Yenişehir Wiki
Advertisement

فَمَا زَالَت تِّلْكَ دَعْوَاهُمْ حَتَّى جَعَلْنَاهُمْ حَصِيدًا خَامِدِينَ



Fe mâ zâlet tilke da’vâhum hattâ cealnâhum hasîden hâmidîn(hâmidîne).




1. fe mâ zâlet : böylece bitmedi (devam etti)
2. tilke : o, bu
3. da'vâ-hum : onların davaları, duaları
4. hattâ : oluncaya kadar
5. ceal-nâ : kıldık, yaptık
6. hum : onlar
7. hasîden : hasat edilmiş (biçilmiş) ekinler
8. hâmidîne : sönmüş hale gelmiş olanlar



Diyanet İşleri : Biz onları biçilmiş ekin, sönmüş ateş gibi yapıncaya kadar bu feryatları devam etti.
Abdulbaki Gölpınarlı : Onları kesilmiş bir ot, ateşi yanıp bitmiş bir kül yığını haline getirinciye dek sözleri, ancak budur işte.
Adem Uğur : Biz kendilerini, kuruyup biçilmiş ekine, sönmüş ateşe çevirinceye kadar bu feryatları sürüp gider.
Ahmed Hulusi : Onların bu iddiaları sürüp gitti. . . Tâ ki biz onları biçilmiş ekin ve sönmüş ateşe döndürene kadar.
Ahmet Tekin : Biz onları biçilmiş bir ekin ve sönen ocaklar haline getirinceye kadar, onların bu itirafları sürüp gider.
Ahmet Varol : Bu haykırmaları biz onları biçilmiş ekin ve sönmüş kül yığını haline getirinceye kadar kesilmedi.
Ali Bulaç : Onların bu yakınmaları, biz onları biçilmiş ekin, sönmüş ocak durumuna getirinceye kadar son bulmadı.
Ali Fikri Yavuz : Biz, onları, sönmüş kül yığını olarak biçilmiş bir ekin haline getirinceye kadar, hep sözleri bu feryad olmuştur.
Bekir Sadak : Biz onlari bicilmis ot ve bir yigin kul haline getirinceye kadar haykirmalari devam etti.
Celal Yıldırım : Onların biçilmiş ot, sönüp bir yığın kül haline gelinceye kadar hayıflanıp söylenmeleri böyle oldu.
Diyanet İşleri (eski) : Biz onları biçilmiş ot ve bir yığın kül haline getirinceye kadar haykırmaları devam etti.
Diyanet Vakfi : Biz kendilerini, kuruyup biçilmiş ekine, sönmüş ateşe çevirinceye kadar bu feryatları sürüp gider.
Edip Yüksel : Onları biçip tüketinceye kadar bu yalvarışlarını tekrarlayıp duracaklar.
Elmalılı Hamdi Yazır : Artık bütün davaları bu oldu kaldı, nihayet onları öyle yapdık ki biçildiler, söndüler
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Artık olanca feryatları bu oldu kaldı. Neticede onları öyle yaptık ki, biçildiler, söndüler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Biz, onları biçilmiş bir ekin ve bir yığın kül haline getirinceye kadar hep sözleri bu feryad olmuştur.
Fizilal-il Kuran : Onlar böyle vahlanıp dururken biz kendilerini biçilmiş ekinler gibi cansız yere seriverdik.
Gültekin Onan : Onların bu yakınmaları, biz onları biçilmiş ekin, sönmüş ocak durumuna getirinceye kadar son bulmadı.
Hasan Basri Çantay : Nihayet biz onları biçilmiş bir ot, ocakları sönmüş (bir kül yığını) haaline getirinceye kadar dâima feryadları bu (söz) olmuşdur.
Hayrat Neşriyat : Artık biz onları, biçilmiş (ekin) ve sönmüş (ateşe dönen) kimseler hâline getirinceye kadar, duâları bu (feryâd) olmakta devâm etti.
İbni Kesir : Bu haykırmaları devam edip dururken Biz; onları, biçilmiş bir ot, sönmüş bir ocak haline getirdik.
Muhammed Esed : Ve bu yakınmaları, Biz kendilerini biçilmiş bir tarlaya (ya da) bir kül yığınına çevirinceye kadar sürüp giderdi.
Ömer Nasuhi Bilmen : Artık onların bütün çağırmaları, bundan başka olmadı. Tâ ki onları biçilmiş, sönmüş kimseler kıldık.
Ömer Öngüt : Biz onları kuruyup biçilmiş ekin haline, sönmüş ateşe çevirinceye kadar bu haykırmaları sürüp gitti.
Şaban Piriş : Bu haykırışları devam edip dururken, biz onları biçilmiş ekine, sönmüş ocağa çevirdik.
Suat Yıldırım : Bu feryatları sürüp gitti. Nihayet onları öyle yaptık ki biçildiler, sönüp kül oldular...
Süleyman Ateş : Bu mırıldanmaları sürüp giderken biz onları, biçilmiş (ekin gibi) yaptık, sönüp gittiler.
Tefhim-ul Kuran : Onların bu yakınmaları, biz onları biçilmiş ekin, sönmüş ocak durumuna getirinceye kadar son bulmadı.
Ümit Şimşek : Biz onları kökten biçip ocaklarını söndürünceye kadar böylece feryat edip durdular.
Yaşar Nuri Öztürk : Bu davaları sürüp giderken biz onları kökten biçiverdik, sönüp silindiler.
Advertisement