Arif - Ârif - Alim -Maruf - Malum - İrfan - İlim - Emr-i bil maruf; nehy-i anil münker | |
---|---|
Arif Ağa (Tamburi Keçi) - Arif Bey (Hacı) - Arif Bey (Kanuni Hacı)
hikmet-i dünyâ vü mâfîhâ bilen ârif değül (dünya ve içindekilerin hikmetini bilmek değil bilgelik) - ârif oldur bilmeye dünyâ vü mâfîhâ nedür ( bilge odur ki bilmesin dünyayı da dünyadakileri de) | |
.intellectual 2.enlightened 3.sagacious 4.gnostic 5.knowing, wise
1.مثقف, منور ثقافيا adjective enlightened 2.معرفي gnostic 3.مفكر, مثقف noun intellectual 4.فكري, عقلاني, مثقف, ذهني, ميال للدرس, منهمك في نشاط, حالة ماهو عقلاني adjective intellectual 5.فطن, ثاقب, حصيف, ذكي, عاقل adjective sagacious
1.Çok anlayışlı ve sezgili (kimse), varışlı: "Anadolu'da arif derler, bir halk yetişmişi vardır."- F. R. Atay 2.Meşhur, bilgi sahibi, tanınmış Hukuk 3.Çok anlayışlı ve sezgili (kimse), varışlı 4.Çok anlayışlı ve sezgili (kimse), varışlı: "Anadolu'da arif derler, bir halk yetişmişi vardır."- F. R. Atay 5.çok anlayışlı ve sezgili kimse 6.bilen, bilgide ileri olan, âşinâ, vâkıf; hakkı hakkıyla bilen; bir şeyi çok düşünmeye ihtiyaç duymadan ve zorlanmadan kolayca anlayan; zevkî. ve vicdanî irfan sâhibi 7.Sabırlı ve mütehammil ÂRİF 8.(İrfan. dan) Bilen, bilgide ileri olan. Aşinâ, vâkıf. Hakkı, hakkı ile bilen ÂRİF 9.Çok düşünmeğe ihtiyaç kalmaksızın, tekellüfsüz gördüğünü bilen ve anlayan ÂRİF 10.Zevkî ve vicdanî irfan sâhibi olan ÂRİF 11.Bir işten iyi anlayan ARÎF 12.Çok irfanlı, çok tanınmış, meşhur âlim ARÎF 13.arifin ârifler
|
Alim - Alime - عليم cc - Alîm cc - Âlim (Bilgin, scientist, Molla- Scholar ) - Allame -Müsekkıf - Ulema | |
---|---|
ÂLİM - Allâm - A'lem - | |
Molla | Molla, Mulla (Tatarca ve Urumeli şivesinde) - |
Mulla | Uzbeg — oʻqimishli, taqvodor odam Turkum:Oʻzbekchada arabchadan oʻzlashgan soʻzlar
1 Oʻrta Sharq, Markaziy Osiyo mam-lakatlarida Madrasa taʼlimini olgan shaxs. Misol - Madrasani tugatgach, oshiqlar yor vasliga oshiqqandek, mulla Abdurahmon ham oʻz shah-riga yelib-yugurib yetdi.A. Qodiriy-Mehrob-dan chayon. 2 Din arbobi, ulamo. Mullaning aytga-nini qil, qilganini qilma. Maqol - misol- Choʻri-likni mullalar senga qildilar taqrir qaror. Hamza - misol -Buxoro shahrida Mirarab mad-rasasining miyon saroyida koʻp mullalar toʻplanishib, madrasaning vaqfi toʻgʻrisida gapirishmoqda edilar. Ayniy - Qullar. 3 s. t. esk. Maʼlumotli, oʻqimishli kishi. - misol- Aytaylik, mening xizmatkorim mulla boʻldi-yu, omi boʻldi — menga bari bir emasmi Yashin -Hamza- misol-Ha, mulla, charchamasdan, si-qilmasdan yuribsanmi? Muncha ozib ketib-san? — dedi qori Elmurodga.Tursun- Oʻqituvchi.
Mulla qilmoq 1) Madrasa maʼlumoti-ni bermoq. - misol -Xoʻp, qizim, xoʻp, pochchasi boqma-sa boqmasin, men oʻzim boqaman, oʻqitib, katta mulla qilaman, — dedi Mohlar oyim. A. Qodiriy, Mehrobdan chayon; 2) savodini chiqarmoq, maʼlumotli qilmoq; 3) koʻchma taʼzirini bermoq. misol-Mavlon Musayevich oʻrni-dan turdi. Uzicha Zumradni bir mulla qilib qoʻymoqchi boʻldi. S. Siyoyev Otliq ayol. 4 Hurmat yuzasidan murojaatda, gaplash-ganda, kishining ismiga qoʻshib aytiladi. -misol-Dunyoning ishi shunaqa ekan, mulla Ali! — deb uni yupatib qoʻydi Otabek. A. Qodiriy- Oʻtgan kunlar. misol-Loaqal bir kaft tuproq tash-lasangiz-chi, mulla yigit! Oʻ. Hoshimov]]- Qal-bingga quloq sol .
Tarjimalar : Tarjimalar
izoh-рел. мулла, мусульманский священник; представитель мусульманского духовенства; tarjmisoli~ning aytganini qil, qilganini qilma izoh- посл. делай то, что мулла говорит, но не делай того, что он (сам) делает; |
Mele | Mele Neml 29 |
İngilizce | 1. scientist isim 2.scholar 3.erudite 4. Scholar; scientist isim 5.savant isim 6.pundit isim 7.bookman 8.learned 9.longhair 10.scholar, scientist 11.learned man 12.scholars bilginler |
Arapça İngilizce | 1.بوكمان bookman 2.متعلم noun erudite 3.واسع المعرفة, نطاسي, ضليع adjective erudite 4.عالم, علامة, مكتسب بالتعليم, مطلع على, مثقف adjective learned 5.عالم, الناقد, خبير, كتير الكهنة noun pundit 6.عالم, رجل علم, علامة noun savant
7.عالم, علامة, طالب, طالب يتلقى إعانة, أديب, مثقف noun scholar 8.العلماء scholars 9.عالم noun scientist |
Türkçe | 1.bilimci 2.Bilimsel bir konuda çok bilgisi olan (kimse), âlim: "Civarın bilgin hocaları salonda bulunuyordu."- T. Buğra
3.Bilimsel bir konuda çok bilgisi olan (kimse), âlim 4.arifan Bilginler 5.ulema Bilginler |
Yunanca | 1.σοφός (sofos) 2.μελετητές (meletites) bilginler Türkçe - İspanyolca 1.erudito 2.académicos bilginler |
Kürtçe | 1.zanyar 2.ferzende 2.Mele veya molla Yunanca μελετητές (meletites) bilginler navdêr
Wate biguherîne 1.Qaziyê mezin dîr 2.feqî (qutabiyê medreseyê) 3.mele, mela |
x |
Alîm: Bilen. İlmi, ebedi ve ezeli olan Cenab-ı Hak.
Kur'an-ı Kerim'de bu isim 126 kerre zikredilir.
ÂLİM (Alîm, Allâm, A'lem)[]
İşaretlemek, üst dudağı yarılmak, bilmek, anlamak, tanımak hakîkatini idrâk etmek anlamlarındaki a-l-m kökünden türeyen âlim; bilen, anlayan, tanıyan demektir.
Alîm ve allâm kelimeleri, âlim kelimesinin mübalağalı şekli olup çok bilen;
a'lem ise ism-i tafdil olup daha iyi, en iyi, pek iyi bilen demektir. Bu sıfatlar Allah'ın, sırları, gizli olanları, olmuşu ve olacağı, görünen ve görünmeyen âlemi, yerde ve göklerde olup bitenleri, geçmişi, hâli ve geleceği, canlı ve cansız bütün varlıkları, insanların gizli ve âşikâr bütün yaptıklarını, küçük ve büyük her şeyi bildiğini ifade eder.
Âlim ismi Kur'ân'da, Allah'ın gayb ve şehadet âlemini bildiğini beyan sadedinde 13 âyette geçmiştir: "Allah, göklerin ve yerin gaybını bilendir. O göğüslerin özünü çok iyi bilendir." (Fâtır, 35/38); "O Allah ki O'ndan başka ilâh yoktur, gayb ve şehadet âlemini (görülmeyen ve görülen varlıkları) bilendir. O rahmandır, rahîmdir." (Haşr, 59/22)
Âlim kelimesinin çoğulu olan alimîn, Allah hakkında iki âyette azamet ifadesi olarak kullanılmıştır: "...Biz her şeyi bilenleriz." (Enbiyâ, 21/ 51, 21/81)
Âlim kelimesi, "ulemâ' " ve "alimîn-âlimûn" şeklinde 6 âyette insanlar için de kullanılmıştır. Allah da insanlar da bilir, ancak insanların ilmi sınırlı, Allah'ın ilmi ise sınırsızdır. İnsan gaybı, gizliyi ve geleceği bilemez. Allah ise bilir. İnsan, ancak Allah'ın lütfettiği öğrenme yeteneği sayesinde bilebilir. Allah'ın ilmi, ezelîdir, ebedîdir. O, her şeyi ilmiyle kuşatmıştır.
Allah'ın bilgisine konu olan şeyler nelerdir?[]
Başka bir ifade ile Allah neleri bilir?
Kur'ân'da "alîm" kelimesinin geçtiği âyetlerde Allah'ın neleri bildiği zikredilmiştir. Bunların bir kısmını şöyle sıralayabiliriz; zalimleri (Bakara, 2/95), bozguncuları (Âl-i İmrân, 3/63), muttakileri (Âl-i İmrân, 3/115), göğüslerin içinde olanları (Âl-i İmrân, 3/154), insanların yaptıkları amelleri (Bakara, 2/283) ve hayırları (Bakara, 2/273) göklerde ve yerde olanları ve söylenen sözleri (Mâide, 5/97, Enbiyâ, 21/4), kalplerde olanları (Ahzâb, 33/51), kısaca her şeyi bilir (Bakara, 2/29). "Bir şeyi açığa vursanız da gizleseniz de (fark etmez) çünkü Allah her şeyi çok iyi bilir." (Ahzâb, 33/54); "Gaybın (görünmez bilginin) anahtarları O'nun yanındadır. Onları ancak O bilir. Karada ve denizde olanı bilir. Düşen yaprağı, yerin karanlıklarında olan taneyi, yaşı kuruyu ? ki bunlar apaçık Kitap'tadır - ancak O bilir." (En'âm, 6/59)
Alîm kelimesi, Kur'ân'da insanın vasfı olarak da kullanılmıştır (A'râf, 7/109, 7/112). Allâm mübalağalı ismi ise, sadece Allah hakkında kullanılmıştır: "...Şüphesiz Allah allâmü'l-ğuyûb = gayıpları çok iyi bilendir." (Tevbe, 9/78)
Kur'ân'da 49 âyette; üstünlük ifade eden (ism-i tafdîl) a'lemu kelimesi kullanılarak "Allah'ın daha iyi bildiği" ifade edilmiştir. Allah, insanların gizlediklerini (Âl-i İmrân, 3/167), îmanlarını (Nisâ, 4/25), mü'minlerin düşmanlarını (Nisâ, 4/45), kendisine şükredenleri, zalimleri, yolundan sapanları, sınırı aşanları, hidâyete erenleri (En'âm, 6/50, 53, 117, 119), muttakileri (Necm, 53/32), bozguncuları (Yûnus, 10/40), peygamberlik görevini kime vereceğini (En'âm, 6/124), insanların içinde olanları (Hûd, 11/31) ve yaptıklarını (Hac, 22/68), göklerde ve yerde olanları (İsrâ, 17/55)... daha iyi bilir, en iyi bilir.
Kur'ân'da; âlim, alîm, allâm ve a'lem isimleriyle Allah'ın ilmi anlatıldığı gibi "alime ? ya'lemü" fiili ile de Allah'ın ilmi anlatılmıştır:
"Bilmiyorlar mı ki Allah onların gizlediklerini ve açığa vurduklarını biliyor." (Bakara, 2/77);
"... Biliniz ki Allah içinizden geçeni bilir..." (Al-i İmrân, 3/29)
"...Allah sizin gizlinizi, açığınızı ve ne kazandığınızı bilir." (En'âm, 6/3);
"Allah her dişinin neyi yüklendiğini ve rahimlerin neyi eksiltip artırdığını bilir..." (Râd, 13/8);
"...Yere gireni, ondan çıkanı, gökten ineni ve ona çıkanı bilir..." (Hadîd, 57/4);
"Yaratan bilmez mi? O latiftir, haber alandır." (Mülk, 67/14);
"Allah bilir siz bilmezsiniz." (Nahl, 16/74).
Âlim, âlimîn, alîm, allâm ve a'lem isimleri, Allah'ı anlatan, tanıtan ve niteleyen kelimelerdir. "Alime - ya'lemü" fiil şekli ile birlikte Kur'ân'da Allah'ın hudutsuz ilmini ifadede kullanılmıştır. Her şeyi bilen olması Allah'ın en önemli vasfıdır.
"Rabbimiz! Sen bizim içimizde gizlediğimizi ve açığa vurduğumuzu hep bilirsin. Ne yerde ne de gökte hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz." (İbrâhîm, 14/38);
"Sözü açık söylesen de gizli söylesen de muhakkak O, gizliyi de ondan daha gizli olanı da bilir." (Tâ-hâ, 20/7).
Zikrettiğimiz bu âyetler ve benzerleri Allah'ın hudutsuz, eşsiz ve muazzam ilmini tasvir ediyor.
"Alîm" sıfatında; Allah'ın amellerine göre kullarını ödüllendirmesi ve tecziye etmesi anlamı da vardır. (bk. Ankebût, 29/5, 60; Mü'minûn, 23/51). (İ.K.)