Yenişehir Wiki
Register
Advertisement


Fe kezzebûhu fe ehazethumur recfetu fe asbehû fî dârihim câsimîn(câsimîne).


1. fe : böylece, fakat
2. kezzebû-hu : onu yalanladılar
3. fe : o zaman
4. ehazet-hum : onları aldı, yakaladı
5. er recfetu : şiddetli sarsıntı
6. fe : ardından
7. asbehû : sabahladılar
8. : içinde
9. dâri-him : onların yurtları
10. câsimîne : diz üstü çökmüş olanlar


Diyanet İşleri : Kavmi, onu yalanladı. Bunun üzerine kendilerini o malum sarsıntı yakaladı da yurtlarında diz üstü çökekaldılar.
Abdulbaki Gölpınarlı : Derken yalanlamışlardı onu da onları bir sarsıntı, helâk edivermişti, derken evlerinde diz çökmüş bir halde yerlere yığılıp helâk oluvermişlerdi.
Adem Uğur : Fakat onu yalancılıkla itham ettiler. Derken, kendilerini bir sarsıntı yakalayıverdi ve yurtlarında diz üstü çöke kaldılar.
Ahmed Hulusi : Onu (Şuayb'ı) yalanladılar. . . Bu yüzden onları o şiddetli sarsıntı yakaladı da yurtlarında diz üstü çökmüş hâlde kaldılar.
Ahmet Tekin : Onu da yalanladılar. Onların işini şiddetli bir gürleme halinde âni bir sarsıntı bitirdi. Sabahleyin, yurtlarında yere çarpılarak çakılıp kalanlar oldular.
Ahmet Varol : Ancak onu yalanladılar. Bunun üzerine onları kuvvetli bir sarsıntı aldı ve yurtlarında dizüstü çöküp kaldılar.
Ali Bulaç : Ancak onu yalanladılar; bunun üzerine onları amansız bir sarsıntı yakalayıverdi, böylelikle kendi yurtlarında diz üstü çökmüş olarak sabahladılar.
Ali Fikri Yavuz : Buna karşı, onu tekzib ettiler. Derken onları şiddetli sarsıntı yakalayıverdi de yurdlarında dizleri üstü çökekaldılar (öldüler).
Bekir Sadak : Ama onu yalanladilar. Bu yuden onlari bir titreme aldi ve olduklari yerde diz ustu cokuverdiler.
Celal Yıldırım : Buna karşı onu yalanladılar. O sebeple onları şiddetli bir sarsıntı yakalayıverdi, derken kendi yurtlarında dizüstü çöküp kaldılar.
Diyanet İşleri (eski) : Ama onu yalanladılar. Bu yüzden onları bir titreme aldı ve oldukları yerde diz üstü çöküverdiler.
Diyanet Vakfi : Fakat onu yalancılıkla itham ettiler. Derken, kendilerini bir sarsıntı yakalayıverdi ve yurtlarında diz üstü çöke kaldılar.
Edip Yüksel : Onu yalanladılar, nihayet kendilerini bir deprem yakaladı ve evlerinde diz üstü çöküp kaldılar.
Elmalılı Hamdi Yazır : Buna karşı onu tekzib ettiler, derken onları o recfe tutuverdi de yurdlarında dizleri üstü çöke kaldılar
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Buna karşı onu yalanladılar. Derken, onları o sarsıntı tutuverdi de yurtlarında dizleri üstü çöke kaldılar.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Fakat onu yalancılıkla itham ettiler. Derken, kendilerini bir sarsıntı yakalayıverdi ve yurtlarında diz üstü çökekaldılar.
Fizilal-il Kuran : Fakat Medyenliler Şuayb'ı yalanladılar. Bunun üzerine ani bir yer sarsıntısına tutuldular da oldukları yerde yığılıp kalıverdiler.
Gültekin Onan : Ancak onu yalanladılar; bunun üzerine onları amansız bir sarsıntı yakalayıverdi, böylelikle kendi yurtlarında diz üstü çökmüş olarak sabahladılar.
Hasan Basri Çantay : Fakat onu tekzîb etdiler. Derken kendilerini şiddetli bir sarsıntı yakalayıverdi de yurdlarından hepsi (ölü olarak) diz üstü çöke kaldılar.
Hayrat Neşriyat : Fakat onu yalanladılar; derken kendilerini o sarsıntı yakaladı da bulundukları yurtta (dizleri üstüne) çöküp kalan kimseler oldular.
İbni Kesir : Ama onu yalanladılar. Bunun üzerine kendilerini şiddetli bir sarsıntı yakalayıverdi de oldukları yerde diz üstü çökekaldılar.
Muhammed Esed : Fakat, halkı o'nu yalanladı. Bu yüzden bir yer sarsıntısına maruz kaldılar ve yurtlarında cansız bir şekilde yere serildiler.
Ömer Nasuhi Bilmen : Halbuki, O'nu tekzîp ettiler, artık onları şiddetli bir sarsıntı yakaladı da yurtlarında dizleri üzerine çöküvermiş kimseler olarak sabahladılar.
Ömer Öngüt : Fakat onu yalanladılar. Derken kendilerini müthiş bir sarsıntı yakalayıverdi, yurtlarında dizüstü çökekaldılar.
Şaban Piriş : Ama onu yalanladılar, bunun üzerine onları korkunç bir sarsıntı yakaladı ve oldukları yerde yapışıp kaldılar.
Suat Yıldırım : Fakat onlar kendisini yalancı saydılar. Bunun üzerine müthiş bir zelzele, kendilerini kıskıvrak yakalayıverdi, oldukları yerde çökekaldılar.
Süleyman Ateş : Onu yalanladılar, bu yüzden onları (o müthiş) deprem yakaladı, yurtlarında diz üstü çöküp kaldılar.
Tefhim-ul Kuran : Ancak onu yalanladılar, bunun üzerine onları amansız bir sarsıntı yakalayıverdi, böylelikle kendi yurtlarında diz üstü çökmüş olarak sabahladılar.
Ümit Şimşek : Onlar Şuayb'ı yalanladılar. Derken onları şiddetli bir sarsıntı yakaladı da yurtlarında yüzüstü serilip kaldılar.
Yaşar Nuri Öztürk : Onu hemen yalanladılar. Bunun üzerine kendilerini o korkunç sarsıntı/korkunç titreşim yakaladı da öz yurtlarında diz üstü çömelenler haline geldiler.
Advertisement