Şablon:Ashab-ı Kehf bakınız
Ashâb-ı Kehf Kur'ân-ı Mu'ciz-ül Beyan 'da bahsi geçen ve devirlerinin zâlim padişahından gizlenerek ve onun şerrine âlet olmaktan çekinerek, beraberce bir mağaraya saklanıp, Rabb-ı Rahimlerine (C.C.) sığınan, dindar ve makbul büyük zâtlar.
İsimleri rivâvette şöyle sıralanır: Yemlihâ, Mekselinâ, Mislinâ, Mernüş, Debernüş, Sâzenüş, Kefeştatâyüş. Kendilerine sâdık köpeklerinin adı da Kıtmir'dir.
Ashab-i Kehf, Yahudiler'in "genç yigitler" dedikleri kisilerdir. Bunlara; "magara arkadaslari", "yedi uyurlar" adi da verilmektedir. Kehf sûresin onuncu âyetinden yirmi yedinci âyetin sonuna kadar Ashâb-i Kehf'den bahsedilmektedir.
Ibn ishak'in naklettigine göre,[]
Ashâb-i Kehf, İsa aleyhisselâm'in dini üzere amel eden birkaç genç olup, bunlar kendilerini putlara taptirmak veya öldürmek için takip eden Roma toplumu ve bölge valisine karsi mücâdele ve dinlerini korumak üzere daga çikmis, magaraya gizlenmislerdi. Cenâbi Hak onlari düsmanlarindan korumak ve öldükten sonra dirilmeye ibret ve isaret kilmak için üçyüzdokuz yil magarada uyuttu. Uyandiklari zaman birkaç saat uyuduklarini sandilar. içlerinden birisi, bir seyler almak için kasabaya inince bir kaç asir önceki gümüs para, olayin anlasilmasina yol açti. Böylece topluma, öldükten sonra dirilmenin uygulamasi gösterilmistir (9-22).
Ashab-ı Kehf[]
Mağara arkadaşları veya mağarada uyuyanlar olarak bilinen bir grup mümin genç hakkında kullanılan bir tabir. Kur'an-ı Kerîm'in onsekizinci suresinde anlatılan ve sureye adını veren bu olay, Allah inancına sırt çevirip putperestliğe saplanan kavimlerini terkederek şehirden ayrılan ve bir mağaraya sığınan hâlleriyle insanlara ahiret inancı ve ölümden sonra dirilme hususunda ibret olan genç müminlerin hikâyesidir. "Ashâbu'l-Kehf ve'r-Rakim" yani "mağara ve kitabe halkı" diye de bilinen bu insanlar, içinde yaşadıkları toplumun inançlarını reddedip Allah'ın emir ve yasaklarından yana olduklarını belirttiklerinden, Roma askerî valisi tarafından takibata uğratılmış ve inançlarından dolayı cezalandırılmak istenmişlerdi. Böyle bir cezaya çarptırılmak istemeyen bu müminler şehirlerini gizlice terk ederek şehrin yakınlarında bulunan bir mağaraya girip saklanmışlardı. Tarih ve tefsir kitaplarında yaygın olan rivayete göre bu olay, Anadolu'nun Roma hâkimiyeti altında bulunduğu milâdî üçüncü asrın ikinci yarısına Tarsus civarında meydana gelmiştir. Bölge valisi olan Decius bu gençleri çağırarak, inançlarından vazgeçmelerini istemiş, aksi takdirde onları öldüreceğini söylemişti. Bu mümin gençler inançlarının doğru, insanın kendi yaptığı cansız bir puta saygı göstermesinin ise yanlış ve batıl bir inanç olduğunu söyleyerek, dinlerinden dönmeyeceklerini söyleyip şehirden uzaklaşmışlardı. Mümin gençler şehir dışında peşlerine takılan bir köpekle birlikte, civardaki bir dağın eteğinde bulunan mağaraya saklandılar.
Kur'anî ifadeyle:[]
"Onlar mağaralarında dokuz fazlasıyla üç yüz yıl kaldılar. " (Kehf,18/25).
Burada üçyüzdokuz yıl müddetle uykuya dalan bu gençler, Allah'ın lûtfu ve mûcizesiyle bu müddet içinde vücudları çürümesin diye sağa sola çevrilip yaşatılmışlardır. Bu müddetin sonunda bir gün ikindi vakti sıralarında uyanıverdiler. Uyandıklarında kendilerini sanki bir gün kadar uyumuş hissettiler. Onların şehirden çıkıp gitmelerinden sonra olay unutulmuş ve üzerinden bir çok hâdiseler gelip geçmişti. Uyandıklarında kendilerini aç hisseden bu gençler aralarından bir arkadaşlarını yiyecek alması için ellerindeki para ile şehre gönderirler.
Yemliha adındaki bu genç, şehre yaklaştıkça şaşırır. Yollar ve şehrin etrafı bir hayli değişmiştir. O dönemlerde hristiyanlara büyük eziyetler çektiren Decius (Dakyanos) devri üzerinden çok zaman geçmiştir.
Şehre gelen Yemliha ekmek almak isterken, elindeki parayı gören fırıncı bu gencin elbiselerinden şüphelenir ve elindeki paraya bakıp define bulduğunu zannederek onu ilgililere şikâyet eder.
Üçyüz küsür yıl öncesinin parasıyla gayet tabii bir şekilde alış-veriş yapmak isteyen bu adamın hâli tuhaf görülünce, hükümdarın huzuruna götürülür. O dönemde büyük bir ihtimalle Theodaius hüküm sürmekteydi. Yemliha kendi bildiklerine göre bir gün önce başlarına gelen olayı anlatır. Fakat o dönemde putperestliğin yerini Hristiyanlık almış, öldükten sonraki dirilmeye iman eden bir toplum ortaya çıkmıştı. Yemliha'nın anlattıkları, kendilerine enteresan gelen şehir halkı, hükümdarlarıyla birlikte mağaranın bulunduğu yere, diğer gençlerin yanına giderler.
Mağaraya vardıklarında Yemliha ve arkadaşları yanlarındaki köpekle birlikte birden ortadan kaybolurlar.
Mağaranın kapısı önünde bir mabed yaptıran hükümdar bu mağarayı kutsal bir yer olarak ilan eder.
Bu olay üzerine ahiret inancı gittikçe kuvvet kazanır.
Bir çok insan kıyamete, öldükten sonra dirilmeye iman etmeğe başlamıştır.
Bunların kesin olarak kaç kişi oldukları hususu ihtilaflıdır. Kaynaklarda bunların isimlerinin şöyle yazıldığını görüyoruz:
Yemliha, Mekselina, Meslina, Mernuş, Debernuş, Sazenuş ve Kefetatayyuş. Köpeklerinin de Kıtmir adını taşıdığı ifade edilir.
Olayın Tarsus civarında meydana geldiği inanılıyorsa da; Elbistan'da, Maraş'ta hatta Doğu Türkistan'ın Urumci bölgesinde meydana geldiğine dair rivayetler vardır. Hristiyanlar ise bu olayın Ayasuluk kilisesinde vuku bulduğuna inanırlar.
Bu olayın nerede meydana geldiği önemli değildir. Önemli olan bu Kur'anî kıssanın ahiret inancını kuvvetlendirmesi ve insanları buna davetidir.
Eshab-ı Kehf-Kehf hadisesi Kur'anı Kerim' de ve diğer semavi kitaplarda Bas-ü badel mevt ( Yeniden dirilme ) inancının delilleri arasında gösterilir. Buna göre;
Efsus ya da Yarpuz denilen bir şehirde Dakyanus ( Dakyus ) adında bir zalim hükümdar halkı kendisine ve putlarına taptırırmış. Allah' ın varlığına ve birliğine inanan birkaç genç ise gizlice ibadet ederek bu zalimin buyruğu dışına çıkarlarmış.
Bunu haber alan Dakyanus' tan kaçan gençler, kendileri gibi inançlı bir çobana rastlarlar. Çoban ve Kıtmir adındaki köpeği de onlara katılır. Çobanın bildiği ve yanında su olan bir mağaraya sığınan Eshab-ı Kehf-Kehf burada uykuya dalarlar Kralın vezirleri mağarayı bulurlar. Ancak korkularından içeri giremezler. Eshab-ı Kehf-Kehf, burada ise çıkamayıp helak olsunlar diyerek mağaranın ağızını ördürürler.
Bunu haber alan Dakyanus' tan kaçan gençler, kendileri gibi inançlı bir çobana rastlarlar. Çoban ve Kıtmir adındaki köpeği de onlara katılır. Çobanın bildiği ve yanında su olan bir mağaraya sığınan Eshab-ı Kehf-Kehf burada uykuya dalarlar Kralın vezirleri mağarayı bulurlar. Ancak korkularından içeri giremezler. Eshab-ı Kehf-Kehf, burada ise çıkamayıp helak olsunlar diyerek mağaranın ağızını ördürürler.
Eshab-ı Kehf-Kehf, bir rivayete göre 309 sene bu vaziyette kalırlar. Uyandıklarında, acıktıklarından bahisle içlerinden Yemliha' yı şehire ekmek almaya gönderirler.
Şehirde, Dakyanus zamanından kalma para ile alışveriş yapmak isteyen Yemliha' dan şüphelenen halk, onu mahkemeye çıkartır. Mahkemede halini anlatan Yemliha, delil için kalabalığı mağaranın olduğu yere getirir. Ancak, mağarada kendisini bekleyen arkadaşlarının korkabileceğinden bahisle, içeriye yalnız girip onlara durumu anlatacağını söyleyerek ayrılır ve sır olup gider. Bu olay, zalim Dakyanus' tan yüzyıllarca sene sonra Allah' a inanmakla beraber ahirete ve yeniden dirilmeye inanmayan halk için müthiş bir mucize olur. Devrin kralının duaları da böylece kabul olmuş olur.
MAĞARA ARKADAŞLARI[]
Kur'an'ı Kerimde yer alan Kehf suresin'de mağara arkadaşlarının durumuna değinilmiş ancak ayrıntılı bilgi verilmemiştir.Kehf suresinin 9.ayetinde "Sen Eshab-ı Kehf'i ve Rakimi keramatlerimizden biri mi sandın "sözleri ile Hz.
Peygambere seslenildikten sonra,mağara arkadaşları ile ilgili bilgi verilmeye başlanmaktadır.
(Bazı kimseler):” Onlar üçtür,dördüncüleri köpekleridir” diyecekler bunlar.(bazıları da):”onlar beştir altıncıları köpekleridir”diyecekler.bunlar gaybı taşlamaktır.(bazıları ise):”Onlar yedidir,sekizincileri köpekleridir” diyecekler. Der ki:”Onların sayılarını Rabbim daha iyi bilir.
Onlar hakkında bilgisi olan çok azdır”. O halde onlar hakkında,(sana bildirilen) açık deliller dışında bir münakaşaya girme ve onlar hakkında hiç kimseden bir şey sorma(Kehf suresi 22)
Hiçbir şey için “Bunu yarı yapacağım” deme! (Kehf suresi 23)
Ancak “Allah dilerse (yaparım)” (de). Bunu unuttuğun taktirde Rabbini an ve, “Umarım ki Rabbim, beni bundan daha yakın olan bir yola iletir”de!(Kehf suresi 24)
Onlar mağaralarında üç yüzyıl kaldılar. Buna dokuz yıl daha ilave etmişlerdir.(Kehf suresi 25)
Kur’an’ı Kerim de yedi uyurların isimleriyle ilgili herhangi bir ibare bulunmamakla birlikte halk arasında isimleri şöyledir: Yemliha, Mekselina, Mislina, Mernuş, Debernuş, Şazenuş, Kefeştatayuş ve köpeklerinin ismi Kıtmir’ dir.
Taberi’ ye göre mağara arkadaşlarının reisi Mekselina idi. Diğerlerinden üçü Dakyanus’un (Decius) sağ kolu diğer üçü ise sol kolu idiler. Kefeştatayuş ise yolda onlara katılan çoban olup Kıtmir de onun köpeğidir.
Selçuklular devrinde Eshab’ ül Kehf mağarasının Afşin yakınlarında olduğuna kesin şekilde inanılıyordu. Bunu 13. yy ın birinci yarısında Selçuklu devleti’ nin Maraş valisi Nusreteddin Hasan Bey’ in buraya bir tekke, mescid ve bir de medrese yaptırmasından anlıyoruz. Mescid incelendiğinde mağaranın önündeki küçük kilisenin mescide katıldığını kolaylıkla anlayabiliyoruz.
Kilisenin burada bulunması bizi önemli gerçeklere götürmektedir. Selçuklular devrinde külliyenin yapılması esnasında burada kilisenin bulunması Anadolu Hıristiyanları’ nın da mağara arkadaşlarının burada uyuduklarına inandıklarını gösterir.
Eshab' ül Kehf in Afşin’ de bulunduğu inancı Selçuklulardan sonra Dulkadiroğlu Beyliği ve Osmanlı Devleti zamanında da buranın ihya edilmesini sağlamıştır.
Kaldı ki Kur’ an’ ı Kerim’ deki Kehf suresinde yer alan 17. ayette ‘Güneşi, doğduğu zaman mağaralarının sağına eğilirken, battığı zaman da sol taraftan onları keser geçerken görürsün. Onlar mağaranın geniş bir köşesinde idiler.....’ şeklindeki ibare incelendiğinde ve Afşin’ de bulunan mağarayla karşılaştırıldığında birebir uyum gösterdiği bariz bir şekilde görülür.
Mağara arkadaşlarının Afşin’ de bulunan mağarada uyudukları kanıtlar tarafından gösterilmekle birlikte bizim asıl vurgulamak istediğimiz; bu gençlerin Allah’ a olan muhabbetidir.
HIRISTİYANLIK’TA ESHAB-I KEHF[]
Roma hükümdarı Decius Hırıstiyanlığı takip etmeye ve hırıstiyanları öldürmeye başlayınca asil bir aileden olan yedi kardeş dinlerini terk etmelerini isteyen Efesos valisinin aldırış etmediler ve yanlarında köpekleri de olduğu halde bir mağaraya sığındılar.Onları açlıktan öldürmek isteyen
Hırıstiyanlık karşıtları mağaranın girişini duvar örerek kapattılar.Ancak bu iş sona ermeden önce bir hırıstiyan olayın içeriğini anlatan bakır levhayı yedi uyurların sığındığı mağaranın içine attı.
Aradan 158 veya 197 yıl geçtikten sonra,408 veya 447 yılında uyandılar.Bu inançlı kişiler bir gece uyuduklarını düşünüyorlardı.Yedi kardeş içlerinden birini yiyecek malzemeler almak üzere şehre gönderdiler.Dışarıya çıkan kardeş kapılardaki haç işaretlerini görünce çok şaşırdı.Elinde Decius döneminden kalma paralarla gezen bu genç halk tarafından ilgi ve hayretle karşılandı.
Efes Piskoposu, bu ilgi çekici olayı görmeleri için İmparator II. Teodosius ile imparatoriçeyi davet etti. Hep beraber mağarada onları ziyaret ettiler.Bu inançlı kardeşler insanların dirileceklerini ispat ettikten sonra tekrar uykuya daldılar.
Yediuyurlar Hıristiyanlarca aziz olarak görülür.Şu anki durumunu bilmemekle beraber daha önce27 Temmuz’da Latin kiliselerince anılırlardı.Ortodoks kilisesine göre Yediuyurlar 4 Ağustos’ta mağaraya saklanmışlar, 22 Ekim’de de uyanmışlardır.Bu günlerde dini ayinler yapılır ve yortular arasında yer alırdı.Yediuyurların Latince adları şöyleydi; Maximianus ,Malchus(marhus) ,Martinianus, Constantinu, Dionysius,Iohannes,ve Serapio.
MÜSLÜMANLIK ’TA ESHAB-I KEHF[]
Eshab-Kehf hadisesi Kur'anı Kerim' de ve diğer semavi kitaplarda Bas-ü badel mevt ( Yeniden dirilme ) inancının delilleri arasında gösterilir. Buna göre;
Efsus ya da Yarpuz denilen bir şehirde Dakyanus ( Dakyus ) adında bir zalim hükümdar halkı kendisine ve putlarına taptırırmış. Allah' ın varlığına ve birliğine inanan birkaç genç ise gizlice ibadet ederek bu zalimin buyruğu dışına çıkarlarmış. Bunu haber alan Dakyanus' tan kaçan gençler, kendileri gibi inançlı bir çobana rastlarlar. Çoban ve Kıtmir adındaki köpeği de onlara katılır. Çobanın bildiği ve yanında su olan bir mağaraya sığınan Eshab-Kehf burada uykuya dalarlar Kralın vezirleri mağarayı bulurlar. Ancak korkularından içeri giremezler. Eshab-Kehf, burada ise çıkamayıp helak olsunlar diyerek mağaranın ağızını ördürürler.
Eshab-Kehf, bir rivayete göre 309 sene bu vaziyette kalırlar. Uyandıklarında, acıktıklarından bahisle içlerinden Yemliha' yı şehire ekmek almaya gönderirler.
Şehirde, Dakyanus zamanından kalma para ile alışveriş yapmak isteyen Yemliha' dan şüphelenen halk, onu mahkemeye çıkartır. Mahkemede halini anlatan Yemliha, delil için kalabalığı mağaranın olduğu yere getirir. Ancak, mağarada kendisini bekleyen arkadaşlarının korkabileceğinden bahisle, içeriye yalnız girip onlara durumu anlatacağını söyleyerek ayrılır ve sır olup gider. Bu olay, zalim Dakyanus' tan yüzyıllarca sene sonra Allah' a inanmakla beraber ahirete ve yeniden dirilmeye inanmayan halk için müthiş bir mucize olur. Devrin kralının duaları da böylece kabul olmuş olur.