Belâ (c.: Belâyâ) Afet. Sıkıntı. Tasa, kaygı. Musibet. Mücazat. İmtihan. Dâhiye.
Yaramaz nesne. (Bak: Sadaka) (Ey insan! Mâdem canavar sûretinde bir hayvan, insanların hânesine misafir geldiği vakit berekete medar oluyor; öyle ise, mahlukatın en mükerremi olan insan; ve insanların en mükemmeli olan ehl-i iman; ve ehl-i imanın en ziyade hürmet ve merhamete şâyan aceze, alil ihtiyareler; ve alil ihtiyarların içinde şefkat ve hizmet ve muhabbete en ziyâde lâyık ve müstahak bulunan akrabalar; ve akrabaların içinde dahi en hakiki dost ve en sadık muhib olan peder ve valide, ihtiyarlık hâlinde bir hanede bulunsa, ne derece vesile-i bereket ve vasıta-i rahmet ve
Bela Evet. (Nefiyden sonra isbat için söylenir.) Meselâ: Kur'ân-ı Kerim'de mezkûr; Cenab-ı Hakkın ruhlara karşı, "Ben Azîmüşşan sizin rabbiniz değil miyim?" diye sorduğunda, ruhlar $ Yâni: "Evet sen bizim Rabbimizsin" dediler. (Bak: Bezm-i Elest)
Farsçada "Belî" diye söylenir.
İbtilâ Belâya uğramak. Musibete düşmek. İyi veya kötü şeye düşkünlük, tiryakilik.
İnsanın iyiliğini, kötülüğünü ve kemâl derecesini meydana çıkaran imtihan, tecrübe.
İbtila' Zorlukla yutmak.
Gelini gerdeğe koymak.
[]
Ad[]
- [1] Içinden çıkılması güç, sakıncalı durum
- [2] Büyük zarar ve sıkıntıya yol açan olay veya kimse
- [3] Hak edilen ceza
- [4] (istenmedik bir davranışa zorlayan) Etki
- [1] (Arapça)
|} | width=1% | |bgcolor="#FFFFE0" valign=top width=48%|
|}
|}
[]
Ad[]
- [1] felaket, musibet, afet, dâhiye
- [2] sıkıntı, tasa, kaygı
- [3] mücazat
- [4] imtihan
- [5] yaramaz nesne.
- بلا
Edat[]
- [1] evet.
- بلی
- Türk Dil Kurumu: "Belî"
en:belâ ky:belâ