Yenişehir Wiki
Advertisement


Şiir Metni
Güncel Türkçesi
İngilizce Tercüme
MersiyeHenüz, on dokuz, yirmi yaşlarında iken bu cihân-ı zulmete vedâ ederek,

âlem-i nûr’â-nûrdîdâra yükselen yâr-i cânım Hilmi hakkında)

AĞIT'(Henüz on dokuz yirmi yaşlarında iken bu karanlık cihana veda ederek'nur alemine didarın nuruna yükselen can dostum Hilmi hakkında)
OSCE '(not yet on the age of twenty-nine, while the world of this dark world, farewell ederek'nur Didar nuruna about rising life mate Hilmi)
Nihâyet oldu nazardan nihân o nûr-i mübîn,

Peyinde kaldı ufuklarda bir hayâl-i defin!

Sonunda o apaçık nur gözden kayboldu.'
Arkasında ufuklara gömülmüş bir hayal kaldı!
Eventually he disappeared into the clear light. " Behind him was a dream buried horizons!
Zevâl, o emr-i tabiî kemâle derpeydir:

Fezâda yükselen encüm olur ufûle karîn;

Kemâlin sonunda bir yok oluşa dönmesi tabiî bir şeydir:

Fezada yükselen yıldızlar da sonunda batarlar.

Kemal is a natural rotation of extinction at the end:

Fezada at the end of the rising stars in the sink.

Fakat bu necm-i emel sanki berk-ı hâtif idi,

Ki birden etti gurûbuyle ufku leyl-âkîn.

Fakat bu emel yıldızı sanki göz kamaştıran şimşekti,

Ki batmasıyla birden ufku karanlığa boğdu.

But if this dazzling star şimşekti emel, That one sticks smothered the dark horizon.
Tenezzül etmedi nâsûta, döndü lâhûta;

Kemîne pâye-i iclâli oldu illiyyîn.

Tenezzül etmedi dünyaya, döndü ilâhî âleme;

Yüksekliğinin en alt basamağı Cennet'in en güzel yeri oldu.

Did not condescend to the world, returned to the divine universe; Heaven was the most beautiful place in the height of the bottom step.
Hayâli yâd-ı hazînimde, rûhu bâlâ-gerd,

Vücûdu bister-i makberde iğtirâb-güzîn...

'Hayâli hüzünlü hâtıralarımdadır, ruhu yücelerde,'Vücudu mezarın döşeğine inip yatmayı tercih etti.
'Imaginary sad memories, the spirit of lofty,' the body has chosen to lie down on a bed of the grave.
Tehallül eyledi gûyâ o nûr-i yekpâre,

Nigâh-ı bârika-bîn oldu bir de hârika -bîn!

Sanki bütün bir nur kendi parçalarına ayrıldı,

Sanki o, şimşekler seyreden ve harikalar gören bir bakış oldu.

It is a light all their own parts of the left, As if he sees a view of the wonders of lightning and was characterized
Bir âsümâncelâlin muhîti, oldukça,

Nazarda arş ile yeksân olursa çok mu zemîn?

Bir ululuk ve yücelik semasını kucaklamışken yeryüzü,

Göğün yüceleriyle yer birleşip karışmış göründü desek çok mudur?

Greatness and glory of a scheme kucaklamışken earth, Are the build instructions seemed very involved in the combined yüceleriyle heaven?
Kitâbe, seng-i mezârında hep kitâb-ı ledün;

Sirâc, fevk-ı serinde ziyâ-yı nûr-i yakîn.

Mezar taşının kitabesi hep ilâhi bilgiler kitabından,

Baş ucundaki kandil ise kuşkusuz görünen nurun parıltısıdır.

Grave stone inscriptions all the information the book divine, Undoubtedly appear in the radiance of grace at the end of the head lamps.
Sütûnu merkadinin Hakk'a yükselen tehlîl;

Revâkı meşhedinin nâzilâtarşberîn.

Hakk'a yükselen tehlil kabrinin direği,

Yüce gökten inen şeyler türbesinin kemeri.

Hakk'a rising tehlil grave pole, Descending from heaven, something the Supreme Shrine belt.
Zemîn-i hâkine ferrâş, dest-i nâznesîm;

Fezâ-yı kabrine sâkî sehâbnesr-âyîn.

Rüzgârın nazlı eli kabrinin toprağını süpürmekte,

İnciler yağdıran bulut kabrinin fezasındaşakilik etmekte.

The land of the tomb of the wind süpürmekte coy hand, Fezasındaşakilik loose pearls are the tomb of the cloud.
Nücûm, türbesinin türbedârbîdârı;

Bahâr, lâhdine pûşîde sütre-i rengîn.

Yıldızlar, türbesinin uyanık bekçileri,

Bahar ise lâhdini örten güzel bir örtü.

The stars, vigilant guardians of the tomb, Spring is a beautiful cover of the sarcophagus covering.
Açılmadan kuruyan gonce-i izârı için Seherde nevha-i bülbül ,
'Bir gonca gibi açılmadan solan ve kuruyan yanağına 'Yasin okur seher vakti, bülbülün nağmesi!
'like a bud opening fading and drying on the cheek' Yasin reads the dawn, tuneless nightingale!
Havâda mevcesidir şehper-i melâikenin,

Eden riyâh değildir bu servilikte enîn.

Bu servilikte inleyen rüzgâr değil,

Üstünde uçuşan meleklerin kanat sesidir.

This servilikte howling wind, but Is the voice of angels flying above the wing.
Leyâl o tayflâtîfın harîm-i ismetidir;

Şafak ki hâtıra-i iğtirâbıdır, ne hazîn!

Geceler o güzel hayalin kendine has iffet evidir;

Şafak ki o güneşin batışını hatırlatır, ne hazin!

This servilikte howling wind, but Is the voice of angels flying above the wing
Bütün mekân, nazarımda o rûha nüzhet-gâh,

Eğerçi yükselerek oldu lâmekânda mekîn.

Gerçi o ruh yükselip mekânın ötesinde kıldı karar,

Ancak yine de gözümde bütün mekân onun gezinti yeridir.

Though it has made the soul rises beyond the decision space, However, all the space in my eyes is a place of his ride.
Ey aslına iltihâk eden nûr,

Sensin bana her tarafta manzûr;

Ey dönüp aslına karışan nur,

Bana her tarafta sen görünürsün;

O turn involved in the original light, Each side of me you seem co:
Olsan da zılâl içinde mestûr,

Bir an değilim o lem'adan dûr:

Gölgelerle örtülmüş de olsan,

O parıltıdan uzak değilim bir an:

You were covered in shadows, I'm not far from the glow for a moment:
Rûhumda ebed-karâr şû'len.

Mevvâc sabâhatin seherde

Ruhumda sonsuza dek durur ışığın.

Dalgalanır güzelliğin seherde,

Stop light in my soul forever. Fluctuating dawn of beauty,
Berk urmada nâsiyen kamerde;

Şeb sahn-ı harem-serâna- perde.

Alnının ışığı parlamakta ayda;

Gece, kendine has sarayının önündeki perde perde.

His forehead shines the light of a month; At night, in front of the palace of its own rigorously
Matvî evrakverd-i terdeBir şemme kitâb-ı nükhetinden!
'Taze gül yapraklarına sarınmış olan koku'Senden gelmiş bir kokudur yine.
'Fresh roses are wrapped in leaves a fragrance koku'Senden come again
Nağmendir eden riyâhı tehzîz,

Senden bu nevâşûriş-engîz!

Rüzgârları harekete geçiren senin nağmendir,

Bu fırtınalar koparan ses sendendir!

The winds of mobilizing your nağmendir, These storms sendendir Koparan sound!
Tayfın beni eyliyor seher-hîz...

Ey hâtırasıyle rûh lebrîz,

'Beni seherde uyanık tutan hayalindir...'Ey hatırasıyla ruhumu dolduran,
'dawn awake the dream of me ...' Oh memories filled my soul,
İndimde bu kâinât hep sen!

Ey lem'a-i şu'le-i İlâhî,

'Gözümde bu kâinat hep senden ibarettir!'Ey ilâhi ışığın parıltısı.
'in my eyes you always consists of the universe! "O divine flash of light.
Ey subh-i ebed karârgâhı.

Hiç bulmaya tâbişin tenâhî...

'Ey sonsuz sabahın karargahı varlık,'Parıltın hiç bitmesin...
O eternal being the headquarters of the morning, 'luster never ends
Envârına gelmesin tebâhî...

Bir böyle bekânı isterim ben.

'Nurların eksilmesin...'Senin için böyle bir beka isterim ben.
'Nur go away ...' I would like for you in such a survival.
Sönmez yanan ihtimâli yoktur,

Sönmek sözünün meâli yoktur...

Yanıp parlayan nurun sönmek ihtimali yoktur,

Sönmek sözünün burada bir anlamı yoktur...

Flashing is not likely go out the shining grace, Go out a promise of no meaning here ...
Yok, nâre demem zevâli yoktur,

Nûrun fakat öyle hâli yoktur.

'Demiyorum ki ateşin sönme ihtimali yoktur, 'Ancak nurun böyle bir hâli yoktur.
'I am not saying that the fire is not likely extinction,' but such a state of grace is.
Olmaz ona hiç adem nişîmen.

Ey hâtırasıyle kaldığım yâr,

'O hiç bir zaman yoklukta karar kılmaz.'Ey hatırasıyla kaldığım yâr,
'He does not make any decision when in times of need. "O my memories of half of my stay,
Artık aramızda bir cihan var!

Sen gökte safâ-güzîn-i dîdâr,

'Artık aramızda bir cihan var!'Sen gökte ilâhi güzelliği seyretmenin safasında,
'Now there is a world between us' you Safa in the sky watching the beauty of the divine
Ben yerde azâb içinde bîzâr!

Gûşumda bütün terâne şîven!

'Bense yerde bıktırıcı ayrılığın azabında.'Bütün nağmelerin kulağıma bir feryat gibi gelmesi bundan.
'I simply place the torment of separation is tedious.' All the tunes that come to my ear like a howl.
Şîven demi nây-i nağme-kârın,

Şîven cereyânı cûybârın,

'Nağmelere dem tutan neyin sesi feryat!'Akan derelerin şırıltısı feryat!
'wailing sound of what keeps the tunes dem!' cry running streams sound!
Şîven sesi bâd-ı bî-karârın,

Şîven bana âh yâdigârın...
Sen gökleri hande-zâr ederken!

Kararsız kalmış rüzgârın sesi feryat!'Gökler tebessümlerinle bezenirken,'Bana yadigâr kalan şey feryat!
Unstable wailing sound of the wind's up! "covering smilies Skies, 'the thing I cry trophy!




Cânan Yurdu Safahat Bayrak
Mehmet Akif Ersoy
Dirvâs
Safahat logo

Şablon:Düz liseler için safahat projesi
Şablon:Anadolu liseleri için safahat projesi
Şablon:Sosyal Bilimler Liseleri için safahat projesi
Şablon:Türki Dillerde Safahat Projesi
Şablon:Safahat İngilizceye Tercüme Projesi

Latin harflerine transkriptli metin Sadeleştirilmiş metin İngilizce Tercümesi
Advertisement