Hukuk[]
Mecelle[]
Madde : Mütevatirin aleyhine beyyine kabul edilmez Deliller kitabı - kitab ul beyyinat ve't-tehalif
Hadisi şerif[]
لاكن البينة على المدعى واليمين على من انكر Beyyine, müddeaya ; yemin, inkar eden üzerinedir.
Yani müddea dava edip, hak talep ve iddia eden kişiye beyyine,delil,hüccet, şahit ile davasını ispat etme lazım geldi ve şart koşuldu.
İsmail Hakkı Bursevinin izahı=[]
Beyyine,beyandandir ki keşf manasınadır.Keşf ise gerek sözle ve gerek başka bir vehile olsun.
Binaennaleyh, Beyyine,delalet-i vaziha yani açık delildir ki dava onunla sabit olup, hasmına galip gelir. Bu iki mana üzerine, şahitlerin şehadetlerine beyyine ve hüccet denildi.
Beyyine suresi ve meali[]
|
33. Hadisi Şerif - Şerh i Hadis-i Erbaiin İsmail Hakkı Bursevi şerhi[]
33. HADîS-İ ŞERîF
عن ابن عباس رضي الله عنها عنهما ان رسول الله صلى الله عليه وسلم قال
İbn-i Abbâs Radıyallahü anhümâdan rivâyet buyurulduğuna göre Resûlullah Sallallahu Teâlâ Aleyhi ve Sellem buyurdu:
لو يعطى الناس بدعواهم
"Şâyet insanların mücerred davâları ve ihbarları üzerine, dâvâ olunan dâvâlının talep ettikleri emvâl, dimâ ve diyetleri (delîl ve hüccetsiz, şâhitsiz) olarak bilâ ispat it'a olunsa idi.”
Şerh: Yâni "insanlara mücerred söz ve iddiâları üzerine ispatsız olarak bir şey verilmez demektir.”
لا داعي رجال اموال قوم و دماءهم
Yâni: "Erbâb-ı husûmetten pek çok kadın ve erkek, çok kavmin mallarını ve kanlarını talep ederlerdi.
Ve insanlar arasında adâvet-i azîmeye (büyük düşmanlığa) sebep olduğundan maâdâ, büyük zahmet ve zorluklar da meydana gelirdi.”
لكن البينة على المدعي
"Lâkin dâvâ edip, hak talep ve iddiâ eden kişiye beyyine; delîl, hüccet ve şâhit ile dâvâsını ispat etme lâzım geldi ve şart koşuldu.”
Şerh: l- Beyyine: Beyândandır ki keşf mânâsınadır. Keşf ise gerek sözle ve gerekse başka bir vechile olsun.
Binâenaleyh, Beyyine: Delâlet-i vâziha (açık delîl) dir ki dâvâ ânınla sâbit olup, hasmına gâlip gelir. Bu iki mânâ üzerine, şâhitlerin şehâdetlerine beyyine ve hüccet denildi.
2- Müddei: Şol kimsedir ki sözü içe ve dışa muhâlif ola. Ve cânibi müddet zaîf olmakla hüccet-i kaviyye teklif olundu. Zîrâ emri hafi zikr eder. (yâni gizli olan bir iş zikreder yani iddia eder.)
Beyyine ise, yeminden daha kuvvetlidir. Bunun için evvel emirde ikâmet-i beyyine lâzım geldi. Böylelikle fesat def' ve ref' oluna. Ve müdde-i aleyh (dâvâlı) tarafı daha kavî olduğundan, hüccet-i zaîfe ile kanâat ve iktifâ olundu. Zîrâ emri zâhir zikreder (yâni dışta olan ve ortaya atılan bir şey, mevzû ve dâvâ hakkında konuşur ve beyanda bulunur).
واليمين على من انكر
"Yemin ve kasemi billah, inkârı dâvâ eyleyen kimse üzerinedir. Eğer müddeînin beyyinesi yok ise, İmam Şâfıî (Rahimehullah) bir şâhit ve yemîn ile hüküm vermeyi tecvîz eylemiştir. Gerek dâvâcı ile dâvâlı arasında tanışma ve mahcûbiyeti mûcip bir hâl olsun veya olmasın.
Hülâsâ: Bilâ beyyine dâvâyı mal ve dimâ'dan tahzîr ve işâret-i bilâ burhân dâvâyı hâl ve makamdan tenfırdir. Zîrâ, bu iş lâf-u güzâfla olmaz. Belki sıdk-ı dâvâya bürhân gerek. Ânınçün, kümmel dâvâdan hâmûş ve ehl-i berzâh tavîlü-l lisân olur.
Bundan dolayı demişlerdir ki:
"Allah'ı kim bilir ve tanırsa lisânı tavîl olur. Bundan murat, maârif-i ilâhiyeyi bast, yoksa dâvâ değil.”
Ve yine demişlerdir ki:
"Mehabbet imtihan oluna gelmiştir. Zîrâ dâvâdan hâlî değildir. Mahbûb ise böyle değildir. Belki hâlis muhlistir ki anda imtihâna salih eser kalmamıştır.”
Ve şol ki meşâkk-i dünyadır, hükmü beşeriyettir. Ve illâ ekâmilin hayatları, hayât-ı tayyibe ve iyşleri iyş-i sâfidir.
Bunu böyle bil ve anla..
İsmail Hakkı Bursevi
Bu Hadîs-i Şeriften Alınacak Ders Ve İbretler[]
Bu mübârek hadîs-i şerîfte, bir dâvânın sübûtunda delîl ve hüccetin lüzûmu işâret buyuruluyor.
Kesin delil olmadan mücerred bir iddiâ ile bir mesele hakkında hüküm vermenin nice haksızlıklara ve düşmanlıklara sebep olacağını ve cemiyette herc-ü merclere zemin hazılayacağını hatırlatarak, her hangi bir iddiâyı ortaya atan kişi bunu ispat etmek zorundadır.
Aksi halde müfterî durumuna düşer ki bunun da dünyâ ve âhirette vebâli büyüktür.
Bâhusûs çağımızda medya aracılığı ile haberler çok süratle yayılıYor. Îcâbında milyonlarca insan o mesele istikâmetinde âdetâ şartlandırılmalıdır. Ta ki telâfisi mümkün olmayan azîm günah ve vebâl sâhibi olmak kuvvetle muhtemeldir.
Allah'ım! Sen insanımıza insâf iz'ân lütfeyle. Ve böylesine büyük cüretler netîcesinde helaktan kendilerini muhâfaza eyle. Kendi ayıp ve kusurlarımızla meşgul olmayı bizlere nasip eyle. Âmin. bi hürmeti seyyidi l-mürselîn
Delil -دليل - Clue - Burhan - Hüccet - Kılavuz - Alamet - İşaret-Kanıt- Bazı mantıkçılar sebepten sonuca götüren kıyasa burhan-ı limmî (argument apriori), sonuçtan sebebe götüren kıyasa burhan-ı innî (argument aposteriori) demişlerdir. Genel ve küllî hükümlerden cüz'î ve hususî hükümler elde etmeye ta'lil (tümden gelim, dedüksüyon), özel hükümlerden genel hükümlere geçmeye, cüziden küllîye gitmeye istikrâ (tüme varım, endüksiyan) [[]]- [[]]-[[]]-[[]] Arabi delil:
آيات آية أبطل أثبات أدلاء أدلة أستاذ أسناد أشهاد أمثالإثبات إثباتات إدلاء إدلاءات بدرقة بذرقة برهان بصائر بصارة بصيرة بيادق بياذقة بيدخ بيدق بيذق بينات بينة ثبت جلاء حجاج حجة حجج خراريت خريت دلائل دليل سند سندات شاهد شهود صكوك علائم علامات علامة فرانق لضلاض مئم مئمة ماركة مبين | |
---|---|
x | |
Delil | Sözlükte delil :"yol gösteren, kılavuz, alamet, rehber, işaret, iz" gibi anlamlara gelir. |
Ku'anda delil | Kur'ân-ı Kerim'de delil kelimesi bir âyette sözlük anlamında geçmektedir. (Furkân, 25/45 ). |
Kelamda delil | Kelam ilmine göre delil: Delil, kelamda, herhangi bir konuda gerçeğe veya kanıtlanması istenen hususa ulaştıran şey; |
Fıkıhta delil | Fıkıh usulünde delil Fıkıh usulünde üzerinde düşünüldüğünde şer'î ve amelî bir hükme götüren şey; |
Muamelatta delil | Muamelat hukukunda delilmuamelât ve özellikle muhakeme hukukunda, sözlük anlamıyla bağıntılı olarak bir şeyi bilmeye yarayan alamet ve karine manasına gelir. |
Muhakemede delil | Muhakeme usulünde delil: Yargılama usulü hukukunda ispat vasıtalarına genel olarak delil denilmektedir. |
Menbalarına göre delil | Fıkıhta kaynaklarına göre delil: Deliller, bilginin kaynağı bakımından aklî delil ve naklî delil şeklinde ikiye ayrılır. Naklî delil, kelamcılara göre, bütün öncülleri nakle dayanan delildir. Fıkıhçılara göre ise, oluşumunda müçtehidin katkısı olmayan, Şâri'den nakledilen şer'î asıllardır. Bunlar da Kitap ve sünnetten ibarettir. Aklî delil, kelamcılara göre, bütün öncülleri akla dayanan delildir. Fıkıhçılara göre ise, naklî delil ile bağlantılı olmakla birlikte, aklî muhakeme ve beşerî yorumun ağırlıkta olduğu, oluşmasında müçtehidin katkısının bulunduğu delillerdir. |
Sonuçlarına göre delil | Kelamda sonuçların değerine göre deliller: kat'î delil ve zannî delil kısımlarına ayırmışlardır. Kat'î delili, kanıtlamayı amaçladığı konuya ilişkin karşı ihtimalleri tamamen ortadan kaldıran delil şeklinde tanımlamışlardır. Buna yakînî delil de denir. Zannî delil ise, kanıtlamayı amaçladığı konuya ilişkin karşı ihtimallerin tamamını ortadan kaldıramayan delildir. Bu tür delillere iltizamî delil veya iknâî delil de denir. |
İsbat | Bürhan; Delil, hüccet, isbat vasıtası.Man: Yakînî mukaddemelerden meydana gelen kıyas.Red ve inkâr için itiraz kabul edilmeyecek surette isbat-ı hakikat eden kavi hüccet. Örnek: Bir bürhan ile elde edilen netice-i tevhidi bazı insanlar isti'zam ile dar zihinlerine sıkıştıramazlar. Veya bozuk hayalleri tahammül edemez. Bu hale karşı o kat'i, sahih bürhanı reddetmek üzere: "Bu neticeyi, bu kadar azametiyle şu bürhan (onu) intac edemez." diye bahaneler ile kabul etmez. O miskin bilmez mi ki, neticenin kayyûmu imandır. Bürhan, ancak onu görmek için bir menfezdir. Veya bir süpürge gibi o neticeye konan vehimleri süpürür. Maahâza bürhan bir değildir, bin değildir. Zerrat-ı âlem adedince bürhanlar vardır. M.N.) |
Burhan | Burhan sözlükte:Beyazlaşmak, hastalıktan kurtulup iyileşmek, delil getirmek, galip gelmek anlamlarındaki "b-r-h" kökünden türeyen burhan sözlükte, kesin delil, kanıt ,hüccet anlamlarına gelir. |
Kur'an burhan | Kur'ân'da isim şeklinde 8 âyette geçmiş ve hak ile batılı, doğru ile yanlışı ayıran bütün şüpheleri gideren kesin delil anlamında kullanılmıştır:
Hz. Muhammed'dir (a.s.) "Allâh ile birlikte başka bir ilâh mı var? De ki: Eğer doğru iseniz delilinizi (burhaneküm) getirin" (Neml, 27/64; Enbiyâ, 21/24; Bakara, 2/11; Mü'minûn, 23/117). Hz. Musa'nın asası ve elinin bembeyaz olması mucizesine de burhan denilmiştir (Kasas, 28/32). Gazzalî burhanı, "doğruluğu devamlı olan, değişikliğe uğraması imkânsız olan ve kesin bilgi meydana getiren delildir" diye tanımlamıştır. |
Fıkıhta burhan | Fıkıh usulûnde burhan, fıkhî kıyas ve kesin delile; |
Kelamda burhan | Kelam ilminde burhan, Allah'ın varlığını ispat etmede kullanılan delillere burhan denilmiştir. Burhan, kesin öncüllerden oluştuğu doğru bilgiye dayandığı ve bütün bilgiler için güvenilir delil sayıldığı için mu'temed diye de isimlendirilmiştir. Ayrıca tecrübî verilere dayanan burhanlara, burhan-ı tecrübî, hem akıl hem tecrübî verilere dayanan burhana ise, burhan-ı mahlut; zarûrî ve bedihî öncüllere dayanan burhana burhan-ı vicdâni; zarûrî ve bedihî öncüllerden çıkarılmış bilgilere dayanan burhana, burhan-ı nazarî adı verilmiştir. |
Fıkıhta burhan | Fıkıh usulünde burhan-ı limmîye kıyas-ı illet, burhan-ı innîye ise kıyas-ı delalet denir. Bazı mantıkçılar sebepten sonuca götüren kıyasa burhan-ı limmî (argument apriori), sonuçtan sebebe götüren kıyasa burhan-ı innî (argument aposteriori) demişlerdir. Genel ve küllî hükümlerden cüz'î ve hususî hükümler elde etmeye ta'lil (tümden gelim, dedüksüyon), özel hükümlerden genel hükümlere geçmeye, cüziden küllîye gitmeye istikrâ (tüme varım, endüksiyan) denir. |
Felsefede burhan | İlk ve orta çağ felsefesinde sadece aklın verilerine dayanan delillere burhan denilirken modern felsefede hem aklî, hem de tecrübî delillere burhan denilmektedir. Sonuçlardan hükümlere gidilerek yapılan delile burhan-ı tahlîli hükümlerden sonuçlara gidilerek yapılan delile burhan-ı terkîbi denir. Bu iki delili çağdaş felsefeciler burhan-ı riyazi olarak adlandırmışlar ve bunun en mükemmel delil olduğunu kabul etmişlerdir. Bir fikrin doğruluğunu, zıddının yanlışlığını ispat ederek ortaya çıkarmaya [[burhan-ı hulfi /burhan-ı nakz denir. (İ.K.)]] |
HÜCCET | Sözlükte hüccet:"Delil, burhan, senet" |
Istılahta hüccet | Istılahta hüccet:Bir hükmün doğruluğunu kanıtlamak ve muarıza karşı galip gelmek amacıyla ileri sürülen delil; mahkemede düzenlenen hukukî belge demektir. |
Kuranda hüccet | Kur'an-ı Kerimde hüccet:Hüccet kelimesi türevleriyle birlikte Kur'ân-ı Kerim'de, tartışma, muhaseme, çekişme (Bakara, 2/139, 2/258; Âl-i İmrân, 3/20, 61, 65, 66; En'âm, 6/80); delil ve delil getirmek anlamlarında kullanılmıştır. Herhangi bir sıfat bulunmaksızın yalın halinde geçtiği âyetlerde, doğru ve kesin delil için kullanıldığı gibi batıl ve zannî delil için de kullanılmıştır (Bakara, 2/76, 150; Âl-i İmrân, 3/73; Nisâ, 4/165; En'âm, 6/83). Hedefe ulaşan, sonuca götüren kesin delilin Allâh'a mahsus olduğunu belirten âyette (En'âm, 6/149), kesinliği belirtmek için bâliğa sıfatı ile birlikte geçmiştir. |
Kelamda hüccet | Kelam ilminde hüccet: Literatürde delil ile aynı anlamda kullanılmış, hak olsun, batıl olsun herhangi bir görüşü kanıtlamak için getirilen delile denilmiştir. Hatta, tartışmalarda kullanılan şiir, safsata dahi hüccet olarak adlandırılmıştır. |
Hukukta hüccet | Hukukta hüccet: Özellikle hukuk sisteminde, şahitlik, yemin, yeminden nükul (imtina) gibi bir davayı ispata yarayan delil ve bir hüküm ihtiva etmeyen mahkeme tarafından düzenlenen bir nevi tutanak manalarına gelmektedir. Mahkemede hâkimin huzurunda, taraflardan birinin ikrarını, diğerinin de tasdikini içeren ve bir hüküm ihtiva etmeyen belgelerdir. Belgelerin üst tarafı hâkim tarafından imzalanarak mühürlenir. |
Fıkıhta delil | Fıkıhta delil.: sübut ve delalet yönünden ayrım ve derecelendirmeye gitmişlerdir. Kur'ân-ı Kerim'in Hz. Peygamber'den bizlere kadar intikal ettirilmesinde hiçbir şüphe ve kesinti olmadığından, bütün âyetler sübut yönünden kat'îdir. Allâh'tan peygamberi vasıtasıyla bize kadar geldiğinde şüphe yoktur. Hadisler ise, mütevatir ve bir görüşe göre de meşhur olanlar hariç sübut yönünden zannîdir. Buna göre naklî deliller, sübutu ve delâleti kat'î deliller; sübutu kat'î delâleti zannî deliller; sübutu zannî delâleti kat'î deliller ile sübutu ve delâleti zannî deliller olmak üzere dörtlü bir ayrım ve derecelendirmeye tabi tutulmuştur. Fakihler, Kitap ve Sünnetin şer'î delil olduğunda görüş birliği içindedirler. İcma' ve kıyas ise, âlimlerin çoğunluğuna göre şer'î delildir. (İ.P.) |
Luğatte hüccet | Hüccet, delil ve burhana denir. Bir hakikati açığa çıkaran gerek aklî, gerek naklî, gerek iknâ'î delile hüccet adı verilir. |
Hadiste hüccet | Hüccet hadisci: Hadis terimi olarak hüccet, hafızdan daha üst mertebede, üçyüzbin hadisi senet ve metinleriyle ezberlemiş, bu hadislerin her türlü değerlendirmesini bilen kimseye denir.
Ayrıca güvenilir olarak kabul edilip rivâyet ettikleri hadisleri delil sayılan ravîye de hüccet denir. Hadis Usulünde iki aynı yerde iki ayrı manaya kullanılır. Bunlardan birincisi, ta'dil lafızlarındandır.Bazı hadiscilere göre hüccet lakabı verilen hadis alimi üçyüz bin hadisi metin ve senetleriyle hıfzetmiş, senedlere dahil ravilerin hayat hikayelerini, cerh ve ta'dil noktasından hallerini bilen kimsedir. |
Hüccet kişiler | Hüccet muhaddisler:
|
x | |
Kitaplar | Gazali/Deliler metodolojisi |
Kaynak: |
İsbat .İspat. الاسبات .Bilâ isbat (İsbatsız) |
---|
98. Beyyine Suresi . Dosya:98-Beyyine.pdf [2] | |
---|---|
98/1. 98/2 . 98/3 . 98/4. 98/5. 98/6. 98/7. 98/8 | |
Kavramlar | Beyyin - Beyan -Tebeyyün - Beyyine . |
Terkipler | İkâmet-i beyyine. Bilâ beyyine . Hülâsatül Beyân Fî Tefsîr'il Kur'ân. |
Hukuk | Kitab-ı Beyyinat ve Tehalif. Müddei iddiasını ispatla mükelleftir • Lakin Beyyine mükellefiyeti müddeiye aittir . لكن البينة على المدعي . Hukuki tanımı: Başka bir tanıma göre hevâ, delile dayanmadan sırf arzulardan kaynaklanan iddia ve görüştür. Bu anlamından dolayı Kur'an, kelimenin karşıtı olarak Peygamberin dilinden, "beyyine " (kavi delil, kuvvetli kanıt, kuvvetli bilim) kelimesini kullanır. |
Ayet Ayet KK -Ayet Ayet Kur'an-ı Kerim Sureleri |
{{}}{{}}{{}}{{{}{{}}{{}}{{}}
Kur'an-ı Kerim Sureleri - Şablon:KK | |||
---|---|---|---|
Bu proje online A/V(Audio-Video) Kur'an meali, tefsiri ve kıraatının presentasyonu projesidir. Portal:Kur'an ve Mu'cem-ul Müfehres - Portal:Hadis - Portal:Fıkıh - Portal:Akaid - Portal:Siyer - Portal:Kelam | |||
KİTABİ sureler | 1-Fatiha ● 2-Bakara ● 3-Al-i İmran ● 4-Nisa ● 5-Maide ● 6-Enam ● 7-A'raf ● 8-Enfal ● 9-Tevbe ● 10-Yunus ● 11-Hud ● 12-Yusuf ● 13-Rad ● 14-İbrahim ● 15-Hicr ● 16-Nahl ● 17-İsra ● 18-Kehf ● 19-Meryem ● 20-Ta Ha ● 21-Enbiya ● 22-Hac ● 23-Müminun ● 24-Nur ● 25-Furkan ● 26-Şuara ● 27-Neml ● 28-Kasas ● 29-Ankebut ● 30-Rum ● 31-Lokman ● 32-Secde ● 33-Ahzab ● 34-Sebe ● 35-Fatır ● 36-Yasin ● 37-Saffat ● 38-Sad ● 39-Zümer ● 40-Mümin ● 41-Fussilet ● 42-Şura ● 43-Zuhruf ● 44-Duhan ● 45-Casiye ● 46-Ahkaf ● 47-Muhammed ● 48-Fetih ● 49-Hucurat ● 50-Kaf ● 51-Zariyat Suresi ● 52-Tur ● 53-Necm ● 54-Kamer ● 55-Rahman ● 56-Vakıa ● 57-Hadıd ● 58-Mücadele ● 59-Haşr ● 60-Mümtehine ● 61-Saf ● 62-Cuma ● 63-Münafikun ● 64-Tegabun ● 65-Talak ● 66-Tahrim ● 67-Mülk ● 68-Kalem ● 69-Hakka ● 70-Mearic + ● 71-Nuh ● 72-Cin ● 73-Müzzemmil ● 74-Müddessir ● 75-Kıyamet ● 76-İnsan ● 77-Mürselat ● 78-Nebe ● 79-Naziat ● 80-Abese ● 81-Tekvir ● 82-İnfitar ● 83-Mutaffifın ● 84-İnşikak ● 85-Büruc ● 86- Tarık ● 87-Ala ● 88-Gaşiye ● 89-Fecr ● 90-Beled ● 91-Şems ● 92-Leyl ● 93-Duha ● 94-İnşirah ● 95-Tin ● 96-Alak ● 97-Kadir ● 98-Beyyine ● 99-Zilzal ● 100-Adiyat ● 101-Karia ● 102-Tekasür ● 103-Asr ● 104-Hümeze ● 105-Fil ● 106-Kureyş ● 107-Maun ● 108-Kevser ● 109-Kafirun ● 110-Nasr ● 111-Tebbet ● 112-İhlas ● 113-Felak ● 114-Nas | ||
RAKAMSAL sureler | 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 3839 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 5758 59 60 61 62 6364 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 | ||
ALFABETİK sureler | 80-Abese ● 100-Adiyat ● 46-Ahkaf ● 33-Ahzab ● 87-Ala ● 96-Alak ● 3-Al-i İmran ● 29-Ankebut ● 7-A'raf ● 103-Asr ● 2-Bakara ● 90-Beled ● 98-Beyyine ● 85-Büruc ● 45-Casiye ● 72-Cin ● 62-Cuma ● 93-Duha ● 44-Duhan ● 6-Enam ● 21-Enbiya ● 8-Enfal ● 35-Fatır ● 1-Fatiha ● 89-Fecr ● 113-Felak ● 48-Fetih ● 105-Fil ● 25-Furkan ● 41-Fussilet ● 88-Gaşiye ● 22-Hac ● 57-Hadıd ● 69-Hakka ● 59-Haşr ● 15-Hicr ● 49-Hucurat ● 11-Hud ● 104-Hümeze ● 14-İbrahim ● 112-İhlas ● 82-İnfitar ● 76-İnsan ● 84-İnşikak ● 94-İnşirah ● 17-İsra ● 97-Kadir ● 50-Kaf ● 109-Kafirun ● 68-Kalem ● 54-Kamer ● 101-Karia ● 28-Kasas ● 18-Kehf ● 108-Kevser ● 75-Kıyamet ● 106-Kureyş ● 92-Leyl ● 31-Lokman ● 5-Maide ● 107-Maun ● 70-Mearic ● 19-Meryem ● 47-Muhammed ● 83-Mutaffifın ● 58-Mücadele ● 74-Müddessir ● 67-Mülk ● 40-Mümin ● 23-Müminun ● 60-Mümtehine ● 63-Münafikun ● 77-Mürselat ● 73-Müzzemmil ● 16-Nahl ● 114-Nas ● 110-Nasr ● 79-Naziat ● 78-Nebe ● 53-Necm ● 27-Neml ● 4-Nisa ● 71-Nuh ● 24-Nur ● 13-Rad ● 55-Rahman ● 30-Rum ● 38-Sad ● 61-Saf ● 37-Saffat ● 34-Sebe ● 32-Secde ● 91-Şems ● 26-Şuara ● 42-Şura ● 20-Ta Ha ● 66-Tahrim ● 65-Talak ● 86-Tarık ● 111-Tebbet ● 64-Tegabun ● 102-Tekasür ● 81-Tekvir ● 9-Tevbe ● 95-Tin ● 52-Tur ● 56-Vakıa ● 36-Yasin ● 10-Yunus ● 12-Yusuf ● 51-Zariyat Suresi ● 99-Zilzal ● 43-Zuhruf ● 39-Zümer | ||
NÜZÜLE göre sureler | ALAK (096) ● KALEM (068) ●MUZZEMMİL (073) ● MUDDESSİR (074) ● FÂTİHA (001) ● TEBBET (MESED) (111) ● TEKVÎR (081) ● A'LÂ (087) ● LEYL (092) ● FECR (089) ● DUHÂ (093) ● İNŞİRÂH (ŞERH) (094) ● ASR (103) ● ÂDİYÂT (100) ● KEVSER (108) ● TEKÂSUR (102) ● MÂÛN (107) ● KÂFİRÛN (109) ● FÎL (105) ● FELAK (113) ● NÂS (114) ● İHLÂS (112) ● NECM (053) ● ABESE (080) ● KADR (KADİR) (097) ● ŞEMS (091) ● BURÛC (085) ● TÎN (095) ● KUREYŞ (106) ● KÂRİA (101) ● KIYÂME (075) ● HUMEZE (104) ● MURSELÂT (077) ● KAF (050) ● BELED (090) ● TÂRIK (086) ● KAMER (054) ● SÂD (038) ● A'RÂF (007) ● CİNN (072) ● YÂSÎN (036) ● FURKÂN (025) ● FÂTIR (035) ● MERYEM (019) ● TÂHÂ (020) ● VÂKIA (056) ● ŞUARÂ (026) ● NEML (027) ● KASAS (028) ● İSRÂ (017) ● YÛNUS (010) ● HÛD (011) ● YÛSUF (012) ● HİCR (015) ● EN'ÂM (006) ● SÂFFÂT (037) ● LOKMÂN (031) ● SEBE (034) ● ZUMER (039) ● MU'MİN (040) ● FUSSİLET (041) ● ŞÛRÂ (042) ● ZUHRÛF (043) ● DUHÂN (044) ● CÂSİYE (045) ● AHKÂF (046) ● ZÂRİYÂT (051) ● GÂŞİYE (088) ● KEHF (018) ● NAHL (016) ● NÛH (071) ● İBRÂHÎM (014) ● ENBİYÂ (021) ● MU'MİNÛN (023) ● SECDE (032) ● TÛR (052) ● MULK (067) ● HÂKKA (069) ● MEÂRİC (070) ● NEBE (078) ● NÂZİÂT (079) ● İNFİTÂR (082) ● İNŞİKAK (084) ● RÛM (030) ● ANKEBÛT (029) ● MUTAFFİFÎN (083) ● BAKARA (002) ● ENFÂL (008) ● ÂLİ İMRÂN (003) ● AHZÂB (033) ● MUMTEHİNE (060) ● NİSÂ (004) ● ZİLZÂL (099) ● HADÎD (057) ● MUHAMMED (047) ● RA'D (013) ● RAHMÂN (055) ● İNSÂN (DEHR) (076) ● TALÂK (065) ● BEYYİNE (098) ● HAŞR (059) ● NÛR (024) ● HACC (022) ● MUNÂFİKÛN (063) ● MUCÂDELE (058) ● HUCURÂT (049) ● TAHRÎM (066) ● TEGÂBUN (064) ● SAFF (061) ● CUMA (062) ● FETİH (048) ● MÂİDE (005) ● TEVBE (009) ● NASR (110) | ||
ORİJİNAL ELMALI TEFSİRİ | Dosya:1-Fatiha.pdf . Dosya:2-Bakara.pdf . Dosya:3-Al-i-Imran.pdf . Dosya:4-Nisa.pdf . Dosya:5-Maide.pdf . Dosya:6-Enam.pdf . Dosya:7-Araf.pdf . Dosya:8-Enfal.pdf . Dosya:9-Tevbe.pdf . Dosya:10-Yunus.pdf . Dosya:11-Hud.pdf . Dosya:12-Yusuf.pdf . Dosya:13-Rad.pdf . Dosya:14-Ibrahim.pdf . Dosya:15-Hicr.pdf . Dosya:16-Nahl.pdf . Dosya:17-Isra.pdf . Dosya:18-Kehf.pdf . Dosya:19-Meryem.pdf . Dosya:20-Taha.pdf . Dosya:21-Enbiya.pdf . Dosya:22-Hacc.pdf . Dosya:23-Muminun.pdf . Dosya:24-Nur.pdf . Dosya:25-Furkan.pdf . Dosya:26-Suara.pdf . Dosya:27-Neml.pdf . Dosya:28-Kasas.pdf .Dosya:29-Ankebut.pdf . Dosya:30-Rum.pdf . Dosya:31-Lokman.pdf . Dosya:32-Secde.pdf . Dosya:33-Ahzab.pdf . Dosya:34-Sebe.pdf . Dosya:35-Fatir.pdf . Dosya:36-Yasin.pdf . Dosya:37-Saffat.pdf . Dosya:38-Sad.pdf . Dosya:39-Zumer.pdf . Dosya:40-Mumin.pdf . Dosya:41-Fussilet.pdf . Dosya:42-Suara.pdf . Dosya:43-Zuhruf.pdf . Dosya:44-Duhan.pdf . Dosya:45-Casiye.pdf . Dosya:46-Ahkaf.pdf . Dosya:47-Muhammed.pdf . Dosya:48-Fetih.pdf . Dosya:49-Hucurat.pdf . Dosya:50-Kaf.pdf . Dosya:51-Zariyat.pdf . Dosya:52-Tur.pdf . Dosya:53-Necm.pdf . Dosya:54-Kamer.pdf . Dosya:55-Rahman.pdf . Dosya:56-Vakia.pdf . Dosya:57-Hadid.pdf . Dosya:58-Mucadele.pdf . Dosya:59-Hasr.pdf . Dosya:60-Mumtehine.pdf . Dosya:61-Saff.pdf . Dosya:62-Cuma.pdf . Dosya:63-Munafikun.pdf . Dosya:64-Tegabun.pdf . Dosya:65-Talak.pdf . Dosya:66-Tahrim.pdf . Dosya:67-Mulk.pdf . Dosya:68-Kalem.pdf . Dosya:69-Hakka.pdf . Dosya:70-Mearic.pdf . Dosya:71-Nuh.pdf . Dosya:72-Cin.pdf . Dosya:73-Muzemmil.pdf . Dosya:74-Muddessir.pdf . Dosya:75-Kiyame.pdf . Dosya:76-Insan.pdf . Dosya:77-Murselat.pdf . Dosya:78-Nebe.pdf . Dosya:79-Naziat.pdf . Dosya:80-Abese.pdf . Dosya:81-Tekvir.pdf . Dosya:82-Infitar.pdf . Dosya:83-Mutaffifin.pdf . Dosya:84-Insikak.pdf . Dosya:85-Buruc.pdf . Dosya:86-Tarik.pdf . Dosya:87-Ala.pdf . Dosya:88-Gasiye.pdf . Dosya:89-Fecr.pdf . Dosya:90-Beled.pdf . Dosya:91-Sems.pdf . Dosya:92-Leyl.pdf . Dosya:93-Duha.pdf . Dosya:94-Insirah.pdf . Dosya:95-Tin.pdf . Dosya:96-Alak.pdf . Dosya:97-Kadr.pdf . Dosya:98-Beyyine.pdf . Dosya:99-Zilzal.pdf . Dosya:100-Adiyat.pdf . Dosya:101-Karia.pdf . Dosya:102-Tekasur.pdf . Dosya:103-Asr.pdf . Dosya:104-Humeze.pdf . Dosya:105-Fil.pdf . Dosya:106-Kureys.pdf . Dosya:107-Maun.pdf . Dosya:108-Kevser.pdf . Dosya:109-Kafirun.pdf . Dosya:110-Nasr.pdf . Dosya:111-Tebbet.pdf . Dosya:112-Ihlas.pdf . Dosya:113-Felak.pdf . Dosya:114-Nas.pdf | ||
ANA KONULAR |
| ||
ŞABLONLAR | Şablon:ET - Şablon:Sure - listesi|—|— - Şablon:K.K Sureleri - Şablon:KK - Şablon:Kur'an Şablon:Kur'an-ı Kerim - Şablon:Alfabetik Kur'an-ı Kerim Sureleri - Şablon:a-Bakara Suresi - Şablon:Kur'an-ı Kerim Sureleri - Şablon:K.K Sureleri | ||
Kaynaklar | -
| ||
Yapılacaklar ve dikkat edilecek hususlar | -
| ||
Bu proje Yenişehir Kaymakamlığı bünyesinde görev yapan Müftülük Personeli ve Din Dersi Öğretmenleri tarafından yürütülmektedir. Kaynaksız yayınlanamaz. |
g-t-d
Bu tablonun her surenin başında sunumu için;
Ayet No
|
Ayet Metni
|
Elmalı Meali (Orijinali)
|
Elmalı (Sadeleştirilme)
|
İngilizce Meali (Yusuf Ali)
|
Ayet no
|
AYET
|
ELMALI ORİJİNAL MEALİ
|
SADELEŞTİRME
|
İNGİLİZCE MEAL
|
Yukaridaki tablonun kodunu, değiştir anlamına gelen d harfini tıklarsanız görebilirsiniz. Bunu her ayette uygulamak lazım. Bu stili rükuya kadar olan "esas meal" içinde kullanmak lazım.
- Örnek sure: Fatiha Suresi