Yenişehir Wiki
Register
Advertisement
Disambig Bakınız: Şuara Suresi/WP, Şuara Suresi/VP
Furkan Suresi Şuara Suresi Neml Suresi
2010 Kur'an Yılında Mersin Yenişehir Kaymakamlığı İlçe Müftülüğünün Dünyanın En Kapsamlı Kur'an Portali Projesidir.
Disambig Bakınız: Şuara suresi/MEAL, Şuara suresi/VİDEO, Şuara suresi/TEFSİR, Şuara suresi/TEZHİB, Şuara suresi/HAT, Şuara suresi/FAZİLETİ, Şuara suresi/HİKMETLERİ, Şuara suresi/, Şuara suresi/KERAMETLERİ, Şuara suresi/AUDİO, Şuara suresi/HADİSLER, Şuara suresi/Elmalı orijinali, Şuara suresi/Transkriptleri, Şuara Suresi/NAKİLLER, Şuara Suresi/Elmalılı Tefsiri


Ayet No
Ayet Metni
Elmalı Meali (Orijinali)
Japonca [1]
İngilizce Meali (M. Pickthall)
26/0
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle.
慈悲あまねく慈愛深きアッラーの御名において。
In the name of Allah, the Beneficent, the Merciful
طسم
Ta, Sin, Mim.
ター・スィーン・ミーム。
Ta. Sin. Mim.
تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ الْمُبِينِ
Bunlar sana o mübin kitabın âyetleri
これは明瞭な啓典の印である。
These are revelations of the Scripture that maketh plain.
لَعَلَّكَ بَاخِعٌ نَفْسَكَ أَلَّا يَكُونُوا مُؤْمِنِينَ
Sen âdetâ kendine kıyacaksın mü'min olmıyacaklar diye
かれらが信者になろうとしないため,あなたは多分,死ぬ程苦悩していることであろう。
It may be that thou tormentest thyself (O Muhammad) because they believe not.
26/4
إِنْ نَشَأْ نُنَزِّلْ عَلَيْهِمْ مِنَ السَّمَاءِ آيَةً فَظَلَّتْ أَعْنَاقُهُمْ لَهَا خَاضِعِينَ
Dilersek üzerlerine Semadan bir âyet indiriveririz de ona boyunları eğile kalır
もしわれがそのつもりとなり,天から印を下せば,かれらはそれに恐れ入って謙虚になるであろう。
If We will, We can send down on them from the sky a portent so that their necks would remain bowed before it.
وَمَا يَأْتِيهِمْ مِنْ ذِكْرٍ مِنَ الرَّحْمَٰنِ مُحْدَثٍ إِلَّا كَانُوا عَنْهُ مُعْرِضِينَ
Bununla beraber Rahmandan kendilerine yeni bir zikir gelmiyor ki ondan yüz çevirmiş olmasınlar
だが,慈悲深き御方からかれらに新しい訓戒が(時?)される度に,かれらはいつも背き去る。
Never cometh there unto them a fresh reminder from the Beneficent One, but they turn away from it.
فَقَدْ كَذَّبُوا فَسَيَأْتِيهِمْ أَنْبَاءُ مَا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ
Evet tekzib etmekteler, fakat onlara o istihza ettikleri şeyin müdhiş haberleri gelecek
かれらは(それを)嘘であるとする。だが今にその愚弄することが,其実となって,かれらに降りかかるのである。
Now they have denied (the Truth); but there will come unto them tidings of that whereat they used to scoff.
أَوَلَمْ يَرَوْا إِلَى الْأَرْضِ كَمْ أَنْبَتْنَا فِيهَا مِنْ كُلِّ زَوْجٍ كَرِيمٍ
Arza bir bakmadılar da mı? biz onda her hoş çiftten ne kadar bitirmişiz.
かれらは,かの大地を見ないのか。如何に多くの,凡ての尊いものを,われはそこで育てるかを。
Have they not seen the earth, how much of every fruitful kind We make to grow therein?
26/8
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ
Şübhesiz ki bunda mutlak bir âyet var, hemde ekserîsi mü'min olmadı
本当にその中には,一つの印がある。だがかれらの多くは信じない。
Lo! herein is indeed a portent; yet most of them are not believers.
26/9
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
Ve şübhesiz ki rabbın o öyle azîz, öyle rahîm
本当にあなたの主,かれは偉力ならびなく慈悲深い御方である。
And lo! thy Lord! He is indeed the Mighty, the Merciful.
وَإِذْ نَادَىٰ رَبُّكَ مُوسَىٰ أَنِ ائْتِ الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ
Bir vakıt da rabbın, Musaya nidâ buyurdu: git o zalim kavme dedi
あなたの主がムーサーに呼びかけ,こう仰せられた時を思いなさい。「不法な民の許に行け。
And when thy Lord called Moses, saying: Go unto the wrongdoing folk,
26/11
قَوْمَ فِرْعَوْنَ ۚ أَلَا يَتَّقُونَ
Fir'avn kavmine, daha sakınmıyacaklar mı?
フィルアウンの民の許に。かれらは主を畏れないのか。」
The folk of Pharaoh. Will they not ward off (evil)?
26/12
قَالَ رَبِّ إِنِّي أَخَافُ أَنْ يُكَذِّبُونِ
Yarab! dedi: doğrusu ben korkarım ki beni tekzib ederler
かれは申し上げた。「わたしの主よ,かれらがわたしを(蟻?)付き呼ばわりすることを恐れます。
He said: My Lord! Lo! I fear that they will deny me,
26/13
وَيَضِيقُ صَدْرِي وَلَا يَنْطَلِقُ لِسَانِي فَأَرْسِلْ إِلَىٰ هَارُونَ
ve Göğsüm daralır, dilim açılmaz, onun için Harûna da risalet ver
わたしの胸は圧迫され,またわたしの舌は(艇?)れます。ですからハールーンを,遺わし(助け)て下さい。
And I shall be embarrassed, and my tongue will not speak plainly, therefor send for Aaron (to help me).
26/14
وَلَهُمْ عَلَيَّ ذَنْبٌ فَأَخَافُ أَنْ يَقْتُلُونِ
Hem onlara üzerinde bir günah var, ondan dolayı korkarım ki hemen beni öldürürler
また(その上)かれらは,わたしに罪を科しているので,わたしを殺すのを恐れます。」
And they have a crime against me, so I fear that they will kill me.
قَالَ كَلَّا ۖ فَاذْهَبَا بِآيَاتِنَا ۖ إِنَّا مَعَكُمْ مُسْتَمِعُونَ
Hayır, buyurdu: haydi ikiniz bir, âyetlerimizle gidin, her halde biz sizinle beraberiz, dinliyoruzdur
かれは仰せられた。「決してそうではない。あなたがた両人は,わが印を持って行け。本当にわれは,あなたがたと一緒にいて,聞いているのである。
He said: Nay, verily. So go ye twain with Our tokens. Lo! We shall be with you, Hearing.
فَأْتِيَا فِرْعَوْنَ فَقُولَا إِنَّا رَسُولُ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Haydin Fir'avne varın da deyin: inan biz, rabbülaleminin resulüyüz
それであなたがた両人は,フィルアウンの許に行って言ってやるがいい。『わたしたちは,万有の主から遣わされた使徒であるから,
And come together unto Pharaoh and say: Lo! we bear a message of the Lord of the Worlds,
أَنْ أَرْسِلْ مَعَنَا بَنِي إِسْرَائِيلَ
Beni İsraili bizimle beraber salıver
イスラエルの子孫を,わたしたちと一緒に行かせて下さい』と。」
(Saying): Let the Children of Israel go with Us.
26/18
قَالَ أَلَمْ نُرَبِّكَ فِينَا وَلِيدًا وَلَبِثْتَ فِينَا مِنْ عُمُرِكَ سِنِينَ
Â, dedi: seni çocukken bizde büyütmedik mi? hem bizde ömründen senelerce kaldın
かれは言った。「あなたは幼少の時,わたしたちの間で育てられたではないか。あなたの生涯の多くの年月を,わたしたちの間で過ごしたではないか。
(Pharaoh) said (unto Moses): Did we not rear thee among us as a child? And thou didst dwell many years of thy life among us,
26/19
وَفَعَلْتَ فَعْلَتَكَ الَّتِي فَعَلْتَ وَأَنْتَ مِنَ الْكَافِرِينَ
Hem de o yaptığın fi'li yaptın, o halde sen o nankör kâfirlerdensin
それなのにあなたは酪いことをしでかしたものだ。あなたは恩を忘れる者の仲間である。」
And thou didst that thy deed which thou didst, and thou wast one of the ingrates,
قَالَ فَعَلْتُهَا إِذًا وَأَنَا مِنَ الضَّالِّينَ
O vakıt, dedi: o fi'li yaptım şaşkınlardandım
かれ(ムーサー)は言った。「わたしが,それを行ったのは邪道に踏・迷っていた時のことである。
He said: I did it then, when I was of those who are astray.
فَفَرَرْتُ مِنْكُمْ لَمَّا خِفْتُكُمْ فَوَهَبَ لِي رَبِّي حُكْمًا وَجَعَلَنِي مِنَ الْمُرْسَلِينَ
Onun üzerine vaktâki sizden korktum, içinizden kaçtım, derken rabbım bana huküm ihsan buyurdu ve beni mürselinden kıldı
それでわたしは恐ろしくなって,あなたがたから逃げだした。だが,主はわたしに知識を授けて,使徒の一人となされたのである。
Then I fled from you when I feared you, and my Lord vouchsafed me a command and appointed me (of the number) of those sent (by Him).
وَتِلْكَ نِعْمَةٌ تَمُنُّهَا عَلَيَّ أَنْ عَبَّدْتَ بَنِي إِسْرَائِيلَ
O başıma kakdığın bir ni'met de Beni İsraili kul, köle edinmiş olmandır.
あなたはイスラエルの子孫を奴隷としておきながら,それがわたしに好意を示す恩恵であるとでもいうのですか。」
And this is the past favour wherewith thou reproachest me: that thou hast enslaved the Children of Israel.
26/23
قَالَ فِرْعَوْنُ وَمَا رَبُّ الْعَالَمِينَ
Fir'avn, rabbülâlemin de nedir? dedi
フィルアウンは言った。「万有の主とは,何ですか。」
Pharaoh said: And what is the Lord of the Worlds?
26/24
قَالَ رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا ۖ إِنْ كُنْتُمْ مُوقِنِينَ
Göklerin ve Yerin ve bütün aralarındakilerin rabbı, eğer ehli yakîn iseniz dedi
かれ(ムーサー)は言った。「天と地,そしてその間の凡ての有の主であられます。あなたがたがもし(これを)悟ったならば。」
(Moses) said: Lord of the heavens and the earth and all that is between them, if ye had but sure belief.
26/25
قَالَ لِمَنْ حَوْلَهُ أَلَا تَسْتَمِعُونَ
Etrafındakilere dinlemezmisiniz? dedi
かれ(フィルアウン)は,左右の者に向かって言った。「あなたがたは聞きましたか。」
(Pharaoh) said unto those around him: Hear ye not?
26/26
قَالَ رَبُّكُمْ وَرَبُّ آبَائِكُمُ الْأَوَّلِينَ
Rabbınızın ve evvelki atalarınızın rabbı dedi
かれ(ムーサー)は言った。「あなたがたの主,また昔からのあなたがたの祖先の主でもあられます。」
He said: Your Lord and the Lord of your fathers.
26/27
قَالَ إِنَّ رَسُولَكُمُ الَّذِي أُرْسِلَ إِلَيْكُمْ لَمَجْنُونٌ
Her halde size gönderilmiş olan resulünüz mutlak mecnun dedi
かれ(フィルアウンは左右の者に)言った。「あなたがたに遣わされたこの使徒は,本当に気違いです。」
(Pharaoh) said: Lo! your messenger who hath been sent unto you is indeed a madman!
قَالَ رَبُّ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَمَا بَيْنَهُمَا ۖ إِنْ كُنْتُمْ تَعْقِلُونَ
Meşrık ve Mağrıbın ve bütün aralarındakilerin rabbı, eğer siz âkıl iseniz dedi
かれ(ムーサー)は言った。「東と西,またその間にある万有の主であられます。あなたがたがもし理解するのであれば。」
He said: Lord of the East and the West and all that is between them, if ye did but understand.
26/29
قَالَ لَئِنِ اتَّخَذْتَ إِلَٰهًا غَيْرِي لَأَجْعَلَنَّكَ مِنَ الْمَسْجُونِينَ
Yemin ederim ki dedi: eğer benden başka bir ilâh tutarsan seni mutlak ve muhakkak zindandakilerden ederim
かれ(フィルアウン)は言った。「あなたが,もしわたし以外に神を立てるならば,わたしは必ずあなたを囚人にするでしょう。」
(Pharaoh) said: If thou choosest a god other than me, I assuredly shall place thee among the prisoners.
26/30
قَالَ أَوَلَوْ جِئْتُكَ بِشَيْءٍ مُبِينٍ
Ya, dedi: sana ap açık isbat edecek bir şey getirdimse demi?
かれ(ムーサー)は言った。「わたしがもし,明白な何物かを,あなたに(有?)してもですか。」
He said: Even though I show thee something plain?
قَالَ فَأْتِ بِهِ إِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِقِينَ
Haydi, dedi: getir onu bakayım sadıklardan isen
かれ(フィルアウン)は言った。「あなたの言うことが本当なら,それを示しなさい。」
(Pharaoh) said: Produce it then, if thou art of the truthful!
فَأَلْقَىٰ عَصَاهُ فَإِذَا هِيَ ثُعْبَانٌ مُبِينٌ
Bunun üzerine Asasını bırakıverdi, ap açık bir ejderha kesiliverdi
それで(ムーサー)は杖を投げた。見るがいい。それは明らかに蛇となる。
Then he Sung down his staff and it became a serpent manifest,
26/33
وَنَزَعَ يَدَهُ فَإِذَا هِيَ بَيْضَاءُ لِلنَّاظِرِينَ
Bir de elini çekti çıkardı, o da bakanlara bem beyaz oluverdi
またかれの手を差し伸べると,見るがいい。それは誰が見ても真っ白である。
And he drew forth his hand and lo! it was white to the beholders.
26/34
قَالَ لِلْمَلَإِ حَوْلَهُ إِنَّ هَٰذَا لَسَاحِرٌ عَلِيمٌ
Etrafındaki cem'ıyyete bu, dedi: her halde bilgiç bir sihirbaz
かれ(フィルアウン)は左右の長老たちに言った。「本当にこれは,老練な魔術師である。
(Pharaoh) said unto the chiefs about him: Lo, this is verily a knowing wizard,
يُرِيدُ أَنْ يُخْرِجَكُمْ مِنْ أَرْضِكُمْ بِسِحْرِهِ فَمَاذَا تَأْمُرُونَ
Sihrile sizi yerinizden çıkarmak istiyor, binaenaleyh ne emredersiniz?
かれはその魔術で,あなたがたをこの国から追い出そうとしている。それであなたがたはどうしようというのか。」
Who would drive you out of your land by his magic. Now what counsel ye?
26/36
قَالُوا أَرْجِهْ وَأَخَاهُ وَابْعَثْ فِي الْمَدَائِنِ حَاشِرِينَ
Bunu ve kardeşini dediler; eğle, şehirlere de derleyiciler yolla
かれらは言った。「(久しく)かれとその兄弟を待機させ,使いの者を諸都市に遺わし,
They said: Put him off, (him) and his brother, and send them into the cities summoners
يَأْتُوكَ بِكُلِّ سَحَّارٍ عَلِيمٍ
Bütün bilgiç sihirbazları getirsinler
凡ての老練な魔術師をあなたの許に召し出されよ。」
Who shall bring unto thee every knowing wizard.
26/38
فَجُمِعَ السَّحَرَةُ لِمِيقَاتِ يَوْمٍ مَعْلُومٍ
Bu suretle ma'lûm bir gün miykat ta'yin olunarak sihirbazlar cemolundu
そこで魔術師たちは,決められた日の決められた時刻に集められた。
So the wizards were gathered together at a set time on a day appointed.
26/39
وَقِيلَ لِلنَّاسِ هَلْ أَنْتُمْ مُجْتَمِعُونَ
Ve halka siz toplu musunuz denildi
また民衆に向かっても,「あなたがたは(全部)集合したのか。」と告げられた。
And it was said unto the people: Are ye (also) gathering?
لَعَلَّنَا نَتَّبِعُ السَّحَرَةَ إِنْ كَانُوا هُمُ الْغَالِبِينَ
Sanırız bizler sihirbazlara tabi' olacağız şayed onlar olursa galibler
(人びとは言う。)「魔術師の方が勝てば,わたしたちはかれら(の教え)に従おうではないですか。」
(They said): Aye, so that we may follow the wizards if they are the winners.
فَلَمَّا جَاءَ السَّحَرَةُ قَالُوا لِفِرْعَوْنَ أَئِنَّ لَنَا لَأَجْرًا إِنْ كُنَّا نَحْنُ الْغَالِبِينَ
Derken vaktâ ki sihirbazlar geldiler Firavne elbette: biz galip gelirsek bize mutlak ecir var ya? dediler
魔術師たちはやって来るなり,フィルアウンに言った。「わたしたちが勝てば,必ず褒美があるでしょうか。」
And when the wizards came they said unto Pharaoh: Will there surely be a reward for us if we are the winners?
26/42
قَالَ نَعَمْ وَإِنَّكُمْ إِذًا لَمِنَ الْمُقَرَّبِينَ
Evet, dedi: hem siz o vakıt muhakkak mukarrebîndensiniz
かれ(フィルアウン)は言った。「勿論である。その場合あなたがたは,必ず側近となろう。」
He said: Aye, and ye will then surely be of those brought near (to me).
26/43
قَالَ لَهُمْ مُوسَىٰ أَلْقُوا مَا أَنْتُمْ مُلْقُونَ
Mûsâ onlara atın dedi: siz ne atacaksanız
ムーサーはかれらに向かって言った。「あなたがたの投げるものを,投げなさい。」
Moses said unto them: Throw what ye are going to throw!
فَأَلْقَوْا حِبَالَهُمْ وَعِصِيَّهُمْ وَقَالُوا بِعِزَّةِ فِرْعَوْنَ إِنَّا لَنَحْنُ الْغَالِبُونَ
Hemen iplerini ve sopalarını ortaya attılar ve Firavnin ızzeti hakkı için elbette biz galibiz, şüphesiz, dediler
そこでかれらは,縄と杖を投げて言った。「フィルアウンの御威光に誓けて,わたしたちは必ず勝利者になろう。」
Then they threw down their cords and their staves and said: By Pharaoh's might, lo! we verily are the winners.
26/45
فَأَلْقَىٰ مُوسَىٰ عَصَاهُ فَإِذَا هِيَ تَلْقَفُ مَا يَأْفِكُونَ
Mûsâ da Asasını koyuverdi, bir de baktılar ki o, her ne dolap çeviriyorlarsa yutuyor
その時ムーサーが杖を投げると,見るがいい。それはかれらの捏造したものを,呑・込んでしまった。
Then Moses threw his staff and lo! it swallowed that which they did falsely show.
26/46
فَأُلْقِيَ السَّحَرَةُ سَاجِدِينَ
Derhal sihirbazlar secdeye kapandılar
そこで魔術師たちは,さっと伏しサジダして,
And the wizards were flung prostrate,
26/47
قَالُوا آمَنَّا بِرَبِّ الْعَالَمِينَ
«iyman ettik rabbül'âlemîne
言った。「わたしたちは,万有の主を信じます。
Crying: We believe in the Lord of the Worlds,
26/48
رَبِّ مُوسَىٰ وَهَارُونَ
Musâ ve Hârunun rabbına» dediler
ムーサーとハールーンの主を。」
The Lord of Moses and Aaron.
26/49
[[قَالَ آمَنْتُمْ لَهُ قَبْلَ أَنْ آذَنَ لَكُمْ ۖ إِنَّهُ لَكَبِيرُكُمُ الَّذِي عَلَّمَكُمُ السِّحْرَ فَلَسَوْفَ تَعْلَمُونَ ۚ لَأُقَطِّعَنَّ أَيْدِيَكُمْ وَأَرْجُلَكُمْ مِنْ خِلَافٍ وَلَأُصَلِّبَنَّكُمْ أَجْمَعِينَ]]
Ona, dedi: ben size izin vermeden iyman ettiniz, anlaşıldı ki o size sihri ta'lim eden büyüğünüzmüş, o halde mutlak yakında bileceksiniz, çaresiz ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazına kestireceğim, hem muhakkak hepinizi çarmıha gerdireceğim»
かれ(フィルアウン)は言った。「あなたがたは,わたしの許しも得ないうちにかれを信じるのか。きっとかれは,あなたがたに魔術を教えた,あなたがたの首長であろう。だが,やがて思い知るであろう。わたしは必ずあなたがたの手と足を栗い違いに切断し,あなたがたを,凡て磔の刑にするであろう。」
(Pharaoh) said, Ye put your faith in him before I give you leave. Lo! he doubtless is your chief who taught you magic! But verily ye shall come to know. Verily I will cut off your hands and your feet alternately, and verily I will crucify you everyone.
26/50
قَالُوا لَا ضَيْرَ ۖ إِنَّا إِلَىٰ رَبِّنَا مُنْقَلِبُونَ
Dediler: zararı yok, her halde biz rabbımıza döneceğiz
かれらは言った。「構いません。わたしたちは,自分の主の許に帰るだけですから。
They said: It is no hurt, for lo! unto our Lord we shall return.
26/51
إِنَّا نَطْمَعُ أَنْ يَغْفِرَ لَنَا رَبُّنَا خَطَايَانَا أَنْ كُنَّا أَوَّلَ الْمُؤْمِنِينَ
Her halde biz mü'minlerin evveli olduğumuzdan dolayı rabbımızın bize mağfiret buyuracağını ümid ederiz.
わたしたちの願いは,只主が,わたしたちの数々の過ちを赦され,わたしたちが信者たちの先がけになることです。」
Lo! we ardently hope that our Lord will forgive us our sins because we are the first of the believers.
وَأَوْحَيْنَا إِلَىٰ مُوسَىٰ أَنْ أَسْرِ بِعِبَادِي إِنَّكُمْ مُتَّبَعُونَ
Hem Musâya şu vahyi yerdik: kullarımı gece yürüt çünkü ta'kıb edileceksiniz
われはムーサーに,「わがしもべたちと一緒に,夜の間に旅立て。あなたがたは必ず追手がかかるであろう。」と啓示した。
And We inspired Moses, saying: Take away My slaves by night, for ye will be pursued.
26/53
فَأَرْسَلَ فِرْعَوْنُ فِي الْمَدَائِنِ حَاشِرِينَ
Firavn de şehirlere asker toplayıcılar gönderdi
その時フィルアウンは,使いの者を諸都市に遣わし,
Then Pharaoh sent into the cities summoners,
26/54
إِنَّ هَٰؤُلَاءِ لَشِرْذِمَةٌ قَلِيلُونَ
Şunlar şübhe yok ki bir şirzimei kaliledirler
(言わせた)「これらの者は,ほんの少数の群れに過ぎないのです。
(Who said): Lo! these indeed are but a little troop,
26/55
وَإِنَّهُمْ لَنَا لَغَائِظُونَ
Fakat hakkımızda çok gayz besliyorlar
かれらは,わたしたちに腹を立てているでしょうが,
And lo! they are offenders against us.
26/56
وَإِنَّا لَجَمِيعٌ حَاذِرُونَ
Biz ise uyanık ihtiyatlı bir cem'ıyyet bulunuyoruz. diyordu
わたしたちは,警戒を整え,軍勢も多いのです。」
And lo! we are a ready host.
فَأَخْرَجْنَاهُمْ مِنْ جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
Bu suretle bunları bostanlardan, pınarlardan
それでわれは,かれらを果樹園や泉から追い出し,
Thus did We take them away from gardens and water springs,
26/58
وَكُنُوزٍ وَمَقَامٍ كَرِيمٍ
Hazinelerden, ve dilrubâ makamlardan çıkardık
財宝や栄誉ある地位から追放した。
And treasures and a fair estate.
كَذَٰلِكَ وَأَوْرَثْنَاهَا بَنِي إِسْرَائِيلَ
Ve onları Beni İsraile miras kıldık
そんな次第であった。そしてわれはイスラエルの子孫たちに,これらのものを(外の所で)継がせた。
Thus (were those things taken from them) and We caused the Children of Israel to inherit them.
فَأَتْبَعُوهُمْ مُشْرِقِينَ
Derken arkalarına düştüler Güneş doğmuştu
さてかれら(フィルアウンの軍勢)は日の出の時,かれらを追って来た。
And they overtook them at sunrise.
فَلَمَّا تَرَاءَى الْجَمْعَانِ قَالَ أَصْحَابُ مُوسَىٰ إِنَّا لَمُدْرَكُونَ
Vaktâ ki iki cem'ıyyet biribirine göründü Musânın eshabı yakalandık dediler
両者が栗いに姿が見えるようになると,ムーサーの仲間は言った。「わたしたちは,必ず追いつかれるであろう。」
And when the two hosts saw each other, those with Moses said: Lo! we are indeed caught.
26/62
قَالَ كَلَّا ۖ إِنَّ مَعِيَ رَبِّي سَيَهْدِينِ
Hayır asla, dedi: rabbım muhakkak benimledir, bana yolunu gösterecektir
かれ(ムーサー)は言った。「決して,決して。本当に主はわたしと共におられます。直ぐに御導きがあるでしょう。」
He said: Nay, verily! for lo! my Lord is with me. He will guide me.
فَأَوْحَيْنَا إِلَىٰ مُوسَىٰ أَنِ اضْرِبْ بِعَصَاكَ الْبَحْرَ ۖ فَانْفَلَقَ فَكَانَ كُلُّ فِرْقٍ كَالطَّوْدِ الْعَظِيمِ
Bunun üzerine Musâya «vur Asan ile denize» diye vahyeyledik, vurunca bir infilak etti her bölük koca bir dağ gibi oluverdi
その時,われはムーサーに啓示した。「あなたの杖で海を打て。」するとそれは分れたが,それぞれの割れた部分は巨大な山のようであった。
Then We inspired Moses, saying: Smite the sea with thy staff. And it parted, and each part was as a mountain vast.
26/64
وَأَزْلَفْنَا ثَمَّ الْآخَرِينَ
Ötekileri de buraya yanaştırmıştık
われはまた,外の群をそこに誘き込んだ。
Then brought We near the others to that place.
26/65
وَأَنْجَيْنَا مُوسَىٰ وَمَنْ مَعَهُ أَجْمَعِينَ
Musâyı ve maıyyetindekileri tamamen necata çıkardık
そしてわれは,ムーサーそしてかれと共にいた人びと凡てを救った。
And We saved Moses and those with him, every one;
26/66
ثُمَّ أَغْرَقْنَا الْآخَرِينَ
Sonra da ötekileri gark ettik
だが他の者たちを,溺れさせた。
We drowned the others.
26/67
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ
Şübhesiz bunda mutlak bir âyet var, öyle iken ekserîsi mü'min olmadı
本当にこの中には,一つの印がある。だがかれらの多くは信じない。
Lo! herein is indeed a portent, yet most of them are not believers.
26/68
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
Ve şübhesiz ki rabbın o öyle azîz öyle rahîm
本当にあなたの主は偉力ならびなく慈悲深くあられる。
And lo, thy Lord! He is indeed the Mighty, the Merciful.
وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَأَ إِبْرَاهِيمَ
Onlara İbrahimin kıssasını da oku
イブラーヒームの物語をかれらに語りなさい.
Recite unto them the story of Abraham:
إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِ مَا تَعْبُدُونَ
O bir vakıt babasına ve kavmine: siz neye taparsınız? dedi
かれが父親とかれの人びとに向かって,「あなたがたは何を崇拝するのですか。」と言った時を思い起しなさい。
When he said unto his father and his folk: What worship ye?
26/71
قَالُوا نَعْبُدُ أَصْنَامًا فَنَظَلُّ لَهَا عَاكِفِينَ
Bir takım putlara taparız da dediler: onlar sayesinde toplanırız
かれらは言った。「わたしたちは偶像を崇拝し,いつもこれに仕えるのです。」
They said: We worship idols, and are ever devoted unto them.
26/72
قَالَ هَلْ يَسْمَعُونَكُمْ إِذْ تَدْعُونَ
Onlar, dedi: dua ettiğiniz vakıt işidirler mi?
かれは言った。「あなたがたが祈る時かれら(偶像)は聞くのか。
He said: Do they hear you when ye cry?
26/73
أَوْ يَنْفَعُونَكُمْ أَوْ يَضُرُّونَ
Veya size bir menfeat verir yâhud bir zarar ederler mi
またかれら(偶像)は,あなたがたを益するのですか,それとも害するのですか。」
Or do they benefit or harm you?
قَالُوا بَلْ وَجَدْنَا آبَاءَنَا كَذَٰلِكَ يَفْعَلُونَ
Yok dediler: atalarımızı bulduk, böyle yapıyorlardı
かれらは言った。「いや,わたしたちの祖先が,こうしているのを見たのです。」
They said: Nay, but we found our fathers acting on this use.
26/75
قَالَ أَفَرَأَيْتُمْ مَا كُنْتُمْ تَعْبُدُونَ
Şimdi, dedi: gördünüz a o sizin ve eski atalarınızın taptıklarınızı
かれは言った。「それならあなたがたは,あなたがたが今迄崇拝してきたものに就いて考えて・たのですか。
He said: See now that which ye worship,
أَنْتُمْ وَآبَاؤُكُمُ الْأَقْدَمُونَ
Hep onlar benim düşmanım ancak o rabbül'âlemîn başka
あなたがたも,昔の祖先たちも(崇拝していたものに就いて)。
Ye and your forefathers!
26/77
فَإِنَّهُمْ عَدُوٌّ لِي إِلَّا رَبَّ الْعَالَمِينَ
Hep onlar benim düşmanım ancak o rabbül'âlemîn başka
万有の主を除いては,かれらはわたしの敵です。
Lo! they are (all) an enemy unto me, save the Lord of the Worlds.
26/78
الَّذِي خَلَقَنِي فَهُوَ يَهْدِينِ
O ki beni yarattı sonra da bana o hidayet eder
かれはわたしを創られた方で,わたしを導かれ,
Who created me, and He doth guide me,
26/79
وَالَّذِي هُوَ يُطْعِمُنِي وَيَسْقِينِ
Ve o ki bana o, yedirir, o içirir,
わたしに食料を支給し,また飲料を授けられた御方。
And Who feedeth me and watereth me.
26/80
وَإِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْفِينِ
Hastalandığım vakıt da bana o şifa verir
また病気になれば,かれはわたしを癒して下さいます。
And when I sicken, then He healeth me,
26/81
وَالَّذِي يُمِيتُنِي ثُمَّ يُحْيِينِ
Ve o ki beni öldürür, sonra beni yine diriltir
わたしを死なせ,それから生き返らせられる御方。
And Who causeth me to die, the giveth me life (again),
26/82
وَالَّذِي أَطْمَعُ أَنْ يَغْفِرَ لِي خَطِيئَتِي يَوْمَ الدِّينِ
Ve o ki ceza günü ben onun günahımı afivbuyurmasını niyaz ederim
審判の日には,罪過を御赦し下されるよう,わたしが願い望む方である。
And Who, I ardently hope, will forgive me my sin on the Day of Judgement.
26/83
رَبِّ هَبْ لِي حُكْمًا وَأَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ
Yarab, bana bir huküm ıhsan et ve beni sâlihine ilhak buyur
主よ,英知をわたしに授け,正しい者たちの仲間に入れて下さい。
My Lord! Vouchsafe me wisdom and unite me to the righteous.
وَاجْعَلْ لِي لِسَانَ صِدْقٍ فِي الْآخِرِينَ
Ve bana sonrakiler içinde bir «lisanı sıdık» tahsıys eyle
わたしを後々の世まで真実を伝えた者として下さい。
And give unto me a good report in later generations.
وَاجْعَلْنِي مِنْ وَرَثَةِ جَنَّةِ النَّعِيمِ
Ve beni naıym cennetinin varislerinden eyle
わたしを至福の園を継ぐ者になされ,
And place me among the inheritors of the Garden of Delight,
وَاغْفِرْ لِأَبِي إِنَّهُ كَانَ مِنَ الضَّالِّينَ
Babama da mağfiret buyur, çünkü o yanlış gidenlerden idi
わたしの父を御赦し下さい。本当にかれは迷った者の仲間ですが。
And forgive my father. Lo! he is of those who err.
26/87
وَلَا تُخْزِنِي يَوْمَ يُبْعَثُونَ
Ve utandırma beni ba's olunacakları gün
また(人びとが)復活させられる日に,わたしの面目を失わせないで下さい。
And abase me not on the day when they are raised,
يَوْمَ لَا يَنْفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَ
O gün ki ne mal faide verir ne oğulları
その日には,財宝も息子たちも,役立ちません。
The day when wealth and sons avail not (any man)
إِلَّا مَنْ أَتَى اللَّهَ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ
Ancak Allaha selim bir kalb ile varan başka
ただ汚れのない心を,アッラーに棒げる者だけは別ですが。」
Save him who bringeth unto Allah a whole heart.
26/90
وَأُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّقِينَ
Hem müttekiler için cennet yaklaştırılmış
楽園は,主を畏れる者に近付けられ,
And the Garden will be brought nigh for those who ward off (evil).
وَبُرِّزَتِ الْجَحِيمُ لِلْغَاوِينَ
Azgınlar için de Cehennem hortlatılmıştır
邪道に迷った者には,火獄が現われよう。
And hell will appear plainly to the erring.
26/92
وَقِيلَ لَهُمْ أَيْنَ مَا كُنْتُمْ تَعْبُدُونَ
Ve bunlara hani nerede o Allahın gayrıdan taptıklarınız? Nasıl size yardım ediyorlar veya kendilerini kurtarıyorlar mı? denilmekte
そしてかれらは言われよう。「あなたがたが,崇めていた(神々)は何処にいるのですか。
And it will be said unto them: Where is (all) that ye used to worship
26/93
مِنْ دُونِ اللَّهِ هَلْ يَنْصُرُونَكُمْ أَوْ يَنْتَصِرُونَ
Ve bunlara hani nerede o Allahın gayrıdan taptıklarınız? Nasıl size yardım ediyorlar veya kendilerini kurtarıyorlar mı? denilmekte
アッラーを外にして(拝していたもの)はあなたがたを助けられるのですか,または自分自身を助けられるのですか。」
Instead of Allah? Can they help you or help themselves?
26/94
فَكُبْكِبُوا فِيهَا هُمْ وَالْغَاوُونَ
Ve arkasından hep onlar o Cehennemin içine fırlatılmaktadır
そこでかれらも誘惑した者たちも,その中に投げ込まれる。
Then they will be hurled therein, they and the seducers
26/95
وَجُنُودُ إِبْلِيسَ أَجْمَعُونَ
Ve bütün o İblis orduları onun içinde birbirleriyle çekişirlerken şöyle demektedirler
またイブリース(悪魔)の軍勢も全部一緒に。
And the hosts of Iblis, together.
26/96
قَالُوا وَهُمْ فِيهَا يَخْتَصِمُونَ
Ve bütün o İblis orduları onun içinde birbirleriyle çekişirlerken şöyle demektedirler
かれらはそこで,口論して言うであろう。
And they will say, when they are quarrelling therein:
26/97
تَاللَّهِ إِنْ كُنَّا لَفِي ضَلَالٍ مُبِينٍ
Tallahi biz doğrusu açık bir dalâl içinde imişiz
「アッラーに誓って言います。わたしたちは明らかに誤っていたのです。
By Allah, of a truth we were in error manifest
26/98
إِذْ نُسَوِّيكُمْ بِرَبِّ الْعَالَمِينَ
Çünkü sizi rabbül'âlemîn seviyyesinde tutuyorduk
万有の主と同位に,あなたがたを配したのですから。
When we made you equal with the Lord of the Worlds.
وَمَا أَضَلَّنَا إِلَّا الْمُجْرِمُونَ
Ve bizi hep o mücrimler şaşırtmıştı
わたしたちを迷わせたのは,罪深い者たちに外ならない。
It was but the guilty who misled us.
26/100
. فَمَا لَنَا مِنْ شَافِعِينَ
Bak şimdi bizim için ne şefaatciler var
それでわたしたちには,誰も執り成す者もなく,
. Now we have no intercessors
26/101
وَلَا صَدِيقٍ حَمِيمٍ
Ne de yakın bir sadîk
一人の真の友もないのです。
Nor any loving friend.
26/102
فَلَوْ أَنَّ لَنَا كَرَّةً فَنَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ
Bari bizim için geriye bir dönmek olsa idi de mü'minlerden olsa idik
わたしたちがもう一度返ることが出来るなら,本当に信者の仲間に入るのですが。」
Oh, that we had another turn (on earth), that we might be of the believers!
26/103
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ
Şübhesiz bunda mutlak bir âyet var, öyle iken ekserîsi mü'min olmadı
本当にこの中には,一つの印がある。だがかれらの多くは信じない。
Lo! herein is indeed a portent, yet most of them are not believers!
26/104
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
Ve şüphesiz ki rabbın o öyle azîz öyle rahîm
本当にあなたの主は偉力ならびなく慈悲深くあられる。
And lo, thy Lord! He is Indeed the Mighty, the Merciful.
26/105
كَذَّبَتْ قَوْمُ نُوحٍ الْمُرْسَلِينَ
Nuh kavmı gönderilen Resulleri tekzib etti
ヌーフの民も,使徒たちを信じなかった。
Noah's folk denied the messengers (of Allah),
إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ نُوحٌ أَلَا تَتَّقُونَ
O vakıt ki kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti:
かれらの同胞のヌーフが,かれらに言った時を思い起しなさい。「あなたがたは,主を畏れないのですか。
When their brother Noah said unto them: Will ye not ward off (evil)?
26/107
إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
Haberiniz olsun ben size gönderilmiş bir Resulüm, bir eminim
本当にわたしは,あなたがたへの誠実な使徒です。
Lo! I am a faithful messenger unto you,
26/108
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Gelin Allahdan korkun, bana itaat edin
それでアッラーを畏れ,わたしに従いなさい。
So keep your duty to Allah, and obey me.
وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Buna karşı ben sizden bir ecir de istemiyorum, benim ecrim ancak rabbül'âlemîne aiddir
わたしは,それに対しあなたがたに報酬を求めません。わたしへの報酬は,只万有の主から(いただく)だけです。
And I ask of you no wage therefor; my wage is the concern only of the Lord of the Worlds.
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Gelin Allahdan korkun bana itaat edin
だからアッラーを畏れ,わたしに従いなさい。」
So keep your duty to Allah, and obey me.
26/111
قَالُوا أَنُؤْمِنُ لَكَ وَاتَّبَعَكَ الْأَرْذَلُونَ
A, dediler: hiç biz sana inanır mıyız? Senin ardına hep o ezrail düşmüş?
かれらは言った。「最も卑しい者たちがあなたに従っているというのに,わたしたちまであなたを信じるのですか。」
They said: Shall we put faith in thee, when the lowest (of the people) follow thee?
26/112
قَالَ وَمَا عِلْمِي بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Benim ne ılmim olabilir? dedi: onlar ne yapıyorlarmış
かれ(ヌーフ)は言った。「かれらが行っていることに就いて,わたしが何を知りましょうか。
He said: And what knowledge have I of what they may have been doing (in the past)?
إِنْ حِسَابُهُمْ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّي ۖ لَوْ تَشْعُرُونَ
Sizin şuurunuz olsa onların hısabı ancak rabbıma aiddir
かれらの清算は,只わたしの主に属するのです。もしあなたがたが理解するならば。
Lo! their reckoning is my Lord's concern, if ye but knew;
26/114
وَمَا أَنَا بِطَارِدِ الْمُؤْمِنِينَ
Hem ben iyman edenleri koğmaya me'mur değilim
またわたしは,信仰する者たちを追い払いません。
And I am not (here) to repulse believers.
26/115
إِنْ أَنَا إِلَّا نَذِيرٌ مُبِينٌ
Ben ancak açık, bir nezirim
わたしは公明な一人の警告者に過ぎないのです。」
I am only a plain warner.
26/116
قَالُوا لَئِنْ لَمْ تَنْتَهِ يَا نُوحُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمَرْجُومِينَ
And ederiz ki dediler; eğer vazgeçmezsen yâ Nuh! Mutlak ve muhakkak recm edilenlerden olacaksın
かれらは言った。「あなたが止めないなら,ヌーフよ,必ず石打ちにされるでしょう。」
They said: If thou cease not, O Noah, thou wilt surely be among those stoned (to death).
26/117
قَالَ رَبِّ إِنَّ قَوْمِي كَذَّبُونِ
Yâ reb! dedi: anlaşıldı ki kavmım beni tekzib ettiler
かれは(祈って)言った。「主よ,本当にわたしの民はわたしを嘘付きであると申します。
He said: My Lord! Lo! my own folk deny me.
26/118
فَافْتَحْ بَيْنِي وَبَيْنَهُمْ فَتْحًا وَنَجِّنِي وَمَنْ مَعِيَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ
Artık benimle onların arasını nasıl ayırd edeceksen et de bana ve beraberimdeki mü'minlere necat ver
それでわたしとかれらの間を,確り御裁き下され,わたしと,わたしと一緒の信者たちを救って下さい。」
Therefor judge Thou between us, a (conclusive) judgment, and save me and those believers who are with me.
فَأَنْجَيْنَاهُ وَمَنْ مَعَهُ فِي الْفُلْكِ الْمَشْحُونِ
Bunun üzerine biz de onu ve beraberindekileri o dolu gemide necata çıkardık
そこでわれはかれと,かれと一緒の者たちを,満戦した舟の中に救ってやった。
And We saved him and those with him in the laden ship.
26/120
. ثُمَّ أَغْرَقْنَا بَعْدُ الْبَاقِينَ
Sonra da arkasından kalanları garkettik
それからわれは後に残った者たちを溺れさせた。
. Then afterward We drowned the others.
26/121
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ
Şübhesiz bunda mutlak bir âyet var
本当にこの中には,一つの印がある。だがかれらの多くは信じない。
Lo! herein is indeed a portent, yet most of them are not believers.
26/122
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
Öyle iken ekserîsi mü'min olmadı ve şübhesiz ki rabbın, o öyle azîz, öyle rahîm
本当にあなたの主,かれは偉力ならびなく慈悲深くあられる
And lo, thy Lord, He is indeed the Mighty, the Merciful.
26/123
كَذَّبَتْ عَادٌ الْمُرْسَلِينَ
Âd, gönderilen Resulleri tekzib etti
アード(の民)も,使徒たちを嘘付きであるとした。
(The tribe of) Aad denied the messengers (of Allah),
إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ هُودٌ أَلَا تَتَّقُونَ
O vakıt ki kardeşleri Hûd onlara demişti: siz Allahdan korkmaz mısınız?
かれらの同胞のフードがかれらに言った時を思い起せ。「あなたがたは主を畏れないのですか。
When their brother Hud said unto them: Will ye not ward off (evil)?
26/125
إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
Haberiniz olsun ki ben size gönderilmiş bir Resulüm' emînim
本当にわたしは,あなたがたへの誠実な使徒です。
Lo! I am a faithful messenger unto you,
26/126
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Gelin Allahdan korkun ve bana itaat edin
だからアッラーを畏れ,わたしに従いなさい。
So keep your duty to Allah and obey me.
وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Buna karşı ben sizden bir ecir de istemiyorum. benim ecrim ancak rabbül'âlemîne aiddir
またわたしは,このことであなたがたに報酬を求めません。わたしへの報酬は,只万有の主から(いただく)だけです。
And I ask of you no wage therefor; my wage is the concern only of the Lord of the Worlds.
أَتَبْنُونَ بِكُلِّ رِيعٍ آيَةً تَعْبَثُونَ
Siz her tepeye bir alâmet bina eder eğlenir misiniz?
あなたがたは高地という高地に悪戯に碑を建てるのですか。
Build ye on every high place a monument for vain delight?
26/129
وَتَتَّخِذُونَ مَصَانِعَ لَعَلَّكُمْ تَخْلُدُونَ
Bir takım masnuat da ediniyorsunuz ki sanki muhalled kalacaksınız
またあなたがたは(永遠に)住もうとして,堅固な高楼を建てるのですか。
And seek ye out strongholds, that haply ye may last for ever?
وَإِذَا بَطَشْتُمْ بَطَشْتُمْ جَبَّارِينَ
Hem tuttuğunuz vakıt merhametsiz, cebbarcasına tutuyorsunuz
あなたがたは暴力を振う時,暴虐者のように振舞うのですか。
And if ye seize by force, seize ye as tyrants?
26/131
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Artık Allahdan korkun ve bana itaat edin
アッラーを畏れ,わたしに従いなさい。
Rather keep your duty to Allah, and obey me.
26/132
وَاتَّقُوا الَّذِي أَمَدَّكُمْ بِمَا تَعْلَمُونَ
O Allahdan korkun ki size o bildiğiniz şeylere imdad buyordu
あなたがたが知る程のものを,授けられる方を畏れなさい。
Keep your duty toward Him who hath aided you with (the good things) that ye know,
26/133
أَمَدَّكُمْ بِأَنْعَامٍ وَبَنِينَ
En'am, oğullar
かれは数々の家畜と子孫を,あなたがたに授けられ,
Hath aided you with cattle and sons.
26/134
وَجَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
Cennet gibi bağlar, bahçeler, menba'lar ile size imdad buyurmakta
また果樹園や泉をも授けられた。
And gardens and water springs.
26/135
إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ
Cidden ben size büyük bir günün azâbından korkuyorum
わたしはあなたがたに加えられる偉大な日の懲罰を本当に恐れる。」
Lo! I fear for you the retribution of an awful day.
26/136
قَالُوا سَوَاءٌ عَلَيْنَا أَوَعَظْتَ أَمْ لَمْ تَكُنْ مِنَ الْوَاعِظِينَ
Sen, dediler: ha va'zetmişin ha va'zedenlerden olmamışın bizce müsavidir
かれらは言った。「あなたが説教しても説教しなくても,わたしたちにとっては同じことです。
They said: It is all one to us whether thou preachest or art not of those who preach;
26/137
إِنْ هَٰذَا إِلَّا خُلُقُ الْأَوَّلِينَ
Bu sırf eskilerin âdeti
本当にこれは,昔のやり方に外なりません。
26/138
وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّبِينَ
Biz ta'zib olunmayız
わたしたちは懲罰されないのです。」
And we shall not be doomed.
26/139
فَكَذَّبُوهُ فَأَهْلَكْنَاهُمْ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ
Diye onu tekzib ettiler de kendilerini helâk ediverdik. Şübhesiz bunda mutlak bir âyet var, öyle iken ekserîsi mü'min olmadı
かれらは,かれを嘘付きであるとした。そこでわれはかれらを滅ぼした。本当にこの中には,一つの印がある。だがかれらの多くは信じない。
And they denied him; therefor We destroyed them. Lo! herein is indeed a portent, yet most of them are not believers.
26/140
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
Ve şübhesiz ki rabbın o, öyle azîz öyle rahîm
本当にあなたの主は偉力ならびなく慈悲深い御方であられる。
And lo! thy Lord, He is indeed the Mighty, the Merciful.
.كَذَّبَتْ ثَمُودُ الْمُرْسَلِينَ
Semûd gönderilen Resulleri tekzib etti
サムード(の民)も,使徒たちを嘘付きであるとした。
(The tribe of) Thamud denied the messengers (of Allah)
إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ صَالِحٌ أَلَا تَتَّقُونَ
O vakıt ki kardeşleri Salih onlara demişti: Allahdan korkmaz mısınız?
かれらの同胞サーリフが,かれらに言った時を思い起しなさい。「あなたがたは主を畏れないのですか。
When their brother Salih said unto them: Will ye not ward off (evil)?
26/143
إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
Haberiniz olsun ki ben size gönderilmiş bir Resulüm, eminim
本当にわたしは,あなたがたへの誠実な使徒です。
Lo! I am a faithful messenger unto you,
26/144
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Gelin Allahdan korkun ve bana itaat edin
だからアッラーを畏れわたしに従いなさい。
So keep your duty to Allah and obey me.
وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Buna karşı ben sizden bir ecir istemiyorum, benim ecrim ancak rabbül'âlemîne aiddir
わたしはあなたがたにこのことで報酬を求めない。わたしへの報酬は,只万有の主から(いただく)だけです。
And I ask of you no wage therefor; my wage is the concern only of the Lord of the Worlds.
أَتُتْرَكُونَ فِي مَا هَاهُنَا آمِنِينَ
Siz burada emn-ü eman ile bırakılacak mısınız?
あなたがたはここで,いつまでも安泰でいられましょうか。
Will ye be left secure in that which is here before us,
26/147
فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
O Cennetler, pınarlar
果樹園や泉,
In gardens and water springs
26/148
وَزُرُوعٍ وَنَخْلٍ طَلْعُهَا هَضِيمٌ
Lâtıf tal'ı sarkmış hurmalar, ekinler içinde
穀物畑や,見事な若実を付けるナツメヤシの園,
And tilled fields and heavy sheathed palm trees,
وَتَنْحِتُونَ مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا فَارِهِينَ
Ki bir de dağlardan keyfli keyfli evler yontuyorsunuz
また(岩)山に,あなたがたが巧・に家を切り穿っても(安泰であり得ようか)。
Though ye hew out dwellings in the mountain, being skilful?
26/150
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Gelin Allahdan korkun da bana itaat eyleyin
だからアッラーを畏れ,わたしに従いなさい。
Therefor keep your duty to Allah and obey me,
26/151
وَلَا تُطِيعُوا أَمْرَ الْمُسْرِفِينَ
İtaat etmeyin o kimselere ki
あなたがたは,無法な常軌を逸した者の命令に,従ってはなりません。
And obey not the command of the prodigal,
26/152
الَّذِينَ يُفْسِدُونَ فِي الْأَرْضِ وَلَا يُصْلِحُونَ
Yer yüzünü gesada verirler de islâh etmezler
かれらは地上に危害を引き起す者で,(悪弊を)矯正する者ではありません。」
Who spread corruption in the earth, and reform not.
26/153
قَالُوا إِنَّمَا أَنْتَ مِنَ الْمُسَحَّرِينَ
Sen dediler: çok büyülenmişlerdensin
かれらは言った。「あなたは(ほ?)かれた者に過ぎません。
They said: Thou art but one of the bewitched;
مَا أَنْتَ إِلَّا بَشَرٌ مِثْلُنَا فَأْتِ بِآيَةٍ إِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِقِينَ
Sen bizim gibi bir beşerden başka nesin? Haydi bir âyet getir eğer sadıklardan isen
あなたは,わたしたちと同じ一人の人間に過ぎません。あなたの言うのが本当なら,わたしたちに印を(西?)しなさい。」
Thou art but a mortal like us. So bring some token if thou art of the truthful.
.قَالَ هَٰذِهِ نَاقَةٌ لَهَا شِرْبٌ وَلَكُمْ شِرْبُ يَوْمٍ مَعْلُومٍ
Ha, dedi: işte bir naka ona bir şirb hakkı' size de ma'lûm bir günün şirb hakkı
かれ(サーリフ)は言った。「ここに一頭の雌ラクダがいます。それにも水飲・日があり,またあなたがたにも,(それぞれ)決められた水飲・日があります。
He said: (Behold) this she camel. She hath the right to drink (at the well), and ye have the right to drink, (each) on an appointed day.
26/156
وَلَا تَمَسُّوهَا بِسُوءٍ فَيَأْخُذَكُمْ عَذَابُ يَوْمٍ عَظِيمٍ
Sakın ona bir kötülükle ilişmeyin ki o yüzden sizi büyük bir günün azâbı yakalar
偉大な日の懲罰があなたがたを襲わないよう,それに害を加えてはなりません。」
And touch her not with ill lest there come on you the retribution of an awful day.
26/157
فَعَقَرُوهَا فَأَصْبَحُوا نَادِمِينَ
Derken onu vurdular, fakat nâdim oldular
だがかれらは,その腱を切って不具にし,たちまち後悔することになった。
But they hamstrung her, and then were penitent.
فَأَخَذَهُمُ الْعَذَابُ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ
Çünkü kendilerini azâb yakalayıverdi şüphesiz bunda mutlak bir âyet var öyle iken ekserîsi mü'min olmadı
それは懲罰がかれらを襲ったからである。本当にこの中には,一つの印がある。だがかれらの多くは信じない。
So the retribution came on them. Lo! herein is indeed a portent, yet most of them are not believers.
26/159
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
Ve şüphesiz rabbın o, öyle azîz öyle rahîm
本当にあなたの主は偉力ならびなく慈悲深い御方であられる。
And lo! thy Lord! He is indeed the Mighty, the Merciful.
26/160
كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ الْمُرْسَلِينَ
Lût kavmı gönderilen Resulleri tekzib etti
ルートの民も使徒たちを嘘付きであるとした。
The folk of Lot denied the messengers (of Allah),
إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ لُوطٌ أَلَا تَتَّقُونَ
O vakıt ki kadeşleri Lût onlara demişti: siz Allahdan korkmaz mısınız?
同胞ルートが,かれらに,「あなたがたは主を畏れないのですか。」と言った時を思い起しなさい。
When their brother Lot said unto them: Will ye not ward off (evil)?
26/162
إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
Haberiniz olsun ben size gönderilmiş bir Resulüm, eminim
「本当にわたしは,あなたがたへの誠実な使徒です。
Lo! I am a faithful messenger unto you,
26/163
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Gelin Allahdan korkun da bana itaat edin
だからアッラーを畏れ,わたしに従いなさい。
So keep your duty to Allah and obey me.
وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Buna karşı ben sizden bir ecir de istemiyorum, benim ecrim ancak rabbül'âlemîne aiddir
わたしはあなたがたにこのことで報酬を求めません。わたしへの報酬は,誰々万有の主から(いただく)だけです。
And I ask of you no wage therefor; my wage is the concern only of the Lord of the Worlds.
أَتَأْتُونَ الذُّكْرَانَ مِنَ الْعَالَمِينَ
Âlemîn içinden erkeklere mi gidiyorsunuz?
あなたがたは創造された者の中男だけに近付き,
What! Of all creatures do ye come unto the males,
26/166
وَتَذَرُونَ مَا خَلَقَ لَكُمْ رَبُّكُمْ مِنْ أَزْوَاجِكُمْ ۚ بَلْ أَنْتُمْ قَوْمٌ عَادُونَ
Bırakıyorsunuz da sizin için yarattığı çiftleri? Doğrusu siz insanlıktan çıkmış bir kavimsiniz
主があなたがたのために創られた配偶者を顧・ないのですか。いや,あなたがたは罪を犯す者です。」
And leave the wives your Lord created for you? Nay, but ye are froward folk.
قَالُوا لَئِنْ لَمْ تَنْتَهِ يَا لُوطُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمُخْرَجِينَ
And ederiz ki dediler vazgeçmezsen ya Lût, mutlak ve muhakkak çıkarılanlardan olacaksın
かれらは(答えて)言った。「いい加減止めないなら,ルートよ,あなたは必ず追放されるでしょう。」
They said: If thou cease not, O Lot, thou wilt soon be of the outcast.
26/168
قَالَ إِنِّي لِعَمَلِكُمْ مِنَ الْقَالِينَ
Ben, dedi: doğrusu sizin amelinize buğz edenlerdenim
かれ(ルートは)言った。「わたしは,本当にあなたがたの行いを忌・嫌っています。
He said: I am in truth of those who hate your conduct.
26/169
رَبِّ نَجِّنِي وَأَهْلِي مِمَّا يَعْمَلُونَ
Yâ rabb! Beni ve ehlimi bunların amellerinin şumundan halâs et
主よ,わたしとわたしの家族を,かれらの所業から御救い下さい。」
My Lord! Save me and my household from what they do.
26/170
فَنَجَّيْنَاهُ وَأَهْلَهُ أَجْمَعِينَ
Biz de onu ve ehlini temamen halâs ettik
それでわれは,かれとかれの家族を凡て救った。
So We saved him and his household, every one,
إِلَّا عَجُوزًا فِي الْغَابِرِينَ
Ancak bir acüze kaldı
後に残った,老女(ルートの妻)は別であったが。
Save an old woman among those who stayed behind.
26/172
ثُمَّ دَمَّرْنَا الْآخَرِينَ
Sonra geridekileri hep tedmir eyledik
それから,われは外の者を滅ぼした。
Then afterward We destroyed the others.
26/173
. وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ مَطَرًا ۖ فَسَاءَ مَطَرُ الْمُنْذَرِينَ
Ve üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki ne fena idi o münzerin yağmuru
われは,(石の)雨をかれらの上に降らせた。警告されていた者たちには,災厄の雨であった。
And We rained on them a rain. And dreadful is the rain of those who have been warned.
26/174
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ
Şübhesiz bunda mutlak bir âyet var, öyle iken ekserîsi mü'min olmadı
本当にこの中には,一つの印がある。だがかれらの多くは信じない。
Lo! herein is indeed a portent, yet most of them are not believers.
26/175
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
Ve şübhesiz ki rabbın o, öyle azîz öyle rahîm
本当にあなたの主は偉力ならびなき慈悲深き御方であられる。
And lo! thy Lord, He is indeed the Mighty, the Merciful.
كَذَّبَ أَصْحَابُ الْأَيْكَةِ الْمُرْسَلِينَ
Eshabı Eyke gönderilen Resulleri tekzib etti
森の人びとも使徒たちを嘘付きであるとした。
The dwellers in the wood (of Midian) denied the messengers (of Allah),
إِذْ قَالَ لَهُمْ شُعَيْبٌ أَلَا تَتَّقُونَ
O Vakit ki Şuayb onlara demişti: siz Allahdan korkmaz mısınız?
シュアイブがかれらに,「あなたがたは主を畏れないのですか。」と言った時を思い起しなさい。
When Shueyb said unto them: Will ye not ward off (evil)?
26/178
إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
Haberiniz olsun ben size gönderilmiş bir Resulüm, emînim
かれ(シュアイブ)は言った。「本当にわたしは,あなたがたへの誠実な使徒です。
Lo! I am a faithful messenger unto you,
26/179
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Gelin Allahdan korkun ve bana itaat edin
だからアッラーを畏れ,わたしに従いなさい。
So keep your duty to Allah and obey me.
وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Buna karşı sizden bir ecir istemiyorum, benim ecrim ancak rabbül'âlemîne aiddir
わたしはあなたがたにこのことで報酬を求めない。わたしへの報酬は,唯々万有の主から(いただく)だけです。
And I ask of you no wage for it; my wage is the concern only of the Lord of the Worlds.
26/181
أَوْفُوا الْكَيْلَ وَلَا تَكُونُوا مِنَ الْمُخْسِرِينَ
Ölçeği tam ölçün de hak yiyenlerden olmayın
計量を十分に与え,損をさせてはなりません。
Give full measure, and be not of those who give less (than the due).
26/182
وَزِنُوا بِالْقِسْطَاسِ الْمُسْتَقِيمِ
Ve doğru terazi ile tartın
正確な汗で計り,
And weigh with the true balance.
وَلَا تَبْخَسُوا النَّاسَ أَشْيَاءَهُمْ وَلَا تَعْثَوْا فِي الْأَرْضِ مُفْسِدِينَ
Halkın eşyalarını değerinden düşürmeyin ve yer yüzünü ihtilâlcılıkla fesada vermeyin
他人のものを詐取してはなりません。また迷惑を及ぼす行いをして,地上を退廃させてはなりません。
Wring not mankind in their goods, and do not evil, making mischief, in the earth.
وَاتَّقُوا الَّذِي خَلَقَكُمْ وَالْجِبِلَّةَ الْأَوَّلِينَ
O sizi ve sizden evvelki cibileti yaratan hâlıktan korkun
あなたがたと前の世代の者たちを創られた方,かれを畏れなさい。」
And keep your duty unto Him Who created you and the generations of the men of old.
26/185
قَالُوا إِنَّمَا أَنْتَ مِنَ الْمُسَحَّرِينَ
Sen, dediler: muhakkak sihirlilerdensin
するとかれらは言った。「あなたは(思?)かれた者に過ぎません。
They said: Thou art but one of the bewitched;
وَمَا أَنْتَ إِلَّا بَشَرٌ مِثْلُنَا وَإِنْ نَظُنُّكَ لَمِنَ الْكَاذِبِينَ
Sen bizim gibi bir beşerden başka nesin, doğrusu biz seni her halde yalancılardan sanıyoruz
あなたはわたしたちと同じ一人の人間に過ぎません。どう考えてもあなたは虚言の徒です。
Thou art but a mortal like us, and lo! we deem thee of the liars.
26/187
فَأَسْقِطْ عَلَيْنَا كِسَفًا مِنَ السَّمَاءِ إِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِقِينَ
Üzerimize Semâdan bir kıt'ayı düşürüver haydi sâdıklardan isen
あなたの言うことが真実なら,天の一角をわたしたちの上に落としなさい。」
Then make fragments of the heaven fall upon us, if thou art of the truthful.
26/188
قَالَ رَبِّي أَعْلَمُ بِمَا تَعْمَلُونَ
Rabbım a'lemdir, dedi: yaptıklarınıza
かれ(シュアイブ)は言った。「わたしの主は,あなたがたのすることをよく知っておられます。」
He said: My Lord is best aware of what ye do.
26/189
فَكَذَّبُوهُ فَأَخَذَهُمْ عَذَابُ يَوْمِ الظُّلَّةِ ۚ إِنَّهُ كَانَ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ
Hasılı onu tekzib ettiler, kendilerini de o zulle gününün azâbı alıverdi ki o cidden büyük bir günün azâbı idi
だがかれらはかれを嘘付きであるとした。それであの陰惨な日の懲罰がかれらを襲った。それは本当に厳しい懲罰の日であった。
But they denied him, so there came on them the retribution of the day of gloom. Lo! it was the retribution of an awful day.
26/190
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ
Şüphesiz bunda mutlak bir âyet var, öyle iken ekserîsi mü'min olmadı
本当にこの中には,一つの印がある。だがかれらの多くは信じない。
Lo! herein is indeed a portent; yet most of them are not believers.
26/191
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
Ve şüphesiz ki rabbın o, öyle azîz öyle rahîm
本当にあなたの主は偉力ならびなく慈悲深い御方であられる。
And lo! thy Lord! He is indeed the Mighty, the Merciful.
26/192
وَإِنَّهُ لَتَنْزِيلُ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Ve hakıkat bu (kur'an) rabbül'âlemînin şübhesiz bir tenkizilidir
本当にこの(クルアーン)は,万有の主からの啓示である。
And lo! it is a revelation of the Lord of the Worlds,
26/193
نَزَلَ بِهِ الرُّوحُ الْأَمِينُ
Onu Ruhı emîn indirdi
誠実な聖霊がそれをたずさえ,
Which the True Spirit hath brought down
26/194
عَلَىٰ قَلْبِكَ لِتَكُونَ مِنَ الْمُنْذِرِينَ
Senin kalbin üzerine ki o münzirlerden olasın
あなたの心に(下した)。それであなたは警告者の1人となるために,
Upon thy heart, that thou mayest be (one) of the warners,
26/195
.بِلِسَانٍ عَرَبِيٍّ مُبِينٍ
Açık parlak bir Arabi lisan ile
明瞭なアラビアの言葉で(下されたのである)。
In plain Arabic speech.
26/196
وَإِنَّهُ لَفِي زُبُرِ الْأَوَّلِينَ
Hem o şübhesiz evvelkilerin kitablarında da var
このことは,既に昔の啓典の中に記されている。
And lo, it is in the Scriptures of the men of old.
أَوَلَمْ يَكُنْ لَهُمْ آيَةً أَنْ يَعْلَمَهُ عُلَمَاءُ بَنِي إِسْرَائِيلَ
Onu Beni İsrail ulemasının bilmesi de onlara bir âyet (bir delil) değil mi
イスラエルの子孫の学者たちがこれを知っていることは,かれら(マッカの多神教徒)にとって,一つの印ではないのか。
Is it not a token for them that the doctors of the Children of Israel know it?
26/198
وَلَوْ نَزَّلْنَاهُ عَلَىٰ بَعْضِ الْأَعْجَمِينَ
Eğer onu Arabca bilmiyenlerin birine indirseydik de
われが,もしこれをアラブ以外の誰かに啓示したならば,
And if We had revealed it unto one of any other nation than the Arabs,
26/199
فَقَرَأَهُ عَلَيْهِمْ مَا كَانُوا بِهِ مُؤْمِنِينَ
O kendilerine kıraet etse idi yine iyman etmiyeceklerdi
かれがそれを読誦しても,人びとはそれを信じなかったであろう。
And he had read it unto them, they would not have believed in it.
كَذَٰلِكَ سَلَكْنَاهُ فِي قُلُوبِ الْمُجْرِمِينَ
Biz onu mücrimlerin kalblerine öyle sokmuşuzdur.
このように,われは罪深い者たちの心の中に,それ(啓示の一部)を入らせた。
Thus do We make it traverse the hearts of the guilty.
26/201
لَا يُؤْمِنُونَ بِهِ حَتَّىٰ يَرَوُا الْعَذَابَ الْأَلِيمَ
İyman etmezler ana tâ o elim azâbı görecekleri deme kadar
それでもかれらは痛ましい懲罰を見るまでは,この(クルアーン)を信じないであろう。
They will not believe in it till they behold the painful doom,
فَيَأْتِيَهُمْ بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ
Ki geliversin de kendilerine ansızın, hiç farkında değillerken
だがその(懲罰)は,かれらの気付かない中に突然襲いかかるであろう。
So that it will come upon them suddenly, when they perceive not.
26/203
فَيَقُولُوا هَلْ نَحْنُ مُنْظَرُونَ
Desinler ki acaba bize bir müsaade edilir mi?
その時かれらは,「わたしたちは猶予されないのですか」と言おう。
Then they will say: Are we to be reprieved?
26/204
أَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ
Ya şimdi azâbımızı iviyorlar mı?
それでもかれらは,われの懲罰を急がせようというのか。
Would they (now) hasten on Our doom?
26/205
أَفَرَأَيْتَ إِنْ مَتَّعْنَاهُمْ سِنِينَ
Gördün a artık onlara senelerce zevk ettirsek
あなたはどう思うのか,われがかれらに幾年間も(の現世の生活を)享楽させても,
Hast thou then seen, We content them for (long) years,
26/206
ثُمَّ جَاءَهُمْ مَا كَانُوا يُوعَدُونَ
Sonra kendilerine edilen vaid gelip çatarsa
なお,かれらに約束されたこと(天罰)が来るとすれば,
And then cometh that which they were promised,
26/207
مَا أَغْنَىٰ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يُمَتَّعُونَ
O yaşatıldıkları zevkın kendilerine hiç faidesi olmıyacaktır
享楽させてもらったことが,かれらにとり何の益になろうか。
(How) that wherewith they were contented naught availeth them?
26/208
وَمَا أَهْلَكْنَا مِنْ قَرْيَةٍ إِلَّا لَهَا مُنْذِرُونَ
Maamafih biz hangi memleketi helâk ettikse her halde onu inzar edenler olmuştur
われは警告者を(前もって)遣わさずに何如なる町も滅ぼさなかった。
And We destroyed no township but it had its warners
26/209
ذِكْرَىٰ وَمَا كُنَّا ظَالِمِينَ
İhtar edilmiştir, ve biz zulmetmiş değilizdir
(また)気付かせ(た後で)なければ。われは決して不当なことを行うものではない。
For reminder, for We never were oppressors.
وَمَا تَنَزَّلَتْ بِهِ الشَّيَاطِينُ
Ve bunu Şeytanlar indirmedi
また悪魔たちがこれ(啓示)を(湾?)すこともないのである。
The devils did not bring it down.
26/211
وَمَا يَنْبَغِي لَهُمْ وَمَا يَسْتَطِيعُونَ
Bu onlara hem yaraşmaz hem güçleri yetmez?
それはかれらに相応しいものでもなく,またかれらには(そんな)能力もない。
It is not meet for them, nor is it in their power,
26/212
إِنَّهُمْ عَنِ السَّمْعِ لَمَعْزُولُونَ
Onlar işitmekten sureti kat'ıyyede azledilmişlerdir
かれらは,啓示を聞くことから遠ざけられている。
Lo! verily they are banished from the hearing.
فَلَا تَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ فَتَكُونَ مِنَ الْمُعَذَّبِينَ
Binaenaleyh sakın Allah ile beraber diğer bir ilâha çağırma ki o ta'zib edileceklerden olmıyasın
それでアッラーと一緒に,外のどんな神にも祈ってはならない。さもないとあなたも懲罰される者の仲間となろう。
Therefor invoke not with Allah another god, lest thou be one of the doomed.
26/214
وَأَنْذِرْ عَشِيرَتَكَ الْأَقْرَبِينَ
Hem en yakın hısımlarını inzar et
あなたの近親者に誓告しなさい。
And warn thy tribe of near kindred,
26/215
وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِمَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ
Ve sana ittiba' eden mü'minlere kanadını indir
またあなたに従って信仰する者には,(愛の)翼を優しく下げてやりなさい。
And lower thy wing (in kindness) unto those believers who follow thee.
فَإِنْ عَصَوْكَ فَقُلْ إِنِّي بَرِيءٌ مِمَّا تَعْمَلُونَ
Bunun üzerine sana ısyan ederlerse ben sizin amellerinizden beriim de
かれらがあなたに従わないなら,「あなたがたが行うことは,わたしに関わりはありません。」と言ってやるがいい。
And if they (thy kinsfolk) disobey thee, say: Lo! I am innocent of what they do.
26/217
وَتَوَكَّلْ عَلَى الْعَزِيزِ الرَّحِيمِ
Ve o, azîz rahime mütevekkil ol
偉力ならびなく慈悲深き御方に(後は)御任せしなさい。
And put thy trust in the Mighty, the Merciful.
26/218
الَّذِي يَرَاكَ حِينَ تَقُومُ
O ki görüyor kıyam ettiğin vakıt seni
あなたが(礼拝に)立つのを見ておられる方に,
Who seeth thee when thou standest up (to pray)
وَتَقَلُّبَكَ فِي السَّاجِدِينَ
Ve secdekârlar içinde dolaşmanı
またサジダする者たちの間での,あなたの諸動作を(も見ておられる方に)。
And (seeth) thine abasement among those who fall prostrate (in worship).
26/220
إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
Çünkü o öyle semi öyle alîmdir
本当にかれは全聴にして全知であられる。
Lo! He, only He, is the Hearer, the Knower.
هَلْ أُنَبِّئُكُمْ عَلَىٰ مَنْ تَنَزَّلُ الشَّيَاطِينُ
Haber vereyim mi size Şeytanlar kimin üzerine inerler?
われは,悪魔たちが誰の上に下るのかあなたがたに告げようか。
Shall I inform you upon whom the devils descend?
تَنَزَّلُ عَلَىٰ كُلِّ أَفَّاكٍ أَثِيمٍ
Vebal yüklenici her bir sahtekâr üzerine inerler
かれらは,凡ての嘘付きの徒の上に下る。
They descend on every sinful, false one.
26/223
يُلْقُونَ السَّمْعَ وَأَكْثَرُهُمْ كَاذِبُونَ
Onlar kulak verirler ve ekseri yalan söylerler
(悪魔の話に)耳を選す(者)の多くは嘘付きの徒である。
They listen eagerly, but most of them are liars.
وَالشُّعَرَاءُ يَتَّبِعُهُمُ الْغَاوُونَ
Şairler, bunların arkasına da çapkınlar, sapkınlar düşer
また詩人たちのことだが,(悪魔に)唆かされた者たち(だけ)が,かれらに従う。
As for poets, the erring follow them.
26/225
أَلَمْ تَرَ أَنَّهُمْ فِي كُلِّ وَادٍ يَهِيمُونَ
Görmez misin bunlar her vâdide hayran olurlar
あなたは,かれらが凡ての谷間をさ迷い歩くのを見なかったのか。
Hast thou not seen how they stray in every valley,
26/226
وَأَنَّهُمْ يَقُولُونَ مَا لَا يَفْعَلُونَ
Hem de onlar yapmıyacakları şeyleri söylerler
またかれらは,自分の行いもしないことを口にするではないか。
And how they say that which they do not?
26/227
[[ إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَذَكَرُوا اللَّهَ كَثِيرًا وَانْتَصَرُوا مِنْ بَعْدِ مَا ظُلِمُوا ۗ وَسَيَعْلَمُ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَيَّ مُنْقَلَبٍ يَنْقَلِبُونَ]]
Ancak iyman edip iyi ameller işliyenler ve Allahı çok zikredenler ve kendilerine zulmedildikten sonra öclerini alanlar müstesna, yarın bilecek o zulmedenler hangi ınkılâba münkalib olacaklar
信仰して善行に動しむ者,またアッラーを多く唱念し,迫害された後には自らを守る者は別である。不義を行った者たちは,どんな変り方で,移り変っていくかを,やがて知ることになろう。
Save those who believe and do good works, and remember Allah much, and vindicate themselves after they have been wronged. Those who do wrong will come to know by what a (great) reverse they will be overturned!


Yenişehir..

Şablon:Sadeleştirilmiş ET


Sure Formülleri

Sure Formülleri

Advertisement