Uygun illiyyet bağı, hukuk doktrininde mübâşeret ve tesebbüb durumları ayırt edilerek ele alınır.
Zarar insan fiilinin doğrudan etkisiyle meydana gelirse buna mübâşeret, dolaylı etkisiyle meydana gelirse tesebbüb adı verilir.
Mübâşerette zarar verenin fiiliyle zarar arasında başka ihtiyarî bir fiil yoktur, bu durumda fâil mübâşir adını alır; tesebbübde ise zararlı sonuç, birincisi bulununca normal olarak diğerinin de meydana geleceği iki âmilin etkisiyle oluşmaktadır, bu sebeple ilk âmilin fâiline mütesebbib denir.
Hukukta nedensellik bağı[]
Nedensellik bağı (illiyet rabıtası) genel olarak her olayın bir nedeni bulunduğu fikrini tazammun eder. Her olay bir nedene bağlıdır ve bu neden bir önceki olayın sonucudur.
Nedensellik bağı, hukukta, sonuç ile sonucu ortaya çıkaran faktörlerin arasındaki ilişkiyi belirten bir hukuk terimidir.
Medeni hukukta da ceza hukukunda da, sorumlu tutulabilmek için uygun illiyet bağının varlığı aranır. Neden ile sonuç arasında böyle bir bağ kurulamıyorsa sorumluluk oluşmaz.
Zaman dizisi içinde, biri olmadan diğerinin de ortaya çıkamayacağı iki olay, görüngü ya da süreç arasındaki ilişki bulunması zorunludur: örneğin çocuğun, yaşça annesinden büyük olamayacağı... Bulut olmadan yağmurun yağmayacağı, şimşek çakmadan gök gürültüsünün olmayacağı gibi durumlar... Veya birinin cebindeki paranın durduk yere bir başkasının cebine girmeyeceği... Boğazı kesilmiş olarak bulunan birinin yanında bulunan bıçağın kendiliğinden o boğazı kesmeyeceği... Bakınız:Fenomen (görüngü) ve Numen (kendinde olan) nedir?
Nedensellik bağı hukukta, özellikle ceza hukukunda son kerte önem taşır. Örneğin bir kişinin bir evden içeriye girdiği tanıklarla ve her türlü kanıtlarla biliniyorsa ve fakat o kişinin dışarı çıktığını gören yoksa başka delillerle de o kişinin dışarıya çıktığı kanıtlanamıyorsa, burada, ancak karinelerle sonuç çıkarılır. Ancak karine hiçbir zaman kesin kanıt yerini tutmaz. O kişi girdiği kapıdan çıkmamıştır da başka bir kapıdan veya pencereden çıkmış olabilir. Kişi buhar olmamışsa ya içeridedir ya dışarıdadır. Sonuç hukukî kanıtlarla tespit edilmek zorundadır.
Karakuş Kadı’ya izafe edilen ilginç bir kıssa anlatılır:[]
Bir hırsız etrafı kolaçan ettikten sonra balkondan içeri girmeye karar verir. Biraz tırmandıktan sonra balkonun parmaklığını tutar, fakat parmaklık kopar ve hırsız düşüp ayağını kırar. Bunun üzerine Karakuş’a gider ve:
-“Kadı efendi, soymak için bir eve girecektim; ama balkonun parmaklığı koptu ve düşüp bacağımı kırdım, ev sahibinden şikâyetçiyim. Tamam, hırsızlık suç ama cezası balkondan düşüp ayak kırmak değil” der.
Karakuş da ev sahibini çağırtır ve:
-“Be adam, niçin balkonunun parmaklığını sağlam yaptırmıyorsun. Sağlam yaptırsan bu adam düşüp bacağını kırmazdı” der.
Ev sahibi:
-“Aman efendim; parmaklığı marangoz yapmış, benim günahım ne?” diye karşılık verir. Bu defa marangozu çağırtır ve sorar:
-“Neden sağlam parmaklık yapmıyorsun?”
Marangoz:
-“Efendim, ben balkonun parmaklığını çakarken yeşil başörtülü bir hanım yoldan geçiyordu. Başörtüsü o kadar parlak boyanmıştı ki gözüm ona takıldı. Çiviyi de boşa çakmış olacağım” der.
Karakuş hemen emir verir, yeşil başörtülü kadını huzuruna getirtir. Kadın Karakuş’un karşısında endişeyle:
-“Benim suçum ne, boyasın diye boyacıya verdim, o boyadı.” der. Bu defa boyacı çağırtılır.
Karakuş boyacıya çıkışır:
-“Başörtüleri göz alıcı renge boyuyorsun, sonra marangoz çiviyi boşa çakıyor ve hırsız tırmanırken düşüp bacağını kırıyor”.
Boyacı verecek cevap bulamayınca Karakuş hükmü verir:
-“Asın bunu!”
Biraz sonra cellât gelip:
-“Kadı efendi, bu boyacının boyu kısa geldiği için sehpaya yetiştirip asamıyorum” der.Karakuş:
-“Öyleyse git uzun boylu bir boyacı bul ve onu as.”
Nereden nereye?..
İşte nedensellik bağı böyle bir şey: geriye doğru sürgit götürülemez. Götürüldüğü takdirde sonuçla ilişkisi bulunmayan nedenlere yelken açılır. Bu kıssada, pekâlâ boyacı da: “Efendim ben boyayı kendim imal etmiyorum, boya imalatçısından alıyorum” diyerek zinciri uzatabilirdi. Ama o zaman da bu kıssa çığırından çıkarılmış olurdu...
Mübaşir . Haksız fiil de mübâşeretde zarar verenin fiiliyle zarar arasında başka ihtiyarî bir fiil yoktur, bu durumda fâil Mübâşir adını alır; tesebbübde ise zararlı sonuç, birincisi bulununca normal olarak diğerinin de meydana geleceği iki âmilin etkisiyle oluşmaktadır, bu sebeple ilk âmilin fâili ise mütesebbib denir. Damin
(Ayrıca bk. Damân الضمان; İştirak; İtlâf . Haksız Fiil.) | |
---|---|
Mübaşir, Mahkemelerde görev yapan kişilerdir. Mübaşirler Adalet Bakanlığına bağlı Adli Yargı Komisyonları tarafından atanırlar, | |
İlliyet bağı ve Mübaşeret | Uygun illiyyet bağı hukuk doktrininde mübâşeret ve tesebbüb durumları ayırt edilerek ele alınır. Zarar insan fiilinin doğrudan etkisiyle meydana gelirse buna mübâşeret, dolaylı etkisiyle meydana gelirse tesebbüb adı verilir. Mübâşerette zarar verenin fiiliyle zarar arasında başka ihtiyarî bir fiil yoktur, bu durumda fâil mübâşir adını alır; tesebbübde ise zararlı sonuç, birincisi bulununca normal olarak diğerinin de meydana geleceği iki âmilin etkisiyle oluşmaktadır, bu sebeple ilk âmilin fâiline mütesebbib denir. |
English | 1. bailiff 2. usher 3. beadle 4. tipstaff |
Yardımcı eleman | Yardımcı Hizmetler Sınıfından Genel İdare Hizmetleri Sınıfına geçirilen mübaşir maaşları |
Görevleri | Mübaşirlerin görevleri mahkeme öncesi ve sonrası işlemlerin halledilmesi, duruşmanın sağlıklı yürümesi adına sanık, tanık çağrılarının yapılması gibi hepimiz tarafından bilinen görevlerinin yanı sıra, duruşma dosyasını hakime iletmek, katip ve hakim arasındaki koordinasyonu sağlıklı şekilde yürütmek, duruşma salonundaki kişilere yerlerini göstermek, duruşmalara dair bilgilendirme yazılarını görülecek yerlere asmak, bunların takibini sağlamak, duruşmaya yönelik her türlü işlemde aktif olarak rol almak gibi özetlenecek görevleri bulunmaktadır. |
Mübaşir olma şartları | Adalet Bakanlığı bünyesinde mübaşirlik kadrosunda mübaşir olarak görev almak isteyen kişilerde, kamuya ilk kez atanacak kişilerde aranan genel şartlar ve 657' ye uygunluğun yanı sıra en az lise mezunu olması ve mesleki ilgi ve öğrenmeye açık olması beklenmektedir. Yoğun ve stressli bir çalışma ortamına hazır olması, gerektiğinde mesaiye kalabilecek olması gibi konularda hazırlığı ölçülür. Elbette Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) puanının da bulunması gereklidir. |
Mübaşirlerin maaşları | Mübaşirlerin maaşları 2 bin 800 TL ile 2900 TL arasında değişiklik gösterebilmektedir. Uygulanacak enflasyondan doğan zam ile birlikte, tüm memurlarda olduğu gibi mübaşirlerin de maaşlarında artış 2019 yılı itibariyle yaşanacaktır. Mübaşir KPSS şartı .Adalet Bakanlığına bağlı olarak görev yapan mübaşirlerde, başvuru öncesi aranan baraj puan şartı değişiklik gösterebilmektedir. Temelde başvurularda adayların en az 70 puan almış olmaları beklenmektedir. |
İlliyet. علّى. illi .illiyet ~ عليت
(a. i.) : nedeni, netîceye bağlıyan bağ, * nedensellik, fr. causalite. عِلّة .İllet Eksiklik . Fenomen (görüngü) ve Numen (kendinde olan) nedir? | |
---|---|
İLLİYET : Sebeb ile alâkalı. Esas sebeble alâkadarlık. Sebeb arayış.
İLLÎ : Sebebe ait. Neden ve sebeple alâkalı. İLLET-İ TÂMME: Herhangi bir şeyin var olması için lâzım gelen sebeblerin tamamı. Bu sebebler var olunca neticesinin vücuda gelmesi bizzarure ve bilvücub iktiza eder. İLLE : (İllet) Esas sebeb. Vesile. * Hastalık, maraz, dert, sakatlık. Mûcib, maksad, gaye.(...Göz ile görünmeyen bir mikrob, bir hayvancık, küçüklüğüyle beraber pek ince ve garib bir makine-i İlâhiyeyi hâvidir. O makina mümkinattan olduğundan vücud ve ademi mütesavidir. İlletsiz vücuda gelmesi muhaldir. O makinenin bir illetten vücuda geldiği zaruridir. İ.İ.) İLLE-İ GAİYE: Elde edilmesi için çalışılan gaye, maksad ve netice. Vazifeye terettüb eden maslahat, fayda, semere, iş. İLLE-İ IZTIRARÎ: Kabul edilmesi mecburi görülen sebeb. İLLİYET: Sebeb ile alâkalı. Esas sebeble alâkadarlık. Sebeb arayış. |