Hak . HAK. حق (cemi Ahkak احقاق)- Hâk (حك)- Haq - Hakk - حَقَّ - Hakka - Haqqa - hak oldu ,
(has) proved true - حَقَّ. Hak kavramı - the Right . Enfal suresi ilk ayetleri kelimenin ihlak-i hakki, mücadele-i hak Tevbe suresi, 29 ve 33 ayetleri din-i hak dan yani hakkin hukuku veya Hak hukukunu hukuk edinmiyorsunuz (ve la yedinune) diyor. | |
---|---|
Guardian'ın tarihinde en uzun süre görev yapan Genel Yayın Yönetmeni CP Scott'ın deyimiyle 'Gerçekler kutsaldır'. Siyasetçilerin de kelimelerini seçerken çok dikkatli olmaları, bahsettikleri gerçeklerin doğru olması gerekir. Sayın Erd hem kelimelerini yanlış seçmiş, hem de gerçeklerden bahsederken kötü bir şekilde yanılmıştır. Belki de özür dileyecektir". | |
Vasat | HÂK Vasat. Vasatî. Orta. |
Toprak | HÂK f. Toprak. Turab.(Hâk ol ki, Hüdâ mertebeni eyleye âli. Tâc-ı ser-i âlemdir o kim hâkk-ı kademdir.) - HÂK-İ MEZAR Mezar toprağı. - HÂK-İ PÂK Temiz toprak. - HÂK-İ VATAN Vatan toprağı. - |
Kin garaz | HAKAİD (Hakd. C.) Kinler, garezler, hasedler. |
Gerçek | HAKAİK (Hakayık) (Hakikat. C.) Hakikatler. HAKAİK-I NİSBİYE Nisbete, ölçüye göre olan hakikatlar.(Hakaik-ı nisbiye denilen şeyler, kâinatın eczası arasında bulunan rabıtalardır. Ve kâinattaki nizam, ancak hakaik-ı nisbiyeden doğmuştur. Ve hakaik-ı nisbiyeden kâinatın envaına bir vücud-u vahid in'ikas etmiştir. Hakaik-ı nisbiye, büyük bir ölçüde hakaik-i hakikiyeden çoktur. Hattâ bir zatın hakaik-ı hakikiyesi yedi ise, hakaik-ı nisbiyesi yediyüzdür. Binaenaleyh kubuh ve şerde, şer varsa da, kalildir. İ.İ.) |
Diğer anlamlar | HAKALLED Dar gönüllü, bahil kimse.
HAKAN Eski Türklerde hükümdar mânasınadır. HAKAN-I MAĞFUR Ölmüş hükümdar. |
Batılın zıddı | HAKK (Bâtılın zıddı) Doğru. Gerçek. Vâcib ve lâzım olan. Her sâbit ve doğru olan şey. Adalet. Herkesin meşru olan salahiyeti, iktidarı, bir şey üzerindeki mâlikiyyeti.
Dâva ve iddia. Hakikate uygunluk. Geçmiş, harcanmış emek. Pay, hisse. Münasib
Vukuu vâcib, geleceği şüphesiz olan. Kıyamet. Mahz-ı hakikat. Yapacağını yalansız yapan kimse. Musibet. |
Terkipler | HAKK-I ÂMİRİYYET Âmirlik hakkı.
HAKK-I İHTİTAB Ormana yakın olan kimselerin ormandan odun kesmek hakkı. HAKK-UL YAKÎN (Hakk-al yakîn) Mârifet mertebesinin en yükseği. En yakînî bir surette hakikatı müşahede edip yaşamak hali. Ateşin yakıcı olduğunu bütün hislerimizle yakından duyup yaşadığımız gibi. (Bak: Yakîn) |
Kazıma | HAKK Kazıma. Oyma. Maden üzerine yazı işlemek. |
Doğruluk | Sözlükte "inkârı caiz olmayan sabit şey, doğru, doğruluk, adalet, hikmet, hikmete uygun vuku bulan hüküm, görev, gerekli, ahenk, uyum, uygunluk, pay, hisse, kısmet ve vâr olma" anlamlarına gelir. |
Esmaül hüsna | Allah'ın isim-sıfatı olarak; gerçekten var olan, varlığında şüphe bulunmayan, varlığı, ilah ve rab oluşu hak olan, eşyayı vâr eden, gerçek anlamda mülk sahibi olan, yok olmayan hakkı ızhar eden ve âdil olan demektir. |
Ayetler | Kur'ân'da 221 defa geçer.
"... Gerçekten ancak Allah hak'tır..." (Hac, 22/6, 62, Lokmân, 31/30); "...Gerçekten ancak Allah apaçık hak'tır." (Nûr, 24/25). "Eğer, hak, onların arzularına uysaydı gökler, yer ve bunların içinde bulunanlar bozulur giderdi..." (Mü'minûn, 23/71); "(Allah) buyurdu ki; Hak (benim adımdır) ve ben gerçeği söylerim." (Sâd, 38/84)
Hakk, "gerçek" anlamında Allah'ın isimlerine sıfat olarak da kullanılmıştır: "İşte gerçek Rabbiniz Allah budur..." (Yûnus, 10/32); "Gerçek melik olan Allah yücedir..." (Tâ-hâ, 20/114); "...O'nun sözü haktır..." (En'âm, 6/73); "Bilin ki gerçekten Allah'ın va'di haktır." (Yûnus, 10/55); "Allah, gökleri ve yeri gerçek olarak yarattı..." (Câsiye, 45/22). Hakk ismi, Tirmizî ve İbn Mâce'nin el-esmâü'l-hüsnâ ile ilgili rivâyetinde de geçmiştir (Tirmizî, Deavat, 83, İbn Mâce, Dua, 10). (İ.K.) |
Hak (Bak: Hakk) Hâk Vasat. Vasatî. Orta. Hâk Farsça |
حَقَّ hakka, hak oldu , (has) proved true
حَقَّ Hak kavramı the Right
Hak, hareket ve varlığın meşruiyet kaynağıdır.
Örneğin insan, yaşama hakkına dayanarak yaşamını sürdürür ya da düşünce özgürlüğü hakkına dayanarak düşünce izharında bulunur. İnsan, hayvanlar ya da herhengi bir mahluk gibi iradesi herhangi bir şekilde sınırlanmadığı için, bu kaynağa dayanarak herşeyi yapabilir. Ama bu şekilde davranırsa kaos ortaya çıkar ve düzen ihtiyacı ortaya çıkar. Düzen kuralların konulması ve uyulmasını sağlamak amacıyla, uyulmadığı takdirde müeyyidelendirilmesi ile oluşur. Bu kuralları devlet belirler. Devlet,bu kuralları belirlerken, meşruiyet kaynağını, insanların ona düzeni sağlasın diye devrettiği haklardan alır. Yaşamın bir amacı kişinin kendini bulmasıdır. Kim olduğunun yaşamda, kişinin kendisinin bulması için düşünmesi , araştırması, incelemesi, denemesi vb. davranışları ve olayları yaşaması, öğrenmesi, sorgulaması gerekir bu yüzden hak kavramı insanlar için gereklidir.
Hak Kelimesi Anlam ve Mâhiyeti Hakkına İmam-ı Gazali'nin Görüşü:[]
Hak Kelimesi: Anlam ve Mâhiyeti Hak: İslâm kültürününün ve Kur’an kavramlarının en önemlilerinden ve en zengin anlam taşıyanlarından biri de ‘hak’ kelimesidir. ‘Hak’ sözlükte, bâtılın zıddı, yerine getirilen hüküm, adalet, varlığı sabit olan, doğruluk, gerçeklik (hakikat), İslâm, mal-mülk, hisse, pay, bir emek ve zahmet karşılığı alınması gereken şey, iddiaya uygunluk, vâcip, sâdık, yaraşır, kesin şey manasındadır. ‘Hak’ kelimesinin aslı, uygunluk ve denk gelmektir. Bu kelime masdar, isim ve sıfat olarak değişik manalarda kullanılmaktadır. Masdar olarak anlamı, sabit olma ve mevcudiyetin (varlığın) gerçek olması demektir. Bu da, bilgi ile, bilinenlerin, birbirine uygun olması şeklinde anlaşılır. Buradan hareketle, bazen düşüncenin doğruluğuna hak, bazen da görülenin, bilinenin gerçek ve sâbit oluşuna hak denilir. Gerçekleşen olaylar hakkında ‘tahukkuk etti’ denir ki bu, olayın hak olarak, yerinde, bir gerçek olarak meydana geldiğini anlatır. İslâmî literatürde, hakkın kendisi olan yüce Allah, insanları mutlu kılmak için kendi katından kitabını da hak olarak indirmiştir. Onun için mutlak hak/doğru veya asıl gerçekler ancak Allah'ın vahyi iledir. Yani, Allah'ın indirdiği ve O'nun bildirdiği doğrular haktır. Yani, hakikat, doğruluk, gerçeklik, adâlet kişilere göre değil; Allah'ın bildirdikleri ölçüde haktır. "Hak"; Cenâb-ı Hakk'ın bir ismidir. Hak, Kur'ân-ı Kerim'in bir adıdır. Hak, mutlak doğru; şahsa, zamana ve yere göre değişmeyen kesin doğru anlamındadır. Beşerî doğrular, göreceli yaklaşımlar, teori ve zanlarla; hak, farklı şeylerdir. Allah'tan bize gönderilen kanuna da hak diyoruz. Çünkü Hak olan Allah'tan geldiği için haktır. Hak kelimesinin çoğulu "hukuk"tur. O yüzden haklar, yani hukuk da, Hakk'a dayanmalı, mutlak doğru hükümler olmalı; şahsa, zamana ve yere göre değişen, beş on sene içinde eskiyip değiştirilen, nice haksızlıklara/zulümlere kılıf olan şekilde olmamalıdır. "Kim Allah'ın indirdiği ("hak"la, "hukuk"la) hükmetmezse, işte onlar zâlimlerin ta kendileridir." (5/Mâide, 45). Hak ve hukuk, Hak olan Cenâb-ı Hak'tan gelirse hak ve hukuk olur. Yoksa, bunu insan belirlemeye kalkarsa o, hak ve hukuk olmaz. Çünkü insanın kendisi hak değildir. Kendisi hak olmayandan, hak türeyip ortaya çıkmaz. İnsanoğlunun geçmişi ve sonu, evveli ve yokluğu vardır. Belirli zaman içinde yaşar, belirli düşüncelerin etkisinde kalır. Her an düşüncesini değiştirebilir. Onun içindir ki, kendisi hak olmayanın söylediği de mutlak anlamda hak ve hukuk olamaz; insanları bağlamaz. Ama Hak olan Allah ve indirdiği kitap, Haktır, hukuktur.
Hak olmak[]
Lâyık olmak, reva olmak.
Hak[]
- Adalet
“Haktan ayrılmamalı.”
- Adaletin, hukukun gerektirdiği veya birine ayırdığı şey, kazanç
“Üstelik adli tatil olduğu için hak sahipleri bekleşirler.” – B. Felek
- Dava veya iddiada gerçeğe uygunluk, doğruluk
“Bu davada hak görmüyorum.”
- Verilmiş emekten doğan manevi yetki
“Ana hakkı ödenmez.”
- Pay
“Makas hakkı. Komşu hakkı.”
- Emek karşılığı ücret
- Doğru, gerçek
“Karacaoğlan der ki sözüm haktır.” – Karacaoğlan
Hak[]
- eskimiş
Maden, ağaç, taş üzerine elle yazı veya şekil oyma, kazı “Mühür hakki.”
- Kâğıttaki yazıyı kazıma, kazı
“Resmî kâğıtlarda hak ve silinti yasaktır.”
Hak[]
Allah'ın ismi
“Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklal.” – M. A. Ersoy
BİRLEŞİK SÖZLER[]
- hak ediş ; isim Bir üretim veya yapım sırasında hak edilmiş durum, para, istihkak
- hak ihlali; isim, hukuk Bir kimseye kanunlarla belirlenen bazı hakları engelleme, hak kısıtlaması
- hakkı hıyar; isim, hukuk Seçme hakkı
- hakkı huzur; isim Huzur hakkı
- hakkı müktesep; isim, hukuk Kazanılmış hak
- hak kısıtlaması; isim, hukuk Hak ihlali
- hak kuşu; isim, hayvan bilimi Bataklık baykuşu
- hakkı sükût; isim, hukuk Sus payı
- haksever; sıfat Doğru bildiği şeyden ayrılmayan (kimse), hakperest
- haktanır; sıfat Herkesin hakkını gözeten (kimse), hakşinas
- hak yolu; isim Doğru yol
- ayni hak; isim, hukuk Taşınır veya taşınmaz üzerinde doğrudan doğruya egemenlik yetkisi veren ve herkese karşı ileri sürülebilen haklar
- emrihak; isim Ölüm
- ihkakı hak; isim, hukuk Bir hakkı hukuk kurallarına uygun bir biçimde teslim etme
- kazanılmış hak; isim, hukuk Yürürlükte olan hükümlere göre bir kimse yararına sabit olan hak, müktesep hak, hakkımüktesep
- müktesep hak; isim, hukuk Kazanılmış hak
- barut hakkı; isim Mermiyi istenilen uzaklığa atabilmek için gerekli barut gazı basıncını sağlamaya yetecek miktarda barut
- buluş hakkı; isim Bir buluşun veya o buluşun kullanma hakkının bir kimseye ait olduğunu gösteren belgeye karşılık kazanılan hak
- cevap hakkı; isim Bir kimsenin şahsıyla ilgili genellikle basın yayın organlarında çıkan haberlere karşılık olarak düzeltme veya cevap verme hakkı, yanıt hakkı
- geçiş hakkı; isim Geçiş üstünlüğü
- geçit hakkı; isim, hukuk Bir tarla, bağ bahçe vb. üzerinden ana yola, evine veya tarlasına gidebilmesi için komşu mal sahibine doğan yararlanma hakkı
- gösterme hakkı; isim, hukuk Sinema, tiyatro, konser vb. görsel sanatlarda telif hakkı
- göz hakkı; isim Görüldüğünde imrenilebilecek yiyeceklerden, görenlere verilen pay
- huzur hakkı; isim Belli bir konuyu görüşmek için toplanan bir kurulun üyelerine ödenen para, hakkıhuzur
- iltica hakkı; isim, hukuk Sığınma hakkı
- intifa hakkı; isim, hukuk Başkasına ait bir maldan yararlanma, başkasına ait bir malı kullanma hakkı
- irtifak hakkı; isim, hukuk Başkasının arsa, yol, bahçe vb. taşınmaz malından belirli bir yolda yararlanma hakkı
- isim hakkı; isim, ticaret Bir ticarethanenin veya malın adını kullanma karşılığında talep edilen hak, patent hakkı
- kabotaj hakkı; isim, hukuk Türk kara sularında, Türkiye’deki akarsu ve göllerde gemi bulundurma, bunlarla gidiş geliş ve taşıma yapma hakkı
- konuşmama hakkı; isim, hukuk Adli makamlarca suçluya tanınan ifade vermeme hakkı
- kul hakkı; isim İnsanların birbirlerine geçen emekleri, hakları
- makas hakkı; isim Makas payı
- oy hakkı; isim Kişilere tanınan oy verme yetkisi
- ölme hakkı, ön alım hakkı, özlük hakkı, patent hakkı, rücu hakkı, rüçhan hakkı, sarraflık hakkı, seçilme hakkı, seçme hakkı, sığınma *hakkı, susma hakkı, sükût hakkı, şufa hakkı, takdir hakkı, telif hakkı, tuz ekmek hakkı, veto hakkı, yanıt hakkı, yasama hakkı, yazar hakkı, yumruk hakkı, hasta hakları