Yenişehir Wiki
Register
Advertisement
Bakınız

D
Azap
Azab


Azep
Azeb

Ahzab
Ahzab Suresi/Elmalı Orijinal
Azap askeri
Azab askeri
Azeb askeri

Bahriye azebi
Deniz azebi
Kara azebi
Kale azebi
Rüesa
Delil (Kılavuz)
Deliller
Deliler
Azab, karşılık olarak âhirette çekilecek ceza. Eziyet. Büyük sıkıntı. Şiddetli elem. Azab veya azap, Osmanlı devletin vede çoğunlukla garnizon askeri olarak görev yapan askeri birimdir. Henüz evlenmemiş genç erkekler azab yazılabilirlerdi. Sözcüğün anlamı "bekar erkek"tir ve gönüllülerden oluşan yaya birliğidir. Savaşta ordunun en önünde yer alırdı. Azablar Osmanlı ordusunun Anadolu'daki yaya askerlerinin çoğunluğunu oluştururlardı ve yerleşim birimlerinin güvenliğinin sağlanması, kalelerin savunulması gibi görevleri yerine getirirlerdi. Azablar yükseliş döneminde Osmanlı seferlerinin değişmez bir parçasıydı. Meydan savaşlarındaki görevleri ordu merkezinin ön tarafında, yeniçerilerin ilerisinde durmaktı. Hafif donanımlı olan azab askerleri düşman ordusunda Osmanlı merkezinin zayıf olduğu kanısını uyandırır ve bu durum padişahın tuğunun da bulunduğu merkeze doğru bir saldırı başlatılmasına yol açabilirdi. Beklenen bu saldırı gerçekleşirse, azablar düşman birliklerine ok atarak ilerleyiş sırasında kayıp vermelerini ve özellikle düşman süvarisinin saf düzeninin bozulmasını sağlamaya çalışırlardı. Düşmanla yakın temasa giren azab birliği geri çekilerek ya da kaçarak gerisindeki yeniçeriler ve topçu birliklerinin ateş açmaları için alan yaratmaya çalışırdı. Bu arada Osmanlı ordusunun kanatlarını oluşturan tımarlı sipahiler için merkeze yüklenen düşman ordusunu kanatlardan vurma fırsatı doğabilirdi. Azapları takip ederken safları daha da bozulan düşman ordusu, tahkim edilmiş yeniçeri siperlerine ve onların arkasındaki daha ağır donanımlı, daha iyi eğitilmiş profesyonel askerlere çarpardı. Tımarlı sipahiler tarafından kaçış yolları kapatılarak bozguna uğratılırlardı. Hilâl taktiği olarak adlandırılan bu stratejinin en önemli rolünü oynarlardı. Azab askerlerinin temel donanımı ok, yay, Sabri yani kavisli kılıç veya eğri kılıç ve savunma için bir kalkandan oluşurdu. Çoğunlukla zırh giymezlerdi, bu da gerektiğinde daha hızlı geri çekilebilmelerini sağlardı. Bazı savaşlarda yeniçeriler gibi kazdıkları siperlerin içine süvariye karşı kazıklar yerleştirerek bunların arkasından ok atışı yaptıkları kaydedilmiştir. Kara ordusu dışında, donanmada görevli deniz azapları da vardı. Azaplar benim bildiğime göre genellikle delilerden felan oluşurdu bunlar kefen gibi beyaz giysileri ve çok az silahla düşmanı başlangıçta yıpratmak için saldırırlardı mesela azaplar süvarilerin üzerine saldırırlarmış ve düşürebildiklerini attan düşürüp düşmanın savaş nizamını bozarlarmış ve az önce de bahsedildiği gibi düşmanın yıpratılmasına ve hilal taktiğinin uygulanmasına(Turan Taktiği) ortam sağlarlarmış.Azaplar savaşa kefenleriyle gittiklerinden de anlaşılacağı üzere ölüme her zaman hazır olan delilerdir.Ve yine bu nedenden dolayıdır ki onlar en öne sürülürlerdi.Yeniçerilerin ve diğer askerlerin zarar görmesi de engellenmiş daha az zayiat verilmiş diğer savaşlara da neredeyse aynı güçle(fazla zarar görmeden) girilmesi amaçlanmıştır. Osmanlı tokadı deyimi bizler tarafından verilmemiştir. Bahsettiğiniz gibi devşirme askerlerden seçilip yetiştirilen ve fanatizm boyutunda kadercilerin gönüllü oluşturduğu bir ordu gurubu mevcuttu. Bunlara önceleri "Delil" denirdi izci anlamında. Hayvan postu giyerler (genellikle ayı ve kurt postu) ve baskın şeklinde saldırıdan önce kömür karası ile yüzlerini boyarlardı. Düşman ordu yürüyüşe geçtiğinde bu birlikler düşmanı sürekli izleyerek ana orduya bilgi verirlerdi. Fırsat buldukçada en umulmadık yer ve zamanlarda düşmana saldırırlardı. Saldırı sırasında asla ok yada benzeri bir silah kullanmazlar zırh veya kalkan taşımazlardı. Düşman birliklerinin moalini bozmak ve korkutmak için bu iri yapılı askerler kısa hançer kısa pala ve küçük baltalar kullanırlardı. Dövüş esnasında da genellikle ellerini kullanırlardı. İki ordu savaş formasyonuna girdiğinde öncül olarak bu birlikler düşmana saldırırlar moral çöküntüsü yaratırlardı. Zamanla Delil adı dilimizde deli olarak kullandığımız kelimeye dönüştü. Bu kelimenin kökü buradan gelir. Mermer tokatlama yanında bu insanların bileklerine erişkinlikten itibaren dökme kurşun bileklikler takılır ve sadece savaşta çıkarmalarına izin verilirdi. Mermeri yağlamalarının sebebi ise düşmanın genellikle çelik zırh giymesinden dolayıdır. Ortaçağda zırhlar paslanmaması ve nemden korunması için yağlanırdı savaşırken kaygan bir zemine vurabilmeye alışmak için mermer yağlanırdı. Düşman öncü birlikleri ile savaşan deliller hemen geri çekilir ve düşmanın zırhlarında ki özellikle başlıklarında parmak izleri açıkça belli olacak şekilde yamukluklar bulunan ölü askerleri almaları ve geri götürmelerine izin verirlerdi. Osmanlı tokadı sözcüğü böyle ortaya çıkmış.
En güzel bilgi orijinal adlarıyla ingilizce wikipediada verilmiş. Mesela Bahriye azabı, kale azabı, reises falan diyor
Azebs, azabs or azaps (Ottoman Turkish: عزب, from Arabic, literally unmarried, meaning bachelor), also known as Asappes or Asappi, were irregular soldiers, originally made up of unmarried youths. They were consripted among reayas and served in various roles in the early Ottoman army. The word azeb either often indicates an light infantry soldier which was called yaya azeb or a marine soldier which was called bahriye azeb (navy azeb) and deniz azeb (sea azeb). The term was used in the sense of "pirate" or "buccaneer" in Byzantine, Latin and Italian sources from 14th to 16th century. An archer of the Turkish Galleys - Azab An azeb holding a gun with his left hand and carrying a sabre with his right hand History Azebs were originally an auxiliary infantry unit harkening back to Anatolian beyliks that became independent from the Anatolian Seljuk Sultanate. In the maritime beyliks they also served as naval units. For instance, in the 13th century sources address existence of troops called azebs in the Beylik of Aydın. According to Stein (2007), by the 14th century azebs garnisoned in strongholds were called kale (fortress) azebs. Azebs in fortresses had duties such as building bridges, working as sappers and doing the job of armorers, especially after conscription of devshirme armorers stopped. They usually comprised most of the garrison in smaller forts and palankas. In the Ottoman Empire the main role of Azaps were fighting as infantry archers on front lines before the cannons and janissaries, After azebs slowed down the initial enemy charge, they would withdraw to left and right, and let the Ottoman cannons and janissaries fire at them.
Recruitment An azeb carrying a saber, which is attached to his belt, and a bow around his neck along with a quiver under his left arm. Azebs were recruited in accordance with the kanunnames (law code) of the Sulemian I. Kadıs oversaw draft of the azebs at a local level, called sancak. One man was levied from every 20-30 households whilst others supported him financially. The azaps were initially only recruited from Anatolian Turks, and, then Rumelia. Azebs garrisoned in forts were regularly paid. In the late 16th century all Muslim men could enlist.
Organization
Their official name -as generally appeared in pay lists- was rüesa ve azeban. The word reis (in plural rüesa) referred to head or captain of a ship in maritime or chief of a medium-sized unit consisting of kale azebs. Kale azebs were divided into ağalıks which were commanded by ağas and their aides kethüdas. These were subdivided into cemaats or riayets (a company consisting of 3 or 4 squads) which were led by reises. Equipments
As volunteers the azaps had a wide range of weaponry. These include pole arms, such as the tirpan (war scythe) and harba as well as balta (halberd). In addition to pole arms they were armed with a variety of maces, bows, sabers and to a rarer extent crossbows. Later on guns were adopted instead. Azebs also wore red börks, a felt hat like the ones worn by janissaries but in different colours. See also Akinci Seymen

 

Mustafa_ismail_Ahzab(60-73)

Mustafa ismail Ahzab(60-73)

Mustafa ismail Ahzab(60-73)


Bakınız

32. Secde Suresi Ahzab Suresi
Portal:Kur'an
Elmalı Tefsiri (Orjinal)
34. ... Suresi
Şablon:Ahzabbakınız - d {{Ahzabbakınız}}

Ahzab - Ahzap - Ahzâb - el-Ahzab - Hizb - Hizip - Hizib -Hizipler -Birleşik güçler - Birleşik düşman güçleri - Müttefik güçler

Ahzâb sûresi Medîne-i münevverede inmiştir. 73 âyet-i kerîmedir. Sûre, ismini, birleşik düşman ordusu anlamına gelen ahzâb kelimesinden almıştır.
Ahzab suresi - Ahzab sûresi
Ahzâb sûresi - Ahzab Suresi

Ahzab Suresi/1-8 - Ahzab Suresi/9-20 - Ahzab Suresi/21-27 - Ahzab Suresi/28-34 - Ahzab Suresi/35-40 - Ahzab Suresi/41-52 - Ahzab Suresi/53-58 - Ahzab Suresi/59-68 - Ahzab Suresi/69-73
Ahzab suresi/VP - Ahzab suresi/WP - Ahzab/VS
Ahzâb Gazâsı - Hendek gazvesi
Dosya:33-Ahzab Ahzab Suresi/Elmalı Orijinal Ahzab Süresi/VİDEO
Disambig Bakınız: Ahzab Suresi/MEAL, Ahzab Suresi/VİDEO , Ahzab Suresi/TEFSİR , Ahzab Suresi/TEZHİB, Ahzab Suresi/HAT, Ahzab Suresi/FAZİLETİ, Ahzab Suresi/HİKMETLERİ, Ahzab Suresi/, Ahzab Suresi/KERAMETLERİ, Ahzab Suresi/AUDİO, Ahzab Suresi/HADİSLER, Ahzab Suresi/NAKİLLER, Ahzab Suresi/EL YAZMALARI, Ahzab Suresi/VP, Ahzab Suresi/WP

Şablon:Ahzab Kim Ahzâb sûresini okur ve âilesine ve câriyesine öğretirse, kabir azâbından kurtulur. (Hadîs-i şerîf)

M_ismail_ahzab

M ismail ahzab

Mustafa_İsmail_Ahzab

Mustafa İsmail Ahzab

Mustafa İsmail Ahzab

Sheikh_ragheb_ghalwash_surah_ahzab_38-52..iran...part_1

Sheikh ragheb ghalwash surah ahzab 38-52..iran...part 1

sheikh ragheb ghalwash surah ahzab 38-52..part 1

31_50_Al-Ahzab_Muhammad_Jibril_(_HD_).avi

31 50 Al-Ahzab Muhammad Jibril ( HD ).avi

Muhammad Jibril ( HD ).avi

AZÂB Arama sonuçları: "Azab" deyimiyle ilgili toplam 1 kelime bulundu.

Azab Dünyada işlenen suç ve kabahate karşılık olarak âhirette çekilecek ceza.

Eziyet. Büyük sıkıntı. Şiddetli elem.

Azab veya azap, Osmanlı devletinde çoğunlukla garnizon askeri olarak görev yapan askeri birimdir. Henüz evlenmemiş genç erkekler azab yazılabilirlerdi. Sözcüğün anlamı "bekar erkek"tir ve gönüllülerden oluşan yaya birliğidir. Savaşta ordunun en önünde yer alırdı.

Azablar Osmanlı ordusunun Anadolu'daki yaya askerlerinin çoğunluğunu oluştururlardı ve yerleşim birimlerinin güvenliğinin sağlanması, kalelerin savunulması gibi görevleri yerine getirirlerdi. Azablar yükseliş döneminde Osmanlı seferlerinin değişmez bir parçasıydı. Meydan savaşlarındaki görevleri ordu merkezinin ön tarafında, yeniçerilerin ilerisinde durmaktı. Hafif donanımlı olan azab askerleri düşman ordusunda Osmanlı merkezinin zayıf olduğu kanısını uyandırır ve bu durum padişahın tuğunun da bulunduğu merkeze doğru bir saldırı başlatılmasına yol açabilirdi. Beklenen bu saldırı gerçekleşirse, azablar düşman birliklerine ok atarak ilerleyiş sırasında kayıp vermelerini ve özellikle düşman süvarisinin saf düzeninin bozulmasını sağlamaya çalışırlardı.

Düşmanla yakın temasa giren azab birliği geri çekilerek ya da kaçarak gerisindeki yeniçeriler ve topçu birliklerinin ateş açmaları için alan yaratmaya çalışırdı. Bu arada Osmanlı ordusunun kanatlarını oluşturan tımarlı sipahiler için merkeze yüklenen düşman ordusunu kanatlardan vurma fırsatı doğabilirdi. Azapları takip ederken safları daha da bozulan düşman ordusu, tahkim edilmiş yeniçeri siperlerine ve onların arkasındaki daha ağır donanımlı, daha iyi eğitilmiş profesyonel askerlere çarpardı. Tımarlı sipahiler tarafından kaçış yolları kapatılarak bozguna uğratılırlardı. Hilâl taktiği olarak adlandırılan bu stratejinin en önemli rolünü oynarlardı.

Azab askerlerinin temel donanımı ok, yay, eğri kılıç ve savunma için bir kalkandan oluşurdu. Çoğunlukla zırh giymezlerdi, bu da gerektiğinde daha hızlı geri çekilebilmelerini sağlardı. Bazı savaşlarda yeniçeriler gibi kazdıkları siperlerin içine süvariye karşı kazıklar yerleştirerek bunların arkasından ok atışı yaptıkları kaydedilmiştir. Kara ordusu dışında, donanmada görevli deniz azapları da vardı.

Buradan itibaren yazıya başka birisi devam etmektedir:

Azaplar benim bildiğime göre genellikle delilerden felan oluşurdu bunlar kefen gibi beyaz giysileri ve çok az silahla düşmanı başlangıçta yıpratmak için saldırırlardı mesela azaplar süvarilerin üzerine saldırırlarmış ve düşürebildiklerini attan düşürüp düşmanın savaş nizamını bozarlarmış ve az önce de bahsedildiği gibi düşmanın yıpratılmasına ve hilal taktiğinin uygulanmasına(Turan Taktiği) ortam sağlarlarmış.Azaplar savaşa kefenleriyle gittiklerinden de anlaşılacağı üzere ölüme her zaman hazır olan delilerdir.Ve yine bu nedenden dolayıdır ki onlar en öne sürülürlerdi.Yeniçerilerin ve diğer askerlerin zarar görmesi de engellenmiş daha az zayiat verilmiş diğer savaşlara da neredeyse aynı güçle(fazla zarar görmeden) girilmesi amaçlanmıştır.

Şablon:Askeri-tarih-taslak Şablon:Osmanlı-taslak


Osmanlı tokadı deyimi bizler tarafından verilmemiştir. Bahsettiğiniz gibi devşirme askerlerden seçilip yetiştirilen ve fanatizm boyutunda kadercilerin gönüllü oluşturduğu bir ordu gurubu mevcuttu. Bunlara önceleri "Delil" denirdi izci anlamında. Hayvan postu giyerler (genellikle ayı ve kurt postu) ve baskın şeklinde saldırıdan önce kömür karası ile yüzlerini boyarlardı. Düşman ordu yürüyüşe geçtiğinde bu birlikler düşmanı sürekli izleyerek ana orduya bilgi verirlerdi. Fırsat buldukçada en umulmadık yer ve zamanlarda düşmana saldırırlardı. Saldırı sırasında asla ok yada benzeri bir silah kullanmazlar zırh veya kalkan taşımazlardı. Düşman birliklerinin moalini bozmak ve korkutmak için bu iri yapılı askerler kısa hançer kısa pala ve küçük baltalar kullanırlardı. Dövüş esnasında da genellikle ellerini kullanırlardı. İki ordu savaş formasyonuna girdiğinde öncül olarak bu birlikler düşmana saldırırlar moral çöküntüsü yaratırlardı. Zamanla Delil adı dilimizde deli olarak kullandığımız kelimeye dönüştü. Bu kelimenin kökü buradan gelir. Mermer tokatlama yanında bu insanların bileklerine erişkinlikten itibaren dökme kurşun bileklikler takılır ve sadece savaşta çıkarmalarına izin verilirdi. Mermeri yağlamalarının sebebi ise düşmanın genellikle çelik zırh giymesinden dolayıdır. Ortaçağda zırhlar paslanmaması ve nemden korunması için yağlanırdı savaşırken kaygan bir zemine vurabilmeye alışmak için mermer yağlanırdı. Düşman öncü birlikleri ile savaşan deliller hemen geri çekilir ve düşmanın zırhlarında ki özellikle başlıklarında parmak izleri açıkça belli olacak şekilde yamukluklar bulunan ölü askerleri almaları ve geri götürmelerine izin verirlerdi. Osmanlı tokadı sözcüğü böyle ortaya çıkmış.

bs:Azap en:Azap hu:Aszab lt:Azapai pl:Azab ru:Азапы sr:Азапи sv:Azap


Sözlükte "mastar olarak susuzluğun şiddetinden yemeyi terk etmek, vurmak, "an" edatı ile kullanıldığında men etmek; isim olarak; ceza, zarar, ezâ, işkence, insana elem veren ve zor gelen şey" anlamına gelir. Bu kavram Kur'ân'da çoğunlukla inkâr ve isyân edenlerin dünya veya âhirette Allah tarafından cezalandırılmalarını ifade etmek için kullanılmıştır. Allah, hiç kimseye suçu olmadan azab etmez. Allah, îmân edip sâlih amel işleyenlere mükâfat vaad ettiği gibi inkâr edip isyân edenlere de azab vaadinde bulunmuştur.

İnsanların birbirlerine yaptıkları kötü muâmele de "azap" kelimesi ile ifâde edilmiştir. Meselâ Firavun'un İsrâil oğullarının erkek, çocuklarını öldürmesine "azap" denilmiştir (A'râf, 7/141).

Zina yapanların (Nisâ, 4/25; Nûr, 24/2, 8) ve cumartesi günü balık avlama yasağını ihlal eden Yahûdilerin cezalandırılması (A'râf, 7/165), fakirin hakkını vermeyenlerin bağ-bahçe ve ürünlerine âfet uğraması (Kalem, 68/33), Nuh kavminin suda boğulması (Nuh, 71/1), dolu düşmesi, şiddetli yağmur yağması, yıldırım çarpması, zelzele, sel felâketi ve âfet olması (En'âm, 6/65), açlık (Mü'minûn, 23/18), insan öldürme (Lokmân, 31/21), dövme, işkence vb. kötülükler (Yâsin, 36/18), kabir hayatında (En'âm, 6/93), dünya ve âhirette Allah tarafından günahkârlara verilen cezâlar (Ra'd, 13/34) azâb kavramı ile ifâde edilmiştir.

Kâfirler için "büyük, alçaltıcı, acıklı (Bakara, 2/7, 90, 104), şiddetli (İbrâhim, 14/2), sürekli (Mâide, 5/37) ve kötü (A'râf, 7/165) bir azâb olduğu bildirilmiştir.

Azâb'ın zıddı rahmet'tir. Yüce Allah, "...Azabıma dilediğimi uğratırım, rahmetim ise her şeyi kuşatmıştır..." (A'râf, 7/156), "...Ben çok bağışlayan, çok merhamet edenim, fakat benim azabım da çok acı bir azaptır." (Hicr, 15/49-50) buyurmuştur. Azap kelimesi Kur'ân'da 321 defa geçmiştir. Özellikle inkâr edenler cehennem azabı ile tehdit edilmişlerdir (Duhân, 44/56; Mülk, 67/6; Haşr, 59/3; Nisâ, 4/56). (İ.K.)

Kur'ân'ın cehennem tasvirlerinden anlaşıldığına göre, ahiret azâbı fizyolojik ve psikolojik olmak üzere iki kısımdır. Birincisi bedeni etkileyen yakıcı ateşler, dondurucu ya da kaynar sular, demir topuzlar, ateş yalaklar, örtüler, zakkum, dikenli ağaçlar, katranlar ve kelepçelerdir (Saffat, 37/ 62-63; Nisâ, 4/55; İbrahim,14/16,17, 49; İnsan, 76/4; Kehf, 18/29; Mü'min, 40/71-72). Bu âyetlerden biri şöyledir: "Biz, onların boyunlarına halkalar geçirdik çenelere kadar dayanmaktadır. Bu yüzden kafaları yukarı kalkıktır." (Yâsin, 36/8) Ruhlara şiddetli ızdırap ve tasa kaynağı olan ikinci tür azab ise suçluların Allah'ı görmemeleri, Allah'ın onları azarlaması, onlarla konuşmaması ve yüzlerine bakmamasıdır (Kıyamet, 75/24-25; Mutaffifin, 83/15; Al-i İmran, 3/75). (F.K.)

Azap sözcüğü aşağıdaki anlamlara gelebilir:

  • Azap (duygu)
  • Azap (film, 1973), yönetmenliğini Türkân Şoray'ın yaptığı 1973 yapımı film
  • Azap (film, 1987), yönetmenliğini Yavuz Yalınkılıç'ın yaptığı 1987 yapımı film
Disambig gray Bu madde bir anlam ayrımı sayfasıdır; benzer başlıklı maddeleri listeler ve ayırır.
Eğer bir Vikipedi bağlantısından bu sayfaya eriştiyseniz, lütfen kullandığınız bağlantıyı ilgili başlığa yönlendirin.

[]

[]

Ico libri Anlamlar

[1] Ezinç.
[2] Büyük sıkıntı.
[3] Eziyet.

Crystal Clear app Login Manager Deyimler

[1] cehennem azabı

Nuvola Turkish flag Türk Dilleri


  • Azerice: [[əzab#Azerice|əzab]] (az)
  • Şablon:Krc: [[emgek#Şablon:Krc|emgek]] (krc)
  • {{{1}}}: [[ğazap#{{{1}}}|ğazap]] (tt)

|} | width=1% | |bgcolor="#FFFFE0" valign=top width=48%|

|}

|}

[]

[]

Ico libri Anlamlar

[1] azap, çile, eza, elem

Şablon:Azeb

el:azap fr:azap ku:azap ky:azap nl:azap tk:azap

Advertisement