Yenişehir Wiki
Register
Advertisement

(Safahat'a Geri Dön)

Wikipedia-logo-tr
Vikipedi'den Bülbül - Mehmet Akif Ersoy - Safahat ile ilgili bir şeyler var.
BULBUL

Bursanin isgaline hic kimse direnmemistir.10. 15 kisi ilk direniste sehit olmustur.. buyuzden Mustafa kemal meclis kursusune siyah puşude örttürmüştür.

Bakınız

Şablon:Bülbülbakınız - d

Süleyman Nazif'e Gölgeler Bayrak
Mehmet Akif Ersoy
Leyla (Mehmet Akif Ersoy)

Bülbül Gül Gül, Bülbül
Bursanın işgali ve göz yaşları
Bülbül - Mehmet Akif Ersoy - Safahat
Gül,Bülbül - Mehmet Akif Ersoy - Safahat
Bülbül/1 Bülbül/2 Bülbül/3 Bülbül/4
Bülbül-i ter-zebân-ı irfan Bülbül Olsam Gül Dalında Şakırım
Gül,Bülbül/2 Gül,Bülbül/3 Gül,Bülbül/1 Gül,Bülbül/4
Gül,Bülbül/İngilizce Gül,Bülbül/Osmanlıca Gül,Bülbül/Azerice
Bülbül Olsam Gül Dalında Şakırım
Bülbül
Gül Baba
Yunus'un Gülleri
Seherde Ağlayan Bülbül
Sen Ağlama Ben Ağlayım Bülbül
Dost Bağı Bülbülü
Ötme Bülbül Ötme
Niçin Ağlarsın Hey Bülbül
Taze Güller Açılmış
Biz Çamlıca' nın Üç Gülüyüz
Viran Bahçelerde Bülbül Öter mi
Bana Gül Diyorlar Neme Güleyim
Bülbül Hatun
Şablon:Gül

Mehmet Akif Bülbül şiiri ve Ali Rıfat Bey bestesi 07.03

Mehmet Akif Bülbül şiiri ve ilk milli marş bestekarı Ali Rıfat Bey in bülbül şiiri bestesi 07.03.2014 100014

Açıklama[]

koca osmanlının kurulduğu şehir ilk başkent bursanın işgali sırasında 10 15 kadar direnişçi şehit düşmüştür gemlik'te o kadar. sonradan ölenler yunan ve ermeni zulmüyle ölmüştür. kuvvacıların aylarca yaptıkları uyarıları dikkate almayıp çerkez davut ve saltanat komutanlarına inanan halk yunan gerçekten gelince, kuvvacılara destek vermek istemiş; ama iş işten geçmiş kesin emirle inegöl ve ötesine çekilen kuvvacılar halkın geç gelen desteğinden ötürü koca bursa'yı vuruşmadan düşmana bırakmak zorunda kalmıştır.

ankara'daki meclis kürsüsüne bu yüzden kara çarşaf örtülmüş. o kara çarşafın örtülmesinin sebebi bursa'nın işgali değildir. koca bursa'nın vuruşmadan düşmana bırakılmasının utancıdır.

(bkz: puşide-i siyah)

Konusu[]

Telmihleri[]

Kavramları[]

Linksiz ve tablosuz bülbül şiiri[]

Basri Bey oğlumuza

Bütün dünyaya küskündüm, dün akşam pek bunalmıştım:

Nihâyet bir zaman kırlarda gezmiş, köyde kalmıştım.


Şehirden kaçmak isterken sular zaten kararmıştı;

Pek ıssız bir karanlık sonradan vâdîyi sarmıştı.


Işık yok, yolcu yok, ses yok, bütün hilkat kesilmiş lâl...

Bu istiğrakı tek bir nefha olsun etmiyor ihlâl.


Muhîtin hâli "insâniyet"in timsâlidir sandım;

Dönüp mâziye tırmandım, ne hicranlar, neler andım!


Taşarken haşrolup beynimden artık bin müselsel yâd,

Zalâmın sînesinden fışkıran memdûd bir feryâd.


O müstağrak, o durgun vecdi nâgâh öyle coşturdu:

Ki vâdiden bütün, yer yer, eninler çağlayıp durdu.


Ne muhrik nağmeler, yâ Rab, ne mevcâmevc demlerdi:

Ağaçlar, taşlar ürpermişti, gûyâ sûr-ı Mahşer'di!


- Eşin var âşiyanın var, bahârın var ki beklerdin.

Kıyâmetler koparmak neydi ey bülbül, nedir derdin?


O zümrüt tahta kondun, bir semâvî saltanat kurdun,

Cihânın yurdu hep çiğnense, çiğnenmez senin yurdun!


Bugün bir yemyeşil vâdi, yarın bir kıpkızıl gülşen,

Gezersin hânumânın şen, için şen, kâinatın şen!


Hazansız bir zemîn isterse, şâyet rûh-ı serbâzın,

Ufuklar, bu'd-i mutlaklar bütün mahkûm-ı pervâzın.


Değil bir kayda, sığmazsın - kanatlandın mı - eb'âda

Hayâtın en muhayyel gâyedir âhrara dünyâda.


Neden öyleyse mâtemlerle eyyâmın perişandır,

Niçin bir katrecik göğsünde bir umman huruşândır?


Hayır mâtem senin hakkın değil... Mâtem benim hakkım;

Asırlar var ki, aydınlık nedir, hiç bilmez âfâkım.


Tesellîden nasîbim yok, hazan ağlar bahârımda;

Bugün bir hânumansız serserîyim öz diyârımda.


Ne hüsrandır ki: Şark'ın ben vefâsız, kansız evlâdı,

Serapa Garb'a çiğnettim de çıktım hâk-i ecdâdı!


Hayalimden geçerken şimdi, fikrim hercümerc oldu,

Salâhaddîn-i Eyyûbî'lerin, Fâtih'lerin yurdu.


Ne zillettir ki: Nâkûs inlesin beyninde Osman'ın;

Ezan sussun, fezâlardan silinsin yâdı Mevlâ'nın!


Ne hicrandır ki: En şevketli bir mâzi serâp olsun;

O kudretler, o satvetler harâb olsun, türâb olsun!


Çökük bir kubbe kalsın ma'bedinden Yıldırım Hân'ın;

Şenâatleri çiğnensin muazzam Kabri Orhan'ın!


Ne heybettir ki: Vahdet-gâhı dînin devrilip, taş taş,

Sürünsün şimdi milyonlarca me'vâsız kalan dindaş!


Yıkılmış hânümânlar yerde işkenceyle kıvransın;

Serilmiş gövdeler, binlerce, yüz binlerce doğransın!


Dolaşsın, sonra, İslâm'ın harem-gâhında nâ-mahrem...

Benim hakkım, sus ey bülbül, senin hakkın değil mâtem!


Ankara, Tâceddin Dergâhı, 9 Mayıs 1337 (1921)

Linksiz ve tablolu bülbül[]

Latin harflerine transkriptli metin Sadeleştirilmiş metin İngilizce Tercümesi

Basri Bey oğlumuza

Bütün dünyaya küskündüm, dün akşam pek bunalmıştım:

Nihâyet bir zaman kırlarda gezmiş, köyde kalmıştım.


Şehirden kaçmak isterken sular zaten kararmıştı;

Pek ıssız bir karanlık sonradan vâdîyi sarmıştı.


Işık yok, yolcu yok, ses yok, bütün hilkat kesilmiş lâl...

Bu istiğrakı tek bir nefha olsun etmiyor ihlâl.


Muhîtin hâli "insâniyet"in timsâlidir sandım;

Dönüp mâziye tırmandım, ne hicranlar, neler andım!


Taşarken haşrolup beynimden artık bin müselsel yâd,

Zalâmın sînesinden fışkıran memdûd bir feryâd.


O müstağrak, o durgun vecdi nâgâh öyle coşturdu:

Ki vâdiden bütün, yer yer, eninler çağlayıp durdu.


Ne muhrik nağmeler, yâ Rab, ne mevcâmevc demlerdi:

Ağaçlar, taşlar ürpermişti, gûyâ sûr-ı Mahşer'di!


- Eşin var âşiyanın var, bahârın var ki beklerdin.

Kıyâmetler koparmak neydi ey bülbül, nedir derdin?


O zümrüt tahta kondun, bir semâvî saltanat kurdun,

Cihânın yurdu hep çiğnense, çiğnenmez senin yurdun!


Bugün bir yemyeşil vâdi, yarın bir kıpkızıl gülşen,

Gezersin hânumânın şen, için şen, kâinatın şen!


Hazansız bir zemîn isterse, şâyet rûh-ı serbâzın,

Ufuklar, bu'd-i mutlaklar bütün mahkûm-ı pervâzın.


Değil bir kayda, sığmazsın - kanatlandın mı - eb'âda

Hayâtın en muhayyel gâyedir âhrara dünyâda.


Neden öyleyse mâtemlerle eyyâmın perişandır,

Niçin bir katrecik göğsünde bir umman huruşândır?


Hayır mâtem senin hakkın değil... Mâtem benim hakkım;

Asırlar var ki, aydınlık nedir, hiç bilmez âfâkım.

Tesellîden nasîbim yok, hazan ağlar bahârımda;

Bugün bir hânumansız serserîyim öz diyârımda.


Ne hüsrandır ki: Şark'ın ben vefâsız, kansız evlâdı,

Serapa Garb'a çiğnettim de çıktım hâk-i ecdâdı!


Hayalimden geçerken şimdi, fikrim hercümerc oldu,

Salâhaddîn-i Eyyûbî'lerin, Fâtih'lerin yurdu.


Ne zillettir ki: Nâkûs inlesin beyninde Osman'ın;

Ezan sussun, fezâlardan silinsin yâdı Mevlâ'nın!


Ne hicrandır ki: En şevketli bir mâzi serâp olsun;

O kudretler, o satvetler harâb olsun, türâb olsun!


Çökük bir kubbe kalsın ma'bedinden Yıldırım Hân'ın;

Şenâatleri çiğnensin muazzam Kabri Orhan'ın!


Ne heybettir ki: Vahdet-gâhı dînin devrilip, taş taş,

Sürünsün şimdi milyonlarca me'vâsız kalan dindaş!


Yıkılmış hânümânlar yerde işkenceyle kıvransın;

Serilmiş gövdeler, binlerce, yüz binlerce doğransın!


Dolaşsın, sonra, İslâm'ın harem-gâhında nâ-mahrem...

Benim hakkım, sus ey bülbül, senin hakkın değil mâtem!


Ankara, Tâceddin Dergâhı, 9 Mayıs 1337 (1921)

Besteleri[]

Bülbül şiiri Ali Rıfat Bey bestesi[]

Ali Rıfat Çağatay ’ın Acemaşiran makamında altı yıl okunan İstiklâl Marşı bestesi

Mehmet Akif Bülbül şiiri ve Ali Rıfat Bey bestesi 07.03

Mehmet Akif Bülbül şiiri ve ilk milli marş bestekarı Ali Rıfat Bey in bülbül şiiri bestesi 07.03.2014 100014

Safahat logo

Şablon:Düz liseler için safahat projesi
Şablon:Anadolu liseleri için safahat projesi
Şablon:Sosyal Bilimler Liseleri için safahat projesi
Şablon:Türki Dillerde Safahat Projesi
Şablon:Safahat İngilizceye Tercüme Projesi

Advertisement