Yenişehir Wiki
Advertisement
Onparmağında on marifet Günebakış bisiklet dalgıclık
Karada havada deniz de kartal
Tazyikli suyla çatı denetimi
KARTALLAR YÜKSEK UÇAR
YUSUF TURGUT KARADENİZ HABER
Dilencilikten kurtulacağız
Beşikdüzü sosyal yardımlaşma vakfı türkan istihadam projesi
Bakınız

Şablon:Beşikdüzübakınız d


Beşikdüzü Kaymakamlığı
Beşikdüzü kaymakamları

Eyüp Sabri Kartal

Beşikdüzü Belediyesi
Beşikdüzü belediye başkanları
Beşikdüzü İlçe Jandarma Komutanlığı - Orhan Al
Beşikdüzü İlçe Emniyet Müdürlüğü - Hüseyin Tan
Beşikdüzü Köy Estitüsü Hürrem Armağan - Piramidin Tabanı Neden kapatıldığının itirafıdır
Beşikdüzü/VP
Beşikdüzü/WP
Beşikdüzü/VS
Beşikdüzü/Sözlük
Beşikdüzü/Kaynak
Beşikdüzü/Kitap

Beşikdüzü/Siyaseti
Badminton merkezi Türkiyede ilk
İlçe Spor Meclisi Türkiye'de ilk
Beşikdüzü festivali
Beşikdüzü Kültür ve Sanat Festivali
Mayıs Yedisi - Çepniler
Köprünün o tarafı, köprünün bu tarafı
Ağasar deresi -
Sis dağı -
Kadırga
Beşikdüzü köyleri
Beşikdüzü mahalleleri
Beşikdüzü belediye başkanları
Beşikdüzü daire amirleri
Beşikdüzü memurları
Beşikdüzü öğretmenleri
Beşikdüzü adliyesi

Beşikdüzü telefon rehberi
Beşikdüzü iletişim
Beşikdüzü kamu kurumları
Beşikdüzü çeşmeleri
Beşikdüzü camileri
Beşikdüzü mesire yerleri

Beşikdüzü'lü milletvekilleri
Bakan Ömer Barutçu - Mustafa Demir -Orhan Bıçakçıoplu -Burhan Bıçakçıoğlu
Aydın Dumanoğlu Trabzon'lu milletvekilleri
Nuri Okutan - Hüseyin Yavuzdemir
Çanakkale Zaferi/90.yıl kutlamaları Beşikdüzü
Çanakkale köşesi Türkiyenin ilk çanakkale köşesi
KÖYDES/Beşikdüzü

Beşikdüzü'nün kurtuluşu - Kurtuluş
Beşikdüzü_'nün_kurtuluşu_gecesi_Kaymakam_Eyüp_Sabri_Kartal_konuşması_6_dk
Şablon:Beşikdüzü Şablon:Beşikdüzü kaymakamları

Beşikdüzü_'nün_kurtuluşu_gecesi_Kaymakam_Eyüp_Sabri_Kartal_konuşması_6_dk

Beşikdüzü 'nün kurtuluşu gecesi Kaymakam Eyüp Sabri Kartal konuşması 6 dk

Beşikdüzü 'nün kurtuluşu gecesi Kaymakam Eyüp Sabri Kartal konuşması 6 dk - Beşikdüzü'nün kurtuluşu -

Beşikdüzü_Mayıs_Yedisi_Şenliklikleri_TRT_Haber'de.wmv

Beşikdüzü Mayıs Yedisi Şenliklikleri TRT Haber'de.wmv

Beşikdüzü Mayıs Yedisi Şenliklikleri TRT Haber'de.wmv

Beşikdüzü_Kültür_ve_Sanat_ve_Deniz_Festivali

Beşikdüzü Kültür ve Sanat ve Deniz Festivali

Beşikdüzü Kültür , Sanat ve Deniz Festivali

Feridun M.Emecen’in yöre üzerinde yaptığı çalışmada Tonya, Beşikdüzü ve Şalpazarı ilçelerini ve hinterlantlarını kastederek “…söz konusu iskân birimlerinin oluşum şartları üzerinde ayrıntılı çalışmaların yapılması gerekmektedir. Ne yazık ki bu tip incelemeler henüz mikro düzeyde olarak araştırıcıların ilgisinden uzak görünmektedir…” diyerek bu yöre üzerine bilimsel ölçekte araştırmalara ihtiyaç olduğunu, bununda pek mümkün görünmediğini dile getirmiştir. Bu çalışma Trabzon ilinin Tonya ve Beşikdüzü ilçelerini kapsayan ve seçilerek bu çalışmaya alınan konular çerçevesinde yörenin yerel ve genel tarih anlayışındaki yerine ışık tutmayı hedeflemektedir. Bizi teşvik edici önemli bir unsur da araştırmalarımızın bilimsel bir platformda değerlendirme isteğidir.

Bu kapsamda incelediğimiz ilk eser Kumyatak (İskenderli) camisi olacaktır. İskenderli beldesi Trabzon ili Tonya ilçesine bağlı bir yerleşim birimidir. Tonya kent merkezinin 10 km kuzey batısında Kumyatak deresi vadisinde yaklaşık 650-700 metre yükseltilerde kurulmuştur. İskenderli kasabası çevre köylere göre merkezi bir konumda bulunmaktadır. Bu yerleşmede coğrafi konumun sağladığı avantajlar yanı sıra geleneksel olarak Cuma günü pazar yeri kurulmaktadır. Çevre köylerden alışverişe gelen insanlar ibadetlerini Kumyatak camiinde eda etmektedirler. Bu caminin alışılmışın dışında iki ayrı özelliği vardır. Bunlardan birincisi, iki kitabeli olması; ikincisi konu edindiğimiz kitabenin yine alışılmışın dışında batı duvarında yüksekçe bir yerde olmasıdır. Kitabelerden 1946 tarihli, günümüz camisine ait olanı, son cemaat mahalli ile ana mekanı birbirine bağlayan kemerli kapı üzerindedir. Bu kitabe tam da olması gereken yerdedir. Konu edindiğimiz kitabe ise, 1946 yılında yıkılıp yenisi yapılan eski camiye aittir. Kaybolur endişesiyle caminin batı duvarında yüksekçe bir yere yerleştirildiğini tahmin ediyoruz. Beyaz mermer üzerindeki, 53x40cm ölçüye sahip kitabeyle ile karşılaştığımızda sıva ile örtülmüştü. Öncelikle kitabeyi ortaya çıkarmak için gayret ettik, özel bir yöntemle de talik hatla yazılmış kitabeyi kâğıt ortamına aktardık.


Trabzon/Tonya/Kumyatak(İskenderli) Camii Kitabesi[]

Kitabe iki bölümden oluşmaktadır. Kitabenin sağ tarafındaki bilgilerden cami imamı Havroğu Hüseyin’in oğlu Ahmet Efendinin caminin yapımında ön ayak olduğu, büyük bir çaba ve gayret gösterdiği. Bu çaba ve gayrete cemaatin dahi büyük bir destek verdiği anlatılmaktadır. Özellikle üzerinde durmak istediğim unsur Havroğu ailesidir. Kumyatak merkezindeki bu cami silsilesinin devamında ve günümüze dek 150 yılı aşkın zamandır hizmet vermesinde bu ailenin katkısının büyük olduğu açıktır. Yaptığımız araştırmalarda Başbakanlık Osmanlı Arşivinden elde ettiğimiz bir belgede yine Havroğu ailesi bu sefer 19. y.y sonlarında 1895 yılında resmi bazı işlerin halledilmesi için yapılan yazışmalarda karşımıza çıkmıştır.Yöre halkının devletle irtibatını ve işleri yoluna koymak maksadıyla bazı resmi yazışmalarda bu aile mensuplarından Havroğlu Abdurrahman Efendi’nin ismine rastlıyoruz:

“….Havroğlu Abdurrahman Efendinin götürmüş oldukları “tevellüdat” ve “münekahat” vukuatının nizamiyesi zarfında verilmediği için bermuceb nizam-ı ceza-ı nukudu talep olunmakta vukuatın vaktiyle verilmemesi köylerin mezkür uzaklığı iki senedir enva-i mazarrat-ı müstelazım olan kolera ve karantina dahiyelerinin müşkilatı gibi esbabdan naşi olduğuna….”

Metinden anlaşıldığı gibi doğum ve nikâh bilgilerinin gerekli yerlere ulaştırılmasındaki gecikme neticesinde kanunen para cezasına çarptırılan kişilerin mazeretleri bildirilmekte, o dönem dünyayı kasıp kavuran ve Osmanlı ülkesini de ziyaret eden Osmanlıların deyimi ile illeti müthişe koleraya karşı alınan önlemler karantina ve kordan uygulamalarının da bu gecikmede payı olduğu dile getirilmektedir. Yöre halkı ile yaptığımız görüşmelerde 1970 li yıllara kadar bu ailenin cami ile organik bağının devam ettiği anlaşılıyor. Diyanet işleri başkanlığı camiye imam tain etmesiyle bu bağ fiilen sona ermiş görünmektedir. Aile günümüzde de yörede saygınlığını sürdürmektedir ve “atalay” soyadını taşımaktadır.

Kumyatak beldesinde dikkatimizi çeken eserlerden biri de ismi ile öne çıkan Terekeme(n) kemerli köprüsüdür. Terekeme sözcüğü, “terekeme”, “türkmen” sözcüğünden türemiştir. Terekemelere ayrıca “Karapapak”ta denmektedir.Terekemeler veya Karapapaklar denilen bu Müslüman Türk boyunun kökeni tam olarak kesinlik kazanmamasına rağmen, Zeki Velidi TOGAN ve A.CAFEROĞLU bunların tarihi yerleşim bölgelerini dikkate alarak Kıpçak veya Türkmen boyuna mensup olabileceklerini söylüyorlar. Adı geçen köprünün bu isimle anılması bu boy mensuplarının yörede yerleşmiş olmalarından dolayı olmalıdır.

Trabzon ili Tonya ilçesinin araştırmamıza konu alan bir diğer köyü de Kozluca köyüdür. Köy özel konumu nedeniyle dikkat çeker. Şalpazarı ilçesinden tutun Beşikdüzü ve Vakfıkebir ilçelerine dahi sınırı vardır. Bu durum kulağa hoş gelse de vadi yerleşmesinin hakim olduğu yörede olumsuz sonuçlar da doğurabilmektedir. Köyün, Çamlık deresinin böldüğü iki yamaca kurulu olması bütünlükten uzak bir hava vermektedir. Köy son yıllara kadar, Tonya ilçesinin 1954’te kurulmasından itibaren bağlı olmasına rağmen varlığından pek bahseden olmamıştır, hatta hiç yoktur. Ancak yaptığımız araştırmalarda köyün göz ardı edilemeyecek özellikleri olduğunu fark ettik. Öncelikle 19.yy ortalarında kurulan medresesinin olduğunu ve halen binasının zamana direndiğini tespit ettik. Medrese tabiî ki camisiz düşünülmezdi ve halen günümüzde de ibadete açık olan camisi ve o camiye ait olan kitabesi üzerine de bir çalışma fırsatımız oldu. Öncelikle kitabe temizlenerek okunabilecek hale getirildi. Bu işlem sırasında azami dikkat edildi ve kâğıt ortamına aktarıldı. Daha sonra da transkripti yapıldı.


Trabzon/Tonya/Kozluca Camii Kitabesi[]

Bu kitabeden camini 1866 yılında yapıldığı anlaşılmaktadır. Medresenin de cami müştemilatından olduğunu ve onun da bu tarihte yapıldığı kanaatindeyiz. Ayrıca kitabede caminin Karaloğlu Vakfı olduğu belirtilmektedir. Köyde, karaloğlu ailesi günümüzde “karagüzel” soyadını taşımaktadırlar. Bir diğer bilgi de kesme taş üslubuyla yapılan caminin kapısının ve kemer işçiliğinin Mustafa Usta isminde bir kişi tarafından yapılmış olduğudur. Edindiğimiz bilgilere göre Kozluca köyünde birçok kesme taş ustası yetişmiş, çevre köy ve ilçelerde birçok esere imza atmışlardır. Bunlardan Hacı Ali Usta (Hacali Usta) ve Osman Ağa (Usta) tespit edebildiklerimizden ikisinin adıdır. Bunlardan Hacı Ali Usta’nın 1960’lı yıllarda yörede, cami, köprü, çeşme gibi eserler yapılacaksa onun yönetiminde yapıldığını ve aranan bir isim olduğunu tespit ettik.

Kozluca köyünde bir diğer eserde 19 yy sonlarını tarihlendirdiğimiz iki gözlü kemer köprüdür. Köyün yaşlılarından elde ettiğimiz sözlü tarih bilgilerine göre büyük bir sel felaketi neticesinde yıkılan bu köprü yeniden inşa edilmiş. Bu bilgiyi, Başbakanlık Osmanlı Arşivinden elde ettiğimiz bir vesika ile doğruladık, o belgede özetle yöredeki tuğyandan(selden) hasar gören köprülerin tamir edilmesi (03/c a/1332/1916) Trabzon valiliğinden istemekteydi. Ayrıca 1890’lı yıllarda yörede büyük sel felaketleri yaşandığı da bilinmektedir.

Trabzon/Tonya/Kozluca[]

Köyü Kemer Köprüsü Sağ Önde Yıkılmış Köprüye Ait Ayak, Sol Arkada

Günümüz Köprüsüne Ait Olan Ayak Görülüyor.

Köprü üzerinde yaptığımız incelemelerde de yıkılan köprünün yerine yenisinin kurulduğu anlaşılmaktadır. Eski köprüye ait bazı kalıntılar halen orada durmakta olduğunu tespit ettik bu da bize sözlü tarih aktarmalarının hem arşiv materyaliyle hem de arkeolojik kalıntılarla doğrulama imkânını verdi.

Bu çalışmada Trabzon ili Beşikdüzü ilçesi kapsamında ele alacağımız çalışmalara geçmeden önce Beşikdüzü hakkında kısa bir bilgi vermek faydalı olacaktır. Osmanlı döneminde Nefs-i Şarlı olarak adlandırılan nahiye, bir dönem Vakfıkebir Nahiyesi’ne bağlı kalmıştır. Türkiye Cumhuriyeti döneminde özellikle Beşikdüzü isminin verilmesi, Öğretmen Okulu’nun temeli olan ve 1939’da açılan Eğitmen kursu, onu takiben Köy Enstitüsü’nün açılması, bu alandaki bataklığın da kurutulması neticesinde diğer bir takım etmenlerin de etkisiyle her yönden atılıma geçen Beşikdüzü, bu atılımını 1987’de ilçe olarak neticelendirmiştir. Günümüzde Beşikdüzü, Trabzon’un büyük ilçelerinden birisidir.

Beşikdüzü ilçesi kapsamında ele alacağımız çalışmalardan ilki Kaymakamlık eski bina Kitabesinin ortaya çıkarılma işidir. Beşikdüzü tarihinde önemli bir yere sahip olan Beşikdüzü Kaymakamlık eski bina kitabesi içeriğinde önemli tarihi şahsiyetleri hatırlatması bakımından önemlidir. Kitabeyle tanışmamız, kaymakamlık makamının yeni binasına taşınması sırasında eski kaymakamlık tabelasının sökülmesiyle oldu. Bahsimize konu olan kitabe ortaya çıktı. Ancak bakıma ve özellikle üzerindeki kat kat boyadan arındırılmaya ihtiyacı vardı. Temizlik işlemi tarafımızdan titizlikle gerçekleştirildi. Bu işlem üç ay kadar sürdü ve transkript edildi. Kitabe Talik hatla yazılmıştır. Kitabe 1318 (1902) yılını işaret etmektedir. Kitabede 34.Osmanlı Padişahı ve 98. İslam Halifesi olan II.Abdülhamit’e ve Trabzon’da 1892-1903 yılları arasında valilik yapmış olan Mehmet Kadri Bey’e atıfta bulunulmaktadır. Ayrıca edindiğimiz bilgilere göre bu hükümet binası o dönemde nahiye müdürü olan Hacı Sani Bey’in halk’ın ve devlet adamlarının da maddi manevi yardımlarıyla yapılabilmişti.

Kitabe ile ilk karşılaştığımızdaki hali. Kitabenin temizlenmiş ve ortaya çıkarılmış hali.

Şarlı Nahiyesi birçok resmi işlerini bu binada görmeye başlamıştır. Örneğin Vakfiyesi elimize ulaşan bir Vakfın (Cemadiye’l – Ahir 1326 -1910) mezkûr binada imza edildiğini tespit ettik. Bu bilgiden yola çıkarak Şarlı Nahiyesinin o tarihte birçok resmi işlemi kendi devlet dairesinde yapabildiğini rahatça söyleyebiliriz. Adı geçen Osmanlıca vakfiyeden bir bölüm:

(…….Badi oldur ki : Medine-i Trabzon nevahisinden Şarlı nahiyesine tabi Bayır Mahalle karye Ahalisinden sahibu’l hayrat ve’l – Hasenat Kalaycı oğlu Muhammed Efendi İbni Hacı Kamil Efendi Bin İsmail Efendi, nahiye-i mezkür hükümet konağında, mahkeme-i şer’iyyeye mahsus odada mek’ud meclis-i şer’i şerif-i envarda zikri ati vakfa Li ecli’t Tescil mütevelli nasb ve ta’yin eylediği karye-i mezkürden Kalaycı oğlu Hasan Efendi bin Hacı Kâmil Efendi mahdarında ikrar-ı sahih-i şer’i ve itiraf-ı sarih-i mer’i Eyleyup salifu’z-zikr Şarlı nahiyesinin Nefs kasabasında medrese ittisalinde kain…..)

Ayrıca vakfiyenin yazılmasına sebep olan bir vakfın olduğunu, bu vakf edilen dükkânların gelirinin Medresedeki Müderrise verileceği anlatılıyor. Bu belge Şarlı Nahiyesine ait resmi hükümet binasında ve mahkeme-i şer’iyye mahsus odada kadı ve şahitler huzurunda imza edildiği teyit edilmektedir. Ayrıca Şarlı Nahiyesinin Nefs Kasabasından bahsediliyor olması Nefs terimi köyden büyük nahiyeden küçük bir idari birim olduğunun göstergesidir ve nahiyenin merkezi kastedilmektedir. Dükkânlarının gelirini vakfeden Bayır Mahalle Karyesinden(köy) Kalaycı oğlu Muhammed Efendi İbni Hacı Kamil Efendi Bin İsmail Efendi iken dönemin çarşısı çok büyük olasılıkla günümüzdeki merkez eski caminin çevresinde olan dükkânlarını, Nefs Kasabası’ndaki Medresenin giderleri için vakfetmişti. Vakıf, bir hizmetin gelecekte de hizmet olarak devamını sağlamak amacıyla kendi istekleri ile resmi yollarla bağışlanan mülk ve paralara denir. Türk toplumunda vakıfların çok eski bir geçmişi vardır. Eskiden bağışlanan hanlar, hamamlar, yapılan köprüler, çeşmeler, okullar ve camiler buna örnek olarak verilebilir. Bağışlanan bu eserlerin geleceğe sağlıklı kalabilmeleri korunmalarına bağlıdır.

Bu bilgilere ek olarak Beşikdüzü tarihinde, camiler, kitabeler, çeşmeler, köprüler ve mezar taşlarından edindiğimiz bilgilerden şunları söyleyebiliriz. Yörede, bazı köylerde yerleşme 16.yüzyılın ikinci yarısına kadar götürülebilir. Yine yörede Oğuzların yirmi dört boyundan biri olan Çepnilerin yoğun olarak yerleştiği bilinmektedir. Oğuzların Üçok Koluna bağlı olan Çepniler, önce Türkistan’dan İran’a ve buradan Anadolu’ya göç etmişlerdir. 100.000 kişi olduğu belirtilen bu Çepni boyunun büyük bir çoğunluğu bazı araştırmacılara göre Giresun, Tirebolu, Görele ve Büyük Liman(Vakfıkebir)’a yerleşmiş, bir kısmı da daha batıya giderek İzmit, Balıkesir ve İzmir’e yerleşmiştir. Buna ek olarak başka Türkmen boylarının da yöreye yerleştiğini biliyoruz.

Çalışmada ilgi çeken bir yön de Beşikdüzü’ne bağlı Akkese Köyünde bulunan Nakşibendi tarikatı, tekkesi ve camisi olmuştur. Çalışmayı heyecanlı hale getiren durum caminin ana mekânla son cemaat mahallini birbirine bağlayan kemer nişindeki kitabesindeki bilgi idi. O kitabede “Bani-i sani Bahriye Nazırı Hasan Paşa” ifadesi yer almaktadır.

Öncelikle Bahriye Nazırı Hasan Paşa’nın üzerinde yoğunlaştık. Bu kişi Osmanlı deniz bakanı ise bu köyde ne işi vardı? Burada mı doğmuştu? Gibi sorular çalışma azmimizi teşvik edici mahiyette oldu. Öncelikle köyün ileri gelenlerinden, ulaşabildiklerimizden, konu hakkında bilgi almaya çalıştık.

Hasan Paşanın o köyde doğduğunu söyleyenlerle, mısırdan geldiğini savunanlarla da karşılaştık. Ancak bu bilgiler başka kaynaklardan doğrulayamadığımız bilgiler olarak kaldı.

Konu üzerindeki araştırmalarımız neticesinde Hasan Paşa’nın tam isminin Bozcaadalı Hasan Hüsnü Paşa olduğunu tespit ettik. (d.1832,ö.1903) II.Abdülhamit döneminde Bahriye Nazırlığı görevinde bulunmuş bir amiraldi. 1853’te Sinop baskınında şehit olan Bozcaadalı Piyale Hüseyin Paşa’nın oğluydu. 1867’de miralay, 1877’de donanma komutanı, 1880’de bahriye nazırı oldu. Bahriye Nazırlığı görevinde en uzun süre bulunmuş kişi olduğu bilgisine ulaştık. Hatta nazırlığı esnasında gerçekleşen 1893’te Ertuğrul faciasına sebep olduğu söylenmiştir ki geminin komutanı Osman Paşa damadıdır. Bozcaadalı Hasan Hüsnü Paşa 1903’te vefat etmiştir. Bu bilgiler ışığında bir kısım sorularımıza cevap bulmuş olabilirdik, ancak halen aydınlatılmayı bekleyen sorularımız için Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nden elde ettiğimiz belgelere başvurduk. Başbakanlık Osmanlı Arşivinde ulaştığımız bir belgede:“Trabzon’un Şarlı Nahiyesi’nde Akkilisi karyesinde ve uhde-i tasarrufunda bulunan Gülbahar Sultan Vakfınından tarla ve arsa üzerine bir bab tekke inşa Bahriye Nazırı Hürmetlü Hasan Hüsnü Paşa Hazretleri tarafından istia olunan mezkür tarla ve arsanın kıymeti mahsusası olan ikibin yediyüz guruştan binde on hasebiyle yirmiyedi guruş mukata-i resmiye tahsis tensip ile…..” ifadesi yer almaktadır. Anlaşıldığına göre üzerine bir bab tekke yapılmak istenen arazinin Gülbahar Sultan Vakfına ait olduğu açıkça belirtilmektedir. Bu da o dönemde vakıf eserlerin ve arazilerin bağlı bulunduğu Evkaf-ı Hümayun idaresini bu konuda taraf haline getirdiği açıktır. Hasan Hüsnü Paşa, Gülbahar Hatun Vakfına ait olan tarla ve arsayı yöre halkının da arzusu ile kendi tasarrufunda iken üzerine bir tekke ve cami inşası için gerekli izinler alınıp ödemeler yapılarak inşaa tamamlanmıştır. Gülbahar Hatun Vakfı nedir? sorusuna cevaben, Yavuz Sultan Selim Han’ın Trabzon’da 22 yıl valilik yaptığını bilmeyen yoktur. Yine Yavuz Sultan Selim Han’ın Trabzon’da bulunduğu bir tarihte annesi Gülbahar Hatun’un oğlunu görmek için İstanbul’dan deniz yoluyla seyahat ederken yakalandığı amansız fırtınada karaya ayak basacağı toprakları Allah’a vakfedeceği adağından kaynaklanır. Trabzon’un Vakfıkebir sahilinde fırtınayı atlatan ve bilahare Trabzon’a salimen ulaşan Gülbahar Hatun Trabzon’da kurmuş olduğu Hatuniye Vakfı’na Vakfıkebir topraklarının gelirlerini de dahil ettiğinden dolayı o zamanki adıyla Büyük Liman olarak anılan kasaba bu tarihten sonra Vakfıkebir (Büyük Vakıf) olarak anılmaya başlanmıştır. Osmanlılar döneminde, Trabzon vakıf tarihinden bahsedilirken Vakfı Sagir (Küçük Vakıf) ve Vakfı Kebir (Büyük Vakıf) bahsedilmelidir. Gülbahar Hatun’un vakfettiği Büyük Liman ve yöresi daha sonra bu vakfa istinaden büyük vakıf anlamına gelen Vakfıkebir ismiyle anılmaya başlanmış olmalıdır. Bahsimize konu olan cami ve tekke binaları, arazileri de bu vakfın dahilinde olduğu anlaşılmaktadır. Bahriye Nazırı Hasan Hüsnü Paşanın bu köy ile bağlantısı nedir? Sorusuna başka bir belge cevap veriyor:

“Trabzonda Şarlı nahiyesinde Akkilise karyesinde Bahriye Nazırı Devletlü Hasan Hüsnü Paşa Hazretlerinin taht-ı tasarruflarında bulunan iki bin yedi yüz guruş kıymetli tarla ve arsaya nizami mucibince binde on hasebiyle yikrimiyedi guruş mukata resmiyye tahsisiyle müsar’ü-l ileyha tarafından arzu olunduğu vechiyle üzerine tekke inşa alunmak üzere irade-i seniye Hazreti Padişahi istihsali fi 1 Temmuz sene 309 tarih ve iki yüz yirmi sekiz numaralı takriri acizi ile arz istidan olunmuş isede henüz muhtasar olan iradei seniye hazreti padişahi tebliğ buyurulmamış olduğundan tekrar arz ve istizanı keyfiyet ibdidar olunmaya olbabda emrü ferman veliyyül emrindir.”

İfadesi yer alan bu belgeden ise bu arazinin, Bahriye Nazırı Hasan Hüsnü Paşa Hazretlerinin taht-ı tasarruflarında olduğu belirtilerek arazi üzerinde bir tekke binası yapılabilmesi için Evkaf-ı Hümayun ile gerekli yazışmaların sürdüğü anlaşılmaktadır. Sonuç olarak günümüzde araştırmamıza konu olan tekke binasının ve caminin varlığı bize bu yazışmaların Hasan Hüsnü Paşa ve yöre halkanın isteği doğrultusunda çözülmüş olduğunu göstermektedir.

Akkese Köyü Camii Kitabesi[]

Akkese Köyü Nakşibendi tarikatı tekke bina kitabesi

Akkese köyü camiinin son cemaat mahalli ile ana mekânı bağlayan kemerli kapı üzerinde bulunan kitabe “Bani-i sani Bahriye Nazırı Hasan Paşa 1305” yazmaktadır. Tekke binasının kitabesinde ise 1310 tarihi verilmektedir. Yani tekke binası camiden 5 yıl sonra 1895’te inşa edilmiştir. Bu kitabede de Bahriye Nazırı Hasan Paşa’ nın ismi “Sahibü’l-Hayrat Bahriye Nazırı Hasan Paşa” şeklinde geçmektedir.

Beşikdüzü ilçesinin Korkuthan köyünde tespit ettiğimiz ve üzerinde durulmaya değer bir eser de seranderdir. Yörede çeşitli isimlerle karşılanan bu yapı, tarım ve hayvancılıkla uğraşan yöre halkının vazgeçilmez bir yapı tarzıdır. Bu yapı bir ambar, depo vazifesi görür. Ağaç ya da kesme taş direkler üzerinde inşa edilir. Böylelikle ürünler hem zararlı hayvanlardan hem de rutubetten korunmuş olur. Araştırmamıza konu olan serander kitabesi ve sofası, ana mekâna açılan kapısı üzerindeki süslemeleri ile öne çıkmaktadır. Kitabesinde 1305 tarihi verilmektedir bu da yaklaşık 1889 tarihîne denk gelmektedir. Kitabeli serander çok güzel korunmuş ve halen hizmet vermeye devam etmektedir. Serander, yörede Dervişoğulları diye bilinen ve günümüzde “demir” soyadını taşıyan Ziya Demire aittir. Bu ahşap yapının tüm orijinalliğiyle günümüze ulaştırılmış olması da takdire şayan bir durumdur.

Serander’in Kitabesi[]

Seranderden detay[]

Yöre mimarisinden üzerinde durulması gereken bir eser de Beşikdüzü ilçesi Dağlıca Köyünde tespit ettiğimiz kesme taş üslubuyla inşa edilmiş ev ve müştemilatı üzerinde durulmayı hak eden başka bir yapı olarak karşımıza çıktı. Binayı yapan Rasim Sağlam yıllar önce vefat etmiş. Ana binası 1945 yılında yapıldığı güney yönündeki kapı üzerine Rasim Sağlam’ın ismi işlenmiştir. Kuvvetle muhtemeldir ki kendi ismini eserine işlemiştir. İki oğlu ve bir kızı olduğunu tespit ettik. Kızı Hava Birinci ile tanıştık ve bize yardımcı oldu. Sorularımızı cevapladı. Kardeşleri Muhammet ve Ahmet Sağlam Adapazarı taraflarında yerleşmişler. Konumuz olan yörede geleneksel mimarinin eşsiz örneklerinden birisi olduğuna inandığımız ev hali hazırda kullanılmıyor. Hava Birinci bize evi inceleme fırsatı verdi. Yörede geleneksel tarzda inşa edilen evler, engebeli araziye uyumlu olması bakımından iki ana giriş kapısına sahiptir. Bu çözüm eve giriş çıkışları kolaylaştırması bakımından çok başarılı bir çözümdür. Rasim Sağlam’ın eseri bu tarz mimarinin en güzel örneklerinden biri olarak orada durmaktadır.


Rasim Sağlam’ın evi.[]

Kapıdan girince, zamanda yolculuk yapmışçasına elli yıl geriye gidiyorsunuz. Sanki orada zaman durmuş gibiydi. Çukur şeklinde yontulmuş, ateşe dayanıklı taştan yapılmış, yörede bleki(pleki) taşı denen ve aynı zamanda ekmek pişirmeye de yarayan ocak taşı ve çevresinde -ocak başı- diye adlandırılan alan, küllükler, gaz lambası tutamakları ve hatta tavandan aşağı sarkan ekmek sepeti aynen duruyor. Taştan yapılmış el değirmeninden de bahsetmeden geçmek olmazdı. Normalde seranderin sofasında durması gereken bu taştan mamul el değirmeni binalar kullanılmadığı için buraya konulmuş. Son derece maharetle ve sanatsal bir üslupla yapılmış, öğütmeye hazır orada bekliyordu. Ana binası, seranderi, demirci atölyesi ve misafir odasıyla son derece orijinal bir yöre mimarisi örneği olarak dikkatimizi çekti. Rasim Sağlam yaptığı işi en iyi şekilde yapmış.


Osmanlı Sultanı II. Abdülhamit, dönemin Trabzon Valisi Mehmet Kadri Bey ve yine dönemin Deniz Bakanı Hasan Hüsnü Paşa’nın yanı sıra Havroğu Abdurrahman Efendi ve yine Havroğu Ahmet Efendiler, Rasim Sağlam ve Kalaycıoğlu İsmail Efendi gibi sıradan insanlar da yaptıklarıyla tarihin kahramanları arasına girebilmiştir.


Samsun Haber Portalı

Advertisement