Yenişehir Wiki
Advertisement
2-Bakara - 2-Bakara Süresi/Bosnaca 3-Al-i İmran - 3-Al-i İmran Süresi/Bosnaca 4-Nisa - 4-Nisa Süresi/Bosnaca
2010 Kur'an Yılında Mersin Yenişehir Kaymakamlığı İlçe Müftülüğünün Dünyanın En Kapsamlı Kur'an Portali Projesidir.
Ayet No
Ayet Metni
Elmalı Meali (Orijinali)
Bosnaca Meali [1]
İngilizce Meali Pickthall)
Elif, Lâm Mîm,
Elif–lam–mim
Alif. Lam. Mim.
اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ
Allah, başka Tanrı yok ancak o, hayy o, kayyum o.
Allah je – nema boga osim Njega -ivi i Vje~ni!
Allah! There is no God save Him, the Alive, the Eternal.
نَزَّلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ مُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ وَأَنْزَلَ التَّوْرَاةَ وَالْإِنْجِيلَ
O sana kitabı bihakkın indirmekte: önündekileri bir musaddık olmak üzre, ki önceden nasa hidayet için Tevratı ve İncili indirmişti.
On tebi objavljuje Knjigu, pravu istinu, koja prethodne potvruje, a Tevrat i Ind`il objavio je
He hath revealed unto thee (Muhammad) the Scripture with truth, confirming that which was (revealed) before it, even as He revealed the Torah and the Gospel.
[[مِنْ قَبْلُ هُدًى لِلنَّاسِ وَأَنْزَلَ الْفُرْقَانَ ۗ إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِ اللَّهِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ ۗ وَاللَّهُ عَزِيزٌ ذُو انْتِقَامٍ]]
Bir de ayırd eden fürkan indirdi. Allahın âyetlerini tanımıyanlar, şüphesiz onlara şiddetli bir azab var, öyleya Allahın ızzeti var, intikamı var.
jo{ prije, kao putokaz ljudima, a objavio je i ostale koje rastavljaju istinu od neistine. One koji u Allahove rije~i ne vjeruju ~eka te{ka patnja; - a Allaha je silan i stog.
Aforetime, for a guidance to mankind; and hath revealed the Criterion (of right and wrong). Lo! those who disbelieve the revelations of Allah, theirs will be a heavy doom. Allah is Mighty, Able to Requite (the wrong).
إِنَّ اللَّهَ لَا يَخْفَىٰ عَلَيْهِ شَيْءٌ فِي الْأَرْضِ وَلَا فِي السَّمَاءِ
Allah şüphesiz ki ona ne Yerde ve ne Gökde hiç bir şey gizli kalmaz.
Allahu ni{ta nije tajna ni na Zemlji ni na nebu!
Lo! nothing in the earth or in the heavens is hidden from Allah.
هُوَ الَّذِي يُصَوِّرُكُمْ فِي الْأَرْحَامِ كَيْفَ يَشَاءُ ۚ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
Rahimlerde sizi dilediği keyfiyette tasvir eden o, başka Tanrı yok ancak o, azîz o, hakîm o.
On vas oblikuje u matericama kako On ho}e; nema boga osim Njega, Silnog i Mudrog!
He it is who fashioneth you in the wombs as pleaseth Him. There is no God save Him, the Almighty, the Wise.
[[هُوَ الَّذِي أَنْزَلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ مِنْهُ آيَاتٌ مُحْكَمَاتٌ هُنَّ أُمُّ الْكِتَابِ وَأُخَرُ مُتَشَابِهَاتٌ ۖ فَأَمَّا الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ زَيْغٌ فَيَتَّبِعُونَ مَا تَشَابَهَ مِنْهُ ابْتِغَاءَ الْفِتْنَةِ وَابْتِغَاءَ تَأْوِيلِهِ ۗ وَمَا يَعْلَمُ تَأْوِيلَهُ إِلَّا اللَّهُ ۗ وَالرَّاسِخُونَ فِي الْعِلْمِ يَقُولُونَ آمَنَّا بِهِ كُلٌّ مِنْ عِنْدِ رَبِّنَا ۗ وَمَا يَذَّكَّرُ إِلَّا أُولُو الْأَلْبَابِ]]
Odur indiren sana bu muazzam kitabı: bunun bir kısım âyatı vardır muhkemat: onlar «ümmülkitab» ana kitab, diğer bir takımları da müteşabihattır, amma kalblerinde bir yamıklık bulunanlar sade onun müteşabih olanlarının ardına düşerler: fitne aramak, te'vilini aramak için, halbuki onun te'vilini ancak Allah bilir, ilimde rüsuhu olanlar da derler ki: amenna hepsi rabbımızdan, maamafih özü temiz olanlardan başkası düşünemez.
On tebi objavljuje Knjigu, u njoj su ajeti jasni, oni su galvnina Knjige, a drugi su manje jasni. Oni ~ija su srca pokvarena - `eljni smutnje i svog tuma~enja – slijede one {to su manje jasni. a tuma~enje njihovo zna samo Allah. Oni koji su dobro u nauku upu~eni govore: "Mi vjerujemo u njih, sve je od Gospodara na{eg!" – A samo razumom obdareni shva}aju.
He it is Who hath revealed unto thee (Muhammad) the Scripture wherein are clear revelations. They are the substance of the Book. and others (which are) allegorical. But those in whose hearts is doubt pursue, forsooth, that which is allegorical seeking (to cause) dissension by seeking to explain it. None knoweth its explanation save Allah. And those who are of sound instruction say: We believe therein; the whole is from our Lord; but only men of understanding really heed.
رَبَّنَا لَا تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ إِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً ۚ إِنَّكَ أَنْتَ الْوَهَّابُ
Ya rabbena bizleri hidayetine irdirdikten sonra kalblerimizi yamıltma da ledünnünden bize bir rahmet ihsan eyle, şüphesiz sensin bütün dilekleri veren vehham sen.
"Gospodaru na{, ne dopusti srcima na{im da skrenu, kada si nam ve} na pravi put ukazao, i daruj nam Svoju milost; Ti si, uistinu, Onaj koji mnogo daruje!
Our Lord! it is Thou Who gatherest mankind together to a Day of which there is no doubt. Lo! Allah faileth not to keep the tryst.
رَبَّنَا إِنَّكَ جَامِعُ النَّاسِ لِيَوْمٍ لَا رَيْبَ فِيهِ ۚ إِنَّ اللَّهَ لَا يُخْلِفُ الْمِيعَادَ
Ya rabbena! muhakkak ki sen insanları geleceğinde hiç şüphe olmıyan bir güne toplıyacaksın, şüphesiz ki Allah mi'adını şaşırmaz.
Gospodaru na{, Ti }e{ sakupiti sve ljude na Dan u koji nema nikakve sumnje." – Allah }e, zaista, odr`ati obe}anje.
Our Lord! it is Thou Who gatherest mankind together to a Day of which there is no doubt. Lo! Allah faileth not to keep the tryst.
[[إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا لَنْ تُغْنِيَ عَنْهُمْ أَمْوَالُهُمْ وَلَا أَوْلَادُهُمْ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا ۖ وَأُولَٰئِكَ هُمْ وَقُودُ النَّارِ]]
O küfredenler, muhakkak ki onlara ne malları ne evlâdları Allahdan zerrece faide vermiyecektir, onlar o ateşin çırasıdırlar.
One koji ne vjeruju – od Allahove kazne ne}e nimalo odbraniti ni imeci njihovi, ni djeca njihova, i oni }e biti gorivo za vatru,
(On that day) neither the riches not the progeny of those who disbelieve will aught avail them with Allah. They will be fuel for fire.
[[كَدَأْبِ آلِ فِرْعَوْنَ وَالَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ ۚ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا فَأَخَذَهُمُ اللَّهُ بِذُنُوبِهِمْ ۗ وَاللَّهُ شَدِيدُ الْعِقَابِ]]
Tıpkı Âli Fir'avnin gidişi gibi, ki ayetlerimizi tekzib ettiler de Allah onları cürümlerile tutup alıverdi, Allahın ikabı çok şiddetlidir.
bi}e im kao faraonovim ljudima i onima prije njih: oni su dokaze Na{e smatrali la`nim, pa ih je Allah zbog grijehova njihovih uni{tio. – A Allah ka`njava vrlo o{tro.
Like Pharaoh's folk and those who were before them, they disbelieved Our revelations and so Allah seized them for their sins. And Allah is severe in punishment.
قُلْ لِلَّذِينَ كَفَرُوا سَتُغْلَبُونَ وَتُحْشَرُونَ إِلَىٰ جَهَنَّمَ ۚ وَبِئْسَ الْمِهَادُ
O küfredenlere de ki: Siz mutlak yenileceksiniz ve toplanıp Cehenneme sürüleceksiniz, o ise ne fena döşektir.
Reci onima koji ne}e da vjeruju: "Bi}ete pobije eni i u d`ehennemu okupljeni, a on je grozno boravi{te!"
Say (O Muhammad) unto those who disbelieve: Ye shall be overcome and gathered unto Hell, an evil resting place.
[[قَدْ كَانَ لَكُمْ آيَةٌ فِي فِئَتَيْنِ الْتَقَتَا ۖ فِئَةٌ تُقَاتِلُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَأُخْرَىٰ كَافِرَةٌ يَرَوْنَهُمْ مِثْلَيْهِمْ رَأْيَ الْعَيْنِ ۚ وَاللَّهُ يُؤَيِّدُ بِنَصْرِهِ مَنْ يَشَاءُ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَعِبْرَةً لِأُولِي الْأَبْصَارِ]]
Muhakkak bir âyet oldu size: Çarpışan iki cemi'yette: Bir cem'iyet Allah yolunda vuruşuyordu, diğeri de kâfir: Onları gözgöre kendilerinin iki misli görüyorlardı, Allah da nusratiyle dilediğini te'yid buyuruyordu, görecek gözleri olanlar için elbette bunda şüphesiz bir ibret var.
Imate pouku u dvjema vojskama koje su se sukobile: jednoj, koja se borila na Allahovu putu, i drugoj, nevjerni~koj, kojoj se ~inilo da pred sobom ima dva puta vi{e protivnika. A Allah Svojom pomo}i ~ini mo}nim onoga koga On ho}e. To je, zaista, dalekovidna pouka.
There was a token for you in two hosts which met: one army fighting in the way of Allah, and another disbelieving, whom they saw as twice their number, clearly, with their very eyes. Thus Allah strengtheneth with His succour whom He will. Lo! herein verily is a lesson for those who have eyes.
[[زُيِّنَ لِلنَّاسِ حُبُّ الشَّهَوَاتِ مِنَ النِّسَاءِ وَالْبَنِينَ وَالْقَنَاطِيرِ الْمُقَنْطَرَةِ مِنَ الذَّهَبِ وَالْفِضَّةِ وَالْخَيْلِ الْمُسَوَّمَةِ وَالْأَنْعَامِ وَالْحَرْثِ ۗ ذَٰلِكَ مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا ۖ وَاللَّهُ عِنْدَهُ حُسْنُ الْمَآبِ]]
İnsanlara: Kadınlar, oğullar, yüklerle altun ve gümüş yığınları, salma atlar, davarlar, ekinler kabilinden şehevat sevgisi bezendi; fakat bunlar Dünya hayatın geçici metâ'ı, halbuki Allah, akıbet güzelliği onun yanındadır.
Ljudima se ~ini da je lijepo samo ono za ~im `ude: `ene, sinovi, gomile zlata i srebra, divni konji, stoka i usjevi. To su blagodati u `ivotu na ovom svijetu; a najljep{e mjesto povratka je u Allaha.
Beautified for mankind is love of the joys (that come) from women and offspring, and stored up heaps of gold and silver, and horses branded (with their mark), and cattle and land. That is comfort of the life of the world. Allah! With Him is a more excellent abode.
[[قُلْ أَؤُنَبِّئُكُمْ بِخَيْرٍ مِنْ ذَٰلِكُمْ ۚ لِلَّذِينَ اتَّقَوْا عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَأَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ وَرِضْوَانٌ مِنَ اللَّهِ ۗ وَاللَّهُ بَصِيرٌ بِالْعِبَادِ]]
De ki: size o istediklerinizden daha hayırlısını haber vereyim mi? Korunan kullar için rablarının yanında Cennetler varki altlarından ırmaklar akar, İçlerinde ebedî kalmak üzere onlar, hem orada kendilerine gayet pakize zevceler var, hele Allahdan bir rıdvan var, ve Allah görür o kulları.
Reci: "Ho}ete li da vam ka`em {ta je bolje od toga? Oni koji se budu Allaha bojali i grijeha klonili ima}e u Gospodara svoga d`ennetske ba{~e, kroz koje }e rijeke te}i, u njima }e vje~no boraviti, i ~iste `ene, i Allahovu naklonost" – a Allah dobro poznaje robove Svoje, -
Say: Shall I inform you of something better than that? For those who keep from evil, with their Lord, are Gardens underneath which rivers flow, and pure companions, and contentment from Allah. Allah is Seer of His bondmen,
الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا إِنَّنَا آمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
Onları ki ya rabbena derler: inandık iman getirdik artık bizim suçlarımızı bağışla ve o ateş azabından koru bizleri.
oni koji budu govorili: ’Gospodaru na{, mi, zaista, vjerujemo; zato nam oprosti grijehe na{e i sa~uvaj nas patnje u ognju!’;
Those who say: Our Lord! Lo! we believe. So forgive us our sins and guard us from the punishment of Fire;
الصَّابِرِينَ وَالصَّادِقِينَ وَالْقَانِتِينَ وَالْمُنْفِقِينَ وَالْمُسْتَغْفِرِينَ بِالْأَسْحَارِ
O sabr edenleri, o sıdk-u sadakatle gidenleri, o divan duranları, o nefaka verenleri, ve o sehar vakitleri istiğfar eyleyenleri
oni koju budu strpljivi, i istinoljubivi, i Allahu poslu{ni, i oni koji budu milostinju udjeljivali, i koji se budu u posljednjim ~asovima no}i za oprost molili."
The steadfast, and the truthful, and the obedient, those who spend (and hoard not), those who pray for pardon in the watches of the night.
[[شَهِدَ اللَّهُ أَنَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ وَالْمَلَائِكَةُ وَأُولُو الْعِلْمِ قَائِمًا بِالْقِسْطِ ۚ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ]]
Şahadet eyledi Allah şu hakikate: «başka Tanrı yok ancak o», bütün Meleklerle İlim uluları da adl-ü hakkaniyyetle durarak şahid: başka Tanrı yok ancak o, azîz o hakîm O.
Allah svjedo~i da nema drugog boga osin Njega, - a i meleki i u~eni -, i da On postupa pravedno. – Nema boga osim Njega, Silnog i Mudrog!
Allah (Himself) is witness that there is no God save Him. And the angels and the men of learning (too are witness). Maintaining His creation in justice, there is no God save Him, the Almighty, the Wise.
[[إِنَّ الدِّينَ عِنْدَ اللَّهِ الْإِسْلَامُ ۗ وَمَا اخْتَلَفَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ إِلَّا مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَهُمُ الْعِلْمُ بَغْيًا بَيْنَهُمْ ۗ وَمَنْ يَكْفُرْ بِآيَاتِ اللَّهِ فَإِنَّ اللَّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ]]
doğrusu Allah ındinde din, islâmdır; o kitab verilenlerin ıhtilâf etmeleri ise sırf kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki bağıyden, ihtirastandır, her kim de Allahın âyetlerine küfrederse şüphe yok ki Allah çabık hisablıdır.
usobne zavisnosti. A sa onima koji u Allahove rije~i ne budu vjerovali Allah }e brzo obra~unati.
Lo! religion with Allah (is) The Surrender (to His will and guidance). Those who (formerly) received the Scripture differed only after knowledge came unto them, through transgression among themselves. Whoso disbelieveth the revelations of Allah (will find that) Lo! Allah is swift at reckoning.
[[فَإِنْ حَاجُّوكَ فَقُلْ أَسْلَمْتُ وَجْهِيَ لِلَّهِ وَمَنِ اتَّبَعَنِ ۗ وَقُلْ لِلَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَالْأُمِّيِّينَ أَأَسْلَمْتُمْ ۚ فَإِنْ أَسْلَمُوا فَقَدِ اهْتَدَوْا ۖ وَإِنْ تَوَلَّوْا فَإِنَّمَا عَلَيْكَ الْبَلَاغُ ۗ وَاللَّهُ بَصِيرٌ بِالْعِبَادِ]]
Buna karşı seninle münakaşaya kalkışırlarsa de ki «ben: Yüzümü islâm ile tertemiz Allaha tuttum bana tabi' olanlar da», o kitab verilenlerle verilmiyen ümmîlere de de ki: siz, «islâmı kabul ettiniz mi?» eğer nizaı keser islâma girerlerse doğru yolu tutmuşlardır, yok yüz çevirirlerse sana da düşen ancak tebliğdir, Allah görüyordur o kulları da.
Ako se oni budu prepirali s tobom, reci: "Ja se samo Allahu pokoravam, a i oni koji me slijede." I reci onima kojima je data Knjiga i neukima: "Primite islam!" Ako prime islam, onda su na pravom putu. A ako odbiju, tvoje je jedino da poziva{. – A Allah dobro vidi robove Svoje.
And if they argue with thee, (O Muhammad), say: I have surrendered my purpose to Allah and (so have) those who follow me. And say unto those who have received the Scripture and those who read not: Have ye (too) surrendered? If they surrender, then truly they are rightly guided, and if they turn away, then it is thy duty only to convey the message (unto them). Allah is Seer of (His) bondmen.
[[إِنَّ الَّذِينَ يَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ وَيَقْتُلُونَ النَّبِيِّينَ بِغَيْرِ حَقٍّ وَيَقْتُلُونَ الَّذِينَ يَأْمُرُونَ بِالْقِسْطِ مِنَ النَّاسِ فَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ أَلِيمٍ]]
Her halde onlar: O Allahın âyetlerini tanımıyanlar ve haksızlıkla Peygamberleri katleyliyenler ve insanlar içinde adl-ü insaf emreden kimseleri katledenler şimdi hep bunlara elîm bir azab müjdele.
Onima koji ne vjeruju u Allahove dokaze i koji su vjerovjesnike, ni krive ni du`ne, ubijali, a ubijaju i ljude koji tra`e da se postupa pravedno, navijesti bolnu patnju.
Lo! those who disbelieve the revelations of Allah, and slay the Prophets wrongfully, and slay those of mankind who enjoin equity: promise them a painful doom.
أُولَٰئِكَ الَّذِينَ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِرِينَ
İşte bunlar Dünya ve Ahırette amelleri heder olmuş kimselerdir, ve onları kurtaracak da yoktur.
To su oni ~ija djela ne vrijede ni na ovom ni na onom svijetu; i niko im ne}e prite}i u pomo}.
Those are they whose works have failed in the world and the Hereafter; and they have no helpers.
[[أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ أُوتُوا نَصِيبًا مِنَ الْكِتَابِ يُدْعَوْنَ إِلَىٰ كِتَابِ اللَّهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ يَتَوَلَّىٰ فَرِيقٌ مِنْهُمْ وَهُمْ مُعْرِضُونَ]]
Baksan â o kendilerine kitabdan bir nasıb verilmiş olanlara, aralarında hakem olması için Allahın kitabına da'vet olunuyorlar da sonra içlerinden bir kısmı yüz çevirerek dönüb gidiyorlar.
Zar ne vidi{ kako neki od njih kojima je dat dio Knjige odbijaju, kad budu pozvani, da im sudi Allahova Knjiga – a oni ionako glave okre}u –
Hast thou not seen how those who have received the Scripture invoke the Scripture of Allah (in their disputes) that it may judge between them; then a faction of them turn away, being opposed (to it)?
ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُوا لَنْ تَمَسَّنَا النَّارُ إِلَّا أَيَّامًا مَعْدُودَاتٍ ۖ وَغَرَّهُمْ فِي دِينِهِمْ مَا كَانُوا يَفْتَرُونَ
Bunun sebebi: Çünkü onlar «sayılı günlerden başka bize asla ateş dokunmaz» demekte ve uydura geldikleri yalânlar dinlerinde kendilerini aldatmaktadır.
zato {to govore: "Vatra nas ne}e pr`iti ve} samo nekoliko dana", - a la`i koje izmi{lju u vjerovanju njihovom obmanjuju ih.
That is because they say: The Fire will not touch us save for a certain number of days. That which they used to invent hath deceived them regarding their religion.
فَكَيْفَ إِذَا جَمَعْنَاهُمْ لِيَوْمٍ لَا رَيْبَ فِيهِ وَوُفِّيَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ
Bakalım o geleceğinde şüphe olmıyan gün için kendilerini topladığımız ve hiç kimseye zulmedilmiyerek herkese her ne kazandıysa temamen ödendiği vakit nasıl olacak?
A {ta }e biti onoga Dana, u koji nema nikakve sumnje, kada ih sakupimo i kada svako dobije ono {to je zaslu`io, kada im ne}e biti u~injeno na`ao?
How (will it be with them) when We have brought them all together to a Day of which there is no doubt, when every soul will be paid in full what it hath earned, and they will not be wronged.
[[قُلِ اللَّهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِي الْمُلْكَ مَنْ تَشَاءُ وَتَنْزِعُ الْمُلْكَ مِمَّنْ تَشَاءُ وَتُعِزُّ مَنْ تَشَاءُ وَتُذِلُّ مَنْ تَشَاءُ ۖ بِيَدِكَ الْخَيْرُ ۖ إِنَّكَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ]]
Deki: ey mülkün sahibi Allahım! Dilediğine mülk verirsin, dilediğinden de mülkü çeker alırsın, ve dilediğini azîz edersin, dilediğini zelil edersin, hayır yalnız senin elindedir, muhakkak ki sen her şey'e kadirsin.
Reci: "O Allahu, koji svu vlast ima{, Ti vlast onome kome ho}e{ daje{, a oduzima{ je od onoga od koga ho}e{.; Ti onoga koga ho}e{ uzvisuje{, a onoga koga ho}e{ unizuje{; u Tvojoj ruci je svako dobro, Ti, uistinu, sve mo`e{!
Say: O Allah! Owner of Sovereignty! Thou givest sovereignty unto whom Thou wilt, and Thou withdrawest sovereignty from whom Thou wilt. Thou exaltest whom Thou wilt and Thou abasest whom Thou wilt. In Thy hand is the good. Lo! Thou art Able to do all things.
[[تُولِجُ اللَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَتُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ ۖ وَتُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَتُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّ ۖ وَتَرْزُقُ مَنْ تَشَاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ]]
Geceyi gündüzün içinde sokarsın, gündüzü gecenin içine sokarsın, ölüden diri çıkarırsın diriden ölü çıkarırsın, dilediğine de hisabsız rızk verirsin.
Ti uvodi{ no} u dan, i uvodi{ dan u no}; Ti od ne`ivog stvara{ `ivo, i od `ivog ne`ivo; Ti opskrbljuje{ koga ho}e{, bez ra~una."
Thou causest the night to pass into the day, and Thou causest the day to pass into the night. And Thou bringest forth the living from the dead, and Thou bringest forth the dead from the living. And Thou givest sustenance to whom Thou choosest, without stint.
[[لَا يَتَّخِذِ الْمُؤْمِنُونَ الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاءَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِنِينَ ۖ وَمَنْ يَفْعَلْ ذَٰلِكَ فَلَيْسَ مِنَ اللَّهِ فِي شَيْءٍ إِلَّا أَنْ تَتَّقُوا مِنْهُمْ تُقَاةً ۗ وَيُحَذِّرُكُمُ اللَّهُ نَفْسَهُ ۗ وَإِلَى اللَّهِ الْمَصِيرُ]]
Mü'minler, mü'minleri bırakıb da kâfirleri dost edinmesin, ve onu her kim yaparsa Allahdan ilişiği kesilmiş olur ancak onlardan bir korunma yapmanız başka, maamafih Allah sizi kendisinden tahzir buyurur, nihayet de gidiş Allahadır.
Neka vjernici ne uzimaju za prijatelje nevjernike kad ima vjernika; a onoga ko to ~ini - Allah ne}e {tititi. To u~inite jedino da biste se od njih sa~uvali. Allah vas podsje}a na Sebe i Allahu se vra}a sve!
Let not the believers take disbelievers for their friends in preference to believers. Whoso doeth that hath no connection with Allah unless (it be) that ye but guard yourselves against them, taking (as it were) security. Allah biddeth you beware (only) of Himself. Unto Allah is the journeying.
[[قُلْ إِنْ تُخْفُوا مَا فِي صُدُورِكُمْ أَوْ تُبْدُوهُ يَعْلَمْهُ اللَّهُ ۗ وَيَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ ۗ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ]]
deki: gizleseniz de sînelerinizdekini belli etseniz de Allah onu bilir ve bütün Göklerde ne var Yerde ne varsa bilir ve Allah her şey'e kadirdir.
Reci: "Skrivali vi ono {to je u srcima va{im ili to javno pokazivali, Allah to zna. On zna sve {to je na nebesima i {to je na Zemlji, - Allah je svemo}an.
Say, (O Muhammad): Whether ye hide that which is in your breasts or reveal it, Allah knoweth it. He knoweth that which is in the heavens and that which is in the earth, and Allah is Able to do all things.
[[يَوْمَ تَجِدُ كُلُّ نَفْسٍ مَا عَمِلَتْ مِنْ خَيْرٍ مُحْضَرًا وَمَا عَمِلَتْ مِنْ سُوءٍ تَوَدُّ لَوْ أَنَّ بَيْنَهَا وَبَيْنَهُ أَمَدًا بَعِيدًا ۗ وَيُحَذِّرُكُمُ اللَّهُ نَفْسَهُ ۗ وَاللَّهُ رَءُوفٌ بِالْعِبَادِ]]
Her nefis ne hayır işlemiş, ve ne kötülük yapmış ise önüne konmuş bulacağı gün!. isterki onlarla arasında uzak bir mesafe bulunsaydı! Yine Allah sizi kendisinden tahzir buyuruyor, ve Allah kullarını çok esirgiyor.
Onoga dana kada svaki ~ovjek pred sobom nae dobro djelo koje je uradio i ravo djelo koje je u~inio – po`elje}e da se izmeu njih i njega nalazi udaljenost velika. A Allah vas na Sebe podsje}a i Allah je milostiv prema Svojim robovima.
On the day when every soul will find itself confronted with all that it hath done of good and all' that it hath done of evil (every soul) will long that there might be a mighty apace of distance between it and that (evil). Allah biddeth you beware of Him. And Allah is full of pity for (His) bondmen.
قُلْ إِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللَّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللَّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ ۗ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ
De ki: eğer siz Allahı seviyorsanız hemen bana uyun ki Allah da sizleri sevsin ve suçlarınızı mağfiretle örtsün, Allah gafurdur, rahîmdır.
Reci: "Ako Allaha volite, mene slijedite, i vas }e Allah voljeti i grijehe vam oprostiti!" – a Allah pra{ta i samilostan je.
Say, (O Muhammad, to mankind): If ye love Allah, follow me; Allah will love you and forgive you your sins. Allah is Forgiving, Merciful.
قُلْ أَطِيعُوا اللَّهَ وَالرَّسُولَ ۖ فَإِنْ تَوَلَّوْا فَإِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ الْكَافِرِينَ
De ki: Allaha ve Peygambere ıtaat edin; eğer aksine giderlerse şüphe yok ki Allah kâfirleri sevmez.
Reci: "Pokoravajte se Allahu i Poslaniku!" A ako oni glave okrenu – pa, Allah, zaista, ne voli nevjernike.
Say: Obey Allah and the messenger. But if they turn away, Lo! Allah loveth not the disbelievers (in His guidance).
إِنَّ اللَّهَ اصْطَفَىٰ آدَمَ وَنُوحًا وَآلَ إِبْرَاهِيمَ وَآلَ عِمْرَانَ عَلَى الْعَالَمِينَ
Gerçek Allah, Ademi ve Nuhu ve âli İbrahimi ve âliımrânı süzdü: âlemîn üzerine ıstıfa buyurdu.
Allah je odabrao Adema, i Nuha, i Ibrahimovu porodicu, i Imranovu porodicu nad ostalim svijetom –
Lo! Allah preferred Adam and Noah and the Family of Abraham and the Family of 'Imran above (all His) creatures.
ذُرِّيَّةً بَعْضُهَا مِنْ بَعْضٍ ۗ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Bir zürriyyet olarak; biribirinden (hep tevhid dininden), ve Allahdır işiden; bilen.
sve porod jedan do drugog -, a Allah sve ~uje i sve zna.
They were descendants one of another. Allah is Hearer, Knower.
[[إِذْ قَالَتِ امْرَأَتُ عِمْرَانَ رَبِّ إِنِّي نَذَرْتُ لَكَ مَا فِي بَطْنِي مُحَرَّرًا فَتَقَبَّلْ مِنِّي ۖ إِنَّكَ أَنْتَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ]]
Imranın haremi dediği vakit: «Ya Rabbi! ben karnımdakini her kayıddan azade olarak sana adadım, hemen kabul buyur benden, çünkü bir sensin işiden bilen sen».
Kada Imranova `ena re~e: "Gospodaru moj, ovo {to je u trbuhu mome je zavjetujem samo na slu`bu Tebi, pa primi od mene, jer Ti, zaista, sve ~uje{ i zna{!"
(Remember) when the wife of Imran said: My Lord I have vowed unto Thee that which is in my belly as a consecrated (offering). Accept it from me. Lo! Thou, only Thou, art the Hearer, the Knower!
[[فَلَمَّا وَضَعَتْهَا قَالَتْ رَبِّ إِنِّي وَضَعْتُهَا أُنْثَىٰ وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا وَضَعَتْ وَلَيْسَ الذَّكَرُ كَالْأُنْثَىٰ ۖ وَإِنِّي سَمَّيْتُهَا مَرْيَمَ وَإِنِّي أُعِيذُهَا بِكَ وَذُرِّيَّتَهَا مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ]]
Derken vaktaki hamlini vaz' etti «Ya Rabbi onu dişi vaz' ettim» dedi, Allah daha iyi bilirken ne vaz'ettiğini, halbuki erkek dişi gibi değildi, bununla beraber ben onun adını Meryem kodum ve işte ben onu ve zürriyyetini o recîm şeytanın şerrinden sana ısmarlıyorum.
poslije ona, kada je rodila, re~e: "Gospodaru moj, rodila sam `ensko", - a Allah dobro zna {ta je rodila -, "a `ensko nije kao mu{ko; nadjela sam joj ime Merjema, i ja nju i porod njezin stavljam pod Tvoje okrilje od prokletog {ejtana."
And when she was delivered she said: My Lord! Lo! I am delivered of a female. Allah knew best of what she was delivered. the male is not as the female; and Lo! I have named her Mary, and Lo! I crave Thy protection for her and for her offspring from Satan the outcast.
[[فَتَقَبَّلَهَا رَبُّهَا بِقَبُولٍ حَسَنٍ وَأَنْبَتَهَا نَبَاتًا حَسَنًا وَكَفَّلَهَا زَكَرِيَّا ۖ كُلَّمَا دَخَلَ عَلَيْهَا زَكَرِيَّا الْمِحْرَابَ وَجَدَ عِنْدَهَا رِزْقًا ۖ قَالَ يَا مَرْيَمُ أَنَّىٰ لَكِ هَٰذَا ۖ قَالَتْ هُوَ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ ۖ إِنَّ اللَّهَ يَرْزُقُ مَنْ يَشَاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ]]
Bunun üzerine rabbı onu güzel bir kabul ile kabul buyurdu ve güzel bir surette yetiştirdi, Zekeriyanın himayesine verdi, Zekeriyya onun üzerine mihraba her girdikçe yanında yeni bir rızk bulur, ya Meryem! bu sana nereden? derdi, o da Allah tarafından, derdi: Şüphe yok ki Allah dilediğini hisabsız merzuk buyurur.
I Gospodar njezin primi je lijepo i u~ini da uzraste lijepo, i da se o njoj brine Zekerijja. Kad god bi joj Zekerijja u hram u{ao, kod nje bi hrane na{ao. "Odakle ti ovo, o Merjema?" – on bi upitao, a ona bi odgovorila: "Od Allaha, Allah onoga koga ho}e opskrbljuje bez muke."
And her Lord accepted her with full acceptance and vouchsafed to her a goodly growth; and made Zachariah her guardian. Whenever Zachariah went into the sanctuary where she was, he found that she had food. He said: O Mary! Whence cometh unto thee this (food)? She answered: It is from Allah. Allah giveth without stint to whom He will.
هُنَالِكَ دَعَا زَكَرِيَّا رَبَّهُ ۖ قَالَ رَبِّ هَبْ لِي مِنْ لَدُنْكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةً ۖ إِنَّكَ سَمِيعُ الدُّعَاءِ
O aralık Zekeriyya rabbına dua etti: Yarab! dedi: Bana ledünnünden bir temiz zürriyyet ihsan eyle şüphesiz ki sen duayı işidensin.
Tu Zekerijja zamoli Gospodara svoga: "Gospodaru moj," – re~e – "podari mi od Sebe ~estita potomka, jer se Ti, uistinu, molbi odaziva{!"
Then Zachariah prayed unto his Lord and said: My Lord! Bestow upon me of Thy bounty goodly offspring. Lo! Thou an the Hearer of Prayer.
[[فَنَادَتْهُ الْمَلَائِكَةُ وَهُوَ قَائِمٌ يُصَلِّي فِي الْمِحْرَابِ أَنَّ اللَّهَ يُبَشِّرُكَ بِيَحْيَىٰ مُصَدِّقًا بِكَلِمَةٍ مِنَ اللَّهِ وَسَيِّدًا وَحَصُورًا وَنَبِيًّا مِنَ الصَّالِحِينَ]]
Derken Melâikeler kendisine nida' ettiler, o kalkmış mihrabda namaz kılıyordu: Haberin olsun Allah sana Yahyayı müjdeliyor: Allahdan bir kelimeyi tasdik edecek, hem bir efendi, hem gayez zahid, ve bir Peygamber, salihînden.
I dok se on u hramu stoje}i molio, meleki ga zovnu{e: "Allah ti javlja radosnu vijest: rodit }e ti se Jahja, koji }e u Allahovu knjigu vjerovati, i koji }e prvak biti, i ~edan, i vjerovjesnik, potomak onih dobrih."
And the angels called to him as he stood praying in the sanctuary: Allah giveth thee glad tidings of (a son whose name is) John, (who cometh) to confirm a word from Allah, lordly, chaste, a Prophet of the righteous.
قَالَ رَبِّ أَنَّىٰ يَكُونُ لِي غُلَامٌ وَقَدْ بَلَغَنِيَ الْكِبَرُ وَامْرَأَتِي عَاقِرٌ ۖ قَالَ كَذَٰلِكَ اللَّهُ يَفْعَلُ مَا يَشَاءُ
Yarab! dedi: benim için bir oğul nasıl olur? kendime ihtiyarlık çatmış haremim de kısırken, buyurdu ki: öyle, Allah ne dilerse yapar.
"Gospodaru moj," – re~e – "kako }e imati sina kada me starost ophrvala, a i `ena mi je nerotkinja?" – "Eto tako", - re~e On -, "Allah ~ini {to On ho}e".
He said: My Lord! How can I have a son when age hath overtaken me already and my wife is barren? (The angel) answered: So (it will be). Allah doeth what He will.
[[قَالَ رَبِّ اجْعَلْ لِي آيَةً ۖ قَالَ آيَتُكَ أَلَّا تُكَلِّمَ النَّاسَ ثَلَاثَةَ أَيَّامٍ إِلَّا رَمْزًا ۗ وَاذْكُرْ رَبَّكَ كَثِيرًا وَسَبِّحْ بِالْعَشِيِّ وَالْإِبْكَارِ]]
Ya Rab! dedi: Bana bir âyet (bir alâmet) yap, buyurdu ki: Ayetin nasa üç gün sade işaretten başka söz söyliyememendir. Bununla beraber rabbını çok zikret ve akşam sabah tesbih eyle.
"Gospodaru moj," – zamoli on – "daj mi neki znak!" – "Znak }e biti" – re~e – {to tri dana s ljudima ne}e{ mo}i govoriti, osim znakovima. I ~esto spominji Gospodara svoga i hvali Ga krajem dana i izjutra!"
He said: My Lord! Appoint a token for me. (The angel) said: The token unto thee (shall be) that thou shalt not speak unto mankind three days except by signs. Remember thy Lord much, and praise (Him) in the early hours of night and morning.
وَإِذْ قَالَتِ الْمَلَائِكَةُ يَا مَرْيَمُ إِنَّ اللَّهَ اصْطَفَاكِ وَطَهَّرَكِ وَاصْطَفَاكِ عَلَىٰ نِسَاءِ الْعَالَمِينَ
Hem Melekler dediği vakit, ya Meryem! her halde Allah seni süzüb seçti, ve seni çok temiz pâk kıldı, hem seni âlemin kadınlarının fevkında seçti.
I kada meleki reko{e: "O Merjema, tebe je Allah odabrao i ~istom stvorio, i boljom od svih `ena na svijetu u~inio.
And when the angels said: O Mary! Lo! Allah hath chosen thee and made thee pure, and hath preferred thee above (all) the women of creation.
يَا مَرْيَمُ اقْنُتِي لِرَبِّكِ وَاسْجُدِي وَارْكَعِي مَعَ الرَّاكِعِينَ
Ya Meryem! Rabbına divan dur, ve secdeye kapan ve rükû' edenlerle beraber rükûa var.
O Merjema, budi poslu{na svome Gospodaru i licem na tle padaj i sa onima koji molitvu obavljaju i ti obavljaj!"
O Mary! Be obedient to thy Lord, prostrate thyself and bow with those who bow (in worship).
[[ذَٰلِكَ مِنْ أَنْبَاءِ الْغَيْبِ نُوحِيهِ إِلَيْكَ ۚ وَمَا كُنْتَ لَدَيْهِمْ إِذْ يُلْقُونَ أَقْلَامَهُمْ أَيُّهُمْ يَكْفُلُ مَرْيَمَ وَمَا كُنْتَ لَدَيْهِمْ إِذْ يَخْتَصِمُونَ]]
Bu işte sana gayb haberlerinden, onu sana vahy ile bildiriyoruz (ya Muhammed), yoksa Meryemi hangisi himayesine alacak, diye kalemleriyle kur'a atarlarken de sen yanlarında değildin, çekişirlerken di yanlarında değildin.
To su nepoznate vijesti koje ti objavljujemo. Ti nisi bio meu njima kada su pera svoja od trske pobacali da bi vidjeli koji }e se od njih o Merjemi brinuti, i ti nisi bio meu njima kad su se prepirali.
This is of the tidings of things hidden. We reveal it unto thee (Mohammad). Thou wast not present with them when they threw their pens (to know) which of them should be the guardian of Mary, nor wast thou present with them when they quarrelled (thereupon).
[[إِذْ قَالَتِ الْمَلَائِكَةُ يَا مَرْيَمُ إِنَّ اللَّهَ يُبَشِّرُكِ بِكَلِمَةٍ مِنْهُ اسْمُهُ الْمَسِيحُ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ وَجِيهًا فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَمِنَ الْمُقَرَّبِينَ]]
Melekler dediği vakit: ya Meryem! haberin olsun Allah senin tarafından bir kelime ile müjdeleyor: ismi Mesih İsabni Meryem, Dünya ve Ahırette vecîh olarak hem de mukarrebînden.
A kada meleki reko{e: "O Merjema, Allah ti javlja radosnu vijest, od Njega Rije~: ime }e mu biti Mesih, Isa, sin Merjemin, bi}e vien i na ovom i na onom svijetu i jedan od Allahu bliskih;
(And remember) when the angels said: O Mary! Allah giveth thee glad tidings of a word from Him, whose name is the Messiah, Jesus, son of Mary, illustrious in the world and the Hereafter, and one of those brought near (unto Allah).
وَيُكَلِّمُ النَّاسَ فِي الْمَهْدِ وَكَهْلًا وَمِنَ الصَّالِحِينَ
Ve nasa kelâm söyleyecek: hem beşikte hem yetişkin iken, hem de salihînden.
on }e govoriti ljudima jo{ u kolijevci, a i kao odrastao, i bi}e ~estit",-
He will speak unto mankind in his cradle and in his manhood, and he is of the righteous.
[[قَالَتْ رَبِّ أَنَّىٰ يَكُونُ لِي وَلَدٌ وَلَمْ يَمْسَسْنِي بَشَرٌ ۖ قَالَ كَذَٰلِكِ اللَّهُ يَخْلُقُ مَا يَشَاءُ ۚ إِذَا قَضَىٰ أَمْرًا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ]]
Yarabbi! dedi: bir çocuk nerden olabilir benim için? Ki bana bir beşer dokunmadı, buyurdu ki: öyle, Allah neyi dilerse yaratır, obir emri murad edince sade ona ol der o oluverir.
ona re~e: "Gospodaru moj, kako }u imati dijete kada me nijedan mu{karac nije dodirnuo?" – "Eto tako", - re~e -, "Allah stvara {to On ho}e. Kada ne{to odlu~i, On samo za to rekne: ’Budi!’ – i ono bude."
She said: My Lord! How can I have a child when no mortal hath touched me? He said: So (it will be). Allah createth what He will. if He decreeth a thing, He saith unto it only: Be! and it is.
وَيُعَلِّمُهُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَالتَّوْرَاةَ وَالْإِنْجِيلَ
Ve ona hem kitabet öğretecek hem hikmet hem Tevrat hem İncil.
I pou~i}e ga pismu i mudrosti, i Tevratu i Ind`ilu,
And He will teach him the Scripture and wisdom, and the Torah and the Gospel.
[[وَرَسُولًا إِلَىٰ بَنِي إِسْرَائِيلَ أَنِّي قَدْ جِئْتُكُمْ بِآيَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ ۖ أَنِّي أَخْلُقُ لَكُمْ مِنَ الطِّينِ كَهَيْئَةِ الطَّيْرِ فَأَنْفُخُ فِيهِ فَيَكُونُ طَيْرًا بِإِذْنِ اللَّهِ ۖ وَأُبْرِئُ الْأَكْمَهَ وَالْأَبْرَصَ وَأُحْيِي الْمَوْتَىٰ بِإِذْنِ اللَّهِ ۖ وَأُنَبِّئُكُمْ بِمَا تَأْكُلُونَ وَمَا تَدَّخِرُونَ فِي بُيُوتِكُمْ ۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ]]
Hem Beni İsraile bir Resul olarak, şöyle ki: ben size rabbınızdan bir âyetle geldim, ben size çamurdan kuş biçimi gibi bir mahlûk biçerim de içine üflerim, Allahın izniyle derhal bir kuş olur, yine Allahın izniyle gözsüzü ve abraşı iyi eder ve ölüleri diriltirim, ve evlerinize ne yiyor ve ne biriktiriyorsanız size haber veririm elbette bunda size şüphesiz bir âyet vardır eğer iman edecek iseniz.
i poslati kao poslanika sinovima Israilovim: "Donosim vam dokaz od Gospodara va{eg: napravi}u vam od ilova~e ne{to poput ptice i puhnu}u u nju, i bi}e, voljom Allahovom, prava ptica. I iscjeli}u slijepa od ro enja, i gubava, i o`ivljava}u mrtve, voljom Allahovom, i kaziva}u vam {ta jedete i {ta u domovima gomilate; to }e, uistinu, biti dokaz za vas, ako pravi vjernici budete;
And will make him a messenger unto the children of Israel, (saying): Lo! I come unto you with a sign from your Lord. Lo! I fashion for you out of clay the likeness of a bird, and I breathe into it and it is a bird, by Allah's leave. I heal him who was born blind, and the leper, and I raise the dead, by Allah's leave. And I announce unto you what ye eat and what ye store up in your houses. Lo! herein verily is a portent for you, if ye are believers.
[[وَمُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيَّ مِنَ التَّوْرَاةِ وَلِأُحِلَّ لَكُمْ بَعْضَ الَّذِي حُرِّمَ عَلَيْكُمْ ۚ وَجِئْتُكُمْ بِآيَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ]]
Hem Tevrattan önümde bulunanı bir tasdıkcı olarak ve hem size haram edilenin ba'zısını halâl kılayım diye ve Rabbınızdan bir âyet ile size geldim, artık, Allahdan korkun da bana itaat edin.
i da potvrdim istinitost Tevrata, objavljenog prije mene, i da vam dopustim ne{to {to vam je bilo zabranjeno. I donosim vam dokza od Gospodara va{eg, - zato se Allaha bojte i mene slu{ajte -,
And (I come) confirming that which was before me of the Torah, and to make lawful some of that which was forbidden unto you. I come unto you with a sign from your Lord, so keep your duty to Allah and obey me.
إِنَّ اللَّهَ رَبِّي وَرَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُ ۗ هَٰذَا صِرَاطٌ مُسْتَقِيمٌ
Şüphe yok ki Allah benim de Rabbım sizin de Rabbınızdır, onun için hep ona ibadet edin, bu işte doğru yoldur.
Allah je diosta i moj i va{ Gospodar, pa se Njemu klanjajte; to je pravi put!"
Lo! Allah is my Lord and your Lord, so worship Him. That is a straight path.
[[فَلَمَّا أَحَسَّ عِيسَىٰ مِنْهُمُ الْكُفْرَ قَالَ مَنْ أَنْصَارِي إِلَى اللَّهِ ۖ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ أَنْصَارُ اللَّهِ آمَنَّا بِاللَّهِ وَاشْهَدْ بِأَنَّا مُسْلِمُونَ]]
Bunun üzerine vakta ki İsa onlardan küfrü hissetti «kim benim Allaha arkadaşlarım?» dedi, Havâriyyun «biziz, dediler: Allah arkadaşları, biz Allaha iman ettik, hem bizim imanı lekesiz Müslimler olduğumuza şahid ol.
A kada se Isa uvjerio da oni ne}e da vjeruju, uzviknuo je: "Koji }e biti pomaga~i moji na Allahovom putu?" – "Mi", - reko{e u~enici, - "mi }emo biti pomaga~i Allahove vjere, a ti budi svjedok da smo mi poslu{ni Njemu.
But when Jesus became conscious of their disbelief, he cried: Who will be my helpers in the cause of Allah? The disciples said: We will be Allah's helpers. We believe in Allah, and bear thou witness that we have surrendered (unto Him).
رَبَّنَا آمَنَّا بِمَا أَنْزَلْتَ وَاتَّبَعْنَا الرَّسُولَ فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِدِينَ
Ya Rabbena indirdiğine iman ettik ve Resulün ardınca gittik, imdi bizi o şahidlerle beraber yaz.
Gospodaru na{, mi u ono {to Ti objavljuje{ vjerujemo i mi Poslanika slijedimo, zato nas upi{i meu vjernike!"
Our Lord! We believe in that which Thou hast revealed and we follow him whom Thou hast sent. Enroll us among those who witness (to the truth).
وَمَكَرُوا وَمَكَرَ اللَّهُ ۖ وَاللَّهُ خَيْرُ الْمَاكِرِينَ
Bununla beraber mekrettiler Allah da mekirlerine mekretti, öyle ya, Allah hayrülmakirîndir.
I nevjernici po~e{e smi{ljati spletke, ali ih je Allah otklonio, jer On to umije najbolje.
And they (the disbelievers) schemed, and Allah schemed (against them): and Allah is the best of schemers.
[[إِذْ قَالَ اللَّهُ يَا عِيسَىٰ إِنِّي مُتَوَفِّيكَ وَرَافِعُكَ إِلَيَّ وَمُطَهِّرُكَ مِنَ الَّذِينَ كَفَرُوا وَجَاعِلُ الَّذِينَ اتَّبَعُوكَ فَوْقَ الَّذِينَ كَفَرُوا إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ ۖ ثُمَّ إِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَأَحْكُمُ بَيْنَكُمْ فِيمَا كُنْتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ]]
O vakit ki Allah buyurdu: ya İsa! emin ol ben seni eceline yetireceğim ve seni bana ref'edeceğim ve seni o küfredenlerden pâkliyeceğim ve sana tabi' olanları o küfredenlerin kıyamet gününe kadar fevkında kılacağım, sonrada hep dönümünüz banadır, ıhtılâf edib durduğunuz şeyler hakkında o vakit aranızda hükmü ben vereceğim.
I kada Allah re~e: "O Isa, du{u }e ti uzeti i k Sebi te uzdignuti i spasi}u te od nevjernika i u~ini}u da tvoji sljedbenici budu iznad nevjernika sve do Smaka svijeta. Meni }ete se, poslije, svi povratiti i Ja }u vam o onome u ~emu se niste slagali presuditi:
(And remember) when Allah said: O Jesus! Lo! I am gathering thee and causing thee to ascend unto Me, and am cleansing thee of those who disbelieve and am setting those who follow thee above those who disbelieve until the Day of Resurrection. Then unto Me ye will (all) return, and I shall judge between you as to that wherein ye used to differ.
فَأَمَّا الَّذِينَ كَفَرُوا فَأُعَذِّبُهُمْ عَذَابًا شَدِيدًا فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِرِينَ
Hasılı: o küfredenleri Dünyada ve Ahırette şiddetli bir azab ile ta'zib edeceğim, hem onlara yardımcılardan eser yoktur.
one koji ne budu vjerovali na stra{ne muke }u udariti i na ovom i na onom svijetu i niko im ne}e mo}i pomo}i."...
As for those who disbelieve I shah chastise them with a heavy chastisement in the world and the Hereafter; and they will have no helpers.
وَأَمَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَيُوَفِّيهِمْ أُجُورَهُمْ ۗ وَاللَّهُ لَا يُحِبُّ الظَّالِمِينَ
Amma iman edib salih ameller işliyenlere gelince onlara ecirlerini tamamiyle öder de Allah zalimleri sevmez.
A onima koji budu vjerovali i dobra djela ~inili, On }e njima punu nagradu dati. – Allah ne voli nasilnike.
And as for those who believe and do good works, He will pay them their wages in full. Allah loveth not wrongdoers.
ذَٰلِكَ نَتْلُوهُ عَلَيْكَ مِنَ الْآيَاتِ وَالذِّكْرِ الْحَكِيمِ
İşte o hüküm, biz onu sana bu âyetlerden ve hikmetli zikirden peyderpey okuyoruz.
Ovo {to ti kazujemo jesu ajeti i Kur’an mudri.
This (which) We recite unto thee is a revelation and a wise reminder.
إِنَّ مَثَلَ عِيسَىٰ عِنْدَ اللَّهِ كَمَثَلِ آدَمَ ۖ خَلَقَهُ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ قَالَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
Doğrusu Allah ındinde İsa meseli Âdem meseli gibidir: Onu topraktan yarattı sonra da ona «ol!» dedi, o halde olur.
Isaov slu~aj je u Allaha isti kao i slu~aj Ademov: od zemlje ga je stvorio, a zatim rekao: "Budi!" – i on bi.
Lo! the likeness of Jesus with Allah is as the likeness of Adam. He created him of dust, then He said unto him: Be! and he is.
الْحَقُّ مِنْ رَبِّكَ فَلَا تَكُنْ مِنَ الْمُمْتَرِينَ
Istina je od Gospodara tvoga, zato ne sumnjaj!
Bu hak senin Rabbından, binaenaleyh şüphe edenlerden olma.
(This is) the truth from thy Lord (O Muhammad), so be not thou of those who waver.
[[فَمَنْ حَاجَّكَ فِيهِ مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْا نَدْعُ أَبْنَاءَنَا وَأَبْنَاءَكُمْ وَنِسَاءَنَا وَنِسَاءَكُمْ وَأَنْفُسَنَا وَأَنْفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَلْ لَعْنَتَ اللَّهِ عَلَى الْكَاذِبِينَ]]
Sana gelen ilimden sonra artık her kim seninle münakaşaya kalkarsa haydı de: Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı kadınlarımız ve kadınlarınızı kendilerimizi ve kendilerinizi çağıralım sonra can-u gönülden ibtihal ile duâ edelim de Allahın lâ'netini yalancıların boynuna geçirelim.
A onima koji se s tobom budu o njemu raspravljali, po{to si ve} pravu istinu saznao, ti reci: "Hodite, pozva}emo sinove na{e i sinove va{e, i `ene na{e i `ene va{e, a do}i }emo i mi, pa }emo se usrdno pomoliti i Allahovo prokletstvo na one koji neistinu govore prizvati!"
And whoso disputeth with thee concerning him, after the knowledge which hath come unto thee, say (unto him): Come! We will summon our sons and your sons, and our women and your women, and ourselves and yourselves, then we will pray humbly (to our Lord) and (solemnly) invoke the curse of Allah upon those who lie.
إِنَّ هَٰذَا لَهُوَ الْقَصَصُ الْحَقُّ ۚ وَمَا مِنْ إِلَٰهٍ إِلَّا اللَّهُ ۚ وَإِنَّ اللَّهَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
Doğrusu işte budur o kıssanın hak ifadesi, yoksa Allahdan başka bir İlâh yoktur ve hakikat Allah o, öyle azîz öyle hakîmdir.
To je, zaista, kazivanje i nema boga osim Allaha! – a Allah je, doista, Silan i Mudar.
Lo! This verily is the true narrative. There is no God save Allah, and lo! Allah is the Mighty,, the Wise.
فَإِنْ تَوَلَّوْا فَإِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِالْمُفْسِدِينَ
Yine yüz çevirirlerse muhakkak ki Allah müfsidleri bilir.
A ako oni glave okrenu – pa, Allah sigurno dobro zna smutljivce.
And if they turn away, then Lo! Allah is Aware of (who are ) the corrupters.
[[قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ تَعَالَوْا إِلَىٰ كَلِمَةٍ سَوَاءٍ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ أَلَّا نَعْبُدَ إِلَّا اللَّهَ وَلَا نُشْرِكَ بِهِ شَيْئًا وَلَا يَتَّخِذَ بَعْضُنَا بَعْضًا أَرْبَابًا مِنْ دُونِ اللَّهِ ۚ فَإِنْ تَوَلَّوْا فَقُولُوا اشْهَدُوا بِأَنَّا مُسْلِمُونَ]]
De ki: Ey ehli kitab! gelin: Sizinle bizim aramızda müsavi bir kelimeye, şöyle ki: Allahdan başka ma'bud tanımıyalım ona hiç bir şey'i şerik koşmıyalım, ve ba'zımız ba'zımızı Allahdan beride Rab ittihaz etmesin, eğer buna karşı yüz çevirirlerse o vakit şöyle deyin: Şahid olun ki biz hakikaten müslimiz: müsalemetkârız.
Reci: "O sljedbenici Knjige, doite da se okupimo oko jedne rije~i i nama i vama zajedni~ke: da se nikome osim Allahu ne klanjamo, da nikoga Njemu ravnim ne smatramo i da jedni druge, pored Allaha, bogovima ne dr`imo!" Pa ako oni ne pristanu, vi recite: "Budite svjedoci da smo mi muslimani!"
Say: O People of the Scripture. Come to an agreement between us and you: that we shall worship none but Allah, and that we shall ascribe no partners unto Him, and that none of us shall take others for lords beside Allah. And if they turn away, then say: Bear witness that we are they who have surrendered (unto Him).
[[يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تُحَاجُّونَ فِي إِبْرَاهِيمَ وَمَا أُنْزِلَتِ التَّوْرَاةُ وَالْإِنْجِيلُ إِلَّا مِنْ بَعْدِهِ ۚ أَفَلَا تَعْقِلُونَ]]
Ey Ehli kitab! niçin İbrahim hakkında münakaşa ediyorsunuz? Halbuki Tevrat ve İncil ancak ondan sonra indirildi bunu da mı akl etmiyorsunuz?
O sljedbenici Knjige, za{to se o Ibrahimu prepirete, pa zar Tevrat i Ind`il nisu objavljeni poslije njega? Za{to ne shvatite?
O People of the Scripture! Why will ye argue about Abraham, when the Torah and the Gospel were not revealed till after him? Have ye then no sense?
[[هَا أَنْتُمْ هَٰؤُلَاءِ حَاجَجْتُمْ فِيمَا لَكُمْ بِهِ عِلْمٌ فَلِمَ تُحَاجُّونَ فِيمَا لَيْسَ لَكُمْ بِهِ عِلْمٌ ۚ وَاللَّهُ يَعْلَمُ وَأَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ]]
İşte siz öylesiniz, haydi biraz bilginiz olan şeyde münakaşa etdiniz, ya hiç bir ilminiz olmıyan şeyde niçin münakaşa edersiniz? Halbuki Allah bilir siz bilmiyorsunuz.
Vi raspravljate o onome o ~emu ne{to i znate, a za{to raspravljate o onome o ~emu ni{ta ne znate? Allah zna, a vi ne znate!
Lo! ye are those who argue about that whereof ye have some knowledge: Why then argue ye concerning that whereof ye have no knowledge? Allah knoweth. Ye know not.
مَا كَانَ إِبْرَاهِيمُ يَهُودِيًّا وَلَا نَصْرَانِيًّا وَلَٰكِنْ كَانَ حَنِيفًا مُسْلِمًا وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ
İbrahim ne Yehudi idi ne Nasrânî ve lâkin müslim bir hanif (lekesiz bir muvahhid) idi ve müşriklerden olmamıştı.
Ibrahim nije bio ni Jevrej ni kr{}anin, ve} pravi vjernik, vjerovao je u Boga jednoga, i nije bio idolopoklonik.
Abraham was not a Jew, nor yet a Christian; but he was an upright man who had surrendered (to Allah), and he was not of the idolaters.
[[إِنَّ أَوْلَى النَّاسِ بِإِبْرَاهِيمَ لَلَّذِينَ اتَّبَعُوهُ وَهَٰذَا النَّبِيُّ وَالَّذِينَ آمَنُوا ۗ وَاللَّهُ وَلِيُّ الْمُؤْمِنِينَ]]
Doğrusu insanların İbrahime en yakını her halde onun izince gidenler ve şu Peygamber ve iman edenlerdir, Allah da mü'minlerin velîsidir.
Ibrahimu su od ljudi najbli`i od ljudi oni koji su ga slijedili, zatim ovaj vjerovjesnik i vjernici. – A Allah je za{titnik vjernika.
Lo! those of mankind who have the best claim to Abraham are those who followed him, and this Prophet and those who believe (with him); and Allah is the Protecting Friend of the believers.
وَدَّتْ طَائِفَةٌ مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ لَوْ يُضِلُّونَكُمْ وَمَا يُضِلُّونَ إِلَّا أَنْفُسَهُمْ وَمَا يَشْعُرُونَ
Ehli kitabdan bir taife arzu etti ki sizi şaşırtsalar, halbuki sırf kendilerini şaşırtıyorlar da farkına varmıyorlar.
Neki sljedbenici Knjige jedva bi do~ekali da vas na stranputicu odvedu; meutim, oni samo sebe odvode, a da i ne slute.
A party of the people of the Scripture long to make you go astray; and they make none to go astray except themselves, but they perceive not.
يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ وَأَنْتُمْ تَشْهَدُونَ
O sljedbenici Knjige, za{to u Allahove dokaze ne vjerujete, a da su istina, dobro znate?
Ey Ehli kitab! niçin Allahın âyetlerine küfrediyorsunuz? Halbuki görüb duruyorsunuz.
O People of the Scripture! Why disbelieve ye in the revelations of Allah, when ye (yourselves) bear witness (to theft truth)?
يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَلْبِسُونَ الْحَقَّ بِالْبَاطِلِ وَتَكْتُمُونَ الْحَقَّ وَأَنْتُمْ تَعْلَمُونَ
Ey Ehli kitab niçin hakkı batılla bulayorsunuz da hakkı ketmediyorsunuz? Halbuki bilib duruyorsunuz.
O sljedbenici Knjige, za{to istinu neistinom zamra~ujete i svjesno istinu krijete?
O People of the Scripture! Why confound ye truth with falsehood and knowingly conceal the troth?
[[وَقَالَتْ طَائِفَةٌ مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ آمِنُوا بِالَّذِي أُنْزِلَ عَلَى الَّذِينَ آمَنُوا وَجْهَ النَّهَارِ وَاكْفُرُوا آخِرَهُ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ]]
Ehli kitabdan bir taife de şöyle dedi: «Varın o mü'minlere indirilene güpe gündüz iman edin, Âhırinde de dönüb küfredin belki onlar da dönerler.
Neki sljedbenici Knjige govore: "Poka`ite da i vi vjerujete u ono {to se objavljuje vjernicima, i to na po~etku dana, a pri kraju dana to porecite ne bi li i oni svoju vjeru napustili.
And a party of the People of the Scripture say: Believe in that which hath been revealed, unto those who believe at the opening of the day, and disbelieve at the end thereof, in order that they may return;
[[وَلَا تُؤْمِنُوا إِلَّا لِمَنْ تَبِعَ دِينَكُمْ قُلْ إِنَّ الْهُدَىٰ هُدَى اللَّهِ أَنْ يُؤْتَىٰ أَحَدٌ مِثْلَ مَا أُوتِيتُمْ أَوْ يُحَاجُّوكُمْ عِنْدَ رَبِّكُمْ ۗ قُلْ إِنَّ الْفَضْلَ بِيَدِ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَنْ يَشَاءُ ۗ وَاللَّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ]]
Ve kendi dininize tabi' olanlardan başkasına eman vermeyin. De ki: Her halde hidayet Allah hidayeti, size verilen gibisi birine veriliyor veya rabbınızın huzurunda size galebe edecekler diye mi bu? De ki: Doğrusu fazıl Allahın elindedir, onu dilediğine verir, ve Allah vâsi'dir, alîmdir.
I nemojte priznati nikom, osim istovjernicima va{im, da i nekom drugom mo`e biti dato ne{to sli~no onome {to je vama dato, ili da }e vas oni pred Gospodarom va{im pobijediti." – Reci: "Pravo uputstvo je jedino Allahovo uputstvo!" – Reci: "Blagodat je samo u Allahovoj ruci, On je daruje kome ho}e." – A Allah je neizmjerno dobar i zna sve;
And believe not save in one who followeth your religion. Say (O Muhammad): Lo! the guidance is Allah's guidance. that any one is given the like of that which was given unto you or that they may argue with you in the presence of their Lord. Say (O Muhammad): Lo! the bounty is in Allah's hand. He bestoweth it on whom He will. Allah is All Embracing, All Knowing.
يَخْتَصُّ بِرَحْمَتِهِ مَنْ يَشَاءُ ۗ وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ
Rahmetiyle imtiyazı dilediğine bahşeder, daha Allah çok büyük fazıl sahibidir.
On Svojom milo{}u naro~ito daruje onoga koga ho}e, - A Allahova blagodat je velika!
He selecteth for His mercy whom He will. Allah is of infinite bounty.
[[وَمِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ مَنْ إِنْ تَأْمَنْهُ بِقِنْطَارٍ يُؤَدِّهِ إِلَيْكَ وَمِنْهُمْ مَنْ إِنْ تَأْمَنْهُ بِدِينَارٍ لَا يُؤَدِّهِ إِلَيْكَ إِلَّا مَا دُمْتَ عَلَيْهِ قَائِمًا ۗ ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُوا لَيْسَ عَلَيْنَا فِي الْأُمِّيِّينَ سَبِيلٌ وَيَقُولُونَ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ وَهُمْ يَعْلَمُونَ]]
Ehli kitabdan öylesi vardır ki ona yüklerle emanet bıraksan onu sana te'diye eder, gene onlardan öylesi vardır ki ona bir dinar emanet etsen tepesine binmedikçe onu sana te'diye etmez, bunun sebebi: Çünkü bunlar bizim aleyhimize ümmilerde bir yol yoktur derler ve Allaha karşı bile bile yalan söylerler.
Ima sljedbenika Knjige koji }e ti vratiti ako im povjeri{ tovar blaga, a ima i onih koji ti ne}e vratiti ako im povjeri{ samo jedan dinar, ako ga ne bude{ stalno pratio. Tako je, jer oni govore: "Nama nije grijeh {to u~inimo neukima" – i o Allahu svjesno govore la`i.
Among the People of the Scripture there is he who, if thou trust him with a weight of treasure, will return it to thee. And among them there is he who, if thou trust him with a piece of gold, will not return it to thee unless thou keep standing over him. That is because they say: We have no duty to the Gentiles. They speak a lie concerning Allah knowingly.
بَلَىٰ مَنْ أَوْفَىٰ بِعَهْدِهِ وَاتَّقَىٰ فَإِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُتَّقِينَ
Hayır yol var, Allah var, her kim ahdine vefa eder ve korunursa şüphe yok ki Allah o muttekileri sever.
A jest! Samo onoga ko obavezu svoju ispuni i grijeha se kloni Allah voli.
Nay, but (the chosen of Allah is) he who fulfilleth his pledge and wardeth off (evil); for lot Allah loveth those who ward off (evil).
[[إِنَّ الَّذِينَ يَشْتَرُونَ بِعَهْدِ اللَّهِ وَأَيْمَانِهِمْ ثَمَنًا قَلِيلًا أُولَٰئِكَ لَا خَلَاقَ لَهُمْ فِي الْآخِرَةِ وَلَا يُكَلِّمُهُمُ اللَّهُ وَلَا يَنْظُرُ إِلَيْهِمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَلَا يُزَكِّيهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ]]
Fakat onlar, o Allahın ahdini ve kendi yeminlerini bir kaç paraya satanlar işte onların Ahırette hiç nasıbi yoktur, Allah onlara kelâmiyle hitab etmiyecek ve kıyamet günü nazar buyurmıyacak, ve kendilerine temize çıkarmıyacaktır, onların hakkı elîm bir azabdır.
Oni koji obavezu svoju prema Allahu i zakletve svoje zamjenjuju ne~im {to malo vrijedi – na onom svijetu nikakva dobra ne}e imati, Allah ih ne}e ni osloviti, niti }e na njih, na Sudnjem danu, pa`nju obratiti, niti }e ih o~istiti – njih bolna patnja ~eka.
Lo! those who purchase a small gain at the cost of Allah's covenant and their oaths, they have no portion in the Hereafter. Allah will neither speak to them nor look upon them on the Day of Resurrection, nor will He make them grow. Theirs will be a painful doom.
[[وَإِنَّ مِنْهُمْ لَفَرِيقًا يَلْوُونَ أَلْسِنَتَهُمْ بِالْكِتَابِ لِتَحْسَبُوهُ مِنَ الْكِتَابِ وَمَا هُوَ مِنَ الْكِتَابِ وَيَقُولُونَ هُوَ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ وَمَا هُوَ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ وَيَقُولُونَ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ وَهُمْ يَعْلَمُونَ]]
Bir de onlardan bir fırka vardır dillerini kitaba eğer büğerler: onu kitabdan sanasınız diye: halbuki kitabdan değildir, hem o Allah tarafındandır derler: halbuki Allah tarafından değildir, de Allah namına bile bile yalan söylerler.
Neki od njih uvijaju jezike svoje ~itaju}i Knjigu da biste vi pomislili da je to iz Knjige, a to nije iz Knjige, i govore: "To je od Allaha!" – a to nije od Allaha, i o Allahu svjesno govore la`i.
And Lo! there is a party of them who distort the Scripture with their tongues, that ye may think that what they say is from the Scripture, when it is not from the Scripture. And they say: It is from Allah, when it is not from Allah; and they speak a lie concerning Allah knowingly.
[[مَا كَانَ لِبَشَرٍ أَنْ يُؤْتِيَهُ اللَّهُ الْكِتَابَ وَالْحُكْمَ وَالنُّبُوَّةَ ثُمَّ يَقُولَ لِلنَّاسِ كُونُوا عِبَادًا لِي مِنْ دُونِ اللَّهِ وَلَٰكِنْ كُونُوا رَبَّانِيِّينَ بِمَا كُنْتُمْ تُعَلِّمُونَ الْكِتَابَ وَبِمَا كُنْتُمْ تَدْرُسُونَ]]
Hiç bir beşer için o salâhiyyet yoktur ki Allah ona kitab versin, hüküm versin, Peygamberlik versin de o sonra insanlara Allahdan beride bana kul olun diyebilsin, ve lâkin kitab ta'lim etmekte olduğunuz ve ders alıb vermekte bulunduğunuz için rabbanîler olunuz der.
Nezamislivo je da ~ovjek kome Allah da Knjigu i znanje i vjerovjesni{tvo – poslije rekne ljudima: "Klanjajte se meni, a ne Allahu!" – nego: "Budite Bo`ji jer vi Knjigu znate i nju prou~avate!"
It is not (possible) for any human being unto whom Allah had given the Scripture and wisdom and the Prophethood that he should afterwards have said unto mankind: Be slaves of me instead of Allah; but (what he said was): Be ye faithful servants of the Lord by virtue of your constant teaching of the Scripture and of your constant study thereof.
[[وَلَا يَأْمُرَكُمْ أَنْ تَتَّخِذُوا الْمَلَائِكَةَ وَالنَّبِيِّينَ أَرْبَابًا ۗ أَيَأْمُرُكُمْ بِالْكُفْرِ بَعْدَ إِذْ أَنْتُمْ مُسْلِمُونَ]]
Ve hiç bir zaman size Melâikeyi ve Peygamberleri rablar ittihaz etmenizi de emredemez, ya siz Müsliman olduktan sonra size küfrü emredebilir mi?
On vam ne}e narediti da meleke i vjerovjesnike bogovima smatrate. Zar da vam naredi da budete nevjernici, nakon {to ste postali muslimani?
And he commanded you not that ye should take the angels and the Prophets for lords. Would he command you to disbelieve after ye had surrendered (to Allah)?
[[وَإِذْ أَخَذَ اللَّهُ مِيثَاقَ النَّبِيِّينَ لَمَا آتَيْتُكُمْ مِنْ كِتَابٍ وَحِكْمَةٍ ثُمَّ جَاءَكُمْ رَسُولٌ مُصَدِّقٌ لِمَا مَعَكُمْ لَتُؤْمِنُنَّ بِهِ وَلَتَنْصُرُنَّهُ ۚ قَالَ أَأَقْرَرْتُمْ وَأَخَذْتُمْ عَلَىٰ ذَٰلِكُمْ إِصْرِي ۖ قَالُوا أَقْرَرْنَا ۚ قَالَ فَاشْهَدُوا وَأَنَا مَعَكُمْ مِنَ الشَّاهِدِينَ]]
Hem Allah vaktiyle Peygamberlerin şöyle misakını almıştır: Celâlim hakkıyçün size kitab ve hikmetten her ne verdimse sonra size beraberinizdekini tasdik eden bir Resul geldiğinde ona mutlak iman edeceksiniz ve lâbüdd ona yardımda bulunacaksınız, buna ıkrar verdiniz mi? ve bunun üzerine ağır ahdimi boynunuza aldınızı mı? buyurdu, ıkrar verdik dediler, öyle ise, buyurdu: Şahid olun ben de sizinle beraber şahidlerdenim.
Allah je od svakog vjerovjesnika kome je Knjigu objavio i znanje dao – obavezu uzeo: "Kad vam, poslije, doe poslanik koji }e potvrditi da je istina ono {to imate, ho}ete li mu sigurrno povjerovati i sigurno ga pomagati? Da li pristajete i prihvatate da se na to Meni obave`ete?" – Oni su odgovorili: "Pristajemo!" – "Budite, onda, svjedoci" – rekao bi On -, "a i Ja }e s vama svjedo~iti."
When Allah made (His) covenant with the Prophets, (He said): Behold that which I have given you of the Scripture and knowledge. And afterward there will come unto you a messenger, confirming that which ye possess. Ye shall believe in him and ye shah help him. He said: Do ye agree, and will ye take up My burden (which I lay upon you) in this (matter)? They answered: We agree. He said: Then bear ye witness. I will be a witness with you.
فَمَنْ تَوَلَّىٰ بَعْدَ ذَٰلِكَ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ
Demek ki bunun arkasından her kim dönse artık onlar hep dinden çıkmış fasıklardır.
A oni koji i poslije toga glave okrenu, oni su doista nevjernici.
Then whosoever after this shall turn away: they will be miscreants.
أَفَغَيْرَ دِينِ اللَّهِ يَبْغُونَ وَلَهُ أَسْلَمَ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ طَوْعًا وَكَرْهًا وَإِلَيْهِ يُرْجَعُونَ
Daha Allah dininin gayrısını mı arıyorlar? Halbuki göklerde ve yerde kim varsa hepsi ister istemez ona teslim olmuş hep döndürülüb ona götürülüyorlar.
Zar pored Allahove `ele drugu vjeru, a Njemu se, htjeli ili ne htjeli, pokoravaju i oni na nebesima i oni na Zemlji, i Njemu }e se vratiti!
Seek they other than the religion of Allah, when unto Him submitteth whosoever is in the heavens and the earth, willingly, or unwillingly, and unto Him they will be returned.
[[قُلْ آمَنَّا بِاللَّهِ وَمَا أُنْزِلَ عَلَيْنَا وَمَا أُنْزِلَ عَلَىٰ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ وَالْأَسْبَاطِ وَمَاأُوتِيَ مُوسَىٰ وَعِيسَىٰ وَالنَّبِيُّونَ مِنْ رَبِّهِمْ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِنْهُمْ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ]]
De ki: biz inandık Allaha iman getirdik: bize indirelene de, İbrahime ve İsmaile ve İshaka ve Ya'kuba ve Esbata indirilene de Musaya ve İsaya ve Nebiyyuna Rablarından verilene de, onlardan birinin arasını ayırmayız ve biz ancak ona boyun eğer müslimleriz.
Reci: "Mi vjerujemo u Allaha i u ono {to se objavljuje nama i u ono {to je objavljeno Ibrahimu, i Ismailu, i Ishaku, i Jakubu, i unucima, i u ono {to je dato Musau i Isau i vjerovjesnicima – od Gospodara njihova; mi nikakvu razliku meu njima ne pravimo, i mi se samo Njemu iskreno klanjamo."
Say (O Muhammad): We believe in Allah and that which is revealed unto us and that which was revealed unto Abraham and Ishmael and Isaac and Jacob and the tribes, and that which was vouchsafed unto Moses and Jesus and the Prophets from their Lord. We make no distinction between any of them, and unto Him we have surrendered.
وَمَنْ يَبْتَغِ غَيْرَ الْإِسْلَامِ دِينًا فَلَنْ يُقْبَلَ مِنْهُ وَهُوَ فِي الْآخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرِينَ
Her kim de İslâmın gayrı bir din ararsa artık ondan ihtimali yok kabul olunmaz ve Ahırette o husran çekenlerden olur.
A onaj koji `eli neku drugu vjeru osim islama, ne}e mu biti primljena, i on }e na onom svijetu nastradati.
And whoso seeketh as religion other than the Surrender (to Allah) it will not be accepted from him, and he will be a loser in the Hereafter.
[[كَيْفَ يَهْدِي اللَّهُ قَوْمًا كَفَرُوا بَعْدَ إِيمَانِهِمْ وَشَهِدُوا أَنَّ الرَّسُولَ حَقٌّ وَجَاءَهُمُ الْبَيِّنَاتُ ۚ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ]]
Nasıl muvaffak eder Allah? bir kavmi ki kendilerine beyyineler gelmiş ve Peygamberin hakk olduğuna şehadet getirmişler iken imanlarının arkasından nankörlük edib küfre sapmışlardır, halbuki Allah zalimler güruhunu muvaffak etmez.
Allah ne}e ukazati na pravi put onim ljudima koji su postali nevjernici, nakon {to su bili vjernici i tvrdili da je Poslanik istina, a pru`eni su im i jasni dokazi! – Ne}e Allah ukazati na pravi put narodu koji sam sebi nepravdu ~ini.
How shall Allah guide a people who disbelieved after their belief and (after) they bore witness that the messenger is true and after clear proofs (of Allah's sovereignty) had come unto them. And Allah guideth not wrongdoing folk.
أُولَٰئِكَ جَزَاؤُهُمْ أَنَّ عَلَيْهِمْ لَعْنَةَ اللَّهِ وَالْمَلَائِكَةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ
Onlar, işte onların cezaları: Allahın, Meleklerin, insanların hepsinin la'neti üzerlerindedir.
Kazna im je – prokletstvo od Allaha i meleka i svih ljudi, nad svima njima, -
As for such, their guerdon is that on them rests the curse of Allah and of angels and of men combined.
خَالِدِينَ فِيهَا لَا يُخَفَّفُ عَنْهُمُ الْعَذَابُ وَلَا هُمْ يُنْظَرُونَ
Ebediyyen onun içindedirler, azabları hafifletilmez ve kendilerine mühlet verilmez.
vje~no }e pod njim ostati i patnja im se ne}e olak{ati niti }e im se vremena dati;
They will abide therein. Their doom will not be lightened, neither will they be reprieved;
إِلَّا الَّذِينَ تَابُوا مِنْ بَعْدِ ذَٰلِكَ وَأَصْلَحُوا فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ
Ancak onun arkasından tevbe edib salâha girenler başka, çünkü Allah gaffurdur rahîmdir.
ali onima koji se poslije toga pokaju i poprave, njima }e Allah oprostiti i samilostan biti.
Save those who afterward repent and do right. Lo! Allah is Forgiving, Merciful.
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا بَعْدَ إِيمَانِهِمْ ثُمَّ ازْدَادُوا كُفْرًا لَنْ تُقْبَلَ تَوْبَتُهُمْ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الضَّالُّونَ
Elbette imanlarının arkasından küfretmiş sonra da küfürde ileri gitmiş kimselerin tevbeleri kabul olunmak ihtimali yoktur, bunlar hep dalâl içinde kalmış sapıklardır.
Onima koji postanu nevjernici, a bili su vjernici, i koji postanu jo{ ve}i nevjernici, kajanje im se doista ne}e primiti, i oni su zbilja zalutali.
Lo! those who disbelieve after their (profession of) belief, and afterward grow violent in disbelief: their repentance will not be accepted. And such are those who are astray.
[[إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَمَاتُوا وَهُمْ كُفَّارٌ فَلَنْ يُقْبَلَ مِنْ أَحَدِهِمْ مِلْءُ الْأَرْضِ ذَهَبًا وَلَوِ افْتَدَىٰ بِهِ ۗ أُولَٰئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِرِينَ]]
Küfretmiş ve kâfir oldukları halde ölüb gitmiş kimseler, her halde bunların her biri kendini kurtarmak için Dünya dolusu altın verecek dahi olsa hiç birinden kabul edilmek ihtimali yoktur, bunların hakkı elîm bir azabdır ve kendilerini kurtaracak da yoktur.
Ni od jednog nevjernika koji umre kao nevjernik doista se ne}e primiti kao otkup ni sve blago ovog svijeta. Njih ~eka patnja bolna i njima niko ne}e pomo}i.
Lo! those who disbelieve, and die in disbelief, the (whole) earth full of gold would not be accepted from such an one if it were offered as a ransom (for his soul). Theirs will be a painful doom and they will have no helpers.
لَنْ تَنَالُوا الْبِرَّ حَتَّىٰ تُنْفِقُوا مِمَّا تُحِبُّونَ ۚ وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ شَيْءٍ فَإِنَّ اللَّهَ بِهِ عَلِيمٌ
Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe siz birre eremezsiniz, maamafih her ne infak eyleseniz şüphesiz Allah onu da bilir.
Ne}ete zaslu`iti nagradu sve dok ne udjelite dio od onoga {to vam je najdra`e; a bilo {ta vi udijelili, Allah }e, sigurno, za to znati.
Ye will not attain unto piety until ye spend of that which ye love. And whatsoever ye spend, Allah is aware thereof.
[[كُلُّ الطَّعَامِ كَانَ حِلًّا لِبَنِي إِسْرَائِيلَ إِلَّا مَا حَرَّمَ إِسْرَائِيلُ عَلَىٰ نَفْسِهِ مِنْ قَبْلِ أَنْ تُنَزَّلَ التَّوْرَاةُ ۗ قُلْ فَأْتُوا بِالتَّوْرَاةِ فَاتْلُوهَا إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ ]]
Tevrat indirilmeden evvel İsrailin nefsine haram kıldığından başka yiyeceğin hepsi Beni İsraile halâl idi, de ki: haydi Tevratı getirin de onu güzelce okuyun eğer sadıksanız Tevrat indirilmeden evvel İsrailin nefsine haram kıldığından başka yiyeceğin hepsi Beni İsraile halâl idi, de ki: haydi Tevratı getirin de onu güzelce okuyun eğer sadıksanıZ.
Svaka hrana je bila dozvoljena sinovima Israilovim, osim one koju je Israil sam sebi zabranio prije nego {to je Tevrat objavljen bio. Reci: "Donesite Tevrat pa ga ~itajte, ako istinu govorite!"
All food was lawful unto the children of Israel, save that which Israel forbade himself, (in days) before the Torah was revealed. Say: Produce the Torah and read it (unto us) if ye are truthful
فَمَنِ افْتَرَىٰ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ مِنْ بَعْدِ ذَٰلِكَ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ
Demek ondan sonra Allah namına o yalanı kim uydurmuşsa artık onlar, o zalimlerdir.
A oni koji i poslije toga iznose la`i o Allahu, oni su doista nasilnici.
And whoever shall invent a falsehood after that concerning Allah, such will be wrong doers.
قُلْ صَدَقَ اللَّهُ ۗ فَاتَّبِعُوا مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ
De ki sadakallah, o halde hak perest bir hanif olarak İbrahim milletine tabi' olun, o hiç bir zaman müşriklerden olmadı.
Reci: "Allah govori istinu! Zato slijedite vjeru Ibrahimovu, pravog vjernika, koji nije bio od onih koji Allahu druge smatraju ravnim ."
Say: Allah speaketh truth. So follow the religion of Abraham, the upright. He was not of the idolaters.
إِنَّ أَوَّلَ بَيْتٍ وُضِعَ لِلنَّاسِ لَلَّذِي بِبَكَّةَ مُبَارَكًا وَهُدًى لِلْعَالَمِينَ
Doğrusu insanlar için vaz'olunan ilk ma'bed, elbette Mekkedeki o çok mübarek ve bütün âlemîne hidayet olan Beyttir.
Prvi hram sagraen za ljude jeste onaj u Mekki, blagoslovljen je on i putokaz svjetovima.
Lo! the first Sanctuary appointed for mankind was that at Mecca, a blessed place, a guidance to the peoples;
[[فِيهِ آيَاتٌ بَيِّنَاتٌ مَقَامُ إِبْرَاهِيمَ ۖ وَمَنْ دَخَلَهُ كَانَ آمِنًا ۗ وَلِلَّهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ الْبَيْتِ مَنِ اسْتَطَاعَ إِلَيْهِ سَبِيلًا ۚ وَمَنْ كَفَرَ فَإِنَّ اللَّهَ غَنِيٌّ عَنِ الْعَالَمِينَ]]
Onda açık âyetler var, İbrahimin makamı var ve ona dehalet eden eman bulur, yoluna gücü yeten her kimsenin o beyti haccetmesi de insanlar üzerine Allahın bir hakkıdır ve kim bu hakkı tanımazsa her halde Allahın ihtiyacı yok, o bütün âlemînden ganîdir.
U njemu su znamenja o~evidna – mjesto na kojem je stajao Ibrahim. I onaj ko ue u nj treba da bude bezbjedan. Hodo~astiti Hram du`an je, Allaha radi, svaki onaj koji je u mogu}nosti; a onaj koji ne}e da vjeruje – pa, zaista, Allah nije ovisan ni o kome.
Wherein are plain memorials (of Allah's guidance); the place where Abraham stood up to pray; and whosoever entereth it is safe. And pilgrimage to the House is a duty unto Allah for mankind, for him who can find a way thither. As for him who disbelieveth, (let him know that) Lo! Allah is Independent of (all) creatures.
قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ وَاللَّهُ شَهِيدٌ عَلَىٰ مَا تَعْمَلُونَ
De ki: ey Ehli kitab! niçin Allahın âyetlerine küfrediyorsunuz? Allah yaptıklarınızı görüb duruyor.
Reci: "O sljedbenici Knjige, za{to u Allahove dokaze ne vjerujete kada je Allah svjedok svega {to radite?"
Say: O People of the Scripture! Why disbelieve ye in the revelations of Allah, when Allah (Himself) is Witness of what ye do?
[[قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ مَنْ آمَنَ تَبْغُونَهَا عِوَجًا وَأَنْتُمْ شُهَدَاءُ ۗ وَمَا اللَّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ]]
De ki ey ehli kitab! niçin Allahın doğru yolundan iman edenleri men'ediyorsunuz, görüb durduğunuz halde niçin onun çarpıklığını istiyorsunuz? Allah yaptıklarınızdan gafil değildir.
Reci: "O sljedbenici Knjige, za{to onoga koji vjeruje – od Allahove vjere odvra}ate, nastoje}i da je krivom prika`ete, a znate da je istina? A Allah motri na ono {to radite!"
Say: O People of the Scripture! Why drive ye hack believers from the way of Allah, seeking to make it crooked, when ye are witnesses (to Allah's guidance)? Allah is not unaware of what ye do.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنْ تُطِيعُوا فَرِيقًا مِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ يَرُدُّوكُمْ بَعْدَ إِيمَانِكُمْ كَافِرِينَ
Ey o bütün iman edenler! eğer o kitab verilenlerden her hangi bir fırkaya uyarsanız sizi imanınızdan sonra çevirirler kâfir ederler.
O vjernici, ako se budete pokoravali nekim od onih kojima je data Knjiga; oni }e vas, nakon {to ste prihvatili pravu vjeru, ponovo vratiti u nevjernike.
O ye who believe! If ye obey a party of those who have received the Scripture they will make you disbelievers after your belief.
[[وَكَيْفَ تَكْفُرُونَ وَأَنْتُمْ تُتْلَىٰ عَلَيْكُمْ آيَاتُ اللَّهِ وَفِيكُمْ رَسُولُهُ ۗ وَمَنْ يَعْتَصِمْ بِاللَّهِ فَقَدْ هُدِيَ إِلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ]]
Sizler ise küfre nasıl dönersiniz ki önünüzde Allahın âyetleri okunuyor, içinizde Resulü bulunuyor? halbuki her kim Allaha sıkı tutunursa o, muhakkak bir doğru yola çıkarılmıştır.
A kako mo`ete nevjernici postati kada vam se kazuju Allahovi ajeti i kada je meu vama Njegov Poslanik? A ko je ~vrsto uz Allaha, taj je ve} upu}en na pravi put.
How can ye disbelieve, when Allah's revelations are recited unto you, and His messenger is in your midst? He who holdeth fast to Allah, he indeed is guided unto a right path.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ حَقَّ تُقَاتِهِ وَلَا تَمُوتُنَّ إِلَّا وَأَنْتُمْ مُسْلِمُونَ
Ey o bütün iman edenler! Allaha nasıl korunmak gerekse öyle korunun, hakkile müttaki olun ve her halde müslim olarak can verin.
O vjernici, bojte se Allaha onako kako se treba bojati i umirite samo kao muslimani!
O ye who believe! Observe your duty to Allah with right observance, and die not save as those who have surrendered (unto Him);
[[وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللَّهِ جَمِيعًا وَلَا تَفَرَّقُوا ۚ وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ كُنْتُمْ أَعْدَاءً فَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَأَصْبَحْتُمْ بِنِعْمَتِهِ إِخْوَانًا وَكُنْتُمْ عَلَىٰ شَفَا حُفْرَةٍ مِنَ النَّارِ فَأَنْقَذَكُمْ مِنْهَا ۗ كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ]]
Topunuz bir Allah ipine sım sıkı tutunun, biribirinizden ayrılmayın ve Allahın üzerinizdeki ni'metini düşünün, sizler birbirinize düşmanlar iken o sizin kalblerinizin arasında ülfet husule getirib yanaştırdı da ni'meti sayesinde uyanıb kardeş oldunuz, hem sizler ateşten bir çukurun tam kenarında bulunuyordunuz da o tuttu sizi ondan kurtardı, şimdi böyle size âyetlerini beyan ediyor ki Allaha doğru gidebilesiniz.
Svi se ~vrsto Allahova u`eta dr`ite i nikako se ne razjedinjujte! I sjetite se Allahove milosti prema vama kada ste bili jedni drugma neprijatelji, pa je On slo`io srca va{a i vi ste postali, milo{}u Njegovom, prijatelji; i bili ste na ivici vatrene jame, pa vas je On nje spasio. Tako vam Allah obja{njava Svoje dokaze, da biste na pravom putu istrajali.
And hold fast, all of you together, to the cable of Allah, and do not separate. And remember Allah's favour unto you: how ye were enemies and He made friendship between your hearts so that ye became as brothers by His grace; and (how) ye were upon the brink of an abyss of fire, and He did save you from it. Thus Allah maketh clear His revelations unto you, that haply ye may be guided,
[[وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ ۚ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ]]
Hem sizden müteşekkil, önde gider, hayra davet eder, maruf ile emir ve münkerden nehyeyler bir ümmet olsun, işte onlardır o felâhı bulacaklar.
I neka meu vama bude onih koji }e na dobro pozivati i tra`iti da se ~ini dobro, a od zla odvra}ati, - oni }e {ta `ele posti}i.
And there may spring from you a nation who invite to goodness, and enjoin right conduct and forbid indecency. Such are they who are successful.
وَلَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ تَفَرَّقُوا وَاخْتَلَفُوا مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَهُمُ الْبَيِّنَاتُ ۚ وَأُولَٰئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ
Ve şunlar: Şu kendilerine beyyineler geldikten sonra ayrılık çıkarıb ihtilâf edenler gibi olmayın, onlar için büyük bir azab var.
I ne budite kao oni koji su se razjedinili i u mi{ljenju podvojili kada su im ve} jasni dokazi do{li, - njih ~eka patnja velika.
And be ye not as those who separated and disputed after the clear proofs had come unto them. For such there is an awful doom,
[[يَوْمَ تَبْيَضُّ وُجُوهٌ وَتَسْوَدُّ وُجُوهٌ ۚ فَأَمَّا الَّذِينَ اسْوَدَّتْ وُجُوهُهُمْ أَكَفَرْتُمْ بَعْدَ إِيمَانِكُمْ فَذُوقُوا الْعَذَابَ بِمَا كُنْتُمْ تَكْفُرُونَ]]
O bir takım yüzlerin ağaracağı ve bir takım yüzlerin kararacağı gün, o vakit o yüzleri kara çıkanlara şöyle denecek: ya... İmanınızdan sonra küfrettiniz ha? o halde dadın azabı, ettiğiniz nankörlüğün cezası.
na Dan kada }e neka lica pobijeliti, a neka pocrnjeti. Onima u kojih lica budu crna re}i }e se: "Za{to ste, po{to ste vjernici bili, nevjernici postali? Pa iskusite patnju zato {to niste vjerovali!"
On the day when (some) faces will be whitened and (some) faces will be blackened; and as for those whose faces have been blackened, it will be said unto them: Disbelieved ye after your (profession of) belief? Then taste the punishment for that ye disbelieved.
وَأَمَّا الَّذِينَ ابْيَضَّتْ وُجُوهُهُمْ فَفِي رَحْمَةِ اللَّهِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
Amma yüzleri ak olanlar hep Allahın râhmeti içindeler, onlar onun içinde ebednişinler.
A onih u kojih lica budu bijela bi}e u Allahovoj milosti, u njoj }e vje~no ostati.
As for those whose faces have been whitened, Lo! in the mercy of Allah they dwell for ever.
تِلْكَ آيَاتُ اللَّهِ نَتْلُوهَا عَلَيْكَ بِالْحَقِّ ۗ وَمَا اللَّهُ يُرِيدُ ظُلْمًا لِلْعَالَمِينَ
İşte bunlar Allahın âyetleridir onları sana hak sebebile tilâvet ediyoruz, yoksa Allah âlemîne bir zulüm murad edecek değil.
To su, eto, Allahovi dokazi; Mi ih tebi istinito kazujemo! A Allah ne `eli da ikome nepravdu u~ini.
These are revelations of Allah. We recite them unto thee in truth. Allah willeth no injustice to (His) creatures.
وَلِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ ۚ وَإِلَى اللَّهِ تُرْجَعُ الْأُمُورُ
Hem Göklerde ne var, Yerde ne varsa hepsi Allahındır, bütün işler de Allaha irca' olunur.
Allahovo je sce {to je na nebesima i na Zemlji, i Allahu se sve vra}a.
Unto Allah belongeth whatsoever is in the heavens and whatsoever is in the earth; and unto Allah all things are returned.
[[كُنْتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ ۗ وَلَوْ آمَنَ أَهْلُ الْكِتَابِ لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْ ۚ مِنْهُمُ الْمُؤْمِنُونَ وَأَكْثَرُهُمُ الْفَاسِقُونَ]]
Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmet olmak üzere vücude geldiniz, ma'rufı emredersiniz, münkerden nehy eylersiniz ve Allaha inanır iman getirirsiniz, Ehli kitab da imana gelse idi elbette haklarında hayırlı olurdu, içlerinden iman edenler varsa da ekserisi dinden çıkmış fasıklardır.
Vi ste narod najbolji od svih koji se ikada pojavio: tra`ite da se ~ine dobra djela, a od nevaljalih odvra}ate, i u Allaha vjerujete. A kad bi sljedbenici Knjige ispravno vjerovali, bilo bi bolje za njih; ima ih i pravih vjernika, ali, ve}inom su nevjernici.
Ye are the best community that hath been raised up for mankind. Ye enjoin right conduct and forbid indecency; and ye believe in Allah. And if the People of the Scripture had believed it had been better for them. Some of them are believers; but most of them are evil livers.
لَنْ يَضُرُّوكُمْ إِلَّا أَذًى ۖ وَإِنْ يُقَاتِلُوكُمْ يُوَلُّوكُمُ الْأَدْبَارَ ثُمَّ لَا يُنْصَرُونَ
Size ezadan başka bir zarar edemezler ve sizinle çarpışacak olsalar size arkalarını dönerler sonra da nusrat bulamazlar.
Oni vam ne mogu nauditi, mogu vas samo vrijeati; ako vas napadnu, da}e se u bijeg i poslije im pomo}i ne}e biti.
They will not harm you save a trifling hurt, and if they fight against you they will turn and flee. And afterward they will not be helped.
[[ضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الذِّلَّةُ أَيْنَ مَا ثُقِفُوا إِلَّا بِحَبْلٍ مِنَ اللَّهِ وَحَبْلٍ مِنَ النَّاسِ وَبَاءُوا بِغَضَبٍ مِنَ اللَّهِ وَضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الْمَسْكَنَةُ ۚ ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ كَانُوا يَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ وَيَقْتُلُونَ الْأَنْبِيَاءَ بِغَيْرِ حَقٍّ ۚ ذَٰلِكَ بِمَا عَصَوْا وَكَانُوا يَعْتَدُونَ]]
Nerede bulunsalar zillet altında kalmağa mahkûmdurlar, meğerki Allahın ahdına ve mü'minlerin ahdına sığınmış olsunlar, döne dolaşa Allahın gazabına müstehıkk oldular ve meskenet altında ezilmeğe mahkum kaldılar, çünkü Allahın âyetlerine küfrediyorlardı ve Peygamberleri bile bile haksızlıkla öldürüyorlardı, çünkü âsi olmuşlardı ve aşırı gidiyorlardı.
Ma gdje se na{li, bi}e poni`eni, ako se ne stave pod Allahovu za{titu i za{titu muslimana, i zaslu`i}e Allahovu srd`bu i sna}i }e ih bijeda, zato {to u Allahove dokaze ne vjeruju i {to su, ni krive ni du`ne, vjerovjesnike ubijali, i zato {to protiv Boga ustaju i {to u zlu svaku mjeru prekora~uju.
Ignominy shall be theft portion wheresoever they are found save (where they grasp) a rope from Allah and a rope from men. They have incurred anger from their Lord, and wretchedness is laid upon them. That is because they used to disbelieve the revelations of Allah, and slew the Prophets wrongfully. That is because they were rebellious and used to transgress.
لَيْسُوا سَوَاءً ۗ مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ أُمَّةٌ قَائِمَةٌ يَتْلُونَ آيَاتِ اللَّهِ آنَاءَ اللَّيْلِ وَهُمْ يَسْجُدُونَ
Hepsi bir değiller, Ehli kitab içinden kalkınan bir ümmet var, gece vakitleri Allahın âyetlerini okuyub secdelere kapanıyorlar.
Ali, nisu svi oni isti. Ima ispravnih sljedbenika Knjige koji po svu no} Allahove ajete ~itaju i mole se;
They are not all alike. Of the People of the Scripture there is a staunch community who recite the revelations of Allah in the night season, falling prostrate (before Him).
[[يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَيُسَارِعُونَ فِي الْخَيْرَاتِ وَأُولَٰئِكَ مِنَ الصَّالِحِينَ]]
Allaha inanırlar, Ahıret gününe inanırlar, ma'rufu emrederler, münkerden nehyederler, hayırlara koşuşurlar ve işte bunlar salihîndendirler.
Oni u Allaha i u onaj svijet vjeruju i tra`e da se ~ine dobra djela, a od nevaljalih odvra}aju i jedva ~ekaju da u~ine dobro~instvo; oni su ~estiti;
They believe in Allah and the Last Day, and enjoin right conduct and forbid indecency, and vie one with another in good works. They are of the righteous.
وَمَا يَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ فَلَنْ يُكْفَرُوهُ ۗ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِالْمُتَّقِينَ
Ve hayra dair her ne yaparlarsa hiç bir zaman ona küfran ile karşılanmayacaklardır, ve Allah o müttakileri bilir.
bilo kakvo dobro da urade, bi}e za nj nagraeni. – A Allah dobro zna one koji se Njega boje.
And whatever good they do, they will not be denied the meed thereof. Allah is Aware of those who ward off (evil).
[[إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا لَنْ تُغْنِيَ عَنْهُمْ أَمْوَالُهُمْ وَلَا أَوْلَادُهُمْ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا ۖ وَأُولَٰئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ ۚ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ ]]
Küfredenler, her halde onların ne malları ne evlâdları kendilerini Allahdan kurtaracak değildir, onlar eshabı nardır hep onda kalacaklardır.
One koji ne vjeruju ne}e odbraniti od Allaha ni bogatstva njihova ni djeca njihova; oni }e stanovnici d`ehennema biti, u njemu }e vje~no ostati.
Those who reject Faith,- neither their possessions nor their (numerous) progeny will avail them aught against Allah. They will be companions of the Fire,- dwelling therein (for ever).
[[مَثَلُ مَا يُنْفِقُونَ فِي هَٰذِهِ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا كَمَثَلِ رِيحٍ فِيهَا صِرٌّ أَصَابَتْ حَرْثَ قَوْمٍ ظَلَمُوا أَنْفُسَهُمْ فَأَهْلَكَتْهُ ۚ وَمَا ظَلَمَهُمُ اللَّهُ وَلَٰكِنْ أَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ]]
Bu Dünya hayatında yapmakta oldukları masrafın meseli bir rüzgâr meseline benzer ki onda kavurucu bir soğuk var: nefislerine zulmeden bir kavmin ekibine sataşmış da onu mahvetmektedir, ve onlara Allah zulmetmemişti ve lâkin kendilerine zulmediyorlardı.
Ono {to u `ivotu na ovom svijetu udijele sli~no je usjevu onih koji su se prema sebi ogrije{ili, koji vjetar pun leda pogodi, i uni{ti ga. Ne ~ini njima Allah nepravdu, oni je sami sebi ~ine.
What they spend in the life of this (material) world may be likened to a wind which brings a nipping frost: It strikes and destroys the harvest of men who have wronged their own souls: it is not Allah that hath wronged them, but they wrong themselves.
[[يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا بِطَانَةً مِنْ دُونِكُمْ لَا يَأْلُونَكُمْ خَبَالًا وَدُّوا مَا عَنِتُّمْ قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَاءُ مِنْ أَفْوَاهِهِمْ وَمَا تُخْفِي صُدُورُهُمْ أَكْبَرُ ۚ قَدْ بَيَّنَّا لَكُمُ الْآيَاتِ ۖ إِنْ كُنْتُمْ تَعْقِلُونَ]]
Ey o bütün iman edenler! Ağyarınızdan yar tutmayın, sizi şaşırtmakta kusur etmezler, sarpa sarmanızı arzu ederler, görmüyor musunuz buğzları ağızlarından taşmakta, sinelerinin gizlediği ise daha büyüktür, işte size âyetleri sarih bildirdik aklederseniz.
O vjernici, za prisne prijatelje uzimajte samo svoje, ostali vam samo propast `ele: jedva ~ekaju da muka dopadnete, mr`nja izbija iz njihovih usta, a jo{ je gore ono {to kriju njihova prsa. Mi vam iznosimo dokaze, ako pameti imate.
O ye who believe! Take not into your intimacy those outside your ranks: They will not fail to corrupt you. They only desire for you to suffer: Rank hatred has already appeared from their mouths: What their hearts conceal is far worse. We have made plain to you the Signs, if ye have wisdom.
[[هَا أَنْتُمْ أُولَاءِ تُحِبُّونَهُمْ وَلَا يُحِبُّونَكُمْ وَتُؤْمِنُونَ بِالْكِتَابِ كُلِّهِ وَإِذَا لَقُوكُمْ قَالُوا آمَنَّا وَإِذَا خَلَوْا عَضُّوا عَلَيْكُمُ الْأَنَامِلَ مِنَ الْغَيْظِ ۚ قُلْ مُوتُوا بِغَيْظِكُمْ ۗ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ]]
Ha, sizler öyle kimselersinizdir ki onları seversiniz onlar ise bütün kitaba iman ettiğiniz halde sizi sevmezler, hem yüzünüze geldiler mi «inandık» derler, ve tenha kaldılarmı gayızlarından aleyhinizde parmaklarını ısırdılar, de ki: gayzınızla ölün, her halde Allah bütün sinelerin künhünü bilir.
Vi njih volite, a oni vas ne vole, a vi vjerujete u sve Knjige. Kad vas sretnu, govore: "Vjerujemo!" – a ~im se nau nasamo, od srd`be prema vama grizu vrhove prsta svojih. Reci: "Umrite od muke!" Allahu su, zaista, dobro poznate misli sva~ije.
Ah! ye are those who love them, but they love you not,- though ye believe in the whole of the Book. When they meet you, they say, "We believe": But when they are alone, they bite off the very tips of their fingers at you in their rage. Say: "Perish in your rage; Allah knoweth well all the secrets of the heart."
[[إِنْ تَمْسَسْكُمْ حَسَنَةٌ تَسُؤْهُمْ وَإِنْ تُصِبْكُمْ سَيِّئَةٌ يَفْرَحُوا بِهَا ۖ وَإِنْ تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا لَا يَضُرُّكُمْ كَيْدُهُمْ شَيْئًا ۗ إِنَّ اللَّهَ بِمَا يَعْمَلُونَ مُحِيطٌ]]
Size bir iyilik dokunursa fenalarına gider, başınıza bir musıbet gelirse onunla ferahlanırlar, ve eğer siz sabırlı olur ve iyi korunursanız onların hıyleleri size hiç bir zarar vermez, çünkü Allah onları kendi amellerile kuşatmıştır.
Ako kakvo dobro do~ekate, to ih ozlojedi, a zadesili vas kakva nevolja, obraduju joj se. I ako budete trpjeli i ono {to vam se zabranjuje – izbjegavali, njihovo lukavstvo vam ne}e nimalo nauditi. Allah, zaista, dobro zna ono {to oni rade.
If aught that is good befalls you, it grieves them; but if some misfortune overtakes you, they rejoice at it. But if ye are patient and do right, not the least harm will their cunning do to you; for Allah Compasseth round about all that they do.
وَإِذْ غَدَوْتَ مِنْ أَهْلِكَ تُبَوِّئُ الْمُؤْمِنِينَ مَقَاعِدَ لِلْقِتَالِ ۗ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Hani bir vakit erkenden ehlinden çıkmıştın mü'minleri muharebe için elverişli mevki'lere yerleştiriyordun ve Allah idi bir işiden, bilen.
kada si ti poranio, i ~eljad svoju ostavio da vjernicima odredi{ mjesta pred borbu, - a Allah sve ~uje i zna -,
(Remember that morning) thou didst leave thy household (early) to post the faithful at their stations for battle: And Allah heareth and knoweth all things:
إِذْ هَمَّتْ طَائِفَتَانِ مِنْكُمْ أَنْ تَفْشَلَا وَاللَّهُ وَلِيُّهُمَا ۗ وَعَلَى اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ
O dem ki içinizde iki taife yılmak istemişlerdi Allah zahîrleri iken, ve ancak Allaha demek dayanmalı mü'minler.
kada dva krila va{a gotovo nisu uzmakla, Allah ih je sa~uvao. – Neka se zato vjernici samo u Allaha pouzdaju!
When two parties of you almost fell away, and Allah was their Protecting Friend. In Allah do believers put their trust.
وَلَقَدْ نَصَرَكُمُ اللَّهُ بِبَدْرٍ وَأَنْتُمْ أَذِلَّةٌ ۖ فَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
Filhakika sizler bir kaç biçare iken Bedirde Allah sizi mahzâ nusratiyle muzaffer buyurdu o halde Allaha korunun ki şükredesiniz
Allah vas je pomogao i na Bedru, kada ste bili malobrojni – zato se bojte Allaha, da biste bili zahvalni -,
Allah had already given you the victory at Badr, when ye were contemptible. So observe your duty to Allah in order that ye may be thankful.
إِذْ تَقُولُ لِلْمُؤْمِنِينَ أَلَنْ يَكْفِيَكُمْ أَنْ يُمِدَّكُمْ رَبُّكُمْ بِثَلَاثَةِ آلَافٍ مِنَ الْمَلَائِكَةِ مُنْزَلِينَ
O vakit ki mü'minlere şöyle diyordun: indirilmekte bulunan üç bin melâike ile rabbınızın size imdad etmesi yetişmez mi size?
kad si ti rekao vjernicima: "Zar vam ne}e biti dovoljno da vam Gospodar va{ tri hiljade meleka u pomo} po{alje?
And when thou didst say unto the believers: Is it not sufficient for you that your Lord should support you with three thousand angels sent down (to your help)?
[[بَلَىٰ ۚ إِنْ تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا وَيَأْتُوكُمْ مِنْ فَوْرِهِمْ هَٰذَا يُمْدِدْكُمْ رَبُّكُمْ بِخَمْسَةِ آلَافٍ مِنَ الْمَلَائِكَةِ مُسَوِّمِينَ]]
Evet siz sabr-ü sebat eder ve itaatsizlikten sakınırsanız onlarda şu dakikada üzerinize geliverirlerse Rabbınız size beş bin Melâike ile imdad edecek nişanlı nişanlı.
Ho}e! Ako budete izdr`ljivi i poslu{ni, i ako vas oni napadnu odmah, Gospodar va{ }e vam poslati u pomo} pet hiljada meleka, sve obilje`enih."
Nay, but if ye persevere, and keep from evil, and (the enemy) attack you suddenly, your Lord will help you with five thousand angels sweeping on.
[[وَمَا جَعَلَهُ اللَّهُ إِلَّا بُشْرَىٰ لَكُمْ وَلِتَطْمَئِنَّ قُلُوبُكُمْ بِهِ ۗ وَمَا النَّصْرُ إِلَّا مِنْ عِنْدِ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ]]
Ve bunu Allah size sırf bir müjde olsun ve kalbleriniz bununla yatışsın diye yaptı, yoksa nusrat ancak Allahdandır azîz o hakîm o.
To je Allah u~inio da vas obraduje i da time pouzdanje u srca va{a ulije, - a pobjeda dolazi samo od Allaha, Silnoga i Mudrog -,
Allah ordained this only as a message of good cheer for you, and that thereby your hearts might be at rest. Victory cometh only from Allah, the Mighty, the Wise.
لِيَقْطَعَ طَرَفًا مِنَ الَّذِينَ كَفَرُوا أَوْ يَكْبِتَهُمْ فَيَنْقَلِبُوا خَائِبِينَ
Ta ki o küfredenlerden bir kolu kessin veya perişan etsin de haib-ü hasir dönüb gitsinler.
Da jednu skupinu nevjernika uni{ti ili da ih osramoti, te da se vrate razo~arani.
That He may cut off a part of those who disbelieve, or overwhelm them so that they retire, frustrated.
لَيْسَ لَكَ مِنَ الْأَمْرِ شَيْءٌ أَوْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْ أَوْ يُعَذِّبَهُمْ فَإِنَّهُمْ ظَالِمُونَ
Senin elinde emirden bir şey yok, yahud onlara tevbe ettirsin ve yahud onlara tevbe ettirsin ve yahud azâb etsin çünkü onlar zalimdirler.
Od tebe ne zavisi da li }e On pokajanje njihovo primiti ili }e ih na muke staviti, jer oni su zaista nasilnici.
It is no concern at all of thee (Muhammad) whether He relent toward them or punish them; for they are evil doers.
وَلِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ ۚ يَغْفِرُ لِمَنْ يَشَاءُ وَيُعَذِّبُ مَنْ يَشَاءُ ۚ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ
Hem Göklerde ne var, Yerde ne varsa hepsi Allahındır: dilediğine mağfiret eder dilediğine azâb, ve Allah gafurdur, rahîmdir.
A Allahovo je ono {to je na nebesima i na Zemlji! On opra{ta onome kome ho}e, a na muke stavlja onoga koga ho}e; - i, Allah pra{ta i samilostan je.
Unto Allah belongeth whatsoever is in the heavens and whatsoever is in the earth. He forgiveth whom He will, and punisheth whom He will. Allah is Forgiving, Merciful.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَأْكُلُوا الرِّبَا أَضْعَافًا مُضَاعَفَةً ۖ وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
Ey o bütün iman edenler! öyle kat kat katlayarak riba yemeyin, Allahdan korkun ki felah bulasınız.
O vjernici, bezdu{ni zelena{i ne budite, i Allaha se bojte, jer }ete tako posti}i {to `elite,
O ye who believe! Devour not usury, doubling and quadrupling (the sum lent). Observe your duty to Allah, that ye may be successful.
وَاتَّقُوا النَّارَ الَّتِي أُعِدَّتْ لِلْكَافِرِينَ
Hem o kâfirler için hazırlanmış ateşten korunun.
İ ~uvajte se vatre za nevjernike pripremljene,
And ward off (from yourselves) the Fire prepared for disbelievers.
وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَالرَّسُولَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
Allaha ve Peygambere itaat edin ki rahmete erdirilesiniz.
İ pokoravajte se Allahu i Poslaniku da bi vam bila milost ukazana.
And obey Allah and the messenger, that ye may find mercy.
وَسَارِعُوا إِلَىٰ مَغْفِرَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا السَّمَاوَاتُ وَالْأَرْضُ أُعِدَّتْ لِلْمُتَّقِينَ
Ve koşuşun Rabbınızdan bir mağfirete ve bir Cennete ki eni Semavat-ü Arz genişliğidir, müttekîler için hazırlanmıştır.
İ nastojte da zaslu`ite oprost Gospodara svoga i d`ennet prostran kao nebesa i Zemlja, pripremljen za one koji se Allaha boje,
And vie one with another for forgiveness from your Lord, and for a Paradise as wide as are the heavens and the earth, prepared for those who ward off (evil);
[[الَّذِينَ يُنْفِقُونَ فِي السَّرَّاءِ وَالضَّرَّاءِ وَالْكَاظِمِينَ الْغَيْظَ وَالْعَافِينَ عَنِ النَّاسِ ۗ وَاللَّهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ]]
O müttekîler ki bollukta ve darlıkta infak ederler, ve kızdıklarında öfkelerini yutarlar ve nasın kusurlarını afvedicidirler, Allah da muhsinleri sever.
Za one koji, i kad su u obilju i kad su u oskudici, udjeljuju, koji srd`bu savlauju i ljudima pra{taju – a Allah voli one koji dobra djela ~ine:
Those who spend (of that which Allah hath given them) in ease and in adversity, those who control their wrath and are forgiving toward mankind; Allah loveth the good;
[[وَالَّذِينَ إِذَا فَعَلُوا فَاحِشَةً أَوْ ظَلَمُوا أَنْفُسَهُمْ ذَكَرُوا اللَّهَ فَاسْتَغْفَرُوا لِذُنُوبِهِمْ وَمَنْ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلَّا اللَّهُ وَلَمْ يُصِرُّوا عَلَىٰ مَا فَعَلُوا وَهُمْ يَعْلَمُونَ]]
Ve onlar ki bir kabahat yaptıkları veya nefislerine bir zulmettikleri vakıt Allahı anarlar da derhal günahlarına istiğfar ederler, günahları da Allahdan başka kim mağfiret eder? Hem yaptıklarına bile bile ısrar etmezler.
İ za one koji se, kada grijeh po~ine ili kad se prema sebi ogrije{e, Allaha sjete i oprost za grijehe svoje zamole – a ko }e oprostiti grijehe ako ne Allah? – i koji svjesno u grijehu ne ustraju.
And those who, when they do an evil thing or wrong themselves, remember Allah and implore forgiveness for their sins. Who forgiveth sins save Allah only?. and will not knowingly repeat (the wrong) they did.
[[أُولَٰئِكَ جَزَاؤُهُمْ مَغْفِرَةٌ مِنْ رَبِّهِمْ وَجَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا ۚ وَنِعْمَ أَجْرُ الْعَامِلِينَ]]
İşte bunların mükâfatı Rablarından bir mağfiret ve altından ırmaklar akar Cennetlerdir, içlerinde ebedî kalmak üzere onlar, ne de güzeldir ecri iş yapanların.
Njih ~eka nagrada – oprost od Gospodara njihova i d`ennetske ba{~e kroz koje }e rijeke te}i, u kojima }e vje~no ostati, a divne li nagrade za one koji budu tako postupili!
The reward of such will be forgiveness from their Lord, and Gardens underneath which rivers flow, wherein they will abide for ever, a bountiful reward for workers!
قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِكُمْ سُنَنٌ فَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبِينَ
Sizden evvel kanun olmuş bir takım vak'alar geçti, onun için Arzda dolaşın da bir bakın: Peygamberleri tekzib edenlerin akıbetleri nasıl olmuş?
Prije vas su mnogi narodi bili i nestali, zato putujte po svijetu i posmatrajte kako su zavr{ili oni koji su poslanike u la` ugonili."
Systems have passed away before you. Do but travel in the land and see the nature of the consequence for those who did deny (the messengers).
هَٰذَا بَيَانٌ لِلنَّاسِ وَهُدًى وَمَوْعِظَةٌ لِلْمُتَّقِينَ
Bu işte umum insanlar için bir beyan ve bilhassa korunacak muttekîler için bir va'z-ü irşaddır.
To je obja{njenje svima ljudima i putokaz i pouka onima koji se Allaha boje.
This is a declaration for mankind, a guidance and an admonition unto those who ward off (evil).
وَلَا تَهِنُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَأَنْتُمُ الْأَعْلَوْنَ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ
Fütur getirmeyin ve mahzun olmayın daha yükselecekken sizler, gerçek mü'minlersiniz.
I ne gubite hrabrost i ne `alostite se; vi }ete pobijediti ako budete pravi vjernici.
Faint not nor grieve, for ye will overcome them if ye are (indeed) believers.
[[إِنْ يَمْسَسْكُمْ قَرْحٌ فَقَدْ مَسَّ الْقَوْمَ قَرْحٌ مِثْلُهُ ۚ وَتِلْكَ الْأَيَّامُ نُدَاوِلُهَا بَيْنَ النَّاسِ وَلِيَعْلَمَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَيَتَّخِذَ مِنْكُمْ شُهَدَاءَ ۗ وَاللَّهُ لَا يُحِبُّ الظَّالِمِينَ]]
Eğer size bir yara dokundu ise heriflere de öyle bir yara dokundu; Hem o günler, biz onları insanlar arasında evirir çeviriniz, hem Allah iman edenleri bileceği ve sizden şehidler, şahidler tutacağı için; ki Allah zalimleri sevmez.
Ako vi dopadate rana, i drugi rana dopadaju. A u ovim danima Mi dajemo pobjedu sad jednima, a sad drugima, da bi Allah ukazao na one koji vjeruju i odabrao neke od vas kao {ehide – a Allah ne voli nevjernike
If ye have received a blow, the (disbelieving) people have received a blow the like thereof: These are (only) the vicissitudes which We cause to follow one another for mankind, to the end that Allah may know those who believe and may choose witnesses from among you; and Allah loveth not wrong doers.
وَلِيُمَحِّصَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَيَمْحَقَ الْكَافِرِينَ
Ve Allah iman edenleri seçib kâfirleri mahvedeceği için.
İ da bi vjernike o~istio, a nevjernike uni{tio.
And that Allah may prove those who believe, and may blight the disbelievers.
أَمْ حَسِبْتُمْ أَنْ تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَعْلَمِ اللَّهُ الَّذِينَ جَاهَدُوا مِنْكُمْ وَيَعْلَمَ الصَّابِرِينَ
Yoksa siz zannettinizmi ki Allah içinizden o mücahede edenleri hiç belli etmeden, sabredenleri belli etemden Cennete giriverceksiniz?
Zar mislite da }ete u}i u d`ennet, a da Alah ne uka`e na one od vas koji se bore i na one koji su izdr`ljivi?
Or deemed ye that ye would enter Paradise while yet Allah knoweth not those of you who really strive, nor knoweth those (of you) who are steadfast?
وَلَقَدْ كُنْتُمْ تَمَنَّوْنَ الْمَوْتَ مِنْ قَبْلِ أَنْ تَلْقَوْهُ فَقَدْ رَأَيْتُمُوهُ وَأَنْتُمْ تَنْظُرُونَ
Celâlim hakkı için siz o ölümle karşılaşmadan evvel onu temenni ediyordunuz, fakat işte onu gördünüz bakıb duruyordunuz.
A vi ste smrt pri`eljkivali prije nego {to ste se s njom suo~Ili, pa ste je, eto, o~ima svojim vidjeli.
And verily ye used to wish for death before ye met it (in the field). Now ye have seen it with your eyes!
[[وَمَا مُحَمَّدٌ إِلَّا رَسُولٌ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِ الرُّسُلُ ۚ أَفَإِنْ مَاتَ أَوْ قُتِلَ انْقَلَبْتُمْ عَلَىٰ أَعْقَابِكُمْ ۚ وَمَنْ يَنْقَلِبْ عَلَىٰ عَقِبَيْهِ فَلَنْ يَضُرَّ اللَّهَ شَيْئًا ۗ وَسَيَجْزِي اللَّهُ الشَّاكِرِينَ]]
Muhammed de ancak bir Resuldür ondan evvel Resuller hep keldi geçti, şimdi o ölür veya katledilirse siz ardınıza dönüverecek misiniz? Her kim ardına dönerse elbette Allaha bir zarar edecek değil, fakat şükredenlere Allah yarın mükâfat verecek.
Muhammed je samo poslanik, a i prije njega je bilo posalnika. Ako bi on umro ili ubijen bio, zar biste se stopama svojim vratili? Onaj ko se stopama svojim vrati ne}e Allahu nimalo nauditi, a Allah }e zahvalne sigurno nagraditi.
Muhammad is but a messenger, messengers (the like of whom) have passed away before him. Will it be that, when he dieth or is slain, ye will turn back on your heels? He who turneth back doth no hurt to Allah, and Allah will reward the thankful.
[[وَمَا كَانَ لِنَفْسٍ أَنْ تَمُوتَ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ كِتَابًا مُؤَجَّلًا ۗ وَمَنْ يُرِدْ ثَوَابَ الدُّنْيَا نُؤْتِهِ مِنْهَا وَمَنْ يُرِدْ ثَوَابَ الْآخِرَةِ نُؤْتِهِ مِنْهَا ۚ وَسَنَجْزِي الشَّاكِرِينَ]]
Hem Allahın izni olmakdıkça kimseye ölmek yok: o va'desile yazılmış şaşmaz bir yazı, bununla beraber kim Dünya sevabını isterse ona ondan veriniz, kim de Ahıret sevabını isterse ona da ondan veririz, şükredenlere ise muhakkak mükâfat vereceğiz.
enom. Da}emo onome koji `eli nagradu na ovome svijetu, a da}emo i onome koji `eli nagradu na onom svijetu i sigurno }emo zahvalne nagraditi.
No soul can ever die except by Allah's leave and at a term appointed. Whoso desireth the reward of the world, We bestow on him thereof; and whoso desireth the reward of the Hereafter, thankful. We bestow on him thereof. We shall reward the.
[[وَكَأَيِّنْ مِنْ نَبِيٍّ قَاتَلَ مَعَهُ رِبِّيُّونَ كَثِيرٌ فَمَا وَهَنُوا لِمَا أَصَابَهُمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَمَا ضَعُفُوا وَمَا اسْتَكَانُوا ۗ وَاللَّهُ يُحِبُّ الصَّابِرِينَ]]
Nice Peygamber, ma'iyyetinde rübubiyyet aşina bir çok erenler harb ettiler de Allah yolunda başlarına gelenlerden dolayı fütur getirmediler, za'f göstermediler, miskinlik etmediler Allah da sabredenleri sever.
A koliko je bilo vjerovjesnika uz koje su se mnogi iskreni vjernici borili, pa nisu klonuli zbog nevolja koje su ih na Allahovom putu snalazile, i nisu posustajali niti su se predavali – a Allah izdr`ljive voli
And with how many a prophet have there been a number of devoted men who fought (beside him). They quailed not for aught that befell them in the way of Allah, nor did they weaken, nor were they brought low. Allah loveth the steadfast.
[[وَمَا كَانَ قَوْلَهُمْ إِلَّا أَنْ قَالُوا رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَإِسْرَافَنَا فِي أَمْرِنَا وَثَبِّتْ أَقْدَامَنَا وَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ]]
Başka bir söyledikleri de yoktu, sade: ya Rabbena bize günâhlarımızı ve işimizde taşkınlıklarımızı mağfiret buyur, cihad meydanında ayaklarımızı iyi dire ve kâfirlere karşı bizleri mansur kıl, diyorlardı.
İ samo su govorili: "Gospodaru na{, oprosti nam krivice na{e i neumjerenost na{u u postupcima na{im, i u~vrsti korake na{e i pomozi nam protiv naroda koji ne vjeruje!"
Their cry was only that they said: Our Lord! Forgive us for our sins and wasted efforts, make our foothold sure, and give us victory over the disbelieving folk.
فَآتَاهُمُ اللَّهُ ثَوَابَ الدُّنْيَا وَحُسْنَ ثَوَابِ الْآخِرَةِ ۗ وَاللَّهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ
Binnetice Allah da kendilerine hem Dünya sevabını verdi hem de Ahıretin güzel sevabını, öyle ya Allah güzel iş yapan muhsinleri sever.
I Allah im je dao nagradu na ovom svijetu, a na onom svijetu da}e im nagradu ve}u nego su zaslu`ili, - a Allah voli one koji dobra djela ~ine.
So Allah gave them the reward of the world and the good reward of the Hereafter. Allah loveth those whose deeds are good.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنْ تُطِيعُوا الَّذِينَ كَفَرُوا يَرُدُّوكُمْ عَلَىٰ أَعْقَابِكُمْ فَتَنْقَلِبُوا خَاسِرِينَ
Ey o bütün iman edenler! eğer kâfirlere itaat edecek olursanız sizi tersinize çevirirler de öyle bir inkılâba uğrarsınız ki bütün husran içinde kalırsınız.
O vjernici, ako se budete pokoravali onima koji ne vjeruju, vrati}e vas stopama va{im i bi}ete izgubljeni,
O ye who believe! If ye obey those who disbelieve, they will make you turn back on your heels, and ye turn back as losers.
بَلِ اللَّهُ مَوْلَاكُمْ ۖ وَهُوَ خَيْرُ النَّاصِرِينَ
Doğrusu sizin mevlanız bir Allahdır ve o, yardım edeceklerin en hayırlısıdır.
Samo je Allah za{titnik va{ i On je najbolji pomaga~.
But Allah is your Protector, and He is the best of helpers.
سَنُلْقِي فِي قُلُوبِ الَّذِينَ كَفَرُوا الرُّعْبَ بِمَا أَشْرَكُوا بِاللَّهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِهِ سُلْطَانًا ۖ وَمَأْوَاهُمُ النَّارُ ۚ وَبِئْسَ مَثْوَى الظَّالِمِينَ
Allahın hiç bir bürhan indirmediği şeyleri ona şerik koştukları için biz o kâfirlerin kalblerine korku düşüreceğiz, onların varacakları yer, Cehennemdir, ne de kötüdür o zalimler yatağı.
Mi }emo uliti strah u srca onih koji ne}e da vjeruju zato {to druge Allahu ravnim smatraju, o kojima On nije objavio ni{ta; d`ehennem }e njihovo boravi{te postati, a grozno }e prebivali{te nevjernika biti.
We shall cast terror into the hearts of those who disbelieve because they ascribe unto Allah partners, for which no warrant hath been revealed. Their habitation is the Fire, and hapless the abode of the wrong doers.
وَلَقَدْ صَدَقَكُمُ اللَّهُ وَعْدَهُ إِذْ تَحُسُّونَهُمْ بِإِذْنِهِ ۖ حَتَّىٰ إِذَا فَشِلْتُمْ وَتَنَازَعْتُمْ فِي الْأَمْرِ وَعَصَيْتُمْ مِنْ بَعْدِ مَا أَرَاكُمْ مَا تُحِبُّونَ ۚ مِنْكُمْ مَنْ يُرِيدُ الدُّنْيَا وَمِنْكُمْ مَنْ يُرِيدُ الْآخِرَةَ ۚ ثُمَّ صَرَفَكُمْ عَنْهُمْ لِيَبْتَلِيَكُمْ ۖ وَلَقَدْ عَفَا عَنْكُمْ ۗ وَاللَّهُ ذُو فَضْلٍ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ
Filhakika Allahın size va'di doğru çıktı, o hengâmda onları doğruyordunuz tâ o sevdiğiniz galebeyi Allah size gösterdikten sonra ısyan edib verilen emirde nizaa kalarak yıldığınız lâhzeye kadar ki kiminiz dünyayı isteyordu, kiminiz Ahıreti isteyordu, sonra Allah sizi mübtelâ kılmak için onlardan çevirdi, maamafih sizden afiv de etti, Allahın mü'minlere bir fazlı var.
Allah je ispunio obe}anje Svoje kada ste neprijatelje voljom Njegovom, nemilice ubijali. Ali kada ste duhom klonuli i o svom polo`aju se raspravljati po~eli, kada niste poslu{ali, a On vam je ve} bio ukazao na ono {to vam je drago, - jedni od vas su `eljeli ovaj svijet, a drugi onaj svijet -, onda je On, da bi vas isku{ao, u~inio da uzmaknete ispred njih. I On vam je ve} oprostio, jer je Allah neizmjerno dobar prema vjernicima!
Allah verily made good His promise unto you when ye routed them by His leave, until (the moment) when your courage failed you, and ye disagreed about the order and ye disobeyed, after He had shown you that for which ye long. Some of you desired the world, and some of you desired the Hereafter. Therefore He made you flee from them, that He might try you. Yet now He hath forgiven you. Allah is a Lord of Kindness to believers.
إِذْ تُصْعِدُونَ وَلَا تَلْوُونَ عَلَىٰ أَحَدٍ وَالرَّسُولُ يَدْعُوكُمْ فِي أُخْرَاكُمْ فَأَثَابَكُمْ غَمًّا بِغَمٍّ لِكَيْلَا تَحْزَنُوا عَلَىٰ مَا فَاتَكُمْ وَلَا مَا أَصَابَكُمْ ۗ وَاللَّهُ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ
O sıra siz boyuna uzaklaşıyordunuz, kimseye dönüb bakmıyordunuz, Peygamber ise arkanızdan sizleri çağırıb duruyordu, bunun üzerine Allah sizi gama karşı gam ile müsab kıldı ki ne elinizden giden zafere ne de başınıza gelen musıbete mahzun olmayasınız, ve Allah biliyor, ne yapıyordunuz.
Kada ste ono uzmicali, ne obaziru}i se ni na koga, dok vas je Poslanik zvao iza va{ih lea, Allah vas je kaznio brigom na brigu; da ne biste tugovali za onim {to vam je izmaklo, i nije vas zadesilo. – A Allah dobro zna ono {to radite.
When ye climbed (the hill) and paid no heed to anyone, while the messenger, in your rear, was calling you (to fight). Therefor He rewarded you grief for (his) grief, that (He might teach) you not to sorrow either for that which ye missed or for that which befell you. Allah is Informed of what ye do.
[[ثُمَّ أَنْزَلَ عَلَيْكُمْ مِنْ بَعْدِ الْغَمِّ أَمَنَةً نُعَاسًا يَغْشَىٰ طَائِفَةً مِنْكُمْ ۖ وَطَائِفَةٌ قَدْ أَهَمَّتْهُمْ أَنْفُسُهُمْ يَظُنُّونَ بِاللَّهِ غَيْرَ الْحَقِّ ظَنَّ الْجَاهِلِيَّةِ ۖ يَقُولُونَ هَلْ لَنَا مِنَ الْأَمْرِ مِنْ شَيْءٍ ۗ قُلْ إِنَّ الْأَمْرَ كُلَّهُ لِلَّهِ ۗ يُخْفُونَ فِي أَنْفُسِهِمْ مَا لَا يُبْدُونَ لَكَ ۖ يَقُولُونَ لَوْ كَانَ لَنَا مِنَ الْأَمْرِ شَيْءٌ مَا قُتِلْنَا هَاهُنَا ۗ قُلْ لَوْ كُنْتُمْ فِي بُيُوتِكُمْ لَبَرَزَ الَّذِينَ كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقَتْلُ إِلَىٰ مَضَاجِعِهِمْ ۖ وَلِيَبْتَلِيَ اللَّهُ مَا فِي صُدُورِكُمْ وَلِيُمَحِّصَ مَا فِي قُلُوبِكُمْ ۗ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ]]
sonra o gamın arkasından üzerinize bir emniyyet indirdi: bir uyku ki içinizden bir taifeyi sarıyordu, bir taife de nefisleri sevdasına düşmüşlerdi: Allaha karşı cahiliyye zannı nâ hak bir zan besliyorlardı: «var mı bize o emirden bir şey?» diyorlardı, «hakikat emrin hepsi Allahın» de, onlar nefislerinde sana açamadıkları bir şey gizliyorlar: «bizim emirden bir hıssamız olsa idi burada katlolunmazdık» diyorlar, deki: «evinizde de olsa idiniz üzerlerine katil yazılmış bulunanlar yine çıkacak düşüb kaldıkları yerleri çaresiz boylıyacaklardı, Allah sinelerinizdekini yoklamak ve yüreğinizdekini meydana çıkarmak içindir ki bunu başınıza getirdi, Allah sinelerin kühnünü bilir.
Zatim vam je, poslije nevolje, spokojstvo ulio, san je neke od vas uhvatio, a drugi su se brinuli samo o sebi, misle}i o Allahu ono {to nije istina, kao {to pogani misle, i govore}i: "Gdje je pobjeda koja nam je obe}ana?" Reci: "O svemu odlu~ju samo Allah!" Oni u sebi kriju ono {to tebi ne pokazuju. "Da smo za bilo {ta pitali", - govore oni -, "ne bismo ovdje izginuli." Reci: "I da ste u ku}ama svojim bili, opet bi oni kojima je sueno da poginu na mjesta pogibije svoje izi{li, da bi Allah ispitao ono {to je u va{im grudima i da bi istra`io ono {to je u va{im srcima – a Allah zna sva~ije misli."
Then, after grief, He sent clown security for you. As slumber did it overcome a party of you, while (the other) party, who were anxious on their own account, thought wrongly of Allah, the thought of ignorance. They said: Have we any part in the cause? Say (O Muhammad): The cause belongeth wholly to Allah. They hide within themselves (a thought) which they reveal not unto thee, saying: Had we had any part in the cause we should not have been slain here. Say: Even though ye had been in your houses, those appointed to be slain would have gone forth to the places where they were to lie. (All this hath been) in order that Allah might try what is in your breasts and prove what is in your hearts. Allah is Aware of what is hidden in the breasts (of men).
[[إِنَّ الَّذِينَ تَوَلَّوْا مِنْكُمْ يَوْمَ الْتَقَى الْجَمْعَانِ إِنَّمَا اسْتَزَلَّهُمُ الشَّيْطَانُ بِبَعْضِ مَا كَسَبُوا ۖ وَلَقَدْ عَفَا اللَّهُ عَنْهُمْ ۗ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ حَلِيمٌ]]
O iki cem'iyyet çarpıştığı gün içinizden arkasını çevirenler, hakikaten onları Şeytan sırf ba'zı kesibleri behanesile kaydırmak istedi, maamafih Allah kendilerinden afvetti, Allah gafurdur halimdir.
One meu vama koji su uzmakli na dan kad su se dvije vojske sukobile uistinu je {ejtan naveo da posrnu, zbog onoga {to su prije po~inili. A Allah im je ve} oprostio jer – Allah pra{ta i blag je.
Lo! those of you who turned back on the day when the two hosts met, Satan alone it was who caused them to backslide, because of some of that which they have earned. Now Allah hath forgiven them. Lo! Allah is Forgiving. Clement.
[[يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ كَفَرُوا وَقَالُوا لِإِخْوَانِهِمْ إِذَا ضَرَبُوا فِي الْأَرْضِ أَوْ كَانُوا غُزًّى لَوْ كَانُوا عِنْدَنَا مَا مَاتُوا وَمَا قُتِلُوا لِيَجْعَلَ اللَّهُ ذَٰلِكَ حَسْرَةً فِي قُلُوبِهِمْ ۗ وَاللَّهُ يُحْيِي وَيُمِيتُ ۗ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ]]
Ey o bütün iman edenler! Sakın şunlar gibi olmayın ki küfrettiler de ıhvanları Arzda bir siyahat ettikleri veya gazaya gittikleri vakit haklarında şöyle dediler «yanımızda olsalar ne ölürlerdi ne katlonurlardı» Allah bunu kalblerinde bir hasret olarak bıraksın diye, halbuki hayatı veren de Allah mematı veren de, ve Allah her ne yaparsanız görüb duruyor.
O vjernici, ne budite kao nevjernici koji govore o bra}i svojoj kada odu na daleke pute ili kada boj biju: "Da su s nama ostali, ne bi umrli i ne bi poginuli" – da, Allah u~ini to jednom u srcima njihovim; i `ivot i smrt Allahovo su djelo, On dobro vidi ono {to radite.
O ye who believe! Be not as those who disbelieved and said of their brethren who went abroad in the land or were fighting in the field: If they had been (here) with us they would not have died or been killed; that Allah may make it anguish in their hearts. Allah giveth life and causeth death; and Allah is Seer of what ye do.
وَلَئِنْ قُتِلْتُمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ أَوْ مُتُّمْ لَمَغْفِرَةٌ مِنَ اللَّهِ وَرَحْمَةٌ خَيْرٌ مِمَّا يَجْمَعُونَ
Celâlim hakkı için: eğer Allah yolunda katlolunur veya ölürseniz her halde sizin için Allahın bir mağfiret ve rahmeti onların Dünyada kalıb toplayacakları şeylerden daha hayırlıdır
A ako vi na Allahovom putu poginete ili umrete, oprost i milost Allahova su zaista bolji od onoga {to oni gomilaju.
And what though ye be slain in Allah's way or die therein? Surely pardon from Allah and mercy are better than all that they amass.
وَلَئِنْ مُتُّمْ أَوْ قُتِلْتُمْ لَإِلَى اللَّهِ تُحْشَرُونَ
Celâlim hakkı için: ölseniz de katlolunsanız da her halde hep Allaha haşrolunacaksınız
Bilo da umrete ili poginete, sigurno }ete se pred Allahom iskupiti.
What though ye be slain or die, when unto Allah ye are gathered?
[[فَبِمَا رَحْمَةٍ مِنَ اللَّهِ لِنْتَ لَهُمْ ۖ وَلَوْ كُنْتَ فَظًّا غَلِيظَ الْقَلْبِ لَانْفَضُّوا مِنْ حَوْلِكَ ۖ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاسْتَغْفِرْ لَهُمْ وَشَاوِرْهُمْ فِي الْأَمْرِ ۖ فَإِذَا عَزَمْتَ فَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ ۚ إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُتَوَكِّلِينَ]]
Deme ki mahza Allahdan bir rahmet iledir ki sen onlara yumuşak bulundun, eğer katı yürekli bir nobran olsa idin elbette etrafından dağılmış gitmişlerdi, o halde kusurlarını afvet de günahlarına istiğfar ediver ve emirde reiylerini al, sonra da azmettin mi artık Allaha mütevekkil ol, çünkü Allah mütevekkil olanları sever
Samo Allahovom milo{}u, ti si blag prema njima; a da si osoran i grub, razbjegli bi se iz tvoje blizine. Zato im pra{taj i moli da im bude opro{teno i dogovaraj se s njma. A kada se odlu~i{, onda se pouzdaj u Allaha, jer Allah zaista voli one koji se uzdaju u Njega.
It was by the mercy of Allah that thou wast lenient with them (O Muhammad), for if thou hadst been stern and fierce of heart they would have dispersed from round about thee. So pardon them and ask forgiveness for them and consult with them upon the conduct of affairs. And when thou art resolved, then put thy trust in Allah. Lo! Allah loveth those who put their trust (in Him).
[[ إِنْ يَنْصُرْكُمُ اللَّهُ فَلَا غَالِبَ لَكُمْ ۖ وَإِنْ يَخْذُلْكُمْ فَمَنْ ذَا الَّذِي يَنْصُرُكُمْ مِنْ بَعْدِهِ ۗ وَعَلَى اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ]]
Eğer Allah size nusrat verirse o vakit size galib yoktur, ve eğer o sizi yardımsız bırakırsa kimin haddinedir ki ondan sonra size yardım etsin? ancak Allaha dayansın o halde mü'minler
Ako vas Allah pomogne, niko vas ne}e mo}i pobijediti, a ako vas ostavi bez podr{ke, ko je taj ko vam, osim Njega, mo`e pomo}i? I samo u Allah neka se pouzdaju vjernici!
If Allah is your helper none can overcome you, and if He withdraw His help from you, who is there who can help you? In Allah let believers put their trust.
[[وَمَا كَانَ لِنَبِيٍّ أَنْ يَغُلَّ ۚ وَمَنْ يَغْلُلْ يَأْتِ بِمَا غَلَّ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ۚ ثُمَّ تُوَفَّىٰ كُلُّ نَفْسٍ مَا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ]]
Bir Peygamber için, emanete hıyanet olur şey değildir, her kim hıyanet eder: ganimet ve hasılattan bir şey aşırırsa boynuna aldığını kıyamet günü yüklenir getirir, sonra da hersese kazandığı ödenir, hiç birine zulmedilmez
Nezamislivo je da Vjerovjesnik {ta utaji! A onaj ko ne{to utaji – donije}e na Sudnji dan to {to je utajio i tada }e se svakome u potpunosti dati ono {to je zaslu`io, nikome se nepravda ne}e u~initi.
It is not for any Prophet to deceive (mankind). Whoso deceiveth will bring his deceit with him on the Day of Resurrection. Then every soul will be paid in full what it hath earned; and they will not be wronged.
أَفَمَنِ اتَّبَعَ رِضْوَانَ اللَّهِ كَمَنْ بَاءَ بِسَخَطٍ مِنَ اللَّهِ وَمَأْوَاهُ جَهَنَّمُ ۚ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ
Ya o vakit Allahın rıdvanı peşinde giden kimse Allahın hışmına uğrayan ve yatağı Cehennem olan kimseye benzer mi? o ne fena meaddır
Zar se onaj koji je Allahovu naklonost zaslu`io mo`e porediti s onim koji je Allahovu srd`bu navukao i ~ije }e prebivali{te biti d`ehennem? – A u`asno je to boravi{te!
Is one who followeth the pleasure of Allah as one who hath earned condemnation from Allah, whose habitation is the Fire, a hapless journey's end?
هُمْ دَرَجَاتٌ عِنْدَ اللَّهِ ۗ وَاللَّهُ بَصِيرٌ بِمَا يَعْمَلُونَ
Onlar Allah indinde derece derecedirler, ve Allah her ne yapıyorsanız görüb duruyor
Oni su u Allaha - po stepenima. a Allah dobro vidi ono {to oni rade.
There are degrees (of grace and reprobation) with Allah, and Allah is Seer of what ye do.
[[لَقَدْ مَنَّ اللَّهُ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ إِذْ بَعَثَ فِيهِمْ رَسُولًا مِنْ أَنْفُسِهِمْ يَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِهِ وَيُزَكِّيهِمْ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَإِنْ كَانُوا مِنْ قَبْلُ لَفِي ضَلَالٍ مُبِينٍ]]
Hakikaten Allah mü'minleri minnetdar kıldı zira içlerinde kendilerinden bir Resul ba's buyurdu, onlara Allahın âyâtını okuyor, onları tezkiye ediyor, onlara kitab ve hikmet öğretiyor halbuki bundan evvel açık bir dalâl içinde idiler
Allah je vjernike milo{}u Svojom obasuo kad im je jednog izmeu njih kao poslanika poslao, da im rije~i Njegove kazuje, da ih o~isti i da ih Knjizi i mudrosti nau~i, jer su prije bili u o~itoj zabludi.
Allah verily hath shown grace to the believers by sending unto them a messenger of their own who reciteth unto them His revelations, and causeth them to grow, and teacheth them the Scripture and wisdom; although before (he came to them ) they were in flagrant error.
[[أَوَلَمَّا أَصَابَتْكُمْ مُصِيبَةٌ قَدْ أَصَبْتُمْ مِثْلَيْهَا قُلْتُمْ أَنَّىٰ هَٰذَا ۖ قُلْ هُوَ مِنْ عِنْدِ أَنْفُسِكُمْ ۗ إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ]]
Böyle iken size hasımlarınızın başına iki mislini getirdiğiniz bir musıbet isabet ediverince bu nereden mi dediniz? Deki o kendi tarafınızıdan çünkü Allah her şey'e kadir
Zar – kad vas je sna{la nevolja koju ste vi njima dvostruko nanijeli, mo`ete re}i: "Otkud sad ovo?!" Reci: "To je od vas samih!" Allah, zaista, sve mo`e.
And was it so, when a disaster smote you, though ye had smitten (them with a disaster) twice (as great), that ye said: How is this? Say (unto them, O Muhammad): It is from yourselves. Lo! Allah is Able to do all things.
وَمَا أَصَابَكُمْ يَوْمَ الْتَقَى الْجَمْعَانِ فَبِإِذْنِ اللَّهِ وَلِيَعْلَمَ الْمُؤْمِنِينَ
o iki cem'iyet çarpıştığı gün başınıza gelen de yine Allahın izniledir
Ono {to vas je zadesilo onoga dana kada su se sukobile dvije vojske bilo je Allahovom voljom – da bi otkrio ko su pravi vjernici.
That which befell you, on the day when the two armies met, was by permission of Allah; that He might know the true believers;
[[وَلِيَعْلَمَ الَّذِينَ نَافَقُوا ۚ وَقِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْا قَاتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ أَوِ ادْفَعُوا ۖ قَالُوا لَوْ نَعْلَمُ قِتَالًا لَاتَّبَعْنَاكُمْ ۗ هُمْ لِلْكُفْرِ يَوْمَئِذٍ أَقْرَبُ مِنْهُمْ لِلْإِيمَانِ ۚ يَقُولُونَ بِأَفْوَاهِهِمْ مَا لَيْسَ فِي قُلُوبِهِمْ ۗ وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا يَكْتُمُونَ ]]
hem mü'minleri belli edeceği için hem münafıklık edenleri belli edeceği için ki bunlara gelin Allah yolunda muharebeye girin veya müdafaada olsun bulunun» denilmişti, «bir muharebe bilse arkanızdan gelirdik» dediler, onlar o gün imandan ziyade küfre yakın idiler, ağızlarile kalblerinde olmıyanı söyliyorlardı, Allah daha iyi bilirken neyi gizleyorlardı
i da bi otkrio ko su licemjeri, oni koji su, kad im je re~eno: "Doite, borite se na Allahovu putu ili se branite!" – odgovorili: "Da znamo da }e pravog boja biti, sigurno bismo vas slijedili." Toga dana bili su bli`e nevjerovanju nego vjerovanju, jer su ustima svojim govorili ono {to nije bilo u srcima njihovim. – A Allah dobro zna ono {to oni kriju.
And that He might know the hypocrites, unto whom it was said: Come, fight in the way of Allah, or defend yourselves. They answered: If we knew aught of fighting we would follow you. On that day they were nearer disbelief than faith. They utter with their mouths a thing which is not in their hearts. Allah is best aware of what they hide.
[[الَّذِينَ قَالُوا لِإِخْوَانِهِمْ وَقَعَدُوا لَوْ أَطَاعُونَا مَا قُتِلُوا ۗ قُلْ فَادْرَءُوا عَنْ أَنْفُسِكُمُ الْمَوْتَ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ ]]
onlar ki oturdular da muharebeye giden ihvanları için «bizi dinleselerdi katl olunmazlardı» dediler, deki haydin o halde kendinizden ölümü def'edin eğer gerçeseniz
Onima koji se nisu borili, a o bra}i svojoj govorili: "Da su nas poslu{ali, ne bi izginuli", reci "Pa vi smrt izbjegnite, ako istinu govorite!"
Those who, while they sat at home, said of their brethren (who were fighting for the cause of Allah): If they had been guided by us they would not have been slain. Say (unto them, O Muhammad): Then avert death from yourselves if ye are truthful.
وَلَا تَحْسَبَنَّ الَّذِينَ قُتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ أَمْوَاتًا ۚ بَلْ أَحْيَاءٌ عِنْدَ رَبِّهِمْ يُرْزَقُونَ
ve sakın Allah yolunda katledilenleri ölmüşler sanma, hayır, hep hayattadırlar, Rablarının ındinde yaşarlar
Nikako ne smatraj mrtvima one koji su na Allahovu putu izginuli! Ne, oni su `ivi i u obilju su kod Gospodara svoga,
Think not of those, who are slain in the way of Allah, as dead. Nay, they are living. With their Lord they have provision.
[[ فَرِحِينَ بِمَا آتَاهُمُ اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ وَيَسْتَبْشِرُونَ بِالَّذِينَ لَمْ يَلْحَقُوا بِهِمْ مِنْ خَلْفِهِمْ أَلَّا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ]]
Allahın fazlından kendilerine bahş ettiği saadetle şadgâm olarak merzuk olurlar, arkalarından şehadetle kendilerine yetişemiyen mücahidler hakkında da şunu istibşar ederler ki onlara bir korku yok, onlar da mahzun olmıyacaklar
Radosni zbog onoga {to im je Allah od dobrote Svoje dao i veseli zbog onih koji im se jo{ nisu pridru`ili, za koje nikakva straha ne}e biti i koji ni za ~im ne}e tugovati;
Jubilant (are they) because of that which Allah hath bestowed upon them of His bounty, rejoicing for the sake of those who have not joined them but are left behind: that there shall no fear come upon them neither shall they grieve.
يَسْتَبْشِرُونَ بِنِعْمَةٍ مِنَ اللَّهِ وَفَضْلٍ وَأَنَّ اللَّهَ لَا يُضِيعُ أَجْرَ الْمُؤْمِنِينَ
Allahın bir ni'metini bir de fazlını ve Allah mü'minlerin ecrini zayi' etmiyeceğini istibşar ederler
Radova}e se Allahovoj nagradi i milosti i tome {to Allah ne}e dopustiti da propadne nagrada onima koji su bili vjernici.
They rejoice because of favour from Allah and kindness, and that Allah wasteth not the wage of the believers.
[[ الَّذِينَ اسْتَجَابُوا لِلَّهِ وَالرَّسُولِ مِنْ بَعْدِ مَا أَصَابَهُمُ الْقَرْحُ ۚ لِلَّذِينَ أَحْسَنُوا مِنْهُمْ وَاتَّقَوْا أَجْرٌ عَظِيمٌ]]
hele o, kendilerine yara değdikten sonra Allahın ve Peygamberin emrine icabet eyleyenler: mü'minler içinden bilhassa böyle ihsan ve ittika edenler için pek büyük bir ecir var
One koji su se Allahu i Poslaniku i nakon zadobijenih rana odazvali, one izmeu njih, koji su dobro ~inili i bogobojazni bili - ~eka velika nagrada;
As for those who heard the call of Allah and His messenger after the harm befell them (in the fight); for such of them as do right and ward off (evil), there is great reward,
[[الَّذِينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ إِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ إِيمَانًا وَقَالُوا حَسْبُنَا اللَّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ]]
onlar ki nâs kendilerine haberiniz olsun nas sizin için tahşidat yaptılar onun için onlardan korkun dediler de bu kendilerinin imanlarını artırdı «Allah yetişir bize o ne güzel vekil» dediler
One kojima je, kada su im ljudi rekli: "Neprijatelji se okupljaju zbog vas, treba da ih se pri~uvate!" – to u~vrstilo vjerovanje, pa su rekli: "Dovoljan je nama Allah i divan je On Gospodar!"
Those unto whom men said: Lo! the people have gathered against you, therefor fear them. (The threat of danger) but increased the faith of them and they cried: Allah is sufficient for us! Most Excellent is He in Whom we trust!
فَانْقَلَبُوا بِنِعْمَةٍ مِنَ اللَّهِ وَفَضْلٍ لَمْ يَمْسَسْهُمْ سُوءٌ وَاتَّبَعُوا رِضْوَانَ اللَّهِ ۗ وَاللَّهُ ذُو فَضْلٍ عَظِيمٍ
Sonra da kendilerine hiç bir keder dokunmaksızın Allahdan bir ni'met ve bir fazl ile avdet ettiler ve Allahın rızası ardınca gittiler, daha çok büyük bir fazlın sahibidir Allah
I oni su se povratili obasuti Allahovim blagodatima i obiljem, nikakvo ih zlo nije zadesilo i postigli su da Allah bude njima zadovoljan, - a Allah je neizmjerno dobar.
So they returned with grace and favour from Allah, and no harm touched them. They followed the good pleasure of Allah, and Allah is of infinite bounty.
إِنَّمَا ذَٰلِكُمُ الشَّيْطَانُ يُخَوِّفُ أَوْلِيَاءَهُ فَلَا تَخَافُوهُمْ وَخَافُونِ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ
Size o haberi getiren Şeytan sade kendi dostlarını korkutur, siz ondan korkmayın da bana ısyandan korkun eğer mü'minlerseniz
To vas je samo {ejtan pla{io pristalicama svojim, i ne bojte ih se, a bojte se Mene, ako ste vjernici!
It is only the devil who would make (men) fear his partisans. Fear them not; fear Me, if ye are true believers.
[[وَلَا يَحْزُنْكَ الَّذِينَ يُسَارِعُونَ فِي الْكُفْرِ ۚ إِنَّهُمْ لَنْ يَضُرُّوا اللَّهَ شَيْئًا ۗ يُرِيدُ اللَّهُ أَلَّا يَجْعَلَ لَهُمْ حَظًّا فِي الْآخِرَةِ ۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ]]
Sana da o küfürde yarışanlar hüzün vermesin çünkü onlar Allaha bir zarar edebilecek değiller, Allah onlara Ahırette bir hazz vermemek istiyor, onlara azîm bir azab var
Neka te ne `aloste oni koji srljaju u nevjerstvo, oni nimalo ne}e Allahu nauditi; Allah ne `eli da im da bilo kakvu nagradu na onom svijetu, i njih ~eka patnja velika.
Let not their conduct grieve thee, who run easily to disbelief, for Lo! they injure Allah not at all. It is Allah's will to assign them no portion in the Hereafter, and theirs will be an awful doom.
إِنَّ الَّذِينَ اشْتَرَوُا الْكُفْرَ بِالْإِيمَانِ لَنْ يَضُرُّوا اللَّهَ شَيْئًا وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
Şüphesiz iman bedeline küfrü satın alanlar Allaha zerrece zarar verecek değiller ve onlar için elîm bir azb var
Oni koji su umjesto prave vjere nevjerovanje prihvatili ne}e Allahu nimalo nauditi; njih ~eka patnja velika.
Those who purchase disbelief at the price of faith harm Allah not at all, but theirs will be a painful doom.
[[وَلَا يَحْسَبَنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا أَنَّمَا نُمْلِي لَهُمْ خَيْرٌ لِأَنْفُسِهِمْ ۚ إِنَّمَا نُمْلِي لَهُمْ لِيَزْدَادُوا إِثْمًا ۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ مُهِينٌ]]
Bir de o küfredenler kendilerini bırakışımızı zinhar kendileri için bir hayır sanmasınlar biz onları sırf günahlarını artsınlar diye bırakıyoruz, hem onlara zillet verici bir azab var
Neka nikako ne misle nevjernici da je dobro za njih to {to im dajemo dug `ivot. Mi im ga dajemo samo za to da {to vi{e ogrezu u grijehu; njih ~eka sramna patnja.
And let not those who disbelieve imagine that the rein We give them bodeth good unto their souls. We only give them rein that they may grow in sinfulness. And theirs will be a shameful doom.
[مَا كَانَ اللَّهُ لِيَذَرَ الْمُؤْمِنِينَ عَلَىٰ مَا أَنْتُمْ عَلَيْهِ حَتَّىٰ يَمِيزَ الْخَبِيثَ مِنَ الطَّيِّبِ ۗ وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيُطْلِعَكُمْ عَلَى الْغَيْبِ وَلَٰكِنَّ اللَّهَ يَجْتَبِي مِنْ رُسُلِهِ مَنْ يَشَاءُ ۖ فَآمِنُوا بِاللَّهِ وَرُسُلِهِ ۚ وَإِنْ تُؤْمِنُوا وَتَتَّقُوا فَلَكُمْ أَجْرٌ عَظِيمٌ[]]
Allah mü'minleri bulunduğunuz hal üzere bırakacak değildir, nihayet murdarı temizden ayıracak, Allah sizleri gaybe muttalı' kılacak da değil ve lâkin Allah ona Resullerinden dilediğini seçer, onun için Allaha ve Resullerine iman edin ve eğer iman eder ve korunursanız size de azîm bir ecir var
Allah ne}e vjernike s licemjerima ostaviti, ve} }e lo{e od dobrih odvojiti. Allah vama ne}e ono {to je skriveno otkriti, ve} On za to odabere onoga koga ho}e od poslanika Svojih; zato vjerujte u Allaha i poslanike Njegove; i ako budete vjerovali i Allaha se bojali, ~eka vas nagrada velika.
It is not (the purpose) of Allah to leave you in your present state till He shall separate the wicked from the good. And it is not (the purpose of) Allah to let you know the unseen. But Allah chooseth of His messengers whom He will, (to receive knowledge thereof.) So believe in Allah and His messengers. If ye believe and ward off (evil), yours will be a vast reward.
[[وَلَا يَحْسَبَنَّ الَّذِينَ يَبْخَلُونَ بِمَا آتَاهُمُ اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ هُوَ خَيْرًا لَهُمْ ۖ بَلْ هُوَ شَرٌّ لَهُمْ ۖ سَيُطَوَّقُونَ مَا بَخِلُوا بِهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ۗ وَلِلَّهِ مِيرَاثُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۗ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ]]
Allahın fazlından kendilerine bahşettiği şey'e bahillik edenler sakın onu kendilerine hayırlı sanmasınlar hayır o, onlar için bir şerdir, yarın kıyamet günü o kıskandıkları mal boyunlarına tomruk edilecek kaldı ki Göklerin ve Yerin mirası hep Allahın ve Allah her ne yaparsanız haberdardır
Neka oni koji {krtare u onome {to im Allah iz obilja Svoga daje nikako ne misle da je to dobro za njih; ne, to je zlo za njih. Na Sudnjem danu bi}e im o vratu obje{eno ono ~ime su {krtarili, a Allah }e nebesa i Zemlju naslijediti; Allah dobro zna ono {to radite.
And let not those who hoard up that which Allah hath bestowed upon them of His bounty think that it is better for them. Nay, it is worse for them. That which they hoard will be their collar on the Day of Resurrection. Allah's is the heritage of the heavens and the earth, and Allah is Informed of what ye do.
[[لَقَدْ سَمِعَ اللَّهُ قَوْلَ الَّذِينَ قَالُوا إِنَّ اللَّهَ فَقِيرٌ وَنَحْنُ أَغْنِيَاءُ ۘ سَنَكْتُبُ مَا قَالُوا وَقَتْلَهُمُ الْأَنْبِيَاءَ بِغَيْرِ حَقٍّ وَنَقُولُ ذُوقُوا عَذَابَ الْحَرِيقِ]]
Elbette Allah onların: «o herhalde Allah fakırdır, bizler zenginiz» diyenlerin lâkırdılarını işitti, o dediklerini Peygamberleri nâhak yere öldürdüklerile beraber yazacağız da diyeceğiz: tadın bakalım o yangın azabını
Allah je ~uo rije~i onih koji su rekli: "Allah je siroma{an, a mi smo bogati!" Naredi}emo Mi da se pribilje`i ono {to su oni rekli, kao i {to su, ni krive ni du`ne, vjerovjesnike ubijali, i re}i }emo: "Iskusite patnju u ognju
Verily Allah heard the saying of those who said, (when asked for contributions to the war): "Allah, forsooth, is poor, and we are rich! We shall record their saying with their slaying of the Prophets wrongfully and We shall say: Taste ye the punishment of burning!
ذَٰلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيكُمْ وَأَنَّ اللَّهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِلْعَبِيدِ
Bu sizin ellerinizin takdim ettiği ve Allahın zulümkâr olmaması yüzündendir o kullara
zbog djela ruku va{ih!" – A Allah nije nepravedan prema robovima Svojim.
This is on account of that which your own hands have sent before (you to the judgment). Allah is no oppressor of (His) bondmen.
[[الَّذِينَ قَالُوا إِنَّ اللَّهَ عَهِدَ إِلَيْنَا أَلَّا نُؤْمِنَ لِرَسُولٍ حَتَّىٰ يَأْتِيَنَا بِقُرْبَانٍ تَأْكُلُهُ النَّارُ ۗ قُلْ قَدْ جَاءَكُمْ رُسُلٌ مِنْ قَبْلِي بِالْبَيِّنَاتِ وَبِالَّذِي قُلْتُمْ فَلِمَ قَتَلْتُمُوهُمْ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ]]
Onlar ki «Allah dediler: bize şöyle and verdi: bize ateşin yiyeceği bir kurban getirinceye kadar hiç bir Resule iman etmiyeceğiz» de ki size benden evvel bir takım Resuller beyyinelerle gelmiş ve o dediğinizi de getirmiş idi ya onları niçin katlettiniz doğru iseniz?
Jevrejima koji govore: "Bog nam je naredio da ne vjerujemo ni jednom poslaniku prije nego {to prinese `rtvu koju }e vatra progutati" – reci: "I prije mene su vam poslanici jasne dokaze donosili, a i taj o kome govorite, pa za{to ste ih, ako istinu govorite, ubijali?"
(The same are) those who say: Lo! Allah hath charged us that we believe not in any messenger until he bring us an offering which fire (from heaven) shall devour. Say (unto them, O Muhammad): Messengers came unto you before me with miracles, and with that (very miracle) which ye describe. Why then did ye slay them? (Answer that) if ye are truthful
[فَإِنْ كَذَّبُوكَ فَقَدْ كُذِّبَ رُسُلٌ مِنْ قَبْلِكَ جَاءُوا بِالْبَيِّنَاتِ وَالزُّبُرِ وَالْكِتَابِ الْمُنِيرِ[]]
Şimdi seni tekzib ettilerse senden evvel de bir çok Resuller tekzib olundu ki o beyyineler ve o hikmetil sahifeler, ve o nurlu kitab ile gelmişlerdi
A ako i tebe budu la{cem smatrali – pa, i prije tebe su smatrani la{cima poslanici koji su jasne dakaze i listove i Knjigu svjetilju donosili.
And if they deny thee, even so did they deny messengers who were before thee, who came with miracles and with the Psalms and with the Scripture giving light.
[[كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ ۗ وَإِنَّمَا تُوَفَّوْنَ أُجُورَكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ۖ فَمَنْ زُحْزِحَ عَنِ النَّارِ وَأُدْخِلَ الْجَنَّةَ فَقَدْ فَازَ ۗ وَمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلَّا مَتَاعُ الْغُرُورِ]]
Her nefis ölümü tatacak, ecirleriniz ancak kıyamet günü tamamlanacak, o vakit kim ateşten uzaklaştırılır da Cennete konulursa işte o murada erdi, yoksa dunyâ hayât aldatıcı bir meta'dan başka bir şey değil
Svako `ivo bi}e }e smrt okusiti! I samo na Sudnjem danu dobi}ete u potpunosti plate va{e, i ko bude od vatre udaljen i u d`ennet uveden – taj je postigao {ta je `elio; a `ivot na ovom svijetu je samo varljivo naslaivanje.
Every soul will taste of death. And ye will be paid on the Day of Resurrection only that which ye have fairly earned. Whoso is removed from the Fire and is made to enter Paradise, he indeed is triumphant. The life of this world is but comfort of illusion.
[[لَتُبْلَوُنَّ فِي أَمْوَالِكُمْ وَأَنْفُسِكُمْ وَلَتَسْمَعُنَّ مِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلِكُمْ وَمِنَ الَّذِينَ أَشْرَكُوا أَذًى كَثِيرًا ۚ وَإِنْ تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا فَإِنَّ ذَٰلِكَ مِنْ عَزْمِ الْأُمُورِ]]
Lâbüd mallarınızda ve canlarınızda imtihan olunacaksınız, ve her halde gerek sizden evvel kitab verilenlerden ve gerek müşriklerden bir çok incidecek sözler işideceksiniz, eğer sabr eder ve tekva yoluna gider, korunursanız işte bu azmolunacak umurdandır
Vi }ete sigurno biti isku{avani u imecima va{im, i `ivotima va{im, i slu{a}ete doista mnoge uvrede od onih kojima je data Knjiga prije vas, a i od mnogobo`aca. I ako budete izdr`ali i Allaha se bojali, pa – tako treba da postupe oni koji su jakom voljom obdareni.
Assuredly ye will be tried in your property and in your persons, and ye will hear much wrong from those who were given the Scripture before you, and from the idolaters. But if ye persevere and ward off (evil), then that is of the steadfast heart of things.
[[وَإِذْ أَخَذَ اللَّهُ مِيثَاقَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ لَتُبَيِّنُنَّهُ لِلنَّاسِ وَلَا تَكْتُمُونَهُ فَنَبَذُوهُ وَرَاءَ ظُهُورِهِمْ وَاشْتَرَوْا بِهِ ثَمَنًا قَلِيلًا ۖ فَبِئْسَ مَا يَشْتَرُونَ]]
Vaktile Allah kendilerine kitab verilen okur yazarların şöyle misakını aldı: celâlim hakkı için onu nâsa anlatacaksınız, ketmetmeyeceksiniz, derken onlar onu omuzlarının arkasına attılar da mukabilinde biraz para aldılar, bakın ne kötü alış veriş
A kada je Allah uzeo obavezu od onih kojima je Knjiga data da }e je sigurni ljudima obja{njavati da ne}e iz nje ni{ta kriti, oni su je, poslije, za lea svoja bacili i ne~im {to malo vrijedi zamijenili; a kako je ru`no to {to su u zamjenu dobili!
And (remember) when Allah laid a charge on those who had received the Scripture (He said): Ye are to expound it to mankind and not to hide it. But they flung it behind their backs and bought thereby a little gain. Verily evil is that which they have gained thereby.
[[لَا تَحْسَبَنَّ الَّذِينَ يَفْرَحُونَ بِمَا أَتَوْا وَيُحِبُّونَ أَنْ يُحْمَدُوا بِمَا لَمْ يَفْعَلُوا فَلَا تَحْسَبَنَّهُمْ بِمَفَازَةٍ مِنَ الْعَذَابِ ۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ]]
O ettiklerine sevinen ve yaptıkları işle metholunmayı seven kimseleri de sakın azabdan âzâde sanma, hem onlara elîm bir azab var
Ne misli nikako da }e oni koje veseli ono {to rade i kojima je drago da budu pohvaljeni i za ono {to nisu u~inili – nikako ne misli da }e se kazne spasiti; njih ~eka te{ka patnja.
Think not that those who exult in what they have given, and love to be praised for what they have not done Think not, they are in safety from the doom. A painful doom is theirs.
وَلِلَّهِ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۗ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Göklerin ve Yerin mülkü Allahındır ve Allah her şey'e kadirdir
Samo Allahu pripada vlast na nebesima i na Zemlji i jedino je Allah kadar sve!
Unto Allah belongeth the Sovereignty of the heavens and the earth. Allah is Able to do all things.
إِنَّ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَاخْتِلَافِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ لَآيَاتٍ لِأُولِي الْأَلْبَابِ
Elbette o Göklerin ve Yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün ard arda gelişinde şüphesiz âyetler var (vicdanları temiz) ülül'elbab için
U stvaranju nebesa i Zemlje i u izmjeni no}i i dana su, zaista, znamenja za razumom obdarene,
Lo! In the creation of the heavens and the earth and (in) the difference of night and day are tokens (of His sovereignty) for men of understanding,
[[الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللَّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىٰ جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَٰذَا بَاطِلًا سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ ]]
Onlar ki gerek kıyâm-u kuudde ve gerek yanları üzerinde hep Allahı zikrederler ve Göklerin, Yerin yaradılışında fikr ederler: ya Rabbena, derler: bunu sen boşuna yaratmadın sübhansın, o halde bizleri o ateş azabından kour
Za one koje i stoje}i i sjede}i i le`e}i Allaha spominju i o stvaranju nebesa i Zemlje razmi{ljaju. "Gospodaru na{, Ti nisi ovo uzalud stvorio; hvaljen Ti budi i sa~uvaj nas patnje u vatri!
Such as remember Allah, standing, sitting, and reclining, and consider the creation of the heavens and the earth, (and say): Our Lord! Thou createdst not this in vain. Glory be to Thee! Preserve us from the doom of Fire
رَبَّنَا إِنَّكَ مَنْ تُدْخِلِ النَّارَ فَقَدْ أَخْزَيْتَهُ ۖ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ أَنْصَارٍ
Rabbena: çünkü sen kimi o ateşe sokarsan onu muhakkak rüsva ve perişan etmişindir, zalimlerin de yardımcıları yoktur
Gospodaru na{, onoga koga Ti bude{ u vatru ubacio Ti si ve} osramotio, a nevjernicima ne}e niko u pomo} prite}i.
Our Lord! Whom Thou causest to enter the Fire: him indeed Thou hast confounded. For evil doers there will be no helpers.
[[رَبَّنَا إِنَّنَا سَمِعْنَا مُنَادِيًا يُنَادِي لِلْإِيمَانِ أَنْ آمِنُوا بِرَبِّكُمْ فَآمَنَّا ۚ رَبَّنَا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَكَفِّرْ عَنَّا سَيِّئَاتِنَا وَتَوَفَّنَا مَعَ الْأَبْرَارِ]]
Rabbena! Cidden bizler bir münadı işittik, imana çağırıyor; Rabbınıza iman edin diyordu, dinledik iman ettik, Rabbena! mağfiretinle artık günahlarımızı bizlere bağışla, kabahaetlerimizi: bizlerden keffaret buyur ve bizleri sana ermiş kullarınla beraber yanına al
Gospodaru na{, mi smo ~uli glasnika koji poziva u vjeru; ’Vjerujte u Gospodara va{eg!’ – i mi smo mu se odazvali. Gospodaru na{, oprosti nam grijehe na{e i prei preko ravih postupaka na{ih, i u~ini da poslije smrti budemo s onima dobrima.
Our Lord! Lo! we have heard a crier calling unto Faith: "Believe ye in your Lord!" So we believed. Our Lord! Therefor forgive us our sins, and remit from us our evil deeds, and make us die the death of the righteous.
رَبَّنَا وَآتِنَا مَا وَعَدْتَنَا عَلَىٰ رُسُلِكَ وَلَا تُخْزِنَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ ۗ إِنَّكَ لَا تُخْلِفُ الْمِيعَادَ
Rabbena! Hem Peygamberlerine karşı bizlere va'dettiklerini ihsan buyur da Kıyamet günü yüzlerimizi kara çıkarma, şübhe yok ki sen va'dinde hulfetmezsin
Gospodaru na{, podaj nam ono {to si nam obe}ao po poslanicima Svojim i na Sudnjem danu nas ne osramoti! Ti }e{, doista, Svoje obe}anje ispuniti!"
Our Lord! And give us that which Thou hast promised to us by Thy messengers. Confound us not upon the Day of Resurrection. Lo! Thou breakest not the tryst.
[[فَاسْتَجَابَ لَهُمْ رَبُّهُمْ أَنِّي لَا أُضِيعُ عَمَلَ عَامِلٍ مِنْكُمْ مِنْ ذَكَرٍ أَوْ أُنْثَىٰ ۖ بَعْضُكُمْ مِنْ بَعْضٍ ۖ فَالَّذِينَ هَاجَرُوا وَأُخْرِجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ وَأُوذُوا فِي سَبِيلِي وَقَاتَلُوا وَقُتِلُوا لَأُكَفِّرَنَّ عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ وَلَأُدْخِلَنَّهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ ثَوَابًا مِنْ عِنْدِ اللَّهِ ۗ وَاللَّهُ عِنْدَهُ حُسْنُ الثَّوَابِ]]
Rableri de dualarına şöyle icabet buyurdu: her halde ben içinizden gerek erkek ve gerek dişi hiç bir hayr işleyenin işlediğini boşa gidermem, hep biribirinizdensiniz, benim için hicret edenlerin, yurtlarından çıkarılanların, benim yolumda işkenceye uğrıyanların, cihada gidenlerin ve bu uğurda katledilenlerin, kabahatlerini taraflarından keffaretleyeceğim, onları altından ırmaklar akar Cennetlere koyacağım, tasavvur edemeyeceğiniz bir sevâb ile Allah tarafından müsâb olacaklar, sevâbın da en güzeli Allah yanında.
I Gospodar njihov im se odaziva: "Nijednom trudbeniku izmeu vas trud njegov ne}u poni{titi, ni mu{karcu ni `eni – vi ste jedni od drugih. Onima koji se isele i koji budu iz zavi~aja svoga prognani i koji budu na putu Mome mu~eni i koji se budu borili i poginuli, sigurno }u preko ravih djela njihovih pre}i i sigurno }u ih u d`ennetske ba{~e, kroz koje }e rijeke te}i, uvesti; nagrada }e to od Allaha biti. – A u Allaha je nagrada najljep{a".
And their Lord hath heard them (and He saith): Lo! I suffer not the work of any worker, male or female, to be lost. Ye proceed one from another. So those who fled and were driven forth from their homes and suffered damage for My cause, and fought and were slain, verity I shall remit their evil deeds from them and verily I shall bring them into Gardens underneath which rivers flow. A reward from Allah. And with Allah is the fairest of rewards.
لَا يَغُرَّنَّكَ تَقَلُّبُ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي الْبِلَادِ
o Allahı tanımıyanların refah içinde diyar diyar dönüb dolaşmaları sakın seni aldatmasın
Neka te nikako ne obmanjuje to {to oni koji ne vjeruju po raznim zemljama putuju:
Let not the vicissitude (of the success) of those who disbelieve, in the land, deceive thee (O Muhammad).
مَتَاعٌ قَلِيلٌ ثُمَّ مَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ ۚ وَبِئْسَ الْمِهَادُ
Az bir zevk, sonra varacakları Cehennem, ne fena döşek
Kratko u`ivanje, a poslije – d`ehennem }e biti mjesto gdje }e boraviti, a u`asno je to prebivali{te!
It is but a brief comfort. And afterward their habitation will be hell, an ill abode.
[[لَٰكِنِ الَّذِينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا نُزُلًا مِنْ عِنْدِ اللَّهِ ۗ وَمَا عِنْدَ اللَّهِ خَيْرٌ لِلْأَبْرَارِ]]
Lâkin o Allahdan korkan, korunan kullar, onlar için Cennetler var altından ırmaklar akar, içlerinde kamak üzere onlar, Allah tarafından konukluklar, Allah yanındaki ise ermişler için daha hayırlıdır
A one koji se Gospodara svoga boje ~ekaju d`ennetske ba{~e kroz koje }e rijeke te}i, u kojima }e vje~no ostati, - takav }e biti Allahov do~ek. A ono {to ima u Allaha bolje je za one koji budu dobri.
But those who keep their duty to their Lord, for them are Gardens underneath which rivers flow, wherein they will be safe for ever. A gift of welcome from their Lord. That which Allah hath in store is better for the righteous.
[[]وَإِنَّ مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ لَمَنْ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَمَا أُنْزِلَ إِلَيْكُمْ وَمَا أُنْزِلَ إِلَيْهِمْ خَاشِعِينَ لِلَّهِ لَا يَشْتَرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ ثَمَنًا قَلِيلًا ۗ أُولَٰئِكَ لَهُمْ أَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ ۗ إِنَّ اللَّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ]
Şüphesiz ehli kitab içinden kimi de vardır ki, Allaha iman ettikleri gibi Allah için hakka boyun eğerek kendilerine indirilene de size indirilene de iman ederler, Allahın âyâtını bir kaç paraya satmazlar, işte bunlar, Rablarının indinde kendilerinin ecirleri vardır, şüphe yok ki Allah hisabını çabuk yapar
Ima i sljedbenika Knjige koji vjeruju u Allaha i u ono {to se objavljuje vama i u ono {to je objavljeno njima, ponizni su prema Allahu, ne zamjenjuju Allahove rije~i za ne{to {to malo vrijedi; oni }e negradu od Gospodara njihova dobiti. – Allah }e zaista brzo ra~une svidjeti.
And Lo! of the People of the Scripture there are some who believe in Allah and that which is revealed unto you and that which was revealed unto them, humbling themselves before Allah. They purchase not a trifling gain at the price of the revelations of Allah. Verily their reward is with their Lord, and Lo! Allah is swift to take account.
[[]]يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اصْبِرُوا وَصَابِرُوا وَرَابِطُوا وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
Ey o bütün iymân edenler! sabredin ve sabır yarışında düşmanlarınızı geçin ve cihad için hazır ve rabıtalı bulunun ve Allaha korunun ki felâh bulasınız
O vjernici, budite strpljivi i izdr`ljivi, na granicama bdijte i Allaha se bojte, da biste postigli ono {to `elite.
O ye who believe! Endure, outdo all others in endurance, be ready, and observe your duty to Allah, in order that ye may succeed.
Yenişehir..

Şablon:Sadeleştirilmiş ET


Disambig Bakınız: Al-i İmran suresi/MEAL, Al-i İmran suresi/VİDEO, Al-i İmran suresi/TEFSİR, Al-i İmran suresi/TEZHİB, Al-i İmran suresi/HAT, [[Al-i İmran

suresi/FAZİLETİ]], Al-i İmran suresi/HİKMETLERİ, Al-i İmran suresi/, Al-i İmran suresi/KERAMETLERİ, Al-i İmran suresi/AUDİO, [[Al-i İmran suresi/HADİSLER]], Al-i İmran suresi/Elmalı orijinali, Al-i İmran suresi/Transkriptleri, Al-i İmran Suresi/NAKİLLER, Al-i İmran Suresi/Elmalılı Tefsiri

|}

Advertisement