Kuran-ı Kerim » 10 / Yunus - 98
Sonraki Ayet : 99
Ayetin Tefsiri :
فَلَوْلاَ كَانَتْ قَرْيَةٌ آمَنَتْ فَنَفَعَهَا إِيمَانُهَا إِلاَّ قَوْمَ يُونُسَ لَمَّآ آمَنُواْ كَشَفْنَا عَنْهُمْ عَذَابَ الخِزْيِ فِي الْحَيَاةَ الدُّنْيَا وَمَتَّعْنَاهُمْ إِلَى حِينٍ
Fe lev lâ kânet karyetun âmenet fe nefeahâ îmânuhâ, illâ kavme yûnus(yûnuse), lemmâ âmenû keşefnâ anhum azâbel hızyi fîl hayâtid dunyâ ve metta’nâhum ilâ hîn(hînin).
1. | fe | : bundan sonra, artık |
2. | lev lâ | : keşke olsaydı, olmaz mıydı |
3. | kânet | : oldu |
4. | karyetun | : bir ülke, bir karye |
5. | âmenet | : îmân etti, âmenû oldu |
6. | fe nefea-hâ | : böylece ona fayda sağladı |
7. | îmânu-hâ | : onun îmânı |
8. | illâ | : ancak, hariç |
9. | kavme yûnuse | : yunus kavmi |
10. | lemmâ | : olduğu zaman, olunca |
11. | âmenû | : âmenû oldular |
12. | keşef-nâ | : giderdik, kaldırdık |
13. | an hum | : onlardan |
14. | azâbe el hızyi | : aşağılatıcı azap |
15. | fî el hayâti ed dunyâ | : dünya hayatında |
16. | ve metta'nâ-hum | : ve onları yararlandırdık, metalandırdık, geçimlerini sağladık |
İmam İskender Ali Mihr |
: | Bundan sonra keşke bir ülke âmenû olsaydı da böylece onun (ülke
halkının) îmânı, ona (ülke halkına) fayda verseydi, olmaz mıydı? Ancak Yunus'un kavmi âmenû olunca, onlardan dünya hayatında aşağılayıcı azabı kaldırdık ve onları belli bir zamana kadar metalandırdık (geçimlerini sağladık). |
Diyanet İşleri | : | Yûnus’un kavminden başka, keşke (azabı görmeden) iman edip, imanı
kendisine fayda veren bir tek memleket halkı olsaydı! (Yûnus’un kavmi) iman edince, dünya hayatında (sürüklenebilecekleri) rezillik azabını onlardan uzaklaştırmış ve onları belli bir zamana kadar yararlandırmıştık. |
Abdulbaki Gölpınarlı | : | İnanıp da inançlarından fayda gören şehir halkı, ancak Yûnus'un
kavmidir. İnandıkları zaman, dünyâ yaşayışında onlardan zillet azâbını giderdik ve bir zamana dek faydalandırdık onları. |
Adem Uğur | : | Yunus'un kavmi müstesna, (halkını yok ettiğimiz ülkelerden) herhangi
bir ülke halkı, keşke (kendilerine azap gelmeden) iman etse de bu imanları kendilerine fayda verseydi! Yunus'un kavmi iman edince, kendilerinden dünya hayatındaki rüsvaylık azabını kaldırdık ve onları bir süre (dünya nimetlerinden) faydalandırdık. |
Ali Bulaç | : | Ama (azab geldiği sırada) iman edip imanı kendisine yarar sağlamış
-Yunus kavminin dışında- bir ülke olsaydı ya! Onlar iman ettikleri zaman dünya hayatında onlardan aşağılatıcı azabı kaldırdık ve onları belli bir zamana kadar yararlandırdık. |
Ali Fikri Yavuz | : | Azab inmeden önce, iman edip de bu imanları kendilerine fayda vermiş
bir memleket halkı bulunsaydı ya! Ancak Yûnus’un kavmi iman edince, dünya hayatındaki o perişanlık azabını kendilerinden kaldırdık ve onları bir müddete kadar faydalandırdık. |
Bekir Sadak | : | Bir kasaba halki inanmali degilmiydi ki, imanlari kendilerine fayda
versin! Iste Yunus'un milleti, inandigi zaman, dunya hayatinda rezilligi gerektiren azabi onlardan kaldirdik ve onlari bir sure daha bu dunyada gecindirdik. |
Celal Yıldırım | : | (Azâb geleceği vakitte) imân edip de imânı kendisine yarar sağlayan
bir kasaba (halkı) varsa, şüphesiz ki Yûnus'un kavmidir. İmân ettiklerinde rüsvaylık azabını açıp kaldırdık ve bir süreye kadar onları yararlandırdık. |
Diyanet İşleri (eski) | : | Bir kent halkı inanmalı değil miydi ki, imanları kendilerine fayda
versin! İşte Yunus'un milleti, inandığı zaman, dünya hayatında rezilliği gerektiren azabı onlardan kaldırdık ve onları bir süre daha bu dünyada geçindirdik. |
Diyanet Vakfi | : | Yunus’un kavmi müstesna, (halkını yok ettiğimiz ülkelerden) herhangi
bir ülke halkı, keşke (kendilerine azap gelmeden) iman etse de bu imanları kendilerine fayda verseydi! Yunus’un kavmi iman edince, kendilerinden dünya hayatındaki rüsvaylık azabını kaldırdık ve onları bir süre (dünya nimetlerinden) faydalandırdık. |
Edip Yüksel | : | Hangi toplum inanırsa, inancı ona yarar sağlar. Örneğin; Yunus'un
halkı: İnandıkları zaman, bu dünya hayatındaki aşağılayıcı azabı kendilerinden kaldırdık. Bir süreye kadar onları nimetlerle yaşattık. |
Elmalılı Hamdi Yazır | : | Fakat o vakit iyman edip de iymanları kendilerine fâide vermiş bir
memleket olsa idi? Ancak Yunüsün kavmi iyman ettikleri vakıt Dünya hayatta o rüsvalık azâbını kendilerinden açmış ve bir zamana kadar onları müstefid etmiş idik |
Elmalılı (sadeleştirilmiş) | : | Keşke o vakit iman edip de imanları kendilerine fayda vermiş bir
memleket olsaydı? Ancak Yunus'un kavmi iman ettikleri vakit, dünya hayatında o rüsvaylık azabını kendilerinden açmış ve belirli bir zamana kadar onları faydalandırmıştık. |
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) | : | Fakat o vakit iman edip de imanları kendilerine fayda vermiş bir
kasaba olsaydı? Ancak Yunus'un kavmi iman ettikleri vakit, dünya hayatında o rezillik azabını üzerlerinden kaldırmış ve bir süre onları rahata kavuşturmuştuk. |
Fizilal-il Kuran | : | Keşke sözkonusu yıkıma uğramış şehirlerden herhangi biri iman
etseydi de, imanının yararını görseydi! Yalnız Yunus'un soydaşları hariç. Onlar iman edince, dünya hayatında burun buruna geldikleri perişan edici azabı başlarından kaldırdık ve kendilerine belirli bir süre daha yaşama fırsatı tanıdık. |
Gültekin Onan | : | Ama [azab geldiği sırada] inanıp inancı kendisine yarar sağlamış
-Yunus kavminin dışında- bir ülke olsaydı ya! Onlar inandıkları zaman dünya hayatında onlardan aşağılatıcı azabı kaldırdık ve onları belli bir zamana kadar yararlandırdık. |
Hasan Basri Çantay | : | (Azabımız gelib çatdığı zaman) îman edib de bu îmanı kendisine fâide
vermiş bir memleket (halkı) bulunsaydı ya! (Bu, asla vaaki' olmamışdır). Ancak Yunus'un kavmi müstesnadır ki bunlar îman edince kendilerinden dünyâ hayaatındaki rüsvaylık azabını uzaklaşdırıb giderdik ve onları daha bir zamama kadar (yaşatıb) fâidelendirdik. |
İbni Kesir | : | İman edip imanı kendisine fayda sağlayan bir kasaba olsaydı ya?
Yunus'un kavmi müstesna. Onlar, iman ettikleri zaman üzerlerinden bu dünya hayatında rüsvaylık azabını kaldırdık, bir zamana kadar da kendilerini faydalandırdık. |
Muhammed Esed | : | Çünkü, ne yazık ki, Yunus toplumundan başka, (bütün bireyleriyle
topyekun) imana erişen ve böylece imanının (vereceği huzur ve güvenliği) tadan herhangi bir cemaat çıkmadı henüz. (Yunus'un soydaşları) inandıkları zaman, dünya hayatında (sürüklenebilecekleri) alçalmanın, bayağılaşmanın yol açacağı acıyı ve sıkıntıyı onlardan uzaklaştırdık ve belli bir süre varlıklarını sürdürmeleri için kendilerine fırsat verdik. |
Ömer Nasuhi Bilmen | : | Hiçbir şehir ahalisi yoktur ki, (yeis halinde) imân etmiş olsun da
bu imânı ona faide versin. Yûnus kavmi ise müstesna. Vaktâ ki imân ettiler, onlardan dünya hayatında rüsvaylık azabını açıverdik ve kendilerini bir müddete kadar müstefit kıldık. |
Şaban Piriş | : | Bir şehir (halkı) inanmalı değil miydi ki imanları kendilerine fayda
versin?! Ancak Yunus’un Kavmi.. Onlar iman edince, dünya hayatında onlardan zillet azabını gidermiş ve belirli bir süre daha geçindirmiştik. |
Suat Yıldırım | : | Azap gelip çattığı zaman imana gelip de bu imanı kendilerine fayda
vermiş olan bir tek memleket halkı olsun, bulunsaydı ya! Asla böyle bir şey vaki olmamıştır. Ancak Yunus’un halkı müstesnadır ki bunlar iman edince, kendilerinden dünya hayatındaki rüsvaylık azabını uzaklaştırıp giderdik ve onları bir süre daha yaşattık. |
Süleyman Ateş | : | Keşke bir kasaba olsaydı da inansaydı ve inanması kendisine fayda
verseydi! Yalnız Yûnus'un kavmi, inanınca, dünyâ hayatında onlardan rezillik azâbını kaldırmış ve onları bir süre daha yaşatmıştık. |
Tefhim-ul Kuran | : | Ama (azab geldiği sırada) iman edip imanı kendisine yarar sağlamış
-Yunus kavminin dışında- bir ülke olsaydı ya! Onlar iman ettikleri zaman dünya hayatında onlardan aşağılatıcı azabı kaldırdık ve onları belli bir zamana kadar yararlandırdık. |
Ümit Şimşek | : | Azabı gördükten sonra iman etmeleri, hiçbir belde halkına fayda
vermiş değildir-Yunus kavmi müstesna. Onlar iman ettiğinde, Biz de onlardan dünya hayatındaki hor ve hakir edici azabı kaldırdık ve belirli bir zamana kadar onları nasiplendirdik. |
Yaşar Nuri Öztürk | : | Bir kent inansa da imanı kendisine yarar sağlasa ya! Yûnus'un kavmi
müstesna. Onlar inanınca, dünya hayatında rezillik azabını üstlerinden kaldırmış ve kendilerini belirli bir süreye kadar nimetlendirmiştik. |