Allâh'ın adı anıldığında kullanılan bir saygı ifâdesidir.
Celâl, büyüklük, ululuk ve yücelik manasına gelen Allah'ın isimlerinden biridir.
Celle ise büyük ve yüce oldu anlamına gelmektedir.
Celle celâluh tabiri ise, "azameti yüce ve ulu oldu" demektir.
Bu tabirin yerine "Celle şânuhû" ya da "Celle ve alâ" ifâdeleri de kullanılmaktadır.
Bu tabir, İslâm sanat, tezhib ve hat kültüründe Allâh lafzından sonra uygun bir biçimde yazılmakta ve zikir meclislerinde Allah'ın kudretine dikkat çekmek için zikrin başında, ortasında veya sonlarında söylenmektedir.
Böylece "Allah" lafzının geçtiği yerde tefekkür, zikir, saygı ve teslimiyet hatırlatılmaktadır. (F.K.)
Yüce Allah (CC) : "İzzet'im ve Celal'im hakkı için sonunda zalimlerden mazlumun intikamını alırım. Bir mazlumun zülme uğradığını görüp , gücü yettiği halde ona yardım etmeyen katı yürekli kimseden de mazlumun intikamını alırım", dedi.
Zulm - Zalim - Zulüm - ظلم - Oppression hem zulüm hem de operasyon anlamına kullanılıyor Mazlum - Oppressed- Mezalim -The Theater of Oppressed
Mustazaf. Ezilmiş. Zulüm düzenin varlığı ve devamı için | |
---|---|
Zulümler - Karanlıklar Allah, intikam alır mı? | |
Kavramlar | ZULM-Ü MÜTEHACCİR Taş haline gelmiş, zulüm. (Bak: Sanemperest)
ZULMANÎ Karanlık. Karanlıkla alâkalı. Karanlıklı ve karanlık gaflet uykusunda olan. ZULMAT (Zulümât - Zulemât) (Zulmet. C.) Karanlıklar. Kara gün.
ZULMEN Haksızlıkla, zulüm yaparak. ZULMET Karanlık. * Mc: Sıkıntı. ZULMET-İ MÜNEVVERE Efkâr-ı hâzırada cehl-i basiti, cehl-i mürekkebe kalbeden en mühim sebep. Meçhul bir şeye parlak bir isim takmakla anladım zannetmek ve izah olundu zannetmektir. Manyetizma, telepati, kuvve-i mıknatısıyye ve elektrik gibi isimleri takmakla o hârika hâdiseler izah olunmuş olamazlar. ZULMET-İ MÜZEVVER Dedikodu, fitneden hâsıl olan azab ve mânevi karanlık. ZULMET-ÂLUD Karanlıklı. Karışık ve sıkıntılı. ZULMET-EFZÂ (Zulmet-fezâ) Karanlığı artıran. ZULÜMAT (Bak: Zulmât) |
Anlamlar | Eza Ticarette kaybetme, zarar etme.
"bir şeyi kendine mahsus yerinden başka bir yere koymak, noksan yapmak, sınırı aşmak, doğru yoldan sapmak, meyletmek, hakkını eksiltmek, hakkını vermemek, men etmek ve yapılmaması gereken bir davranışta bulunmak" anlamlarına gelir. Zulüm kavramı, Kur'ân öncesi Arap toplumunda insanî ilişkilerde her türlü olumsuz söz, fiil ve davranışları ifade etmekte kullanılmıştır. |
Vecizeler | Melik, küfür ve inkarla başta kalabilir. Ama zulüm le ayakta kalamaz. Nizamül Mülk
"Şu üç sınıf, Allah’ın sevgisinden uzak tutulmuştur: Zalimler, onlara yardım edenler ve zulmü hoş karşılayanlar." Hz. Ali |
Kur''anda zulüm kavramı | Kur'ân'da bu kavram insanlar arasındaki olumsuz ilişkiyi ifade etmekle birlikte
çoğunlukla Allah'a karşı görevlerde inkâr ve isyan olan söz, fiil ve davranışları ifade etmektedir. Kur'ân'da zulüm kavramı 58 sûrede 266 âyet-i kerimede 289 defa geçmiş ve
|
Zulüm türleri | Zulüm üç kısımdır:
1- İnsan ile Allah arasında vuku bulan zulüm. Bu şirk, küfür,nifak ve isyandır. 2- Kişi ile insanlar arasındaki zulüm. Haksızlık, hırsızlık,öldürme, iftira vb. günahlar. 3- Kişi ile nefsi arasında zulüm. Bu, Allah'a karşı görevlerini yapmayan ve insanlara zulmeden kimsenin neticede nefsine zulmetmemiş olmasıdır. (bk. Nefse Zulüm) |
Mazlum | Mazlum - Mazlumen - Mazlumlar -Mazlum Kayalar |
Zulüm ve Allah | Kur'ân'da 23 âyette Allah'ın dünya ve âhirette insanlara, toplumlara ve âlemlere
zulmetmediği bildirilmiştir (Âl-i İmrân, 3/108, 3/117, 3/182; Nisâ, 4/40). İslâm'ın emir ve yasaklarına uymayan insan zulüm fiilini işlemiş ve zâlim vasfını ış olur. (bk. Zâlim) (İ.K.) Bir hakkı kendi yerinden başka bir yere koymak. |
Hata ve zulüm | (.... sırrınca: Dostların hataları, hizmetimizde bir nevi zulüm hükmüne geçtiği için,
çabuk çarpılıyor. Şefkatli tokat yer, aklı varsa intibaha gelir. Düşman ise, hizmet-i Kur'âniyeye zıddiyeti, mümânaati, dalâlet hesabına geçer. Bilerek veya bilmiyerek hizmetimize tecavüzü, zendeka hesabına geçer. Küfür devam ettiği için, onlar ekseriyetle çabuk tokat yemiyorlar. Nasılki küçük kabahatleri işliyenlerin, nâhiyelerde cezaları verilir. Büyük kabahatleri de büyük mahkemelere gönderilir. Öyle de: Ehl-i imanın ve has dostların hükmen küçük hataları, çabuk onları temizlemek için kısmen dünyada ve sür'aten verilir. Ehl-i dalâletin cinayetleri, o kadar büyüktür ki: Kısacık hayat-ı dünyeviyeye cezaları sığışmadığından, muktezâ-yı adalet olarak Alem-i Beka'daki Mahkeme-i Kübrâ'ya havale edildiği için, ekseriyetle burada cezaya çarpılmıyorlar. İşte Hadis-i Şerifte .... mezkûr hakikata dahi işaret ediyor. Yâni: Dünyada şu mü'min, kısmen kusuratından cezasını gördüğü için dünya onun hakkında bir dâr-ı cezadır. Dünya, onların saadetli âhiretlerine nisbeten bir zindan ve cehennemdir. Ve kâfirler, madem Cehennem'den çıkmıyacaklar. Hasenatlarının mükâfatlarını kısmen dünyada gördükleri ve büyük seyyiatları te'hir edildiği cihetle, onların âhiretine nisbeten dünya, cennetleridir. Yoksa mü'min bu dünyada dahi kâfirden manen ve hakikat nokta-i nazarında çok ziyade mes'uddur. Âdeta mü'minin imanı, mü'minin ruhunda bir cennet-i maneviye hükmüne geçiyor; kâfirin küfrü, kâfirin mahiyetinde manevî bir cehennemi ateşlendiriyor. L.) |
Zalim | Zalim seyfullahtır - Zalim Allah'ın kılıcıdır |
Zulme rıza | x |
Şablon:Ayrımcılık - Ötekileştirme Şablon:Mazlum |
[]
Ad[]
- [1] Büyüklük, ululuk
- [2] Öfke, kızgınlık
- [1] (Arapça)
[]
Ad[]
- جلال
- Türk Dil Kurumu: "Celal"