Yenişehir Wiki
Register
Advertisement
Naziat Suresi/27-42-Naziat Suresi/Elmalılı/27-42 Abese Suresi/1-42 Tekvir Suresi/1-29-Tekvir Suresi/Elmalılı/1-29
Önemli!!! düzenlenen sayfalar ayn harfli fasılalara kadar yapılması gerekmektedir.Portal:Ku'an - Elmalı Tefsiri (Orjinal) PDF - Hak Dini Kur'an Dili
Disambig Bakınız: AbeseSuresi, AbeseSuresi/MEALAbeseSuresi/VİDEO, AbeseSuresi/TEFSİR, AbeseSuresi/TEZHİB, AbeseSuresi/HAT, AbeseSuresi/FAZİLETİ, AbeseSuresi/HİKMETLERİ, AbeseSuresi/, AbeseSuresi/KERAMETLERİ, AbeseSuresi/AUDİO, AbeseSuresi/HADİSLER, AbeseSuresi/NAKİLLER, AbeseSuresi/EL YAZMALARI, AbeseSuresi/VP
Ayet No
Ayet Metni
Elmalı Meali (Orijinali)
İngilizce Meali (M. Pickthall )
عَبَسَ وَتَوَلَّىٰ
Ekşidi ve döndü
(Peygamber) Yüzünü ekşitti ve döndü.
He frowned and turned away
Çünkü ona a'mâ geldi
Kendisine âmâ geldi, diye.
Because the blind man came unto him.
وَمَا يُدْرِيكَ لَعَلَّهُ يَزَّكَّىٰ
Ne bilirsin o belki temizlenecek
Ne bilirsin, belki o temizlenecek?
What could inform thee but that he might grow (in grace)
أَوْ يَذَّكَّرُ فَتَنْفَعَهُ الذِّكْرَىٰ
Veya öğüt belliyecek de o öğüt kendine fâide verecek
Veya öğüt belleyecek de öğüt ona fayda verecek.
Or take heed and so the reminder might avail him?
أَمَّا مَنِ اسْتَغْنَىٰ
Amma istiğnâ edene gelince
Ama buna ihtiyaç hissetmeyene gelince,
As for him who thinketh himself independent,
فَأَنْتَ لَهُ تَصَدَّىٰ
Sen onun sadâsına özeniyorsun
Sen ona yöneliyorsun.
Unto him thou payest regard.
وَمَا عَلَيْكَ أَلَّا يَزَّكَّىٰ
Onun temizlenmemesinden sana ne?
Onun temizlenmemesinden sana ne?
Yet it is not thy concern if hegrow not (in grace).
وَأَمَّا مَنْ جَاءَكَ يَسْعَىٰ
Ve amma sana can atarak gelen
Ama sana can atarak gelen,
But as for him who cometh unto thee with earnest purpose
وَهُوَ يَخْشَىٰ
Haşyet duyarak gelmişken
Allah'tan korkarak gelmişken,
And hath fear,
فَأَنْتَ عَنْهُ تَلَهَّىٰ
Sen ondan tegafül ediyorsun
Sen onunla ilgilenmiyorsun.
From him thou art distracted.
كَلَّا إِنَّهَا تَذْكِرَةٌ
Hayır hayır zinhar, çünkü o bir tezkiredir
Hayır hayır, sakın. Çünkü o Kur'ân bir öğüttür.
Nay, but verily it is an Admonishment,
فَمَنْ شَاءَ ذَكَرَهُ
İmdi onu dileyen tezekkür etsin
Artık dileyen onu düşünür.
So let whosoever will pay heed to it,
فِي صُحُفٍ مُكَرَّمَةٍ
Tekrim edilir
O, değerli sahifelerdedir.
On honoured leaves
مَرْفُوعَةٍ مُطَهَّرَةٍ
Yüksek tutulur mutahher sahîfelerde
Yüksek tutulan tertemiz sahifelerde.
Exalted, purified,
بِأَيْدِي سَفَرَةٍ
Kiramı berabere
Yazıcıların ellerindedir,
(Set down) by scribes
كِرَامٍ بَرَرَةٍ
Sefere ellerinde
Değerli, iyi yazıcıların.
Noble and righteous.
قُتِلَ الْإِنْسَانُ مَا أَكْفَرَهُ
O kahrolası insan ne nankör şey
O kahrolası insan, ne nankör şey.
Man is (self) destroyed: how ungrateful!
مِنْ أَيِّ شَيْءٍ خَلَقَهُ
O yaratan onu hangi şeyden yarattı?
O yaratan onu hangi şeyden yarattı?
From what thing doth He create him?
مِنْ نُطْفَةٍ خَلَقَهُ فَقَدَّرَهُ
Bir nutfeden, yarattı da onu biçimine koydu
Bir damla sudan, onu yarattı da biçime koydu.
From a drop of seed. He createth him and proportioneth him,
ثُمَّ السَّبِيلَ يَسَّرَهُ
Sonra ona yolunu kolaylattı
Sonra ona yolunu kolaylaştırdı.
Then maketh the way easy for him,
ثُمَّ أَمَاتَهُ فَأَقْبَرَهُ
Sonra onu öldürdü de kabre gömdürdü
Sonra onu öldürdü de kabre koydurdu.
Then causeth him to die, and burieth him;
ثُمَّ إِذَا شَاءَ أَنْشَرَهُ
Sonra dilediği vakıt ona nüşur verecek
Sonra dilediği vakit onu tekrar diriltir.
Then, when He will, He bringeth him again to life.
كَلَّا لَمَّا يَقْضِ مَا أَمَرَهُ
Hayır hayır, doğrusu o hiç onun emrini tam eda etmedi
Hayır hayır, doğrusu o, hiç Allah'ın emrini tam yerine getirmedi,
Nay, but (man) hath not done what He commanded him.
فَلْيَنْظُرِ الْإِنْسَانُ إِلَىٰ طَعَامِهِ
Bir de insan taamına baksın
Bir de o insan yiyeceğine baksın.
Let man consider his food:
أَنَّا صَبَبْنَا الْمَاءَ صَبًّا
Biz o suyu bir döküş dökmekteyiz
Biz o suyu bol bol döktük.
How We pour water in showers
ثُمَّ شَقَقْنَا الْأَرْضَ شَقًّا
Sonra o Arzı bir yarış yarmaktayız
Sonra toprağı nasıl da yardık.
Then split the earth in clefts
فَأَنْبَتْنَا فِيهَا حَبًّا
Bu suretle orada ekinler bitirdik.
And cause the grain to grow therein
وَعِنَبًا وَقَضْبًا
And grapes and green fodder
وَزَيْتُونًا وَنَخْلًا
And olive trees and palm trees
وَحَدَائِقَ غُلْبًا
İri ve sık ağaçlı bahçeler,
And garden closes of thick foliage
وَفَاكِهَةً وَأَبًّا
Meyveler, çayırlar neler yetiştirmekteyiz
Meyveler, çayırlar bitirdik.
And fruits and grasses:
مَتَاعًا لَكُمْ وَلِأَنْعَامِكُمْ
Provision for you and your cattle.
فَإِذَا جَاءَتِ الصَّاخَّةُ
Amma geldiği vakıt o Sahha (o sayhasını dinletecek belâ)
Kulakları sağır eden o gürültü geldiğinde,
But when the Shout cometh
يَوْمَ يَفِرُّ الْمَرْءُ مِنْ أَخِيهِ
O kaçacağı gün kişinin kardeşinden
O gün kişi kaçar, kardeşinden...
On the day when a man fleeth from his brother
وَأُمِّهِ وَأَبِيهِ
And his mother and his father
وَصَاحِبَتِهِ وَبَنِيهِ
Ve refîkasından ve oğullarından
And his wife and his children,
لِكُلِّ امْرِئٍ مِنْهُمْ يَوْمَئِذٍ شَأْنٌ يُغْنِيهِ
Onlardan her kişinin bir şe'ni vardır o gün başından aşar
Onlardan her birinin o gün başından aşan işi vardır.
Every man that day will have concern enough to make him heedless (of others).
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ مُسْفِرَةٌ
Yüzler vardır o gün ışılar
Yüzler var ki, o gün parıl parıl,
On that day faces will be bright as dawn,
ضَاحِكَةٌ مُسْتَبْشِرَةٌ
Güler sevinir
Güler, sevinir.
Laughing, rejoicing at good news;
وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ عَلَيْهَا غَبَرَةٌ
Yüzler de vardır o gün üzerinde tortoz
Yüzler de var ki, o gün tozlanmış,
And other faces, on that day, with dust upon them,
تَرْهَقُهَا قَتَرَةٌ
Sarar onu bir kara
Veiled in darkness,
أُولَٰئِكَ هُمُ الْكَفَرَةُ الْفَجَرَةُ
İşte onlar o keferei fecere
İşte onlardır kâfirler, haktan sapanlar.
Those are the disbelievers, the wicked.
Yenişehir..

Şablon:Sadeleştirilmiş ET


Advertisement