Tecrî bi a’yuninâ, cezâen li men kâne kufir(kufire).
1. | tecrî | : akıp gitmekteydi |
2. | bi a'yuni-nâ | : gözlerimiz önünde |
3. | cezâen | : karşılık olarak, mükâfat olarak |
4. | li men | : o kimse |
5. | kâne | : oldu, idi |
6. | kufire | : inkâr edildi |
Diyanet İşleri | : | Gemi, inkâr edilen kimseye (Nuh’a) bir mükâfat olarak gözetimimiz altında yüzüyordu. |
Abdulbaki Gölpınarlı | : | Gözümüzün önünde akıp giderdi; bir mükâfattı nankörlük görene. |
Adem Uğur | : | İnkâr edilmiş olana (Nuh'a) bir mükâfat olmak üzere gemi, gözlerimizin önünde akıp gidiyordu. |
Ahmed Hulusi | : | (Tekne) gözetimimizde akıp gidiyordu. Nankörlük edilene (Nuh'a) bir ceza olmak üzere! |
Ahmet Tekin | : | İnkâr edilen, nankörlük edilen Nûh’a bir mükâfat olmak üzere, gemiler gözlerimizin önünde, himayemizde akıp gidiyordu. |
Ahmet Varol | : | O (gemi) inkar edilen kişiye bir mükafat olarak gözlerimizin önünde akıp gidiyordu. |
Ali Bulaç | : | Gözlerimiz önünde akıp gitmekteydi. (Kendisi ve getirdikleri) İnkâr edilmiş/nankörlük edilmiş olan (Nuh)a bir mükafaat olmak üzere. |
Ali Fikri Yavuz | : | Öyle ki, muhafazamız altında akıb gidiyordu. Bunu, (peygamberlik nimeti) inkâr edilen Nuh’a, bir mükâfat olarak yaptık. |
Bekir Sadak | : | (13-14) Onu, tahtadan yapilmis, mihla cakilmis bir gemiye bindirdik; inkar edilmis olan Nuh'a mukafat olarak verdigimiz gemi nezaretimiz altinda yuzuyordu. |
Celal Yıldırım | : | Nankörlük ve inkâr edilen kimseye (Nuh'a) bir mükâfat olmak üzere gemi, gözetim ve denetimimiz altında yüzüp yol alıyordu. |
Diyanet İşleri (eski) | : | (13-14) Onu, tahtadan yapılmış, mıhla çakılmış bir gemiye bindirdik; inkar edilmiş olan Nuh'a mükafat olarak verdiğimiz gemi nezaretimiz altında yüzüyordu. |
Diyanet Vakfi | : | İnkâr edilmiş olana (Nuh'a) bir mükâfat olmak üzere gemi, gözlerimizin önünde akıp gidiyordu. |
Edip Yüksel | : | Reddedilmiş olan kişiye bir ödül olarak gözetimimiz altında akıp gidiyordu. |
Elmalılı Hamdi Yazır | : | Nezaretimizle giderdi o nankörlük edilen zata bir mükâfat olarak |
Elmalılı (sadeleştirilmiş) | : | gözetimimiz altında yürüyüp yol alıyordu, inkar ve nankörlüğe uğramış kimseye mükafat olmak üzere. |
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) | : | Nankörlük edilen (kulumuz)a bir mükafat olmak üzere (gemi), gözlerimizin önünde akıp gidiyordu. |
Fizilal-il Kuran | : | Mesajı inkar edilen kulumuza ödül olarak bu gemi gözetimimiz altında yüzüyordu. |
Gültekin Onan | : | Gözlerimiz önünde akıp gitmekteydi. (Kendisi ve getirdikleri) küfredilmiş olan (Nuh)'a bir mükafaat olmak üzere. |
Hasan Basri Çantay | : | ki (o gemi; hakkında) nankörlük edilmiş bulunan (o zât) e bir mükâfat olmak üzere, bizim gözlerimiz önünde akıb gidiyordu. |
Hayrat Neşriyat | : | (O gemi) bizim nezâretimizde akıp gidiyordu. İnkâr edilmiş olan (Nûh)’a bir mükâfât olarak (böyle yaptık). |
İbni Kesir | : | Küfredilmiş olana mükafat olmak üzere Bizim gözetimimizle yüzüyordu. |
Muhammed Esed | : | ve (gemi), gözlerimizin önünde akıp gitti. (Bu,) nankörce reddedilmiş olan o (Nuh) için bir ödüldü. |
Ömer Nasuhi Bilmen | : | (13-14) Ve O'nu (Nûh'u) levhaları ve kenetleri bulunan şey üzerine yükledik. (O gemi) Bizim nezaretimiz altında akıp gidiyordu. O tekzîp edilmiş olana (Nûh aleyhisselâm'a) bir mükâfaat olarak. |
Ömer Öngüt | : | İnkâr edilen (Nuh'a) bir mükâfat olmak üzere gemi, nezaretimiz altında akıp gidiyordu. |
Şaban Piriş | : | Gözlerimizin önünde akıp gitti. İnkar edilen (Nuh’a) bir ödül olarak. |
Suat Yıldırım | : | O kadri bilinmemiş değerli insana, bir mükâfat olarak gemi, Bizim inayetimiz altında akıp gidiyordu. |
Süleyman Ateş | : | (Kendisine karşı) Nankörlük edilen (kulumuz)a (bizden) bir mükâfât olmak üzere (gemi), gözlerimizin önünde akıp gidiyordu. |
Tefhim-ul Kuran | : | Gözlerimiz önünde akıp gitmekteydi. (Kendisine ve getirdiklerine karşı) Küfredilip nankörlük edilmiş olan (Nuh)'a bir mükafat olmak üzere. |
Ümit Şimşek | : | İnkârla karşılaşmış kulumuza ödül olarak, gözetimimiz altında gemi akıp gidiyordu. |
Yaşar Nuri Öztürk | : | Akıp gidiyordu gözlerimizin önünde, bir ödül olarak nankörlüğe uğratılan kişi için. |