Yenişehir Wiki
Advertisement


Evliya Çelebi ne der?[]

Bahçesaray şehrinin vasıflarının tamamlanması: Bahçe­saray'ın aşağı tarafındaki bahçeler ucunda üçyüz evli bir mâ­mur köy vardır. Burada üç adet kurşunlu kubbeler içinde geçmiş Hanlar yatarlar. Her taraf kandiller, şamdanlar ile aydınlatılmıştır. Bu kubbelerin dış tarafında bütün Kazak Sultanları, vezirler, mirzalar, atalıklar, velhasıl bütün Bah­çesaray büyükleri yatarlar. Cengizoğullarından 666 târihin­de vefat eden Bereket Hân da burada yatar.

(Doğan Han zi­yareti) Osmanoğullarının amca oğullarındandır. Osmanoğullarının ataları Serbay oğlu Ertuğrul Bey, kardeşi Süley­man Şah ile üçbin nefer Maveraünnehr'in Mahan vilâyetin­den, Hulâgu Han Tatarlarının zulmünden kaçıp Anadolu Sel­çukluları diyarına gelirler. Fırat kenarında Caber geçidinde Süleyman Şah guslederken boğulur. Orada gömülüdür, Süleyman Şahın dört oğlu vardı. Biri Kızıl Togar Handır. Urfaya varıp gazalar etti. İbrahim Halilullah yanında yatar. İkin­cisi Bayındır Handır. O da Ahlat tarafına gitti. Orada yatar. Üçüncü oğlu Boğa Handır. Dördüncü oğlu Baytugar Handır. Babası ölünce üçyüz arkadaşı ile Kırım'a geldi, eski yurd me­zarlığında gömülüdür.

Ertuğrul'a Selçuk Sultanı Alâüddin tuğ, sancak, tabii, alem verdi. Bursa tekfuru ile Yalakabâd kalesi önünde cenk ederken şehîd oldu. Söğüd'de gömülüdür. Selçuk Sultanı on­dan sonra tuğ ve sancağı küçük Osmancık'a verir. Osmancık'ın kardeşi Yatı bey, evvelkinin kardeşi Gündüz Bay bey kendilerine boy beyliği verilmediği için gücenip Kırım diya­rına gelirler. Biri Marikıt beyi, biri Ur beyi olup nice gazalar ederler. Amca-zâdeleri Bay Tugan Han yanında gömülüdür­ler.


Müverrihlerin dediğine göre, doğrusu Osmanoğulları Cengiz neslindendir. Tatar hanları, amcaları tarafından ak­rabadırlar ama, valideleri tarafından sadâttandırlar. Hakikatte bütün Hind, Acem, Özbek, Moğol, Bogol, Çin, Maçin, Hata, Hıtem, Fağfur, Kozak, Türkmen, Moskof, Macar vel­hasıl 370 adet bütün kâfiristan bile hep Tatar'dan azmadır.


Cengiz Han oğlu Ebu Said Han ziyareti: Ebu Said Han,, babası Cengiz Handan evvel müslüman, olmuştur. Acem ve Arab bilginleri (Ebu Said) adını koymuşlardır. Ama babası Cengiz Han ona (Tamuras) adını vermişti. 7 sene Hanbalıkda, yedi sene Ejderhan'da, 7 sene Kazan'da, 7 sene İdil şehri sarayında, yedi sene Kırım'da Han olup bu Kırım'da yatar.

Cengiz Han hakkında: Cengiz Hanın iki oğlu vardı. Biri ölen Tamuras, yâni Ebu Said Han biri de Kazan (Gazan) Han.. Bu da müslüman olup adına Mehmed Şam Kazan (ga­liba gaazan Mahmud Şah) dediler. Mezarı Tebriz yakınında­dır. Cengiz'in bir oğlu da Olcaytu Handır. Cengiz Han öldük­ten sonra Şam Kazan Hanın vâldesi Kenkaç Han alıp, Mehmud Şam Kazana üvey baba olmuştur. Kenkaç Hanın baba­sı Abaka Handır ki, İranTuran'ı harab eden Hulâgû'nun babasıdır. Hulâgû'nun 14 oğlu vardı. Bazıları han oldular. Hulâgû'nun babası Kutlu Handır ki, yedi oğlu Irak, Kazan,. Ejderhan taraflarına han olup, Moğol, Bogol, Kalmuk ve Moskof keferelerinden nam ve nişan bırakmamışlardı. Bu ye­di âdet hanlar Hürmüz Taçdarın yanındaki türbelerde ya­tarlar.

Kubilây Hanın babası Cengiz Handır ki 61 senesinde Hazret-i Peygamberin kendisine mübarek mektuplarını Muaz ibn Cebel Hazretleriyle göndermişlerdir (1). Cengiz, Muaz Hazretlerine (safa geldin yâ Arab!) diye ayağa kalktı. Elçi Cengiz Hanı İslama gelmeğe davet etti. Cengiz:

">— Yâ Muaz, âhırzaman Peygamberi Arab Muhammed'in bize arzettiği mezhebi nedir?

Deyince Muaz ibn Cebel İslâmın farzlarını birer birer âyet-i kerimeler okuyarak saydı. Cengiz Han:

— Bre ne güzel, yerleri gökleri halkeden Allah ne güzel buyurmuş. Bu beş adet şeyler ki söyledin, hepsini kabul et­tim. İyi şeylerdir ki Allah emretmiş.

Bundan sonra Hazret-i Muaz:

— Peygamberimizin sünnetleri de vardır. Beş vakit na­mazın önünde ve sonunda ikişer, dörder rekât sünnet namazı vardır. Zekerin ucundaki mânâsız etin kesilmesi sünnettir.

Dedi. Bütün sünnet, vâcib, müstehab ne varsa hepsini izah etti. Cengiz :

— Bunlar da güzel. Temizliktir. Ama bir adamın zekeri­ni kesmek fena mezhebdir. Bizim memleketimizde bir adam bir adamın bir damla kanını akıtsa biz o adamı katlederiz. Memleketimizde kış şiddetli olduğundan teşennüş olur. Bil­hassa bütün damarların toplandığı zekeri kesersen elbette cerahat olur teşennüş olur. Bir adam ki yetmiş seksen yaşı­na gire... Mezhebin sünnetidir diye sikinizin uçlarını kesin diye tenbih etsek, deli olan bu sünneti kabul etmez. Zekeri kesilen adamın helak olması tabiidir. İlkbaharda Emir Alla­hın, önce ben sünnet olayım. Yoksa bu kış mevsiminde bu sünnet teklifini kimse kabul etmez.

Deyince Muaz ibn Cebel:

O kesilecek yer bir fazla et parçasıdır, guslederken te­mizlenmez. Ehli ile bir hoş huzur ile cima etmeğe komaz bir fazla et parçasıdır.

Deyince Cengiz Han der:

— Onsekizbin âlemi yaratan Allah asla mânâsız şey ya­ratmamıştır. Hepsini isteyip yaratmıştır. Cenab-ı Çalab (Al­lah) onun fazla et parçası olacağını bilmedi de mi yarattı? Allah beş vakit namazı farzetmiş ne güzel.. Ama bunlardan fazla sünnet namazlarınız var. Bu, halkı rahatsız etmektir. Zavallı insan çoluk çocuğunu geçindirmek için ne zaman çalışıp kazansın?

Hele ben, Allanın farz ettiği namazdan başka namaz kılmam.. Sonra yâ Muaz.. Kâbeyi Allah evi dersin. Bizim bildiğimiz Allah mekândan ve zamandan münezzehdir. Şimdi siz Allaha mekân mı ispat edersiniz? Ya Allanın evine varan Allahı görür mü? Eğer görürsem şimdi giderim. Der. Muaz;

Görmez, ama Allah öyle buyurmuş. Beytime gelip hac edin buyurmuş..

Deyince Cengiz:

— Vallah emir hakkındır. Bir kere hacca varmak farzdır dedin. Güzel buyurulmuş. Hem ziyaret, hem ticaret, hem se­yahat olur. Ama bu benim Han balık şehrinden Kâbeye bir yıllık yoldur. Yolda benim yedi aded can düşmanım hükümdarlar vardır. Bunları atlayıp Mekke'ye varmak, zekerini kes­mek gibi zor bir iştir. Ama yılda bir kere oruç tutmak farzı­nı kabul ettim. Çünkü hekimâne Allah emridir. Yılda bir ay insan oruç tutunca, vücudunda birikmiş olan bütün maraz­lar defolur. Yarın inşallah oruç tutarım. Ve bütün halkıma ilân ederim. Beş vakit namazı, zekâtı da güzel buyurmuş, bunları da kabul ettim..

Dedi. Muaz İbn Cebel ise «Namazın sekiz şartını, namazın altı er­kânını, namazın yedi vaciblerini, 14 sünnetlerini, 25 müstehablarını, 12 mekruhlarını, 14 yerde namazı ifsad eden şeyleri, 4 yerde abdestin farzlarını, 10 yerde sünnetlerini, altı yerde abdestin âdabını, yedi yerde abdestin nafilelerini, altı yerde mekruh­larını, beş yerde nehylerini, üç yerde guslün farzlarını, altı yerde sünnetlerini, 12 yerde guslün sebeplerini velhasıl hep­sini anlatıp bunlardan biri eksik olursa namazı sahih olma­yıp îmanı dürüst olmaz, mü'min olarak Peygamberimizin üm­meti olamaz.»

Diye, Cengiz Han gibi bir dağ adamı pâdişâhı bu çeşit sarpa sardı. Cengiz Han:

— Biz ümmi adamız. Henüz muslüman olup Allahı bir, Peygamberi hak bilirim. Öbür dediğin sünnetleri de Buharadan bir fakih getirip öğrenirim.

Deyince, Muaz bin Cebel gazablanıp, atlarına binerek Medine'ye geldi. O sırada Hazret-i Peygamber vefat etmişti (1). Hazret-i Peygamberden sonra halife olan Hazret-i Ebu-bekr, Muaz ibn Cebel Hazretlerine, Cengiz'le olan macerası­nın sonucunu sordu. O da:

«Yâ emîr-el mü'mini, bütün farzları kabul etti. Allah bir, Peygam­ber hakdır dedi, ama yollarda tehlike vardır diye haccı kabul etmedi ve özür diledi. Bu yaşımda zekerimi kesersem bu soğukta teşennüş olurum diye özür diledi. Ben de bunların biri dahi noksan olursa dürüst muslüman olmazsın dedim.>>

Dedi. O vakit Hazret-i Ebubekr gazablandı. «Sünnet ol­mayıp hacca gelmemekle mü'min olmamak icabetmez. Heman kelime-i tevhîd ile îman duasını okuttun mu?» dedi. Muaz «Okutmadım» deyince, Hazret-i Ebubekr «Tiz bu bizim mektubumuzu götür, selâmımızı söyle, âmentüyü öğretip gel» diye divandan kovdu. Hazret-i Muaz tekrar Asya'ya gitti. Fakat Ejderhan'da Cengiz'in öldüğü haberini aldı. Ama Cengiz'in muslüman olduğu bellidir. Onun için Tatar bilginleri Cengiz Hanın îslâm ile ahrete gittiğine kanidirler. Ama nice­leriArafta kalmıştır derler. Sözün kısası, Osmanoğulları, amcaları tarafından mü'min ve muslüman olan Cengiz Hana akraba olurlar. Vesselam...

Kırım'da Eskiyurdda ziyaret yerlerinden biri de Muaz ibn Cebel'in amcası, Hazret-i Peygamberin ashabı kiramından Mâlik Eşter'in kabri vardır. Hazret-i Mâlik Ester, Tebük gazasından sonra Yemen hududunda Yelemlem denilen yer­de bir ejderhayı katlettiğinden ashab arasında (Mâlik Ej­der) denilmişti. Resulü Ekrem vefat edince başını alıp evve-


EÇS/11/218 -EÇS/11/219 -EÇS/11/220


Evliya Çelebi Seyahatnamesi nde geçen bölüm:[]

Yunanlılar Ayanataca derler.Tarihçi Yenvan ve Lâtin tarihçisi Ban 'ın rivayetine göre ilk yapıcını iskender'in hocası Ayanataca'dır.Bu hekim(bilge) öyle değerli bir üstad idi ki,onun blgi kuvvetiyleİskender , tâ Belh , Buhâra , İran , Turan ve Türkistan vilayetlerini zaptedip,ulu pâdişah olan İran Şahı Dârâ 'yı ehil ve âyâliyle esir etti. Hekim Ayanataca ; yıldız ilmi kuvvetiyle

"Benim bu inci Ayanataca (Usturumca ) şehrimi,709 tâ-rihinde Muhemediler alalar,Murad Bey adında Osmanoğlu hükmünde olacaktır.Ama o dahi bizim elimizde şehit olacaktır"

diye,

Usturumca kalesinin doğu kapısı üzerine,dört köşe mermer üzerine yazarak derin bilgisini anlatmıştır.

Bu yazının altı üç satır Türkçe üstünü üç satır Rumca olduğundan (üstü Rumca ) adı buradan kalmıştır.

Târihçi Yenvan 'a göre bu hekimin (İskender'in bilginin) yazdığı Türkçe yazı iki bin seneliktir. Demek iki bin sene evvel Türk dili varmış. Hakikatte bu hakir kul, Deştkıçak 'ta Heyman sahranında,Dağistan ülkesinde,Elburz eteğinde Moğol , Bogol , Kalmuk , Komok kavimlerinin bulunduğu bu diyârlardâ mezar taşlarında Türkçe yazılar gördüm.

Hazreti Fettah , ya Hazreti Uzeyr , ya Hazreti Yunus gibi...

Hattâ Türk kavmi, Değistan , Velziki ve yukarıda yazılan kavimler Resulü ekremin bir mektubu üzerine müslümanlığı kabul etmişlerdir ki, nice yüzyıl evvel Türkçe konuşurlardı. Hattâ (elif lâm mim gulibetirrum ..)âyeti kerimesinin tefsirin de derlerken Hazreti Nuh ile gemiye giren Hoşenk Şah ve değerleri Türkçe konuşurlar Mısır kavmından köhn Kalmon ve Mihrayim (Yâ Nuh,bu nasıl dildir?) derler.

Hazreti Nuh şu cevabı verir:

' Bu lisan sahibi onlardır ki,yeryüzünü onlar tamamen ellerine geçireceklerdir.'

Nihayet bu Usturumca şehrini,Rum tekfurunun elinden Hüdavendigâr Gazi fetheyleyip,kale kapısındaki yazıları görünce (Üstü Rumca) kalesi diye ad koyarlar. Sonra Türkçe yazıyı Murad Gazi 'ye gösterirler. Murad Han (Elhamdülilah kalenin fethi, yazılan târihte bu hâkir Murad'a müyesser oldu. Ama elhamdülilah sıhatteyim, şehit olmadım.Her müneccim yalancıdır.Gaybi Allahtan kimse bilmez)buyurdu.

Ama hakikaten Sultan Murad Gazi Kosova cenginin sonunda Miloş Koblaki adlı kefere tarafından şehit edildi. Murad Gazinin kalbi Kosova'da gömüldü.Cesedi de Bursa 'da eski kaplıca türbesine gömüldü.

O zamandan beri, pâdişah huzuruna girecek elçilerin iki koluna, Çarpıcılar kethüdâları yapışarak girerler,ve pâdişahın yen ini öptürürler.

Usturumca,150 akçe ile kazadır. Şeyhülislâmı , Nakibüleşrafı, Sipahi kethüda-yeri, yeniçeri serdârı, şehir voyvodası , muhtesibi, bacdarı vardır. Bulgar Martolos kefere neferleri vardır.

Kalesinin şekilleri: Etrafı iki bin üç yüz adım, beşgen şeklinde, ama şimdi tamamen harap olmuş bir kaledir.Üç kapısı vardır. EÇS/13/26

Advertisement