Yenişehir Wiki
Advertisement

Akl Sürmek.Ölmek. İp ile bağlamak.

(Akıl) Men'etmek. Sığınacak yer.

Kırmızı mihfe örtüsü. Diyet.

İnsanın; hayrı, şerri ve ilimleri anlayan, sebeblerden neticeleri çıkaran ve eserden eser sahibine intikal eden hassası. Düşünme ve anlama kabiliyeti. Zihin, zekâ, tefehhüm, fehim, irade, anlayış, kuvve-i hâfıza, mülâhaza, re'y, yaptığını bilme. İlim, zihinde hâsıl olan sûret. İnsan zihninin sıfatı. Kalbde Hak ve bâtılı ayırdedebilen bir nur.

Huk: Bir cinayetten dolayı, icab eden diyeti vermektir. Diyet mânasına da kullanılır. Akıl, esasen imsak ve imtisak mânasınadır. Diyet vermek, kan dökülmesini men' ve imsak edecek müeyyid bir kuvvet mesâbesinde olduğundan bu cihetle de diyete akl denilmiş olması melhuzdur. (Huk. L.) (Mütekellimînin mütebahhirîn ulemasından olan Mu'tezile imamları, zinet-i surîsine meftun olup, o mesleğe ciddi temas ederek, aklı hâkim ittihaz ettiklerinden, ancak fâsık, mübtedi bir mü'min derecesine çıkabilmişler. S.) (Arkadaş! Vesvese ve evham zulmetleri içinde yürürken, Resul-ü Ekrem'in (A.S.M.) sünnetleri birer yıldız, birer lâmba vazifesini gördüklerini gördüm. Herbir sünnet veya bir hadd-i şer'i, zulmetli dalâlet yollarında güneş gibi parlıyor. O yollarda insan, zerre miskâl o sünnetlerden inhiraf ve udul ederse; şeytanlara mel'abe, evhama merkep, ehval ve korkulara ma'rez ve dağlar kadar ağır yüklere matiyye olacaktır. Ve kezâ, o sünnetleri, sanki semadan tedelli ve tenezzül eden ipler gibi gördüm ki; onlara temessük eden yükselir; saadetlere nail olur. Muhalefet edip de akla dayananlar ise, uzun bir minare ile semâya çıkmak hamakatinde bulunan fir'avn gibi bir fir'avn olur. M.N.)

Akl-ı Selim (Hiss-i selim) İyiyi kötüyü farkedip, insana hak ve hakikatı, iman ve İslâmiyeti tâkib ettiren akıl ve düşünüş. Normal ve müsbet düşünce.

Hiss-i Selim Selim his. Her çeşit zarar verebilecek olan, müsbet olmayan ve şerre giden şeylerden kendini koruma hissi. Sağlam ve insanı yanıltmayan his.

AKL-I SELÎM

Hüküm ve kararlarında doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ayırabilen akıl, sağduyu anlamındadır. Her insanda az veya çok akl-i selîm vardır. Akl?ı selîmin Kur'ân'da (Rûm, 30/30) ve hadislerde geçen ve müfessirlerin genellikle "bütün insanların yaratılışında bulunan hak dini ve onun mesajlarını kabul etmeye yatkın olan kabiliyet" şeklinde yorumladıkları fıtrat ile yakın ilgisi vardır. Hz. Peygamber de, "Her çocuk fıtrat üzere doğar; sonra anne ve babası onu Yahûdi, Hristiyan veya mecûsi yapar" (Müslim, Kader, 22) buyurmak sûretiyle insanın yaratılıştan sahip olduğu bu yüce değerin, çevrenin etkisiyle bozulabileceğine dikkat çekmiştir. Kur'ân'da geçen "kalb-i selîm" (Şu'arâ, 26/89) akl-ı selîm'e yakın bir anlam taşımaktadır. Bu nedenle selâmetini koruyabilmek için yaratılıştaki saflığını ve istikametini devam ettiren bir kalbe ya da vicdana sahip olmak gerekecektir. (M.C.)

Akl-ı Selîm

Selîm akıl, peygamberlerde aleyhimüsselâm bulunur. Onlar her başladıkları işte muvaffak (başarılı) olmuşlardır. Pişman olacak, zarar görecek bir şey yapmamışlardır. Eshâb-ı kirâmın (Peygamber efendimizin arkadaşları). Tâbiînin (Eshâb-ı kirâmı gören büyükler), Tebe-i tâbiînin (Tâbiîni görenler) ve din imâmlarının rıdvânullahi aleyhim ecmaîn akılları, derece bakımından peygamberlerin akıllarından sonra gelir. Bunların akılları, din bilgilerinin hepsinin pek yerinde ve doğru olduklarını açıkça görür. Bu bilgileri bunlara isbât etmeğe, açıklamağa lüzûm olmadığı gibi, tenbih etmeğe, haber vermeğe de lüzum yoktur. (Abdülhakîm Arvâsî)

İslâmiyet'i işitmeyen çok kimse vardır ki, akl-ı selîmleri olduğu için, bozulmuş, uydurulmuş dinlerin mensuplarına aldanmamışlar, astronomide, fen bilgilerinde ve bilhassa tıb ilminde gördükleri nizamlı (düzenli) hâdiselerin (olayların) birbirlerine bağlantılarını düşünerek hilkatin (yaratılışın) sırlarını, bu hesâblı düzenin hakîkatini anlamak istemişlerdir. Bunlar yine akl-ı selîmleri sâyesinde İslâmiyet'in bildirdiği güzel ahlâkın bir çoğunu bulup, müslüman gibi yaşamış, kendilerine ve başkalarına faydalı olmuşlardır. Allahü teâlâ bunları îmân etmelerine sebeb olacak rehberlere ve kitablara kavuşturacağını Ankebût sûresinde vâdetmektedir. (Abdülhakîm Arvâsî)

AKL” bağlamak kökünden gelen bir kelimedir. Anlamak ve idrak etmek, düşünme ve muhakeme etme ve doğruyu bularak onu sağlam bir yere bağlamak anlamına gelmektedir. Akıl eşyayı olduğu gibi anlama ve anlamlandırma, güzel ve çirkini ayrıt edebilme, doğruyu ve yanlışı kavrama kabiliyetidir. Akl-ı selim, ise hüküm ve kararlarda iki hayırdan daha iyi olan hayrı, iki şerden ehven-i şerri bilebilme özelliğidir ve kâmil akla verilen isimdir. Buna “sağduyu” demek de mümkündür.

Her insanda aç çok akıl ve akl-ı selim özelliği vardır. Akl-ı selim Kur’ân-ı Kerimde “Yüzünü Allah’ın fıtrat üzere yarattığı hak ve hanif dini olan tevhide ve İslam’a yönelt. Ki Allah insanı bu fıtrat üzere yaratmıştır. Allah’ın kadim kanunu olan yaratılışında bir değişim söz konusu olamaz. Doğru, sabit ve hak din ve yol budur. Ama ne var ki insanların çoğu bunu bilemezler” (Rum, 30:30) ayeti ile sabit olan “Fıtrat, hak din, istikamet, tevhit, hanif dini ve İslâm anlamına gelmektedir. Aynı mana hadis-i şeriflerde de “Allah insanı fıtrat üzere yaratmıştır” (Müslim, Kader, 22) ifadesi ile belirtilen, İslam bilginleri ve müfessirlerin izah ettiği “yaratılışta Allah’ın insan kalbine koyduğu ilahî hakikatleri ve gerçeği kabul etmeye yatkın olan kabiliyet” anlamındadır. İnsan fıtraten bu güzel özelliklere sahip olduğu halde ailesi ve çevresi tarafından fıtratı bozularak, kabiliyetleri köreltilerek yanlış yollara ve yönlere yönlendirilirler.

Yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde İbrahim’in (as) kavmi ile olan diyalogunu nazara vererek İbrahim’in (as) dili ile bize akl-ı selim ve kalb-i selimin ne olduğu konusunda fikir vermektedir. Bizi İbrahim’in (as) Hanif dini olan Tevhide ve akl-ı selime tabi olmaya davet etmektedir. Şöyle ki:

İbrahim (as) kavmine dedi: “Siz bir takım putlara taparsınız da onlar sizin ihtiyaçlarınızı bilir ve isteklerinizi işitirler mi? Veya size bir faydaları olur mu, ve size gelen herhangi bir zararı önleyebilirler mi? Onlar dediler ki; ‘Biz atalarımızı onlara taparlarken gördük ve onların bu geleneklerini devam ettiriyoruz.’ İbrahim (as) dedi: ‘Gördünüz mü, atalarınızın taptıklarını. Siz de atalarınız da size faydası olmayan şeylere ibadet ettiğinizi görüyorsunuz. Onların tümü Âlemlerin rabbi olan Allah’ın düşmanıdırlar. Bizi ve sizi yaratan, hidayete erdiren, bize rızkımızı vererek yediren ve içiren, hasta olduğumuz zaman şifa veren, bizi öldüren ve sonra diriltecek olan, ahirette hata ve günahlarımızdan dolayı bize affedecek olan Allah’tır. Ben ona dua eder, ona yalvarırım. O gün ki bize ne mallarımız ne de oğullarımızın hiçbir faydası olmaz. Ancak O’nun huzuruna ‘kalb-i selim’ ile gelenlere rahmeti ile muamele ederek günahlarını affedip ebedi cennetine alacaktır.’ (Şura, 26:71-89) Bu ayette geçen “kalb-i selim” ifadesi İbrahim’in (as) izah ettiği gibi bir inanca sahip olan akıl anlamındadır. Çünkü burada ifade edilen kalb, doğru görüş ve anlayışta olan ve kökü kalpte ve dalları dimağda bulunan “Akl-ı Selim”dir. Bu akıl kalbi nurlandıran ve vicdanı aydınlatan doğru bilgi ve inanca dayanan bir akıldır. İslam bilginleri buna “basiret” adını vermişlerdir. Basiret ise doğru bilgi ve düşünceden kaynaklanan doğru anlayıştır.

Bediüzzaman Said Nursi hazretleri “Nur-u fikir ziyay-ı kalb ile mezc olmazsa zulmettir; zulüm fışkırır. Gözün muzlim nehâr-ı ebyazı, muzîi leyl-i süveyda ile mezc olmazsa basarsız olduğu gibi, fikret-i beyzâda süveydây-ı kalb bulunmazsa, basiretsizdir” (Mektubat, 2005, s. 798) vecizesi ile akl-ı selimin bilgi, fikir ve anlayışın ortaklaşa meydana getirdiği bir nur ve görüş olduğunu ifade etmiştir. Buna “feraset” demek de mümkündür. Bu sebeple peygamberimiz (sav) “Mü’minin ferasetinden korkun. O Allah’ın nuru ile görür” (Tirmizi, Tefsir, 6) buyurarak mü’minin görüşünün isabetli olacağını bize haber vermiştir.

Peygamberimiz (sav) “Allah akıldan daha yüce bir varlık yaratmamıştır. Hiç kimse kendisi ile hidayete götüren ve kendisini tehlikelerden alıkoyan akıldan daha faziletli bir özellik kazanmamıştır” (Ragıb El-İsfahânî, Müfredat, 342) hadisi ile aklın iman ve ilim ile güçleneceğini ve devamlı tekâmül ederek “Akl-ı Selim” mertebesine ulaşacağını ifade etmişlerdir. Nitekim yüce Allah kâfileri sağır, dilsiz ve kör olarak niteleyerek “çünkü onlar akletmezler” (Bakara, 2:171) buyurur. Böylece aklın iman ile akıl olacağını imansızlığın akılsızlıkla eş değer olduğunu bize bildirmiştir. Peygamberimiz (sav) bunu te’yiden “Akıllı, nefisini kontrol altına alarak hesaba çeken ve ahreti için çalışan kimsedir. Ahmak ve aptal ise nefsinin hevasına uyan ve sonra Allah’tan af uman kimsedir” (İbn-i Mâce, Züht, 31) buyurarak aklın nefsi terbiye amacına yönelmesi gerektiğini ve bu şekilde akl-ı selime ulaşacağını ifade etmiştir.

Aklın tekâmülü ve terakkisi “Allah’ın ayetlerini tefekkür etmesi” iledir. Yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde Allah’ın ayetlerini tefekkür etmeye ait yüzlerce ayeti nazara verir. Akla kapı açar ve “şüphesiz bütün bunlarda akıllı olanlar için elbette Allah’ın varlığına ve birliğine delâlet eden ayetler ve deliller vardır” (Bakara, 2:164) buyurarak delillerin aklı tekâmül ettireceğine dikkatlerimizi çekmiş ve tefekkürü emretmiştir.

İlmin kaynağı ilâhî mevhibedir. Bunun dışında kalan her şey cehildir. İlâhî mevhibe ise duyular ki varlık dünyasını algıladığımız beş duyu bunların başında gelir. İkincisi, vahiy ve haber-i sadıktır. Üçüncüsü ise akıldır. Duyular sahih ve sağlam olursa doğru algılar. Vahiy mütevatir habere dayanırsa doğru bilgiyi sunar. Akıl da doğru bilgi ve selim kalbe dayanırsa akl-ı selim mertebesine ulaşır. İlim, akıl ağacının meyvesidir. Yine akıl ile vahiy göz ile güneşe benzer. Göz güneşsiz gerçeği göremediği gibi vahiy de akla ışık verir ve eşyanın doğru algılanmasını ve anlaşılmasını sağlar. Bu sebeple Allah akla “nûr” demiştir. (Nur, 24:35) Akılla elde edilen ilme ise “ruh, hayat ve vahy” adını verir. Ve bunun sonucuna ise “hidayet” adını verir. Kur’ân-ı Kerim buyurur: “Ey Allah’ın elçisi! Sen kitap nedir, iman nedir, bilmiyordun. Biz sana ruh vayhettik ve onu sana nur kıldık. Onunla kullarımızdan dilediğini, akılını kullanan ve vahye kulak vereni hidayete erdiririz. Şundan emin ol ki, sen vahiyle insanları “sırat-ı müstakim” olan hak ve hidayet yolu olan doğru yola davet etmektesin” (Şura, 42:52; En’âm, 6:122) buyurur. Kurân-ı Kerim ahirette cehennem ehlinin hatalarını itiraf ederek “Biz dünyada vahye kulak vermiş olsaydık ve aklımızı çalıştırarak düşünseydik cehennemliklerden olmazdık” (Mülk, 67:10) diyeceklerini nakleder. Buradan da anlaşılmaktadır ki akıl ancak akl-ı selim olduğu zaman insanı kurtarır ve Allah’ı razı eder.

Akıl ve fehm fıtratta verilmiştir; ancak bunu geliştirecek olan ve akl-ı selim mertebesine çıkaracak olan insandır. Bu da vahye kulak vererek Allah’ın ayetlerini tefekkür ederek imanda terakki ve tekâmül etmek ve vahiy mertebelerinde terakki etmekle mümkündür ki yüce Allah akla kapı açacak yüzlerce ayetleri Kur’ân-ı kerimde zikretmiştir. Akıllı insan aklını imanı terakki ettirmek için kullanan insandır. Nitekim yüce Allah “Geçek mü’minler şol kimselerdir ki, Allah’ın adı anıldığı zaman kalpleri titrer. Allah’ın ayetleri okununca imanları artar ve rablerine tevekkül ederler” buyurarak buna dikkatimizi çekmiştir.

Türkmence
[]

Lupa Eylem[]

Ico libri Anlamlar

[1] Anlamak, kavramak, bilmek

Books-aj.svg aj ashton 01f Kaynaklar

  • Şablon:Atacanov, Ata-TYS-1922

[]

Lupa Eylem[]

Ico libri Anlamlar

[1] Bir sonuca varmak amacıyla bilgileri incelemek, karşılaştırmak ve aradaki ilgilerden yararlanarak düşünce üretmek, zihinsel yetiler oluşturmak, muhakeme etmek.

Nuvola apps bookcase2 Örnekler

[1] "Türlü şiir anlayışları üzerinde düşünmüş, zaman zaman türlü şairleri sevmiştir."

Crystal Clear app Login Manager Deyimler

derin derin düşünmek
kara kara düşünmek

Crystal Clear app internet Çeviriler

  • Şablon:Fi: ajatella (fi)
  • (İngilizce): [[think#(İngilizce)|think]] (en)

|} | width=1% | |bgcolor="#FFFFE0" valign=top width=48%|

|}

|}

Nuvola Turkish flag Türk Dilleri


  • Türkmence: [[ooýlanmak#Türkmence|ooýlanmak]] (tk)
  • Türkmence: [[ooýlamak#Türkmence|ooýlamak]] (tk)
  • Azerice: [[fikirləşmək#Azerice|fikirləşmək]] (az)
  • Azerice: [[düşünmək#Azerice|düşünmək]] (az)
  • Şablon:Krc: [[sagışlan#Şablon:Krc|sagışlan]] (krc)
  • Şablon:Krc: [[sagın#Şablon:Krc|sagın]] (krc)
  • {{{1}}}: [[uylaw#{{{1}}}|uylaw]] (tt)

|} | width=1% | |bgcolor="#FFFFE0" valign=top width=48%|

|}

|}

Advertisement