Yenişehir Wiki
13. satır: 13. satır:
   
 
Żâlike-lkitâbu lâ raybe(*) fîhi(*) huden lilmuttekîn(e)
 
Żâlike-lkitâbu lâ raybe(*) fîhi(*) huden lilmuttekîn(e)
 
   
 
== Kelime anlamlı meal ==
 
== Kelime anlamlı meal ==

14.21, 4 Mayıs 2010 tarihindeki hâli

2/1 Bakara Suresi
Kuran-ı Kerim
2/3


Arapça harfli ayet metni

ذَٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَ ۛ فِيهِ ۛ هُدًى لِلْمُتَّقِينَ

Latin harflerine transcriptli metin

Żâlike-lkitâbu lâ raybe(*) fîhi(*) huden lilmuttekîn(e)

Kelime anlamlı meal

Abdülbaki Gölpınarlı

Bu, bir kitaptır ki onda şüphe yok. Takva sahiplerine yol göstericidir


Ali Bulaç Meali

Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici bir kitaptır.

Ahmet Varol Meali

Bu (Kur'an-ı Kerim) doğruluğunda şüphe olmayan bir kitaptır. Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için bir hidayet rehberidir.


Diyanet İşleri Meali(Eski)

Bu, doğruluğu şüphe götürmeyen ve Allah'a karşı gelmekten sakınanlara yol gösteren Kitap'dır.

Diyanet İşleri Meali(Yeni)

Bu, kendisinde şüphe olmayan kitaptır. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için yol göstericidir.


Diyanet Vakfı Meali

O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakiler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.


Edip Yüksel Meali

Bu, kuşkusuz, erdemliler için yol gösterici bir kitaptır.


Elmalılı Hamdi Yazır (sadeleştirilmiş metin)

İşte o kitap, bunda şüphe yok, müttakiler (kötülükten korunacaklar) için hidayettir.

Elmalılı Meali (Orjinal)

işte -o kitap, bunda şüphe yok, ayni hidayet, korunacaklar için



Ömer Nasuhi Bilmen

İşte bu kitap ki, bunda bir şekk yoktur. Muttakîler için bir hidâyettir.


Muhammed Esed

BU İLAHÎKELÂM–ki üzerinde hiçbir şüpheye yer yoktur– Allah'a karşı sorumluluklarının bilincinde olanlara 2 bir rehber [olarak indirilmiş]tir,


Suat Yıldırım

İşte Kitap! Şüphe yoktur onda. Rehberdir müttakîlere!


Süleyman Ateş Meali

İşte o Kitap; kendisinde hiç şüphe yoktur; müttakiler için yol göstericidir.

Şaban Piriş Meali

2,3. Hiç kuşkusuz bu kitap, kendilerini günahlardan korumaya çalışan, görmediği halde inanan, namazı kılan ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allah yolunda) harcayanlar için yol göstericidir.



Ümit Şimşek Meali

Şu kitap ki, onda hiç kuşku yoktur. Takvâ sahipleri(2) için o bir yol göstericidir.

Yaşar Nuri Öztürk

İşte sana o Kitap! Kuşku/ çelişme/ tutarsızlık yok onda. Bir kılavuzdur o, sakınanlar için.


Yusuf Ali (English)

This is the Book; in it is guidance sure, without doubt, to those who fear(26) Allah.


M. Pickthall (English)

This is the Scripture whereof there is no doubt, a guidance unto those who ward off (evil).

Elmalı tefsiri (sadeleştirilmiş)

Muhammed Esed Tefsiri

Muttakî'nin "Allah'tan korkan" şeklindeki alışılagelen çevirisi, bu ibarenin olumlu içeriğini yeterli biçimde yansıtmaz -yani, O'nun her zaman ve her yerde hazır olduğunun farkında olmayı ve kişinin bu farkında oluşun ışığı altında kendi varlığını biçimlendirme arzusunu... Öte yandan, bazı çevirmenlerce benimsenen "kötülükten sakınan" veya "sorumluluğu konusunda dikkatli olan" şeklindeki çeviri ise, İlahî sorumluluk bilinci kavramının sadece belirli bir yönünü yansıtır.


Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri

Cenâb-ı Hak Kur'an'ı Kerîm'in yüceliğini beyân etmek için buyuruyor ki: (İşte bu kitap ki bunda bir kuşku yoktur.) Burada kitaptan maksat, Kur'an'ı Kerîm'dir. Bu bir eşsiz güzel söz ve bir sonsuz mucizedir ki bunun benzerini getirmek asla mümkün değildir. Bunun âyetlerine karşı bütün edipler acizliklerini itiraf etmişlerdir. Artık bunun bir Allah kelâmı ve bir semavî kitap olduğunda nasıl şek ve şüphe edilebilir? Bu mübarek kitap bütün (sakınanlar için bir hidâyettir.) onları doğru yola ileten, onlar için, bir selâmet ve saadet rehberi bulunmaktadır.

Takva, İttikâ, Hak Teâlâ'dan korkmak, İnsanı günaha, zelilliğe düşürecek şeylerden sakınmak nefsi gayri meşru şeylerden korumak ve himaye etmektir. Bu şekilde hareket eden, üzerine düşen dinî vazifeleri yerine getirmeye çalışan bir şahsa (Mütteki) denilir.

İskender Evrenosoğlu Tefsiri

AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm

Burada takva ve hidayet olmak üzere iki kavram vardır. Takva kavramının lügat mânâsı çekinmek, sakınmak ve korkmaktır. Allahû Tealâ, Kur'ân-ı Kerim'de ne zaman takva kelimesini kullanmışsa, devrimizin âlimleri belki de eski âlimlerin standartlarına uyarak hep aynı şeyi (Allah'tan korkun, sakının, çekinin) söylemektedirler.

Allahû Tealâ'nın dizayn ettiği takva, ruhun, fizik vücudun, nefsin ve iradenin hidayet yeminleridir.

Takvanın başlangıcı kişinin Allah'a ulaşmayı dilediği, âmenû olduğu noktadır. Kişi ne zaman Allah'a ulaşmayı dilerse Allahû Tealâ aynı anda kalbindeki bu talebi işitir, bilir ve görür. Kişi o anda başlangıç takvasının da cennetin de sahibidir.

Takvayı 7 safhada incelemek söz konusu olmaktadır:

  1. Kişi Allah'a ulaşmayı dilediğinde âmenûlar takvasının sahibi olur (3. basamak).
  2. Kişi ne zaman mürşidine ulaşırsa, onun önünde diz çöküp tövbe ederse o an tâbiiyet takvasının sahibi olur (14. basamak).
  3. Kişi ruhunu Allah'a ulaştırıp, Allah'a teslim ettiğinde evvab takvanın sahibi olur (21. basamak).
  4. Ne zaman kişi fizik vücudunu Allah'a teslim ederse muhsinler takvasının sahibidir (25. basamak).
  5. Kişi nefsini de Allahû Tealâ'ya teslim ettiğinde ulûl'elbab takvasının sahibi olur (26. basamak).
  6. İrşad olunca (ihlâs) takvasının sahibidir (27. basamak).
  7. İrade Allah'a teslim edilince bihakkın takva elde edilir (28. basamak / 5. kademe) 

Takva, lügat mânâsı itibariyle korkmak, çekinmek anlamına gelse de aslında takva, Kur'ân-ı Kerim'de 28 basamaklık bir dizaynın 28. basamağın 5. kademesine kadar gelen bir olgunlaşma sürecini ifade eder.

Hidayet; insanın Allah'a ulaşmayı dilemesiyle başlayan bir vetiredir. 7 tane hidayet, 7 kat cenneti ifade eder. Bir insanı dalâletten kurtaran şey Allah'a ulaşmayı dilemektir. Allahû Tealâ kişiyi dalâlette bırakmak istediği için, o kişi dalâlette değildir, hidayete talip olmadığı için dalâlette kalmıştır. bütün insanlar dalâlettedir.

Hiç kimse yoktur ki başlangıç itibariyle dalâlette olmasın. Herkes hayata dalâlette başlar. Kim Allah'a ulaşmayı dilemişse, dilediği taktirde dalâlette kalmaktan kurtulur. Dalâletin bittiği yer, bir başka ifadeyle cehennemin bittiği yer Allah'a ulaşmayı dilediğimiz noktadır. Bunun alt tarafı yedi kat cehennemdir, üst tarafı yedi kat cennettir. Rad suresinin 27. âyet-i kerimesi hidayetle dalâletin birbirinden ayrıldığı noktayı ifade ediyor.

13 / RA'D - 27: Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbih(rabbihi), kul innallâhe yudillu men yeşâu ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe). Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mı?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi dalâlette bırakır ve O'na yönelen kimseyi Kendine ulaştırır (hidayete erdirir).”

Öyleyse Allah'a ulaşmayı dileyenleri kendisine ulaştıracağı için, Allah'a ulaşmayı dilediği andan itibaren hidayet başladığı için hidayette olmak ya da dalâlette olmak kişisel talebe bağlı bir olaydır. Kişinin serbest iradesi, cüz'i iradesi bu konuda kesin bir rol oynuyor. Kişi Allah'a ulaşmayı dilerse, iradesiyle böyle bir talepte bulunursa, ancak onlar Allahû Tealâ tarafından hedefe ulaştırılır.

42 / ŞÛRÂ - 13: Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alel muşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu). (Allah) dînde, onunla Hz. Nuh'a vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm'e, Hz. Musa'ya ve Hz. İsa'ya vasiyet ettiğimiz şeyi Sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah'a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O'na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).