الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا إِنَّنَا آمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
Ellezîne yekûlune rabbenâ innenâ âmennâ fagfir lenâ zunûbenâ ve kınâ azâben nâr(nâri).
1. | ellezîne | : onlar |
2. | yekûlûne | : derler |
3. | rabbe-nâ | : Rabbimiz |
4. | inne-nâ | : muhakkak ki biz |
5. | âmennâ | : biz âmenû olduk |
6. | fagfir lenâ | : artık bizi mağfiret et |
7. | zunûbe-nâ | : günahlarımızı |
8. | vekı-nâ | : bizi koru |
9. | azâbe en nâri | : ateşin azabı |
Elmalılı Hamdi Yazır | : | Onları ki ya rabbena derler: inandık iman getirdik artık bizim suçlarımızı bağışla ve o ateş azabından koru bizleri |
Diyanet İşleri | : | (16-17) (Bunlar), “Rabbimiz, biz iman ettik. Bizim günahlarımızı bağışla. Bizi ateş azabından koru” diyenler, sabredenler, doğru olanlar, huzurunda gönülden boyun büküp divan duranlar, Allah yolunda harcayanlar ve seherlerde (Allah’tan) bağışlanma dileyenlerdir. |
Abdulbaki Gölpınarlı | : | Onlar öyle kişilerdir ki Rabbimiz derler, inandık, suçlarımızı yarlıga ve bizi koru ateşin azâbından. |
Adem Uğur | : | (Bu nimetler) "Ey Rabbimiz! İman ettik; bizim günahlarımızı bağışla, bizi ateş azabından koru!" diyen; |
Ahmed Hulusi | : | Onlar şöyle derler: "Rabbimiz, biz kesinlikle iman ettik. Artık bizim suçlarımızı bağışla ve bizi yanmaktan koru!" |
Ahmet Tekin | : | Allah’ın kulları:
'Ey Rabbimiz, biz iman ettik. Bizim günahlarımızı bağışla. Bizi Cehennem azabından koru.' diyenlerdir. |
Ahmet Varol | : | Bunlar: 'Ey Rabbimiz! Biz iman ettik. Bizim günahlarımızı bağışla ve bizi ateşin azabından koru' diyenlerdir. |
Ali Bulaç | : | Onlar: "Rabbimiz şüphesiz biz iman ettik, artık bizim günahlarımızı bağışla ve bizi ateşin azabından koru" diyenler; |
Ali Fikri Yavuz | : | O takva sahipleri yalvararak: “- Ey Rabbimiz, biz iman ve itaat ettik, bizim günahlarımızı bağışla ve bizi cehennem azabından koru derler. |
Bekir Sadak | : | (16-17) Onlar ki, «Rabbimiz! Biz suphesiz inandik, bunun icin gunahlarimizi bize bagisla ve bizi atesin azabindan koru» diyen, sabreden, dogru olan, gonulden kulluk eden, hayra sarfeden ve seher vakitlerinde bagislanma dileyenlerdir. |
Celal Yıldırım | : | (16-17) «Ey Rabbimiz ! Şüphesiz ki biz imân ettik; artık günahlarımızı bağışla ve bizi Cehennem ateşinin azabından koru» diyenler: Sabredenler, doğru olanlar, itaat edip baş eğenler, boyun bükenler, (mallarını Allah yolunda) harcayanlar ve seher vakitlerinde istiğfar edenlerdir. |
Diyanet İşleri (eski) | : | (16-17) Onlar ki, 'Rabbimiz! Biz şüphesiz inandık, bunun için günahlarımızı bize bağışla ve bizi ateşin azabından koru' diyen, sabreden, doğru olan, gönülden kulluk eden, hayra sarfeden ve seher vakitlerinde bağışlanma dileyenlerdir. |
Diyanet Vakfi | : | (Bu nimetler) «Ey Rabbimiz! İman ettik; bizim günahlarımızı bağışla, bizi ateş azabından koru!» diyen; |
Edip Yüksel | : | Onlar ki: 'Rabbimiz, biz inandık, günahlarımızı bağışla ve bizi cehennem azabından koru,' derler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | : | Onları ki ya rabbena derler: inandık iman getirdik artık bizim suçlarımızı bağışla ve o ateş azabından koru bizleri |
Elmalılı (sadeleştirilmiş) | : | Onlar ki: «Rabbimiz, inandık iman getirdik; artık bizim suçlarımızı bağışla ve bizleri o ateş azabından koru!» derler. |
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) | : | Onlar ki, «Ey Rabbimiz! Biz inandık, iman getirdik, artık bizim suçlarımızı bağışla ve bizi ateş azabından koru!» derler. |
Fizilal-il Kuran | : | Bu kimseler 'Ey Rabbimiz, inandık, günahlarımızı affeyle, bizleri Cehennem ateşinin azabından koru' derler. |
Gültekin Onan | : | Onlar: "Rabbimiz şüphesiz biz inandık, artık bizim günahlarımızı bağışla ve bizi ateşin azabından koru" diyenler; |
Hasan Basri Çantay | : | (16-17) (O takvaaya erenler): «Ey Rabbimiz, biz îman etdik. Artık bizim günâhlarımızı yarlığa ve bizi o ateşin azabından koru» diyenler, sabredenler, (imanlarında) gerçek olanlar, (Allaha) itaatle boyun eğenler, infaak edenler, seharlarda Allahdan mağfiret isteyenlerdir. |
Hayrat Neşriyat | : | Onlar ki: 'Rabbimiz! Muhakkak ki biz îmân ettik; artık günahlarımızı bize bağışla ve bizi o ateşin azâbından muhâfaza eyle!' derler. |
İbni Kesir | : | Onlar ki: Ey Rabbımız; biz gerçekten iman ettik, artık günahlarımızı bize bağışla ve o ateş azabından bizleri koru diyenler, |
Muhammed Esed | : | "Ey Rabbimiz! (Sana) inanıyoruz, bizi affet, günahlarımızı bağışla ve bizi ateşin azabından emin kıl" diyenlerin: |
Ömer Nasuhi Bilmen | : | Onlar ki, «Ey Rabbimiz! Biz muhakkak imân ettik, artık bizim günahları mağfiret buyur ve bizleri o ateş azabından koru,» derler. |
Ömer Öngüt | : | (O takvâ sahipleri): “Ey Rabbimiz! Biz şüphesiz ki inandık, günahlarımızı bağışla ve bizi ateş azabından koru!” derler. |
Şaban Piriş | : | Onlar: -Rabbimiz, biz, kesin olarak iman ettik. Bizim günahlarımızı bağışla ve bizi ateşin azabından koru, diyenlerdir. |
Suat Yıldırım | : | O müttakiler: "Ey bizim kerim Rabbimiz, biz iman ettik, günahlarımızı bağışla ve bizi cehennem azabından koru!" diye yalvarırlar. |
Süleyman Ateş | : | "Rabbimiz, biz inandık, bizim günâhlarımızı bağışla, bizi ateş azâbından koru!" diyenleri, |
Tefhim-ul Kuran | : | Ki onlar: «Rabbimiz şüphesiz biz iman ettik, artık bizim günahlarımızı bağışla ve bizi ateşin azabından koru» diyenler; |
Ümit Şimşek | : | O takvâ sahipleri, 'Ey Rabbimiz,' derler. 'Biz kuşkusuz bir şekilde iman ettik. Sen de bizim günahlarımızı bağışla, bizi ateş azabından koru.' |
Yaşar Nuri Öztürk | : | Kullar ki şöyle derler: "Ey Rabbimiz, kuşkusuz olarak sana inandık. Bağışla günahlarımızı, ateş azabından koru bizi." |