz evladı,

Yabancıdan daha düşman kesildi birbirine! - Sonunda kardeş olurlar tabîatiyle yine. - Zaman bilir onu artık. - Kemer gözüktü hele... - Gözükmesin mi ya? Bir hayli kısmı geçti bile. - Zavallı saklanıyor: Hâli görmek istemiyor! - Eski devirlerimizden bakan şu "gözler"e sor: O neydi? Dağ gibi erler ki yeryüzüne hükmederdi... Nedir şu pas tutarak çöküp gitmiş nesil şimdi? - Gerçekten, öyle küçülmüş ki: "Yok" de, geç artık.. - Asıl bu yok gibi varlık değil mi maskaralık? - "Gebermeliydi" mi dersin? Gebermişiz, ne çıkar? Kolay değil o da...İnsanca ölmenin yolu var. Cemaatin arasından: "Kalırsa el beğenir, Ölürse yer beğenir" dört adam çıkarsa, getir! Bırak da ölmeyi, anlat şu gördüğün kemeri! (1) Büyüklüğünde midir, nerdedir bunun hüneri? - Gelince baktılar Osmanlılar ki memlekete, Su yok. Su halbuki gayet mühimdi... - Elbette. - Düşündüler bunu nerden, nasıl getirmeliydi; Sonunda öyle bir iş yaptılar ki: Pek fennî. Tutulmuyor ya aslında bugün de başka yol, Suyun getirilmesi, dağıtımı, mutlaka basınç Yardımıyla olur... - Şüphesiz. - Fakat makine (1) Burada Saraçhanebaşı 'ndaki su kemerinden söz edilmektedir. Henüz bilinmediğinden, o kuvvetin yerine, Su kaynaklarının farklı yüksekliklerinden elde edilmiş Kuvvetli basınçtan yararlanılmış. Bulunca en iyi basıncın en kolay yolunu, Kaçırmamak için artık yükseklikten doğan farkı, Hemen şu anıtlar dikilmeye başlanmış... Fakat teknikteki ustalık bununla bitti mi ya? Hayır! Sen o dağıtım merkezlerini bir gör! akınca hayret edersin... Ne ince iş, ne ustalıktır! Gerçekten şaşacak şey... Ne bilgince hesap! Su öyle bir dağıtılmış ki: -Olmasaydı harap- Alırdı payını her çeşme; damlanın onda biri Kadar bir farklılığı bile sezerdi "ölçü"leri.

- Şu karşımızda duran kubbe galiba türbe... - Ayol! Namaz geçiyor... Amma dalmışız lafa be! Bırak da türbeyi sen şimdicek biraz çabuk ol! - Canım neden koşalım? Var ya vaktimiz bol bol... Yetişmemiş bile olsak, kazası mümkündür! - Hayır yetişmeli, madem edası mümkündür! Demek: Sıvanmalı abdeste... Bari bir çeşme Olaydı... - Çeşme mi? Al işte! - Dur fakat gitme! - Senin uzun sürecek anladım ki, abdestin; Fotin çıkarması, bilmem ne... Çünkü yok mestin. Bırak da ben gideyim, sonradan gelirsin sen... Gecikme ha! - Gelirim.. Görmek isterim zaten.

-Is ferry approached? -Already! -So out on the bridge. -Oh, on the passengers inside! .. -But do you know, Behold, not like those old boats of people! "Incline" the statement said, shy, goes back to the expense,

As fort he rage that the bridge could give to a tos Loser robust belly drilled six checks Wood swallows've got a little pain in my ... Though bringing the physician, the physician does not at that time! Dressing makers, fortunately, master things:

Ax in his hand, income, three cuts, would put a five ... "Patience at the beginning of the Yankee Omar! Hold Memi! "I'd look surgery, done by leaps and bounds! Amasra coast is a very old institution; The ball is lackeys surgeon ... Estimate now! Go to the forest today sharpened ax: Clean, no matter not leave for tomorrow! Also learn how to plant a little ... The man you too! See what you think ... You learn this in science ... That science does not say: gives exact results! Other trends fitting, and he hardly is natural.

-To do this science in accordance with what is left to blast -Why -Why, if you seen the exit gezseydin Know the foot of the forest reserves Zigi can not accommodate today has become a rabbit the ridge, the sun does not know at all the green mountains heap stack rocks .. seraplar ages again threw a great deal of wit in the morning no, not my shopping with my imagination believe that: I told her what I might see I love the most is that my profession in the world get word, such as wood, get the one true the road is not bad, but it will be quite steep Wood said, the strange, what came to my mind, look: No other product was a poor country Although there are the most abundant were the property of wood land man talk back is a joking way, but not the man. We would like wood from Europe soon Do not send our buds at that time I wish I could walk a little faster acting heavily ... I would like to go slow to save time do not have time to win the rebound like a bird shame or not, could not make out the meaning of this word without thinking about why it denied the appeal We spend time count gain now means that we have any business no, I have a moment Is it so important what job?

I want to make prayer fatihte Will you come? come on what is harder is no longer hang around the blood and sweat in the heat sink? if the purpose of prayer The mosque is full of temperamental like in like in Enter the purpose of prayer is not only a man who preached to the public will come out today in over lunch okay now the time to listen to nonsense Like it still calls it ridiculous plague the nation's superstitious beliefs but not all at once or ruin job Do you know what genius grew schoolIs genius? Let's look at the large pouch never bored taken without getting bored Why assign dear, if you do not believe, I tell you. stop known to waste five or ten names ignore fatigue: their job is not to memorize but, we wonder who is preaching to savuran herz What if ... no, or ultimately, a turbaned mullah we are with you, brother, came in the morning only that the logic of the silent Inada I never see them mercilessly with covered head elders of the ummah is not unfair to belittle Although I was in the days to come and a sermon was the finger remains, God knew in his mouth There is a stubbornness at times what wins

come along with me, conqueror Get to be here I come guidance came? well done Let us assume on my way to a flat

now say the remote close to the landing ramp to ask

-Let’s go slowly, come on enter the right arm

Oh, look at the grandeur of the temple is full of these fertile;

looks at looks at enough of: I have caught absolutely in love!

He wants with really the beauty of the eyes ...

buggiest foreigners around, but very clean!

shack is similar to the following structures,

they want to creep into the temple in the bad- tempred

yes, I saw that liked square distance;

removed and subsequently spread slowly!

Foundations need to wake up, so now

... let's say I woke up one side when I save

until you see the black stones on gold,

How to clean up, how is demolished?

no,saying,mosque cover the belt;

in less than destroyed them one by one

how to shut off?

quite simple:following area,

days inn that was the way, is no longer garden;

they will pass it yard pass to prayer

saying shut off! man, real smart!

recently attempted to destroy the other gallery either!

that is to say they are mad as a hatter!

Will you ask? or crazy?

How does the human hand in a crazy,

Put out this gallery, or this great passage?

We said that “We have known our civilization that is old…”

But they will tear to pieces stone of the document only,


Go around 'in the wide streets without getting bored!


You said that He wasn’t shamed.This is true.

-Not You’re quick-eyed!

-I do not understand either, but it must have been very valuable

-Is this passage really very nice?

-What does this mean?

He might be talking to pages of knowledge of architecture, with the sleepy eyes, such as

-The beauty of the gorge, overlooking some batter on the ...

-Is it okay to wonder if the belt so the knowledge of architecture?

-What did you tell?

-I s this belt nice?

-have a science or an engineering “tersimi'

-implementation procedure of the so-called ...The application of his mastery.

-that is to say it is very important his investigation.

-your eyes are good ... what time is it?

I fix it... stop, stop it already installed ...

-It has been one of the ten and a half, the other has been three ...

-How beautiful!

... in time when there was already something like that.

but the big mistake

kamer account the solar cycle, the Gregorian

Three kinds of smart folks who know say the calendar memorization,

Have you ever solo stops at a time? Not stop, yes!(L) How to have a beautiful building on the bank? -Not so much Not bad, if not compare, a shaped wall Remain, such as next to the mosque...

-Strange! If you look with my eyes

How wonderful!How majestic!

-Then another...If they ask for style “is” not attempt to

First of nobility in art should be...This hybrid!

No, not at the hybrid ...Maybe a lot of style

That the mixed state, to resolve if he attempt:

Long!Noble looking for work in:Look the fountain, here…

He poured boil over, the high poetry,

That witnessed the creation of purity:Original spotlessly clean;

Blood vessels in a floating, life in the Ottoman Empire!

See the ecstasy in this art in the spirit of ancestors,

Tightened the city’s tightened a little children!

-Boredom, old guys, a rare

It had been said that a disease that has passed now!

-Why?

-Changed mood because this century,

-Oh, these “mood” a “ideal”

Or not it a shame, it tickles my nerves!

-Why do you get angry? Location bigotry?

Now you must change the old mindset a little bit…

"Language-no Do not innovate!"I mean madness

-No, not that bigotry...We, however:

For one thing should be considered to be necassary,

A new professionals should be left to be done at…

Is that the way we think?

-Of course.

-Where!

Evidence:your own words

-Who, me?

-Yes! - What I said?Forget…

-Darling now “mentality!”…

-Did you like it?Do not have a French “mentality?”

Its for…

-Or worry about is already here!

If we take the same style of language in British usage, French usage

What happens after the state of their own style language?

Each nation must have the weight of its own tongue.

If this is not easy to develop and progres.

-A little or a conservative opinion, which now…

-Yes, the conservative… Do you know, in this fashion

-Mainstream begins…

-Start!What happens?

-Do not placethe amount advanced;tongue is broken.

Today, what has happened mascara guise of the nation;

Language is like that!

-Understand, stubborness…

-Do you know what this poor state of Umman?

“Yehafü” rattlesnke i’lali gravity!

-How, how?

-Especially patience:”actually afraid of…”

Who teach at the heart say many sentences

Sir, i’lal course close to end

Present at the time talking about the shape of two rhyming

I always used to say, this is obviously atradition

“When the word and before him without movement vav (a Arabic letter)

Salim’s letter if the without movement,

He reads long vav folk alliance…

So even if we extend our hand:was Yehafü”… yes!

Matter what we do in Europe, with the actual movement according to us:

“Then we’ve done, even!” saying now simulate

What an innovation of this kind of no hope?

-But, “i’lali of yehafü” so hard ha!

-The summary of his, or would take a lot more!

-Do Not bad?Look, I have not heard of the hill plunged chat somebody

-Indeed it is! Have taken a long way ...We do the following?

-The burn school look ruined fountain at the weeping…

The old fire debris they were here!

-So, we are near Süleymaniye Mosque

- "I mean," Are there or? In front of you!

-But the man, How do I look to climb back before dark! Today, looking above us on our work, Maintaining even frustrate, do not...

-Indeed it is! The following is the temple?We look enchanting!

-Drop the mosque in the world does not work like that;

But what these monuments, these madrasas is!

Remote look like silver belts,

Willingly embrace the unity that the beautiful assistant;

And three by the noose thrown around his waist;

But not the waist, have not passed into the hands of her skirt!

Not the Son of man?Rise in the wisdom

How amekiri embrace the person of God?

Yes, that splendid palace of unity in front of the madrassas,

Each time the respect of science, religion represents the opposite

In madrassas chain like waves on domes,

As if closing people prostrate before God!

-Today, but so too?

-If not, who has flaws?

We are wicked sons, our fathers, innocent

Gougelike a rat in a belt of every four steps,

Disguised as squalid houses grandfather opened it? No, grandfather hospitals have made you look! Besides the faculties of medicine, what's done! Do not have a huge mass on what you see? Faculty of Medicine. I mean, this school, a medical faculty? - Shame, shame! - What is it a shame? - You also get to see you do not know ... - If see so ... But "we do not know!" you said again! - Medical science was honorable so that the location, Our old teacher in madrasah most distinguished persons Trained as doctors were people familiar with the theology school science sciences. Alas, that great generation disloyal sons, Just left, never looked at these institutions; What do people see, when you enter the madrasah! Will move some of that I've been asking: Step wreck at the beginning of labor for centuries, Behold the feet can not be grated! Eye care if you look at a stack: Or buried secrets of a researcher's messy; Or works of a scholar of anatomy hidden ... And how sad!


Lecterns large marble-handled all the mud ... I mean: His teacher did not memorize anatomy; His body was the length of the book ser stones, Has found the face of open and read. Today, it lies in bookrests he was dead; unmarried is boiling beans on them! - Require the crooked street Vefâ'ya lo ... -Yes, it goes down Vefâ'ya. - I think quite a few distant ... Not? - Not at all ... You apparently tired! - I forgot, you know I came in there already.

-Deviates the time, right now Suare to Fidelity. -Allows you to be like a little…Or at least I was you! - Take what you get: The tomb, the stone mansion, police station ... - But it challenged the hell? This is almost a way ... Weird or not? - Once upon a time ... maybe it was square Although the increasingly closed, the old name remained. - There are quite a few coffee ... - Where does not? Everywhere! These pathetic folks have suffered with him in trouble! Would look into the world is not infinite, the future of thinking! Lie down on peykeye: means you find the Here after! Imiş first time riding the old boat; Caique slip up in oil, such as exposed; Glowing eyes, lit a cigarette says:"Ya no! Life life here in this life: both sit down, and recording! "

On the benches that smokers' lifetime, "said Wife of boat ... Will you come to the side ... What is the best! Life flows might take ... But grieving? From time to time, this time ... Take a breath, stop!yourself that, or halfway out or did not tomorrow! - I turned to look at go ... What came to mind? - Did you think this mutual buildings? - Why are suggesting, first tell me why ... - On the right side? - The school in

- Yes, this is the other? - Need to be a former theological school ... Not? - Okay. - So what? Little is explained, much is missing! - Poor nations away from unity "duality", Do not laugh? That dirty in front of the teeth? How to make spitting on people to look at? What we'd like to break down, destroyed faith, Wanted to separate the religious from around the world. Dedicated, but continually ignored by the Sharia; But more importantly, without resolving a row accunulated worldly!

Yes, this skinny body stops breathing tomorrow; But you see these "Ekmekçioğlu Madrasa" lives with iron, such as breast, perhaps ten thousand years ... Because of the steep stone ribs bullet! Event is a huge nation-brained head; "Since throw a body, head to one side, "Smart is not the work!" would not say it too. Let's ask what happened? The nation's own son, Foreign to cut more hostile to each other! - Finally, brothers are again naturally. - Time knows it now. - Belt seemed especially ... - Do not want either? Even passed a considerable part. - Poor hiding: Carpet does not want to see! -Overlooking the times on the old “eyes” to ask:

What was that?Values that would be dominated by a mountain of earth ...

What is the current generation of rust holding the crashes and gone now? - Indeed, so small that said: "No", the late anymore .. - The real assets such as this does not play the fool? -"Die" about that? left of us, what is? Humane way to die is not easy to have it .... From among the congregation: "If the hand like it, Dies likes of "If four men, bring! Let the die, tell me what you see on the belt! (1) Is the size, Oh Muse of this skill? - As for the Ottomans looked at that country, No matter. Water is very important, but ... - Of course. –I thought of where it was how to bring; So finally they did a job that: Many scientific. Or in fact any other way being held today, Bring water, distribution, strong pressure Is with the help of ... - Of course. - But the machine (1) where Saraçhanebaşı 'There are old water belt. Yet unknown, that force, rather than Water resources have been obtained from different heights Strong pressure utilized. When you find the easiest way to pressure the best, Arising from a height of no difference to seize, Immediately started to erect monuments on ... But the technique or mastery over it? No! You are one that centers on the distribution! Own way, do you wonder... What fine job, what professionalism! Nothing really surprising ... What scholarly account! Water is distributed in such a:-if there was devastated- Would share in any fountain, drop one-tenth of Even felt a difference of up to "measure"s now standing in front of us I think the shrine dome ... - Ayol! Prayer goes ... But chat smb to be immersed in! Drop in a little shrine now you hurry! - Why run towards dear? There are plenty of time to either ... Even if we have reached, accidents are possible! - No reach, attitude of seeing that it is possible! I mean: plaster ablution ... Anyway is a fountain Event ... - FountainDid he? Get here! - Stop, but do not go! - I figured it out long-lasting, stool; Foti extraction, I do not know what ... Because I do enchanted. Let me go in, you can come later ... Delay, ha! - Income .. I want to see anyway.

ايكى آرقداس فاتح يولنده

- واپور ياناشد يمى؟ -چوقدن!

-دغمك كه كوپروده يز..

-آمان٬ شويولجيلر اينسين!. -فقط بيلير ميسكز٬

يديرغايور هاني انسانو اسكي سكي تكنه لري! ياناش بينيلد يمى نازليم ، كيدر كيدرده كرى٬

كلنجه هشم ايله بر طوس اوروردى كوپرويه كه : زوللينك ده شيلن قانرى ص اغلام آلتى چكى

اودون يوتارده بيراز صانجيدن بولوردى آمان... -هكيم كتيرمه يه كوشسه ڭ هكيم ده يوق او زمان! —— -تيمارجيلر بركت ويرسين اوسطه شيلردى: النده بالطه كلير اوچ كسر بش اكلردى...

دايان او يانكى باشندن عمر طوتندى ممش! باقارديكز عملياته چارچابوق بيتمش!

آماصره ساحلى چوق اسكى بر مؤسسه د ر؟ اوشاقلرك طوپى جراح اولور همان كسد ير!

بوكوندن اورمانى كوستر قيﻻغيلى بالط سنه: يميز ليوب چيقيورسين براقماسين يارينن!

-برازده دكمه يى يوكرنسه لر...

                   -آدام سنده!

دوشونديكك شيشه باق سن شو علمى اوكرنده... -او علمه هيچ دييه جك يوق مفادى قطعيدر!

علوم ساره سنعى او پك طبيعيدر. -نه وار كه قالمدى تطبيق ايچون مساعد ير!

-نه دن؟ -نه دنمى كوروردوك چيقيب كزه يدن اكر.

اتكلرنده ظيغين صاقلى بيلديكك اورمان(*) بو كون بارينديرماز حاله كلدى بر طاوشان!

او٬صيرتى هيچ ده كونش بيلمه ين يشيل طاغلر٬ ييغين ييغين قايالردر سرابلر چاغﻻر!

-صباحلين ينه بر حيلى نكته فيرﻻتدك! خيالى بول بول آقيتدن سرابى چاغﻻتدك!

-خايير خيال ايله يوقدر بنم آليشويريشم! اينان كه هر نه ديمشسه م كوروب ده سويله مشى.

شودر جهانده بنم اك بكنديكم مسلك: سوزم اودون كبى اولسون حقيقت اولسون تك!

-فنا دكل يولك اما اپيجه صارپ اوله جق! اودون ديدكده توخافتر نه كلدى عقكمه باق:

زواللى ملكتك يوقتى باشقه مخصولى؟ اودوندو نرده بولونسه ك متاع مبزولى

آدام يتشديره مزمش ديمك كه طوپراغمز لطيفه برطرف اما آدام دكل يالكز

اودون ده ايسترز آرتيق ياقينده آوروپادن بزم فيليزلرى كوندرمسين صاقين او زمان

آغيرجا داورنيورسين براز چبوك يوروسهك وقت قازنمك ايچون ايستم ياواش كيتمك

او حالده قوش كبى سه كمق دكيلميدر ﻻزم عيپ دكل يا بو سوزدن نه چيقدى آكﻻمادم

بو اعتراظى نچون صالادك محاكمه سز وقت كچيرمه يى بيزلر قازانمه عدايدرز

ديمك كه شيمدى ايشك يوق

Advertisement