فَمَا زَالَت تِّلْكَ دَعْوَاهُمْ حَتَّى جَعَلْنَاهُمْ حَصِيدًا خَامِدِينَ
Fe mâ zâlet tilke da’vâhum hattâ cealnâhum hasîden hâmidîn(hâmidîne).
1. | fe mâ zâlet | : böylece bitmedi (devam etti) |
2. | tilke | : o, bu |
3. | da'vâ-hum | : onların davaları, duaları |
4. | hattâ | : oluncaya kadar |
5. | ceal-nâ | : kıldık, yaptık |
6. | hum | : onlar |
7. | hasîden | : hasat edilmiş (biçilmiş) ekinler |
8. | hâmidîne | : sönmüş hale gelmiş olanlar |
Diyanet İşleri | : | Biz onları biçilmiş ekin, sönmüş ateş gibi yapıncaya kadar bu feryatları devam etti. |
Abdulbaki Gölpınarlı | : | Onları kesilmiş bir ot, ateşi yanıp bitmiş bir kül yığını haline getirinciye dek sözleri, ancak budur işte. |
Adem Uğur | : | Biz kendilerini, kuruyup biçilmiş ekine, sönmüş ateşe çevirinceye kadar bu feryatları sürüp gider. |
Ahmed Hulusi | : | Onların bu iddiaları sürüp gitti. . . Tâ ki biz onları biçilmiş ekin ve sönmüş ateşe döndürene kadar. |
Ahmet Tekin | : | Biz onları biçilmiş bir ekin ve sönen ocaklar haline getirinceye kadar, onların bu itirafları sürüp gider. |
Ahmet Varol | : | Bu haykırmaları biz onları biçilmiş ekin ve sönmüş kül yığını haline getirinceye kadar kesilmedi. |
Ali Bulaç | : | Onların bu yakınmaları, biz onları biçilmiş ekin, sönmüş ocak durumuna getirinceye kadar son bulmadı. |
Ali Fikri Yavuz | : | Biz, onları, sönmüş kül yığını olarak biçilmiş bir ekin haline getirinceye kadar, hep sözleri bu feryad olmuştur. |
Bekir Sadak | : | Biz onlari bicilmis ot ve bir yigin kul haline getirinceye kadar haykirmalari devam etti. |
Celal Yıldırım | : | Onların biçilmiş ot, sönüp bir yığın kül haline gelinceye kadar hayıflanıp söylenmeleri böyle oldu. |
Diyanet İşleri (eski) | : | Biz onları biçilmiş ot ve bir yığın kül haline getirinceye kadar haykırmaları devam etti. |
Diyanet Vakfi | : | Biz kendilerini, kuruyup biçilmiş ekine, sönmüş ateşe çevirinceye kadar bu feryatları sürüp gider. |
Edip Yüksel | : | Onları biçip tüketinceye kadar bu yalvarışlarını tekrarlayıp duracaklar. |
Elmalılı Hamdi Yazır | : | Artık bütün davaları bu oldu kaldı, nihayet onları öyle yapdık ki biçildiler, söndüler |
Elmalılı (sadeleştirilmiş) | : | Artık olanca feryatları bu oldu kaldı. Neticede onları öyle yaptık ki, biçildiler, söndüler. |
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) | : | Biz, onları biçilmiş bir ekin ve bir yığın kül haline getirinceye kadar hep sözleri bu feryad olmuştur. |
Fizilal-il Kuran | : | Onlar böyle vahlanıp dururken biz kendilerini biçilmiş ekinler gibi cansız yere seriverdik. |
Gültekin Onan | : | Onların bu yakınmaları, biz onları biçilmiş ekin, sönmüş ocak durumuna getirinceye kadar son bulmadı. |
Hasan Basri Çantay | : | Nihayet biz onları biçilmiş bir ot, ocakları sönmüş (bir kül yığını) haaline getirinceye kadar dâima feryadları bu (söz) olmuşdur. |
Hayrat Neşriyat | : | Artık biz onları, biçilmiş (ekin) ve sönmüş (ateşe dönen) kimseler hâline getirinceye kadar, duâları bu (feryâd) olmakta devâm etti. |
İbni Kesir | : | Bu haykırmaları devam edip dururken Biz; onları, biçilmiş bir ot, sönmüş bir ocak haline getirdik. |
Muhammed Esed | : | Ve bu yakınmaları, Biz kendilerini biçilmiş bir tarlaya (ya da) bir kül yığınına çevirinceye kadar sürüp giderdi. |
Ömer Nasuhi Bilmen | : | Artık onların bütün çağırmaları, bundan başka olmadı. Tâ ki onları biçilmiş, sönmüş kimseler kıldık. |
Ömer Öngüt | : | Biz onları kuruyup biçilmiş ekin haline, sönmüş ateşe çevirinceye kadar bu haykırmaları sürüp gitti. |
Şaban Piriş | : | Bu haykırışları devam edip dururken, biz onları biçilmiş ekine, sönmüş ocağa çevirdik. |
Suat Yıldırım | : | Bu feryatları sürüp gitti. Nihayet onları öyle yaptık ki biçildiler, sönüp kül oldular... |
Süleyman Ateş | : | Bu mırıldanmaları sürüp giderken biz onları, biçilmiş (ekin gibi) yaptık, sönüp gittiler. |
Tefhim-ul Kuran | : | Onların bu yakınmaları, biz onları biçilmiş ekin, sönmüş ocak durumuna getirinceye kadar son bulmadı. |
Ümit Şimşek | : | Biz onları kökten biçip ocaklarını söndürünceye kadar böylece feryat edip durdular. |
Yaşar Nuri Öztürk | : | Bu davaları sürüp giderken biz onları kökten biçiverdik, sönüp silindiler. |