فَأَخَذْنَاهُ وَجُنُودَهُ فَنَبَذْنَاهُمْ فِي الْيَمِّ وَهُوَ مُلِيمٌ
Fe ehaznâhu ve cunûdehu fe nebeznâhum fîl yemmi ve huve mulîm(mulîmun).
1. | fe | : böylece, bunun üzerine, sonunda |
2. | ehaznâ-hu | : biz onu yakaladık |
3. | ve cunûde-hu | : ve onun orduları |
4. | fe | : böylece, bunun üzerine, sonunda |
5. | nebeznâ-hum | : onları attık |
6. | fî el yemmi | : denize, denizin içine |
7. | ve huve | : ve o |
8. | mulîmun | : kınanmış olan |
İmam İskender Ali Mihr | : | Sonunda onu ve ordularını yakaladık ve böylece onları kınanmış olarak denize attık. |
Diyanet İşleri | : | Bunun üzerine biz de kendisini ve ordularını yakalayıp denize attık. O ise (pişman olmuş), kendini kınıyordu. |
Abdulbaki Gölpınarlı | : | Derken onu ve ordusunu helâk etmiş, onları denize atıvermiştik de o kendisini kınayıp durmadaydı. |
Adem Uğur | : | Nihayet onu da ordularını da yakalayıp denize attık, bu sırada kendini kınayıp duruyordu. |
Ahmed Hulusi | : | Bunun üzerine onu ve ordusunu yakaladık da onları denize attık. . . O pişmanlıkla kendi kendini yeriyordu! |
Ahmet Tekin | : | Onu, Allah’a âsî olan ilâhî kuralları tanımayan askerî erkânını ve ordularını da tutup denize attık. O pişmanlık duyarak kendisini kınayıp duruyordu. |
Ahmet Varol | : | Biz de onu ve askerlerini yakalayıp denize attık ki o (bu sırada kendi kendini) kınamaktaydı. [3] |
Ali Bulaç | : | Bunun üzerine, Biz onu ve ordularını yakalayıp denize attık; (ki o,) 'kınanacak işler yapıyordu.' |
Ali Fikri Yavuz | : | Bunun üzerine tuttuk kendisini ve ordularını denize attık. Öyle ki, küfür ve inad üzere bulunuyordu. |
Bekir Sadak | : | Sonunda onu ve ordularini yakalayip denize attik. O, kinanmayi haketmisti. |
Celal Yıldırım | : | Bu sebeple onu da, ordusunu da yakalayıp (deniz) dalgaları arasına fırlattık ki (o sırada) kendini kınıyordu. |
Diyanet İşleri (eski) | : | Sonunda onu ve ordularını yakalayıp denize attık. O, kınanmayı haketmişti. |
Diyanet Vakfi | : | Nihayet onu da ordularını da yakalayıp denize attık, bu sırada kendini kınayıp duruyordu. |
Edip Yüksel | : | Onu ve askerlerini yakalayıp denize attık. Bu sonucu haketmişti. |
Elmalılı Hamdi Yazır | : | Onun üzerine biz de tuttuk kendisini ve ordularını deryaya fırlatıverdik, namerdlik ederken o leîm. |
Elmalılı (sadeleştirilmiş) | : | Bunun üzerine Biz de tuttuk kendisini ve ordularını denize fırlatıverdik o alçak namertlik ederken. |
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) | : | Nihayet biz onu ve ordularını yakalayıp hepsini denize attık. Firavun ise o sırada (inadından dolayı pişmanlık duyarak) kendi kendini kınıyordu. |
Fizilal-il Kuran | : | Sonunda onu ve ordularını yakalayıp denize attık. O, kınanmayı haketmişti. |
Gültekin Onan | : | Bunun üzerine, biz onu ve ordularını yakalayıp denize attık; (ki o,), 'kınanacak işler yapıyordu'. |
Hasan Basri Çantay | : | Nihayet onu da, ordularını da yakalayıb denize atdık ki o, (bu sırada kendi kendini) kınayıcı idi. |
Hayrat Neşriyat | : | Bunun üzerine (biz de) onu ve ordusunu, kendisi kınanacak bir kimse olarak yakalayıp hepsini denize atıverdik. |
İbni Kesir | : | Sonunda onu da, ordularını da yakalayıp denize attık. O, kınanacak işler yapıp durmaktaydı. |
Muhammed Esed | : | ve Biz onu ve adamlarını yakalayıp hepsini denize atmıştık, (bütün bu olup bitenler için) suçlanması gereken, (Firavun'dan başkası değildi,) yalnız o idi (tek suçlu). |
Ömer Nasuhi Bilmen | : | Artık O'nu da, ordularını da yakaladık, hemen onları denize atıverdik. Ve o, levm edilecek şeyleri yaparken (öyle bir felakete uğramış oldu). |
Ömer Öngüt | : | Biz de onu ve ordusunu tutup denize attık. Bu sırada o, kendisini kınayıp duruyordu. |
Şaban Piriş | : | Biz de onu ve askerlerini yakalamış ve denize atmıştık. O pişman olmuştu. |
Suat Yıldırım | : | Biz de hem onu, hem ordularını yakalayıp denizin dibine geçiriverdik. Boğulurken, pişmanlıkla kendi kendini kınıyordu. |
Süleyman Ateş | : | Biz de onu ve askerlerini yakaladık, onları denize attık. (O boğulurken pişmanlıkla) Kendi kendini kınıyordu. |
Tefhim-ul Kuran | : | Bunun üzerine, biz onu ve ordularını yakalayıp denize attık; (ki o,) 'kınanacak işler yapıp durmaktaydı'. |
Ümit Şimşek | : | Biz de hem onu, hem ordusunu yakalayıp denize attık ki, o sırada o kendi kendisini suçluyordu. |
Yaşar Nuri Öztürk | : | Bunun üzerine, onu da ordusunu da yakalayıp suyun ortasına fırlattık. Kendi kendini kınayıp duruyordu. |
Zariyat Suresi -Dosya:51-Zariyat.pdf. Zariyat Suresi/1-23. Zariyat Suresi/24-46. Zariyat Suresi/47-60. Zariyat Suresi/Albanian. Zariyat Suresi/Azerice | |
---|---|
51/1 - 51/2 - 51/3 - 51/4 - 51/5 - 51/6 - 51/7 - 51/8 - 51/9 - 51/10 - 51/11 - 51/12 - 51/13 - 51/14 - 51/15 - 51/16 - 51/17 - 51/18 - 51/19 - 51/20 - 51/21 - 51/22 - 51/23 - 51/24 - 51/25 - 51/26 - 51/27 - 51/28 - 51/29 - 51/30 - 51/31 - 51/32 - 51/33 - 51/34 - 51/35 - 51/36 - 51/37 - 51/38 - 51/39 - 51/40 - 51/41 - 51/42 - 51/43 - 51/44 - 51/45 - 51/46 - 51/47 - 51/48 - 51/49 - 51/50 - 51/51 - 51/52 - 51/53 - 51/54 - 51/55 - 51/56 - 51/57 - 51/58 - 51/59 - 51/60 | |
HDKD/Zariyat. KHMK/Zariyat Ayet Ayet KK -Ayet Ayet Kur'an-ı Kerim Sureleri |