فَتَوَلَّ عَنْهُمْ يَوْمَ يَدْعُ الدَّاعِ إِلَى شَيْءٍ نُّكُرٍ
Fe tevelle anhum, yevme yed’ud dâi ilâ şey’in nukur(nukurin).
1. | fe | : o zaman, artık |
2. | tevelle | : yüz çevir |
3. | an-hum | : onlardan |
4. | yevme | : o gün |
5. | yed'u | : çağıracak |
6. | ed dâi | : çağırıcı, davetçi |
7. | ilâ şey'in | : bir şeye |
8. | nukurin | : korkunç dehşetli, çok korkunç |
İmam İskender Ali Mihr | : | Artık onlardan yüz çevir. O gün davetçi, (onları) korkunç dehşetli bir şeye çağıracak. |
Abdulbaki Gölpınarlı | : | Artık yüz çevir onlardan; o gün çağıran, hoşlanılmayan birşeye çağırır. |
Abdullah Parlıyan | : | Sen yine onlardan uzak dur. O davet edici İsrafil'in görünmemiş, tanınmamış bir şeye davet edeceği gün. |
Adem Uğur | : | Çağıranın görülmemiş bir şeye çağırdığı gün, sen de onlardan yüz çevir. |
Ahmed Hulusi | : | O hâlde onlardan yüz çevir! O çağırıcının çok dehşetli, korkunç olaya çağırdığı süreçte. . . |
Ahmet Tekin | : | Sûr’a üfürerek davet eden İsrâfil’in, görülmedik müthiş bir şeye davet ettiği gün, sen de onlardan uzak dur. |
Ahmet Varol | : | O halde onlardan yüz çevir. O çağırıcının tanınmamış bir şeye çağıracağı gün: |
Ali Bulaç | : | Öyleyse sen onlardan yüz çevir. O çağırıcının 'ne tanınmış, ne görülmüş' bir şeye çağıracağı gün... |
Ali Fikri Yavuz | : | O halde (Ey Rasûlüm) onlardan yüz çevir. O çağırıcı İsrâfil’in görülmemiş dehşetli bir şeye (müminleri cennete, kâfirleri cehenneme) davet edeceği gün; |
Bayraktar Bayraklı | : | Öyleyse onlardan yüz çevir. Çağrıcının hoşlanılmayan bir şeye çağıracağı günü bekle! |
Bekir Sadak | : | Oyleyse onlardan yuz cevir; cagiran, gorulmemis ve taninmamis bir seye cagirdigi gun. |
Celal Yıldırım | : | Onlardan yüzçevir. O gün çağrıcı, bilinmedik (korkunç) bir şeyle çağırır. |
Cemal Külünkoğlu | : | O halde davetçinin (İsrafil'in) benzeri görülmemiş bir şeye (yeniden dirilmeye) çağırdığı gün (dünyada senden uzak durdukları gibi) sen de onlardan uzak dur! |
Diyanet İşleri (eski) | : | Öyleyse onlardan yüz çevir; çağıran, görülmemiş ve tanınmamış bir şeye çağırdığı gün; |
Diyanet Vakfi | : | Çağıranın görülmemiş bir şeye çağırdığı gün, sen de onlardan yüz çevir. |
Edip Yüksel | : | Onlara aldırma; çağırıcının, görülmemiş ve tanınmamış bir şeye çağıracağı gün, |
Elmalılı Hamdi Yazır | : | Sen de onlardan yüz çevir, o gün ki çağırıcı görülmedik müdhiş bir şey'e çağırır |
Elmalılı (sadeleştirilmiş) | : | Sen de onlardan yüz çevir ki, o gün çağırıcı görülmedik korkunç bir şeye çağırır. |
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) | : | Sen de onlardan yüz çevir ki, o gün çağırıcı, görülmedik müthiş bir şeye çağırır. |
Fizilal-il Kuran | : | Sen de yüz çevir onlara. Görevli melek, o gün onları benzeri yaşanmamış olaya çağırdığında; |
Gültekin Onan | : | Öyleyse sen onlardan yüz çevir. O çağırıcının benzeri görülmedik (nükür) bir şeye çağıracağı gün... |
Hasan Basri Çantay | : | O halde (habîbim) onlardan yüz çevir. O da'vet edici nin (misli) görülmemiş, tanıtmamış bir şey'e da'vet edeceği gün. |
Hayrat Neşriyat | : | Öyle ise onlardan yüz çevir! O gün ki, o da'vetçi (İsrâfîl, onları nefislerce)kendisinden nefret edilen (ihtimâl verilmeyen ve inkâr edilen) bir şeye (hesab yerine) çağırır. |
İbni Kesir | : | Öyleyse yüz çevir onlardan. O çağıranın, görülmemiş ve tanınmamış bir şeye çağırdığı gün. |
Kadri Çelik | : | Öyleyse sen onlardan yüz çevir; çağıranın görülmemiş bir şeye (hesaba) çağırdığı günü (an)! |
Muhammed Esed | : | sen (yine) onlardan uzak dur. Çağrı Sesinin, (insanı) aklın tasavvur edemeyeceği bir şeye çağıracağı Gün, |
Ömer Nasuhi Bilmen | : | Artık sen onlardan yüz çevir. O gün ki dâvetci bir korkunç, nâhoş bir şeye dâvet eder. |
Ömer Öngüt | : | O halde sen de onlardan yüz çevir. O çağırıcının, görülmemiş ve tanınmamış bir şeye çağırdığı gün; |
Şaban Piriş | : | Onlardan yüz çevir. O gün çağırıcı onları hoşlanmadıkları bir şeye çağırır. |
Suat Yıldırım | : | Sen de şimdi onları kendi hallerine terk et. Gün gelir bir münâdî, hiç de hoşa gitmeyen, insanın görür görmez kaçacağı bir yere çağırır. |
Süleyman Ateş | : | Öyleyse sen de onlardan yüz çevir; o çağırıcının görülmemiş, tanınmamış bir şeye çağıracağı gün, |
Tefhim-ul Kuran | : | Öyleyse sen onlardan yüz çevir; o çağrıcının 'ne tanınmış, ne görülmüş' bir şeye çağıracağı gün. |
Ümit Şimşek | : | Sen onlardan yüz çevir. Gün gelir, davetçi onları görülmedik birşeye çağırır. |
Yaşar Nuri Öztürk | : | O halde yüz çevir onlardan sen de; o çağırıcının alışılmadık/ürpertirci şeye çağırdığı günde, |