Yenişehir Wiki
Advertisement
Hüsran Gölgeler Bayrak
Mehmet Akif Ersoy
Alınlar Terlemeli
Disambig Bakınız: Şark/1 , Şark/2 , Şark/3 , Şark/4 , Şark/İngilizce , Şark/Osmanlıca , Şark/Açıklama , Şark/Almanca , Şark/Arapça, Şark/Farsça
Bakınız

D


Şark
West
Doğu
Horasan
Hur
Güneş
Asan
Doğduğu yer

Şarki
Doğusal
Eastern
East Anatolia değil Eastern Anatolia

Anatolia
Anatolia College
Anadolu

Anadolu'da bulunan yabancı subayların tutklanması kararı
Anadolu Ajansı
Anadolu Basın Birliği Mersin Şube Başkanlığı

ANADOLUCULUK BİTMEDİ 16 Eylül 2016 cuma Lütfi Bergen Diyanet İslâm Ansiklopedisi'nde “Horasan” maddesinde şu bilgiye yer verilmiştir: “Horasan ismi Eski Farsça'da “hur” (güneş) ve “âsân” (âyângelen, doğan”) kelimelerinden meydana gelmiştir ve “güneşin doğduğu yer, güneş ülkesi; doğu bölgesi” anlamını taşımaktadır” (Osman Çetin, DİA, Horasan, cilt: 18; 1998: 234).
“Anadoluculuk” düşüncesinin intisap ettiği “Anadolu” kavramı da “Horasan” kavramıyla aynı anlama sahip, benzer bir içerikle tanımlanabilir.
Anadolu kelimesi, Yunanca “Doğu” anlamına gelen ή άνατολή (anatole) kelimesinden türemiştir. Bu sözcük, “doğmak, yükselmek” anlamına gelen Yunanca άνατέλλειν (anatellein) fiilinden gelir.
Doğu ülkesi” anlamına gelen Anatolia ilk kez 7. yüzyılda Doğu Roma İmparatorluğu'nun Afyon, Isparta, Konya, Kayseri ve İçel yörelerini kapsayan idari birimi (Anatolikon Thema]) için kullanılmıştır.”
Oğuz Ünal'ın “Güneş Ülkesinden Güneşin Doğduğu Yere - Horasan'dan Anadolu'ya Türkiye Tarihi” adlı kitabında da “Horasan” kelimesinin “Güneş ülkesi” anlamına geldiği ifade edilmiş ve “Anadolu” kelimesi de şöyle tarif edilmiştir:
“Anadolu kelimesinin kökeni, Bizanslıların kullandıkları “Anatolia” olup, Grekçe, “Güneşin Doğduğu Yer” anlamına gelen “anatole” ya da (…) “anatoli” kelimesinden türemiştir (…) Yunanlı denizciler, boğazın doğu kıyısında doğan güneşi gördüklerinde bölgeye “Anatole”, “Gündoğumu Ülkesi” adını verdiler; batıdaki topraklar ise “Avrupa”, “Günbatımı Ülkesi” adını aldı” (Oğuz Ünal, Ötüken Yayınları, 2014: 21).
Hamza Aksüt'e göre Horasan, 3 bölgenin adıdır: 1) İran Horasanı; 2) Afgan Horasanı; 3) Irak Horasanı. Demek, “Anadolu” terimi de anlam itibariyle “Horasan” sözcüğünün aynısıdır. “Güneşin Doğduğu Yer.” Arabistan'dan fetih için üzerinde yaşadığımız toprağa gelen Arapların ‘Bu Ülke'de yer-tutamadıkları, Bizans zulmüne “yort savul” diyemedikleri, bir nizam kuramadıkları ortadadır. Bu iş, İmam Rıza'nın Horasan'da örgütlediği Ehl-i Beyt âşıkı Türkler eliyle imkâna geçmiştir. Yaşadığımız Urum Eli'ne Fütüvvet çerağını yakmış Türklerin gelerek nizam koyması ve yaşadığımız coğrafyaya da “Anadolu” demeye devam etmesi çok değerlidir. Bu anlamı itibariyle Anadolu, “yeniden” ve “yeni bir Horasan”dır. Işık “güneşin doğduğu yerden” yükselir. Buna göre Anadolu, Türkiye'den başlayıp Irak-İran-Afganistan'ı da içine alan “adalet/emniyet şehirleri” coğrafyasıdır. Biz, Horasan ilindeki Müslümanlar, tek bir milletiz. Kendisini “Batı” olarak gören kültür / umran-uygarlık, varlığını Avrupa-Kuzey Amerika coğrafyasında sabitlemiş olmaktadır. Horasan-Anadolu ise, “güneşin doğduğu yer” anlamındadır. Bu coğrafya, vahiy coğrafyası olup, hakikatte Osmanlı'nın yerleştiği değil, Selçuklunun egemen olduğu toprakları ihtiva etmektedir. Anadolu'nun İslâmlaştırılması, Horasan erenleri, gazileri, ahileri, bacıları, fakıları tarafından ‘Bu Ülke'ye getirilen iktisadî-içtimaî adalet tasavvuruyla (fütüvvet irfanıyla) gerçekleşmiştir. Bu tasavvurun 1299-1453 arası dönemde Osmanlı'yı Anadolu'da “devlet” kıldığı, fakat bu tarihten sonra devletin Osmanlı'nın inşasını sağlayan derviş-gazi-ahi-bacı-fakılara (Yunus Emre meşrepli insanlara) “Molla Kasım” kesildiği malumdur. Anadoluculuk fikrinde Nurettin Topçu (ö. 1975) sonrasında mütefekkir çıkmamış, bu fikrin müntesipleri oluşmamış; fikir, kendisini yenileyecek bir epistemik cemaatle örülememiştir. Fakat Anadoluculuk ölmemiştir, harekettedir. Hz. Pir'in köçeğiyiz. Anadoluculuk, “Osmanlı'nın işgal edildiği yıllarda elde kalan son toprak parçasını korumaya çalışan savunmacı / korumacı bir refleks” diye tanımlanıyor; kat'a böyle değildir. 1453 sonrası Osmanlı, “kan bağı” yerine “intisap bağı”nı merkeze alan “umran” fikrini “devlet tavrı” haline getirince; Anadolu, iktisadi içtimaî düzenini inşa eden eren/gazi/ahi/bacıları sistemden uzaklaştırmıştır. Şeyhülislam Ebussuud, ahiliğin “kardeşlik” ahlâkının, fütüvvet irfanının, geçim iktisadının teolojik temellerini kırarak para vakıflarının önünü açmıştır. Osmanlı, tımarı terk edip; paralı asker beslemiştir. Anadolu'yu inşa eden “geçimlik iktisad”ın, “adalet şehri”nin inşa edicisi eren/gazi/ahi/bacı/fakı, Osmanlı siyaseti karşısında dışlanmıştır. Osmanlı'nın kendisine devlet bahşeden fütüvvet erlerini dışlaması, Safevi'nin ise bu erleri Şiîleştiren tagayyur siyaseti adalet-şehir teolojisi ile hareket eden Fütüvvet aşığı halkı paramparça etmiştir. Ehl-i Beyt'in evlatları hâlâ Türkler içindedir, Anadolu'da yaşamaktadır. Medeniyetin yeniden doğacağı tek coğrafya Anadolu'dur. “Kul padişahsız olmaz padişah kulsuz değil Padişahı kim bileydi kul etmese yort savul” (Yunus Emre). Etiketler ANADOLUCULUK BİTMEDİ LÜTFİ BERGEN - TERCÜMEİHÂL 2009’dan itibaren değişik internet sitelerinde ve Hece, Hece, Öykü, İdeal Kent, Düşünen Siyaset, Opus, Değirmen, Hak-İş Uluslararası Emek ve Toplum Dergisi, Kün Edebiyat, İtibar, Granada, İştirakî, Anadolu Gençlik, Çilingir, Diyanet Dergisi, Yolcu gibi dergilerde; Yeni Şafak ve Star gazetelerinin kitap eklerinde, Star Gazetesi Açık Görüş, Al Jazeera Türk, Arkitera Mimarlık gibi mecralarda makaleleri yayınlandı. 2012’de Eleştirel edebiyat- din- iktisat ilişkilerini temel alarak yöneldiği erken dönem Cumhuriyet hikâyesi incelemelerini “Edebî Metinde Din – İktisat” başlığı ile yayınladı. “Edebi Metinde Din- İktisat” başlıklı kitap 2012 TYB Edebi Tenkit Ödülü almıştır. Basılmış Eserleri: Azgelişmişlik Üstünlüktür (1996- 2012); Ahlâk Ayaklanması (1999- 2012); İsyandan Dirliğe: Anadolu’da Yerli Olmak (2011); Edebî Metinde Din – İktisat (2012) - TYB Edebi Tenkit Ödülü (2012); Kozmosta Yerlilik- Evlerimizi Kaybediyoruz (2013); Kenti Durduran Şehir (2013); Kent-İslâm ve Kapitalizm –Şehre Yürüyelim Batı Yıkılacak- (2014); İslâmcılık Söylem ve Eylem –Bir Şiddet Eleştirisi- (2014); Medeniyet – Müslüman Toplumsallığın İnşâsı- (2014); Devlet ve Allah –AnadoluSol Bakış- (2014); İnsanın Beşinci Zindanı (2015); Bilginin Kaynağı Nedir (2015); Kalın Anadoluculuk- İsmet Özel’e Bir Cuma Mektubu (2015)

Ş A R K

Tegallüpler, esâretler, tahakkümler, mezelletler;

Riyâlar; türlü iğrenç iptilâlar, türlü illetler;


Örümcek bağlamış, tütmez ocaklar; yanmış ormanlar;

Ekinsiz tarlalar, ot basmış evler, küflü harmanlar;


Cemaatsiz imamlar, kirli yüzler, secdesiz başlar;

“Gazâ” nâmiyle dindaş öldüren biçare dindaşlar;


Ipıssız âşiyanlar; kimsesiz köyler; çökük damlar;

Emek mahrûmu günler; fikr-i ferdâ bilmez akşamlar!...


Geçerken, ağladım geçtim; dururken ağladım durdum;

Duyan yok, ses veren yok, bin perîşan yurda başvurdum.


Mezarlar, âhiretler, yükselen karşımda dûradûr;

Ne topraktan güler bir yüz, ne göklerden güler bir nûr?


Derinlerden gelir feryâdı yüz binlerce âlâmın;

Ufuklar bir kızıl çember, bükük boynunda İslâm’ın!


Göğüsler hırlayıp durmakta, zincirler daralmakta;

Bunalmış kalmış üç yüz elli milyon, cansa gırtlakta!


İlâhi! Gördüğüm âlem mi insâniyetin mehdi?

Bütün umrânı târîhin bu çöllerden mi yükseldi?


Şu zâirsiz bucaklar mıydı vahdâniyetin yurdu?

Bu kumlardan mı, Allah’ım, nebîler fışkırıp durdu?


Henüz tek berk-ı îman çakmadan cevvinde dünyânın,

Bu göklerden mi, yâ Rap, coştu, sağnak sağnak, edyânın?


Serendip’ler şu sahiller mi, Cûdî'ler bu dağlar mı?

Bu iklîmin mi İbrahim’e yol gösterdi ecrâmı?


Haremler, Beyt-i Makdisler bu topraktan mı yoğruldu?

Bu vâdiler mi dem tuttukça bihûş etti Dâvûd'u?


Hirâ’lar, Tûr-ı Sinâ’lar bu âfâkın mı şehkârı?

Bu taşlardan mı, yer yer, taştı Rûh-ullah’ın esrârı?


Cihânın Garb’ı vahşet-zâr iken, Şark’ında Karnak’lar,

Haremler, Sedd-i Çinler, Tak-ı Kisrâlar, Havernaklar,


İrem’ler, Sûr-ı Bâbil’ler semâ-peymâ değil miydi?

O mâziler, İlâhi, bir yıkık rüyâ mıdır şimdi?


Ne yapsın, nâ-ümid olsun mu Şark’ın intibâhından?

Perişan rûhumuz, hâib, dönerken bâr-gahından?


Bu heybetten usandık biz, bu hüsran artık elversin!

İlâhi, nerde bir nefhan ki, donmuş hisler ürpersin,


Serilmiş sineler, kâbusu artık silkip üstünden.

“Hayat elbette hakkımdır! ” desin, dünya “değil! ” derken.


İstanbul, 19 Eylül 1334 (1918)

Sadeletirmesi[]

DOĞU

Örümcek bağlamış, tütmez ocaklar; yanmış ormanlar;

Ekinsiz tarlalar; ot basmış evler; küflü harmanlar;


Cemâatsız imamlar; kirli yüzler; secdesiz başlar;

"Gaza" diyerek dindaş öldüren zavallı dindaşlar;


Ipıssız yuvalar; kimsesiz köyler; çökük damlar;

Emeksiz geçen günler, yarın fikri olmayan akşamlar!..


Geçerken, ağladım geçtim; dururken, ağladım durdum;

Duyan yok, ses veren yok, bin perişan yurda başvurdum.


Karşında uzun uzadıya yükselen mezarlar, ahiretler

Ne topraktan güler bir yüz, ne göklerden güler bir ışık!


Derinlerden gelir çığlıkları yüz binlerce acının

Ufuklar bir kızıl çember, bükük boynunda İslâm'ın!


Göğüsler hırlayıp durmakta, zincirlerdaralmakta;

Bunalmış kalmış üç yüz elli milyon cansa gırtlakta!


Allah'ım! Gördüğüm âlem mi insanlığın beşiği

Tarihin bütün ilerleme ve gelişmeleri bu çöllerden mi yükseldi?


Şu ziyaretçisi kalmamış yerler miydi bir Allah'a inananların yurdu?

Bu kumlardan mı, Allah'ım, peygamberler fışkırıp durdu?


Henüz tek iman şimşeği çakmadan boşluğunda dünyanın,

Bu göklerden mi ya Rab yağdı sağnak sağnak dinlerin?


Serendip'ler (1) şu sahiller mi? Cûdi'ler (2) bu dağlar mı?


İbrahim'e yol gösteren bu iklimin yıldızları mı?


Mekke ve Medine'ler, Kudüs'ler bu topraktan mı yoğruldu?

Bu vadiler mi ahengine eşlik ederken mest etti Davud'u?


Hirâ'lar (3), Tûr-i Sina'lar (4) bu ufukların mı şaheseri?

Bu taşlardan mı taştı yer yer, Hazreti İsa'nın sırları?


Dünyanın Batı'sı vahşet içindeyken Doğu'sunda Karnak'lar, (5)

Harem'ler, (6) Çin Sed'leri, Tak-ı Kisrâ'lar, (7)


Havernak'lar, (8) İrem'ler,(9)Bâbü Sur'ları göklere yükselmiyor muydu?

O geçmiş zaman, Allah'ım, yıkılmış bir rüya mıdır şimdi?


Ne yapsın, ümidini kessin mi Doğu'nun uyanmasından,

Perişan ruhumuz, eli boş dönerken yüce huzurundan?


Bu yokluklardan usandık biz, bu acı artık elversin!

Allah'ım! Nerde bir tatlı esintin ki, donmuş duygular ürpersin,


Serilip kalmış insanlar, kâbûsû artık silkip üstünden


"Hayat elbette hakkımdır!" desin, dünya "değil!" derken?


İstanbul 19 Eylül 1918

KAVRAMLAR[]

(1). Serendip: Hz. Adem 'in yeryüzünde ilk indiği yer.

(2). Cûdi: Hz. Nuh'un gemisinin üzerine oturduğu dağ.

(3). Hirâ: Hz. Muhammed (s.a.v.)'in ibadet için çekildiği ve peygamberlikle müjdelendiği dağ.

(4). Tûr-i Sina: Mısır'da Sina yarımadasının güneyinde, Hz. Musa'nın dileği üzerine Allah'ın nurunun tecelli ettiği dağ.

(5). Kontak: Mısır'da Nil nehri kenarında tarihi kalıntılarla dolu bir kasaba.

(6). Harem: Mısır piramitlerinden birinin adı.

(7), Tâk-ı Kisra: Sâsâni Kralı 1. Şahpur'un (241-272) yaptırdığı saray.

(8). Hâvernpk: Arapların Hire'de yaptırdığı çok güzel bir saray.

(9). İrem: Ad kavmi zamanında zâlim hükümdar Şeddad'ın cennete benzetme iddiasıyla Şam veya Yemen'de yaptırdığı söylenen bahçeler

İngilizce:EAST[]

EAST

Not switched on eye the bloody
nightmare of the West infested,

Centuries, however stop
Islam’s brain and chard,

“What did you see at the Oriental with
travelling a lot?’’ they say.

saw places must be passed
Ruined cities, laid homes, headless nation,

Collapsed bridges, collapsed channels, roads without passenger,
Bent waists, thin necks, boils the blood,

Inconsiderate heads, does not care for hearts, rusty consciences;<br Rebelities, bondages, dominations, lownesses;

Hypocrisies, various terrible habits, various illnesses;
Spider-dependent, not smoked cookers; burned forests;

Fields without crop , weed ridden homes, moldy blends;
Imams without religious community, dirty faces, heads without secde;

Saying Gaza that killed coreligionist unfortunate coreligionists;
Within the dark confines homes; lonely villages; sunken roofs;

Days without labor, not intellectual evenings! ...
Junior, I went to beams and plates, while I stood on beams and plates;

No hearing, does not that sound a thousand miserable applied to Turkey.
The rising tombs in front of you, the other life

What is the soil of a friendly face, what a light from heaven smiling?
Cry of hundreds of thousands comes from deep;

Horizons are a red circle and on bent neck of Islam!
Breasts stands with squabling, chains, diminishing;

Been overwhelmed by the three hundred and fifty million people at throat!
My God! I see a universe. ?

All developments of history from this deserts?
Are these places that not to be visitors

Do the prophets erupt to stop from these
My god, did your religions rain storm to

When single faith has not lightened in spaces world yet?
Serendips, these beaches? Cüdis these mountains?

Are stars of this climate that showed the way to Prophet Abraham?
Are Mecca and Medina, Jerusalem kneaded from this soil?

Did these valleys inebriated Davut when these accompanied their symphony?
Are Hiras, Tur-i Sinas masterpieces of these horizons?

Did secrets of Jesus overflowed time to time from these stones?
Are Karnaks, Harems, The Great Wall of Chinese, Tak-ı Kisrâs, Hâvernaks, İrems, Bâbû ramperts rising to skies in east of the world when west of the world is in savagenes?


My God, is that past time a dream now?
What should he do? Should he cut his hope because of sleeping world?


Our soul is scattered, when we turn empty-handed from your serenity.
We fod up with these absence, this suffer ends now!


My God! Where is your a sweet breeze bacuse the frozen feelings must shudder,
When people say “Life is surely your right, not world?”


İstanbul 19 September 1918


  • Serendip: Serendip is first place of Prophet Adam went down to earth.
  • Cûdi: Cûdi is mountain that sitten to Prophet Noah’s ship.
  • Hirâ: Hirâ is mountain of Prophet Mohammed withdrawed to here.
  • Tûr-i Sina: Tûr-i Sina is maontain in Egypt, in South of Sina Peninsula.
  • Kontak: Kontak is historic town in Egypt, in side of Nile River
  • Harem: Harem is name of Egypt pyramids.
  • Tâk-ı Kisra: Tâk-ı Kisra is palace that king of Sasanid first Şahpur have done.
  • Hâvernpk: Hâvernpk is a beautiful palace that Arabs have done in Hire.
  • İrem: İrem is gardens in time of Ad peoples.
Safahat logo

Şablon:Düz liseler için safahat projesi
Şablon:Anadolu liseleri için safahat projesi
Şablon:Sosyal Bilimler Liseleri için safahat projesi
Şablon:Türki Dillerde Safahat Projesi
Şablon:Safahat İngilizceye Tercüme Projesi

Latin harflerine transkriptli metin Sadeleştirilmiş metin İngilizce Tercümesi



.
Advertisement