Bir idarenin veya dairenin umur ve işlerine bakan en büyük memur. Bir işin idaresine memur reis.
- Kabine azalarından herbiri. Nâzır. Vekil. Bakan.
- Vâsinin yapacağı tasarruflara nezarette bulunmak üzere musi veya hâkim tarafından tayin olunan zat. (Ist. Fık. K.)
(Bir noktayı tam yerinde icad etmek için, bütün kâinatı icad edecek bir kudret-i gayr-ı mütenahî lâzımdır. Zira, şu kitab-ı kebir-i kâinatın herbir harfinin, bâhusus zihayat herbir harfinin, herbir cümlesine müteveccih birer yüzü, nâzır birer gözü vardır. M.)
Açıklama: Nazır veya Bakan kullanımı Osmanlı'da esaslı bir quran kültüründen kaynaklanmaktadır. Ayette kendiniz için "raina" güdünüz demeyin , "unzurna" nazırlık ediniz yani bakanlık ediniz, deyin yani bakınız deyiniz, denmektedir. Bu açıklamanın patent hakkı ESK ya aittir. Bakınız: 2/104
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَقُولُواْ رَاعِنَا وَقُولُواْ انظُرْنَا وَاسْمَعُوا ْوَلِلكَافِرِينَ عَذَابٌ أَلِيمٌ
Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tekûlû râinâ ve kûlûnzurnâ vesmeû ve lil kâfirîne azâbun elîm(elîmun).
1. | yâ eyyuhâ | : ey |
2. | ellezîne | : o kimseler, onlar |
3. | âmenû | : âmenû oldular, îmân ettiler |
4. | lâ tekûlû | : söylemeyin, demeyin |
5. | râi-nâ | : bizi gözet (yahudi lisanında "ey ahmak" anlamında) |
6. | ve kûlû | : ve söyleyin, deyin |
7. | unzur-nâ | : bize bak |
8. | ve ismeû | : ve dinleyin |
9. | ve li el kâfirîne | : ve kâfirlere (vardır) |
10. | azâbun | : azap |
11. | elîmun | : elîm, acıklı |
Elmalılı Hamdi Yazır | : | Ey iman edenler! «râinâ» demeyin «unzurnâ» deyin ve dinleyin ki kâfirler için elîm bir azab var |