Fe cealehum cuzâzen illâ kebîren lehum leallehum ileyhi yerciûn(yerciûne).
1. | fe ceale-hum | : böylece onları kıldı (yaptı) |
2. | cuzâzen | : cüz cüz, parça parça |
3. | illâ | : hariç, den başka |
4. | kebîren | : büyük olan |
5. | lehum | : onlar, onların |
6. | lealle-hum | : umulur ki böylece onlar |
7. | ileyhi | : ona |
8. | yerciûne | : rücu ederler, dönerler |
Diyanet İşleri | : | Derken (İbrahim) belki kendisine başvururlar diye içlerinden bir büyüğü bırakarak onları (putları) paramparça etti. |
Abdulbaki Gölpınarlı | : | Onları paramparça etti, yalnız, ona baş vursunlar diye büyüklerini bıraktı. |
Adem Uğur | : | Sonunda İbrahim onları paramparça etti. Yalnız onların büyüğünü bıraktı; belki ona müracaat ederler diye. |
Ahmed Hulusi | : | (Nihayet İbrahim) belki ona gidip sorarlar diye, en büyükleri dışında putları paramparça etti. |
Ahmet Tekin | : | Sonunda İbrâhim onların büyük putlarının dışında, bütün putlarını paramparça etti. Büyük puta başvururlar diye düşündü. |
Ahmet Varol | : | Böylece belki ona başvururlar diye büyükleri dışında putları paramparça etti. |
Ali Bulaç | : | Böylece o, yalnızca büyükleri hariç olmak üzere onları paramparça etti; belki ona başvururlar diye. |
Ali Fikri Yavuz | : | Nihayet o putları paramparça etti, yalnız bunların büyüğünü bıraktı ki, belki ona müracaat ederler (de hadiseyi sorarlar). |
Bekir Sadak | : | Hepsini paramparca edip, iclerinden buyugunu ona basvursunlar diye, saglam birakti. |
Celal Yıldırım | : | Derken İbrahim, onları parça parça etti; ancak dönüp başvururlar diye (putların) en büyüğünü kırmadı. |
Diyanet İşleri (eski) | : | Hepsini paramparça edip, içlerinden büyüğünü ona başvursunlar diye, sağlam bıraktı. |
Diyanet Vakfi | : | Sonunda İbrahim onları paramparça etti. Yalnız onların büyüğünü bıraktı; belki ona müracaat ederler diye. |
Edip Yüksel | : | Hepsini param parça etti; ancak belki ona danışırlar diye en büyüklerine dokunmadı. |
Elmalılı Hamdi Yazır | : | Derken onları parça parça etti, ancak bir büyüklerini bıraktı ki belki ona müracaat ederler |
Elmalılı (sadeleştirilmiş) | : | Derken, onları parça parça etti. Ancak büyüklerinden birini bıraktı ki belki ona müracaat ederler. |
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) | : | Derken o, bunları parça parça etti. Yalnız kendisine başvursunlar diye onların büyüğünü sağlam bıraktı. |
Fizilal-il Kuran | : | Arkasından o putları kırıp parça parça etti, fakat bilgisine (!) başvursunlar diye en büyük putu sağlam bıraktı. |
Gültekin Onan | : | Böylece o, yalnızca büyükleri hariç olmak üzere onları paramparça etti; belki ona başvururlar diye. |
Hasan Basri Çantay | : | Derken o, bunları parça parça etdi. Yalınız onların büyüğünü bırakdı, belki ona müracaat ederler diye. |
Hayrat Neşriyat | : | Nihâyet (İbrâhîm) onları (o putları) paramparça etti; ancak onların büyüğünü(bıraktı) ki, belki ona mürâcaat ederler! |
İbni Kesir | : | Derken hepsini paramparça edip içlerinden büyüğünü, ona başvursunlar diye sağlam bıraktı. |
Muhammed Esed | : | Ve en büyükleri dışında (putların) hepsini paramparça etti; belki dönüp (bu olup biten için) ona başvururlar diye. |
Ömer Nasuhi Bilmen | : | Artık onları parça parça etti. Ancak onların bir büyüğünü değil, belki kendisine müracaat ederler diye. |
Ömer Öngüt | : | Sonunda İbrahim onları paramparça etti. Yalnız içlerinden büyüğünü, ona başvursunlar diye sağlam bıraktı. |
Şaban Piriş | : | Sonunda İbrahim hepsini paramparça edip, içlerinden büyüğünü ona başvursunlar diye sağlam bıraktı. |
Suat Yıldırım | : | Onların bütün putlarını paramparça etti, yalnız, halk, belki de olup biten olay hakkında kendisine sorarlar düşüncesiyle, onların büyüklerine dokunmadı. |
Süleyman Ateş | : | Nihâyet (İbrâhim) onları parça parça etti, yalnız onların büyüğünü bıraktı; belki ona müracaat ederler diye(!) |
Tefhim-ul Kuran | : | Böylece o, yalnızca büyükleri hariç olmak üzere onları paramparça kıldı; belki ona başvururlar diye. |
Ümit Şimşek | : | Sonra onları parça parça etti; yalnız, gelip sorsunlar diye büyüklerine dokunmadı. |
Yaşar Nuri Öztürk | : | Sonunda onları parça parça etti. Yalnız en büyüklerini bıraktı ki, dönüp ona başvurabilsinler. |