- Adalet/Sözler
- Adalet/Vecizeler
- Adalet/Latince sözler
Adalet, hakkın gözetilmesi ve yerine getirilmesi anlamına gelir. Haklı ile haksızın ayırt edilmesi adaletle sağlanır.
Kavramsal anlamı[]
Adalet kavramı temel olarak hukuk kurallarına uygunluğu içerir. İnsanların toplum içindeki davranışlarıyla ilgili olduğundan ahlak ve din kurallarıyla da ilişkilidir ve tarih boyunca tartışmalı bir alan olmuştur.
Düşünürler eski çağlardan beri adalet kavramıyla ilgilenmişlerdir. Kutsal kitapların hepsinde adalete ve adil olmaya ilişkin bölümler bulunur.
Platon ve adalet[]
Eski Yunan düşünür Platon (Eflatun)’a göre adalet en yüce erdemlerden biri, insanın ve devletin temel davranış kuralıdır.
Aristoteles ve adalet[]
Aristoteles’in hareket noktasını ise eşitlik kavramı oluşturur. Ona göre, herkese eşit davranmak adalet için yeterli değildir. Bir hukuk düzeni güçsüzleri koruduğu ölçüde adaletli olabilir. Örneğin, günümüzde kişinin tükettiği herhangi bir maldan alınan katma değer vergisi adil bir vergi değildir. Çünkü kişinin gelir düzeyini dikkate almaz. Buna karşılık, kişinin geliri üzerinden alınan ve gelir düzeyi yükseldikçe vergi oranının da arttığı gelir vergisi daha adil bir uygulamadır.
Aydınlanma çağı ve adalet[]
18. yüzyılda Aydınlanma Çağı düşünürleri adalet kavramını daha dar biçimde tanımladılar. Onlara göre hukuka ve hukuksal eşitliğe uygunluk adalet için yeterlidir. Ne var ki, hukuk düzeni her zaman adil olmayabilir. Çünkü hukuk yasaların her durumda aynı biçimde uygulanmasını gerektirir. Oysa yargıç herhangi bir olayda yasayı uygularken, durumun özelliklerini de göz önünde bulundurmak zorundadır. Böylece genel bir nitelik taşıyan yasanın eksik yanları uygulamada giderilebilir ve adalete daha çok yaklaşılabilir.
Allahü teâlâ, âyet-i kerîmelerde meâlen buyurdu ki:[]
- Ey îmân edenler! Bir millete olan öfkeniz, sizi adâletten alıkoymasın. Âdil olunuz! (Mâide sûresi: 8)
- Muhakkak ki Allahü teâlâ adâleti, ihsânı (iyilik yapmayı) ve akrabâya muhtac oldukları şeyleri vermeyi emreder... (Nahl sûresi: 90)
- Bir saat adâlet ile idârecilik yapmak, altmış sene nâfile ibâdet yapmaktan daha iyidir. (Hadîs-i şerîf-İslâm Ahlâkı)
- Adâlet mülkün temelidir. (Hazret-i Ömer)
Adalet üç kısımdır:[]
a) Allahü teâlâya kulluk etmek. Bunda sâhibinin hakkını gözetmek vardır. Her insanın yaradanına karşı borçlu olduğu bu kulluk vazîfesini yerine getirmesi vâcibdir.
b) İnsanların hakkını gözetmek.
c) Vefât eden geçmişlerin hakkını gözetmek yâni onların borçlarını ödemek ve vasiyetlerini yerine getirmek. (Kınalızâde Ali Efendi)
SOSYAL ADÂLET[]
Sosyal adâlet, millî gelirin en uygun şekilde taksîmini sağlar. İstismârı, sömürücülüğü ortadan kaldırır. Sermâyenin çok küçük ve belirli bir zümre elinde toplanmasını önler. Herkese kendi ölçüsünde hayât hakkı verir. Sınıf ve zümreleri arasında düşmanlık bulunmayan bir topluluk meydana getirir. Böyle bir toplulukta vatandaşlar, hâl ve istikbâl (şimdiki durumu ve geleceği) bakımından kendilerini emniyette hissederler. (Abdülhakîm Arvâsî)
[ADÂLET]] Adalet kavramı[]
Düzenli ve dengeli davranma, her şeyin ve herkesin hakkını verme, haksızlıklardan uzaklaşarak orta yolu tutma, bir şeyi yerli yerine koyma, insaf ve eşitlik anlamında bir terimdir. Geniş kapsamlı bir kavram olan adâletin zıttı zulüm,* gadr* ve insafsızlıktır.
İslâm'da adâlet[]
Hukuk önünde herkese eşit davranmak, kültür, bilgi ve mevkî farklılıklarından dolayı insanlara başka başka davranmamak demektir. İslâm bu anlamda her ferdin ve her toplumun karşılıklı olarak işlerinde değişmez bir ölçü şeklinde yerini almış, istek ve heveslere yer vermemiş, sevgi ve nefretlere uymamış, akrabalık ve yakınlık bağlarına göre ayarlanmamış, zengin-fakir ayırımı gözetmemiş, kuvvetli ve zayıf farkını göz önüne almış bir adalet anlayışı getirmiştir. Bunun için İslâm, toplum içinde yaşayan bütün kesimlerin birliğini sağlayan prensipler koymuş, ümmetin güvenliğini garanti altına alan bir düzen kurmuştur.
Kur'anda adalet kavramı[]
"Ey iman edenler adaleti ayakta tutarak Allah için şahitlik* edenler olun. Kendinizin, ana ve babanızın aleyhinde bile olsa (şahitlik ettiğiniz kimseler) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. Adaleti yerine getirebilmek için hevâ ve hevesinize uymayın. Eğer eğri davranır veya yüz çevirirseniz, Allah yaptıklarınızdan haberdardır." (en-Nisa, 4/135).
Yeryüzündeki beşerî sistemlerin hiçbirisinin düşmanlara ve nefret edilen insanlara karşı, İslâm'ın kefil olduğu mutlak adaleti tekeffül edebilmesine imkân yoktur. İslâm, kendisine inananları bu konuda sadece Allah için hareket etmelerini, aralarındaki münasebetlerini Allah'ın rızasına uygun bir şekilde ayarlamalarını ve yine Allah için doğru şahitler olmasını emretmektedir. Bu esaslar bu dînin bütün insanlık için son din ve mükemmel bir nizam olduğunu, adaletinden, inanan ve inanmayan bütün insanların yararlanmasını tekeffül eden üstün bir hukuk ve yönetim biçimi olduğunu ifadeye yeterlidir. Bu adaleti gerçekleştirme görevi müslümanlara yüklenmiş bir görevdir. İslâm ümmeti bu ilahî emri yerine getirdiği dönemlerde yeryüzü adaletle dolup taşmıştır.
"...Allah insanlar arasında hüküm verdiğiniz zaman, adaletle hükmetmenizi emreder." (en-Nisâ, 4/58) İlâhî emrin hikmeti gayet açıktır.
"Ey iman edenler, Allah için şahitlik eden kimseler olunuz. Bir topluluğa karşı duyduğunuz kin sizi adaletten saptırmasın. Adil davranın, takvaya* yakışan budur. Allah'tan korkun, Allah yaptıklarınızdan haberdardır." (el-Mâide, 5/8).
İslâm'ın emrettiği adalet doğrultusunda kâinatın düzeninin ayakta durması tabiî bir hadisedir. Adalet mülk'ün temelidir. Adaletin olmadığı yerde zulüm hâkimdir. Allah ve onun koyduğu bütün hükümler zulmün her çeşidinden uzaktır. Allah'ın emirlerinin uygulandığı bir ortamda hiçbir kimseye zerre kadar zulüm yapılmaz. (bk. en-Nisa, 4/40). Bu Kur'an-ı Kerim'de sık sık tekrarlanan ayetlerle dile getirilmektedir:
"Allah, adaleti ve ihsanı* emreder. " (en-Nahl, 16/90).
"Allah size emanetleri* ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman, adaletle hükmetmenizi emreder." (en-Nisa, 4/58).
"Hükmettiğin zaman onlar arasında adaletle hükmet. Şüphesiz Allah adil davrananları sever." (el-Mâide, 5/42; ayrıca bk. el-Hucurât, 49/9).
Hadiste adalet kavramı[]
Hz. Peygamber (s.a.s.) de adalet ve adaletle hükmedenler hakkında birçok hadîs buyurmuşlardır:
"Hükmünde, yönetimi ve velâyeti altındakiler hakkında adîl davrananlar, Allah katında nurdan minberler üzerinde olacaklardır." (Müslim, İmâre, 18).
"Adil devlet başkanı ve idareciler mahşer yerinde Allah'ın yüce lûtfuna ve himâyesine mazhar olacakların öncüleridir." (Buhârî, Edep, 36).
Bu ayet ve hadîslerde yer alan adalet kavramı geniş anlamıyla ele alınıp hukuki, sosyal ve ahlâkî adaleti kapsamaktadır.
Adaletin İslâm toplumunda, yönetimde, muhakemelerde ve insanlar arası ilişkilerde tam anlamıyla uygulanması önemli bir hedeftir. İslâm devletinde uygulanan ekonomik prensiplere göre mülk Allah'ındır. Bu ölçü içinde sosyal adaletin sağlanması önemli bir denge unsurunun kurulması demektir. Müminlerin kardeş ilân edildiği, yığılan kişisel servetlerde fakir ve muhtaçların hak sahibi oldukları, İslâm'da adalet anlayışının tezâhürleridir.
Ayrıca kaza* işlerinde, muhakemelerde ve yönetimde Allah'ın indirdikleri ile hüküm vermek adaletin ta kendisidir. Bundan uzaklaşıldığı takdirde adaletin gerçekleşmeyeceği ifade edilmiş ve bunu uygulamayanların kâfir *, zalim * ve fâsık * oldukları ilân edilmiştir. (el-Mâide, 5/44, 45, 47) Bundan dolayı da Hz. Peygamber (s.a.s.):
"Kıyâmet gününde insanların Allah'u Teâlâ'ya en sevgili olanı ve Allah'a en yakın bulunanı adil devlet başkanıdır. " (Tirmizî, Ahkâm, 4) buyurmuşlardır.
Hz. Peygamber'in İslâm'ı tebliğ etmekle görevlendirildiği dönemin arefesinde Câhiliye devri Arapları boğaz boğaza, bıçak bıçağa gelmiş durumdaydılar. Adaletsizliğin, zulmün kol gezdiği bir dönemde İslâm gelmiş ve yepyeni bir toplum ortaya çıkmıştı. Zengin-fakir, efendi-köle ayırımının yapılmadığı, haktan asla ayrılmanın söz konusu olmadığı bir toplum oluşmuştu.
Bir gün Mahzumoğulları kabîlesine mensup eşraftan Fâtıma adında bir kadının hırsızlık yaptığı söylenerek Peygamberimiz (s.a.s.)'in huzuruna getirilmişti. Kadının 'elinin kesilmesi'ne hükmedildi. Fakat daha önceki gelenek ve alışkanlıklara göre Kureyş'ten olan asil bir kadın hakkında suç işlemiş olsa dahî böyle bir hüküm verilemezdi. Hükmün infâzının durdurulması için Kureyş'in ileri gelenleri Hz. Peygamber'in çok sevdiği Üsâme b. Zeyd'i araya koyarak bu kadının affedilmesini istediler. Üsâme'nin böyle bir şefaatte bulunması Hz. Peygamber (s.a.s.)'e çok ağır geldi. Hemen ashâbını 'mescid'*de toplayıp bu konuda onlara şöyle hitap etti:
"Ey insanlar! Sizden evvel yaşamış toplumların neden dolayı yollarını şaşırıp saptıklarını biliyor musunuz? Asilzâdeleri bir hırsızlık* yaptığı zaman onu affeder, zayıf ve kimsesizleri bir şey çalarsa onları cezalandırırlardı. Allah'a yemin ederim ki, böylesine kötü bir hırsızlığı Mahzum kabilesine mensup Fatıma değil, kendi kızım Fatıma yapmış olsaydı, kesinlikle onun elini kestirirdim. " (Müslim, Hudûd, 2)
Müslümanlıkta adalet[]
İlkler[]
Bugünkü beşerî sistemlerde hâkim zümre ve belirli sınıflar için dokunulmazlıklar söz konusu olduğu halde İslâm hukuku önünde hiç kimsenin bir ayrıcalığı ve imtiyaz hakkı yoktur.
Adil Halife Hz. Ömer, hilâfeti döneminde ashâbtan Übey b. Ka'b ile aralarında bir konuda anlaşmazlık meydana gelmiş ve bu anlaşmazlığı çözmek üzere o dönemin Medine kadısı olan Zeyd b. Sâbit*'e gitmişlerdi. Kadı olan Zeyd hemen devlet başkanı olan Hz. Ömer'e karşı saygılı davranıp ona oturması için yere bir minder sermişti. Fakat adil insan Hz. Ömer bu davranış karşısında şöyle demişti:
"İşte bu davranışın, şimdi vereceğin hükümde yaptığın ilk adaletsizliktir. Ben davacımla beraber aynı yerde oturacağım."
Sonra davacı Übey b. Ka'b davasını ileri sürünce Hz. Ömer bu iddiayı kabul etmedi. Bu durum karşısında Hz. Ömer'in yemin etmesi gerekiyordu. Kadı Zeyd İbn Sâbit, Übey'e şöyle dedi:
"Gel Halife'yi yemin ettirme, onu bundan muaf tut. Davacı olduğun kişi bir başkası olsaydı sana böyle bir feragatten söz etmezdim." Bu teklifi duyan Hz. Ömer son derece kızarak böyle bir ayrıcalığı kabul etmeyip derhal yemin etti. Sonra da Zeyd b. Sâbit hakkında şöyle dedi:
"Halife ile herhangi bir müslüman hakkında eşit davranmasını öğrenmedikçe ona dava götürülmemelidir."
Ayrıca mahkemelerde şahitlik yapacakların da adalet sahibi olarak tanınan kimseler olması şart koşulmuştur.
İslâm'da adaleti gerçekleştirmek için çeşitli müesseseler kurulmuştur. Resulullah davalara bizzat kendisi bakmıştır. Bu durum ikinci halife Ebu Bekir (rh.a.) zamanında da böyle devam etmiş, Hz. Ömer zamanında ise İslâm toprakları oldukça genişlediğinden bazı sahâbiler kaza işleriyle görevlendirilmiş ve birer kadı olarak vazife görmüşlerdi.
Divânü'l-Mezâlim, Şurta ve Hisbe gibi teşkilâtlarla haksızlıklar önlenmeye ve adalet dağıtılmaya çalışılmıştı.
Eyyubiler[]
Mısır'da "Dârü'l Adl" adıyla bir adalet dairesi meydana getirmişler ve yanlarına bazı müşavirler de alarak bu mahkemeye bizzat başkanlık etmişlerdir.
Osmanlılar zamanında[]
'adliye teşkilatı' ise düzenli bir şekilde kurulup yaygınlaştırılmıştır.
Anlamlar[]
- [1] Hakkın gözetilmesi ve yerine getirilmesi.
- [2] Bütün insanların eşit yaratıldıklarını, sosyal hayatta eşit olduklarını ve herkesin, insan haysiyetine ve şerefine sahip olduğunu ve bu ölçülere göre kendisine yaşama hakkı verilmesini ileri süren hukukî bir ilke
Benzer kelimeler[]
Diğer diller[]
- az - ədalət
- krc|adalat
- de|Gerechtigkeit
- fi|oikeus
- fr|justice
- en|justice
Kaynaklar[]
- Şablon:Kaynak-sosyalsiyaset
Hukuk •حقوق• Hakk in cemidir •ملك الدين (Melik-ud din) melikin dini yani hukuku; Yusuf süresinde دين din kelimesi hukuk anlamında olup Melikin hukukunda suçun şahsiligi ilkesi esasti der.Usul-u Hukuk - Usul esasa mukaddemdir - Mecelle - Pratik Hukukta Metot -Adliyenin bi-taraf olması
Hukuk tutkudan arındırılmış mantıktir Aristo Hukuk/Lügat | |
---|---|
Adalet ·Şablon:Adalet - HUKUK ve YASA FARKINI ORTAYA KOYAN GÜZEL BİR YAZI - Hukuk Fakülteleri - Hukuk Hizmetleri Yönergesi - Hukuka giriş Yıldıray Oğur | |
Din | ملك الدين (Melik-ud din) melikin dini yani hukuku demektir; Yusuf süresinde دين din kelimesi hukuk anlamında olup Melikin hukukunda suçun şahsiligi ilkesi esasti der. Ahsen-i din En Ahsen din yani en guzel hukuk : millete ibrahime hanifa Yani İbrahim milletinin doğal hukuku dur. Nisa 4/125. Dogal Hukuk |
Usul | Usul hukuku - Usul -Usûl-ü Fıkıh - Usûl-u hukuk- Hukuk usulü- Usul esastan önce gelir - Usul olmadan esas olmaz - Usul ve Esas'a dair bir deneme |
Temel Konular | · Delil · Edim · Haksız fiil · Mahkeme · Sözleşme · · Tazminat · Temerrüt · · Usul hukuku (Hukuk ve Ceza) · Yazılı hukuk |
Hukuk sistemleri | Ortak hukuk - Kara Avrupası hukuk düzeni - Teamül hukuku - Dinî hukuk - Sosyalist hukuk - Uluslararası hukuk Hukuk sistemleri Çin hukuku · Halaha · Kara Avrupası hukuk düzeni · Kilise hukuku · Laik hukuk · Ortak hukuk · Roma hukuku · Rus hukuku · Şeriat · Sosyalist hukuk |
Hukuki kaynaklar | Yazılı kanun (Yasa |
Hukuk alanları | Uluslararası kamu hukuku - Kamu hukuku (Ceza hukuku - Anayasa hukuku - İdare hukuku) - Özel hukuk (Medeni hukuk - Borçlar hukuku - Sözleşme - Haksız fiil - Vasiyet ve Miras hukuku) -Tapu ve kadastro hukuku Aile hukuku · Askeri yargı · Banka Mevzuatı · Bilişim hukuku · Çevre hukuku · Deniz hukuku · Enerji hukuku · Eğlence hukuku · Fikrî mülkiyet hukuku · Havacılık hukuku · İflas hukuku · İş hukuku. Rekabet hukuku · Seçim hukuku · Şirketler hukuku · Spor hukuku · Ticaret hukuku · Tröst hukuku · Tüketici hakları · Uluslararası ceza hukuku · Uluslararası insan hakları hukuku · Uluslararası özel hukuk · Uzay hukuku . Vergi hukuku · Yabancılar hukuku |
Mahkemeler | (Mücadeleci sistem - Araştırıcı sistem- Delil (Kanıt) - Hakim - Avukat) |
Kaynaklar | Hukuki kaynaklar: Anayasa · İçtihat (İçtihat hukuku) · Kanun · Kanun hükmünde kararname · Kararname · Teamül hukuku. Bediüzzaman Said Nursi ve Hukuk |
Kanunlar | Türk Borçlar Kanunu · Borçlar Kanunu · Türk Ceza Kanunu · Türk Ceza Kanunu (1926) · Türk Medeni Kanunu · Türk Kanunu Medenisi · Ceza Muhakemesi Kanunu · Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu · Türk Ticaret Kanunu · Hukuk Muhakemeleri Kanunu · İcra ve İflas Kanunu |
Hukuk alanlarının listesi Adaletin terazisi
Diğer Konular · Mali tüzük · Sebepsiz zenginleşme ·· Ürün sorumluluğu · Vasiyet · |
İdeal hukuk (Hanif hukuk - İus Gentium) |
---|
Kadim hukuk metinleri | |
---|---|
Dinsel hukuk | Kur'an-ı Kerim |
Mecelle | Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye. Majalla. Magna Carta. Kânûn-ı Esâsî |
Hukuk bilimi | |
---|---|
Hukuk bilimi . Fıkıh - Jurispadance - Hukuk felsefesi | |
Doğal hukuk | Doğal hukuk - Hanif hukuk - Summa teolojisi |
Pozitivizm | Hukuki pozitivizm - |
Hukuki şekilcilik - Hukuki gerçekçilik - Hukuki yorumculuk - Feminist hukuk teorisi -Hukuk ve ekonomi - Eleştirel hukuk çalışmaları - Karşılaştırmalı hukuk Eleştirel hukuk çalışmaları · Feminist hukuk teorisi · Hukuk felsefesi · Hukuki pozitivizm · Hukuki şekilcilik · Hukuk ve ekonomi · Hukuki yorumculuk · Karşılaştırmalı hukuk |
Şablon:Ayrıca
- Vikipedi Maddesi: "adalet"
Şablon:Kaynak-Vikisöz
Portal:Adalet - Adalet Adl - العدل- Adalet - عدالت - Justice - Latince:iustitia - Adalet/Latince sözler Hz Ömer'in adaleti Şam valisine Camiyi yık, adaleti yıkma. Adalet/Aristo | |
---|---|
Böyle adalet olmaz! - Bak: Adalet/Vikisöz - Justice - Justice/Wict - Justice/Wikiquato -Justice/WP - Adalet/VP | |
Terimler | Sosyal adalet - Kısas - Cezai adalet - ADALET - ADÂLET - ADÂLET-İ İLÂHİYE |
Teşkilat | Adalet Teşkilatı - Adalet bakanlığı - HSYK - HSK - CTEGM - Adalet Akademesi Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği:OHCHR Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği:UNHCR İHBirleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu:UNHRC Birleşmiş Milletler Bölgelerarası Suç ve Adalet Araştırma EnstitüsüUNICRI |
Müradifleri | Muadele -Tadil - Ta'dil - Tadilat - Ta'dilat - Tamirat |
Ezdadı | Zulüm - Tahrip - |
Deyimler | Adl etmek :Yani bir makaleyi yeniden değiştirerek olması gereken hale getirmek, düzenlemek. |
Quatoes | Men dakka dukka |
Tabirler | Adaletle hükmetmek - Adil olmak |
Vecizeler | Adalet/Vecizeler :El-adl esas-ul mülk• العدل اساس الملك• Adalet mülkün temelidir
Her kim ki,gerçeği bildiği halde,sureti haktan görünüp meselenin aksiyle davada hükmünü icra ederse,Allah da onun ocağını söndürür. Hz.Ömer Fiat justitia, ruat caelum. — Let justice be done, though the heavens may fall. ~ William Murray, Somersett's Case, 1772 19:21 - 17 Nis 2016 Cessante ratione legis cessat ipsa lex: Yasanın mantığı bittiyse yasa bitti demektir. Cogitationis poenam nemo meret: Kimse düşüncesinden dolayı cezayı hak etmez. Coelum non animum mutant qui trans mare currunt: Denizi aşan insanlar ruhlarını değil, gökyüzünü değiştirirler. |
Ceza | Ceza kavramları - Ceza hukuku - Ev hapsi - Şartlı tahliye - Şartlı salınıverme |
Birleşenleri | *Cehalet + Fakirlik = Şikayet
|
Örnekler | Potsdam'da hakimler var - Berlin'e Hakimler var - Prusya'da hakimler var - Almanya'da hakimler var |
Şahıslar | Ömer - Hz.Ömer - Feridun - Dahhak - [[]] |
Yerler | Potsdam |
Mevzuat | Adalet mevzuatı - Yargı mevzuatı - Hakim mevzuatı - Savcı mevzuatı - Usuk mevzuatı - Adalaet/Referans kitaplar - Usul/Referans kitaplar |
http://www.adalet.gov.tr |
Adalet sözleri şablonu
|
---|