Yenişehir Wiki
Advertisement
Disambig Bakınız: 1412, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, 5271, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu/Eski metin, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu/Eski ve Yeni Metin Mukayesesi, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu/Hata ve eksikleri
1412 Yargı mevzuatı Bayrak
Mevzuat
5271
Mezuat sitesi Yenişehir Kaymakamlığı personelinin mevzuat sistemidir.


1412 - Yenisi 5271 - Eskisi

CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (1)[]

Kanun Numarası  :1412

Kabul Tarihi :4/4/1929

Yayımlandığı R.Gazete :Tarih : 20/4/1929 Sayı : 1172

Yayımlandığı Düstur :Tertip: 3 Cilt: 10 Sayfa: 312

BİRİNCİ KİTAP[]

Umumi hükümler[]

BİRİNCİ FASIL[]

Vazife[]

Madde 1 - Mahkemelerin vazifelerini kanun gösterir.

(1) a- 21/5/1985 tarih ve 3206 sayılı Kanunun 83 üncü maddesi hükmüne göre; diğer kanunlarda, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun ilk tahkikat hükümlerine yapılan atıflar, kamu davasının hazırlanmasına ilişkin hükümlerine yapılmış sayılır. Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 163 ve müteakip maddelerindeki hükümler, tahkikatı yapmakla görevli kılınanlar tarafından uygulanır.Diğer kanunların ilk tahkikatın yapılmasını zorunlu kılan hükümleri yürürlükten kaldırılmıştır.

b - Bu kanunda geçen aşağıda yazılı terim ve deyimler, 21/5/1985 tarih ve 3206 sayılı Kanunun 84 üncü maddesi ile karşılarında gösterildiği şekilde değiştirilmişlerdir:

Reisicumhur : Cumhurbaşkanı

İcra Vekilleri Heyeti : Bakanlar Kurulu

İcra Vekilleri Azası : Bakan

Adliye Vekili : Adalet Bakanı

Temyiz Mahkemesi : Yargıtay

Cumhuriyet Başmüddeiumumisi : Cumhuriyet Başsavcısı

Cumhuriyet Müddeiumumisi : Cumhuriyet Savcısı

Maznun : Sanık

Şahit : Tanık

Ehlihibre : Bilirkişi

Vazife : Görev

Selahiyet : Yetki

Hukuku amme davası : Kamu davası

Son tahkikatın açılması : Kamu Davasının açılması

Karar tashihi (Tashihi karar): Karar düzeltmesi

Zabıt varakası(Zabıtname) : Tutanak

Esbabı mucibe : Gerekçe

Talik ve Tehir : Ara verme

İstida : Dilekçe

KANUNLAR, ŞUBAT 1989 (EK-3)

Davaların birleştirilmesi ve ayrılması[]

Madde 2 - Murtabıt ceza davalarının her biri muhtelif mahkemelerin vazifesi dahilinde olsa bile bunlar birleştirilerek yüksek vazifeli mahkemeye verilebilir.

Bu mahkeme birleştirilmiş olan ceza davalarının ayrılmasına da karar verebilir.

Murtabıt suçlar[]

Madde 3 - Bir kimse bir kaç suçla maznun olur veya bir suçtan her ne sıfatla olursa olsun bir kaç maznun bulunursa irtibat var sayılır.Tahkikat sırasında davaların birleştirilmesi ve ayrılması

Madde 4 - Tahkikata başlandıktan sonra dahi murtabıt ceza davalarının birleştirilmesine veya ayrılmasına Cumhuriyet Müddeiumumisinin veya maznunun talebiyle yahut resen karar verilebilir. Bu kararı vermek hakkı yüksek vazifeli mahkemeye aittir.

Birlikte görülen davalarda muhakeme usulü[]

Madde 5 - Davaların birlikte görüldüğü müddetçe takip olunacak muhakeme usulü bu davaları birlikte gören yüksek vazifeli mahkemenin tabi olduğu muhakeme usulüdür.

Askerlerin işlediği suçlar[]

Madde 6 - Askerlerin,askerlikten vazifelerine veya suçlarına taallük etmiyen yahut askerler aleyhine işlenmiş olmıyan suçlarını umumi mahkemeler görür. Askerlerin vazifelerinden hariç suçlarda asker olmıyanların da alakaları varsa bu gibi suçların muhakemesi umumi mahkemelerde görülür.Asker olmıyanların muhakemelerine her halde umumi mahkemelerde bakılır.

Resen vazife kararı[]

Madde 7 - Davaya bakan mahkeme, muhakemenin her hal ve derecesinde davayı görmek vazifesi olup olmadığına resen karar verebilir.

İKİNCİ FASIL[]

Salahiyet[]

Madde 8 - Davaya bakmak salahiyeti; suçun işlendiği yer mahkemesine aittir.Teşebbüste son icrai hareketin vuku bulduğu ve mütemadi ve müteselsil suç- larda temadi ve teselsülün bittiği yer mahkemesi salahiyetlidir.

Suç, dahilde intişar eden bir matbua münderecatından ileri gelmişse salahiyet matbuanın neşir merkezi olan yer mahkemesine aittir.(Ek cümle:11/5/1988 - 3445/15. Md.) Ancak,aynı mevkutenin birden çok yerde basılması halinde,suç,mevkutenin neşir merkezi dışındaki baskısında meydana gelmişse, bu suç için mevku- tenin basıldığı yer mahkemesi de yetkilidir.

Takibi şikayetname verilmesine bağlı olan hakaret ve sövme suçlarında matbua tecavüze uğrayan kimsenin ikamet ettiği veya sakin olduğu yerde tevzi olun- muşsa oradaki mahkeme dahi salahiyetlidir.

Müstedi : Dilekçe sahibi Mevkuf : Tutuklu Tevkif : Tutuklama Mes`ulü bilmal : Malen sorumlu

Hususi salahiyet[]

Madde 9- Suçun işlendiği yer belli değilse maznunun yakalandığı yer ve yakalanmamışsa ikametgahı mahkemesi salahiyetlidir.Maznun Türkiye`de ikamet etmiyorsa salahiyet, maznunun Türkiye`de en son sakin olduğu yer mahkemesinindir.

İşe bakacak mahkemenin bu suretle dahi tayini mümkün olmazsa muhakeme usulüne ait ilk muamelenin yapıldığı yer mahkemesi salahiyetlidir.

Yabancı memlekette işlenen suçlarda salahiyet[]

Madde 10- Yabancı memlekette işlenen ve Ceza Kanununun 4,5,6,7 ve 8 inci maddeleri hükmünce Türkiye`de takibi lazımgelen suçlarda dahi salahiyet,bundan evvelki maddenin birinci ve ikinci fıkralarına göre tayin olunur.

Bununla beraber Cumhuriyet Müddeiumumisinin veya maznunun talebi üzerine Temyiz Mahkemesi suçun işlendiği yere daha yakın olan yer mahkemesine salahiyet verebilir.

Bu gibi suçlarda maznun Tükiye`de yakalanmamışsa veya Türkiye`de ikamet eylediği veyahut en son sakin olduğu yer yoksa salahiyetli mahkeme, Adliye Vekilinin talebi ve Cumhuriyet Başmüddeiumumisinin müracaatı üzerine Temyiz Mahkemesi tarafından tayin olunur.

Yabancı memleketlerde bulunupta muafiyet imtiyazlarından istifade eden Türk memurlarının şahsi suçlarından dolayı salahiyetli mahkeme; Ankara mahkemesidir.

Madde 11- (Değişik: 29/6/1956 - 6763/45 md.)

Suç açık denizlerde veya yabancı liman ve kara sularında Türk Bayrağını taşıyan deniz veya hava nakil vasıtalarında veyahut böyle bir nakil vasıtasiyle işlenmiş bulunursa suçun işlenmesinden sonra vasıtanın Türkiye`de ilk uğradığı yerin veya bağlama limanının mahkemesi salahiyetlidir.

Murtabıt suçlarda salahiyet[]

Madde 12 - Yukarki maddelere göre her bir muhtelif mahkemelerin salahiyeti dahilinde bulunan murtabıt ceza davaları bunlardan birine bakmağa salahiyetli mahkemelerden herhangi birinde birleştirilerek görülebilir.

Murtabıt ceza davalarına başka başka mahkemeler tarafından bakılmağa başlanmış olursa Cumhuriyet Müddeiumumiliğinin taleplerine uygun olmak şartiyle mahkemeler arasında hasıl olacak uyuşma üzerine bu davaların hepsi veya bir kısmı bu mahkemelerin birinde birleştirilebilir.

Uyuşulmazsa Cumhuriyet Müddeiumumisi veya maznun tarafından talep olununca müşterek yüksek vazifeli mahkeme birleştirmeğe mahal olup olmadığına ve mahal varsa hangi mahkemede birleştirileceğine karar verir.Birleştirilmiş olan davaların ayrılması dahi bu suretle olur.

Salahiyette icabı ihtilaf[]

Madde 13 - Salahiyet hususunda bir kaç hakim veya mahkeme arasında icabı ihtilaf çıkarsa müşterek yüksek vazifeli mahkeme salahyetli hakim ve mahkemenin hangisi olduğunu gösterir.

Dava nakli[]

Madde 14 - (Değişik: 8/6/1936 - 3006/1 md.)Salahiyetli hakim veya mahkeme, hukuki veya fiili sebepler dolayısile kaza vazifesini ifa edemiyecek halde bulunan, yahut tahkikatın orada icrası ammenin emniyeti için tehlikeli olursa yüksek vazifeli mahkeme davanın başka yerde bulunan aynı derecede bir mahkemeye nakline karar verir.Amme emniyeti için dava naklini istemek Adliye Vekiline aiddir.

Yetkisizlik iddiasının zamanı[]

Madde 15 - (Değişik: 21/5/1985 - 3206/1 md.)Sanığın yetkisizlik iddiasını, duruşmanın başlangıcında iddianamenin okunmasından evvel bildirmesi şarttır.

Madde 16 - (Mülga  : 21/5/1985 - 3206/82 md.)

Yetkisizlik kararının verilmesi[]

Madde 17 - (Değişik: 21/5/1985 - 3206/2 md.)Sanığın talebi üzerine yetkisizlik kararı iddianamenin okunmasından evvel verilir. İddianamenin okunmasından sonra yetkisizlik iddiasında bulunulamıyacağı gibi mahkeme dahi bu hususta resen karar veremez.

Yetkide olumsuz uyuşmazlık[]

Madde 18 - (Değişik: 21/5/1985 - 3206/3 md.)Yetkili mahkeme de dahil olmak üzere başka başka mahkemelerce yetkisizlik kararı verilmiş olup da bu kararlar aleyhine Kanun yollarına müracaat imkanı kalmamış ise davaya bakması icap eden mahkemeyi müşterek yüksek görevli mahkeme tayin eder.

Yetkili olmayan mahkemenin tahkikatı[]

Madde 19 - (Değişik: 21/5/1985 - 3206/4 md.)Yetkili olmayan mahkemece yapılan tahkikat işleri mücerret yetkisizliktendolayı hükümsüz sayılmaz.Gecikmesinde zarar umulan tahkikat

Madde 20 - (Değişik: 21/5/1985 - 3206/5 md.)Bir mahkeme yetkili olmasa bile gecikmesinde zarar umulan hallerde, yargı çevresi içinde gerekli tahkikat işlerini yapar.

ÜÇÜNCÜ FASIL[]

Hakimin davaya bakmaması ve reddi Hakimin davaya bakamıyacağı haller[]

Madde 21 - Hakim aşağıda yazılı hallerde hakimlik vazifesini yapmaz:

1 - Suçtan kendisi zarar görmüşse.

2 - Sonradan kalksa bile maznun veya mağdur ile aralarında evlilik veya ve sayet rabıtası bulunmuşsa.

3 - Maznun veya mağdurun nesepten veya sebepten usul veya füruu veya bunlarla evlat edinme rabıtası veyahut maznun veya mağdur ile aralarında üçüncü dereceye kadar (Bu derece dahil) nesepten veya kendisiyle sıhriyetten hasıl olan evlilik kalmasa bile ikinci dereceye kadar (Bu derece dahil) sebepten civar hısımlığı olursa.

4 - Aynı davada Cumhuriyet Müddeiumumiliği, adliye zabıta memurluğu vazifesini yahut mağdur veya maznunun müdafiliğini yapmış bulunursa.

5 - Aynı davada şahit veya ehlihibre sıfatiyle dinlenmişse.Karara iştirak edemiyecek hakimler

Madde 22 - Aleyhinde kanun yollarından birine müracaat edilmiş olan bir hükme iştirak eyleyen hakim mafevk mahkemesince bu hükme dair verilecek karara iştirak edemez.

(İkinci fıkra Mülga:21/5/1985 - 3206/82 md.)

Hakimin ret sebepleri ve kimlerin talep edebileceği[]

Madde 23 - Hakimin vazifesini yapmaktan memnu olduğu hallerde reddi istenebileceği gibi bitaraflığını şüpheye düşürecek diğer sebeplerden dolayı da reddi talep olunabilir.

(Değişik: 18/11/1992-3842/1 md.) Cumhuriyet Savcısı, sanık, müdafi, davacı ve müdahil ile vekilleri hakimi red talebinde bulunabilirler.Bunlardan herhangi biri tarafından talep olunursa hükme iştirak edecek hakimlerin isimleri kendilerine bildirilir.

Tarafsızlığını şüpheye düşürecek sebeplerden dolayı hakimin reddi talebinin zamanı

Madde 24 - (Değişik: 21/5/1985 - 3206/6 md.)

Tarafsızlığını şüpheye düşürecek sebeplerden dolayı bir hakimin reddi, mahkemelerde iddianame veya şahsi dava dilekçesi, Yargıtayda duruşmalı işlerde raportör üye tarafından yazılmış olan rapor okununcaya ve duruşmasız işlerde temyiz incelemesi başlayıncaya kadar istenebilir.

Sonradan ortaya çıkan sebeplerden dolayı duruşma bitinceye kadar da hakimin reddi istenebilir.

Hakimin ret talebi nasıl yapılır ve usulü[]

Madde 25 - Hakimin reddi mensup olduğu mahkemeye verilecek istida ile yahut bu hususta bir zabıt varakası tanzim edilmek üzere mahkeme katibine yapılacak beyanla olur. Reddi talep eden taraf ret sebebini ispat ile mükelleftir.Yemin delil olmaz.Mahkeme reddi istenilen hakimden ret sebebi hakkında izahat istiyebilir.Hakim de ret sebepleri hakkındaki mülahazalarını bildirir.

Hakimin reddi talebine karar verecek mahkeme[]

Madde 26 - (Değişik: 8/6/1936 - 3006/1 md.)

(Değişik birinci fıkra: 18/11/1992-3842/2 md.) Hakimin reddi talebine mensup olduğu mahkemece karar verilir.Ancak reddi istenen hakimin müzakereye iştirak edememesinden mahkeme teşekkül edemezse bu hususta karar verilmesi reddi istenilen hakim Asliye Mahkemesine mensup ise bu mahkemenin kazası dairesinde bulunduğu Ağır Ceza Mahkemesine ve reddi istenen hakim Ağır Ceza Mahkemesine mensup ise, o yerde Ağır Ceza Mahkemesinin birden fazla dairesinin bulunması halinde,numara olarak kendisini takip eden daireye, son numaralı daire için bir numaralı daireye; o yerde Ağır Ceza Mahkemesinin tek dairesi bulunması halinde ise, enyakın Ağır Ceza Mahkemesine aittir.

(Değişik: 21/5/1985 - 3206/7 md.) Red talebi sulh hakimi aleyhine olursa

mensup olduğu asliye mahkemesi ve tek hakim aleyhine ise yargı çevresi içinde bulunduğu ağır ceza mahkemesi karar verir. Red olunan hakim,red talebinin haklı olduğunu kabul ederse red hakkında bir karar verilmez.

(Değişik: 21/5/1985 - 3206/7 md.) Hakimin reddi talebine esas olan sebeplerin varit olmamasından dolayı talebin reddine karar veren merci, onbin liradan otuzbin liraya kadar hafif para cezasına da hükmeder. Red talebine esas olan sebebin aksi sabit olduğu hallerde hükmolunacak ceza yirmibin liradan aşağı ola- maz.

Hükmedilen para cezaları hakim tarafından istenebilecek hukuki veya cezai takiblere veya Cumhuriyet Müddeiumumileri tarafından açılabilecek hukuku amme davasına mani değildir.

Ret talebi üzerine verilecek kararlar ve müracaat edilecek kanun yolları

Madde 27 - Reddin kabulüne dair olan kararlar katidir. Reddin kabul edilmemesine dair olan karar aleyhine acele itiraz yoluna müracaat olunabilir.KANUNLAR,ŞUBAT 1993 (Ek- 15)(Değişik: 5/3/1973- 1696/2 md.) Hakimi ret talebinin esassız olduğuna dair son tahkikatta verilecek karar aleyhine ancak hüküm ile birlikte kanun yoluna müracaat olunabilir.

Reddi istenilen hakimin yapabileceği muameleler[]

Madde 28 - Reddi istenilen hakim ret hakkında bir karar verilinceye kadar yalnız tehiri caiz olmayan muameleleri yapar.(Ek Fıkralar: 7/1/1981 - 2369/1 md.):

Ancak, hakimin duruşma sırasında reddedilmesi halinde bu ret konusunda bir karar verilebilmesi için duruşmanın tehiri veya taliki gerekse bile o celse duruşmaya devam olunur.Şu kadar ki 251 nci madde uyarınca tarafların iddia ve sözlerinin dinlenilmesine geçilemez ve ret konusunda bir karar verilmeden reddedilen hakim tarafından veya onun huzuruyla bir sonraki celseye başlanamaz.

Ret isteğinin haklı olduğuna karar verildiği takdirde geciktirilmesi caiz olmadığından ötürü yapılmış işlemler ayrık olmak üzere duruşmanın ret dilekçesinin verilmesinden sonraki kısmı tekrarlanır.

Hakimin re`sen ret kararı ve tetkik mercii[]

Madde 29 - (Değişik:5/3/1973-1696/3 md.)Bir hakim reddini mucip sebepleri bildirerek davaya bakmaktan çekinirse rettalebini incelemeye yetkili olan merci, bu çekinmenin yerinde olup olmadığına karar verir.

Bu karar hakimin işten çekilmesini gerektirdiği ve bu sebeple davanın aynı mercide görülmesi imkansız olduğu takdirde, karar veren merci davayı başka haki- me tevdi veya başka mahkemeye nakleder.

Bazı haller, bir hakimin hakimlik görevini yapmaktan memnu olduğu zannını uyandırırsa,aynı merci bu hususu kendiliğinden inceleyerek gereken kararı verir.

Bu maddede yazılı hallerde de gecikmesi caiz olmayan işler hakkında 28 inci madde hükmü uygulanır.

Ret isteminin geri çevrilmesi[]

Madde 29/A - (Ek: 7/1/1981 - 2369/2 md.)

Mahkeme, son tahkikat safhasında ileri sürülen hakimin reddi istemini aşağıdaki hallerde kabul etmeyerek geri çevirir:

1. Ret isteği zamanında yapılmamışsa;

2. Ret sebebi veya inandırıcı delil gösterilmemişse;

3. Ret isteminin duruşmayı uzatmak amacı ile yapıldığı açıkça anlaşılıyor ise.

Bu hallerde ret isteği, toplu mahkemelerde reddedilen hakimin müzakereye katılmasıyla, tek hakimli mahkemelerde de reddedilen hakimin kendisi tarafından geri çevrilir. Bu kararlar aleyhine ancak hükümle birlikte kanun yoluna başvurulabilir.

Zabıt katiplerini ret[]

Madde 30 - (Değişik :5/3/1973 - 1696/4 md.)Bu fasılda yazılı hükümler zabıt katipleri hakkında da uygulanır.

Zabıt katibinin reddi veya kendisinin reddini mucip sebepleri bildirerek görevden çekinmesi halinde gereken karar, zabıt katibinin yanında çalıştığı hakim veya mahkeme başkanı tarafından verilir.

Aynı işte zabıt katibinin hakim ile birlikte reddine karar verecek merci,ha-kime göre tayin olunur.

DÖRDÜNCÜ FASIL[]

Kararlar, tefhim ve tebliğ[]
Kararların nasıl verileceği[]

Madde 31 - Davaya duruşma esnasındaki kararlar, iki taraf dinlendikten ve duruşma haricindeki kararlar Cumhuriyet Müddeiumumisinin yazılı veya şifahi mütalaası alındıktan sonra verilir.

Kararların yazılış şekli[]

Madde 32 - (Değişik: 5/3/1973 - 1696/5 md.)Bütün hakimlik ve mahkemelerin her türlü kararları muhalefet şerhleri dahil gerekçeli olarak yazılır. Kararların suretlerinde muhalefet şerhleri de gösterilir.

Kararın tefhim ve tebliği[]

Madde 33 - Alakadar tarafın yüzüne karşı ittihaz edilen kararlar kendisine tefhim olunur ve isterse kararın bir sureti de verilir.Diğer kararlar tebliğ olunur.Alakadar olan taraf mevkuf ise tebliğ edilen varaka talebi halinde kendisine okunup anlatılır.

Müddeiumumiye verilmesi icab edip etmiyen kararlar ve tebligat ile kararların ifa ve infazı[]

Madde 34 - (Değişik: 8/6/1936 - 3006/1 md.)Tebliğ veya infaz edilecek kararlar Cumhuriyet Müddeiumumisine verilir; müddeiumumi tebliğ veya infaz için icab eden tedbirleri alır.

Mahkemelerin dahili muamelelerine veya muhakeme celselerinin inzibatına dair kararlar hakkında bu hüküm cari değildir.(Değişik: 21/5/1985-3206/8 md.) Sulh hakimi her nevi tebligatı, karar ve ceza kararnamelerini doğrudan doğruya ifa ve infaz edebilir.

Tebligat usulleri[]

Madde 35 - (Değişik: 21/5/1985 - 3206/9 md.)Tebligat, 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılır.

Madde 36 - 38 - (Mülga: 11/2/1959 - 7201/62 md.)

BEŞİNCİ FASIL[]

Mehiller ve eski hale getirme[]
Günle tayin edilen mehiller[]

Madde 39 - Gün ile tayin edilen mehillerde mehlin cereyanını istilzam eden tebliğ veya vakıa günleri hesaba katılmaz.Hafta veya ayla tayin edilen mehiller

Madde 40 - (Değişik: 8/6/1936 - 3006/1 md.)Mehil, hafta veya ay olarak tayin edilmişse cereyana başladığı gün,son haftada isim ve son ayda sayı itibarile tekabül eden günün tatil saatinde ve şayed ay sonunda başlayıp da nihayet bulduğu ayda sayı itibarile mukabil gün yoksa ayın son gününde biter.Son gün pazara veya her hangi bir tatile tesadüf ederse mehil; tatilin ertesi günü biter.Kendisine mehil verilen kimsenin ikametgahı muamele yapacağı mahalden uzaksa Hukuk Muhakeme Usulü Kanununun 164 üncü maddesi hükmü tatbik olunur.

Mehle riayet imkansızlığı[]

Madde 41 - Mücbir sebepler veya beklenilmeyen veya sakınılması kabil olmıyan hadiseler neticesi olarak, bir mehle riayet imkansızlığı hasıl olursa, mehlin bitmesinden hasıl olacak neticeye karşı eski hale getirme talep olunabilir. Yapılan bir tebliğden kusuru olmaksızın haberdar olamamak keyfiyeti beklenilmiyen ve sakınılması mümkün olmıyan hallerdendir.

Eski hale getirme istidasının verilmesi[]

Madde 42 - Eski hale getirme istidası maniin kalkmasından bir hafta içinde verilmek lazımdır. Bu istida, mehle riayet halinde usule dair muameleler hangi mahkemede yapılacak idiyse o mahkemeye verilir.

Müsted`i mehle riayet etmemesinin sebeplerini ve delillerini bildirir. Ve usule dair yapmadığı muameleyi istidayı verdiği anda yapar.

Eski hale getirme istidasının mercii ve bu husustaki kararlar[]

Madde 43 - Mehli içinde usul muamelesi yapılmış olsaydı esasa hangi mahkeme hükmedecek idiyse eski hale getirme istidası hakkında dahi o mahkeme karar verir.Eski hale getirme talebinin kabulüne dair olan karar katidir. Ancak reddine dair olan karar aleyhine acele itiraz yoluna müracaat olunabilir.

Eski hale getirme istidasının karara tesiri[]

Madde 44 - Eski hale getirme istidası kararın icrasını tehir etmez.Ancak mahkeme, icranın tehirine karar verebilir.

ALTINCI FASIL[]

Şahitler Tanıkların çağrılması[]

Madde 45 - (Değişik: 5/3/1973 - 1696/6 md.)Tanıklar davetiye ile çağrılır. Davet üzerine gelmemenin kanuni neticeleri davetiyede gösterilir.(Değişik: 21/5/1985 - 3206/10 md.) Tutuklu veya acele işlerde, mahkeme davetiye tebliğ ettirmeksizin tanıklar için ihzar müzekkeresi verebilir. Şu kadar ki müzekkerede bu yoldan getirilmenin sebepleri gösterilir ve bunlara mahkemece davetiye ile gelen tanıklar hakkındaki işlemler uygulanır.Davetiye fiili hizmette bulunan askerlere bulundukları yerlerdeki askeri mamaklar vasıtasiyle tebliğ olunur.

Çağrıya uymayan tanıklar[]

Madde 46 - (Değişik: 5/3/1973 - 1696/7 md.)(Değişik: 21/5/1985 - 3206/11 md.) Usulü dairesinde çağrılıp da mazeretini bildirmeksizin gelmeyen tanıklar zorla getirilir ve gelmemelerinin sebep olduğu masraflar ile beraber beşbin liradan onbin liraya kadar hafif para cezasına mahküm edilirler.

Mazereti kabul olunarak yeniden davetiye ile çağrılması tensip olunan tanıklara para cezası ve masraf hükmolunmaz.Zorla getirilen tanık, evvelce gelmemesini mazur gösterecek sebepleri sonradan bildirir ve bu mazeretin doğruluğunu ispat eder delil ve vesikaları gösterirse aleyhine hükmedilmiş olan ceza ve masraflar kaldırılır.

(Değişik: 21/5/1985- 3206/11 md.) Yukarıdaki fıkralar hükümlerinin tatbikine istinabe olunan hakim ve naipler ile hazırlık tahkikatı esnasında sulh hakimleri dahi yetkilidir.

Fiili hizmette bulunan askerler hakkındaki ihzar müzekkeresi askeri makamlar vasıtasıyle infaz olunur.

Şahitlikten çekinme halleri[]

Madde 47 - Aşağıdaki kimseler şahitlikten çekinebilirler:

1 - Maznunun nişanlısı,

2 - Evlilik bağı kalmasa bile karısı veya kocası,

3 - Maznunun nesepten veya sebepten usul ve füruu yahut üçüncü dereceye kadar (Bu derece dahil) nesepten veya kendisiyle sıhriyet hasıl olan evlilik bağı kalmasa bile ikinci dereceye kadar (bu derece dahil) sebepten civar hısımları ve maznun ile aralarında evlatlık bağı bulunanlar.

Yukarda yazılı kimselere dinlenmezden evvel şahitlikten çekinmek hakları olduğu bildirilir. Bu hakkı istimalden vazgeçenler dinlenirken dahi vazgeçmelerini geri alabilirler.

Meslek icabı şahitlikten çekinme halleri[]

Madde 48 - Müdafiler bu sıfatları ve hekimler ile ebeler sanatları icabında vakıf oldukları sırlar hakkında şahitlikten çekinebilirler. Ancak sırsahibi muvafakat ederse şahitlikten çekinemezler.

Devlet esrarı hakkında alakadarların şahitliği[]

Madde 49 - Devlet memurları memuriyetten çekildikten sonra bile,saklamakla mükellef oldukları vakıalar hakkında sırrın ait olduğu makam amirinin izni olmaksızın şahit sıfatiyle dinlenemezler.Bu gibi hallerde İcra Vekilleri azası hakkında Reisicumhur ve Büyük Millet Meclisi azası hakkında Meclis tarafından izin verilir.Şahitlik, Devletin selametine zarar verecek derecede olmadıkça bu izin verilir.

Reisicumhur mahremiyeti kendisi takdir eder ve şahitlikten çekinebilir.Bu hüküm, reisliği zamamında hadis veya reisliği sebebiyle malümu olan vakıalardan dolayı eski Reisicumhurlar hakkında dahi caridir.

Şahidin kendi veya taallükatı aleyhine şahitlikten çekinmesi[]

Madde 50 - Bir şahit, kendisine sorulan ve vereceği cevap ile kendisini veya 47 nci maddenin 1,2,3 üncü fıkralarında gösterilen taallükatından birini ceza takibine uğratabilecek suallere cevap vermekten çekinebilir.

Şahitlikten çekinme sebebinin bildirilmesi[]

Madde 51 - 47, 48, 50 nci maddelerde gösterilen hallerde yapılacak talep üzerine şahit şahitlikten çekilmesinin sebebini bildirir ve bu husus da yeminiyle tasdik olunur.

Yemin verilmeyen şahitler[]

Madde 52 - Aşağıdaki kimseler yeminsiz dinlenir:

1 -Dinlenme sırasında on beş yaşını bitirmemiş olanlar, veya akıl ve fehim kuvvetlerinin tekemmül edememesinden veya zayıf bulunmasından dolayı yeminin mahiyet ve ehemmiyeti hakkında kafi bir fikir sahibi olmıyanlar.

2 -Ceza müddetleri içinde umumi hizmetlerden memnu bulunanlar.

3 -Tahkikatın mevzuu olan vakıalara iştirakten veya yataklıktan maznun veya bu sıfatlardan biriyle mahküm olanlar.

Şahitlikten çekinmeğe hakkı olan kimsenin çekinmemesi[]

Madde 53 - 47 nci madde mucibince şahitlikten çekinme hakkı olduğu halde çekinmiyen şahidin şahitliğinin yemin ile teyidi lazım gelip gelmiyeceğini hakim takdir eder. Bununla beraber şahit yemin etmekten çekinebilir. Ve bu hakkı kendisine bildirilir.

Şahitlerin dinlenmesi[]

Madde 54 - Her şahit ayrı ayrı, ve sonradan dinlenecek şahitler yanında bulunmaksızın dinlenir.Son tahkikatın açılmasına kadar, tehirinde mazarrat umulan veya hüviyetin tayinine taallük eden hallerden başkasında şahitler birbirleriyle ve maznun ile yüzleştirilemezler.

Şahide vazifesinin ehemmiyetini anlatma[]

Madde 55 - Hakim lüzum görürse yeminden evvel şahide, ifasına davet olduğu vazifenin ehemmiyetini münasip bir lisanla anlatır.

Şahitlere yemin verilmesi[]

Madde 56 - Şahitler ayrı ayrı ve şahitlikten evvel yemin ederler. Bununla beraber icabında ve hele bir kimsenin şahit sıfatiyle dinlenmesi caiz olup olmadığına tereddüt edilirse yemin, şahitliğinden sonraya bırakılabilir.

Yemin Şekli[]

Madde 57 - Şahide teklif edilecek yemin şahadetten evvel:(Bir şey saklamaksızın ve bir şey katmaksızın kimseden korkmıyarak bir tesire kapılmıyarak bildiğimi namusum ve vicdanım üzerine dosdoğru söyliyeceğime yemin ederim) ve şehadetten sonra; (Bir şey saklamaksızın, bir şeyi katmaksızın kimseden korkmıyarak, bir tesire kapılmıyarak bildiğimi namusum ve vicdanım üzerine dosdoğru söylediğime yemin ederim) şeklinde olur. Yemin verilirken herkes ayağa kalkar.

Yeminin edası ve dilsizin yemini[]

Madde 58 - Şahit yemin şeklini yüksek sesle tekrar ederek veya okuyarak yemin eder.Okuyup yazmak bilmiyen dilsizler işaretlerinden anlayan bir kimse vasıtasiyle ve işaretle yemin ederler. Okuyup yazmak bilen dilsizler yemin şeklini yazarak ve imzalarını koyarak yemin ederler,

Hazırlık tahkikatında tanıkların yemini[]

Madde 59 - (Değişik: 21/5/1985 - 3206/12 md.)Tanıklara, hazırlık tahkikatı sırasında, Cumhuriyet savcıları ile sulh hakimleri tarafından dinlenmeleri halinde yemin verilir.

Tanığın tekrar dinlenmesi[]

Madde 60 - (Değişik: 21/5/1985 - 3206/13 md.)Yemin ile dinlenen tanığın aynı tahkikat sırasında tekrar dinlenmesi gerekirse, yeniden yemin verilmeyip önceki yemini hatırlatılmakla yetinilebilir.

Şahide ilk defa sorulacak şeyler[]

Madde 61 - Şahide şehadetinden evvel adı,sanı,yaşı,işi, (...) (1) ve ikametgahı sorulur. İktiza ederse şahadetine ne dereceye kadar itimat edilebileceği hakkında hakimi tenvir edecek hallere mütaallik ve hele maznun veya mağdur ile münasebetlerine dair sualler sorulur.

Şahide söylenecek şeyler ve sorulacak sualler[]

Madde 62 - Şahit dinlenmezden evvel hakim kendisine davayı anlatır,maznun hazır ise onu da gösterir ve şahit, şahitlik edeceği vakıalara ait bildiği şeyleri söylemeğe davet olunur. Şahit şahitliğini ederken sözü kesilmez.Şahitlik ettiği hususu tenvir ve ikmal etmek ve malümatının müstenit olduğu halleri layıkiyle takdir edebilmek için şahide sual sorulabilir.

1) Bu aradaki "dini" sözcüğü Ana.Mah.`nin 2.2.1996 tarih ve E.:1995/25,K.:1996/5 sayılı Kararı ile iptal edilmiştir.

Tanıklıktan ve yeminden sebepsiz çekinme[]

Madde 63 - (Değişik: 5/3/1973-1696/8 md.)Kanuni bir sebep olmaksızın tanıklıktan veya yemin etmekten çekinen tanık bundan doğan masraflara ve 46 ncı madde gereğinca para cezasına mahküm olur.Bundan başka tanıklığa veya yemine zorlamak için; dinleneceği davahakkında hüküm verilinceye kadar ve her halde 6 ayı geçmemek üzere tanık hapsolunabilir.Kabahat davalarında bu müddet altı haftayı geçemez.(Değişik: 21/5/1985 -3206/14 md.) Bu tedbirleri almaya istinabe olunan hakim ve naipler ile hazırlık tahkikatı sırasında sulh hakimleri dahi yetkilidir.Bir davanın görüldüğü sırada bu tedbirler alındıktan ve tatbik olunduktan sonra o dava veya aynı işe ait diğer davada tekrar edilmez.

Şahide verilecek tazminat ve masraflar[]

Madde 64 - Hakim veya Cumhuriyet Müddeiumumisi tarafından davet olunan her şahidin, tarifeye göre kaybettiği vakit ile mütenasip bir tazminat istihsaline hakkı vardır. Bu tazminat Devlet Hazinesinden verilir. Şahit hazır olmak için seyahat etmeğe mecbur olmuş ise yol masrafiyle şahitliğe davet olunduğu mahaldeki ikamet masrafını alır.

YEDİNCİ FASlL Ehlihibre ve keşif

   Ehlihibrenin tabi olacağı hükümler
   Madde 65 - Altıncı faslın aşağıda yazılı maddelere mugayir olmıyan hüküm-

leri ehlihibre hakkında dahi caridir.

   Bilirkişinin tayini
   Madde 66 - (Değişik:5/3/1973 - 1696/9 md.)
   (Değişik: 21/5/1985 - 3206/15 md.) Çözümü özel veya teknik bir bilgiyi

gerektiren hallerde bilirkişinin rey ve mütalaasının alınmasına karar verilir. Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişi dinlenemez. Bilirkişinin tayini ve üçten fazla olmamak üzere adedinin tespiti hakime aittir.

   Hazırlık soruşturmasında, gecikmede sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet

Savcısı da bu yetkiyi haizdir.

   Belli hususlar hakkında rey ve mütalaalarını beyan ile kanun tarafından

görevlendirilmiş resmi bilirkişi varsa, hususi sebepler olmadıkça başkası tayin edilemez.

   Tedavi ve muhafazaya hükmolunması veya Ceza Kanununun 47 nci maddesinin

uygulanması bakımından bilirkişi tetkikatı yaptırmaya hakimler mecburdur. Bilirkişinin, adli tabip yoksa, mütehassıs bir hekim olması şarttır.

   Hazırlık soruşturmasında muayeneleri icabeden kimselerin muayeneleri,

Cumhuriyet Savcılarının talebi ile yapılır.

   Ehlihibrenin reddi
   Madde 67 - Ehlihibre hakimin reddini mucip olan sebeplerden dolayı

reddolunabilir.

   Şahitlik ehlihibre olmağa mani değildir. Ret hakkı Cumhuriyet Müddei-

umumisi ve davacı ile maznunundur. Hakim tarafından tayin olunan ehlihibrenin isimleri mani sebepler olmadıkça ret hakkını haiz olanlara bildirilir.

   (Ek: 5/3/1973 - 1696/10 md.) Ret talebini işi soruşturmakta veya davayı

görmekte olan hakim veya mahkeme inceler. Reddi isteyen taraf ret sebebini ispat ile mükelleftir. Yemin delil olmaz.

   Ehlihibreliği kabule mecbur olanlar
   Madde 68 - Muayyen hususlarda rey ve mütalaa beyaniyle resmen tavzif edil-

miş olanlar yahut tetkikatın icrası için bilinmesi muktazi fen veya sanatla iş- tigali meslek edinenler veya meslek edinmeğe resmen mezun olanlar ehlihibre ta- yin edildikleri takdirde kendilerine verilen vazifeyi yapmağa mecburdurlar.

   Evvelce adliyeye müracaatla ehlihibrelik vezaifini ifaya hazır olduklarını

bildirmiş olanlar da bu vazifeyi kabule mecburdurlar.

   Ehlihibreye müracaatın sebebi delil olabilecek geçmiş vakıa ve halin tesbi-

ti ise haklarında şahide mütaallik hükümler tatbik olunur.

   Ehlihibrelikten çekinme hakkı,ehlihibre olarak dinlenemeyenler
   Madde 69 - Şahitlikten çekinmeyi mucip olabilen sebepler ehli hibrelikten

de çekilmeyi mucip olabilir. Ehlihibre makbul diğer sebeplere binaen dahi mü- talaa beyanına mecbur tutulmayabilir.

   Ehlihibre sıfatiyle dinlenmeleri mensup oldukları dairece memuriyetin men-

faat ve icaplarına halel vereceği beyan edilen Devlet memurları ehlihibre ola- rak dinlenemez.

   Görevini yapmayan bilirkişi hakkındaki işlem
   Madde 70 - (Değişik: 21/5/1985 - 3206/16 md.)
   Rey vermekle mükellef olduğu ve usulü dairesinde çağrıldığı halde gelmeyen

veya gelip de yeminden, rey ve mütalaa beyanından çekinen bilirkişiler hakkında tanıklara ilişkin hükümler uygulanır.

   Ehlihibre tetkikatını hakimin idaresi
   Madde 71 - Hakim lüzum görürse ehlihibrenin yapacağı tetkikleri kendisi

sevk ve idare eder.

   Ehlihibrenin yemini
   Madde 72 - Ehlihibre mütalaasını söylemezden veya raporunu vermezden evvel

(bitarafane ve tamamen ilim ve fenne muvafık olarak reyini beyan edeceğine vic- danı üzerine) yemin eder.

   Ehlihibre, kendisinden talep edilen neviden mütalaa beyan etmek için evvel-

ce umumi surette yemin ettirilmişse yeniden yemin verilmeyerek evvelki yeminin ahdinde beyanı rey aldığını kayıt ve işaret eder.

   Ehlihibrenin salahiyeti
   Madde 73 - Ehlihibre lüzum gösterirse raporunu tanzim için şahitleri dinle-

mek ve maznunu sorguya çekmek suretiyle muhtaç olduğu mütemmim malümatın istih- sali temin olunabilir. Aynı maksatla ehli hibrenin kısmen veya tamamen dosyayı tetkik etmesine ve şahitlerin dinlenmesinde veya maznunun sorguya çekilmesinde hazır bulunmasına ve hatta bunlara doğrudan doğruya sual sormasına dahi müsaade olunabilir.

   Sanığın şuurunun tetkiki
   Madde 74 - (Değişik: 5/3/1973 - 1696/12 md.)
   (Değişik : 21/5/1985 - 3206/17 md.) Tedavi ve muhafazaya hükmolunması veya

Ceza Kanununun 47 nci maddesinin uygulanması bakımından yapılan incelemede, bi- lirkişinin teklifi üzerine Cumhuriyet savcısı ve müdafi dinlendikten sonra sa- nığın res- i bir müessesede gözlemine hazırlık tahkikatı sırasında sulh hakimi ve son tahkikat sırasında mahkeme tarafından karar verilebilir. (1)

   Sanığın müdafii yoksa, yardım için re`sen kendisine bir müdafi

tayin edilir.

   Sanık, gözlem altına  alınma kararı aleyhine acele itiraz yoluna müracaat

edebilir. Bu itiraz kararın yerine getirilmesini durdurur. (1)

   (yeniden düzenleme: 18/11/1992 - 3842/3 md.) Resmi müessesede gözlem

süresi üç haftayı geçemez. Bu sürenin yetmeyeceği anlaşılırsa resmi müessesenin talebi üzerine, her seferinde üç haftayı geçmemek üzere ek süreler verilebilir; fakat sürelerin toplamı üç ayı geçemez. Sanık resmi müesseseye gönderilirken soruşturma dosyasıda birlikte yollanır. Dosyanın bütünü ile yollanmasında sa- kınca gören hakim, bazı belgelerin suretlerini gönderebilir. Dosya en geç onbeş gün içinde geri gönderilir. Gerektiği takdirde hakim bu süreyi altı haftayı geçmemek üzere uzatabilir.

   Resmi müessesede gözlem altına alınma süresi ilerde verilecek cezadan

ve muhafaza ve tedavi tedbirinin asgari süresinden indirilir.(1)

   Bilirkişinin mütalaasını bildirme şekli ve süresi
   Madde 75 - (Değişik : 21/5/1985-3206/18 md.)
   Bilirkişi mütalaasını yazı ile bildirir. Ancak, hemen mütalaa

verilmesi mümkün olan işlerde bilirkişinin sözlü mütalaası ile yetinilebilir ve bu mütalaa tutanağa geçirilerek imza ettirilir.

   Bilirkişi yazılı mütalaasını tayin edilen süre içerisinde vermeye

mecburdur. Bu süre, işin niteliğine göre iki ayı geçemez. Belirlenen süre içe- risinde mütalaasını vermeyen bilirkişi hakkında 63 üncü madde hükmü uygulanır.

   Ehlihibre raporunun kafi görülmemesi halindeki muamele
   Madde 76 - Hakim, verilen raporu kafi görmediği takdirde aynı

ehlihibre yahut tayin edeceği diğer ehlihibre tarafından yeni bir rapor tanzim edilmesini emredebilir.

   Raporunu itadan sonra ehlihibrenin reddi talep olunupta bu talep

kabul edilmişse hakim, yeni bir rapor tanzim etmek üzere başka ehlihibre tayin edebilir.

   Lüzum görülen hallerde, ihtısası haiz resmi dairelerin reyleri dahi

alınabilir.

   Ehlihibreye tazminat, masraf ve ücret
    Madde 77 - Ehlihibre tarifeye göre kaybettiği vakit için alacağı

tazminattan başka tetkikat ve seyahat masraflarını ve çalışmasiyle uygun ücretini alır.

   Keşif
   Madde 78 - Keşif, hakim veya naibi veyahut istinabe olunan hakim

ile tehirinde mazarrat umulan hallerde Cumhuriyet Müddeiumumisi tarafından yapılır.

   Keşif yapıldığı vakit buna dair tanzim olunacak zabıt varakalarına

mevcut olan hal ve vaziyetle hadisenin hususi mahiyetine göre vücudu umulup- ta bulunamıyan eserlerin ve izlerin yokluğu yazılır.

   Ölüm muayenesi ve otopsi
   Madde 79 - (Değişik: 21/5/1985-3206/19 md.)
   Bir ölünün adli muayenesi tabip huzuru ile yapılır. Adli muayenede

ölünün tıbbi kimliği, ölüm zamanı ve ölüm sebebini tayin için harici bulgular tespit edilir.

   Otopsi, hakim ve tehirinde zarar umulan hallerde Cumhuriyet savcısı

huzurunda biri adli tabip veya patalog olmak şartı ile iki hekim tarafından yapılır.

   Zaruret halinde bu işlem bir hekim tarafından da yapılabilir. Ancak

zaruret halinin otopsi raporuna açıkça yazılması gerekir.


(1) Birinci fıkradaki, "gözaltına alınmasına" ifadesi ile üçüncü ve beşinci

   fıkralardaki, "gözaltına alma" ifadeleri 18.11.1992 tarih ve 3842 Sayılı
   Kanunun 3 üncü maddesi ile sırasıyla, "gözlemine" ve "gözlem altına
   alınma" olarak değiştirilmiş ve metne işlenmiştir.

KANUNLAR, ŞUBAT 1993 (Ek - 15)

   Bu işlem, ölüyü son hastalığında tedavi eden hekime yaptırılamaz. Bunun-

la beraber tedavi eden hekim hastalığın seyri hakkında bilgi vermek üzere otopside hazır bulunmaya davet olunabilir.

   Gömülen ölünün  muayenesine veya üzerinde otopsi yapılmasına lüzum

görüldüğü takdirde, ölünün mezardan çıkarılmasına hazırlık tahkikatında Cumhuriyet savcısı, son tahkikatta mahkeme tarafından müsaade olunur ve gerekli işlemler karar veren mercice yerine getirilir.

   Ölünün hüviyetini tayin
   Madde 80 - Mani sebepler olmadıkça otopsiden evvel ölünün hüviyeti her

suretle ve bilhassa kendisini tanıyanlara gösterilerek, bilgilerine müracaat olunarak tayin olunur ve elde edilmiş bir maznun varsa ölü tanınmak üzere ona da gösterilir.

   Otopsi
   Madde 81 -Otopsi, ölünün hali müsait oldukça mutlak (baş, göğüs ve karnı)

nın açılmasını icabettirir.

   Yeni doğmuş çocuğun ölüsü üzerindeki tetkikler
   Madde 82 - Yeni doğmuş bir çocuk ölüsünün açılmasında yapılacak fenni

tetkikler, çocuğun bilhassa doğumu mütaakıp yahut doğum esnasında yaşayıp yaşa- madığını ve vaktinde doğup doğmadığını yahut vakitsiz doğmuşsa yaşayabilecek bir halde olup olmadığını tayine matuf olur.

   Zehirlenme şüphesi üzerine yapılacak işlem
   Madde 83 - (Değişik: 21/5/1985 - 3206/20 md.)
   Zehirlenme şüphesi olan hallerde organlardan parça alınırken, bu organın

görünen şekli ile tahribatın tarif edilmesi gerekir. Ölüde yahut sair yerlerde bulunmuş olan şüpheli maddeler bir kimyager veya tahlil ile resmen görevlendi- rilmiş bir makam tarafından tahlil olunur.

   Hakim bu tahlilin bir hekimin katılmasıyla veya idaresinde yapılmasını

emredebilir.

   Kalpazanlık ve evrakı nakdiye sahtekarlığında yapılacak tetkikler
   Madde 84 - Kalpazanlık ve evrakı nakdiyeye ait sahtekarlık suçlarında

zaptolunan paralar ve evrak lüzum görülürse bunların sahihlerini tedavüle çıkaran makamlara tetkik ettirilir. Bu makamlar taklit veya sahtekarlığın ne suretle yapılmış olduğu ve eserleri neden ibaret bulunduğu hakkında rey beyan ederler.

   Yabancı paraları ve evrakı için de selahiyetli Türk makamlarının reyi

alınmakla iktifa olunur.

   Vesikanın tetkikı suretleri
   Madde 85- Bir vesikanın doğruluğunu veya sahteliğini tahkik etmek yahut

failini meydana çıkarmak için ehlihibre marifetiyle yazı ve mühür tetkikatı yapılabilir.

                          SEKİZİNCİ FASIL
                          Zabıt ve arama
   Sübut vasıtalarından olan eşyanın muhafaza ve zaptı
   Madde 86 - Tahkikat için sübut vasıtalarından olmak üzere faydalı

görülen yahut musadereye tabi olan eşya muhafaza veya başka bir suretle emniyet altına alınır.

   Bu eşya bir şahsın yanında bulunur ve bu şahıs rızasiyle teslimden

kaçınırsa zaptolunabilir.

   Talep vukuunda eşyayı vermeyenler hakkındaki muamele
   Madde 87 - Yukardaki maddede yazılı bir eşyayı yanında bulunduran şahıs

talep üzerine bu eşyayı göstermek ve teslim etmekle mükelleftir.

   Kaçınma halinde bu eşyanın zilyedi hakkında 63 üncü maddenin cebre müta-

allik hapis hükmü tatbik edilir.

   Şehadetten çekinmeğe mezun olan şahıslar hakkında bu hüküm tatbik olun-

maz.

   Teslim olunmıyacak vesikalar
   Madde 88 - Resmi dairelerde saklı evrak ve sair vesikalar münderecatının

ifşası memleketin selametine zarar vereceği o dairenin en büyük amiri tarafından beyan edilirse bu evrak ve vesikaların gösterilmesi ve teslimi istenmez. Şukadar ki bu beyan kafi görülmezse o dairenin mensup olduğu vekalete müracaat olunabi- lir.

   Zaptolunmıyacak mektuplar
   Madde 89 - Maznun ile 47 ve 48 inci maddeler mucibince şahitlikten çekin-

me hakkı olan kimseler arasında teati olunan mektuplar bu kimseler yanında bu- lundukça ve bunlar tahkikatın mevzuu olan vakıalara iştirak etmiş olmak veya yataklık etmek şüphesi altında olmadıkça zaptedilemez.

   Zabıt kararı vermek salahiyeti
   Madde 90 -Zapta karar vermek salahiyeti hakimindir. Ancak tehirinde

mazarrat görülen hallerde Cumnhuriyet Müddeiumumileri ve bunların muavini sıfa- tiyle emirlerini icraya memur olan zabıta memurları zabıt muamelesini yapabilir- ler.

   Hakimin kararı olmaksızın yapılan zabıt muamelesinde alakadar şahıs veya

bunun mümeyyiz olan hısımlarından biri hazır bulunmamış veya bunlardan biri hazır bulunupta zabıt muamelesine açıkça itiraz etmişse zabıt muamelesini yapan memur bunu üç gün zarfında hakime tasdik ettirmeğe mecburdur.

   Kendi nezdinde zabıt muamelesi yapılan kimse her ne zaman isterse hakim-

den bu husus hakkında karar ittihazını isteyebilir.

   Bu bapta karar vermek salahiyeti hukuku amme davası henüz açılmamış olan

hallerde zabıt muamelesinin yapıldığı yerin sulh hakimine aittir.

   Zabıt muamelesi hukuku amme davasının açılmasından sonra Cumhuriyet

Müddeiumumileri veya zabıta memurları tarafından yapılmış olduğu halde davaya bakmakta olan hakim üç gün içinde bu muameleden haberdar edilir ve zaptedilen eşya emrine hazır bulundurulur.

   Harb gemileri dahil olmak üzere askeri hizmetlere mahsus yerlerde yapı-

lacak zabıt muamelesi hakim veya Cumhuriyet Müddeiumumisinin talep ve iştirakiy- le askeri makamlar tarafından ifa olunur.

   Ancak askeri hizmetlere mahsus yerler ordu ile alakası olmıyan kimseler

tarafından munhasıran işgal edildiği takdirde askeri makamların müdahalesine lüzum yoktur.

   Maznuna gönderilen mektup, telgraf vesair mersulelerin zaptı
   Madde 91 - Maznuna gönderilen mektuplar vesair mersule ve telgrafların

posta ve telgrafhanede zaptı caizdir.

   Maznun tarafından veya ona hitaben gönderildiği bazı hallerden anlaşılan

ve tahkikat noktai nazarından münderecatının ehemmiyeti haiz olduğu tayin edilen mektuplar vesair mersule ve telgrafların dahi bu yerlerde zaptı caizdir.

   Mektup, telgraf vesair mersulelerin zaptı kararı
   Madde 92 - Bundan evvelki maddede yazılı olan zabıt muamelesi ancak hakim

tarafından yapılabilir.

   Tehirinde mazarrat umulan ve munhasıran kabahatlere mütaallik bulunmıyan

hallerde bu muamelenin icrasına Cumhuriyet Müddeiumumileri dahi salahiyetlidir.

   Şukadar ki müddeiumumiler kendilerine verilen şeyleri ve bilhassa mektup

lar vesair posta mersulelerini açmaksızın derhal hakime tevdi etmek mecburiye- tindedirler.

   Cumhuriyet Müddeiumumisi tarafından emrolunan zabıt muamelesi eşya henüz

teslim edilmemiş olsa bile üç gün içinde hakim tarafından tasdik olunmadığı takdirde hükümsüzdür.

   Cumhuriyet Müddeiumumisinin verdiği emir üzerine yapılan, zabıt muamele-

siyle mektup vesair posta mersulelerinin açılması hakkında karar itası 90 ıncı madde mucibince salahiyetli hakimindir.

   Tedbirlerin alakadarlara bildirilmesi
   Madda 93- Tahkikatın gayesine halel vermek ihtimali olmadıkça 91 ve 92 nci

maddelere göre alınacak tedbirler alakadarlara bildirilir.

   Açılmasına karar verilmemiş olan mektup ve mersuleler derhal alakadarlara

teslim olunur. Açılıpta alıkonulması icabetmiyenler hakkında da bu yolda muamele edilir.

   Alıkonulan bir mektubun tahkikat için gizli tutulmasında fayda görülmeyen

kısımlarının sureti mürselünileyhe gönderilir.

   Maznuna, şerikine ve yatağına ait yerlerin ve şeylerin aranması
   Madde 94 - Bir suç işlemek veya buna iştirak veyahut yataklık etmek şüp-

hesi altında bulunan kimsenin evi ile ona ait sair mahallerde aranma yapılabi- leceği gibi gerek üzeri ve gerek eşyası dahi aranabilir.

   Bu arama şüphe altında bulunan kimsenin yakalanması maksadiyle yapılabi-

leceği gibi sübut delillerinin meydana çıkarılması umulan hallerde dahi yapıla- bilir.

   Maznun ile şerikinden ve yatağından başka kimseler hakkındaki arama
   Madde 95 - Yukardaki maddede yazılı kimselerden başkalarının gerek üzer-

lerinde ve gerek eviyle sair mahallerde arama, ancak maznunun yakalanması veya suçun izlerininin takibi veya muayyen bazı eşyanın zaptı maksadiyle yapılabilir.

   Bu hallerde aramanın yapılması, aranılan şahsın veya takip edilen izlerin

yahut zaptedilecek eşyanın aranılacak şahıs veya mahallerde bulunduğunu istidlal ettirebilecek vakıaların vücuduna bağlıdır.

   Bu takyit, maznunun içinde tutulduğu veya takibi sırasında girdiği mahal-

lerle emniyeti umumiye idaresinin nezareti altında bulunan bir şahsın oturduğu mahaller hakkında cari değildir.

   Gece yapılacak arama, gecenin tayini
   Madde 96 - Meşhut cürüm ile tehirinde mazarrat görülen haller veya firar

eden bir mevkuf veya mahpusun tekrar yakalanması hali müstesna olmak üzere meskende veya iş mahalleri ile sair kapalı yerlerde gece vakti aranma yapılmaz.

   Bu takayyüt Emniyeti Umumiye İdaresinin hususi nezareti altında bulunan

şahısların oturdukları yerlerle geceleyin herkesin girip çıkabileceği mahaller yahut mahkümların toplanma veya sığınma veya suç ile elde edilen eşyayı saklama mahalli veyahut gizli kumar yerleri veya umumhaneler gibi polisçe maruf olan yerler hakkında cari değildir.

   (Son fıkra Mülga: 9/7/1953 - 6123/3 md.)
   Arama kararı salahiyeti
   Madde 97 - Aramaya karar vermek salahiyeti hakimindir. Ancak tehirinde

mazarrat umulan hallerde Cumhuriyet Müddeiumumileri ve müddeiumumilerin muavini sıfatiyle emirlerini icraya memur olan zabıta memurları arama yapabilirler.

   Hakim veya Cumhuriyet Müddeiumumisi hazır olmaksızın süknada veya iş

görmeğe mahsus mahaller ile kapalı yerlerde aramada bulunabilmek için o mahal ihtiyar heyetinden veya komşulardan iki kişi bulundurulur.

   Yukardaki fıkrada gösterilen takayyüt 96 ncı maddenin ikinci fıkrasında

yazılı mahallere şamil değildir.

   Harb gemileri dahil olmak üzere askeri hizmetlere mahsus yerlerde yapı-

lacak zabıt muamelesi hakim veya Cumhuriyet Müddeiumumisinin talep ve iştirakiy- le askeri makamlar tarafından derhal ifa olunur. Ancak askeri hizmetlere mahsus yerler ordu ile alakası olmıyan kimseler tarafından munhasıran işgal edildiği takdirde askeri makamların müdahalesine lüzum yoktur.

   Aramada kimlerin bulunabileceği
   Madde 98 - Arama muamelesine tabi yerlerin sahibi veya eşyanın zilyedi

aramada hazır bulunabilir. Kendisi bulunmazsa mümessili veya mümeyyiz hısımla- rından biri yahut kendisiyle bilikte sakin olan bir kimse veya komşusu bulun- durulur.

   95 inci maddenin birinci fıkrasında gösterilen hallerde zilyed ve bulun-

mazsa yerine davet olunacak kimse muameleye başlamazdan evvel aramanın gayesin- den haberdar edilir.

   96 ncı maddenin ikinci fıkrasında yazılı yerlerin zilyedi hakkında bu

hüküm tatbik olunmaz.

   Aramaya maruz kalan kimseye verilecek varaka ve vesika
   Madde 99 - Aramanın hitamında aramaya maruz kalan kimseye talebi üzerine

aramanın 94 ve 95 inci maddelere uyan sebeplerini ve 94 üncü maddede gösterilen halde cezalandırılması maksut olan fiilin mahiyetini mübeyyin bir varaka veri- lir. Yine talebi üzerine zaptolunan veya emniyet altına alınan eşyanın müfreda- tını havi bir defter ve şayet şüpheyi dai bir şey elde edilmemiş ise bunu mübey- yin bir vesika verilir.

   Muvakkat zabıt
   Madde 100 - Arama neticesinde yapılmakta olan tahkikatla alakası bulun-

mıyan ve fakat diğer bir suçun işlendiği şüphesini uyandırabilecek olan eşya bulunursa bu eşya muvakkat olarak zaptolunur ve keyfiyet Cumhuriyet Müddeiumu- miliğine bildirilir.

   Zabıt defteri ve mühürlenmesi
   Madde 101 - Tevdi veya zaptolunan eşyanın tam bir defteri yapılır ve

karışmasının veya değişmesinin önü alınmak için bu eşya resmi mühürle mühürlenir veya bir işaret konulur.

   Kağıtların tetkik salahiyeti
   Madde 102 - Aramaya tabi olan kimsenin kağıtlarını tetkik salahiyeti

hakimindir. Diğer memurların elde edilen kağıtları tetkik edebilmeleri zilyedinın rızasına bağlıdır. Rızası olmazsa bu memurlar tetkikını lüzumlu addettikleri kağıtları KANUNLAR, ŞUBAT 1993 (EK - 15) mümkünse zilyedinin huzurunda bir zarfa koyarak ve resmi mühürle mühürleyerek hakime gönderirler.

   Kağıtların zilyedi veya bunun mümessili kendi mühürünü dahi vaz`a mezundur.

İlerde mühürün fekkine ve kağıtların tetkikına karar verildiği takdirde bu muamelenin icrasına hazır bulunmak üzere zilyedi veya mümessili mümkünse davet olunur. Hakim bir suça taallük eden kağıtları Cumhuriyet Müddeiumumiliğine tevdi eder.

   Mağdurdan alınan eşyanın iadesi
   Madde  103 - Bir suçtan mağdur olan kimseden suç sebebiyle alınmış olan

eşya tahkikatın neticesiyle beraber ve hatta daha evvel resen ve bu hususta ay- rıca bir hükme hacet kalmaksızın mağdura geri verilir. Meğer üçüncü şahıslar tarafından buna itiraz edile.

   Alakadar şahıslar haklarını hukuk davası ikamesi suretiyle alabilmek

salahiyetini muhafaza ederler.

                            DOKUZUNCU FASIL
                 Tevkif, muvakkat yakalama ve salıverme
   Maznunun tevkifini mucip haller
   Madde 104 - (Değişik : 18/11/1992 - 3842/4 md.) Suçluluğu hakkında kuvvetli

belirti bulunan kişiler aşağıdaki hallerde tutuklanabilir.

   1 - Kaçma şüphesini uyandıracak vakıalar bulunması.
   2 - Delillerin yok edilmesi, değiştirilmesi, gizlenmesi, şeriklerin uydurma

beyana veya tanıkların yalan tanıklığa veya tanıklıktan kaçmaya sevk edildiğini, bilirkişilerin etki altına alınmasına çalışıldığını gösteren hal ve davranışla- rın bulunması.

   Soruşturma konusu olan suçun, kanunda öngörülen cezasının üst sınırı yedi

yıldan az olmayan hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektirmesi veya sanığın ikametga- hı veya meskeninin bulunmaması veya kim olduğunu ispat edememesi durumunda yuka- rıda bir ve iki numaralı bentlerdeki haller var sayılabilir.

   Altı aya kadar hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren suçlarda sanık ancak,

suçun toplumda infial uyandırması veya ikametgahı veya meskeninin bulunmaması veya kim olduğunu ispat edememesi halinde tutuklanabilir.

   Soruşturma konusu fiilin önemi veya uygulanabilecek ceza veya emniyet tedbi-

ri dikkate alındığında tutuklama haksızlığa sebep olabilecekse veya tutuklama yerine bir başka yargılama önlemi ile amaca ulaşılabilecek ise tutuklamaya karar verilemez.(1)

   Hafif hapisli suçlarda tevkif
   Madde 105 - (Mülga: 18/11/1992-3842/31 md.)
   Sanığın tutuklanması ve tutuklama müzekkeresinin şekli
   Madde 106 - (Değişik:5/3/1973-1696/13 md.)
   (Değişik : 18/11/1992 - 3842/5 md.) Sanığın tutuklanmasına ancak hakim karar

verir. Tutuklanması talep edilen sanık hazırsa karardan önce dinlenir, hazır bu- lunan sanık isterse sorgu sırasında vekaletname aranmaksızın müdafii de hazır bulunabilir ve karar verilmeden önce Cumhuriyet Savcısı ile hazır olan müdafi dinlenir. Sanık hazır değilse talebe ilişkin karar, yokluğunda ve evrak üzerin- den verilir.

   (Değişik: 18/11/1992 - 3842/5 md.) Tutuklama müzekkeresinde, sanığın mümkün

olduğu kadar açıkça kim olduğu ve şekli ile kendisine isnad olunan fiil, fiilin gerçekleştiği zaman ve yer, fiilin kanunda hükme bağlandığı maddeler, suçun ka- nuni unsurları ve tutuklamanın sebebi belirtilir.


(1) Bu maddede 18/11/1992 tarih ve 3842 sayılı Kanunla yapılan değişikliğin,

   Devlet Güvenlik Mahkemelerinin görev alanına giren suçlarda uygulanmaya-
   cağı, bunlar hakkındaki uygulamanın değişiklikten önceki hükme göre yapı-
   lacağı söz konusu Kanunla hükme bağlanmıştır.
   Tutuklama müzekkeresinin sureti tutma anında tebliğ edilir. Bu mümkün

olmadığı takdirde de, tutma sebepleri ve aleyhindeki isnat sanığa hemen yazılı olarak bildirilmekle beraber tevkifevine konulduğunun en geç ertesi günü kendisine tebliğ olunur. Tebliğ, tutuklama müzekkeresinin aslına, bir suretinin sanığa verildiği ve tarihi yazılmak ve sanığın yakalandığı gün gösterilmek ve altı sanık ile tebliğ yapan memur tarafından imzalanmak suretiyle olur ve bu asıl tevkifevi dosyasında saklanır.Bu muamelenin yapıldığı yazılı olan tutuklama müzekkeresinin diğer bir sureti dava dosyasına konur.

   Sanığa, tutuklama müzekkeresinin tebliğinde tutuklama kararına itiraz hakkı

olduğu bildirilir.(1)

   Sanığın tutuklanmasından kimlere haber verileceği
   Madde 107-(Değişik: 5/3/1973- 1696/14 md.)
   Tutuklamanın gayesini ihlal etmemek şartı ile tutuklanan sanığın yakınları-

na ve esaslı bir alakası olan diğer kimselere, tutulmasını bildirmesine müsaade olunur. Tutuklanan isterse bunlara resmen dahi haber verilir.

   Tutuklanan sanık hakim önüne çıkarılınca, durum yakınlarına bu hakim tara-

fından verilen bir kararla hemen bildirilir.

   Tutuklunun sorguya çekilmesi
   Madde 108 - (Değişik: 5/3/1973 - 1696/15 md.)
   (Değişik birinci fıkra: 18/11/1992-3842/6 md.) Sanık tutuklama müzekkeresi

üzerine tutulduğunda derhal ve nihayet yirmidört saat içinde yetkili hakim önüne çıkarılarak sorguya çekilir ve tutmanın devam edip etmeyeceği hakkında bir karar verilir.

   (Değişik:18/11/1992-3842/6 md.) Sanığı en yakın hakim önüne getirmek için

gerekli süre bu yirmidört saatlik süreye dahil değildir.

   Sanığa, sorgu sırasında aleyhindeki vaziyet ve hallerden haber verilir.
   Sorguya çekme, sanığın kendi lehine meydana koyacağı delillere mani olmaya-

cak tarzda cereyan etmelidir.

   (Beşinci fıkra Mülga: 21/5/1985-3206/82 md.)
   (Ek:18/11/1992-3842/6 md.) Bu Kanunun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası

ile 229 uncu maddesindeki tutuklama sebepleri hariç sanığın sorgusu sırasında yalnız Cumhuriyet Savcısı ile müdafi hazır bulunabilir ve tutulmanın devam edip etmeyeceği hakkında bir karar verilmeden önce Cumhuriyet Savcısı ile hazır bulu- nan müdafi dinlenir. (1)

    Tutuklunun Salıverilmesi
   Madde 109 - (Değişik: 5/3/1973 - 1696/16 md.)
   Sanık 108 inci maddede gösterilen süre içinde yetkili hakim önüne çıkarıla-

mazsa aynı süre içinde tutulma yerine en yakın sulh hakimi önüne çıkarılır.

   Sorguya çekilmede tutuklama müzekkeresinin geri alındığı veya tutulan kim-

senin tutuklama müzekkeresinde yazılan şahıs olmadığı anlaşılırsa sanık hemen salıverilir.


(1) Bu maddede 18/11/1992 tarih ve 3842 sayılı Kanunla yapılan değişikliğin,

   Devlet Güvenlik Mahkemelerinin görev alanına giren suçlarda uygulanmaya-
   cağı, bunlar hakkındaki uygulamanın değişiklikten önceki hükme göre yapı-
   lacağı söz konusu Kanunla hükme bağlanmıştır.
   KANUNLAR, ŞUBAT 1993 (Ek-15)
   Tutuklulukta geçecek süre
   Madde 110-(Mülga:21/5/1985-3206/82 md.; yeniden düzenleme:18/11/1992-3842/

7 md.)

   Hazırlık soruşturmasında tutukluluk süresi azami altı aydır. Kamu davasının

açılması halinde bu süre hazırlık soruşturmasında tutuklukta geçen süre dahil iki yılı geçemez.

   Soruşturmanın veya yargılamanın özel zorluğu veya geniş kapsamlı olması se-

bebiyle yukarıda belirtilen sürelerin sonunda kamu davası açılamamış veya hüküm tesis edilememiş ise, soruşturma konusu fiilin kanunda belirtilen cezasının alt sınırı yedi seneye kadar hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren suçlarda tutukla- ma kararı kaldırılır. Yedi sene ve daha fazla hürriyeti bağlayıcı cezalar ile ölüm cezasını gerektiren suçlarda tutuklama sebebine, delillerin durumuna ve sa- nığın şahsi hallerine göre tutukluluk halinin devamına veya sona erdirilmesine veya uygun görülecek nakdi kefaleti vermesi şartıyla sanığın tahliyesine karar verilebilir. (1)

   Madde 111-(Mülga:21/5/1985-3206/82 md.)
   Tutukluluğun devam edip etmeyeceğinin incelenmesi
   Madde 112-(Değişik:21/5/1985-3206/21 md.)
   Hazırlık tahkikatı sırasında sanığın tutukevinde bulunduğu müddetçe ve en

geç otuzar günlük süreler içerisinde tutukluluk halinin devamının gerekip ge- rekmeyeceği Cumhuriyet savcısının talebi üzerine sulh hakimi tarafından ince- lenir.

   Tutukluluk halinin incelenmesi yukardaki fıkrada öngörülen süre içinde sa-

nık tarafından da istenebilir.

   Mahkeme, tutukevinde bulunan sanığın duruşmasında, tutukluluk halinin de-

vamının gerekip gerekmeyeceğini her celse veya şartların gerçekleştiğinde cel- se arasında re`sen kararlaştırılır.

   Madde 113-115-(Mülga: 8/6/1936-3006/2 md.)
   Tutuklulunun konacağı yer ve hakkında yapılacak işlem.
   Madde 116 - (Değişik: 24/10/1984- 3063/1 md.)
   Tutuklanan kimse mümkün olduğu kadar hükümlülerden ayrı bir yere konur ve-

ya ayrı bir odada bulundurulur.

   Tutuklu hakkında ancak tutuklama ile gözetilen gayeyi ve tutukevinin düze-

nini sağlayacak kadar kayıtlamada bulunulur.Tutuklu, tutukevinin düzen ve emni- yetini bozmamak ve tutuklanmasındaki gaye ile uygun olmak şartıyla servet ve du- rumuna göre kendisi masraf ederek istirahat ve meşgalesini düzenleyebilir.

   Tutuklu, tutukevinde ciddi bir tehlike teşkil ettiği ve özellikle öteki

tutukluların emniyeti için zaruri görüldüğü veya intihara veya kaçmaya kalkıştı- ğı yahut bu yolda hazırlıkta bulunduğu takdirde, sağlığına zarar vermeyecek ted- birler alınabilir.

   Tutukevinin kanun, tüzük, yönetmelik ve emirlerle belirlenmiş düzenini bozan

tutuklular hakkında, hükümlülere uygulanan disiplin cezalarına ve bunların neticelerine dair hükümler tatbik edilir.

    (Değişik: 16/5/2001 - 4672/7 md.) Yukarıda belirtilen disiplin cezaları ve tedbirlere dair

kararlar, ilgili kurul veya memurlar tarafından alınır ve infaz hâkiminin onayına sunulur. Kararlar infaz hâkiminin onayından sonra uygulanır. Acil hallerde bu kararlar, ilgili kurul veya memurlar tarafından alınarak uygulamaya konulur ve derhal infaz hâkiminin onayına sunulur

   Tutuklu duruşmaya bağlı olmayarak çıkarılır.
   Tevkiften kefaletle vazgeçilebilmesi
   Madde 117 - (Değişik: 28/6/1938 - 3515/1 md.)
   104 üncü maddenin ilk fıkrasının ikinci bendi hükmü haricindeki sebebler-

den dolayı tevkifine karar verilen maznunun kefalet vermesi şartile tevkifinden vazgeçilebilir.

   (İkinci fıkra Mülga: 21/5/1985 - 3206/82 md.)
   Kefaletin nevileri
   Madde 118 - Kefalet gerek para ve gerek Devlet esham ve tahvilleri tevdii

suretiyle olabileceği gibi muteber kimselerin mali kefalet vermesiyle de olabi- lir.

   Kefaletin miktar ve nevini takdir hakimindir.
   (Ek: 12/6/1979-2248/2 md.) Hakim, kefaletin miktar ve nevinin takdirinde;

suçun niteliğini, sanığın kişisel durumunu ve yargı organlarınca yapılacak iş- lemlere uyup uymayacağını gözönünde bulundurur.

   Türkiye`de oturmayan tutuklunun salıverilmesinde vekil tayini ve kefalet

parasının takdiri(1).

   Madde 119 - Kefaletle salıverilmesini isteyen maznun Türkiye`de oturmuyor_

sa kendisine yapılacak tebligatı kabul için davaya bakacak mahkemenin kazası dairesinde ikamet eden bir kimseyi tevkil eder.

   (Ek:12/6/1979-2248/3 md.) Mahkeme, bu kimseler hakkında yukarıdaki

madde gereğince takdir edilecek kefalet parasının, o tarihteki resmi kur esas alınarak oturdukları yabancı devlet parasıyla ödenmesine karar verebilir.

   Salıverilen  mevkufun yeniden tevkifi
   Madde 120 - Maznun kaçmak hazırlığında bulunur veya usulü dairesinde davet

emrine mazereti olmaksızın itaat etmez yahut tevkifini müstelzim yeni sebepler elde edilirse verdiği kefalete bakılmaksızın yeniden tevkif olunur.

   Kefalete lÜzum kalmaması ve kefaletten kurtulma:
   Madde 121 - Maznun yeniden tevkif edildiği veya tevkif müzekkeresi geri

alındığı yahut maznun hakkında hürriyeti tahdit eden bir ceza hükmolunupta infa- zına başlandığı takdirde henüz Hazineye irat kaydedilmemiş olan kefalete lüzum kalmaz.

   Kefalet etmiş olan kimse hakim tarafından tayin olunan mehil içinde maz-

nunu getirdiği veya maznunun firar niyetinde bulunduğunu gösteren vakıaları tev- kifine müsait olacak kadar bir müddet evvel haber verdiği takdirde kefaletten kurtulur.

   Kefalet parasının irad kaydı ve acele itiraz:
   Madde 122 - (Değişik: 8/6/1936 - 3006/1 md.)
   (Değişik birinci cümle: 18/11/1992-3842/8 md.) Sanık soruşturma veya duruş-

mada mazeretsiz hazır bulunmaz veya mahküm olup da hürriyeti bağlayıcı cezanın infazından kaçarsa kefalet karşılığı hazineye gelir kaydedilir veya para ceza- sını, ödeme emrinin tebliğine rağmen süresinde ödemez ise kefalet karşılığından para cezası mahsup edilerek kalan para hazineye gelir kaydedilir. Bu hususa ka- rar verilmezden evvel maznuna kefalet etmiş olanlar izahat vermeğe davet olunur. Bu karar aleyhine ancak acele itiraz yoluna müracaat olunabilir.

   Bu itiraz üzerine bir karar verilmeden evvel şifahi olarak iddialarını

izah ve tesbit edilen vakıaları münakaşa etmek üzere alakadarlara ve Cumhuriyet Müddeiumumisine müsaade olunur.

   Kefalet karşılığının Hazineye irad kaydına dair olan karar feshi kabil

olduğu müddet içinde maznuna kefalet etmiş olanlar hakkında muvakkaten icra olunabilir.

   İtiraz müddetinin geçmesile bu karar hukuk mahkemelerinden verilen ve

kat`ileşen kararlar hükmünde olur.


(1) Madde başlığı 12/6/1979 tarihli ve 2248 sayılı Kanunun 3 üncü maddesiyle de-

   ğiştirilmiş olup, değişiklik metne işlenmiştir.

KANUNLAR, ŞUBAT 1993 (Ek - 15)

   Tutuklama müzekkeresinin geri alınması ve hükmünün son bulması
   Madde 123-(Değişik 21/5/1985 - 3206/22 md.)
   Tutuklama sebeplerinin ortadan kalkması veya beraat kararı verilmesi hal-

lerinde tutuklama müzekkeresinin hükmü sona erer.

   Kanun yoluna başvurma sanığın salıverilmesini geri bırakmaz.
   Tevkif ve salıverme kararlarını vermek salahiyeti
   Madde 124 - (Değişik: 7/6/1937 - 3207/1 md.)
   Tevkif ve kefaletle salıverme hakkındaki kararlar salahiyetli hakim tara-

fından verilir.

   (İkinci fıkra Mülga: 5/3/1973 - 1696/17 md.)
   Cumhuriyet Müddeiumumisi salahiyetli olan merciden maznunun tevkifini is-

teyebilir. Bu merci,ret veya kabul hakkında bir karar vermeğe mecburdur.

   (Değişik: 21/5/1985 - 3206/23 md.) Davanın açılmasından sonra acele hal-

lerde mahkeme başkanı dahi aynı yetkiye sahiptir.

   Sulh hakiminin tevkif müzekkeresi kesmesi
   Madde 125 - Sulh hakimi hukuku amme davası açılmazdan evvel dahi tevkif

müzekkeresi kesilmesini haklı gösterecek sebep varsa Cumhuriyet Müddeiumumisinin talebi üzerine veya tehirinde mazarrat umulan hallerde resen tevkif müzekkeresi verebilir.

   (Değişik: 21/5/1985 - 3206/24 md.) Bu tutuklama veya kefaletle salıverme-

ye karar vermek hakkı suçun işlendiği veya sanığın yakalandığı yer sulh hakimi- nindir.Ancak, fiili veya hukuki imkansızlık hallerinde yetkili hakimin mensubu olduğu ağır ceza merkezindeki sulh hakimi de yetkilidir.

   106 ncıdan 123 üncüye kadar olan maddeler hükümleri bu hallerde de caridir.
   Tevkif müzekkeresinin geri alınması talebi, C. M. U. sinin maznunu salı-

vermesi

     Madde 126 - (Değişik: 8/6/1936 - 3006/1 md.)
     Cumhuriyet Müddeiumumisi hukuku amme davasını açmadığı veya maznunun mev-

kufiyetinin devamına lüzum görmediği takdirde tevkif müzekkeresi hükümsüz kalır. Bu hallerde Cumhuriyet Müddeiumumisi maznunu hemen salıverir.

   Meşhud cürümde yakalama, meşhud suç
   Madde 127 -  (Değişik: 8/6/1936 - 3006/1 md.)
   Meşhud cürüm sırasında rastlanan veya meşhud curümden dolayı takib olunan

şahsın firarı umulur veya hemen hüviyetini tayin mümkün olmazsa tevkif müzekke- resi olmaksızın dahi o şahsı herkes muvakkaten yakalıyabilir. Cumhuriyet Müddei- umumisi veya derhal amirlerine müracaat imkanı olmıyan hallerde zabıta memur- ları tevkif müzekkeresi kesilmesini müstelzim ve aynı zamanda tehirinde mazarrat umulan hususlarda maznunu muvakkaten yakalıyabilirler.

   Takibi şikayete bağlı olup küçüklere yahut beden veya akıl hastalığı yahut
malüliyet dolayısile kendisini idareden aciz bulunanlara karşı işlenen meşhud

cürümlerde maznunun yakalanması şikayete bağlı değildir.

   İşlenmekte olan suç, meşhud suçtur.
   Henüz işlenmiş olan suç ile suçun işlenmesinden hemen sonra zabıta veya

suçtan zarar gören şahıs yahut başkaları tarafından takib edilerek veya suçun pek az evvel işlendiğini gösteren eşya veya izlerle yakalanan kimsenin işlediği suç da meşhud suç sayılır.

   Yakalanan kimsenin sorguya çekilmesi
   Madde 128 - (Değişik: 18/11/1992-3842/9 md.)
   (Değişik birinci cümle: 6/3/1997 - 4229/1 md.)  Yakalanan şahıs bırakılmaz-

sa, yakalama yerine en yakın sulh hakimine gönderilmesi için zorunlu süre hariç yirmidört saat içinde sulh hakiminin önüne çıkarılır ve sorguya çekilir. Yaka- lananın talebi halinde müdafi de sorguda hazır bulunabilir.

   Üç  veya daha fazla kişinin bir suça iştiraki suretiyle toplu olarak işlenen

suçlarda, delillerin toplanmasındaki güçlük veya fail sayısının çokluğu ve ben- zeri nedenlerle Cumhuriyet Savcısı bu sürenin dört güne kadar uzatılmasına ya- zılı olarak emir verebilir. (Değişik ikinci cümle: 6/3/1997 - 4229/1 md.) So- ruşturma bu sürede sonuçlandırılmazsa Cumhuriyet savcısının talebi ve sulh hakiminin kararı ile süre yedi güne kadar uzatılabilir.

   Sulh hakimi yakalamayı gerektiren bir hal görmez veya yakalama sebepleri

ortadan kalkmış bulunursa yakalanan şahsın bırakılmasına karar verir.

   Yakalama süresinin uzatılmasına ilişkin Cumhuriyet Savcısının yazılı emrine

veya yakalama işlemine karşı, yakalanan kişi veya müdafii veya kanuni mümessili veya birinci veya ikinci derecede kan hısımı veya eşi hemen serbest bırakılmayı sağlamak için sulh hakimine başvurabilirler. Sulh hakimi incelemeyi evrak üze- rinde yaparak derhal ve nihayet yirmidört saat dolmadan başvuruyu sonuçlandırır. Yakalamanın veya süre uzatmanın yerinde olduğu kanısına varırsa müracaatı redde- der veya yakalananın derhal soruşturma evrakı ile Cumhuriyet Savcılığında hazır bulundurulmasına karar verir.

   Yakalama süresinin dolması veya hakimin serbest bırakma kararı üzerine ser-

best bırakılan kişi hakkında yakalamaya konu olan fiil sebebiyle yeni ve yeterli delil elde edilmedikçe ve Cumhuriyet Savcısının kararı olmadıkça bir daha bu madde hükmü uygulanmaz.

   Yakalanan kimsenin mahkemeye götürülmesi
   Madde 129 - (Değişik: 21/5/1985 - 3206/26 md.)
   Yakalanan şahıs, hakkında kamu davası açılmış ise hemen, evvelce sulh ha-

kimliğince sorgusu yapılmış ise, bu hakimin kararı ile yetkili mahkemeye götürü- lür.

   Mahkeme yakalanan şahsın serbest bırakılmasına veya tutuklanmasına aynı

gün karar verir.

   Şikayete bağlı suçlarda maznunun yakalanmasından alakadarlara haber veril-

mesi

   Madde 130 - Takibi şikayete bağlı olan suç hakkında 127 nci maddenin son

fıkrasına göre şikayetten evvel fail yakalanmış olursa şikayete salahiyeti olan kimseye ve bunlar birden fazla ise hiç olmazsa birine yakalama keyfiyetinden ha- ber verilir.

   Bu hususta dahi 126 ncı madde hükmünün tatbikı kabildir.
   Yakalama müzekkeresi ve sebepleri
   Madde 131 - Tevkif edilecek şahıs kaçak olur veya saklanmış bulunursa

tevkif müzekkeresine müsteniden Cumhuriyet Müddeiumumisi ve zaruret halinde ha- kim tarafından hakkında yakalama müzekkeresi verilebilir.

   Evvelce verilmiş bir tevkif müzekkeresi olmaksızın bir şahıs hakkında ya-

kalama müzekkeresi verilmesi ancak hapishaneden yahut yakalanmış iken muhafız- ların elinden kaçması hallerinde mümkündür. Bu takdirde zabıta idareleri dahi yakalama müzekkeresi verebilirler.

   Yakalama müzekkeresi tevkif edilecek şahsın mümkün olduğu kadar açıkça

kendini ve şeklini ve kendisine atfedilen suçu ve nereye gönderileceğini muhtevi olur.

   108, 109 uncu maddeler hükmü yakalama müzekkeresi ile tutulan şahıslar

hakkında dahi caridir.

                             ONUNCU FASIL
                         İfade alma ve sorgu (1)
   İfade veya sorgu için celp
   Madde 132 - (Değişik: 18/11/1992-3842/11 md.)
   Kişi, ifade alınması veya sorgu için celpname ile davet olunur. Gelmezse

zorla getirileceği celpnameye yazılabilir.

   Maznunun ihzarı
   Madde 133 - Hakkında tevkif müzekkeresi kesilmesi için kafi sebepler bulu-

nan maznunun ihzarı emredilebilir.

   İhzar müzekkeresi, maznunun açıkça kim olduğunu ve şeklini ve kendisine

atfedilen suçu ve zorla getirilmesi sebeplerini muhtevi olur.

   (Ek: 5/3/1973 - 1696/19 md.) İhzar müzekkeresinin bir sureti sanığa verilir.
   İhzar olunan sanığın sorguya çekilmesi
   Madde 134 - (Değişik: 5/3/1973 - 1696/20 md.)
   İhzar müzekkeresi ile çağrılan şahıs derhal, mümkün olmadığı takdirde yol

süresi hariç en geç kırksekiz saat içinde çağıran hakimin önüne götürülür ve sorguya çekilir.

   İhzar, getirme için muhik görülecek bir zamanda başlar ve hakim tarafın-

dan sorguya çekilmenin sonuna kadar devam eder.

   İfade ve sorgunun tarzı
   Madde 135 - (Değişik: 18/11/1992-3842/12 md.)
   Zabıta amir ve memurları ile Cumhuriyet Savcısı tarafından ifade almada

ve hakim tarafından sorguya çekilmede aşağıdaki hususlara uyulur:

   1. İfade verenin veya sorguya çekilenin kimliği tesbit edilir. İfade veren

veya sorguya çekilen kimliğe ilişkin soruları doğru olarak cevaplandırmak zorundadır.

   2. Kendisine isnat edilen suç anlatılır.
   3. Müdafi tayin hakkının bulunduğu, müdafi tayin edebilecek durumda değilse

baro tarafından tayin edilecek bir müdafi talep edebileceği ve onun hukuki yar- dımından yararlanabileceği, isterse müdafiin soruşturmayı geciktirmemek kaydı ile ve vekaletname aranmaksızın ifade veya sorguda hazır bulunacağı bildirilir; yakınlarından istediğine yakalandığını duyurabileceği söylenir.

   4. İsnad edilen suç hakkında açıklamada bulunmamasının kanuni hakkı olduğu

söylenir.

    5. Şüpheden kurtulması için somut delillerinin toplanmasını talep edebile-

ceği hatırlatılır ve kendisi aleyhine var olan şüphe sebeplerini ortadan kaldır- mak ve lehine olan hususları ileri sürmek imkanı verilir.

    6. İfade verenin veya sorguya çekilenin şahsi halleri hakkında bilgi

alınır.

    7. İfade veya sorgu bir tutanakla tesbit edilir. Bu tutanakta;
    a) İfade verme veya sorguya çekme işleminin yapıldığı yer ve tarih,
    b) İfade verme veya sorguya çekme sırasında hazır bulunan kişilerin isim ve

sıfatları ile ifade veren veya sorguya çekilen kişinin açık kimliği,


(1) Onuncu Fasıl başlığı, "Maznuna Sorgu" iken, 18/11/1992 tarih ve 3842 sayılı

   Kanun ile değiştirilmiş ve metne işlenmiştir.
    c) İfade vermenin veya sorgunun yapılmasında yukarıdaki işlemlerin yerine

getirilip getirilmediği, bu işlemler yerine getirilmemiş ise sebepleri,

    d) Tutanak içeriğinin ifede veren veya sorguya çekilen ile hazır olan

müdafi tarafından okunduğu ve imzalarının alındığı,

    e) İmzadan imtina halinde bunun nedenleri yer alır.(1)
    Yasak sorgu yöntemleri
    Madde 135/a- (Ek:18/11/1992-3842/13 md.) İfade verenin ve sanığın beyanı

özgür iradesine dayanmalıdır. Bunu engelleyici nitelikte kötü davranma, işkence, zorla ilaç verme, yorma, aldatma, bedensel cebir ve şiddette bulunma, bazı araçlar uygulama gibi iradeyi bozan bedeni veya ruhi müdahaleler yapılamaz.

    Kanuna aykırı bir menfaat vaat edilemez.
    Yukarıdaki fıkralarda belirtilen yasak yöntemlerle elde edilen ifadeler

rıza olsa dahi delil olarak değerlendirilemez.

                           ON BİRİNCİ FASIL
                               Müdafaa
    Yakalananın veya sanığın müdafi seçimi
    Madde 136- (Değişik:18/11/1992-3842/14 md.)
    Yakalanan kişi veya sanık, soruşturmanın her hal ve derecesinde bir veya

birden fazla müdafiin yardımından faydalanabilir. Kanuni temsilcisi varsa o da yakalanana veya sanığa bir müdafi seçebilir.

    Zabıta amir ve memurları tarafından yapılacak sorgulama işlemlerinde,

ancak bir müdafi hazır bulunabilir. Cumhuriyet Savcılığı işlemlerinde bu sayı üçü geçemez.

    Zabıtaca yapılan soruşturma da dahil olmak üzere, soruşturmanın her safha-

sında müdafiin, yakalanan kişi veya sanıkla görüşme, ifade alma veya sorgu süresince yanında olma ve hukuki yardımda bulunma hakkı engellenemez, kısıtla- namaz. (1)

    Müdafiler
    Madde 137 - Müdafi avukatlık veya dava vekilliği etmeğe kanuni salahiyeti

olan kimselerden intihap olunabilir.

    Baronun müdafi tayini
    Madde 138 - (Değişik:18/11/1992-3842/15 md.)
    Yakalanan kişi veya sanık müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan eder-

se talebi halinde baro tarafından kendisine bir müdafi tayin edilir. Yakalanan kişi veya sanık onsekiz yaşını bitirmemiş yahut sağır veya dilsiz veya kendisini savunamayacak derecede malul olur ve bir müdafi`de bulunmazsa talebi aranmaksı- zın kendisine müdafi tayin edilir. (1)

    Tayin edilen müdafiin görevinin sona ermesi
    Madde 139 - (Değişik: 18/11/1992- 3842/16 md.)
    Sanık sonradan bir müdafi seçerse evvelce baro tarafından tayin edilmiş

müdafiin görevi son bulur.

    Tayin edilecek müdafiler
    Madde 140 - (Değişik:18/11/1992-3842/17 md.)
    Müdafi, soruşturmanın veya yargılamanın yapıldığı yer barosunca tayin

edilir.

    Müdafi vazifesini ifa etmediği takdirde yapılacak muamele
    Madde 141 - 138 inci madde hükmüne göre tayin olunan müdafi duruşmada

hazır bulunmaz veya vakitsiz olarak duruşmadan çekilir veya vazifesini ifadan


(1) Bu maddede 18/11/1992 tarih ve 3842 sayılı Kanunla yapılan değişikliğin,

    Devlet Güvenlik Mahkemelerinin görev alanına giren suçlarda uygulanmayaca-
    ğı, bunlar hakkındaki uygulamanın değişiklikten önceki hükme göre yapıla-
    cağı söz konusu Kanunla hükme bağlanmıştır.

kaçınırsa reis maznuna derhal diğer bir müdafi teyin edebilir. Bu takdirde mah- keme duruşmanın talikına da karar verebilir.

    Eğer yeni müdafi müdafaasını hazırlamak için vaktin müsait olmadığını

beyan ederse duruşma tehir veya talik olunur. Müdafiin kusuru neticesi olarak duruşmanın talik olunduğu hallerde müdafi hakkında tertip edilecek inzibati cezalardan maada bu talikten mütevellit masarif dahi kendisine tahmil olunur.

    Yakalanan kişi ve sanığın birden fazla olması halinde savunma
    Madde 142 - (Değişik:18/11/1992-3842/18 md.)
    Yakalanan kişi veya sanıklar birden fazla ise ve menfaatleri de birbirine

uygun ise, müdafi seçemeyenlerin savunması bir müdafie verilebilir.(1)

   Müdafiin dava evrakına tetkiki
   Madde 143 - (Değişik:18/11/1992-3842/19 md.)
   Müdafi hazırlık evrakı ile dava dosyasının tamamını inceleme ve istediği

evrakın bir suretini harçsız alma hakkına sahiptir.

   Müdafinin hazırlık evrakını incelemesi veya hazırlık evrakından suret alma-

sı hazırlık soruşturmasının gayesini tehlikeye düşürebilecek ise Cumhuriyet Savcısının talebi üzerine sulh hakimi kararıyla hazırlık soruşturması sırasında bu hak kısıtlanabilir.

   Yakalanan kişinin veya sanığın sorgusunu içeren tutanak ile bilirkişi rapor-

ları ve yakalanan kişi veya sanığın hazır bulunmaya yetkili olduğu diğer adli işlemlere ilişkin tutanaklar hakkında ikinci fıkra hükmü uygulanamaz.(1)

   Yakalanan veya tutuklunun müdafi ile görüşmesi
   Madde 144 - (Değişik:18/11/1992-3842/20 md.)
   Yakalanan veya tutuklu bulunan kişi vekaletname aranmaksızın müdafi ile her

zaman ve konuşulanları başkalarının duyamayacağı bir ortamda görüşebilir. Bu kişilerin müdafi ile yazışmaları denetime tabi tutulamaz.(1)

   Duruşma sırasında maznuna müşavir olarak bulunabilecek kimseler
   Madde 145 - (Değişik birinci fıkra:18/11/1992-3842/21 md.) Duruşma sırasında

sanığın eşinin müşavir sıfatıyla bulunmasına müsaade edilir ve dilerse dinlenir.

   (Değişik:21/5/1985-3206/28 md.) Sanığın kanuni mümessilleri hakkında da aynı

hüküm uygulanır.

   Müdafi ücreti
   Madde 146 - (Değişik:18/11/1992-3842/22 md.)
   Baro tarafından tayin edilen müdafie, görevin ifasından doğan masraflar

hariç avukatlık ücret tarifesinden ayrık olarak bu tarifenin hazırlanış yönte- mine göre tesbit edilecek ücret ödenir. İleride yargılama giderleri ile mahküm olan sanıklardan müdafie ödenen ücreti ödeyebilecek durumda olanlara Türkiye Barolar Birliğinin rücu hakkı vardır.

   492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı (1) ve (3) sayılı tarifelere göre alınan

yargı harçlarının % 15`i ve idari nitelikteki para cezaları hariç olmak üzere para cezalarının % 15`i bir önceki yıl kesin hesabına göre tespit edilen toplam miktar esas alınarak yılı içinde Maliye ve Gümrük Bakanlığınca Türkiye Barolar Birliği hesabına aktarılır. Birinci fıkraya göre ödenecek ücretler bu hesaptan karşılanır.

   Türkiye Barolar Birliği tarafından barolar arasında yapılacak dağıtımın

usul ve esasları Barolar Birliğince çıkarılacak yönetmelikte gösterilir.(1)


(1) a- Bu maddede 18/11/1992 tarih ve 3842 sayılı Kanunla yapılan değişikliğin,

       Devlet Güvenlik Mahkemelerinin görev alanına giren suçlarda uygulanmaya-
       cağı, bunlar hakkındaki uygulamanın değişiklikten önceki hükme göre
       yapılacağı söz konusu Kanunla hükme bağlanmıştır.
    b- Bu madde uyarınca baro tarafından müdafi olarak tayin edilen avukatlara
       yapılacak hukuki yardımlara ilişkin ücret tarifesi için 3/3/1999 tarih
       ve 23628 sayılı Resmi Gazete`de yayımlanmış olan tebliğe bakınız.
                           İKİNCİ KİTAP
                         Muhakeme usulü (1)
                           BİRİNCİ FASIL
                         Hukuku amme davası
   Son tahkikata başlamanın şartı
   Madde 147 - (Değişik: 21/5/1985-3206/29 md.)
   Son takikata başlanılması kamu davasının açılmasına bağlıdır.
   Hukuku amme davasını açmak vazifesi
   Madde 148 - (Değişik: 8/6/1936-3006/1 md.)
   Hukuku amme davasını açmak vazifesi Cumhuriyet Müdddeiumumisinindir.
   (Değişik: 21/5/1985-3206/30 md.) Kanunda aksine hüküm bulunmadığı takdirde

Cumhuriyet savcısı, ceza takibini gerektirecek hususlarda yeterli delil mevcut ise kamu davasını açmakla mükelleftir.

   Hukuku amme davası açmak için Adliye Vekili Cumhuriyet Müddeiumumisine

emir verebilir.

   Valiler de hukuku amme davası açılmasını kendi vilayetleri dahilindeki

Cumhuriyet Müddeiumumilerinden istiyebilirler. Cumhuriyet Müddeiumumileri,mucip sebepler göstererek bu talebi kabul etmezse valinin müracaatı üzerine Adliye Vekili yukarıki fıkrada yazılı salahiyeti kullanmak lazımgelip gelmiyeceğini takdir eder ve icabını yapar.

   Yeni bir suçtan dolayı takibatın tatili ve yeniden başlanabilmesi
   Madde 149 - (Değişik: 8/6/1936-3006/1 md.)
   Maznuna takibat neticesinde verilecek cezanın maznunun diğer bir suçundan

dolayı kat`ileşmiş bir hükümle mahküm olduğu veya diğer bir suçtan dolayı göre- ceği cezaya bir tesiri yoksa hukuku amme davasının ikamesinden sarfı nazar olunabilir.

   (Değişik: 21/5/1985 - 3206/31 md.) Kamu davası evvelce açılmışsa

Cumhuriyet savcısının talebi üzerine mahkeme davanın muvakkaten tatiline karar verebilir.

   Tatil kararı, evvelce kat`ileşen mahkümiyetten dolayı verilmiş ve bu

ceza sakıt olup da aradan müruru zaman müddeti geçmemiş ise takibata yeniden başlanabilir.

   Muamele, işlenen bir suçtan dolayı verilecek ceza nazarı itibara alınarak

muvakkaten tatil edilmiş ve bu arada müruru zaman da husul bulmamış ise bu hüküm kat`ileştiği tarihten üç ay içinde tekrar takibata başlanabilir.

   Muvakkaten tatil halinde takibatın tekrar açılması yeni bir karara

bağlıdır.

   Tahkikat ve hükmün hududu
   Madde 150-Tahkikat ve hükmün, yalnız iddianamede beyan olunan suça, ve

zan altına alınan şahıslara hasredilir.

   Bu hudut dahilinde olarak, mahkemeler istiklal ile hareket etmek hak ve

vazifesini haiz olup Ceza Kanununun tatbikında kendilerine arzedilen iddialar ile bağlı değildirler.


(1) Soruşturma ve kovuşturması 3005 sayılı Kanun kapsamına alınan suçlar ve

      uygulanacak işlemler için ek 1 ve 4 üncü maddelere bakınız.

KANUNLAR, ŞUBAT 1993 (Ek - 15)

                           İKİNCİ FASIL
                 Hukuku amme davasının hazırlanması
   Suçların ihbarı
   Madde 151 - Suçlara dair ihbarlar, şifahi veya yazılı olarak Cumhuriyet

Müddeiumumiliğine, zabıta makam ve memurlarına ve sulh hakimlerine yapılabilir.

   Bu ihbarlar kanuni mercilere tevdi edilmek üzere vali, kaymakam ve nahiye

müdürlerine de yapılabilir.

   Şifahi ihbarlar üzerine zabıt varakası tutulur.
   (Değişik: 21/5/1985 - 3206/32 md.) Takibi şikayete bağlı olan suçlarda bu

şikayet yazı ile veya tutanağa geçirilecek beyan ile mahkemeye, Cumhuriyet savcılığına ve yukarıda gösterilen makamlara da yapılabilir.

   Şüpheli ölümün ihbarı
   Madde  152 - Bir ölünün tabii sebeplerden ileri gelmediği şüphesini

verecek emareler olur yahut meçhul bir şahsın ölüsü bulunursa zabıta ve belediye memurları veya köy muhtarları keyfiyeti derhal Cumhuriyet Müddeiumumiliğine veya sulh hakimine bildirmekle mükelleftirler.

   Defin ancak Cumhuriyet Müddeiumumisi veya sulh hakimi tarafından  verilecek

yazılı ruhsata bağlıdır .

   Bir suça muttali olan C. M. U.  sinin vazifesi
   Madde 153- Cumhuriyet Müddeiumumisi ihbar veya herhangi bir suretle bir

suçun işlendiği zehabını verecek bir hale muttali olur olmaz hukuku amme dava- sını açmağa mahal olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin hakikatini araştırmağa mecburdur.

   Cumhuriyet Muddeiumumisi yalnız maznunun aleyhine olan hususları değil,

lehine olan cihetleri de arar ve kaybolmasından korkulan delillerin toplanmasına ve zaptına çalışır.

   Hukuku amme davasını açmak vazifesi
   Madde 154 - (Değişik: 8/6/1936 - 3006/1 md.)
   Cumhuriyet Müddeiumumisi yukarıdaki maddede yazılı neticelere varmak için

bütün memurlardan her türlü malümatı istiyebilir. Gerek doğrudan doğruya ve gerek zabıta makam ve memurları vasıtasile her türlü tahkikatı yapabilir.

   (Değişik: 18/11/1992 - 3842/23 md.) Bütün zabıta makam ve memurları, el

koydukları olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri Cumhuriyet Savcılıklarına derhal bildirmek ve Cumhuriyet Savcılığının adliyeye ilişkin işlerde bütün emirlerini yerine getirmekle yükümlüdürler. Cumhuriyet Savcı- ları emirleri yazılı olarak verir, acele hallerde sözlü emir de verebilir. Sözlü emir verildiği durumlarda Cumhuriyet Savcısı, vermiş olduğu emirden zabıta amirini de haberdar eder. Cumhuriyet Savcısının yazılı emri üzerine yakalanan kişiler, olayın sanık ve tanıkları, yapılan işleme ait evrak ile birlikte belirtilen gün, saat ve yerde zabıta kuvvetlerince hazır bulundu- rulur.

   Kanun tarafından kendilerine verilen veya kanun dairesinde kendilerinden

istenen adliyeye müteallik vazife veya işlerde suiistimal veyahut ihmal ve terahileri görülen Devlet memurlarile Cumhuriyet Müddeiumumiliğinin şifahi veya yazılı taleb ve emirlerini yapmakta suiistimal veya terahileri görülen zabıta amir ve memurları hakkında Müddeiumumilikçe doğrudan doğruya takibatta bulunulur.

   Ancak zabıta amirleri hakkında hakimlerin vazifelerinden dolayı tabi ol-

dukları muhakeme usulü tatbik olunur.

   Vali, kaymakam ve nahiye müdürleri hakkında Memurin Muhakematı Kanunu hük-

mü caridir.

                            960 - 1
   Sulh hakiminden C. M. U . sinin tahkikat talebi
   Madde 155 - Cumhuriyet Müddeiumumisi ancak hakim tarafından yapılabilecek

olan bir tahkik muamelesine lüzum görürse taleplerini bu muamelenin cereyan ede- ceği mahallin sulh hakimine bildirir.Sulh hakimi istenilen muameleye, işin vaziyetine göre kanunen cevaz olup olmadığını tetkik eder.

   Suça karşı zabıtanın vazifesi
   Madde 156 - Zabıta makam ve memurları suçluları aramakla ve işin tenviri

için lazım gelen acele tedbirleri almakla mükelleftir. Bu makam ve memurlar tan- zim ettikleri evrakı hemen müddeiumumiliğine gönderirler.

   Ancak hakim tarafından derhal icrası muktazi tahkik muamelelerine lüzum

varsa bu evrakın doğrudan doğruya sulh hakimine gönderilmesi caizdir.

   Vak`a makallinde memurun emirlerine muhalefet
   Madde 157-(Değişik: 21/5/1985 - 3206/33 md.)
   Olay mahallinde görevine ait işlemlere başlayan memur bu işlemlerin yapıl-

masını kasten ihlal eden veya yetkisi dahilinde olarak aldığı tedbirlere aykırı davranan şahısları işlemlerin sonuçlanmasına kadar göz altına almaya yetkilidir. Şu kadar ki, bu süre yirmidört saati geçemez.

   Tahkikatın sulh hakimi tarafından re`sen yapılması
   Madde 158 - (Değişik: 21/5/1985 - 3206/34 md.)
   Suçüstü hali ile gecikmesinde zarar umulan durumlarda sulh hakimi de

tutuklama dahil bütün tahkik işlemlerini re`sen yapmak yetkisine sahiptir.

   Zabıta makam ve memurları, sulh hakimi tarafından emredilen tedbirleri

almak ve araştırmaları yerine getirmekle mükelleftir.

   Sanık lehindeki delillerin toplanması
   Madde 159 - (Değişik: 21/5/1985 - 3206/35 md.)
   Sanık, sulh hakimi tarafından yapılan sorgusu sırasında suçsuzluğu yönünde

bazı deliller gösterir ve sulh hakimi bu delilleri yerinde görür, bunların kaybolmasından korkar veya bu deliller, sanığın serbest bırakılmasını gerektirir nitelikte bulunursa onları toplar.

   Bu delillerin başka bir mahkemenin yargı çevresi içinde toplanması gere-

ken hallerde bu işlemlerin yerine getirilmesi, o yer sulh hakiminden istene- bilir.

   C.M.U. sinin salahiyeti
   Madde 160 - 158 ve 159 uncu maddelerde yazılı hallerde mütaakıp işlerin

yapılması salahiyeti Cumhuriyet Müddeiumumisinindir.

   Hazırlık tahkikatında Cumhuriyet savcısı ile sulh hakiminin tabi oldukları

hükümler

   Madde 161 - (Değişik: 21/5/1985 - 3206/36 md.)
   Sanığın sorgusu, tanık ve bilirkişinin dinlenmesi veya bir keşif ve

muayene sırasında Cumhuriyet savcısı veya sulh hakiminin yanında bir zabıt katibi bulunur. Acele hallerde, yemin vermek şartıyla bir kimseye zabıt katip- liği görevi yaptırılabilir.

   Her tahkikat işlemi tutanakla tesbit olunur. Tutanak, Cumhuriyet savcısı

veya sulh hakimi ile hazır bulunan zabıt katibi tarafından imza edilir.

   Tutanak, işlemin yapıldığı yeri, zamanı ve işleme katılan veya ilgisi

bulunan kimselerin isimlerini ihtiva eder. KANUNLAR, ŞUBAT 1993 (EK - 15)

                              960 - 2
   İşlemde hazır bulunan ilgililerce tasdik olunmak üzere tutanağın kendile-

rini ilgilendiren kısımları okunur veya okunmak üzere kendilerine verilir. Bu husus tutanağa yazılarak ilgili olanlara imza ettirilir.

   imzadan kaçınılırsa sebepleri yazılır.
   Keşif veya muayenede, tanık ve bilirkişinin dinlenmesinde bulunabilecekler
   Madde 162 - (Değişik: 21/5/1985 - 3206/37 md.)
   Bir keşif veya muayenenin yapılması sırasında sanık,mağdur ve müdafileri

hazır bulunabilir.

   Bir tanık veya bilirkişinin duruşma sırasında hazır bulunamayacağı umu-

lur veya meskeninin uzaklığı sebebiyle bulunması güç görülürse, bu tanık veya bilirkişinin dinlenmesinde dahi aynı hüküm uygulanır.

   Sanığın huzuru tanıklardan birinin gerçeğe uygun tanıklık etmesine engel

olabilecekse, o işte sanığın bulunmamasına karar verilebilir.

   Bu işlerde hazır bulunmaya hakkı olanlar işin geri bırakılmasına meydan

vermemek kaydıyla, işlerin yapılması gününden evvel haberdar edilir.

   Sanık tutuklu ise, ancak tutuklu bulunduğu yerdeki mahkeme binası içinde

yapılacak işlerde hazır bulunmayı isteyebilir.

   Bu işlerde hazır bulunmaya hakkı olanlar kendilerine ait özüre dayanarak

işin başka güne bırakılmasını isteyemezler.

   Kamu davasının açılması
   Madde 163 - (Değişik: 21/5/1985 - 3206/38 md.)
   Yapılan hazırlık tahkikatı sonunda, toplanan deliller kamu davasının

açılmasına yeterli ise Cumhuriyet savcısı mahkemeye bir iddianame vermek suretiyle kamu davasını açar.

   İddianamede sanığın açık kimliği, isnat olunan suçun neden ibaret olduğu,

suçun kanuni unsurlarıyla uygulanması gereken kanun maddeleri, deliller ve duruşmanın yapılacağı mahkeme gösterilir.

   Asliye ve ağır ceza mahkemelerine ait işlerde, hazırlık tahkikatının

verdiği esaslı neticeler dahi iddianameye yazılır.

   Cumhuriyet savcısının sulh ceza mankemesinin görevine giren işler için

düzenleyeceği iddianamede, sanığın açık kimliğini, uygulanması gereken kanun maddesini ve esaslı delilleri göstermesi yeterlidir.

   Takibata yer olmadığına dair karar
   Madde 164 - (Değişik: 21/5/1985-3206/39 md.)
   Yapılan hazırlık tahkikatı sonunda, kamu davasının açılması için yeterli

delil bulunmaması veya keyfiyetin takibe değer görülmemesi halinde Cumhuriyet savcısı takibata yer olmadığına karar verir. Bu karar, evvelce sorguya çekilmiş veya tutuklama müzekkeresi verilmiş sanığa, suçtan zarar gören şikayetçiye ve dava açılması talebi ile dilekçe verene bildirilir.

   Müddeiumuminin kararına itiraz
   Madde 165 - (Değişik: 21/5/1985 - 3206/40 md.)
   Şikayetçi aynı zamanda suçtan zarar gören kimse ise, kararın kendisine

tebliğ edildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının mensup olduğu ağır ceza işlerini gören mahkeme dairesine en yakın bulunan ağır ceza işlerini gören mahkeme başkanına itiraz edebilir.

   İtiraz istidasında hukuku amme davasının açılmasını haklı gösterebilecek

vakıalar ve deliller beyan edilmeli ve varsa bir avukat veya davavekili tarafın- dan imza edilmiş bulunmalıdır.

   İtirazın tetkiki ve tahkikatın tevsii
   Madde 166 - (Değişik: 8/6/1936 - 3006/1 md.)
   Ağır Ceza Reisi taleb ederse Cumhuriyet Müddeiumumisi o zamana kadar

yaptığı bütün muameleleri havi evrakı kendisine gönderir.

   Reis bir diyeceği varsa bildirilmesi için bir müddet tayin ederek

istidayı maznuna tebliğ edebilir.

   (Değişik: 21/5/1985-3206/41 md.) Ağır ceza mahkemesi başkanı, kararını

vermek için tahkikatın genişletilmesine lüzum görür ise, bu hususu açıkça belirtmek suretiyle mahalli sulh hakimini görevlendirebilir.

   İtirazın reddi
   Madde 167 - Hukuku amme davasının açılması için kafi sebepler bulunmazsa

reis istidayı ret ve keyfiyeti müsted`iye Cumhuriyet Müddeiumumisine ve maznuna bildirir.

   İstida reddedildikten sonra hukuku amme davası ancak yeni vakıalara ve

yeni delillere müsteniden açılabilir.

   İtirazın kabulü
   Madde 168 - Reis istidanın varit ve haklı olduğuna kanaat getirirse hukuku

amme davasının açılmasına karar verir.

   Cumhuriyet Müddeiumumisi bu kararı icra eder.
   Muterizden kefalet alınması
   Madde  169 - Reis istida hakkında karar vermezden evvel gerek istida ve

gerek tahkikatın istilzam eyleyeceği işlere ait olarak tahmin edilecek masraf- ların Hazineye ve maznuna karşı temini için bir kefalet verilmesini müsted`iden talep edebilir. Kefalet para veya Devlet esham ve tahvilatı vermek suretiyle olur. Kefalet miktarını reis tayin edeceği gibi aynı zamanda kefaletin verilmesi için dahi bir mehil tayin eyler.

   Muayyen müddet içinde kefalet verilmezse istida geri alınmış sayılır.
   İtirazın masrafları
   Madde 170 - 167 nci madde ile 169 uncu maddenin ikinci fıkrasında yazılı

hallerde istidaya mütaallik usul işlerinin masrafları müsted`inindir.

                             ÜÇÜNCÜ  FASIL
                            İlk tahkikat (1)
   Madde 171 - 190 - (Mülga: 21/5/1985-3206/82 md.)
                             DÖRDÜNCÜ  FASIL
                       Son tahkikatın açılması kararı
   Madde 191 - 205 - (Mülga: 21/5/1985 - 3206/82 md.)
                              BEŞİNCİ FASIL
                            Duruşma hazırlığı
   Duruşma günü
   Madde 206 - Duruşmanın yapılacağı gün mahkeme reisi tarafından tayin

olunur.

   Devlet ve Hükümet nüfuzunu kıran ve adabı umumiye aleyhinde olan suçlar

ile yağma ve yol kesmek ve adam kaldırmak ve öldürmek cürümleri diğerlerinden önce görülür.

   Celpnamenin yazılması ve tebliği ve sübut vasıtalarının nakli
   Madde 207 -  Cumhuriyet Müddeiumumiliği duruşma için icap eden celpnameleri

yazar ve tebliğ eder ve suçun sübutuna yardım edecek eşyayı mahkemeye verir.

   Maznun veya şahit yahut ehlihibre çok olmasından veya maznunun sorgusunun

uzaması ihtimalinden dolayı duruşmanın bir günde bitmeyeceği anlaşılırsa reis şahitlerle ehlihibrenin hepsini veya bir kısmını sonraki duruşmalara davet etti- rebilir.

   İddianamenin sanığa tebliği
   Madde 208 - (Değişik: 21/5/1985 - 3206/42 md.)
   İddianame, davetiye ile birlikte mahkemece sanığa tebliğ olunur.
   (İkinci fıkra iptal:An.Mah.`nin 14/7/1998 tarih ve E:1997/41,

K:1998/47 sayılı kararı ile.)

   Mevkuf olan veya olmayan maznunun daveti
   Madde 209 - Mevkuf olmıyan  bir maznuna tebliğ olunacak celpnameye mazereti

olmaksızın gelmediği halde tevkif olunacağı veya zorla getirileceği yazılır. Ancak 225 inci maddede beyan olunan halde bu ihtar yazılmaz. Mevkuf bulunan bir maznunun daveti 33 üncü madde mucibince duruşma gününün tebliği suretiyle olur. Aynı zamanda maznun duruşmada kendisini müdafaa için bir talepte bulunup bulunmıyacağı ve bulunacaksa neden ibaret olduğunu bildirmeğe davet olunur. Bu muamele mevkufun mahkeme katibi yanına getirilerek bir zabıt varakası tutmak suretiyle yapılır.

   Tebliğ ile duruşma arasındaki mehil
   Madde 210   - Yukardaki madde mucibince celpnamenin tebliğiyle duruşma

günü arasında en aşağı bir hafta geçmek icap eder.

   (Değişik: 21/5/1985  - 3206/43 md.) Bu süreye uyulmamış ise, iddianamenin

okunmasından önce sanık duruşmaya ara verilmesini isteyebilir.


(1) Diğer kanunlarda bu Kanunun ilk tahkikat hükümlerine yapılan atıflarda

   izlenecek  yol için ek 6 ncı maddeye bakınız.
   Müdafii davet:
   Madde 211 - Müdafii gerek mahkemece tayin edilmiş olsun gerek maznun tara-

fından intihap edilipte mahkemeye haber verilmiş bulunsun maznun ile birlikte davet olunur.

   Maznunun müdafaa delillerinin toplanması talebi :
   Madde 212 - (Değişik: 8/6/1936 - 3006/1 md.)
   Maznun, şahid veya ehlihibrenin davetini yahut müdafaa delillerinin top-

lanmasını istediğinde bu delillerin taallük ettiği vakıaları göstermek suretile bu babdaki istidasını duruşma gününden en aşağı beş gün evvel mahkeme reisine verir.

   Bu istida üzerine verilecek karar derhal kendisine bildirilir.
   Maznunun kabul edilen talebleri Cumhuriyet Müddeiumumiliğine de bildirilir.
   Daveti reddolunan kimsenin maznun tarafından doğrudan davet ettirilmesi:
   Madde  213 - Reis bir kimsenin daveti hakkındaki istidayı reddeylediği tak-

dirde maznun o kimseyi doğrudan doğruya davet ettirebileceği gibi evvelce bir istida vermeksizin dahi o kimseyi getirebilir.

   Doğrudan doğruya davet olunan kimse, yol masrafiyle kaybedeceği vakit için

tarifeye göre verilmesi muktazi tazminat, celpnamenin tebliği sırasında kendi- sine verilir veya mahkeme kalemine yatırıldığı bildirilirse hazır bulunmağa mec- burdur.

   Doğrudan doğruya davet olunan kimsenin beyanatı duruşma sırasında hadisenin

tenvirine yararsa mahkeme talep vukuunda, yukardaki fıkrada yazılı masraf ve tazminatın Devlet Hazinesinden verilmesine karar verir.

   Mahkeme reisinin resen daveti:
   Madde 214 - Mahkeme reisi dahi resen şahit ve ehlihibre celbine ve başkaca

sübut sebeplerinin toplanmasına karar verebilir.

   Davet edilen şahitlerin isim ve ikametgahlarının maznuna ve müddeiumumiye

bildirilmesi :

   Madde 215 - Maznun doğrudan doğruya davet ettirdiği veya duruşma sırasında

getireceği ehlihibre ve şahitlerin isimleriyle mesken veya ikametgahlarını Cumhuriyet Müddeiumumisine vakti zamaniyle bildirir.

   Cumhuriyet Müddeiumumisi dahi iddianamede gösterilen veya maznunun talebi

üzerine davet olunan şahitler ve ehlihibre haricinde gerek reisin karariyle ve gerek kendiliğinden başka kimseleri davet ettirecek ise bunların isimleriyle mesken veya ikametgahlarını maznuna yine vakti zamaniyle bildirir.

   Şahit ve ehlihibrenin naiple veya istinabe yoliyle dinlenmeleri :
   Madde 216 - Hastalık veya malüliyet veya iktihamı mümkün olmayan başka

bir sebeple bir şahit veya ehlihibrenin uzun veya gayrı muayyen bir zaman için duruşmada hazır bulunması kabil olmayacağı anlaşılırsa mahkeme bir naip marife- tiyle veya istinabe yoliyle onun dinlenmesine karar verebilir. Yemin verilmesi icap eden hususlarda yemin ettirildikten sonra dinlenir.

   Bu hüküm meskenlerinin uzak bulunmasından dolayı celpleri müşkül olan şahit

ve ehlihibrenin dinlenmesinde dahi caridir.(1)

   Şahit ve ehlihibrenin dinleneceği günün bildirilmesi :
   Madde 217 - İşin gecikmesine sebebiyet vermeyecekse şahit veya ehlihibrenin

dinlenmesi için tayin olunan günden Cumhuriyet Müddeiumumisine, maz-


(1) Bu hükmün uygulanmasında ek 5 inci maddeye bakınız.

nuna ve müdafie haber verilir. Bunların dinlenme sırasında hazır bulunmaları şart değildir. Tutulan zabıt varakası Cumhuriyet Müddeiumumisine ve müdafie gös- terilir.

   Mevkuf olan maznun ancak mevkuf bulunduğu mahaldeki mahkeme binası içinde

yapılacak bu nevi işlerde hazır bulunmağı isteyebilir.

   Tekrar keşif ve muayene :
   Madde 218 - Duruşmanın hazırlanması için yeniden keşif ve muayeneye ihtiyaç

görülürse yine yukardaki madde ahkamı tatbik olunur.

                               ALTINCI FASIL
                               Davaya duruşma
   Duruşma usulü :
   Madde 219 - (Değişik: 8/6/1936 - 3006/1 md.)
   Duruşma, hükme iştirak edeceklerin huzurile ara vermeksizin cereyan eder.

Cumhuriyet Müddeiumumisinin ve zabıt katiblerinin bulunmaları şarttır.

   Sulh mahkemelerinde yapılan duruşmalarda Cumhuriyet Müddeiumumisi bulunmaz.
   Bir kaç müddeiumumi ve müdafiin duruşmaya iştirakleri :
   Madde 220 - Cumhuriyet Müddeiumumiliği heyetinden bir kaç zat ve bir kaç

müdafi aynı zamanda duruşmaya iştirak edebilecekleri gibi münavebe suretiyle işi aralarında taksim de edebilirler.

   Ara verme:
   Madde 221 - (Değişik: 21/5/1985 - 3206/44 md.)
   Duruşmaya ara verilmesine mahkemece karar verilir.
   141 inci maddede yazılı hal hariç olmak üzere müdafiin özürünün bulunması

duruşmaya ara verme talebi için sanığa bir hak vermez.

   210 uncu maddede belirlenen süreye uyulmamış ise duruşmaya ara verilmesini

istemeye hakkı olduğu sanığa bildirilir.

   Ara vermede süre :
   Madde 222 - (Değişik: 21/5/1985 - 3206/45 md.)
   Duruşmaya zaruret olmadıkça sekiz günden fazla ara verilemez. Tutuklu iş-

lerde zaruret olsa dahi bu süre otuz günü geçemez.

   Maznunun gelmemesi :
   Madde 223 - (Değişik: 8/6/1936 - 3006/1 md.)
   (Değişik: 21/5/1985 - 3206/46 md.) Bu Kanundaki istisnalar saklı kalmak

kaydıyla mahkemeye gelmemiş olan sanık hakkında duruşma yapılmaz.

   Gelmemenin makbul sebepleri isbat edilmezse maznunun ihzarı emrolunur

veya hakkında tevkif müzekkeresi verilir.

   (Ek: 7/1/1981 - 2369/6 md.) Yargılandığı suçtan ötürü yüzüne karşı verilmiş

bir tutuklama kararından sonra firar eden sanığın duruşmada sorguya çekilmiş ve artık duruşmada hazır bulunmasına mahkemece lüzum görülmemiş olması halinde dava gıyabında görülerek bitirilebilir.

   (Ek: 21/5/1985 - 3206/46 md.) Sanık hakkında, toplanan delillere göre mah-

kümiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanaatine varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa dahi dava gıyabında bitirilebilir.

   Duruşma sırasında maznunun mahkemeden uzaklaşması :
   Madde 224 - (Değişik: 8/6/1936 - 3006/1 md.)
   Mahkemeye gelen maznun, duruşmanın devamı müddetince hazır bulunur, savuşma-

sının önüne geçmek için mahkeme reisi lazımgelen tedbirleri alır ve duruşma te- hir olunduğu müddetçe maznunu nezaret altına dahi aldırabilir.

   Maznun savuşur veya tehiri takib eden duruşmaya gelmezse dava hakkında ev-

velce kendisi sorguya çekilmiş ve artık huzuruna mahkemece lüzum görülmemiş olursa dava gıyabında bitirilebilir.

   Maznunun evvelce  mazbut ifadesinin okunabileceği haller
   Madde 225 - Tahkikatın mevzuu olan suç gerek yalnız ve gerek birlikte olarak

para cezasını, hafif hapis ve müsadere cezalarını müstelzim ise maznun gelmese bile duruşma yapılabilir. Bu gibi hallerde maznuna gönderilecek celpnamede ken- disi gelmese dahi duruşmanın yapılabileceği yazılır.

   Sanığın duruşmadan vareste tutulması :
   Madde 226 - (Değişik: 5/3/1973 - 1696/34 md.)
   Sanık veya vekaletnamesinde sarahat bulunması halinde müdafi isterse, mah-

keme sanığı duruşmada hazır bulunma mecburiyetinden vareste tutabilir.

   (Değişik: 21/5/1985 - 3206/47 md.) Ağır cezalı suçların dışında sanık daha

önce sulh hakimi tarafından sorguya çekilmemiş ise davaya esas olan olaylar üze- rine istinabe suretiyle sorguya çekilir (1).

   (Değişik: 21/5/1985 - 3206/47 md.) Ağır cezalı suçlarda, sanık daha önce

sulh hakimi tarafından sorguya çekilmiş olsa bile, davaya esas olan onaylar üzerine istinabe suretiyle sorguya çekilir (1).

   Duruşmadan vareste tutulmasını talep etmese bile, davanın görüldüğü yer

mahkemesinin yargı çevresi dışında başka bir suçtan tutuklu veya cezası infaz edilmekte olan sanığın sorgusu bulunduğu yerdeki mahkeme aracılığı ile yaptırı- labilir.

   Sorgu için tayin olunan gün, Cumhuriyet Savcısı ile müdafie bildirilir.

Bunların sorgu sırasında hazır bulunması zorunlu değildir.

   Sorgu tutanağı duruşmada okunur.
   (Ek: 12/6/1979 - 2248/4 md.; Değişik: 7/1/1981 - 2369/7 md.) Hastalık veya

disiplin önlemi ya da zorunlu diğer sebeplerle yargılamanın yapıldığı yargı çev- resi dışındaki bir hastane veya tutukevine nakledilmiş olan tutuklunun sorgusu yapılmış olması şartıyla hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için celbedilmemesine mahkemece karar verilebilir.

   Sanığın müdafi gönderebilmesi:
   Madde 227 - (Değişik: 5/3/1973 - 1696/35 md.)
   Sanığın, hazır bulunmaksızın yapılabilecek bütün duruşmalara müdafiini gön-

dermek salahiyeti vardır.

   Maznunun hazır olmaksızın yapılan duruşmada eski hale getirme şartı:
   Madde 228 - Duruşma, maznun hazır olmaksızın yapılırsa, hükmün kendisine

tebliği tarihinden bir hafta içinde mehlin geçmesinden mütevellit neticeleri bertaraf etmek için maznun kanuni sebeplere istinatla o hüküm hakkında eski hale getirme talebinde bulunabilir.


(1) Bu hükmün uggulanmasında ek 5 inci maddeye bakınız.

   Şukadar ki maznun kendi talebi üzerine duruşmada hazır bulunmak mecburiye-

tinde tutulmamış yahut müdafi marifetiyle temsil edilmek salahiyetini istimal etmiş olursa artık eski hale getirme talebinde bulunamaz.

   Maznunun zorla getirilebilmesi :
   Madde 229 - Mahkeme maznunun bizzat hazır bulunmasına ve ihzar veya tevkif

müzekkeresiyle zorla getirilmesine her vakit karar verebilir.

   Birden fazla davaların birleştirilmesi :
   Madde 230 - (Değişik: 8/6/1936 - 3006/1 md.)
   Mahkeme, bakmakta olduğu bir kaç dava arasında irtibat görürse bu irtibat

üçüncü maddede gösterilen neviden olmasa bile birlikte tahkik ve hükmolunmak üzere bu davaların birleştirilmesine karar verebilir.

   Reisin vazifesi :
   Madde 231 - Reis duruşmayı idare eder ve maznunu sorguya çeker ve ikame

edilen delilleri dinler.

   Duruşmada alakadar olanlardan biri duruşmanın idaresine mütaallik olarak

reis tarafından emrolunan bir tedbirin kabule şayan olmadığını beyan ederse mahkeme bu bapta bir karar verir.

   Şahitlerle ehlihibrenin müddeiumumi ve maznun tarafından dinlenmeleri ve

istizahları :

   Madde 232 - Cumhuriyet Müddeiumumisi ile maznun tarafından gösterilen şa-

hitlerle ehlihibrenin dinlenmelerini ve istizahını, Cumhuriyet Müddeiumumisi ve müdafiin müttefikan vakı talepleri üzerine mahkeme reisi kendilerine tevdi eder. Bu takdirde müddeiumumi tarafından gösterilen şahitleri ve ehlihibreyi dinlemek ve istizah etmek hakkı müddeiumumiye aittir. Maznun tarafından göste- rilen şahitler ve ehlihibrenin dinlenmesinde ve istizahında aynı rüçhan müdafie aittir.

   Bundan sonra reis dahi şahitlere ve ehlihibreye meseleyi daha ziyade tenvir

için lazım gördüğü sualleri sorabilir.

   Mahkeme azasının sual sorması :
   Madde 233 - Reis talepleri üzerine mahkeme azasına dahi ehlihibre ve şahit-

lere sual sormağa müsaade verir.

   Bu müsaade Cumhuriyet Müddeiumumisine, maznuna ve müdafie dahi verilir.
   Dinleme ve istizah müsaadesinin geri alınması :
   Madde 234 - 232 nci maddenin birinci fıkrasında gösterilen halde ehlihibre

ve şahitlerin dinlenme ve istizahı hususunda kendilerine verilen müsaadeyi bir taraf suiistimal ederse reis bunu geri alabilir.

   232 nci maddenin birinci ve 23 üncü maddenin ikinci fıkralarında gösterilen

hallerde reis icapsız olan veya taallüku bulunmıyan suallerin sorulmasını men- edebilir.

   Sual sorulmasında tereddüt
   Madde 235 - Bir sualin sorulması caiz olup olmadığında tereddüt edilirse

mahkeme bir karar verir.

   Şahit ve ehlihibre yoklaması ve son tahkikatın açılması kararının okunması :
   Madde 236 - (Değişik: 8/6/1936 - 3006/1 md.)
   Duruşmaya şahidlerin ve ehlihibrenin yoklamasile başlanır.
                                                                         *
   (Değişik fıkralar: 21/5/1985 - 3206/48 md.)
   Bundan sonra sanığın açık kimliği ve şahsi durumu tesbit olunur. Daha sonra

iddianame okunur ve 135 inci maddeye göre sanık sorguya çekilir.

   İddianamenin okunması ve sanığın sorguya çekilmesi tanıklar hazır bulunmak-

sızın yapılır.

   Delillerin ikamesi ve bu baptaki talep ve kararlar
   Madde 237 - (Değişik: 21/5/1985 - 3206/49 md.)
   Sanığın sorguya çekilmesinden sonra delillerin ikamesine başlanır. Ancak,

sanığın sorgusunun yapılmamış olması delillerin ikamesine mani değildir. Sonra- dan gelen sanığa, ikame edilen deliller bildirilir.

   Bir delilin iradına mütaallik talebin reddi mevzuubahsolur, yahut bazı de-

lillerin iradına müsaade olunması muhakemenin talikını icap ettirirse, mahkeme bu bapta bir karar verir.

   Mahkeme vukubulan talep üzerine veya kendiliğinden şahit ve ehlihibre cel-

bini ve başkaca sübut sebeplerinin ihzar ve iradını emredebilir.

   Delillerin ikamesi ve reddi
   Madde 238 - (Değişik: 5/3/1973 - 1696/36 md.)
   Delillerin ikamesi,davet edilen bütün tanıkların ve bilirkişinin dinlenmesi

vesair sübut vasıtalarının iradedilmesi demektir.

   İkamesi istenilen herhangi bir delil aşağıda yazılı hallerde reddolunabilir.
   a) Delil ikamesi kanun hükümleri mucibince caiz değilse,
   b) Delilin belli açık bir hususa teallüku itibariyle ikamesi lüzumsuz ise,
   c) Delil ile ispat edilmek istenilen vakıanın karara tesiri yoksa veya sanık

lehine evvelce sabit olmuş bir duruma ilişkin olursa,

   d) Delil hiçbir suretle maksada elverişli değilse,
   e) Delilin elde edilmesi imkanı yoksa,
   f) Delil ikamesi talebi işi uzatmak maksadıyle yapılmış ise,
   g) Sanığın beraatini ispat edecek önemli bir iddia ileri sürülüp de bu id-

diada bildirilen vakıa, gerçek olarak kabul edilebilecek mahiyette ise.

   Bu hüküm, ilk olarak duruşma celsesinde veya 212 nci madde mucibince du-

ruşma hazırlığında veya hakim soruşturmasında davet olunup dinlenmeleri isteni- len tanıklar ve bilirkişiler hakkında ve diğer sübut vasıtalarının iradı halinde de uygulanır.

   Cumhuriyet Savcısı ile sanık ve varsa müdahil müştereken talep ederlerse

mahkeme şu veya bu delilden vazgeçebilir.

   Müdahil, yalnız şahsi hakları ispat için gösterdiği delilden, başkalarının

uygun beyanlarına hacet olmadan, her zaman vazgeçebilir.

   Kabahate taallük eden veya şahsi dava üzerine görülen işlerde mahkeme davaya

ve feragate ve evvelce verilen kararlara bağlı olmayarak delillerin ne hudut da- hilinde ikame edileceğini tayin eder.

   Delil ve vakıanın geç ikame ve irat edilmesi
   Madde 239 - Bir delilin veya ispat olunacak vakıanın geç irat edilmesi,

ikamesi talebinin reddine sebep olmaz.

   Bununla beraber dinlenecek şahidin veya ehlihibrenin ismi hasma geç tebliğ

edilmiş yahut ispat edilecek hadise hasım tarafı için lazımgelen malümatı elde etmeğe vakit müsait olmıyacak derecede geç bildirmişse hasım tarafı delillerin ikamesi hitam bulmazdan evvel malümat almak üzere duruşmanın talikını istiyebi- lir.

   Reisin veya mahkemenin emriyle davet olunacak şahitler ve ehlihibre hak-

kında Cumhuriyet Müddeiumumisi ve maznun dahi bu hakkı haizdirler.

   Bu talepler hakkında mahkeme kanaatine göre karar verir.
   Sorgu sırasında maznunun mahkemeden çıkarılabileceği haller
   Madde 240 - Maznunun yüzüne karşı şeriklerinden birinin veya bir şahidin

hakikatı söylemiyeceğinden korkulursa, mahkeme sorgu ve dinleme sırasında o maznunun mahkeme salonundan çıkarılmasını emredebilir.

   Şukadar ki maznun tekrar getirildiği zaman gıyabında yapılan söz ve işle-

rin esaslı noktaları kendisine bildirilir.

   Şahidin ve ehlihibrenin dinlenlikten sonra mahkemeden uzaklaşmaları
   Madde 241 - Şahitler ve ehlihibre dinlendikten sonra ancak reisin emir ve

müsaadesiyle mahkemeden çıkabilirler. Bunun için evvelce Cumhuriyet Müddeiumu- misine ve maznuna sorulur.

   Duruşma sırasında okunacak sübut sebepleri
   Madde 242 - Sübut sebepleri olarak kullanılacak senetler ve sair evrak

duruşma sırasında okutturulur.

   Evvelce verilmiş olan mahkümiyet ilamlariyle adli sicil hulasaları ve şah-

si ahval sicilleri hakkında dahi bu suretle muamele olunur. Bu hüküm keşif ve muayeneyi tazammun eden zabıt varakaları hakkında da caridir.

   Delilin  bir şahitten ibaret olması
   Madde 243 - Bir vakıanın delili bir şahidin şahsi malümatından ibaret ise

bu şahit duruşma esnasında dinlenir.

   Şahidin daha evvelce şahadetini ihtiva eden zabıt varakalarının ve yazılı

beyanlarının okunması şifahi şahadet yerine geçemez.

   Zabıt varakalarının okunmasiyle iktifa olunabilecek haller
   Madde 244 - Bir şahit veya ehlihibre yahut maznunun şeriklerinden biri

vefat etmiş veya akıl hastalığına tutulmuş veya meskeni bulunmamış olursa ev- velce alınan ifadesini havi zabıt varakasının okunmasiyle iktifa olunabilir. Evvelce mahküm olan şerik hakkında dahi hüküm böyledir.

   (Değişik: 21/5/1985 - 3206/50 md.) 162 ve 216 ncı maaddelere göre dinle-

nen tanık ve bilirkişilere ait tutanağın okunmasıyla da yetinilebilir.

   Zabıt varakalarının bu suretle okunması ancak mahkeme karariyle olur. Bu

kararda zabıt varakalarının okutturulmasını icap ettiren sebepler ve ifadesi okutturulan şahsın evvelce yeminle dinlenmiş olup olmadığı beyan olunacaktır. Bu hükümler şahit ve ehlihibrenin yeniden dinlenmesi halinde yeminin lüzumuna dair olan hükümleri değiştirmez.

   Şahitlikten çekinme hakkını sonradan kullanan şahidin ifadesi
   Madde 245 - Duruşmadan önce dinlenipte ilk defa olarak duruşma esnasında

şahitlik etmekten çekinmek hakkını kullanan şahidin yazılı ifadesi dahi okun- maz.

   Şahit ve ehlihibreye evvelce mazbut ifadelerin okunabileceği haller
   Madde 246 - Şahitlerden veya ehlihibreden biri bir vakıayı hatırlayamadı-

ğını beyan ederse evvelki şahadetini muhtevi olan zabıt varakasının o vakıaya mütaallik olan kısmı okunarak meseleyi hatırlamasına yardım edilir.

                                                                          *
   Şahidin son şahadetiyle evvelki ifadesi arasında tenakuz bulunupta duruşmayı

kesmeksizin başka suretle telif veya izalesi mümkün olmazsa mazbut ifadesi oku- nabilir.

   Maznunun evvelce mazbut ifadesinin okunabileceği haller
   Madde 247 - Maznunun hakim tarafından tanzim kılınan zabıt varakasındaki

ifadesi ikrarına delil olmak üzere okunabilir.

   Maznunun evvelki ve sonraki ifadeleri arasında tenakuz bulunupta duruşmayı

kesmeksizin başka suretle telif veya izalesi mümkün olmazsa mazbut ifadesi oku- nabilir.

   İfadelerin okunduğunun zapta yazılması
   Madde 248 - 246 ve 247 nci maddelerde beyan olunan hallerde okuma keyfiyeti

ve bunu icap ettiren sebepler Cumhuriyet Müddeiumumisinin veya maznunun talebi üzerine zabıtnameye yazılır.

   Raporların ve diğer evrakın okunması
   Madde 249 - Maznunun tavru hareketine dair şahadetnameler müstesna olmak

üzere başka bir şahadetname veya mütalaayı muhtevi olarak resmi dairelerden ya- zılı evrak ile muayeneyi havi tabip veya ehlihibre raporları okunabilir.

   Bu raporlar üzerine istizaha lüzum görülürse imza edenlerin yazılı veya

şifahi olarak fenni mütalaaları alınır. Şukadar ki keşif ve muayeneye dair olan mütalaalar bir heyet tarafından verilmişse mahkeme duruşma esnasında heyetin mü- talaasını beyan etmek vazifesini azasından birine vermeği o heyete teklif edebi- lir.

   Dinlenme ve okunmadan sonra maznuna ne diyeceğinin sorulması
   Madde 250 - Şahidin, ehlihibrenin veya şerikinin dinlenmesinden ve herhangi

bir varakanın okunmasından sonra bunlara karşı bir diyeceği olup olmadığı maznu- na sorulur.

   Müddeiumuminin, maznun ve mesulü bilmalin iddiaları ve sözleri
   Madde 251 - (Değişik: 8/6/1936-3006/1 md.)
   Delillerin ikame ve münakaşası bittikten sonra söz davacıya ve ondan sonra

Cumhuriyet Müddeiumumisine, sonra mesulü bilmale ve daha sonra da hemen maznuna verilir.

   Cumhuriyet Müddeiumumisi maznuna ve maznun ve müdafii de Cumhuriyet Müddei-

umumisine cevap vermek hakkını haizdirler. Reisin müsaadesile davacı ve mesulü bilmal de cevap verebilir. En son söz maznunundur.

   Maznun namına müdafi tarafından müdafaada bulunsa dahi müdafaaya ilave ede-

cek başka bir şey olup olmadığı maznuna sorulur.

   Tercüman bulundurulacak haller
   Madde 252 - Maznun Türkçe bilmiyorsa bir tercüman vasıtasiyle hiç olmazsa

Cumhuriyet Müddeiumumisinin ve müdafiin son iddia ve müdafaalarının neticeleri kendisine anlatılır.

   Sağır veya dilsiz olan maznuna bunlar yazı ile bildirilemiyecek olursa

58 inci madde mucibince muamele olunur.

   Duruşmanın bitmesi ve hüküm
   Madde 253 - (Değişik: 5/3/1973-1696/37 md.)
   Duruşmanın sona erdiği tefhim olunduktan sonra hüküm verilir.
   Sanığın beraatine veya mahkümiyetine, davanın reddine veya düşmesine ve

muhakemenin durmasına dair kararlar hükümdür.

   Aynı konuda, aynı sanık için evvelce verilmiş bir hüküm veya açılmış bir

dava var ise davanın reddine karar verilir.

   Kovuşturmanın ve dolayısiyle muhakemenin yapılması şarta bağlı tutulmuş

olup da şartın gerçekleşmediği anlaşılırsa, gerçekleşmesini beklemek üzere, muhakemenin durmasına karar verilir.

   Ceza Kanununun birinci kitabının dokuzuncu babında davanın düşmesi sebe-

bi olarak gösterilen haller varsa veya muhakeme şartının gerçekleşmeyeceği an- laşılırsa davanın düşmesine karar verilir.

   Derhal beraat kararı verilebilecek hallerde durma veya düşme kararı ve-

rilemez.

   Delilleri takdir salahiyeti
   Madde 254 - Mahkeme irat ve ikame edilen delilleri duruşmadan ve tahki-

kattan edineceği kanaate göre takdir eder.

   (Ek : 18/11/1992 - 3842 /24 md.)
   Soruşturma ve kovuşturma organlarının hukuka aykırı şekilde elde ettikleri

deliller hükme esas alınamaz.

   Adi hukuk meselelerinde ceza mahkemelerinin salahiyeti
   Madde 255 - (Değişik: 8/6/1936 - 3006/1 md.)
   Bir fiilin suç olup olmaması, adi hukuka müteallik bir meselenin halli-

ne bağlı ise ceza mahkemesi bu meseleye dahi ceza işlerindeki usul ve deliller için mer`i kaidelere göre karar verir.

   Bununla beraber mahkeme, muhakemeyi talik ve hukuk davası açılması için

alakadarlara bir mehil verebilir.

   Hukuk mahkemesinden bu babda bir hüküm çıkmasını da bekliyebilir.
   Ceza mahkemelerinde son tahkikat esnasında suçtan zarar görenlerle maz-

nunların yaşlarında ceza hükümleri bakımından lüzum görülecek tashihlerin Nü- fus Kanunundaki usule göre icrası ceza mahkemesine aiddir. Bu babda verilecek karar esas hükümle birlikte temyiz olunabilir.

   Hüküm ve kararlarda lazım olan rey miktarı
   Madde 256 - Mahkemece hüküm ve kararlar ittifak veya ekseriyetle verilir.
   Muhalefet sebeplerinin zabıtnamede gösterilmesi mecburidir.
   Hükmün mevzuu ve suçu takdirde mahkemenin salahiyeti
   Madde 257 - (Değişik: 8/6/1936 - 3006/1 md.)
   Hükmün mevzuu, duruşmanın  neticesine göre iddianamede gösterilen fiilden

ibarettir.

   (Değişik : 21/5/1985 - 3206/51 md.) Fiili takdirde mahkeme,iddia ve müda-

faalarla bağlı değildir.

   Suçun mahiyet ve vasfının değişmesi
   Madde 258 - (Değişik: 8/6/1936 - 3006/1 md.)
   (Değişik: 21/5/1985-3206/52 md.) Sanık, suçun hukuki niteliğinin değiş-

mesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir halde bulundurulma- dıkça, iddianamede kanuni unsurları gösterilen suçun temas ettiği kanun hük- münden başkasıyla mahküm edilemez.

   Ceza Kanununda tayin edilmiş olup cezanın artırılmasını icab edecek ma-

hiyette bulunan hallerin ilk defa duruşma sırasında serdedilmesi halinde dahi aynı hüküm caridir.

   (Değişik: 21/5/1985 - 3206/52 md.) Sanık, iddianamede yazılı suçtan daha

ağır bir madde hükmüne maruz bırakıldığını veya ikinci fıkrada gösterilen nite- likte yeni ileri sürülen hallerin mevcudiyetini bildirerek, savunmasını hazır- layamadığı iti- razında bulunacak olursa, mahkeme, duruşmanın başka güne bırakılmasına karar verir.

   Bundan başka mahkeme vaziyette hasıl olan değişiklikler neticesinde iddia

ve müdafaayı layıkile hazırlamak için muhakemenin talikine lüzum görürse gerek taleb üzerine ve gerek kendiliğinden muhakemeyi talik edebilir.

   (Ek: 5/3/1973 - 1696/38 md.) Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirmeler varsa

müdafie yapılır. Müdafi sanığa tanınan haklardan onun gibi faydalanır.

   (Ek: 7/1/1981 - 2369/8 md.; Değişik: 21/5/1985 - 3206/52 md.)İddianamede

gösterilen suçun temas ettiği kanun maddelerinde belirtilen cezadan daha az bir ceza verilmesini gerektiren hallerde sanık, meşruhatlı davetiye tebliğine rağmen duruşmaya gelmez veya davetiye tebliğ edilemez ise bu maddenin birinci fıkrası hükmü uygulanmaz.

   Duruşma sırasında sanığın yeni bir suçunun ortaya çıkması
   Madde 259 - (Değişik: 21/5/1985 - 3206/53 md.)
   Sanığın, iddianamede yazılı suçtan başka bir suç işlemiş olduğu duruşma sı-

rasında ortaya çıkarsa, Cumhuriyet savcısının talebi ve sanığın muvafakatıyla her ikisi birlikte hükmolunmak üzere bu suç, duruşması yapılmakta olan işle bir- leştirilebilir.

   Yeni suç mahkemenin yetkisi haricinde olur veya kendisine göre daha üst bir

mahkemenin görevine dahil bulunursa yukarıdaki fıkra hükmü uygulanmaz.

   Hükmün esbabı mucibesinde  gösterilmesi lazımgelen noktalar
   Madde 260 - Maznun mahküm olursa hükmün esbabı mucibesinde mahkemece suçun

kanuni unsurları olmak üzere sabit ve muhakkak addedilen vakıalar gösterilir; eğer delil başka vakıalardan istintaç edilmiş ise bunlar dahi hükümde söylenir.

   Duruşma sırasında Ceza Kanununda muayyen olup cezanın kaldırılmasını veya

tahfif veyahut teşdidini mucip olacak mahiyetteki hallerin vücudu serdedilmiş ise hükmün esbabı mucibesinde bu hallerin sabit addedilip edilmediği gösteri- lir.

   Bundan başka mahkümiyete dair hükmün esbabı mucibesi Ceza Kanununun tatbik

olunan maddesini veya ceza miktarının tayinine hakimi sevkeden halleri muhtevi olur.

   Ceza Kanunu umumi surette daha hafif bir cezanın tatbikını esbabı muhaffi-

fe vücuduna bağlı kılmış ise bu sebeplerin vücudu kabul veya reddolunduğu tak- dirde hükmün esbabı mucibesi bunlara mütaallik kararları dahi gösterir.

   Kanun yollarına müracaata salahiyeti olanlar bu haklarından vaz geçtikleri-

ni beyan ederlerse suçun kanuni unsurlarını gösteren vakıaların ve tatbik edi- len kanun maddesinin söylenmesi yeter.

   Beraet halinde hükmün esbabı mucibesi maznunun isnat olunan suçu işlediği-

nin sabit olmamasından mı yoksa sabit ve mütehakkik addedilen suçun kanunda bir mahkümiyeti istilzam edemediğinden mi beraetine hükmolunduğunu gösterir.

   Hükmün ne suretle tefhim olunacağı
   Madde 261 (Değişik: 4/6/1985 - 3206/54 md.)
   Hükmün tefhimi duruşmanın sonunda, en az 268 inci maddede belirtilen hüküm

fıkrasının duruşma tutanağına geçirilerek okunması ve gerekçenin başlıca nokta- larının sözlü olarak bildirilmesi suretiyle olur.

   Hüküm fıkrası ayakta dinlenir.
   Hükmün tefhimi sırasında sanık hazır bulunduğu takdirde, varsa kanun yolla-

rı kendisine bildirilir.

   Vazifesizlik kararı verilmiyen hal
   Madde 262 - (Değişik: 8/6/1936 - 3006/1 md.)
   Mahkeme, duruşmada anlaşılan vasıf ve mahiyetini ileri sürerek davanın gö-

rülmesi derecesi dun bir mahkemeye aid olduğundan bahisle vazifesizlik kararı veremez.

   Vazifesizlik kararı verilmesi lazım gelen hal ve neticesi
   Madde 263 - (Değişik: 4/6/1985-3206/55 md.)
   Duruşmalarda sanığa yüklenen suçun, davayı gören mahkemenin görevini aştığı

veya dışında kaldığı anlaşılırsa, mahkeme bir kararla işi görevli mahkemeye gönderir.

   Bu karar aleyhine Cumhuriyet savcısı acele itiraz yoluna başvurabilir.
   Duruşma tutanağı
   Madde 264 - (Değişik: 21/5/1985-3206/56 md.)
   Duruşma için tutanak tutulur ve mahkeme başkanı ile zabıt katibi tarafın-

dan imzalanır. Mahkemece gerekli bulunduğunda duruşma safahatı, mahkemenin uy- gun ve lüzumlu göreceği teknik araçlarla tespit olunabilir. Bu tespite dayanı- larak sonradan düzenlenecek duruşma tutanaklarının, duruşma safahatına uygun olduğu, mahkeme başkanı ve tutanağı düzenleyen zabıt katibi tarafından tasdik edilir.

   Mahkeme başkanının özürü bulunursa tutanak üyelerin en kıdemlisi tarafından

imzalanır.

   Muhakeme zabıtnamesinin ihtiva edeceği noktalar
   Madde 265 - Muhakeme zabıtnamesi
   1 - Duruşmanın icra kılındığı yer ve tarihi,
   2 - Hakimlerin, Cumhuriyet Müddeiumumisinin, zabıt katibinin ve varsa ter-

cümanın adını,

   3 - İddianamede tavsif edildiği gibi suçun ne olduğunu,
   4 - Maznunların, müdafilerin, davacıların adlarını,
   5 - Muhakemenin açık mı yoksa gizli mi olduğunu,

ihtiva eder.

   Zabıtnamede yazılacak diğer noktalar
   Madde 266 - Zabıtname kısaca duruşmanın cereyanı ile neticelerini ve muha-

keme usulünün esaslı merasimine riayet olunduğunu vuzuhla gösterir.

   Duruşma esnasında okunulan evrak ve vesikaların neden ibaret olduğunu ve

dermeyan edilen iddiaların hulasalarını ve verilen kararlarla hüküm fıkrasını ihtiva eder.

   Duruşma bir sulh mahkemesinde cereyan etmişse zabıtname sorgularla şahitle-

rin beyanatının hulasalarını da ihtiva eder.

   Duruşma sırasında hadis olan bir vakıayı tesbit etmek yahut bir şahadet ve

beyanı tamamiyle yazmak iktiza ederse reis öylece yazılmasını ve okunmasını em- reder. Bunların okunduğu ve yazılan hususun tasdik olunduğu veya ne gibi iti- razlar edildiği zabıtnameye geçirilir.

   Zabıtnamenin ispat kuvveti
   Madde 267 - Duruşmanın nasıl yapılacağı hakkındaki kanuni merasime riayet

edilip edilmediği ancak zabıtname ile ispat olunabilir. Zabıtnamenin bu kısmı- na karşı yalnız sahtelik iddiası yapılabilir.

   Hükmün esbabı mucibesi ve hüküm fıkrasının ihtiva edeceği noktalar
   Madde 268 - Hükmün esbabı mucibesi tamamiyle zabıtnameye dercedilmemişse

tefhimden üç gün içinde dava dosyasına raptolunur.

   Hüküm ve kararlar buna iştirak eden hakimler tarafından imzalanır.
   Hükmün beyaz edilmesinde, hakimlerden biri imza edemeyecek halde ise ma-

niin sebebi reis tarafından ve bununda bulunmaması halinde hükümde hazır bulunan hakimlerin en kıdemlisi tarafından hükmün altına yazılır.

   (Değişik: 21/5/1985-3206/57 md.) Hüküm fıkrasında; 253 üncü maddeye göre

verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza mikta- rının, kanun yollarına başvurmanın mümkün olup olmadığını tereddüte yer verme- yecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir.

   Hükümlerin ikinci nüshaları ve hulasaları reis ve zabıt katibi tarafından

imzalanır ve mahkeme mühriyle mühürlenir.

                            YEDİNCİ FASIL
                          Gaiplerin muhakemesi
   Gaibin tarifi
   Madde 269 - Meskeni bilinmeyen veya yabancı memlekette sakin olupta salahi-

yetli mahkeme huzuruna celbi mümkün olmıyan yahut bu surette davetin neticesiz kalacağı kuvvetle anlaşılan maznun gaip sayılır.

   Gaip hakkında duruşma açılması
   Madde 270 - Bir gaibin aleyhinde tahkikata mevzu teşkil eden suç para ceza-

sını veya müsadereyi yahut her ikisini istilzam ederse duruşma açılabilir.

   Bu bapta 271 den 277 nciye kadar olan madde hükümleri tatbik olunur.
   Madde 271 - (Mülga: 11/2/1959 - 7201/62 md.)
   Celpnamede yazılacak noktalar
   Madde 272 - Celpname; maznunun adını, sanını, yaşını, işini ve malüm ise

ikametgah ve meskenini, isnat olunan suçu ve duruşma günü ile saatini ihtiva eder.

   Bundan başka maznun mazereti olmaksızın hazır bulunmazsa duruşmanın yapıla-

cağı ihtarı celpnameye ilave olunur.

   Maznun namına duruşmaya kabul olunabilecek kimseler
   Madde 273 - Maznun namına bir müdafi duruşmaya gelebilir. Kanuni hısımla-

rından bir kimse de onu temsil etmek üzere, kendisinden bir vekaletname aran- maksızın kabul olunabilir.

   Madde 274 - (Mülga: 11/2/1959 - 7201/62 md.)
   Maznun namına kanun yollarına müracaat
   Madde 275 - 273 üncü maddede gösterilen kimseler, maznun için açık bulunan

kanun yollarına müracaat edebilirler.

   Muayyen eşyanın haczi
   Madde 276 - Hükmolunabilecek para cezasının en yüksek derecesini ve muha-

keme masraflarını istifaya yetişecek miktarda maznunun muayyen malları ica- bında hakim tarafından haczolunabilir. Bu haciz hakkında icra Kanununun hüküm- leri tatbik olunur.

   Haciz vaz`ını icap ettiren sebepler kalmazsa haciz kaldırılır.
   Umumi haciz
   Madde 277 - Yukardaki maddeye göre haciz kabil olmaz veya haczolunacak mal

yetmezse maznunun Türkiye`de elde edilebilecek bütün malları haczolunabilir. Bu karar Resmi Gazete ile ve mahkeme tensip ederse diğer gazetelerde ilan edilir.

   Haciz kararının Resmi Gazete ile birinci ilanından sonra, maznunun haczedi-

len mallar üzerindeki temliki tasarrufları Devlet Hazinesi hakkında hükümsüz- dür.

   Umumi haczi istilzam eden sebepler kalkar veya 276 ncı madde mucibince bir

malın haciz suretiyle Hazinenin hukuku temin edilirse umumi haczi kaldırılır.

   Haczin vaz`ı hangi gazetelerle ilan edilmişse kaldırıldığı da o gazeteler-

le ilan olunur.

   Gaip hakkında duruşma açılmaması ve aleyhine yapılacak işler
   Madde 278 - Gaip hakkında duruşma yalnız 270 inci maddede yazılı hallerde

açılır. Bu hallerden başkasında gaip aleyhinde yapılacak işler, ileride hazır bulunursa delillerin haliyle muhafazasını temin içindir.

   Bu işler 279 dan 287 nciye kadarki maddelere göre yapılır.
   Müdafi kabul intihabı
   Madde 279 - (Birinci fıkra Mülga: 21/5/1985-3206/82 md.)
   Maznunun kanuni hısımlarından olan kimseler dahi ona bir müdafi intihap et-

mek hakkını haizdirler.

   Şahitler ve ehlihibre yemin ile dinlenir.
   Tahkikat işlerinden gaibe haber verilip verilmeyeceği
   Madde 280 - Gaip olan maznun kendisine tahkikat işlerinin cereyanından ha-

ber verilmesini asla talep edemez.

   Bununla beraber hakim meskeni bilinen maznuna malümat verebilir.
   Gaibe ihtar
   Madde 281 - Meskeni bilinmiyen gaibe hakim huzurunda ispatı vücut etmesi

yahut meskenini bildirmesi gazetelerle ihtar olunabilir.

   Gaip hakkındaki delillerin ne suretle toplanacağı
   Madde 282 - Son tahkikat açıldıktan sonra maznunun gaip olduğu anlaşılırsa

başkaca toplanılması icap eden deliller bir naip veya istinabe olunan hakim va- sıtasiyle toplanır.

   Tevkif müzekkeresini icap ettirecek hallerde haciz
   Madde 283 - (Değişik: 28/6/1938 - 3515/1 md.)
   Aleyhinde hukuku amme davası açılmış olan gaib, tevkif müzekkeresi kesilme-

sini icab ettirecek kuvvetli şübheler altında ise Türkiye dahilindeki malları asliye mahkemesi reis veya hakimi tarafından verilecek kararla haczolunabilir.

   Türk Ceza Kanununun ikinci kitabının birinci babında yazılı ölüm veya ağır-

hapis cezalarını müstelzim cürümlerden maznun olanların kaybolması halinde yu- karıki fıkraya göre mallarının haczine karar verilmesi mecburidir.

   Haciz kararının ilanı
   Madde 284 - (Değişik: 8/6/1936 - 3006/1 md.)
   Haciz kararı Resmi Gazete ile ve asliye mahkemesi reisi veya hakimi tensib

ederse diğer gazetelerle de ilan olunur.

                                                                            *
   Maznunun memnu olduğu tasarruflar ve idare makamı:
   Madde 285 - Resmi Gazete ile birinci ilandan sonra maznun haczedilen malları

üzerinde ölüme bağlı tasarruflardan maada tasarruflarda bulunamaz.

   Haciz kararı gaiplerin mallarını idare eden makama tebliğ edilir. Bu makam

malların idaresini temin için iktiza eden kanuni tedbirleri alır.

   Haczin kaldırılması ve ilanı:
   Madde 286 - (Değişik: 8/6/1936 - 3006/1 md.)
   Konmasını icab eden sebepler kalmazsa haciz kaldırılır.
   Haczin konduğu hangi gazetelerle ilan edilmişse kaldırıldığı da o gazeteler-

le ilan olunur.

   Madde 287 - (Mülga: 21/5/1985 - 3206/82 md.)
   Maznuna verilecek teminat varakası:
   Madde 288 - Mahkeme gaip olan maznun hakkında bir teminat varakası verebi-

lir.Bu teminat şartlara bağlanabilir.

   Teminat varakası hangi suç için verilmiş ise maznunu  yalnız ondan dolayı

tevkiften masun bulundurur.

   Maznun hürriyeti tahdit eden bir ceza ile mahküm olur veya kaçmak hazırlı-

ğında bulunur yahut teminat varakasının bağlı olduğu şartlara riayetsizlik eder- se teminatın hükmü kalmaz.

                            ÜÇÜNCÜ KİTAP
                            Kanun yolları
                            BİRİNCİ FASIL
                            Umumi hükümler
   Kanun yollarına müracaat hakkı:
   Madde 289 - Adli kararlar aleyhine gerek Cumhuriyet Müddeiumumisi ve gerek

maznun için kanun yolları açıktır.

   Cumhuriyet Müddeiumumisi maznun lehine olarak da kanun yollarına müracaat

edebilir.

   Müdafiin müracaat hakkı:
   Madde 290 - Müdafi maznunu açık arzusuna muhalif olmamak şartiyle kanun yol-

larına müracaat eyliyebilir.

   Kanuni mümessilin ve eşin müracaat hakkı
   Madde 291 - (Değişik: 18/11/1992 - 3842/25 md.)
   Sanığın kanuni mümessili ve eşi sanığa açık olan kanun yollarına süresi

içinde kendiliklerinden müracaat edebilirler. Sanığın müracaatına ilişkin hükümler, bunlar tarafından yapılacak müracaat ve onu takip eden işlemler için de geçerlidir.

   Mevkufun kanun yollarına müracaat usulü:
   Madde 292 - Mevkuf olan maznun tevkifhanenin bulunduğu mahaldeki mahkeme

katibine beyanatta bulunmak suretiyle de kanun yollarına müracaat edebilir. Katip bu bapta bir zabıt varakası yaparak hakim veya reise tasdik ettirir.

   Kanuni mehillere riayet edilmiş olmak için zabıt varakasının bu mehiller

içinde yapılmış olması lazımdır.

   Kanun yolunun tayininde hata:
   Madde 293 - (Değişik: 8/6/1936 - 3006/1 md.)
   Kabule şayan bir müracatta kanun yolunun veya merciinin tayininde yapılan

bir hata müracaat edenin hukukunu ihlal etmez. KANUNLAR, ŞUBAT 1993 (Ek -15)

   Müddeiumuminin  müracaatı neticesinin şümulü:
   Madde 294 - Cumhuriyet Müddeiumumiliği tarafından aleyhine kanun yoluna mü-

racaat olunan karar maznun lehine bozulabileceği gibi tadil de olunabilir.

   Müracaat hakkından vaz geçilmesi ve tesiri:
   Madde 295 - Kanun yollarına müracaatta bulunmak hakkının iskat olunması veya

vukubulmuş bir müracaattan vazgeçilmesi, bu müracaat için muayyen mehlin bitme- sinden önce dahi muteber olur. Şukadar ki Cumhuriyet Müddeiumumiliği tarafın- dan maznun lehine vukubulmuş olan müracaat onun muvafakati olmaksızın geri alı- namaz.

   Müdafiin vuku bulmuş bir müracaattan vaz geçebilmesi ayrıca hususi vekaleti

haiz bulunmasına bağlıdır.

   Duruşma başladıktan sonra vazgeçilmenin şartı:
   Madde 296 - Kanun yoluna müracaat üzerine verilecek karar duruşma ile veri-

lecekse, bu müracaatın geriye alınması ancak hasmın muvafakatiyle olabilir.

                            İKİNCİ FASIL
                              İtiraz
   İtiraz olunabilen kararlar:
   Madde 297 - (Değişik: 8/6/1936 - 3006/1 md.)
   (Değişik: 21/5/1985 - 3206/58 md.) Kanunda aksi yazılı olmadıkça mahkeme

naibi ve istinabe olunan hakimin kararları ile asliye mahkemesi başkan veya ha- kimi ve sulh hakiminin duruşmaya ilişkin olmayan kararları aleyhine itiraz olu- nabilir.

   Şahid, ehlihibre ve diğer şahıslar da kendilerine müteallik kararlar aleyhi-

ne itiraz edebilirler.

   İtiraz olunabilen veya olunamayan mahkeme kararları:
   Madde 298 - Mahkeme kararları aleyhine itiraz edilemez.
   (Değişik : 18/11/1992 - 3842/ 26 md.) Tutuklamaya, tutukluluğun devamına,

hacze ve üçüncü şahıslara ilişkin kararlar hakkında yukarıdaki fıkra hükmü uygulanmaz.

   itirazın tetkiki mercileri ve usulü:
   Madde 299 - (Değişik: 5/3/1973 - 1696/39 md.)
   İtirazı incelemeye yetkili merciler aşağıda gösterilmiştir:
   1. (Mülga: 21/5/1985 - 3206/82 md.)
   2. Sulh hakiminin kararlarına karşı yapılan itirazların incelenmesi yargı

çevresi içinde bulundukları asliye mahkemesi başkan veya hakimine aittir.

   Sulh işleri asliye hakimi tarafından görülüyorsa itirazı inceleme yetkisi

ağır ceza işlerini gören mahkeme başkanınındır. Sulh işleri asliye mahkemesi üye veya üye yardımcılarından biri tarafından görülüyorsa itirazı incelemeye o mahkemenin başkanı yetkilidir.

   3. (Değişik : 18/11/1992-3842/27 md.) Mahkeme naibi ve istinabe olunan

hakim kararları aleyhine yapılacak itirazların incelenmesi, mensup oldukları asliye veya ağır ceza mahkemesinin hakim veya başkanına ve asliye mahkemesi hakim ve başkanı tarafından verilen kararlar aleyhindeki itirazların incelen- mesi yargı çevresinde bulundukları ağır ceza mahkemesine ve bu mahkeme ile başkanı tarafından verilen kararlar hakkındaki itirazların incelenmesi, o yerde ağır ceza mahkemesinin birden fazla dairesi bulunması halinde, numara olarak kendisini takip eden daireye; son numaralı daire için bir numaralı daireye; o yerde ağır ceza mahkemesinin tek dairesi bulunması halinde ise, en yakın ağır ceza mahkemesine aittir.

   4. Yargıtay dairelerinin esas mahkeme sıfatı ile baktıkları davalardaki ilk

ve son duruşmalarda itirazları:

   A) Yargıtay üyesinin kararı aleyhine mensup oldukları daire başkanı,
   B) Yargıtay daire başkanının kararı aleyhine diğer daire başkanı,
   C) Yargıtay dairesinin kararı aleyhine diğer daire tetkik eder. Diğer dai-

reden maksat sayı itibariyle takibeden ceza dairesidir. Sonuncu daire bahis ko- nusu ise birinci dairedir.

   Karar aleyhine yapılan itiraz, kararı veren makama verilecek bir dilekçe

veya o hususta bir tutanak yazılmak üzere zabıt katibine yapılacak bir beyan ile olur. Tutanak beyanını ve imzayı mahkeme başkanı veya hakim tasdik eder.

   Acele hallerde itiraz, incelemeyi yapacak makama da arz olunabilir.
   Kararına itiraz olunan makam, itirazı varit görürse o kararı düzeltir. Aksi

takdirde hemen ve nihayet üç gün içinde itirazı incelemeye yetkili olan mercie gönderir.

   İtiraz üzerine icranın tehiri:
   Madde 300 - İtiraz istidasının verilmesi, aleyhine itiraz olunan kararın ic-

rasını tehir etmez.

   Şukadar ki kararına itiraz olunan makam veya bu itirazı tetkik edecek merci

icranın tehirini emredebilir.

   İtirazın hasma tebliği ve tahkikat yapılması:
   Madde 301 - İtirazı tetkik edecek merci, yazı ile cevap verebilmesi için

itirazı hasma bildirebilir. Bu merci lüzum gördüğü tahkikatın yapılmasını emir veya kendisi ifa edebilir.

   İtirazın üzerine karar:
   Madde 302 - Kanunda yazılı olan haller müstesna olmak üzere itiraz hakkında

duruşma yapılmaksızın karar verilir. Şukadar ki icabında Cumhuriyet Müddeumumi- si dinlenir.

   İtiraz varit görülürse bunu tetkik eden merci aynı zamanda itirazın mevzuu

olan mesele hakkında da karar verir.

   İtiraz üzerine verilen kararlar:
   Madde 303 - (Değişik: 5/3/1973 - 1696/40 md.)
   İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir. Ancak, merci sanığın tutuklanma-

sına karar verirse, acele itiraz yoluna gidilebilir.

   Acele itiraz usulü
   Madde 304 - Acele itiraz halinde aşağıda yazılı hükümler tatbik edilir:
   İtiraz, 33 üncü maddeye göre alakadarın kararı öğrendiği günden itibaren

bir hafta içinde olmak lazımdır.

   Acelelik kabul edilmese dahi itiraz istidasının onu tetkik edecek mercie

verilmesi bu mehlin muhafazasını temin eder.

   Hakimler, aleyhine acele itiraz yoluna müracaat olunan kararlarını kendile-

ri değiştiremezler.

                            ÜÇÜNCÜ FASIL
                              Temyiz
   Temyizi Kabil Olan ve Olmayan Hükümler:
   Madde 305 - (Değişik: 21/1/1983 - 2789/1 md.)
   Ceza Mahkemelerinden verilen hükümler temyiz olunabilir. Ancak, onbeş sene

ve ondan yukarı hürriyeti bağlayıcı cezalar ile ölüm cezalarına ait hükümleri hiç bir harç ve masrafa tabi olmaksızın Yargıtayca re`sen tetkik olunur. KANUNLAR, ŞUBAT 1993 (Ek - 15)

   1. (Değişik: 18/11/1992 - 3842/28 md.) İkimilyon liraya kadar (İkimilyon

dahil) para cezalarına dair olan hükümler,

   2. (Değişik: 18/11/1992 - 3842/28 md.) Yukarı sınırı onmilyon lirayı

geçmeyen para cezasını gerektiren suçlardan dolayı verilen beraat hükümleri,

   3. Bu Kanun ile sair kanunlarda  kesin olduğu yazılı bulunan hükümler,
   Temyiz olunamaz.
   Bu suretle verilen hükümler tekerrüre esas olmaz. Ancak haklarında 343 üncü

madde hükümleri dairesinde Yargıtaya başvurulabilir.

   Hükümden evvelki kararların temyizi:
   Madde 306 - Hükümden evvel verilip hükme esas teşkil eden kararlar dahi hü-

kümle bertaraf temyiz olunabilir.

   Temyiz sebebi:
   Madde 307 - Temyiz ancak hükmün kanuna muhalif olması sebebine müstenit

olur.

   Hukuki bir kaidenin tatbik edilmemesi yahut yanlış tatbik edilmesi kanuna

muhalefettir.

   Kanuna muhalefet halleri:
   Madde 308 - Aşağıda yazılı hallerde kanuna mutlaka muhalefet edilmiş sayı-

lır.

   1 - Mahkemenin kanun dairesinde teşekkül etmemiş olması,
   2 - Hakimlik vazifesine iştirakten kanunen memnu olan bir hakimin hükme iş-

tirak etmesi,

   3 - Makbul şüpheden dolayı hakkında ret talebi vakı olupta bu talep kabul

olunduğu halde hakimin hükme iştirak etmesi yahut bu talebin kanuna mugayir olarak reddolunması suretiyle hakimin hükme iştirak ettirilmesi,

   4 - Mahkemenin kanuna muhalif olarak davaya bakmağa kendini vazifeli veya

salahiyetli görmesi,

   5 - Cumhuriyet Müddeiumumisi yahut kanunen vücudu lazım diğer şahsın gıya-

bında duruşma yapılması,

   6 - Şifahi bir duruşma neticesi olarak verilen hükümde aleni muhakeme kaide-

sinin ihlal edilmesi,

   7 - Hükmün esbabı mucibeyi ihtiva etmemesi,
   8 - Hüküm için mühim olan noktalarda mahkeme karariyle müdafaa hakkının tah-

dit edilmiş olması.

   Maznunun lehine olan kaidelere muhalefet:
   Madde 309 - Maznunun lehine olan hukuki kaidelere muhalefet, maznunun aley-

hine hükmün bozdurulması için Cumhuriyet Müddeiumumiliğine bir hak vermez.

   Temyiz talebi ve süresi:
   Madde 310 - (Değişik: 21/5/1985 - 3206/60 md.)
   Temyiz talebi, hükmün tefhiminden bir hafta içinde hükmü veren mahkemeye

bir dilekçe verilmesi veya zabıt katibine yapılacak beyanla olur. Beyan tuta- nağa geçirilir ve tutanak hakime tasdik ettirilir.

   Hükmün tefhimi sanığın yokluğunda olmuşsa bu süre tebliğ tarihinden başlar.
   Sulh mahkemelerinin temyizi kabil kararları, yargı çevresi içinde bulunduk-

ları asliye ve ağır ceza mahkemeleri nezdindeki Cumhuriyet savcıları tarafın- dan, tefhim tarihinden itibaren bir ay içinde temyiz edilebilir.

   Eski hale getirme müddeti içinde temyiz müddetinin cereyanı:
   Madde 311 - (Değişik: 8/6/1936-3006/1 md.)
   Maznun aleyhine gıyaben sadır olan hükümlerde eski hale getirme talebinin

müddeti içinde temyiz müddeti de cereyan eder. Maznun, eski hale getirme tale- binde bulunur ise bu talebin reddi ihtimalini nazara alarak müddeti içinde istidaname vermek veya zabıt katibine bir beyan yapmakla temyiz talebinde bu- lunmalıdır. Bu halde temyize taallük eyliyen işler eski hale getirme talebi hakkında karar verilinciye kadar tehir olunur.

   (İkinci fıkra Mülga: 21/5/1985-3206/82 md.)
   Eski hale getirme talebinde bulunmaksızın temyiz yoluna gidilmiş ise bu

muamele; eski hale getirmek talebi hakkından vaz geçmeği gösterir.

   Temyiz istidasının tesiri:
   Madde 312 - (Değişik: 8/6/1936-3006/1 md.)
   Müddeti içinde verilen temyiz istidası hükmün kat`ileşmesine mani olur.
   Hüküm, temyiz eden tarafa esbabı mucibesile tefhim edilmemişse temyiz olun-

duğuna mahkemenin ıttılaından bir hafta içinde tebliğ edilir.

   Temyiz istidası ve ihtiva edeceği noktalar:
   Madde 313 - (Değişik: 8/6/1936-3006/1 md.)
   Temyiz eden taraf hükmün hangi cihetine itiraz ve neden dolayı bozulması-

nı taleb etmekte olduğunu temyiz istidasında veya beyanında veyahut layihasında gösterir.

   Temyiz için istinad edilen sebeplerde muhakeme usulüne müteallik hukuki

bir kaideye mi yoksa kanuni diğer hükümlere mi, muhalefet etmiş olmasından dolayı itiraz olunduğu gösterilir. Birinci halde kanuna muhalif olan vak`alar izah olunur.

   İhtiyarı temyiz layihası:
   Madde 314 - (Değişik: 8/6/1936-3006/1 md.)
   (Değişik: 21/5/1985-3206/61 md.) Temyiz dilekçesinde veya beyanında tem-

yiz sebepleri gösterilmemişse temyiz dilekçesi için belirlenen sürenin bitme- sinden yahut gerekçeli karar henüz tebliğ edilmemişse tebliğinden itibaren bir hafta içinde hükmü temyiz olunan mahkemeye bu sebepleri ihtiva eden bir layiha da verilebilir. Cumhuriyet savcısı temyiz dilekçesinde, temyiz sebeplerini göstermemiş ise; temyiz isteğinin sanığın lehinde veya aleyhinde olduğunu açık- ça belirtmesi gerekir.

   Layihanın verilmemesi veya istida veya beyanda temyiz sebeplerinin gös-

terilmemesi temyiz tetkikatı yapılmasına mani değildir.

   Temyiz maznun tarafından yapılmış ise bu layihalar kendisi veya müdafi

tarafından imza edilerek verilir.

   Müdafii yoksa maznun bu hususta bir zabıt varakası tutulmak üzere zabıt

katibine yapacağı bir beyanla esbabı mucibesini dermeyan edebilir. Bu zabıt varakası reis veya hakime tasdik ettirilir.

   Temyiz talebinin kabule şayan olmamasından dolayı hükmü veren mahkemece

reddi:

   Madde 315 - (Değişik: 8/6/1936-3006/1 md.)
   (Değişik: 21/5/1985 - 3206/62 md.) Temyiz isteği kanuni sürenin geçmesinden

sonra yapılmış veya temyiz edilemeyecek bir hüküm temyiz edilmişse veya temyiz edenin buna hakkı yoksa, hükmü temyiz olunan mahkeme bir karar ile temyiz di- lekçesini reddeder.

   Temyiz eden taraf red kararının kendisine tebliğinden itibaren bir hafta

Temyiz Mahkemesinden bu hususta bir karar verilmesini taleb edebilir. Bu tak- dirde dosya Temyiz Mahkemesine gönderilir. Şu kadar ki, bu sebepten dolayı hük- mün infazı tehir olunmaz.

   Temyiz istida ve layihasının tebliği ve cevabı:
   Madde 316 - (Değişik: 8/6/1936 - 3006/1 md.)
   315 inci maddeye göre hükmü veren mahkemece reddedilmiyen temyiz talebine

dair istida ve varsa yalnız layihanın bir sureti temyiz talebinde bulunan tara- fın hasmına tebliğ olunur. Hasım tarafı bir hafta içinde yazı ile cevabı vere- bilir.

   Temyiz eden tarafın hasmı maznun ise bu hususta bir zabıt varakası tutul-

mak üzere zabıt katibine yapılacak bir beyanla da cevabını verebilir. Cevap layihası verildikten veya bunun için muayyen müddet bittikten sonra dava dosya- sı Cumhuriyet Müddeiumumisi tarafından temyiz mahkemesine verilmek üzere Cumhu- riyet Başmüddeiumumiliğine gönderilir.

2.1.2003 t. 4778 sk. ile EK FIKRA:
   Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen tebliğname taraflara ilgili 

dairece tebliğ olunur.

   Yargıtayca temyiz isteğinin reddi:
   Madde 317 - (Değişik: 21/5/1985 - 3206/63 md.)
   Yargıtay, süresi içinde temyiz dilekçesinin verilmediğini veya beyanının

yapıldığını, hükmün temyiz edilemez olduğunu, temyiz edenin buna hakkı olma- dığını görürse, temyiz isteğini reddeder, görmezse incelemesini yapar.

   Ağır ceza hükümlerinin tetkikinde duruşma:
   Madde 318 - Ağır cezaya mütaallik hükümlerde Temyiz Mahkemesi tetkikatını

maznunun temyiz istidasındaki talebi üzerine veya dilerse resen duruşma icrası suretiyle yapar. Duruşma gününden maznuna veya talebi üzerine müdafiine haber verilir. Maznun duruşmada hazır olabileceği gibi kendisini vekaletnameyi haiz bir müdafi ile de temsil ettirebilir.

   Maznun mevkuf ise bizzat ispatı vücut etmek talebinde bulunamaz.
   Duruşmada usul:
   Madde 319 - Temyiz Mahkemesinde duruşma raportör aza tarafından işin izahı

ile başlar. Bu azanın duruşmadan önce raporunu tanzim ve imza ile dosyaya koy- muş olması lazımdır.

   Raportör azanın izahatını müteakıp Cumhuriyet Başmüddeiumumisi, maznun

ve müdafii iddialarını beyan ve bunları izah için söz alırlar. Bunlar arasında temyizi talep etmiş olan taraf önce dinlenir. Son söz maznunundur.

   Temyiz Mahkemesince tetkik edilecek noktalar:
   Madde 320 - Temyiz Mahkemesi, temyiz istida ve layihasında irat olunan

hususlar ile temyiz talebi usule ait noksanlardan dolayı olmuş ise temyiz isti- dasında bu cihete dair beyan edilecek vakıalar hakkında tetkikler yapabileceği gibi hükme tesiri olacak derecede kanuna muhalefet edilmiş olduğunu görürse talepte mevcut olmasa dahi bu hususu tetkik eder.

   313 üncü maddenin ikinci fıkrasında gösterilen müstenidattan başka tem-

yiz müddeasını teyit için yeniden müstenidat göstermeğe lüzum yoktur.

   Bununla beraber böyle müstenidat arzolunmuşsa kabul olunur.
   Temyiz Mahkemesince hükmün bozulması:
   Madde 321 - Temyiz Mahkemesi, aleyhine itiraz olunan hükmü hangi cihetten

kanuna muhalif görmüşse o cihetten bozar.

                                                                          *
     Hükmün bozulmasına sebep olan kanuna muhalefet keyfiyeti, bu hükme esas

olarak tesbit edilen vakıalarda olmuş ise bu muameleler dahi aynı zamanda bozu- lur.

     Temyiz Mahkemesince davanın esasına hükmedilecek haller ve karar tashihi:
     Madde 322 - (Değişik: 8/6/1936 - 3006/1 md.)
     (Değişik: 5/3/1973-1696/44 md.) Hükme esas olarak tespit edilen vakıa-

lara tatbikinde kanuna muhalefet edilmesinden dolayı o hüküm bozulmuş ise Yargıtay aşağıda yazılı olan hallerde kendisi davasının esasına hükmeder.

     1. Vakıanın daha ziyade aydınlanması gerekmeden beraete veya davanın

düşmesine yahut aşağı - yukarı haddi olmayan sabit bir cezaya hükmolunması icabederse,

     2. Yargıtay Başsavcılığının iddiasına uygun olarak suçluya kanunda yazılı

cezanın en aşağı derecesini uygulamayı uygun görürse,

     3. Mahkemece sabit görülen suçun unsurları ve vasfı ve cezası hükümde

doğru gösterilmiş olduğu halde sadece kanunun madde numarası yanlış yazılmış ise,

     4. Hükümden sonra yürürlüğe giren kanun suçun cezasını azaltmış ve mahke-

mece suçluya ceza tayininde artırma sebebi kabul edilmemiş veya yeni bir kanun ile fiil suç sayılmamış olmaktan dolayı birinci halde daha az bir cezanın hükmü ve ikinci halde hiç ceza hükmolunmaması gerekirse,

     5. Açıkca tespit edilmiş olan suçlunun doğum ve suç tarihlerine göre ceza

tayininde gerekli indirme yapılmamış veya yanlış olarak indirme yapılmış ise,

     6. Arttırma veya indirme sonu ceza müddeti veya miktarını tayinde maddi

hata yapılmış ise,

     7. Hükmedilmiş olan ceza yerine Ceza Kanununun 29 uncu maddesince adli

tevbih kararı verilmesi icabederse,

     8. Ceza Kanununun 29 uncu maddesindeki tertibin gözetilmemesi yüzünden

eksik veya fazla ceza verilmiş ise,

     9. (Değişik: 21/5/1985 - 3206/64 md.) Harçlar Kanunu ile yargılama gider-

lerine ilişkin hükümlere ve Avukatlık Kanununa göre düzenlenen ücret tarifesine aykırılık yapılmışsa.

     Sair hallerde Temyiz Mahkemesi işi yeniden tetkik ve hükmolunmak üzere

hükmü bozulan mahkemeye veya o derecede diğer civar bir mahkemeye gönderir.

     Cezayı müstelzim suç daha dun derecedeki bir mahkemenin vazifesi dahilin-

de ise Temyiz Mahkemesi işi o mahkemeye gönderebilir.

     Ceza dairelerinden birinin kararına karşı Cumhuriyet Başmüddeiumumisi,

ilamın kendisine verildiği tarihten otuz gün içinde Ceza Umumi Heyetine itiraz edebilir.

     Ceza dairelerinin veya Ceza Umumi Heyetinin kararlarına karşı tashihi

karar usulü ancak hükmün ve kararın zat ve mahiyetine doğrudan doğruya müessir olmak üzere temyiz istida veya layihasında veya tebliğnamede dermeyan olunan bir hususun ve bunlar haricinde esas hükme müessir noksan ve hataların temyizen nazara alınmıyarak meskütünanh kalması hallerinde caridir.

     (Değişik: 21/5/1985 - 3206/64 md.) Karar düzeltilmesini istemek yetkisi

Cumhuriyet Başsavcısına aittir. Bu talep üzerine Yargıtay incelemesi, asıl ilamı vermiş olan daire veya Genel Kurulca yapılır. Karar düzeltme talebinin; dosyanın mahalline iadesini müteakip hükmün infazı için Cumhuriyet savcılığınca ödeme emri veya

davetiyenin hükümlüye tebliği veya yakalama müzekkeresinin infazına başlandığı tarihten, mahalline gönderilmesi gerekmeyen dosyalar için de Cumhuriyet Baş- savcılığı tarafından ilgili Cumhuriyet savcılığı aracılığı ile yapılacak tebli- gattan itibaren bir ay içerisinde yapılması gerekir. Mahalli Cumhuriyet savcı- sı, bu süre içinde ilgililerin başvurusu üzerine, düşüncesiyle birlikte evrakı gereği takdir edilmek üzere Cumhuriyet Başsavcılığına gönderir. Ancak bu durum infazın geri bırakılmasını gerektirmez. Cumhuriyet Başsavcısı durumu inceleyip düzeltme talebini uygun gördüğü takdirde infazın geri bırakılmasını derhal mahalline bildirir ve ondan sonra gereğini yapar. Mahalli Cumhuriyet savcısı da re`sen Cumhuriyet Başsavcılığına başvurarak karar düzeltme isteğinde buluna- bilir, ancak bu halde bir aylık süre kaydı aranmaz. Karar düzeltme talebi red- dedilirse bir daha karar düzeltme talebinde bulunulamaz.

   Vazifesizlik veya salahiyetsizlik sebebiyle bozulan hükmün nereye gönde-

rileceği:

   Madde 323 - HÜküm, mahkemenin haksız olarak kendisini vazifeli veya sala-

hiyetli görmesinden dolayı bozulmuşsa Temyiz Mahkemesi aynı zamanda işi vazife- li veya salahiyetli mahkemeye gönderir.

   Yargıtayda hükmün tefhimi:
   Madde 324 - (Değişik: 21/5/1985 - 3206/65 md.)
   Hüküm, 261 inci madde hükmüne göre tefhim edilir. Bu mümkün olmadığı tak-

dirde duruşmanın bitiminden itibaren bir hafta içinde karar verilir.

   Hükmün bozulmasının diğer maznunlara sirayeti:
   Madde 325 - Hüküm, cezanın tatbikatında kanuna muhalefet edilmesinden

dolayı maznun lehine olarak bozulmuşsa ve bozulan cihetlerin temyiz talebinde bulunamamış olan diğer maznunlara da tatbikı kabil olursa bu maznunlar dahi temyiz talebinde bulunmuşçasına hükmün bozulmasından istifade ederler.

   Davaya yeniden bakacak mahkemenin hak ve mecburiyetleri:
   Madde 326 - (Değişik: 21/5/1985 - 3206/66 md.)
   Yargıtaydan verilen bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak mahkeme,

ilgililere bozmaya karşı diyeceklerini sorar.

   Sanık veya müdahil ve vekillerine davetiye tebliğ olunamaması veya dave-

tiye tebliğ olunmasına rağmen duruşmaya gelmemeleri nedeniyle bozmaya karşı beyanları tespit edilmemiş olsa dahi duruşmaya devam edilerek dava gıyapta bitirilebilir. Ancak sanık hakkında verilecek ceza, bozmaya konu olan cezadan daha ağır ise herhalde dinlenilmesi gerekir.

   Yargıtaydan verilen bozma kararına mahkemelerin ısrar hakkı vardır. Israr

üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uymak mecburidir.

   Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya

291 inci maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse yeniden veri- len hüküm, evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz.

                            DÖRDÜNCÜ KİTAP
                            BİRİNCİ FASIL
                    Muhakemenin iadesi ve yazılı emir
   Mahkümun lehine muhakemenin iadesi sebepleri :
   Madde 327 - (Değişik: 8/6/1936 - 3006/1 md.)
   Kat`ileşen bir hükümle neticelenmiş olan bir dava aşağıda yazılı hallerde

mahkümun lehine olarak muhakemenin iadesi yolile tekrar görülür:

                                                                       *
   1 - Duruşmada ihticaç olunan ve hükme tesir eden bir vesikanın sahteliği

tebeyyün ederse.

   2 - Yemin verilerek dinlenmiş olan bir şahid veya ehlihibrenin hükme mües-

sir olacak surette mahküm aleyhine kasd veya ihmal ile hakikat hilafında şahit- likte bulunduğu veya rey verdiği anlaşılırsa.

   3 - Bizzat mahküm tarafından sebebiyet verilmiş olan kusur müstesna olmak

üzere hükme iştirak etmiş olan hakimlerden biri aleyhine ceza tatbikatını ve kanuni bir ceza ile mahkümiyeti istilzam edecek mahiyette olarak vazifelerini ifada kusur etmişse.

   4 - Ceza hükmü, hukuk mahkemesinin bir hükmüne müstenid olup da bu hüküm

kat`ileşmiş olan diğer bir hüküm ile bozulmuş ise.

   5 - Yeni vakıalar veya yeni deliller dermeyan edilip de bunlar yalnız

başına veya evvelce irad edilen delillerle birlikte nazara alındıkları takdirde maznunun beraetini veya daha hafif bir cezayı havi kanun hükmünün tatbiki ile mahküm olmasını istilzam edebilecek mahiyette olursa. Şu kadar ki kabahat hükümleri hakkında ancak evvelce mahküm tarafından öğrenilmemiş olan veya kendi kusurile olmıyarak evvelce irad edilmemiş bulunan vakıalar veya deliller derme- yan olunabilir.

   İcranın tehiri:
   Madde 328 - Muhakemenin iadesi talebi hükmün icrasını tehir etmez. Şu kadar

ki mahkeme icranın tehir veya tevkifine karar verebilir.

   Muhakemenin iadesine mani olmayan haller:
   Madde 329 - HÜkmün icra edilmiş olması ve hatta mahkümun ölümü muhakemenin

iadesi talebine mani olmaz.

   Ölüm halinde ölenin karısı veya kocası, usulü, füruu, erkek veya kız kar-

deşleri muhakemenin iadesi talebinde bulunabilirler.

   Mahkümun aleyhine muhakemenin iadesi sebepleri:
   Madde 330 - (Değişik: 7/6/1937 - 3207/1 md.)
   Katileşen bir hüküm ile neticelenmiş olan bir dava aşağıda yazılı hallerde

maznun veya mahkümun aleyhine olarak muhakemenin iadesi yolu ile tekrar görü- lür:

   1 - Duruşmada maznunun veya mahkümun lehine ihticaç olunan ve hükme müessir

olmuş bulunan bir vesikanın sahteliği tebeyyün ederse;

   2 - Yemin verilerek dinlenmiş olan bir şahit veya ehlihibrenin hükme mües-

sir olacak surette maznun veya mahküm lehine kasıt veya ihmal ile hakikat hila- fına şahitlikte bulunduğu veya rey verdiği anlaşılırsa;

   3 - Hükme iştirak etmiş olan hakimlerden biri aleyhine ceza tatbikatını ve

kanuni bir ceza ile mahkümiyeti istilzam edecek mahiyette olarak vazifelerini ifada kusur etmiş ise;

   4 - Maznun beraat ettikten sonra suça müteallik itimada şayan bir ikrarda

bulunmuş ise.

   Muhakemenin iadesi caiz olmayan hal:
   Madde 331 - Kanunun aynı maddesinde münderiç hudut içinde olmak üzere ceza-

nın tadili maksadiyle muhakemenin iadesi caiz değildir.

   İade sebeplerinden olan cezayı mucip bir suça istinat eden iade talepleri-

nin kabulü şartları:

    Madde 332 - Cezayı müstelzim bir suçun vücuduna istinat eden muhakemenin

iadesi talebi ancak o suçtan dolayı katileşmiş bir hüküm bulunduğu veya delil- lerin yokluğundan başka sebepler yüzünden takibat ve tahkikatın icra ve devamı mümkün olamadığı takdirde kabul olunur.

   İade talebi hakkında tatbik olunacak hükümler:
   Madde 333 - Kanun yollarına müracaat hakkındaki umumi hükümler muhakemenin

iadesi talebi hakkında dahi caridir.

   İade talebinin neleri ihtiva edeceği ve nasıl yapılacağı:
   Madde 334 - (Değişik: 8/6/1936 - 3006/1 md.)
   Muhakemenin iadesi talebi bu talebin kanuni sebeplerile sübut delillerini

ihtiva eder.

   Maznun veya 329 uncu maddenin ikinci fıkrasında gösterilen kimseler muhake-

menin iadesi talebini bir istida ile yahut bu hususta bir zabıt varakası tutul- mak üzere mahkeme katibine yapacakları bir beyanla dermeyan edebilir.

   İade talebinin kabule şayan olmadığı kararı ve mercii:
   Madde 335 - Muhakemenin iadesi talebiyle hükmüne itiraz olunan mahkeme bu

talebin kabule şayan olup olmadığına karar verir. Temyizi dava üzerine Temyiz Mahkemesince verilmiş olan bir hükmün mevzuunu teşkil eden davanın muhakemesi- nin iadesi talep olunupta gösterilen sebepler 327 veya 330 uncu maddelerin üçüncü numaralarında yazılı sebeplerden başkaları ise muhakemenin iadesi tale- bine karar vermek salahiyeti evvelce hükmü temyiz edilmiş bulunan mahkemeye aittir.

   Muhakemenin iadesi talebinin kabule şayan olup olmadığına dair olan karar

duruşma yapılmaksızın verilir.

   İade talebinin kabule şayan olmaması sebepleri ve kabulü halinde yapılacak

muamele:

   Madde 336 - Muhakemenin iadesi talebi kanunda muayyen şekilde dermeyan

edilmemiş veya muhakemenin iadesini icap ettirecek kanuni hiç bir sebep göste- rilmemiş yahut bunu teyit edebilecek sübut delilleri beyan edilmemiş ise bu talep kabule şayan olmamak noktasından reddedilir.

   Aksi halde muhakemenin iadesi talebi, bir diyeceği varsa bildirmek üzere

bir mehil tayin edilerek hasım tarafına tebliğ olunur.

   Delillerin toplanması:
   Madde 337 - Mahkeme muhakemenin iadesi talebini esas itibariyle kabul eder-

se icabında delillerin toplanmasını bir naibe veya istinabe hakimine havale eder.

   Dinlenecek şahitlere veya ehlihibreye yemin verilip verilmemesini mahkeme

takdir eder.

   (Değişik: 21/5/1985 - 3206/67 md.) Delillerin toplanması sırasında ilgili-

lerin hazır bulunmaları hakkında, hazırlık tahkikatına ilişkin hükümler uygu- lanır.

   Delillerin toplanması bittikten sonra Cumhuriyet Müddeiumumisi ve maznun

tayin edilecek mehil içinde mütalaa ve mülahazalarını beyana davet olunur.

                                                                         *
   İade talebinin esassız olmasından dolayı reddi, aksi takdirde duruşma:
   Madde 338 - Muhakemenin iadesi talebinde serdolunan iddialar kafi derecede

teeyyüt etmez yahut 327 ve 330 uncu maddelerin birinci ve ikinci numaralarında yazılı hallerde işin vaziyetine nazaran bunların evelce verilmiş olan hükme hiç bir tesiri olmadığı anlaşılırsa muhakemenin iadesi talebi esassız olması noktasından duruşma yapılmaksızın reddedilir.

   Aksi halde mahkeme muhakemenin iadesine ve yeniden duruşmanın icrasına ka-

rar verir.

   Duruşma yapılmaksızın iade talebinin tetkiki:
   Madde 339 - Mahküm vefat etmişse mahkeme yeniden duruşma yapmaksızın ve

fakat icabında iktiza eden delilleri topladıktan sonra ya mahkümun beraetine veya muhakemenin iadesinin reddine karar verir.

   Sair hallerde dahi mahkeme bu hususta kafi delil varsa yine duruşma yapmak-

sızın mahkümun derhal beraetine karar verir.

   Şukadar ki takibat hukuku amme davasının açılması suretiyle vukubulmuşsa

zikredilen karar ancak Cumhuriyet Müddeiumumisinin muvafık mütalaasiyle verile- bilir.

   Mahkeme beraet karariyle beraber evvelki hükmün iptalini de karar altına

alır.

   Muhakemenin iadesi talebinde bulunan kimse isterse, masrafı Hazineye ait

olmak üzere evvelki hükmün iptali Resmi Gazete ile ilan olunacağı gibi mahkeme- nin tensibine göre diğer gazetelerle de ilan edilebilir.

   İade talebi hakkındaki karar aleyhine acele itiraz:
   Madde 340 - (Değişik: 5/3/1973 - 1696/45 md.)
   336 ve 338 inci maddeler gereğince verilen kararlara karşı acele itiraz

yoluna gidilebilir.

   Yeniden duruşma neticesinde verilecek hüküm:
   Madde 341 - Yeniden yapılacak duruşma neticesinde mahkeme ya evvelki hükmü

tasdik eder veya iptal ile dava hakkında yeni baştan hüküm verir.

   Muhakemenin iadesi talebi yalnız mahküm tarafından olur yahut mahkümun

lehine olarak Cumhuriyet Müddeiumumisi veya 291 inci maddede gösterilen kimse- ler tarafından yapılırsa yeniden verilecek hüküm evvelki hüküm ile tayin edil- miş olan cezadan daha ağır bir cezayı ihtiva edemez.

   Haksız çıkandan alınacak para cezası:
   Madde 342 - (Değişik: 21/5/1985 - 3206/68 md.)
   Muhakemenin iadesi talebinde bulunan hükümlü haksız çıkar ve kötü niyetli

olursa onbin liradan ellibin liraya kadar ağır para cezası da hükmolunur.

   Yazılı emir ile bozma:
   Madde 343 - (Değişik: 8/6/1936 - 3006/1 md.)
   Hakim tarafından ve mahkemelerden verilen ve Temyiz Mahkemesince tetkik

edilmeksizin kat`ileşen karar ve hükümlerde kanuna muhalefet edildiğini haber alırsa Adliye Vekili, o karar veya hükmün bozulması için Temyiz Mahkemesine müracaat etmesi için Cumhuriyet Başmüddeiumumiliğine yazılı emir verebilir. Bu emirde bozulmayı müstelzim kanuni sebepler gösterilir.

   Cumhuriyet Başmüddeiumumisi tebliğnamesine yalnız bu sebepleri yazar ve

dosyayı Temyiz Mahkemesine verir. KANUNLAR, HAZİRAN 1988 (EK - 2)

   Temyiz Mahkemesi dermeyan olunan sebepleri varid görürse karar ve hükmü

bozar.

   Mahkemelerden davanın esasına da şamil olarak verilen hükümlerin bu suretle

bozulması alakadar kimseler aleyhine tesir etmez.

   Bozulma, bu kimselerin lehine ise aşağıda yazıldığı gibi muamele olunur:
   1 - Varid görülen bozma sebepleri mahküm olan kimsenin cezasının tamamile

kaldırılmasını müstelzim ise, Temyiz Mahkemesi evvelce hükmolunan cezanın çek- tirilmemesini kararında ayrıca yazar.

   2 - Varid görülen bozma sebebleri mahküm olan kimsenin cezasının tamamile

kaldırılmasını müstelzim olmayıp da hafif bir cezanın tatbikını mucib ise, Tem- yiz Mahkemesi tatbiki iktiza eden cezanın neden ibaret olduğunu da kararında gösterir.

   (Değişik: 21/5/1985 - 3206/69 md.) Eğer bozma davanın esasını halletmeyen

mahkeme kararları hakkında ise, yeniden yapılacak inceleme ve araştırma netice- sine göre gereken karar verilir.

                            BEŞİNCİ KİTAP
             Suçtan mağdur olan kimselerin davaya iştiraki
                            BİRİNCİ FASIL
                              Şahsi dava
   Suçun şahsi dava açmakla takibi halleri:
   Madde 344 - Aşağıda yazılı hallerde önce Cumhuriyet Müddeiumumisinin işti-

rakini tahrike hacet olmaksızın zarar gören kimse şahsi dava açmak suretiyle suçu doğrudan doğruya takip edebilir:

   1 - Ceza Kanununun 191 inci maddesinin son fıkrasında yazılı tehdit.
   2 - Ceza Kanununun 193 üncü maddesinin birinci fıkrasında yazılı haneye

taarruz.

   3 - Ceza Kanununun 195 ve 197 nci maddelerinde yazılı gayrın sırrını ifşa.
   4 - Ceza Kanununun 456 ncı maddesinin son fıkrasında ve 459 uncu maddesinin

bir numarasında yazılı müessir fiiller.

   5 . (Değişik: 11/5/1988 - 3445/16. md.) Ceza Kanununun 480 ve 482 nci mad-

delerinde yazılı hakaret ve sövme,

   (şu kadar ki, bu suçlar Ceza Kanununun 164 ve 166 ncı maddelerinde yazılı

mahiyette olursa veya neşir yoluyla veya radyo ve televizyon veya benzeri kitle haberleşme araçlarıyla işlenmişse usulüne göre Cumhuriyet savcıları tarafından takip olunur.)

   6 - Ceza Kanununun 516 ncı maddesinin birinci fıkrasında ve 518 inci madde-

sinde yazılı izrar ve tahrip.

   7 - Ticaret Kanununun 64 ve 65 inci maddelerinde yazılı gayrı kanuni reka-

bet.

   8 - Hususi nizamlar ve kanunlarda yazılı edebi ve sınai mülkiyetlere ve gü-

zel sanatlar mülkiyetine mütaallik suçlar.

   Mağdur olan kimsenin kanuni mümessili varsa şahsi dava açmak ona aittir.
   Mağdur bir cemiyet veya şirket olupta hukuk işlerinde bu sıfatla dava açmak

ehliyetini haiz ise dava salahiyeti bu cemiyet veya şirketi temsil edenler ta- rafından kullanılır.

   Bir suçtan dolayı birden fazla kimselerin şahsi dava haklarını nasıl kulla-

nacakları:

   Madde 345 - Bir suçtan dolayı birden fazla kimselerin şahsi dava açmağa

hakları varsa bu haklarını yekdiğerinden ayrı olarak kullanabilirler.

   Bununla beraber şahsi dava alakadarlardan biri tarafından açılmışsa diğer-

leri o davaya girebilirler ve girdikleri zamanda dava ne halde ise ancak o hal- de iştirak ederler.

   İşin esasına ait olsa bile sadır olan bütün kararlar şahsi dava açmamış

olan ve aynı vaziyette bulunan alakadarlara karşı dahi maznun lehine tesir eder.

   Ammenin menfaati noktasından C.M.U. sinin dava hakkı:
   Madde 346 - (Değişik: 8/6/1936 - 3006/1 md.)
   344 üncü maddede yazılı hallerde alakadarların müracaatı üzerine Cumhuriyet

Müddeiumumisinin hukuku amme davasını açabilmesi ancak amme menfaatinin bulun- masına bağlıdır.

  Şahsi dava muhakemesinde Cumhuriyet Müddeiumumisinin vaziyeti:
  Madde 347 - Şahsi bir dava üzerine açılan muhakemeye Cumhuriyet Müddeiumumi-

si iştirake mecbur değildir.

  Cumhuriyet Müddeiumumisi işin her halinde ve hüküm katileşinceye kadar bir

beyan ile takibata başlayabilir.

  Cumhuriyet Müddeiumumisinin kanun yollarından birine müracaat etmesi, taki-

bata başlandığını gösterir. Cumhuriyet Müddeiumumisi takibata başlarsa ondan sonra cereyan edecek muameleler, bu kitabın ikinci faslında yazılı ve mağdur şahsın müdahaleci sıfatiyle müdahalesine müteallik hükümler dairesinde yürütü- lür.

   Davacının yanında müdafi bulundurulması veya kendini temsil ettirmesi:
   Madde 348 - Davacı yalnız olarak veya kendisine yardım için yanında bir

avukat veya davavekili bulundurarak hazır bulunabileceği gibi vekaletnameyi haiz bir avukat veya davavekili tarafından da temsil edilebilir.

   Bu son halde avukat veya davavekiline yapılacak tebligat davacıya yapılmış

gibidir.

   Davacının teminat vermesi:
   Madde 349 - Hukuk Muhakemeleri Usulleri Kanunu hükmünce müddeaaleyhin talebi

üzerine masrafların verilmesi için davacının teminat vermeğe mecbur olduğu hal- lerde davacı Devlet hazinesine ve maznuna isabet etmesi ihtimali olan masraf- ların ödenmesi için kefalet vermekle mükelleftir.

   Kefalet para veya Devlet esham ve tahvilleri verilmesi suretiyle yapılır.
   Kefaletin miktarı ve bunun verilmesi için tayin edilecek mehil ve adli

müzaherete nailiyet hakkında, hukuk işlerinde cari hükümler tatbik olunur.

   Şahsi davanın açılması
   Madde 350 - (Değişik: 21/5/1985 - 3206/70 md.)
   Şahsi dava, bu hususta bir tutanak düzenlenmek üzere zabıt katibine yapı-

cak bir beyan ile veya suçun niteliğine göre sulh veya asliye hakimine verile- cek bir dilekçe ile açılır. Beyan ve dilekçenin 163 üncü maddenin ikinci fıkra- sında gösterilen şartlara uygun olması gerekir. Dilekçe sanık sayısından bir fazla olarak verilir.

   Beyan ve dilekçede, istenen şahsi hakkın neden ibaret olduğu gösterilir.
   Maznuna, mesul bilmale ve müddeiumumiye tebligat:
   Madde 351 - (Değişik: 8/6/1936 - 3006/1 md.)
   Şahsi dava bundan evvelki maddede gösterilen hükümlere uygun olarak açılmış

ise tayin edilecek mehil içinde diyeceklerini bildirmek üzere bu beyan veya istida maznuna ve işte mesul bilmal bulunup da onun hakkında dahi dava açılmış ise mesul bilmale ve ıttıla hasıl etmek üzere Cumhuriyet Müddeiumumisine tebliğ edilir.

   Sulh ve asliye hakiminin vereceği karar:
   Madde 352 - (Değişik: 21/5/1985 - 3206/71 md.)
   Sanık ve varsa malen sorumlu olan, cevaplarını bildirdikten veya süre geç-

tikten sonra sulh veya asliye hakimi duruşmanın açılmasına veya davanın reddi- ne karar verir.

   Davanın açılması üzerine yapılacak muamele:
   Madde 353 - Bundan sonraki usul muameleleri hukuku amme davasının cereyanı-

na taallük eden hükümlere uygun olarak yapılır.

   Şahsi dava yoliyle takip olunan bir iş ağır ceza işlerini gören mahkemede

takip olunan bir cürümle birleştirilemez.

   Şahsi davacının hakları:
   Madde 354 - Hukuku amme davasında Cumhuriyet Müddeiumumisi nasıl dinlenirse

şahsi davada dahi davacı celbolunarak öylece dinlenir. Hukuku amme davasında Cumhuriyet Müddeiumumisine tebliğ edilmek lazımgelen her karar, şahsi davada da davacıya tebliğ olunur.

   Şukadar ki celpnameler zabıt katibi tarafından tebliğ edilir.
   Davacıya duruşma için tebliğ edilen celpname ile duruşma günü arasında en

az bir hafta müddet bulunmalıdır.

   Davacı, avukatı veya davavekili hakimin müsaadesiyle mahkeme katibinin hu-

zurunda dosyadan malümat alabilirler.

   Çağrılması icap eden şahit ve ehlihibrenin tayin ve celp ve daveti:
   Madde 355 - Mahkeme reisi kimlerin şahit ve ehlihibre olarak duruşmaya

çağrılmaları icap edeceğini evvelden tayin eder.

   Davacı ve maznun ve varsa mesulü bilmal doğrudan doğruya celp ve davet hak-

kını aynı derecede haizdirler.

   Maznunun yanında müdafi bulundurması veya kendini temsil ettirmesi:
   Madde 356 - Maznun yalnız olarak veya kendisine yardım için yanında bir

avukat veya davavekili bulundurarak hazır bulunabileceği gibi vekaletnameyi haiz bir avukat veya davavekili tarafından kendisini temsil ettirebilir.

   Mahkeme gerek davacının ve gerek maznunun bizzat hazır bulunmalarını emre-

debilir ve maznun hakkında ihzar müzekkeresi dahi verebilir.

   Maznunun karşılıklı davası:
   Madde 357 - Şahsi dava açan mutazarrıra karşı maznun muhakemenin bittiği

bildirilinceye kadar karşılıklı bir dava ile davacının mahkümiyetini isteye- bilir.

   Bu takdirde asıl ve karşılıklı davalar birlikte hükmolunur.
   Asıl davadan vazgeçilmesi karşılıklı davanın görülüp hükmolunmasına mani

olmaz.

   Mahkümiyet karariyle beraber şahsi dava üzerine verilecek kararlar:
   Madde 358 - Maznun mahküm olursa mahkeme şahsi hak talebi hakkında da hüküm

verir.

   Şukadar ki zararın vücuduna veya miktarına ait tetkiklerin, duruşmanın

uzamasını veya hükmün tehirini mucip olacağı anlaşılırsa mahkeme bu cihet hak- kında davacının hukuk mahkemesine müracaat edebileceğine karar vererek hükmünü yalnız ceza tayinine hasredebilir.

   Usul muamelelerinin durdurulması:
   Madde 359 - Davanın tahkik ve tetkikından sonra mahkeme sabit addedilen va-

kıaların bu fasılda münderiç muhakeme usulü tatbik olunmıyacak suçlardan bulun- duğunu görürse bu sebepten dolayı usule ait muamelelerin durdurulmasına hükme- der ve dava evrakını Cumhuriyet Müddeiumumiliğine verir.

   Davacının kanun yollarına müracaat hakkı:
   Madde 360 - (Değişik:8/6/1936 - 3006/1 md.)
   Şahsi dava açmakla takib olunan işlerde davacı, hukuku amme davasının açıl-

masile görülen işlerde Cumhuriyet Müddeiumumisinin müracaat edebileceği kanun yollarına gidebilir.

   330 uncu maddede gösterilen muhakemenin iadesi talebleri hakkında da aynı

hüküm caridir.

   294 üncü madde hükümleri, davacı tarafından yapılan müracaatlarda da tatbik

olunur.

   Temyiz veya muhakemenin iadesi talebi davacı veya avukatı yahut dava vekili

tarafından verilecek bir istida veya bir zabıt varakası tutulmak üzere yapılacak beyanla olur. Bu zabıt varakası reis veya hakime tasdik ettirilir.

   316 ncı maddede yazılı olan evrak, hukuku amma davası üzerine takib edilen

usulde muayyen şekillere göre Cumhuriyet Müddeiumumisine verilir ve onun tara- fından gönderilir.

   Temyiz istidası ve varsa layihası temyizi istiyen tarafın hasmına mahkeme

katibi tarafından tebliğ edilir.

   Davadan vazgeçilmesi:
   Madde 361 - (Değişik: 8/6/1936 - 3006/1 md.)
   Davacı, hükmün tefhimine kadar davadan vazgeçebilir. Şu kadar ki, Ceza Kanu-

nununun 460 ve 489 uncu maddeleri hükmü bakidir.

   Cumhuriyet Müddeiumumisinin davaya müdahale ve iştirak etmediği hallerde da-

vacı bizzat duruşmaya gelmez veya bir müdafi tarafından temsil edilmez yahut mahkeme bizzat huzurunu emretmişken duruşmanın herhangi bir celsesinde bulunmaz veyahut mahkeme kendisine bir mehil tayin edip de buna riayet olunmaması şahsi davadan vazgeçmesini intaç edeceği bildirilmiş iken bu mehle riayet etmezse da- vadan vaz geçmiş sayılır.

   Davacı 41 ve 42 nci maddelerde gösterilen şartlar dairesinde gıyabında ve-

rilen hükmün tebliğinden bir hafta içinde eski hale getirme talebinde bulunabi- lir.

   Vazgeçilen davanın açılamıyacağı:
   Madde 362 - Vazgeçilen dava bir daha açılamaz.
   Mirasçıların takip hakkı:
   Madde 363- Davacı ölürse mirasçıları takibata devam edebilir.
   Ceza Kanununun hakaret ve sövme fiilleri hakkındaki hükümleri mahfuzdur.
   Vazgeçmenin tebliği:
   Madde 364 - Davadan vazgeçilmesi, maznun ve mesulü bilmale tebliğ olunur.
                                İKİNCİ FASIL
                            Müdahale yolile dava
   Hukuku amme davasına iltihak:
   Madde 365 - (Değişik: 7/6/1937 - 3207/1 md.)
   Suçtan zarar gören her şahıs tahkikatın her halinde müdahale yolu ile hukuku

amme davasına iltihak edebilir.

   Bu suretle amme davasına iltihak edenler şahsi haklarını da isteyebilirler.
   Müdahale usulü:
   Madde 366 - (Değişik: 8/6/1936-3006/1 md.)
   Müdahale, merciine verilecek bir istida veya zabıt varakası tutulmak üzere

zabıt katibine yapılacak bir beyanla olur. Bu zabıt varakası reis veya hakime tasdik ettirilir.

   Bu merci Cumhuriyet Müddeiumumisini dinledikten sonra davaya müdahale tale-

binin kabule şayan olup olmadığına karar verir.

   Davaya müdahale eden kefalet vermekle mükellef değildir.
   Dahili davanın haiz olduğu haklar:
   Madde 367 - Müdahale talebi kabul edildiği anda dahili dava olan kimse şahsi

dava müddeisinin haiz olduğu aynı haklardan istifade eder.

   Müdahalenin davayı durduramayacağı:
   Madde 368 - Müdahale davayı durdurmaz.
   Tarihi tayin edilmiş olan duruşma ve muhakeme usulüne mütaallik sair muame-

leler-vaktin darlığından dolayı davaya dahil olan kimse celpolunamıyacak veya haberdar edilmiyecek olsa bile - muayyen günde yapılır.

   Müdahaleden evvelki kararlara dahili davanın itirazı:
   Madde 369 - Müdahaleden evvel sadır olup da Cumhuriyet Müddeiumumisine teb-

liğ edilen kararların dahili davaya tebliğine ihtiyaç yoktur.

   Bu karar aleyhine kanun yoluna müracaat için Cumhuriyet Müddeiumumisinin ta-

bi olduğu mehlin geçmesiyle davaya dahil olan dahi müracaat hakkını kaybeder.

   Hükmün dahili davaya tebliği:
   Madde 370 - (Değişik: 8/6/1936-3006/1 md.)
   Davaya dahil olan kimse veya mümessili son tahkikata gelmezse sadır olacak

hüküm davaya dahil olan kimseye tebliğ olunur.

   Dahili davanın kanun yoluna müracaatı:
   Madde 371 - (Değişik: 8/6/1936 - 3006/1 md.)
   Davaya dahil olan şahıs Cumhuriyet Müddeiumumisine bağlı kalmaksızın kanun

yoluna müracaat edebilir.

   Kabul olunmıyan karar, davaya müdahale edenin müracaatı üzerine bozulursa

Cumhuriyet Müddeiumumisi işi yeniden takibe mecburdur.

   Müdahalenin hükümsüz kalması:
   Madde 372 - Davaya dahil olan kimse vazgeçerse müdahale hükümsüz kalır.
                                ALTINCI KİTAP
                     Muhakemenin idaresi ve müzakere usulü
                                BİRİNCİ FASIL
                     Duruşma celselerinin aleniyeti ve inzıbatı
   Duruşmanın aleniyeti ve gizli yapılabileceği haller:
   Madde 373 - (Değişik birinci fıkra: 5/3/1973 - 1696/47 md.) Duruşma herkese

açıktır. Ancak genel ahlakın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde duruşmanın bir kısmının veya tamamının gizli olmasına mahkeme karar verebilir.

   Duruşmanın gizli olması kararı ve sebepleri aleni olarak tefhim olunacağı

gibi dahi herhalde aleni tefhim olunur.

   Aleniyetin kaldırılması hakkındaki duruşmanın gizliliği:
   Madde 374 - Yukardaki maddede gösterilen hallerde aleniyetin kaldırılması

talebine dair yapılacak duruşma talep üzerine veya mahkemece tensip olunursa gizli olur.

   Mecburi gizlilik:
   Madde 375 -On beş yaşını henüz bitirmemiş olan çocuklara ait duruşma mut-

laka gizli olur.

   Hüküm dahi gizli tefhim olunur.
   Gizlilik kararının ve sebeplerinin yazılması:
   Madde 376 - Aleniyetin kaldırılması kararı, sebepleriyle beraber zapta yazı-

lır.

   Gizli duruşmalarda bulunabilme müsaadesi:
   Madde 377 - (Değişik: 5/3/1973 - 1696/48 md.)
   Gizli yapılan duruşmalarda mahkeme, bazı kimselerin hazır bulunmasına müsa-

ade edebilir. Bu halde başkan, bunlara duruşmanın gizli olmasını gerektiren key- fiyetlerin açıklanmamasını tembih eder.

   Gizli yapılan duruşmalarda icra kılınan muhakemenin yayımı yasaktır.
   Açık duruşmalarda cereyan eden muhakeme milli güvenliğe veya genel ahlaka

veya kişilerin haysiyet, şeref ve haklarına dokunacak veya suç işlemeye kışkır- tacak mahiyette ise mahkeme bunları önlemek amacı ile ve bu amacın gerektirdiği ölçüde muhakeminin kısmen veya tamamen yayınlanmasını yasaklar ve kararını açık olarak tefhim eder.

   (Değişik: 21/5/1985 - 3206/79 md.) Açık ve gizli muhakemeleri yasağa aykırı

olarak yayınlayanlar beşyüzbin liradan ikimilyon liraya kadar ağır para cezası ila cezalandırılır.

   Bu madde hükmü hukuk muhakeme usullerinde dahi caridir.
   Duruşma inzıbatı:
   Madde 378 - Duruşmanın inzıbatı reise aittir.
   Duruşmanın inzıbatını bozan her şahsi reis, muhakeme salonundan çıkartır.
   Reis muhakemede bulunması muvafık görülmiyen küçüklerin muhakeme salonunda

bulunmalarına müsaade etmez.

   İnzıbatı cezalar:
   Madde 379 - Muhakeme sırasında bir kimse mahkemeye karşı münasip olmıyan bir

kavil veya fiilde bulunursa reis tarafından mahkeme karariyle derhal tevkifhane- ye gönderilir ve yirmi dört saat içinde sorguya çekilerek inzıbatı mahiyette ol- mak üzere bir haftaya kadar hafif hapis veya yirmi beş liraya kadar hafif para cezasiyle cezalandırılmasına mahkemece karar verilir. Bu karar kat`idir.

   (Ek: 7/1/1981 -2369/9 md.) 378 nci madde uyarınca duruşma salonundan çıkarı-

lan veya bu maddenin birinci fıkrasına göre tutuklanan kimse sanık veya müdahil ise, sonra gelen oturumda da duruşmayı önemli ölçüde aksatacak davranışlara de- vam edeceği anlaşılır ve hazır bulunması gerekli görülmezse yokluğunda duruşmaya devam olunmasına mahkemece karar verilebilir. Bu karar, esasa ilişkin iddia ve savunmanın yapılmasına engel olacak biçimde uygulanamaz.

   Duruşma sırasında işlenen suç hakkındaki muamele:
   Madde 380 - Bir kimse duruşma esnasında bir suç işlerse mahkeme vakıayı tes-

bit ve bu hususta tanzim edeceği zabıt varakasını salahiyetli makama gönderir, lüzum görürse failin tevkifine de karar verir.

                                  İKİNCİ FASIL
                           Müzakere ve rey verme usulü
   Duruşma ve kararlarda bulunabilecek hakimler:
   Madde 381 - Duruşma ve kararlarda kanunun tayin ettiği adedde hakimlerin

bulunması şarttır.

   Bir celsede bitmeyecek duruşmalarda mazereti dolayısiyle bulunmaması ihtima-

li olan azanın yerine geçmek ve reye iştirak etmek üzere ihtiyat aza bulunduru- labilir.

   Müzakereye iştirak edecek hakimler:
   Madde 382 - Müzakerede ancak hükme iştirak edecek hakimler bulunur.
   Reis, mahkeme nezdinde staj yapmakta olan hukuk mezunlarının müzakere sıra-

sında hazır bulunmalarına müsaade edebilir.

   Müzakerenin idaresi:
   Madde 383 - Müzakerenin idaresi ve hallolunacak meselelerin tertibi reise

aittir.

   Reye iştirak mecburiyeti:
   Madde 384 - Bir mesele hakkında ekalliyette kaldığından bahisle bir hakim

reye iştirakten imtina edemez.

   Reylerin dağılması halinde ekseriyetin temini:
   Madde 385 - Reyler dağılırsa maznunun en ziyade aleyhine olan rey, ekseriyet
hasıl oluncaya kadar kendisine daha yakın olan reye ilave olunur.
   Reis kıdemsiz azadan başlayarak ayrı ayrı rey toplar ve en sonra kendi reyi-

ni verir.

                              YEDİNCİ KİTAP
                         Hususi muhakeme usulleri
                               BİRİNCİ FASIL
                      Sulh hakimlerinin ceza kararnameleri
   Duruşmasız ceza kararnameleri:
   Madde 386 - (Değişik:5/3/1973 - 1696/49 md.)
   (Değişik birinci ve ikinci fıkralar: 7/1/1981 -2369/10 md.):
   Sulh mahkemelerinin görevi içinde bulunan suçlara sulh hakimi, duruşma yap-

maksızın bir ceza kararnamesi ile karar verebilir.

   Bu ceza kararnamesi ile ancak hafif veya ağır para cezasına veya nihayet üç

aya kadar hafif hapis veya bir meslek ve sanatın icrasının tatiline veya müsa- dereye yahut bunlardan bir kaçına veya hepsine hükmedilebilir.

   Ceza kararnamesiyle hükmedilecek hafif hapis cezası yerine "Cezaların infa-

zı hakkında Kanun"gereğince para cezası da hükmolunabilir.

   Duruşma yapılmamasının mahzurlu görülmesi:
   Madde 387- Sulh hakimi evvel emirde duruşma yapmaksızın ceza tertibini mah-

zurlu görürse işin duruşması için bir gün tayin eder.

   Kararnamede yazılması lazım gelen hususlar:
   Madde 388- Ceza kararnamesi tertip edilmiş olan cezadan başka işlenmiş olan

suçu, tatbik edilen kanun maddelerini sübut delillerini ve kararnamenin tebliği tarihinden itibaren sekiz gün içinde sulh mahkemesine bir istida takdimi veya bu hususta bir zabıt varakası yapılmak üzere mahkeme katibine yapılacak bir beyan ile itiraz olunabileceği ve aksi halde ceza kararnamesinin icra edileceğini ihtiva eder. Bu zabıt varakası hakime tasdik ettirilir.

                                                                           *
   Mahküm, müddet bitmeden evvel itirazından vaz geçebilir.
   İtiraz olunmayan ceza kararnamelerinin kat`ileşmesi:
   Madde 389 - Muayyen müddeti içinde aleyhine itiraz olunmayan ceza kararname-

leri kat`ileşir.

   Ceza kararnamesine itiraz:
   Madde 390 - (Değişik: 5/3/1973-1696/50 md.)
   Ceza kararnamesi ile hafif hapis cezasına hükmedilmişse itiraz üzerine du-

ruşma yapılır. Şu kadar ki, sanık duruşmadan evvel itirazından vazgeçerse duruş- maya mahal kalmaz.

   Duruşmada sanığı müdafii temsil edebilir. Hakim itiraz üzerine vereceği hü-

kümde evvelki karar ile bağlı değildir.

   (Değişik: 7/1/1981- 2369/11 md.) Ceza kararnamesiyle hafif veya ağır para

cezasına ya da muayyen bir meslek veya sanatın tatiline veya müsadereye yahut bunlardan birkaçına veya hepsine hükmedilmişse itiraz üzerine asliye mahkemesi başkan veya hakimi 301,302 ve 303 ncü madde hükümlerine göre itirazı inceler. Bu halde itiraz dilekçesinin verilmesi, aleyhine itiraz olunan ceza kararnamesinin icrasını durdurur.

    İtirazın reddi:
    Madde 391 - Maznun, mazereti olmaksızın duruşmaya gelmez ve bir müdafi de

göndermezse tetkika hacet kalmaksızın itiraz reddolunur.

    Ceza kararnamesi aleyhine itiraz müddetini geçirmesinden dolayı eski hale

getirme talebi kabul edilmiş olan maznunun duruşmaya gelmemesi sebebiyle itirazı reddolunmuşsa buna karşı bir daha eski hale getirme talebinde bulunamaz.

                              İKİNCİ FASIL
                             Müsadere usulü
   Müsadere talebinin mercii:
   Madde 392 -(Değişik: 8/6/1936-3006/1 md.)
   (Değişik: 21/5/1985-3206/73 md.) Ceza Kanununun 36 ncı maddesi ile diğer

maddelerine ve hususi kanunlar hükmüne göre belirli eşyanın müsaderesi veya imhası yahut kullanımdan kaldırılması gerekli olan hallerde, kamu davası açıl- mamış veya kamu davası açılmış olup da esasla beraber bu hususta bir karar ve- rilmemişse bu tedbirlerin her türlü takiplerden ayrı olarak alınması için Cum- huriyet savcısı veya davacı tarafından yapılacak talep esas davayı görmekle yetkili mahkemeye verilir.

   Suç mevzuu olmayıp munhasıran müsadereye tabi bulunan eşyanın müsaderesine

sulh hakimi tarafınan duruşma yapılmaksızın, karar verilir. Bu karar aleyhine alakadarlar acele itiraz yoluna müracaat edebilirler.

   Müsadere duruşması ve karar hakkındaki hükümler:
   Madde 393 - Duruşma ve karar hakkında duruşmaya müteallik hükümler tatbik

olunur.

   Müsadere veya imha olunacak yahut istimalden kaldırılacak eşya üzerinde hak-

kı olan kimseler de mümkünse duruşmaya davet olunur. Bunlar maznunun haiz olduğu hakları kullanabilirler ve vekaletnameyi haiz bir müdafi ile kendilerini temsil ettirebilirler.

   Davete icabet etmemeleri muameleleri tehir etmez ve hükmün verilmesine mani

olmaz.

   Müsadere kararına karşı kanun yollarına müraacat hakkını haiz olanlar:
   Madde 394 - (Değişik: 8/6/1936-3006/1 md.)
   Müsadere hükümlerine karşı Cumhuriyet Müddeiumumisi, davacı ve 393 üncü mad-

dede muayyen olan kimseler için kanun yolları açıktır.

                               SEKİZİNCİ KİTAP
                     Cezaların infazı ve muhakeme masrafları
                                BİRİNCİ FASIL
                              Cezaların infazı
   İnfazın şartı:
   Madde 395 - Mahkumiyet hükümleri kat`ileşmedikçe icra olunamaz.
   İnfazın neye müstenit olacağı ve kimin tarafından takip edileceği:
   Madde 396 - Cezanın infazı mahkemeden verilen ve aslına mutabık ve icrası

kabil olduğu reis veya hakim tarafından tasdik edilen hüküm fıkrası sureti üze- rine Cumhuriyet Müddeiumumisi tarafından takip olunur.

   Madde 397-398 - (Mülga: 9/7/1953-6123/3 md.)
   Hürriyeti tahdid eden cezaların tehiri sebepleri:
   Madde 399- (Değişik: 8/6/1936-3006/1 md.)
   Akıl hastalığına tutulan mahkumlar hakkında hürriyeti bağlayıcı cezanın in-

fazı iyileştikten sonraya bırakılır.

   Diğer bir hastalık dahi hürriyeti bağlayıcı bir cezanın infazı halinde

mahkümun hayatı için kat`i bir tehlike teşkil ediyorsa bu hastalıkta dahi aynı hüküm tatbik olunur.

   Hürriyeti bağlayıcı bir cezanın infazı, gebe olan veya doğurduğu tarihten

altı ay geçmemiş bulunan kadınlar hakkında geri bırakılır. Çocuk ölmüş veya ana- sından başka birine verilmiş olursa doğumdan itibaren iki ay geçince ceza infaz olunur.

   Mahkümun talebiyle infazın tehiri:
   Madde 400- Ağır hapisten maada iki sene ve daha aşağı müddetle hürriyeti

tahdit eden cezaların derhal infazı, mahküm veya ailesi için mahkümiyetin gayesi haricinde ağır bir zararı mucip olacağı anlaşılırsa mahkümun talebi üzerine ce- zanın infazı tehir olunabilir. Tehir müddeti dört ayı geçemez.

   Tehir talebinin tervici bir teminat gösterilmesine veya diğer bir şarta ta-

lik edilebilir.

   Cezasını çekmeye gelmeyen veya kaçacağından şüphe edilen hükümlülere yapıla-

cak işlem:

   Madde 401 -(Değişik: 21/5/1985 - 3206/74 md.)
   Hükümlü cezasını çekmek üzere yapılan davete rağmen gelmez veya kaçacağı

hakkında şüphe uyandırır veya kaçar veya saklanırsa Cumhuriyet savcısı hürriyeti bağlayıcı cezanın infazını sağlamak için bir yakalama müzekkeresi verir.

   Hükmün tefsirinde veya cezanın infazında tereddüt:
   Madde 402 - Bir mahkümiyet hükmünün tefsirinde veya tayin olunan cezanın he-

sabında tereddüt edilir yahut cezanın kısmen veya tamamen infazı lazım gelmeye- ceği iddia olunursa bu bapta mahkemeden bir karar istenir.

   399 uncu madde dairesinde cezanın tehiri talebinin reddi aleyhinde vukubu-

lan muhalefetlerde aynı hüküm caridir.

   Bu müraacatlar cezanın infazını tehir etmez. Şukadar ki mahkeme infazın

tehirini veya tatilini emredebilir.

   Birden fazla hükümlülerdeki cezaların cem`i:
   Madde 403- Bir kimse hakkında başka başka kat`ileşmiş hükümler verilir ve

mahkemece cezaların içtimaı kaidesinin tatbik edilmemiş olduğu görülürse Ceza Kanununun bu hususa müteallik ahkamı dairesinde bir ceza tayini için mahkemeden karar istenir.

   Hastahanede geçen müddetin cezaya mahsubu:
   Madde 404 - Cezanın infazına başladıktan sonra hastalık münasebetiyle mahku-

mun hapishane hastahanesinden başka bir hastahaneye kaldırılması halinde hasta- hanede geçirdiği müddet, cezadan indirilir.

   Şukadar ki cezanın infazını tatil için mahkum hastalığını kendisi vücuda

getirmişse bu hükümden istifade edemez.

   Bu son halde Cumhuriyet Müddeiumumisi mahkemeden bir karar almakla mükel-

leftir.

   İnfaz sırasında verilecek kararların mercii ve usulü:
   Madde 405 - Cezanın infazı sırasında mahkemeden alınması lazımgelen kararla

(402-404 üncü maddeler) duruşma yapılmaksızın verilir. Karar verilmeden evvel iddiaları neticesini bildirmek üzere Cumhuriyet Müddeiumumisi ve mahkuma müsaade olunur.

   403 üncü madde mucibince cezaların içtimaı kaidesi veçhile bir ceza tayini

lazım geldiğinde bu bapta hüküm vermek salahiyeti, en ağır neviden cezayı hük- metmiş olan, ve eğer cezalar aynı neviden ise en fazla cezayı hükmetmiş bulunan ve fakat bu halde birden fazla mahkemeler salahiyetli ise son hükmü vermiş olan mahkemeye aittir. Hükümlerden biri doğrudan doğruya Temyiz Mahkemesinden veril- miş ise içtima kaidesinin tatbikı salahiyeti Temyiz Mahkemesine aittir.

   Temyiz Mahkemesinden başka mahkemeler tarafından verilmiş olan bu kararlar

aleyhine acele itiraz yoluna müracaat olunabilir.

                                  İKİNCİ FASIL
                               Muhakeme masrafları
   Muhakeme masraflarının tayini:
   Madde 406 - (Değişik: 8/6/1936 - 3006/1 md.)
   Hükümler ve kararnamelerle tahkikatın düşmesine dair olan kararlar muhakeme

masraflarının dahi kime tahmil olunacağını tayin eder.

   Masrafların miktarile iki taraftan birinin diğerine ödemesi lazımgelen para-

nın miktarını hakim veya reis tayin eder. Şahsi hakların tahsiline dair olan ka- rarların infazı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine tabidir.

   (Değişik: 21/5/1985-3206/75 md.) Devlete ait mahkeme masraflarına ilişkin

kararlar Harçlar Kanunu hükümlerine göre infaz olunur.

   Mahkumun mükellefiyeti:
   Madde 407 - (Değişik:8/6/1936-3006/1 md.)
   Mahkumiyet halinde hukuku amme davasının hazırlanması masrafları da dahil

olmak üzere bütün masraflar mahkuma tahmil olunur. Hüküm kat`ileşmeden mahkum ölürse mirasçıları masrafları ödemekle mükellef değildir.

   Birden fazla suçlarda kısmen mahkumiyette ve bir suçta birden fazla kimse-

lerin makkumiyetinde masraflar:

   Madde 408- Birden fazla suçlardan dolayı aleyhinde takibat yapılmış olan

kimse bunların bir kısmından mahkum olmuş ise beraet ettiği suçların duruşması- nın icap ettirdiği masrafları ödemekle mükellef değildir.

   Aynı suçtan dolayı müşterek fail olmak üzere mahküm olanlar muhakeme masra-

fından birbirine müteselsilen kefil olarak mes`uldürler.

   Ancak ceza infazının ve tevkifin intaç ettiği masraflara bu hüküm tatbik

olunmaz.

   Beraat halinde masraf:
   Madde 409 - (Değişik birinci fıkra: 21/5/1985 - 3206/76 md.) Beraatına karar

verilen kimse ancak kendi kusurundan ileri gelen masrafı vermeye mahkum olur.

   Bir kimsenin evvelce ödemek mecburiyetinde kaldığı masraflar Devlet Hazine-

sine tahmil olunabilir.

   Karşılıklı hakaret davalarında masraf:
   Madde 410 -Birbirine hakaret ve sövme davalarındaki taraflardan birinin veya

her ikisinin cezalarının düşmesi, bunlardan birinin veya her iki tarafın masraf- ları ödemeğe mahküm olmalarına mani olmaz.

   Cürüm uydurma ve iftira gibi hallerde masraf:
   Madde 411 - (Değişik: 8/6/1936 - 3006/1 md.)
   Cürüm uydurma veya iftira suretile yahut ağır bir kayıdsızlıkla yalan ihbar-

da bulunup da velevki adliye haricinde olsun bir tahkikat icrasını tahrik etmiş olan kimse mahkemece dinlendikten sonra bu tahkikatın Devlet hazinesine veya maznuna iras ettiği masrafları ödemeğe mahküm edilebilir.

   (İkinci fıkra Mülga:21/5/1985-3206/82 md.)
   Hazırlık tahkikatı neticesinde hukuku amme davasının açılmasına mahal görü-

lemediği takdirde bu hususta verilecek karar Cumhuriyet Müddeiumumisinin talebi üzerine sulh hakimi tarafından verilir.

   Bu husustaki karar aleyhine acele itiraz olunabilir.
   Şahsi davadan vaz geçme halinde masraf:
   Madde 412  - Doğrudan doğruya şahsi hukuk talebi üzerine yapılan takibatta

davacının vaz geçmesinden dolayı takibatın düşmesine karar verilirse masraflar davacıya yükletilir.

   Şahsi dava üzerine mahkümiyet halinde masraf:
   Madde 413 - Şahsi dava üzerine görülen işlerde mahküm davacı tarafından ya-

pılan lüzumlu masrafları ödemeğe de mahküm olur.

   Davacının şahsi hukukuna kısmen hükmolunmuş ise mahkeme, muhakemenin icap

ettirdiği masraflarla davacı ve maznunun ödemek ıztırarında kaldıkları masrafla- rı bu nispette taksim eder.

   (Değişik: 21/5/1985-3206/77 md.) Sanığın beraatına, davanın düşmesine veya

reddine karar verilirse sanığın ödemek mecburiyetinde kaldığı masraflar davacıya yükletilir.

   Bir davada birden fazla davacı ve birden fazla maznun bulunursa masrafların

ödenmesinde bunlar birbirlerine müteselsilen kefil olarak mesuldürler.

   Bu maddede bahsedilen masraflar, şahsi hukukun isbatı zımmında mecburi se-

yahat için sarfedilen veya şahit ve ehlihibreye verilecek olan masraf ve tazmi- natı dahi ihtiva eder. Avukat ve dava vekilleri ücretleri dahi böyledir.

   Şahsi dava ile hukuku amme davası ikamesi neticesindeki masrafı:
   Madde 414 - (Değişik: 8/6/1936-3006/1 md.)
   (Değişik: 21/5/1985 - 3206/78 md.) 168 inci maddede beyan olunan halde kamu

davası açılıp da neticede sanığın beraatına, davanın düşmesine veya reddine ka- rar verilirse, dilekçe veren hakkında 413 üncü maddenin ikinciden beşinciye ka- dar olan fıkralarındaki hükümler uygulanır.

   Bununla beraber mahkeme veya hakim halin icabına göre müstedinin kısmen

veya tamamen masraftan mesul olmamasına karar verir. Mahkeme veya hakim masraflar hakkında karar vermezden evvel müstediyi dinler, meğerki müstedinin davaya dahil olmak hakkı olmıya.

   Kanun yollarına müracaat neticesinde masraf:
   Madde 415 - Kanun yollarından birine müracaat eden taraf, bu müracaatı

geri almasından veya reddolunmasından ileri gelen masrafları öder. Kanun yollarına müracaat eden Cumhuriyet Müddeiumumisi ise maznunun ödemek mecburi- yetinde bulunduğu masraflar Devlet Hazinesine yükletilir.

   Kanun yoluna müracaat edenin talebi kısmen kabul olunmuş ise mahkeme

münasip gördüğü veçhile masrafları taksim eder.

   Kat`ileşmiş bir hüküm ile neticelenen bir duruşma hakkındaki muhakemenin

iadesi talebinden ileri gelen masraflar hakkında dahi aynı hüküm caridir.

   Eski hale getirme talebinden doğan masraflar hasım tarafının esassız

muhalefetinden hasıl değilse, bu talebi dermeyan edene yükletilir.

                            DOKUZUNCU KİTAP
                          Memnu hakların iadesi
   Merci :
   Madde 416 - Memnu hakların iadesi istidası mahkümun ikametgahı olan yerin

tabi bulunduğu ağır ceza işlerini gören mahkemeye verilir.

   İstidaya raptolunacak evrak :
   Madde 417 - İstidaya aşağıda yazılı evrak raptolunur :
   1 - Mahkümiyeti gösteren kararın sureti,
   2 - Müsted`inin mahküm olduğu cezanın infaz edildiğini veya kanuni

sebeplerden dolayı düştüğünü ve tarihlerini ve mahkeme masraflariyle hükmolunmuş ise şahsi hakların ödendiğini müsbit evrak,

   3 - Mahküm olduğu cürümden pişman olduğunu ihsas edecek surette hüsnü hali

görüldüğüne dair vesikalar.

   Tetkik ve karar:
   Madde 418 - Mahkeme bu istida üzerine arasından birini raportör tayin

eder. Raportör aza mahkümun adli sicil kayıtlarını celp ile beraber lüzum gördüğü malümatı toplar ve Ceza Kanununun 122 ve 123. maddelerinde yazılı müddetlerin geçip geçmediğini hesap ettikten sonra evrakı Cumhuriyet Müddeiumumiliğine verir.

   Mahkeme Cumhuriyet Müddeiumumisinin delilli mütaleanamesi üzerine duruşma

yapmaksızın kararını verir. Bu karar aleyhine temyize müracaat olunabilir.

   Ret kararı ve talebin tekrarı :
   Madde 419 - İstida reddedilirse ret kararının kat`ileştiği tarihten

itibaren Ceza Kanununun 122 ve 123 üncü maddelerinde yazılı müddetler yeniden geçmedikçe memnu hakların iadesi tekrar istenemez.

   İstidanın reddi bazı evrakın noksan olmasından yahut yolunda tanzim

edilmemesinden ileri gelmiş ise iade her zaman yeniden istenebilir.

   İade kararının ilanı :
   Madde 420 - Memnu hakların iadesine dair olan karar kat`ileştikten sonra

müsted`i isterse Resmi Gazete ile ilan olunur.

                            Son maddeler
   Bu kanuna göre ağır ceza işleri :
   Madde 421 - (Değişik: 12/6/1979 - 2248/7 md.)
   Bu Kanuna göre ağır ceza işlerinden maksat, ölüm ve ağır hapis ve on

seneden fazla hapis cezalarını gerektiren cürümlere ilişkin davalardır. (1)

   İlga edilen kanunlar:
   Madde 422 - (Değişik birinci fıkra: 21/5/1985 - 3206/79 md.) Ağır cezayı

gerektiren suçüstü hallerinde bu Kanunun hükümleri uygulanmak şartıyla, vali, kaymakam ve nahiye müdürlerinin memuriyet görevlerinden doğmayan veya memuriyet görevinin yapıldığı sırada işlenmeyen şahşi suçlarından dolayı haklarında umumi hükümlere göre tahkikat yapılması; nahiye müdürlerinin mensup oldukları ilçe, kaymakamların mensup oldukları il ve valilerin bulundukları il`e en yakın il Cumhuriyet savcısına aittir. Bu madde hükmüne dahil suçlarda son tahkikat yapmaya, hazırlık tahkikatının yapıldığı yerin görevli mahkemesi yetkilidir.

   5 recep 1296 tarihli usulü muhakemati cezaiye kanunu muvakkati ve

zeyilleri mülgadır.

   Temyiz teşkilatına dair olan kanunun hükmü bakidir. Ceza Kanununun mevkii

mer`iyete vaz`ına mütaallik 825 numaralı kanunun 29 uncu maddesinin temyiz kabiliyeti hakkındaki hükmü bu kanuna göre cari olmak üzere diğer hükümleri bakidir.

   Sulh Hakimleri Kanunu ile tadil ve zeyillerinin ceza muhakemesi usulüne

ait hükümleri mülgadır.

   Tatil:
   Madde 423 - (Değişik: 28/6/1938 - 3515/1 md.)
   Ceza işlerini gören makam ve mahkemeler her sene temmuzun 20 sinden

eylülün beşine kadar tatil olunur.

   (Değişik: 21/5/1985 - 3206/80 md.) Hazırlık tahkikatı ile tutuklu işlere

ait duruşmaların ve acele sayılacak diğer hususların tatil süresi içinde ne suretle yapılacağı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenir.

   Tatil zamanında Temyiz Mahkemesi yalnız mevkuflu ve meşhud suçların

muhakeme usulüne dair kanuna göre görülen işlerin tedkikatını icra eder.

   Tatil zamanına tesadüf eden mühletler işlemez. Bu mühletler tatilin

bittiği günden itibaren üç gün uzatılmış sayılır.

   Madde 424 - Bu kanunda kullanılan istilahlar ve tabirler Türk Ceza Kanu-

nunda bunların karşılığı olarak kullanılmış bulunan eski ıstılah ve tabirler yerine kaim olmuştur.

   Ek Madde 1 - (Ek:5/3/1973 - 1696)
   1) Anayasa`da yer alan temel hak ve hürriyetlere ideolojik amaçlarla,

Devletin Ülkesi ve Milletiyle bölünmez bütünlüğünü veya dil, ırk, sınıf, din ve mezhep ayrılığına dayanılarak nitelikleri Anayasada belirtilen Cumhuriyeti ortadan kaldırmak maksadiyle işlenen suçlarla, bunlara murtabıt suçları;


(1) Bkz.: Kanunun ekindeki 12/6/1979 tarihli ve 2248 sayılı Kanunun geçici

   1. maddesi.
   2) Türk Ceza Kanununun 179, 180, birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkra-

ları ayrı olmak üzere 188, 201, 254, 255, 256, 257 ve 264 üncü maddelerinde veya 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar Hakkındaki Kanunun değişik 12 nci yahut aynı Kanunun ek maddesinin, birinci bendinde yazılı suçlar; (1).

   İşleyenler hakkında yapılacak soruşturma ve kovuşturmalar, 3005 sayılı Kanu-

nun 1 inci maddesinin (A) bendindeki mahal ve aynı Kanunun 4 üncü maddesinde ya- zılı zaman kayıtlarına bakılmaksızın,bahis konusu kanun hükümlerine göre yapı- lır.

   (İkinci fıkra Mülga: 21/5/1985 - 3206/82 md.)
   Askeri Mahkemelerin yetkisi saklıdır.
   Ek Madde 2 - (Ek : 5/3/1973 - 1696; iptal: Ana. Mh. nin 29/1/1980 tarihli

ve E. 1979/38, K. 1980/11 sayılı kararı ile.)

   Ek Madde 3 - (Ek : 5/3/1973 - 1696; birinci fıkra Mülga: 8/5/1985 - 3200/8

md., ikinci fıkra iptal: Ana. Mh. nin 7/4/1977 tarihli ve E. 1977/5, K. 1977/45 sayılı kararı ile.)

   Ek Madde 4 - (Ek : 5/3/1973 - 1696)
   Ek birinci maddede gösterilen suçların soruşturma veya kovuşturulması sıra-

sında Cumhuriyet Savcısı veya yardımcıları veya hakim yahut mahkeme tarafından yazılı olarak istenilen bilgilere yedi gün içinde cevap verilmesi zorunludur.

   Eğer bu süre içinde istenen bilginin verilmesi imkansız ise sebebi ve en

geç hangi tarihte cevap verilebileceği bildirilir.

   Bilgi istenen yazıda, yukarıdaki fıkralar hükmü ile buna aykırı hareket

etmenin kanuni sonuçları yazılır.

   Birinci ve ikinci fıkra hükümlerine aykırı hareket eden kimse, üç aydan

altı aya kadar hapis ve beşyüz liradan bin liraya kadar ağır para cezasiyle cezalandırılır.

   Bu maddede yazılı suçu, haklarında kamu davasının açılması, izin veya karar

alınmasına bağlı bulunan kişiler işlediği takdirde de umumi hükümler dairesinde işlem yapılır.

   Yasama dokunulmazlığı saklıdır.
   Ek Madde 5 - (Ek: 21/5/1985 - 3206/81 md.)
   Büyük şehir belediye sınırları içerisinde davayı görmekte olan mahkeme,kesin

zorunluluk olmadıkça bu belediye sınırları içerisinde bulunan müdafii,şikayetçi, sanık, tanık ve bilirkişilerin istinabe yolu ile dinlenmesine karar veremez.

    Naip tayin edilen mahkeme büyük şehir belediye hudutları içerisinde ise,

ilgililer kendi yargı çevresinde bulunmasa dahi, büyük şehir belediye hudutları içerisinde yerine getirilmesi gereken istinabe evrakını geri çevirmeyerek gereğini yapar.

   Ek Madde 6 - (21/5/1985 - 3206 sayılı Kanunun 83 ncü maddesi hükmü olup,ek

maddeye çevrilerek numarası teselsül ettirilmiştir.)

   Bu Kanunla kaldırılan ilk tahkikat hükümleriyle ilgili olarak;diğer kanun-

larda geçen "ilk tahkikat" ibaresi "hazırlık tahkikatı" olarak değiştirilmiştir.

   Diğer kanunlarda,Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun ilk tahkikat hükümlerine

yapılan atıflar, kamu davasının hazırlanmasına ilişkin hükümlerine yapılmış


(1) Bu hükümde zikredilen ek madde, 30/6/1970 tarihli ve 1308 sayılı Kanunun

   7. maddesiyle eklenip, 12/6/1979 tarihli ve 2249 sayılı Kanunun 12. madde-
   siyle değiştirilmiş olan "ek madde 1" dir.

KANUNLAR, HAZİRAN 1988 (EK - 2) sayılır. Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 163 ve müteakip maddelerindeki hükümler, tahkikatı yapmakla görevli kılınanlar tarafından uygulanır.

   Diğer kanunların ilk tahkikatın yapılmasını zorunlu kılan hükümleri

yürürlükten kaldırılmıştır.

   Kanunun meriyet`i tarihi:
   Madde 425 - Bu kanunun neşri tarihinden dört ay sonra mer`idir.
   Kanunu icraya memur olanlar:
   Madde 426 - Bu kanunun hükümlerini icraya İcra Vekilleri Heyeti memurdur.
                                      *
                                     * *
   4/4/1929 TARİHLİ VE 1412 SAYILI ANA KANUNA İŞLENEMEYEN GEÇİCİ MADDELER :
   1 - 12/6/1979 tarihli ve 2248 Sayılı Kanunun geçici maddesi:
   Geçici Madde 1 - Bu Kanunun 7, 20 ve 24 ncü maddeleri, bu Kanunun yürürlü-

ğe girmesinden önce asliye ceza ve ağır ceza mahkemelerinde açılmış bulunan kamu davalarına uygulanmaz.

   2 - 21/5/1985 tarihli ve 3206 Sayılı Kanunun geçici maddesi:
   Geçici Madde - Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte ilk tahkikatı

sonuçlanmamış dava dosyaları, yetkili Cumhuriyet savcılıklarına devredilir. Devralınan evrak, ihtiyaç görüldüğü takdirde gereken tahkikat da yapıldıktan sonra, iddianameye bağlanarak görevli mahkemeye tevdi olunur.

   Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte unvanlı sorgu hakimi olanların kadro

unvanları, o yer hakimi olarak değiştirilmiştir. Bunların yeniden atanmaları gerekmez.

   3 - 11/5/1988 tarihli ve 3445 Sayılı Kanunun geçici maddesi:
   Geçici Madde 1. - Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, Türk Ceza

Kanununun 480 ve 482 nci maddelerinin neşir yoluyla veya radyo ve televizyon veya benzeri kitle haberleşme araçlarıyla işlenmeleri sebebiyle 14l2 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 344 üncü maddesinin 5 inci bendi uyarınca açılmış olan davalara, açıldıkları tarihteki geçerli olan usul hükümleri dairesinde bakılmaya devam olunur. KHK`LER, KASIM 1993 (EK-16)

   1412 SAYILI KANUNDA EK VE DEĞİŞİKLİK YAPAN MEVZUATIN YÜRÜRLÜKTEN
              KALDIRDIĞI KANUN VE HÜKÜMLERİ GÖSTERİR LİSTE
                                         Yürürlükten Kaldıran Mevzuatın
                                         ______________________________
        Yürürlükten Kaldırılan
      Kanun veya Kanun Hükümleri          Tarihi      Sayısı      Maddesi
_____________________________________  __________  __________  ______________

4/4/1929 tarih ve 1412 sayılı Kanunun 113, 114, 115 ve Muvakkat A, B ve C maddeleri ile bu kanunun bazı maddelerini değiştiren 1876 ve 2558 sayılı Kanunlar ve 1221 sayılı Kanunun 9 ve 10 uncu maddeleri ve 1582 sayılı Kanunun 2 inci maddesi 8/6/1936 3006 2 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 96 ncı maddesinin son fıkrası ile 397 ve 398 inci maddeleri 9/7/1953 6123 3 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanu- nunun 36, 37, 38, 271 ve 274 üncü maddele- ri 11/2/1959 7201 62 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanu- nunun 124 üncü maddesinin 2 nci fıkrası 5/3/1973 1696 17 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanu- nunun Ek 3 üncü maddesi 8/5/1985 3200 8 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 16 ncı maddesi; 22 nci maddesinin ikinci fıkrası; 108 nci maddesinin son fıkrası; 110 ve 111 nci maddeleri; 117 nci maddesinin ikinci fıkrası; 171, 172, 173, 174, 175, 176, 177, 178, 179, 180, 181, 182, 183, 184, 185, 186, 187, 188, 189, 190, 191, 192, 193, 194, 195, 196, 197, 198, 199, 200, 201, 202, 203, 204, 205 inci maddeleri; 279 uncu maddesi- nin birinci fıkrası; 287 nci maddesi; 299 uncu maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendi; 311 inci maddesinin ikinci fıkrası; 411 inci maddesinin ikinci fıkrası ile Ek Madde (1)`in ikinci fıkrasının "Bu suçlardan dolayı ilk soruş- turma yapılmaz" hükmü 21/5/1985 3206 82 1117 Sayılı Kanunun 9 uncu maddesi 26/5/1988 3445 14 1412 Sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 105 inci maddesi 18/11/1992 3842 31

           1412 SAYILI KANUNA EK VE DEĞİŞİKLİK GETİREN MEVZUATIN
                  YÜRÜRLÜĞE GİRİŞ TARİHİNİ GÖSTERİR LİSTE
Kanun                                                                                    Yürürlüğe
 No.    Farklı tarihte yürürlüğe giren maddeler         giriş tarihi

________ ___________________________________________

1876 __ 1/8/1931
2558 __ 12/7/1934
3006 __ 1/10/1936
3207 __ 21/6/1937
3515 __ 15/7/1938
4179                      __                             3/2/1942
4261                      __                            23/6/1942
5695                      __                            15/1/1951
6123                      __                             1/8/1953
6763                      __                             1/1/1957
7201                      __                            19/8/1959
  24                      __                            20/7/1960
1696                      __                            15/3/1973
2248                      __                            22/6/1979
2369                      __                            10/1/1981
2370                      __                            10/1/1981
2789                      __                            22/1/1983
3063                      __                            2/11/1984
3200                      __                            24/5/1985
3206                      __                             4/7/1985
3445                      __                            26/5/1988
3842                      --                            1/12/1992
4229                      --                            12/3/1997
4675                       --                            23/5/2001
                       

CEZA MUHAKEMESİ KANUNU

Kanun Numarası : 5271

Kanun Kabul Tarihi : 04/12/2004

Yayımlandığı Resmi Gazete Tarihi :17/12/2004

Yayımlandığı Resmi Gazete Sayısı : 25673


BİRİNCİ KİTAP: GENEL HÜKÜMLER[]

BİRİNCİ KISIM: KAPSAM, TANIMLAR, GÖREV VE YETKİ[]

BİRİNCİ BÖLÜM: KAPSAM VE TANIMLAR[]

KANUNUN KAPSAMI[]

Madde 1 - (1) Bu Kanun, ceza muhakemesinin nasıl yapılacağı hususundaki kurallar ile bu sürece katılan kişilerin hak, yetki ve yükümlülüklerini düzenler.


TANIMLAR[]

Madde 2 - (1) Bu Kanunun uygulanmasında;


a) Şüpheli: Soruşturma evresinde, suç şüphesi altında bulunan kişiyi,


b) Sanık: Kovuşturmanın başlamasından itibaren hükmün kesinleşmesine kadar, suç şüphesi altında bulunan kişiyi,


c) Müdafi: Şüpheli veya sanığın ceza muhakemesinde savunmasını yapan avukatı,


d) Vekil: Katılan, suçtan zarar gören veya malen sorumlu kişiyi ceza muhakemesinde temsil eden avukatı,


e) Soruşturma: Kanuna göre yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evreyi,


f) Kovuşturma: İddianamenin kabulüyle başlayıp, hükmün kesinleşmesine kadar geçen evreyi,


g) İfade alma: Şüphelinin kolluk görevlileri veya Cumhuriyet savcısı tarafından soruşturma konusu suçla ilgili olarak dinlenmesini,


h) Sorgu: Şüpheli veya sanığın hâkim veya mahkeme tarafından soruşturma veya kovuşturma konusu suçla ilgili olarak dinlenmesini,


i) Malen sorumlu: Yargılama konusu işin hükme bağlanması ve bunun kesinleşmesinden sonra, maddî ve malî sorumluluk taşıyarak hükmün sonuçlarından etkilenecek veya bunlara katlanacak kişiyi,


j) Suçüstü:

1. İşlenmekte olan suçu,


2. Henüz işlenmiş olan fiil ile fiilin işlenmesinden hemen sonra kolluk, suçtan zarar gören veya başkaları tarafından takip edilerek yakalanan kişinin işlediği suçu,


3. Fiilin pek az önce işlendiğini gösteren eşya veya delille yakalanan kimsenin işlediği suçu,


k) Toplu suç: Aralarında iştirak iradesi bulunmasa da üç veya daha fazla kişi tarafından işlenen suçu,


l) Disiplin hapsi: Kısmî bir düzeni korumak amacıyla yaptırım altına alınmış olan fiil dolayısıyla verilen, seçenek yaptırımlara çevrilemeyen, önödeme uygulanamayan, tekerrüre esas olmayan, şartla salıverilme hükümleri uygulanamayan, ertelenemeyen ve adlî sicil kayıtlarına geçirilmeyen hapsi, İfade eder.


İKİNCİ BÖLÜM: GÖREV[]

GÖREV[]

Madde 3 - (1) Mahkemelerin görevleri kanunla belirlenir.

RE'SEN GÖREV KARARI VE GÖREVDE UYUŞMAZLIK

Madde 4 - (1) Davaya bakan mahkeme, görevli olup olmadığına kovuşturma evresinin her aşamasında re'sen karar verebilir. 6 ncı Madde hükmü saklıdır.


(2) Görev konusunda mahkemeler arasında uyuşmazlık çıktığında, görevli mahkemeyi ortak yüksek görevli mahkeme belirler.


GÖREVSİZLİK KARARI VERİLMESİ GEREKEN HÂL VE SONUCU[]

Madde 5 - (1) İddianamenin kabulünden sonra; işin, davayı gören mahkemenin görevini aştığı veya dışında kaldığı anlaşılırsa, mahkeme bir kararla işi görevli mahkemeye gönderir.

(2) Adlî yargı içerisindeki mahkemeler bakımından verilen görevsizlik kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir.


GÖREVSİZLİK KARARI VERİLEMEYECEK HÂL[]

Madde 6 - (Değişik madde: 06/12/2006 - 5560 S.K.16.md)


(1) Duruşmada suçun hukukî niteliğinin değiştiğinden bahisle görevsizlik kararı verilerek dosya alt dereceli mahkemeye gönderilemez.


GÖREVLİ OLMAYAN HÂKİM VEYA MAHKEMENİN İŞLEMLERİ[]

Madde 7 - (1) Yenilenmesi mümkün olmayanlar dışında, görevli olmayan hâkim veya mahkemece yapılan işlemler hükümsüzdür.


ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: BAĞLANTILI DAVALAR[]

BAĞLANTI KAVRAMI[]

Madde 8 - (1) Bir kişi, birden fazla suçtan sanık olur veya bir suçta her ne sıfatla olursa olsun birden fazla sanık bulunursa bağlantı var sayılır.


(2) Suçun işlenmesinden sonra suçluyu kayırma, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme fiilleri de bağlantılı suç sayılır.


DAVALARIN BİRLEŞTİRİLEREK AÇILMASI[]

Madde 9 - (1) Bağlantılı suçlardan her biri değişik mahkemelerin görevine giriyorsa, bunlar hakkında birleştirilmek suretiyle yüksek görevli mahkemede dava açılabilir.


GÖRÜLMEKTE OLAN DAVALARIN BİRLEŞTİRİLMESİ VE AYRILMASI[]

Madde 10 - (1) Kovuşturma evresinin her aşamasında, bağlantılı ceza davalarının birleştirilmesine veya ayrılmasına yüksek görevli mahkemece karar verilebilir.


(2) Birleştirilen davalarda, bu davaları gören mahkemenin tâbi olduğu yargılama usulü uygulanır.


(3) İşin esasına girdikten sonra ayrılan davalara aynı mahkemede devam olunur.


GENİŞ BAĞLANTI SEBEBİYLE BİRLEŞTİRME[]

Madde 11 - (1) Mahkeme, bakmakta olduğu birden çok dava arasında bağlantı görürse, bu bağlantı 8 inci Maddede gösterilen türden olmasa bile, birlikte bakmak ve hükme bağlamak üzere bu davaların birleştirilmesine karar verebilir.


DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: YETKİ[]

YETKİLİ MAHKEME[]

Madde 12 - (1) Davaya bakmak yetkisi, suçun işlendiği yer mahkemesine aittir.


(2) Teşebbüste son icra hareketinin yapıldığı, kesintisiz suçlarda kesintinin gerçekleştiği ve zincirleme suçlarda son suçun işlendiği yer mahkemesi yetkilidir.


(3) Suç, ülkede yayımlanan bir basılı eserle işlenmişse yetki, eserin yayım merkezi olan yer mahkemesine aittir. Ancak, aynı eserin birden çok yerde basılması durumunda suç, eserin yayım merkezi dışındaki baskısında meydana gelmişse, bu suç için eserin basıldığı yer mahkemesi de yetkilidir.


(4) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olan hakaret suçunda eser, mağdurun yerleşim yerinde veya oturduğu yerde dağıtılmışsa, o yer mahkemesi de yetkilidir. Mağdur, suçun işlendiği yer dışında tutuklu veya hükümlü bulunuyorsa, o yer mahkemesi de yetkilidir.


(5) Görsel veya işitsel yayınlarda da bu Maddenin üçüncü fıkrası hükmü uygulanır. Görsel ve işitsel yayın, mağdurun yerleşim yerinde ve oturduğu yerde işitilmiş veya görülmüşse o yer mahkemesi de yetkilidir.


ÖZEL YETKİ[]

Madde 13 - (1) Suçun işlendiği yer belli değilse, şüpheli veya sanığın yakalandığı yer, yakalanmamışsa yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.


(2) Şüpheli veya sanığın Türkiye'de yerleşim yeri yoksa Türkiye'de en son adresinin bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir.


(3) Mahkemenin bu suretle de belirlenmesi olanağı yoksa, ilk usul işleminin yapıldığı yer mahkemesi yetkilidir.


YABANCI ÜLKEDE İŞLENEN SUÇLARDA YETKİ[]

Madde 14 - (1) Yabancı ülkede işlenen ve kanun hükümleri uyarınca Türkiye'de soruşturulması ve kovuşturulması gereken suçlarda yetki, 13 üncü Maddenin birinci ve ikinci fıkralarına göre belirlenir.


(2) Bununla birlikte Cumhuriyet savcısının, şüphelinin veya sanığın istemi üzerine Yargıtay, suçun işlendiği yere daha yakın olan yer mahkemesine yetki verebilir.


(3) Bu gibi suçlarda şüpheli veya sanık Türkiye'de yakalanmamış, yerleşmemiş veya adresi yoksa; yetkili mahkeme, Adalet Bakanının istemi ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının başvurusu üzerine Yargıtay tarafından belirlenir


(4) Yabancı ülkelerde bulunup da diplomatik bağışıklıktan yararlanan Türk kamu görevlilerinin işledikleri suçlardan dolayı yetkili mahkeme Ankara mahkemesidir.


DENİZ, HAVA VE DEMİRYOLU TAŞITLARINDA VEYA BU TAŞITLARLA İŞLENEN SUÇLARDA YETKİ[]

Madde 15 - (1) Suç, Türk bayrağını taşıma yetkisine sahip olan bir gemide veya böyle bir taşıt Türkiye dışında iken işlenmişse, geminin ilk uğradığı Türk limanında veya bağlama limanında bulunan mahkeme yetkilidir.


(2) Türk bayrağını taşıma hakkına sahip olan hava taşıtları ile demiryolu taşıtları hakkında da yukarıdaki fıkra hükümleri uygulanır.


(3) Ülke içerisinde deniz, hava veya demiryolu taşıtlarında ya da bu taşıtlarla işlenen suçlarda, bunların ilk ulaştığı yer mahkemesi de yetkilidir.


(4) Çevreyi kirletme suçu, yabancı bayrağı taşıyan bir gemi tarafından Türk kara suları dışında işlendiği takdirde, suçun işlendiği yere en yakın veya geminin Türkiye'de ilk uğradığı limanın bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir.


BAĞLANTILI SUÇLARDA YETKİ[]

Madde 16 - (1) Yukarıdaki Maddelere göre her biri değişik mahkemelerin yetkisi içinde bulunan bağlantılı ceza davaları, yetkili mahkemelerden herhangi birisinde birleştirilerek görülebilir.


(2) Bağlantılı ceza davalarının değişik mahkemelerde bakılmasına başlanmış olursa, Cumhuriyet savcılarının istemlerine uygun olmak koşuluyla, mahkemeler arasında oluşacak uyuşma üzerine, bu davaların hepsi veya bir kısmı bu mahkemelerin birinde birleştirilebilir.


(3) Uyuşulmazsa, Cumhuriyet savcısı veya sanığın istemi üzerine ortak yüksek görevli mahkeme birleştirmeye gerek olup olmadığına ve gerek varsa hangi mahkemede birleştirileceğine karar verir.


(4) Birleştirilmiş olan davaların ayrılması da bu suretle olur.


YETKİDE OLUMLU VEYA OLUMSUZ UYUŞMAZLIK[]

Madde 17 - (1) Birkaç hâkim veya mahkeme arasında olumlu veya olumsuz yetki uyuşmazlığı çıkarsa, ortak yüksek görevli mahkeme, yetkili hâkim veya mahkemeyi belirler.


YETKİSİZLİK İDDİASI[]

Madde 18 - (1) Sanık, yetkisizlik iddiasını, ilk derece mahkemelerinde duruşmada sorgusundan, bölge adliye mahkemelerinde incelemenin başlamasından ve duruşmalı işlerde inceleme raporunun okunmasından önce bildirir.


(2) Yetkisizlik iddiasına ilişkin karar, ilk derece mahkemelerinde sanığın sorgusundan önce, bölge adliye mahkemelerinde duruşmasız işlerde incelemenin hemen başlangıcında, duruşmalı işlerde inceleme raporu okunmadan önce verilir. Bu aşamalardan sonra yetkisizlik iddiasında bulunulamayacağı gibi mahkemeler de bu hususta re'sen karar veremez.


(3) Yetkisizlik kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir.


DAVANIN NAKLİ[]

Madde 19 - (1) Yetkili hâkim veya mahkeme, hukukî veya fiilî sebeplerle görevini yerine getiremeyecek hâlde bulunursa; yüksek görevli mahkeme, davanın başka yerde bulunan aynı derecede bir mahkemeye nakline karar verir.


(2) Kovuşturmanın görevli ve yetkili olan mahkemenin bulunduğu yerde yapılması kamu güvenliği için tehlikeli olursa, davanın naklini Adalet Bakanı Yargıtaydan ister.


YETKİLİ OLMAYAN HÂKİM VEYA MAHKEMENİN İŞLEMLERİ[]

Madde 20 - (1) Yetkili olmayan hâkim veya mahkemece yapılan işlemler, sadece yetkisizlik nedeniyle hükümsüz sayılmaz.


GECİKMESİNDE SAKINCA BULUNAN HÂLLERDE YAPILAN İŞLEMLER[]

Madde 21 - (1) Bir hâkim veya mahkeme, yetkili olmasa bile, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, yargı çevresi içerisinde gerekli işlemleri yapar.


= BEŞİNCİ BÖLÜM: HÂKİMİN DAVAYA BAKAMAMASI VE REDDİ[]

HÂKİMİN DAVAYA BAKAMAYACAĞI HÂLLER[]

Madde 22 - (1) Hâkim;


a) Suçtan kendisi zarar görmüşse,


b) Sonradan kalksa bile şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında evlilik, vesayet veya kayyımlık ilişkisi bulunmuşsa,


c) Şüpheli, sanık veya mağdurun kan veya kayın hısımlığından üstsoy veya altsoyundan biri ise,


d) Şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında evlât edinme bağlantısı varsa,


e) Şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında üçüncü derece dahil kan hısımlığı varsa,


f) Evlilik sona ermiş olsa bile, şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında ikinci derece dahil kayın hısımlığı varsa,


g) Aynı davada Cumhuriyet savcılığı, adlî kolluk görevi, şüpheli veya sanık müdafiliği veya mağdur vekilliği yapmışsa,


h) Aynı davada tanık veya bilirkişi sıfatıyla dinlenmişse,


Hâkimlik görevini yapamaz.


YARGILAMAYA KATILAMAYACAK HÂKİM[]

Madde 23 - (1) Bir karar veya hükme katılan hâkim, yüksek görevli mahkemece bu hükme ilişkin olarak verilecek karar veya hükme katılamaz.


(2) Aynı işte soruşturma evresinde görev yapmış bulunan hâkim, kovuşturma evresinde görev yapamaz.


(3) Yargılamanın yenilenmesi halinde, önceki yargılamada görev yapan hâkim, aynı işte görev alamaz.


HÂKİMİN REDDİ SEBEPLERİ VE RET İSTEMİNDE BULUNABİLECEKLER[]

Madde 24 - (1) Hâkimin davaya bakamayacağı hâllerde reddi istenebileceği gibi, tarafsızlığını şüpheye düşürecek diğer sebeplerden dolayı da reddi istenebilir.


(2) Cumhuriyet savcısı; şüpheli, sanık veya bunların müdafii; katılan veya vekili, hâkimin reddi isteminde bulunabilirler.


(3) Bunlardan herhangi biri istediği takdirde, karar veya hükme katılacak hâkimlerin isimleri kendisine bildirilir.


TARAFSIZLIĞINI ŞÜPHEYE DÜŞÜRECEK SEBEPLERDEN DOLAYI HÂKİMİN REDDİ İSTEMİNİN SÜRESİ[]

Madde 25 - (1) Tarafsızlığını şüpheye düşürecek sebeplerden dolayı bir hâkimin reddi, ilk derece mahkemelerinde sanığın sorgusu başlayıncaya; duruşmalı işlerde bölge adliye mahkemelerinde inceleme raporu ve Yargıtayda görevlendirilen üye veya tetkik hâkimi tarafından yazılmış olan rapor üyelere açıklanıncaya kadar istenebilir. Diğer hâllerde, inceleme başlayıncaya kadar hâkimin reddi istenebilir.


(2) Sonradan ortaya çıkan veya öğrenilen sebeplerle duruşma veya inceleme bitinceye kadar da hâkimin reddi istenebilir. Ancak bu istemin, ret sebebinin öğrenilmesinden itibaren yedi gün içinde yapılması şarttır.


RET İSTEMİNİN USULÜ[]

Madde 26 - (1) Hâkimin reddi, mensup olduğu mahkemeye verilecek dilekçeyle veya bu hususta zabıt kâtibine bir tutanak düzenlenmesi için başvurulması suretiyle yapılır.


(2) Ret isteminde bulunan, öğrendiği ret sebeplerinin tümünü bir defada açıklamak ve süresi içinde olguları ile birlikte ortaya koymakla yükümlüdür.


(3) Reddi istenen hâkim, ret sebepleri hakkındaki görüşlerini yazılı olarak bildirir.


HÂKİMİN REDDİ İSTEMİNE KARAR VERECEK MAHKEME[]

Madde 27 - (1) Hâkimin reddi istemine mensup olduğu mahkemece karar verilir. Ancak, reddi istenen hâkim müzakereye katılamaz. Bu nedenle mahkeme teşekkül edemezse bu hususta karar verilmesi;


a) Reddi istenen hâkim asliye ceza mahkemesine mensup ise bu mahkemenin yargı çevresi içerisinde bulunan ağır ceza mahkemesine,


b) Reddi istenen hâkim ağır ceza mahkemesine mensup ise o yerde ağır ceza mahkemesinin birden fazla dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye, son numaralı daire için (1) numaralı daireye; o yerde ağır ceza mahkemesinin tek dairesi bulunması hâlinde ise, en yakın ağır ceza mahkemesine, Aittir.


(2) Ret istemi sulh ceza hâkimine karşı ise, yargı çevresi içinde bulunduğu asliye ceza mahkemesi ve tek hâkime karşı ise, yargı çevresi içerisinde bulunan ağır ceza mahkemesi karar verir.


(3) Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin başkan ve üyelerinin reddi istemi, reddedilen başkan ve üye katılmaksızın görevli olduğu dairece incelenerek karara bağlanır.


(4) Ret isteminin kabulü halinde, davaya bakmakla bir başka hâkim veya mahkeme görevlendirilir.


RET İSTEMİ ÜZERİNE VERİLECEK KARARLAR VE BAŞVURULACAK KANUN YOLLARI[]

Madde 28 - (1) Ret isteminin kabulüne ilişkin kararlar kesindir; kabul edilmemesine ilişkin kararlara karşı itiraz yoluna gidilebilir. İtiraz üzerine verilen ret kararı hükümle birlikte incelenir.


REDDİ İSTENEN HÂKİMİN YAPABİLECEĞİ İŞLEMLER[]

Madde 29 - (1) Reddi istenen hâkim, ret hakkında bir karar verilinceye kadar yalnız gecikmesinde sakınca olan işlemleri yapar.


(2) Ancak, hâkimin oturum sırasında reddedilmesi hâlinde, bu konuda bir karar verilebilmesi için oturuma ara vermek gerekse bile ara vermeksizin devam olunur. Şu kadar ki, 216 ncı Madde uyarınca tarafların iddia ve sözlerinin dinlenilmesine geçilemez ve ret konusunda bir karar verilmeden reddedilen hâkim tarafından veya onun katılımıyla bir sonraki oturuma başlanamaz.


(3) Ret isteminin kabulüne karar verildiğinde, gecikmesinde sakınca bulunan hâl nedeniyle yapılmış işlemler dışında, duruşma tekrarlanır.


HÂKİMİN ÇEKİNMESİ VE İNCELEME MERCİİ[]

Madde 30 - (1) Hâkim, yasaklılığını gerektiren sebeplere dayanarak çekindiğinde; merci, bir başka hâkimi veya mahkemeyi davaya bakmakla görevlendirir.


(2) Hâkim, tarafsızlığını şüpheye düşürecek sebepler ileri sürerek çekindiğinde, merci çekinmenin uygun olup olmadığına karar verir. Çekinmenin uygun bulunması halinde, davaya bakmakla bir başka hâkim veya mahkeme görevlendirilir.

(3) Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde yapılan işler hakkında 29 uncu Madde hükmü uygulanır.


RET İSTEMİNİN GERİ ÇEVRİLMESİ[]

Madde 31 - (1) Mahkeme, kovuşturma evresinde ileri sürülen hâkimin reddi istemini aşağıdaki durumlarda geri çevirir:


a) Ret istemi süresinde yapılmamışsa.


b) Ret sebebi ve delili gösterilmemişse.


c) Ret isteminin duruşmayı uzatmak amacı ile yapıldığı açıkça anlaşılıyorsa.


(2) Bu hâllerde ret istemi, toplu mahkemelerde reddedilen hâkimin müzakereye katılmasıyla, tek hâkimli mahkemelerde de reddedilen hâkimin kendisi tarafından geri çevrilir.


(3) Bu konudaki kararlara karşı itiraz yoluna başvurulabilir.


ZABIT KÂTİBİNİN REDDİ VEYA ÇEKİNMESİ[]

Madde 32 - (1) Bu Bölümde yazılı hükümler zabıt kâtipleri hakkında da uygulanır.


(2) Zabıt kâtibinin reddi veya kendisinin reddini gerektiren sebepleri bildirerek görevden çekinmesi hâlinde gereken karar, yanında çalıştığı mahkeme başkanı veya hâkim tarafından verilir.


(3) Aynı işte zabıt kâtibinin hâkim ile birlikte reddi istemi hakkında veya çekinmelerine karar verecek merci, hâkime göre belirlenir.


İKİNCİ KISIM: KARARLAR, AÇIKLANMASI VE TEBLİĞİ, SÜRELER VE ESKİ HÂLE GETİRME[]

BİRİNCİ BÖLÜM: KARARLAR, AÇIKLANMASI VE TEBLİĞİ[]

KARARLARIN VERİLMESİ USULÜ[]

Madde 33 - (1) Duruşmada verilecek kararlar, Cumhuriyet savcısı, duruşmada hazır bulunan müdafi, vekil ve diğer ilgililer dinlendikten; duruşma dışındaki kararlar, Cumhuriyet savcısının yazılı veya sözlü görüşü alındıktan sonra verilir.


KARARLARIN GEREKÇELİ OLMASI[]

Madde 34 - (1) Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230 uncu Madde göz önünde bulundurulur. Kararların örneklerinde karşı oylar da gösterilir.


(2) Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir.


KARARLARIN AÇIKLANMASI VE TEBLİĞİ[]

Madde 35 - (1) İlgili tarafın yüzüne karşı verilen karar kendisine açıklanır ve isterse kararın bir örneği de verilir.


(2) Koruma tedbirlerine ilişkin olanlar hariç, aleyhine kanun yoluna başvurulabilecek hâkim veya mahkeme kararları, ... hazır bulunamayan ilgilisine tebliğ olunur.


(3) İlgili taraf serbest olmayan bir kişi veya tutuklu ise tebliğ edilen karar, kendisine okunup anlatılır.


TEBLİGAT VE YAZIŞMA USULÜ[]

Madde 36 - (1) Mahkeme başkanı veya hâkim, her türlü tebligatı, tüm gerçek veya özel hukuk tüzel kişileri veya kamu kurum ve kuruluşları ile ilgili yazışmaları yapar.


(2) İnfaz edilecek kararlar, Cumhuriyet Başsavcılığına verilir.


TEBLİGAT USULLERİ[]

Madde 37 - (1) Tebligat, bu Kanunda belirtilen özel hükümler saklı kalmak koşuluyla, ilgili kanunda belirtilen hükümlere göre yapılır.


(2) Uluslararası andlaşmalar, yazılı belgelerin doğrudan doğruya postayla veya diğer iletişim araçlarıyla gönderilmesini kabul ettiğinde; yurt dışına yapılan tebligat, iadeli taahhütlü posta veya diğer iletişim araçları ile gerçekleştirilir.


CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA YAPILAN TEBLİGAT[]

Madde 38 - (1) Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan tebligat, tebliği gereken evrakın aslının verilmesi suretiyle olur. Tebliğ ile bir süre işlemeye başlıyorsa verildiği gün, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından evrakın aslına yazılır.


İKİNCİ BÖLÜM: SÜRELER VE ESKİ HÂLE GETİRME[]

SÜRELERİN HESAPLANMASI[]

Madde 39 - (1) Gün ile belirlenen süreler, tebligatın yapıldığının ertesi günü işlemeye başlar.


(2) Süre, hafta olarak belirlenmiş ise, tebligatın yapıldığı günün, son haftada isim itibarıyla karşılığı olan günün mesai saati bitiminde sona erer.


(3) Süre, ay olarak belirlenmiş ise tebligatın yapıldığı günün, son ayda sayı itibarıyla karşılığı olan günün mesai saati bitiminde sona erer. Son bulduğu ayda sayı itibarıyla karşılığı olan gün yoksa; süre, ayın son günü mesai saati bitiminde sona erer.


(4) Son gün bir tatile rastlarsa süre, tatilin ertesi günü biter.


ESKİ HÂLE GETİRME[]

Madde 40 - (1) Kusuru olmaksızın bir süreyi geçirmiş olan kişi, eski hale getirme isteminde bulunabilir.


(2) Kanun yoluna başvuru hakkı kendisine bildirilmemesi halinde de, kişi kusursuz sayılır.


ESKİ HÂLE GETİRME DİLEKÇESİ[]

Madde 41 - (1) Eski hâle getirme dilekçesi, engelin kalkmasından itibaren yedi gün içinde, süreye uyulduğunda usule ilişkin işlemleri yapacak olan mahkemeye verilir.


(2) Dilekçe sahibi, sürenin geçmesinde kusuru olmadığına ilişkin olguları, varsa belgelerini de ekleyerek açıklar. Dilekçe verildiği anda usule ilişkin yapılamayan işlemler de yerine getirilir.


ESKİ HÂLE GETİRME DİLEKÇESİ ÜZERİNE VERİLECEK KARAR[]

Madde 42 - (1) Süresi içinde usul işlemi yapılsaydı, esasa hangi mahkeme hükmedecek idiyse, eski hâle getirme dilekçesi hakkında da o mahkeme karar verir.


(2) Eski hâle getirme isteminin kabulüne ilişkin karar kesindir; reddine ilişkin karara karşı itiraz yoluna gidilebilir.


(3) Eski hâle getirme dilekçesi, kararın yerine getirilmesini durdurmaz; ancak, mahkeme yerine getirmeyi erteleyebilir.


ÜÇÜNCÜ KISIM: TANIKLIK, BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ VE KEŞİF[]

BİRİNCİ BÖLÜM: TANIKLIK[]

TANIKLARIN ÇAĞRILMASI[]

Madde 43 - (1) Tanıklar çağrı kâğıdı ile çağrılır. Çağrı kâğıdında gelmemenin sonuçları bildirilir. Tutuklu işlerde tanıklar için zorla getirme kararı verilebilir. Karar yazısında bu yoldan getirilmenin nedenleri gösterilir ve bunlara çağrı kâğıdı ile gelen tanıklar hakkındaki işlem uygulanır.


(2) Bu çağrı telefon, telgraf, faks, elektronik posta gibi araçlardan yararlanılmak suretiyle de yapılabilir. Ancak, çağrı kâğıdına bağlanan sonuçlar, bu durumda uygulanmaz.


(3) Mahkeme, duruşmanın devamı sırasında hemen dinlenilmesi gerekli görülen tanıkların belirteceği gün ve saatte hazır bulundurulmasını görevlilere yazılı olarak emredebilir.


(4) Cumhurbaşkanı kendi takdiri ile tanıklıktan çekinebilir. Tanıklık yapmayı istemesi halinde beyanı konutunda alınabilir ya da yazılı olarak gönderebilir.


(5) Bu Madde hükümleri, kişinin ancak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme önünde tanık olarak dinlenmesi halinde uygulanabilir.


ÇAĞRIYA UYMAYAN TANIKLAR[]

Madde 44 - (1) Usulüne uygun olarak çağrılıp da mazeretini bildirmeksizin gelmeyen tanıklar zorla getirilir ve gelmemelerinin sebep olduğu giderler takdir edilerek, kamu alacaklarının tahsili usulüne göre ödettirilir. Zorla getirilen tanık evvelce gelmemesini haklı gösterecek sebepleri sonradan bildirirse aleyhine hükmedilen giderler kaldırılır.


(2) Fiilî hizmette bulunan askerler hakkındaki zorla getirme kararı askerî makamlar aracılığıyla infaz olunur.


TANIKLIKTAN ÇEKİNME[]

Madde 45 - (1) Aşağıdaki kimseler tanıklıktan çekinebilir:


a) Şüpheli veya sanığın nişanlısı.


b) Evlilik bağı kalmasa bile şüpheli veya sanığın eşi.


c) Şüpheli veya sanığın kan hısımlığından veya kayın hısımlığından üstsoy veya altsoyu.


d) Şüpheli veya sanığın üçüncü derece dahil kan veya ikinci derece dahil kayın hısımları.


e) Şüpheli veya sanıkla aralarında evlâtlık bağı bulunanlar.


(2) Yaş küçüklüğü, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı nedeniyle tanıklıktan çekinmenin önemini anlayabilecek durumda olmayanlar, kanunî temsilcilerinin rızalarıyla tanık olarak dinlenebilirler. Kanunî temsilci şüpheli veya sanık ise, bu kişilerin çekinmeleri konusunda karar veremez.


(3) Tanıklıktan çekinebilecek olan kimselere, dinlenmeden önce tanıklıktan çekinebilecekleri bildirilir. Bu kimseler, dinlenirken de her zaman tanıklıktan çekinebilirler.



MESLEK VE SÜREKLİ UĞRAŞILARI SEBEBİYLE TANIKLIKTAN ÇEKİNME[]

Madde 46 - (1) Meslekleri ve sürekli uğraşıları sebebiyle tanıklıktan çekinebilecekler ile çekinme konu ve koşulları şunlardır:


a) Avukatlar veya stajyerleri veya yardımcılarının, bu sıfatları dolayısıyla veya yüklendikleri yargı görevi sebebiyle öğrendikleri bilgiler.


b) Hekimler, diş hekimleri, eczacılar, ebeler ve bunların yardımcıları ve diğer bütün tıp meslek veya sanatları mensuplarının, bu sıfatları dolayısıyla hastaları ve bunların yakınları hakkında öğrendikleri bilgiler.


c) Malî işlerde görevlendirilmiş müşavirler ve noterlerin bu sıfatları dolayısıyla hizmet verdikleri kişiler hakkında öğrendikleri bilgiler.


(2) Yukarıdaki fıkranın (a) bendinde belirtilenler dışında kalan kişiler, ilgilinin rızasının varlığı halinde, tanıklıktan çekinemez.


DEVLET SIRRI NİTELİĞİNDEKİ BİLGİLERLE İLGİLİ TANIKLIK[]

Madde 47 - (1) Bir suç olgusuna ilişkin bilgiler, Devlet sırrı olarak mahkemeye karşı gizli tutulamaz. Açıklanması, Devletin dış ilişkilerine, milli savunmasına ve milli güvenliğine zarar verebilecek; anayasal düzeni ve dış ilişkilerinde tehlike yaratabilecek nitelikteki bilgiler, Devlet sırrı sayılır.


(2) Tanıklık konusu bilgilerin Devlet sırrı niteliğini taşıması halinde; tanık, sadece mahkeme hâkimi veya heyeti tarafından zâbıt kâtibi dahi olmaksızın dinlenir. Hâkim veya mahkeme başkanı, daha sonra, bu tanık açıklamalarından, sadece yüklenen suçu açıklığa kavuşturabilecek nitelikte olan bilgileri tutanağa kaydettirir.


(3) Bu Madde hükmü, hapis cezasının alt sınırı beş yıl veya daha fazla olan suçlarla ilgili olarak uygulanır.


(4) Cumhurbaşkanının tanıklığı söz konusu olduğunda sırrın niteliğini ve mahkemeye bildirilmesi hususunu kendisi takdir eder.


KENDİSİ VEYA YAKINLARI ALEYHİNE TANIKLIKTAN ÇEKİNME[]

Madde 48 - (1) Tanık, kendisini veya 45 inci Maddenin birinci fıkrasında gösterilen kişileri ceza kovuşturmasına uğratabilecek nitelikte olan sorulara cevap vermekten çekinebilir. Tanığa cevap vermekten çekinebileceği önceden bildirilir.


TANIKLIKTAN ÇEKİNME SEBEBİNİN BİLDİRİLMESİ[]

Madde 49 - (1) Mahkeme başkanı veya hâkim veya Cumhuriyet savcısı tarafından gerekli görüldüğünde 45, 46 ve 48 inci Maddelerde gösterilen hâllerde tanık, tanıklıktan çekinmesinin dayanağını oluşturan olguları bildirir ve bu hususta gerektiğinde kendisine yemin verdirilir.


YEMİN VERİLMEYEN TANIKLAR[]

Madde 50 - (1) Aşağıdaki kimseler yeminsiz dinlenir:


a) Dinlenme sırasında onbeş yaşını doldurmamış olanlar.


b) Ayırt etme gücüne sahip olmamaları nedeniyle yeminin niteliği ve önemini kavrayamayanlar.


c) Soruşturma veya kovuşturma konusu suçlara iştirakten veya bu suçlar nedeniyle suçluyu kayırmaktan ya da suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirmekten şüpheli, sanık veya hükümlü olanlar.


TANIKLIKTAN ÇEKİNEBİLECEK KİMSENİN ÇEKİNMEMESİ[]

Madde 51 - (1) 45 inci Madde gereğince tanıklıktan çekinebileceklere yemin verip vermemek hâkim veya mahkemenin takdirine bağlıdır. Ancak, tanık yemin etmekten çekinebilir. Bu hususun kendisine bildirilmesi gereklidir.


TANIKLARIN DİNLENMESİ[]

Madde 52 - (1) Her tanık, ayrı ayrı ve sonraki tanıklar yanında bulunmaksızın dinlenir.


(2) Tanıklar, kovuşturma evresine kadar ancak gecikmesinde sakınca bulunan veya kimliğin belirlenmesine ilişkin hâllerde birbirleri ile ve şüpheli ile yüzleştirilebilirler.


(3) Tanıkların dinlenmesi sırasındaki görüntü veya sesler kayda alınabilir. Ancak;


a) Mağdur çocukların,


b) Duruşmaya getirilmesi mümkün olmayan ve tanıklığı maddî gerçeğin ortaya çıkarılması açısından zorunlu olan kişilerin,


Tanıklığında bu kayıt zorunludur.


(4) Üçüncü fıkra hükmünün uygulanması suretiyle elde edilen ses ve görüntü kayıtları, sadece ceza muhakemesinde kullanılır.


TANIĞA GÖREVİNİN ÖNEMİNİ ANLATMA[]

Madde 53 - (1) Tanığa;


a) Dinlenmeden önce, gerçeği söylemesinin önemi,


b) Gerçeği söylememesi halinde yalan tanıklık suçundan dolayı cezalandırılacağı,


c) Doğruyu söyleyeceği hususunda yemin edeceği,


d) Duruşmada mahkeme başkanı veya hâkimin açık izni olmadan mahkeme salonunu terk edemeyeceği,


Anlatılır


TANIKLARA YEMİN VERİLMESİ[]

Madde 54 - (1) Tanıklar, tanıklıktan önce ayrı ayrı yemin ederler. Gerektiğinde veya bir kimsenin tanık sıfatıyla dinlenilmesinin uygun olup olmadığında tereddüt varsa yemin, tanıklığından sonraya bırakılabilir.


(2) Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcıları da tanıklara yemin verirler.


YEMİNİN BİÇİMİ[]

Madde 55 - (1) Tanığa verilecek yemin, tanıklıktan önce "Bildiğimi dosdoğru söyleyeceğime namusum ve vicdanım üzerine yemin ederim." ve 54 üncü Maddeye göre tanıklıktan sonra verilmesi hâlinde "Bildiğimi dosdoğru söylediğime namusum ve vicdanım üzerine yemin ederim." biçiminde olur.


(2) Yemin edilirken herkes ayağa kalkar.


YEMİNİN YERİNE GETİRİLMESİ, SAĞIR VEYA DİLSİZİN YEMİNİ[]

Madde 56 - (1) Tanık, yüksek sesle tekrar ederek veya okuyarak yemin eder.

(2) Okuma ve yazma bilen sağır veya dilsizler yemin biçimini yazarak ve imzalarını koyarak yemin ederler. Okuma ve yazma bilmeyen sağır veya dilsizler işaretlerinden anlayan bir tercüman aracılığıyla ve işaretle yemin ederler.


TANIĞIN TEKRAR DİNLENMESİ[]

Madde 57 - (1) Yemin ile dinlenen tanığın aynı soruşturma veya kovuşturma evresinde tekrar dinlenmesi gerektiğinde, yeniden yemin verilmeyip önceki yemini hatırlatılmakla yetinilebilir.


TANIĞA İLK ÖNCE SORULACAK HUSUSLAR VE TANIĞIN KORUNMASI[]

Madde 58 - (1) Tanığa, ilk önce adı, soyadı, yaşı, işi ve yerleşim yeri, işyerinin veya geçici olarak oturduğu yerin adresi, varsa telefon numaraları sorulur. Gerekirse tanıklığına ne dereceye kadar güvenilebileceği hakkında hâkimi aydınlatacak durumlara, özellikle şüpheli, sanık veya mağdur ile ilişkilerine dair sorular yöneltilir.


(2) Tanık olarak dinlenecek kişilerin kimliklerinin ortaya çıkması kendileri veya yakınları açısından ağır bir tehlike oluşturacaksa; kimliklerinin saklı tutulması için gerekli önlemler alınır. Kimliği saklı tutulan tanık, tanıklık ettiği olayları hangi sebep ve vesile ile öğrenmiş olduğunu açıklamakla yükümlüdür. Kimliğinin saklı tutulması için, tanığa ait kişisel bilgiler, Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından muhafaza edilir.


(3) Hazır bulunanların huzurunda dinlenmesi, tanık için ağır bir tehlike teşkil edecek ve bu tehlike başka türlü önlenemeyecekse ya da maddî gerçeğin ortaya çıkarılması açısından tehlike oluşturacaksa; hâkim, hazır bulunma hakkına sahip bulunanlar olmadan da tanığı dinleyebilir. Tanığın dinlenmesi sırasında ses ve görüntülü aktarma yapılır. Soru sorma hakkı saklıdır.


(4) Tanıklık görevinin yapılmasından sonra, kişinin kimliğinin saklı tutulması veya güvenliğinin sağlanması hususunda alınacak önlemler, ilgili kanunda düzenlenir.


(5) İkinci, üçüncü ve dördüncü fıkra hükümleri, ancak bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak uygulanabilir.


TANIĞA SÖYLENECEK ŞEYLER VE SORULACAK SORULAR[]

Madde 59 - (1) Tanık, dinlenmeden önce hakkında tanıklık yapacağı olayla ilgili olarak mahkeme başkanı veya hâkim tarafından, kendisine bilgi verilir; hazır olan sanık, tanığa gösterilir. Sanık hazır değilse kimliği açıklanır. Tanıktan, tanıklık edeceği konulara ilişkin bildiklerini söylemesi istenir ve tanıklık ederken sözü kesilmez.


(2) Tanıklık edilen konuları aydınlatmak, tamamlamak ve bilgilerinin dayandığı durumları gereğince değerlendirebilmek için tanığa ayrıca soru yöneltilebilir.


TANIKLIKTAN VE YEMİNDEN SEBEPSİZ ÇEKİNME[]

Madde 60 - (1) Yasal bir sebep olmaksızın tanıklıktan veya yeminden çekinen tanık hakkında, bundan doğan giderlere hükmedilmekle beraber, yemininin veya tanıklığının gerçekleştirilmesi için dava hakkında hüküm verilinceye kadar ve her hâlde üç ayı geçmemek üzere disiplin hapsi verilebilir. Kişi, tanıklığa ilişkin yükümlülüğüne uygun davranması halinde, derhâl serbest bırakılır.


(2) Bu tedbirleri almaya naip hâkim ve istinabe olunan mahkeme ile soruşturma evresinde sulh ceza hâkimi yetkilidir.


(3) Davanın görüldüğü sırada bu tedbirler alındıktan ve yukarıdaki süreler suçun türüne göre tümüyle uygulandıktan sonra o dava veya aynı işe ilişkin diğer davada tekrar edilmez.


(4) Disiplin hapsi kararına itiraz edilebilir.


TANIĞA VERİLECEK TAZMİNAT VE GİDERLER[]

Madde 61 - (1) Cumhuriyet savcısı veya mahkeme başkanı veya hâkim tarafından çağrılan tanığa, her yıl Adalet Bakanlığınca hazırlanan tarifeye göre kaybettiği zaman ile orantılı bir tazminat verilir. Tanık hazır olmak için seyahat etmek zorunda kalmışsa, yol giderleriyle tanıklığa çağrıldığı yerdeki ikamet ve beslenme giderleri de karşılanır.


(2) Birinci fıkra hükmüne istinaden ödenmesi gereken tazminat ve giderler, hiçbir vergi, resim ve harç alınmaksızın, ödenir.


İKİNCİ BÖLÜM: BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ[]

BİLİRKİŞİLERE UYGULANACAK HÜKÜMLER[]

Madde 62 - (1) Tanıklara ilişkin hükümlerden aşağıdaki Maddelere aykırı olmayanlar bilirkişiler hakkında da uygulanır.


BİLİRKİŞİNİN ATANMASI[]

Madde 63 - (1) Çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına re'sen, Cumhuriyet savcısının, katılanın, vekilinin, şüphelinin veya sanığın, müdafiinin veya kanunî temsilcinin istemi üzerine karar verilebilir. Ancak hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukukî bilgi ile çözülmesi olanaklı konularda bilirkişi dinlenemez.


(2) Bilirkişi atanması ve gerekçe gösterilerek sayısının birden çok olarak saptanması, hâkim veya mahkemeye aittir. Birden çok bilirkişi atanmasına ilişkin istemler reddedildiğinde de aynı biçimde karar verilir.


(3) Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı da bu Maddede gösterilen yetkileri kullanabilir.


BİLİRKİŞİ OLARAK ATANABİLECEKLER[]

Madde 64 - (1) Bilirkişiler, il adlî yargı adalet komisyonları tarafından her yıl düzenlenen bir listede yer alan gerçek veya tüzel kişiler arasından seçilirler. Cumhuriyet savcıları ve hâkimler, yalnız bulundukları il bakımından yapılmış listelerden değil, diğer illerde oluşturulmuş listelerden de bilirkişi seçebilirler. Bu listelerin düzenlenmesine veya listelerde yer verilenlerin çıkarılmalarına ilişkin esas ve usuller, yönetmelikte gösterilir.


(2) Atama kararında, gerekçesi de gösterilmek suretiyle, birinci fıkrada belirtilen listelere girmeyenler arasından da bilirkişi seçilebilir.


(3) Kanunların belirli konularda görevlendirdiği resmî bilirkişiler öncelikle atanırlar. Ancak kamu görevlileri, bağlı bulundukları kurumla ilgili davalarda bilirkişi olarak atanamazlar.


(4) Bilirkişi olarak atanan bir tüzel kişi ise, kendisi adına incelemeyi yapacak gerçek kişi veya kişilerin isimlerini, bilirkişi atayacak yargı merciinin onayına sunar.


(5) Listelere kaydedilen bilirkişiler, il adlî yargı adalet komisyonu huzurunda "Görevimi adalete bağlı kalarak, bilim ve fenne uygun olarak, tarafsızlıkla yerine getireceğime namusum ve vicdanım üzerine yemin ederim." sözlerini tekrarlayarak yemin ederler. Bu bilirkişilere görevlendirildikleri her işte yeniden yemin verilmez.


(6) Listelerde yer almamış bilirkişiler, görevlendirildiklerinde kendilerini atamış olan merci huzurunda yukarıdaki fıkrada öngörülen biçimde yemin ederler. Yeminin yapıldığına ilişkin tutanak hâkim veya Cumhuriyet savcısı, zabıt kâtibi ve bilirkişi tarafından imzalanır.


(7) Engel bulunan hâllerde yemin yazılı olarak verilebilir ve metni dosyaya konulur. Ancak bu hâle ilişkin gerekçenin kararda gösterilmesi zorunludur.


BİLİRKİŞİLİĞİ KABUL YÜKÜMLÜLÜĞÜ[]

Madde 65 - (1) Aşağıda belirtilen kişi veya kurumlar, bilirkişilik görevini kabul etmekle yükümlüdürler:


a) Resmî bilirkişilikle görevlendirilmiş olanlar ve 64 üncü Maddede belirtilen listelerde yer almış bulunanlar.


b) İncelemenin yapılması için bilinmesi gerekli fen ve sanatları meslek edinenler.


c) İncelemenin yapılması için gerekli mesleği yapmaya resmen yetkili olanlar.


ATAMA KARARI VE İNCELEMELERİN YÜRÜTÜLMESİ[]

Madde 66 - (1) Bilirkişi incelemesi yaptırılmasına ilişkin kararda, cevaplandırılması uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren sorularla inceleme konusu ve görevin yerine getirileceği süre belirtilir. Bu süre, işin niteliğine göre üç ayı geçemez. Özel sebepler zorunlu kıldığında bu süre, bilirkişinin istemi üzerine, kendisini atayan merciin gerekçeli kararıyla en çok üç ay daha uzatılabilir.


(2) Belirlenen süre içinde raporunu vermeyen bilirkişi hemen değiştirilebilir. Bu durumda bilirkişi, o ana kadar yaptığı işlemleri açıklayan bir rapor sunar ve görevi sebebiyle kendisine teslim edilmiş olan eşya ve belgeleri hemen geri verir. Bu bilirkişi, 64 üncü Maddede öngörülen listelerden çıkarılabileceği gibi; gecikme dolayısıyla uğranılmış zararları ödemesine de karar verilebilir.


(3) Bilirkişi, görevini, kendisini atamış olan merci ile ilişki içinde yerine getirir, gerektiğinde bu mercie incelemelerindeki gelişmeler hakkında bilgi verir, yararlı görülecek tedbirlerin alınmasını isteyebilir.


(4) Bilirkişi, görevini yerine getirmek amacıyla bilgi edinmek için şüpheli veya sanık dışındaki kimselerin de bilgilerine başvurabilir. Bilirkişi, uzmanlık alanına girmeyen bir sorun bakımından aydınlatılmasını isteyecek olursa; hâkim, mahkeme veya Cumhuriyet savcısı, nitelikli ve konusunda bilgisiyle tanınmış kişilerle bir araya gelmesine izin verebilir. Bu şekilde çağrılan kişiler yemin eder ve verecekleri raporlar, bilirkişi raporunun tamamlayıcı bir bölümü olarak dosyaya konulur.


(5) İlgililer de merciinden, incelemeler yapılırken bilirkişiye teknik nitelikte bilgiler verebilecek olan ve ismen belirleyecekleri kişileri dinlemeleri veya bazı araştırmaların yapılması hususlarında karar verilmesini isteyebilir.


(6) Gerekli olması halinde, bilirkişi, mağdur, şüpheli veya sanığa mahkeme başkanı, hâkim veya Cumhuriyet savcısı aracılığı ile soru sorabilir. Ancak, mahkeme başkanı, hâkim veya Cumhuriyet savcısı, bilirkişinin doğrudan soru sormasına da izin verebilir. Muayene ile görevlendirilen hekim bilirkişi, görevini yerine getirirken zorunlu saydığı soruları, hâkim, Cumhuriyet savcısı ve müdafi bulunmadan da mağdur, şüpheli veya sanığa doğrudan doğruya yöneltebilir.


(7) Bilirkişiye inceleyeceği şeyler mühür altında verilmeden önce bunların listesi ve sayımı yapılır. Bu hususlar bir tutanakla belirlenir. Bilirkişi, mühürlerin açılmasını ve yeniden konulmasını yine tutanakla belirtmek ve bir liste düzenlemekle yükümlüdür.


BİLİRKİŞİ RAPORU, UZMAN MÜTALAASI[]

Madde 67 - (1) İncelemeleri sona erdiğinde bilirkişi yaptığı işlemleri ve vardığı sonuçları açıklayan bir raporu, kendisinden istenen incelemeleri yaptığını ayrıca belirterek, imzalayıp ilgili mercie verir veya gönderir. Mühür altındaki şeyler de ilgili mercie verilir veya gönderilir ve bu husus bir tutanağa bağlanır.

(2) Birden çok atanmış bilirkişiler değişik görüşleri yansıtmışlarsa veya bunların ortak sonuçlar üzerinde ayrık görüşleri varsa, bu durumu gerekçeleri ile birlikte rapora yazarlar.


(3) Bilirkişi raporunda, hâkim tarafından yapılması gereken hukukî değerlendirmelerde bulunulamaz.


(4) Bilirkişi tarafından düzenlenen rapor örnekleri, duruşma sırasında Cumhuriyet savcısına, katılana, vekiline, şüpheliye veya sanığa, müdafiine veya kanunî temsilciye doğrudan verilebileceği gibi; kendilerine iadeli taahhütlü mektupla da gönderilebilir.


(5) Bilirkişi incelemeleri tamamlandığında, yeni bilirkişi incelemesi yapılması veya itirazların bildirilmesi için istemde bulunabilmelerini sağlamak üzere Cumhuriyet savcısına, katılana, vekiline, şüpheliye veya sanığa, müdafiine veya kanunî temsilciye süre verilir. Bu kişilerin istemleri reddedildiğinde, üç gün içinde bu hususta gerekçeli bir karar verilir.


(6) Cumhuriyet savcısı, katılan, vekili, şüpheli veya sanık, müdafii veya kanunî temsilci, yargılama konusu olayla ilgili olarak veya bilirkişi raporunun hazırlanmasında değerlendirilmek üzere ya da bilirkişi raporu hakkında, uzmanından bilimsel mütalaa alabilirler. Sadece bu nedenle ayrıca süre istenemez.

DURUŞMADA BİLİRKİŞİNİN AÇIKLAMASI

Madde 68 - (1) Mahkeme, her zaman bilirkişinin duruşmada dinlenmesine karar verebileceği gibi, ilgililerden birinin istemesi halinde de açıklamalarda bulunmak üzere duruşmaya çağırabilir.


(2) Yaptıkları açıklamalardan sonra mahkeme başkanı veya hâkim, çekilmelerine izin vermedikçe, bilirkişiler duruşma salonunda kalırlar; ancak salona teker teker alınıp birbirinden ayrı olarak dinlenmeleri zorunlu değildir.


(3) Cumhuriyet savcısının, katılanın, vekilinin, şüphelinin veya sanığın, müdafiin veya kanunî temsilcinin istemi üzerine bilimsel mütalaa hazırlayan uzmanın duruşmada dinlenmesi hususunda da yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanır.


BİLİRKİŞİNİN REDDİ[]

Madde 69 - (1) Hâkimin reddini gerektiren sebepler, bilirkişi hakkında da geçerlidir.


(2) Cumhuriyet savcısı, katılan, vekili, şüpheli veya sanık, müdafii veya kanunî temsilci, ret hakkını kullanabilirler. Hâkim veya mahkeme tarafından atanan bilirkişinin adı ve soyadı, engel sebepler olmadıkça ret hakkına sahip olanlara bildirilir.


(3) Ret istemini davayı görmekte olan hâkim veya mahkeme inceler. Soruşturma evresinde, Cumhuriyet savcısınca kabul edilmeyen ret istemi sulh ceza hâkimince incelenir. Reddi isteyen kişi, bunun nedenini, dayandığı olguları göstererek açıklamakla yükümlüdür.


BİLİRKİŞİLİKTEN ÇEKİNME, BİLİRKİŞİ OLARAK DİNLENEMEYENLER[]

Madde 70 - (1) Tanıklıktan çekinmeyi gerektirecek sebepler bilirkişiler hakkında da geçerlidir. Bilirkişi, geçerli diğer sebeplerle de görüş bildirmekten çekinebilir.


GÖREVİNİ YAPMAYAN BİLİRKİŞİ HAKKINDAKİ İŞLEM[]

Madde 71 - (1) Usulünce çağrıldığı hâlde gelmeyen veya gelip de yeminden, oy ve görüş bildirmekten çekinen bilirkişiler hakkında 60 ıncı Maddenin birinci fıkrası hükmü uygulanır.


BİLİRKİŞİ GİDER VE ÜCRETİ[]

Madde 72 - (1) Bilirkişiye, inceleme ve seyahat gideri ile çalışmasıyla orantılı bir ücret ödenir.


SAHTE PARA VE DEĞERLER ÜZERİNDE YAPILACAK İNCELEMELER[]

Madde 73 - (1) Para ve Devlet tarafından çıkarılan tahvil ve Hazine bonosu gibi değerler üzerinde işlenen sahtecilik suçlarında, elkonulan para ve değerlerin hepsi, bunların asıllarını tedavüle çıkaran kurumların merkez veya taşra birimlerine incelettirilir.


(2) Yabancı devletlerin paraları ve değerleri hakkında da, yetkili Türk makamlarının görüşlerinin alınmasına karar verilir.


ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: GÖZLEM ALTINA ALINMA, MUAYENE, KEŞİF VE OTOPSİ[]

GÖZLEM ALTINA ALINMA[]

Madde 74 - (1) Fiili işlediği yolunda kuvvetli şüpheler bulunan şüpheli veya sanığın akıl hastası olup olmadığını, akıl hastası ise ne zamandan beri hasta olduğunu ve bunun, kişinin davranışları üzerindeki etkilerini saptamak için; uzman hekimin önerisi üzerine, Cumhuriyet savcısının ve müdafiin dinlenmesinden sonra resmî bir sağlık kurumunda gözlem altına alınmasına, soruşturma evresinde sulh ceza hâkimi, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından karar verilebilir.


(2) Şüpheli veya sanığın müdafii yoksa hâkim veya mahkemenin istemi üzerine, baro tarafından bir müdafi görevlendirilir.


(3) Gözlem süresi üç haftayı geçemez. Bu sürenin yetmeyeceği anlaşılırsa resmî sağlık kurumunun istemi üzerine, her seferinde üç haftayı geçmemek üzere ek süreler verilebilir; ancak sürelerin toplamı üç ayı geçemez.


(4) Gözlem altına alınma kararına karşı itiraz yoluna gidilebilir; itiraz, kararın yerine getirilmesini durdurur.


(5) Bu Madde hükmü, 223 üncü Maddenin sekizinci fıkrası gereğince yargılamanın durması kararı verilmesi gereken hâllerde de uygulanır.


ŞÜPHELİ VEYA SANIĞIN BEDEN MUAYENESİ VE VÜCUDUNDAN ÖRNEK ALINMASI[]

Madde 75 - (Değişik madde: 25/05/2005-5353 S.K./2.mad)


(1) Bir suça ilişkin delil elde etmek için şüpheli veya sanık üzerinde iç beden muayenesi yapılabilmesine ya da vücuttan kan veya benzeri biyolojik örneklerle saç, tükürük, tırnak gibi örnekler alınabilmesine; Cumhuriyet savcısı veya mağdurun istemiyle ya da re'sen hâkim veya mahkeme, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından karar verilebilir. Cumhuriyet savcısının kararı, yirmidört saat içinde hâkim veya mahkemenin onayına sunulur. Hâkim veya mahkeme, yirmidört saat içinde kararını verir. Onaylanmayan kararlar hükümsüz kalır ve elde edilen deliller kullanılamaz.


(2) İç beden muayenesi yapılabilmesi veya vücuttan kan veya benzeri biyolojik örnekler alınabilmesi için müdahalenin, kişinin sağlığına zarar verme tehlikesinin bulunmaması gerekir.


(3) İç beden muayenesi veya vücuttan kan veya benzeri biyolojik örnekler alınması, ancak tabip veya sağlık mesleği mensubu diğer bir kişi tarafından yapılabilir.


(4) Cinsel organlar veya anüs bölgesinde yapılan muayene de iç beden muayenesi sayılır.


(5) Üst sınırı iki yıldan daha az hapis cezasını gerektiren suçlarda, kişi üzerinde iç beden muayenesi yapılamaz; kişiden kan veya benzeri biyolojik örneklerle saç, tükürük, tırnak gibi örnekler alınamaz.


(6) Bu Madde gereğince alınacak hâkim veya mahkeme kararlarına itiraz edilebilir.


(7) Özel kanunlardaki alkol muayenesine ve kan örneği alınmasına ilişkin hükümler saklıdır.


DİĞER KİŞİLERİN BEDEN MUAYENESİ VE VÜCUTTAN ÖRNEK ALINMASI[]

Madde 76 - (Değişik madde: 25/05/2005-5353 S.K./3.mad)


(1) Bir suça ilişkin delil elde etmek amacıyla, mağdurun vücudu üzerinde dış veya iç beden muayenesi yapılabilmesine veya vücudundan kan veya benzeri biyolojik örneklerle saç, tükürük, tırnak gibi örnekler alınabilmesine; sağlığını tehlikeye düşürmemek ve cerrahî bir müdahalede bulunmamak koşuluyla; Cumhuriyet savcısının istemiyle ya da re'sen hâkim veya mahkeme, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından karar verilebilir. Cumhuriyet savcısının kararı, yirmidört saat içinde hâkim veya mahkemenin onayına sunulur. Hâkim veya mahkeme, yirmidört saat içinde kararını verir. Onaylanmayan kararlar hükümsüz kalır ve elde edilen deliller kullanılamaz.


(2) Mağdurun rızasının varlığı halinde, bu işlemlerin yapılabilmesi için birinci fıkra hükmüne göre karar alınmasına gerek yoktur.


(3) Çocuğun soy bağının araştırılmasına gerek duyulması halinde; bu araştırmanın yapılabilmesi için birinci fıkra hükmüne göre karar alınması gerekir.


(4) Tanıklıktan çekinme sebepleri ile muayeneden veya vücuttan örnek alınmasından kaçınılabilir. Çocuk ve akıl hastasının çekinmesi konusunda kanunî temsilcisi karar verir. Çocuk veya akıl hastasının, tanıklığın hukukî anlam ve sonuçlarını algılayabilecek durumda olması hâlinde, görüşü de alınır. Kanunî temsilci de şüpheli veya sanık ise bu konuda hâkim tarafından karar verilir. Ancak, bu hâlde elde edilen deliller davanın ileri aşamalarında şüpheli veya sanık olmayan kanunî temsilcinin izni olmadıkça kullanılamaz.


(5) Bu Madde gereğince verilen hâkim veya mahkeme kararlarına itiraz edilebilir.


KADININ MUAYENESİ[]

Madde 77 - (1) Kadının muayenesi, istemi halinde ve olanaklar elverdiğinde bir kadın hekim tarafından yapılır.

MOLEKÜLER GENETİK İNCELEMELER

Madde 78 - (1) 75 ve 76 ncı maddelerde öngörülen işlemlerle elde edilen örnekler üzerinde, soybağının veya elde edilen bulgunun şüpheli veya sanığa ya da mağdura ait olup olmadığının tespiti için zorunlu olması halinde moleküler genetik incelemeler yapılabilir. Alınan örnekler üzerinde bu amaçlar dışında tespitler yapılmasına yönelik incelemeler yasaktır.

(2) Birinci fıkra uyarınca yapılabilen incelemeler, bulunan ve kime ait olduğu belli olmayan beden parçaları üzerinde de yapılabilir. Birinci fıkranın ikinci cümlesi, bu halde de uygulanır.

HÂKİMİN KARARI VE İNCELEME YAPILMASI

Madde 79 - (1) 78 inci Madde uyarınca moleküler genetik incelemeler yapılmasına sadece hâkim karar verebilir. Kararda inceleme ile görevlendirilen bilirkişi de gösterilir.


(2) Yapılacak incelemeler için resmen atanan veya bilirkişilikle yükümlü olan ya da soruşturma veya kovuşturmayı yürüten makama mensup olmayan veya bu makamın soruşturma veya kovuşturmayı yürüten dairesinden teşkilât yapısı itibarıyla ve objektif olarak ayrı bir birimine mensup olan görevliler, bilirkişi olarak görevlendirilebilirler. Bu kişiler, teknik ve teşkilât bakımından uygun tedbirlerle yasak moleküler genetik incelemelerin yapılmasını ve yetkisiz üçüncü kişilerin bilgi edinmesini önlemekle yükümlüdürler. İncelenecek bulgu, bilirkişiye ilgilinin adı ve soyadı, adresi, doğum tarihi bildirilmeksizin verilir.

GENETİK İNCELEME SONUÇLARININ GİZLİLİĞİ

Madde 80 - (Değişik madde: 25/05/2005-5353 S.K./4.mad)


(1) 75, 76 ve 78 inci Madde hükümlerine göre alınan örnekler üzerinde yapılan inceleme sonuçları, kişisel veri niteliğinde olup, başka bir amaçla kullanılamaz; dosya içeriğini öğrenme yetkisine sahip bulunan kişiler tarafından bir başkasına verilemez.


(2) Bu bilgiler, kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz süresinin dolması, itirazın reddi, beraat veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilip kesinleşmesi hâllerinde Cumhuriyet savcısının huzurunda derhâl yok edilir ve bu husus dosyasında muhafaza edilmek üzere tutanağa geçirilir.

FİZİK KİMLİĞİN TESPİTİ

Madde 81 - (Değişik madde: 25/05/2005-5353 S.K./5.mad)


(1) Üst sınırı iki yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı şüpheli veya sanığın, kimliğinin teşhisi için gerekli olması halinde, Cumhuriyet savcısının emriyle fotoğrafı, beden ölçüleri, parmak ve avuç içi izi, bedeninde yer almış olup teşhisini kolaylaştıracak diğer özellikleri ile sesi ve görüntüleri kayda alınarak, soruşturma ve kovuşturma işlemlerine ilişkin dosyaya konulur.


(2) Kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz süresinin dolması, itirazın reddi, beraat veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilip kesinleşmesi hâllerinde söz konusu kayıtlar Cumhuriyet savcısının huzurunda derhâl yok edilir ve bu husus tutanağa geçirilir.

YÖNETMELİK

Madde 82 - (1) 75 ilâ 81 inci Maddelerde öngörülen işlemlerin yapılması ile ilgili usuller yönetmelikte gösterilir.

KEŞİF

Madde 83 - (1) Keşif, hâkim veya mahkeme veya naip hâkim ya da istinabe olunan hâkim veya mahkeme ile gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından yapılır.


(2) Keşif tutanağına, var olan durum ile olayın özel niteliğine göre varlığı umulup da elde edilemeyen delillerin yokluğu da yazılır.

KEŞİFTE, TANIK VEYA BİLİRKİŞİNİN DİNLENMESİNDE BULUNABİLECEKLER

Madde 84 - (1) Keşif yapılması sırasında şüpheli, sanık, mağdur ve bunların müdafii ve vekili hazır bulunabilirler.


(2) Tanık veya bilirkişinin duruşma sırasında hazır bulunamayacağı veya oturduğu yerin uzaklığı nedeniyle bulunmasının güç olduğu anlaşılırsa, bu tanık veya bilirkişinin dinlenmesinde de birinci fıkra hükmü uygulanır.


(3) Mağdur, şüpheli veya sanığın huzuru, tanıklardan birinin gerçeğe uygun tanıklık etmesine engel olabilecekse, o işte şüpheli veya sanığın bulunmamasına karar verilebilir.


(4) Bu işlerde hazır bulunmaya hakkı olanlar, işin geri bırakılmasına neden olmamak koşuluyla, işlerin yapılması gününden önce haberdar edilirler.


(5) Şüpheli veya sanık tutuklu ise, hâkim veya mahkeme tarafından ancak zorunlu sayılan hâllerde keşifte hazır bulundurulmasına karar verilebilir.

YER GÖSTERME

Madde 85 - (Değişik madde: 25/05/2005-5353 S.K./6.mad)


(1) Cumhuriyet savcısı, kendisine yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmuş olan şüpheliye yer gösterme işlemi yaptırabilir. 250 nci Maddenin birinci fıkrası kapsamına giren suçlar söz konusu olduğunda, adli kolluk amiri de yer gösterme işlemi yaptırmaya yetkilidir.


(2) Soruşturmayı geciktirmemek kaydıyla, müdafi de yer gösterme işlemi sırasında hazır bulunabilir.


(3) Yer gösterme işlemi, 169 uncu Maddeye uygun olarak tutanağa bağlanır.

ÖLÜNÜN KİMLİĞİNİ BELİRLEME VE ADLÎ MUAYENE

Madde 86 - (1) Engelleyici sebepler olmadıkça ölü muayenesinden veya otopsiden önce ölünün kimliği her suretle ve özellikle kendisini tanıyanlara gösterilerek belirlenir ve elde edilmiş bir şüpheli veya sanık varsa, teşhis edilmek üzere ölü ona da gösterilebilir.


(2) Ölünün adlî muayenesinde tıbbî belirtiler, ölüm zamanı ve ölüm nedenini belirlemek için tüm bulgular saptanır.


(3) Bu muayene, Cumhuriyet savcısının huzurunda ve bir hekim görevlendirilerek yapılır.

OTOPSİ

Madde 87 - (1) Otopsi, Cumhuriyet savcısının huzurunda biri adlî tıp, diğeri patoloji uzmanı veya diğer dallardan birisinin mensubu veya biri pratisyen iki hekim tarafından yapılır. Müdafi veya vekil tarafından getirilen hekim de otopside hazır bulunabilir. Zorunluluk bulunduğunda otopsi işlemi bir hekim tarafından da yapılabilir; bu durum otopsi raporunda açıkça belirtilir.


(2) Otopsi, cesedin durumu olanak verdiği takdirde, mutlaka baş, göğüs ve karnın açılmasını gerektirir.


(3) Ölümünden hemen önceki hastalığında öleni tedavi etmiş olan tabibe, otopsi yapma görevi verilemez. Ancak, bu tabibin otopsi sırasında hazır bulunması ve hastalığın seyri hakkında bilgi vermesi istenebilir.


(4) Gömülmüş bulunan bir ceset, incelenmesi veya otopsi yapılması için mezardan çıkarılabilir. Bu husustaki karar, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından verilir. Mezardan çıkarma kararı, araştırmanın amacını tehlikeye düşürmeyecekse ve ulaşılması da zor değilse ölünün bir yakınına derhâl bildirilir.


(5) Yukarıdaki fıkralarda sözü edilen işlemler yapılırken, cesedin görüntüleri kayda alınır.

YENİ DOĞANIN CESEDİNİN ADLÎ MUAYENESİ VEYA OTOPSİ

Madde 88 - (1) Yeni doğanın cesedi üzerinde adlî muayene veya otopside, doğum sırasında veya doğumdan sonra yaşam bulgularının varlığı ve olağan süresinde doğup doğmadığı ve biyolojik olarak yaşamını rahim dışında sürdürebilecek kadar olgunlaşmış olup olmadığı veya yaşama yeteneği bulunup bulunmadığı saptanır.

ZEHİRLENME ŞÜPHESİ ÜZERİNE YAPILACAK İŞLEM

Madde 89 - (1) Zehirlenme şüphesi olan hâllerde organlardan parça alınırken, görünen şekli ile organın tahribatı tanımlanır. Ölüde veya başka yerlerde bulunmuş şüpheli Maddeler, görevlendirilen uzman tarafından incelenerek tahlil edilir.


(2) Cumhuriyet savcısı veya mahkeme, bu incelemenin, hekimin katılmasıyla veya onun yönetiminde yapılmasına karar verebilir.

DÖRDÜNCÜ KISIM: KORUMA TEDBİRLERİ

BİRİNCİ BÖLÜM: YAKALAMA VE GÖZALTI

YAKALAMA VE YAKALANAN KİŞİ HAKKINDA YAPILACAK İŞLEMLER

Madde 90 - (1) Aşağıda belirtilen hâllerde, herkes tarafından geçici olarak yakalama yapılabilir:


a) Kişiye suçu işlerken rastlanması.


b) Suçüstü bir fiilden dolayı izlenen kişinin kaçması olasılığının bulunması veya hemen kimliğini belirleme olanağının bulunmaması.


(2) Kolluk görevlileri, tutuklama kararı veya yakalama emri düzenlenmesini gerektiren ve gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde; Cumhuriyet savcısına veya âmirlerine derhâl başvurma olanağı bulunmadığı takdirde, yakalama yetkisine sahiptirler.


(3) Soruşturma ve kovuşturması şikâyete bağlı olmakla birlikte, çocuklara, beden veya akıl hastalığı, malûllük veya güçsüzlükleri nedeniyle kendilerini idareden aciz bulunanlara karşı işlenen suçüstü hallerinde kişinin yakalanması şikâyete bağlı değildir.


(4) (Değişik fıkra: 25/05/2005-5353 S.K./7.mad) Kolluk, yakalandığı sırada kaçmasını, kendisine veya başkalarına zarar vermesini önleyecek tedbirleri aldıktan sonra, yakalanan kişiye kanunî haklarını derhal bildirir.


(5) (Değişik fıkra: 25/05/2005-5353 S.K./7.mad) Birinci fıkraya göre yakalanıp kolluğa teslim edilen veya ikinci fıkra uyarınca görevlilerce yakalanan kişi ve olay hakkında Cumhuriyet savcısına hemen bilgi verilerek, emri doğrultusunda işlem yapılır.


(6) Yakalama emrine konu işlemin yerine getirilmesi nedeniyle yakalama emrinin çıkarılma amacının ortadan kalkması durumunda mahkeme, hâkim veya Cumhuriyet savcısı tarafından yakalama emrinin derhâl iadesi istenir.

GÖZALTI

Madde 91 - (1) Yukarıdaki Maddeye göre yakalanan kişi, Cumhuriyet Savcılığınca bırakılmazsa, soruşturmanın tamamlanması için gözaltına alınmasına karar verilebilir. (Değişik cümle: 25/05/2005-5353 S.K./8.mad) Gözaltı süresi, yakalama yerine en yakın hâkim veya mahkemeye gönderilmesi için zorunlu süre hariç, yakalama anından itibaren yirmidört saati geçemez. (Ek cümle: 25/05/2005-5353 S.K./8.mad) Yakalama yerine en yakın hâkim veya mahkemeye gönderilme için zorunlu süre oniki saatten fazla olamaz.


(2) Gözaltına alma, bu tedbirin soruşturma yönünden zorunlu olmasına ve kişinin bir suçu işlediğini düşündürebilecek emarelerin varlığına bağlıdır.


(3) Toplu olarak işlenen suçlarda, delillerin toplanmasındaki güçlük veya şüpheli sayısının çokluğu nedeniyle; Cumhuriyet savcısı gözaltı süresinin, her defasında bir günü geçmemek üzere, üç gün süreyle uzatılmasına yazılı olarak emir verebilir. Gözaltı süresinin uzatılması emri gözaltına alınana derhâl tebliğ edilir.


(4) Yakalama işlemine, gözaltına alma ve gözaltı süresinin uzatılmasına ilişkin Cumhuriyet savcısının yazılı emrine karşı, yakalanan kişi, müdafii veya kanunî temsilcisi, eşi ya da birinci veya ikinci derecede kan hısımı, hemen serbest bırakılmayı sağlamak için sulh ceza hâkimine başvurabilir. Sulh ceza hâkimi incelemeyi evrak üzerinde yaparak derhâl ve nihayet yirmidört saat dolmadan başvuruyu sonuçlandırır. Yakalamanın veya gözaltına alma veya gözaltı süresini uzatmanın yerinde olduğu kanısına varılırsa başvuru reddedilir ya da yakalananın derhâl soruşturma evrakı ile Cumhuriyet Savcılığında hazır bulundurulmasına karar verilir.


(5) Gözaltı süresinin dolması veya sulh ceza hâkiminin kararı üzerine serbest bırakılan kişi hakkında yakalamaya neden olan fiille ilgili yeni ve yeterli delil elde edilmedikçe ve Cumhuriyet savcısının kararı olmadıkça bir daha aynı nedenle yakalama işlemi uygulanamaz.


(6) Gözaltına alınan kişi bırakılmazsa, en geç bu süreler sonunda sulh ceza hâkimi önüne çıkarılıp sorguya çekilir. Sorguda müdafii de hazır bulunur.

GÖZALTI İŞLEMLERİNİN DENETİMİ

Madde 92 - (1) Cumhuriyet başsavcıları veya görevlendirecekleri Cumhuriyet savcıları, adlî görevlerinin gereği olarak, gözaltına alınan kişilerin bulundurulacakları nezarethaneleri, varsa ifade alma odalarını, bu kişilerin durumlarını, gözaltına alınma neden ve sürelerini, gözaltına alınma ile ilgili tüm kayıt ve işlemleri denetler; sonucunu Nezarethaneye Alınanlar Defterine kaydederler.

YAKALANAN VEYA TUTUKLANAN KİŞİLERİN NAKLİ

Madde 93 - (1) Yakalanan veya tutuklanarak bir yerden diğer bir yere nakledilen kişilere, kaçacaklarına ya da kendisi veya başkalarının hayat ve beden bütünlükleri bakımından tehlike arz ettiğine ilişkin belirtilerin varlığı hâllerinde kelepçe takılabilir.

YAKALANAN KİŞİNİN MAHKEMEYE GÖTÜRÜLMESİ

Madde 94 - (Değişik madde: 25/05/2005-5353 S.K./9.mad)


(1) Hâkim veya mahkeme tarafından verilen yakalama emri üzerine soruşturma veya kovuşturma evresinde yakalanan kişi, en geç yirmidört saat içinde yetkili hâkim veya mahkeme önüne çıkarılamıyorsa, aynı süre içinde en yakın sulh ceza hâkimi önüne çıkarılır; serbest bırakılmadığı takdirde, yetkili hâkim veya mahkemeye en kısa zamanda gönderilmek üzere tutuklanır.

YAKALANAN VEYA GÖZALTINA ALINANIN DURUMUNUN YAKINLARINA BİLDİRİLMESİ

Madde 95 - (1) Şüpheli veya sanık yakalandığında, gözaltına alındığında veya gözaltı süresi uzatıldığında, Cumhuriyet savcısının emriyle bir yakınına veya belirlediği bir kişiye gecikmeksizin haber verilir.


(2) Yakalanan veya gözaltına alınan yabancı ise, yazılı olarak karşı çıkmaması halinde, durumu, vatandaşı olduğu devletin konsolosluğuna bildirilir.

YAKALAMANIN İLGİLİLERE BİLDİRİLMESİ

Madde 96 - (1) Soruşturma ve kovuşturması şikâyete bağlı olan suç hakkında 90 ıncı Maddenin üçüncü fıkrasına göre şikâyetten önce şüpheli yakalanmış olursa şikâyete yetkili olan kimseye ve bunlar birden fazla ise hiç olmazsa birine yakalama bildirilir.

YAKALAMA TUTANAĞI

Madde 97 - (1) Yakalama işlemi bir tutanağa bağlanır. Bu tutanağa yakalananın, hangi suç nedeniyle, hangi koşullarda, hangi yer ve zamanda yakalandığı, yakalamayı kimlerin yaptığı, hangi kolluk mensubunca tespit edildiği, haklarının tam olarak anlatıldığı açıkça yazılır.

YAKALAMA EMRİ VE NEDENLERİ

Madde 98 - (1) (Değişik fıkra: 25/05/2005-5353 S.K./10.mad) Soruşturma evresinde çağrı üzerine gelmeyen veya çağrı yapılamayan şüpheli hakkında, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından yakalama emri düzenlenebilir. Ayrıca, tutuklama isteminin reddi kararına itiraz halinde, itiraz mercii tarafından da yakalama emri düzenlenebilir.


(2) Yakalanmış iken kolluk görevlisinin elinden kaçan şüpheli veya sanık ya da tutukevi veya ceza infaz kurumundan kaçan tutuklu veya hükümlü hakkında Cumhuriyet savcıları ve kolluk kuvvetleri de yakalama emri düzenleyebilirler.


(3) Kovuşturma evresinde kaçak sanık hakkında yakalama emri re'sen veya Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim veya mahkeme tarafından düzenlenir.


(4) Yakalama emrinde, kişinin açık eşkâli, bilindiğinde kimliği ve yüklenen suç ile yakalandığında nereye gönderileceği gösterilir.

YÖNETMELİK

Madde 99 - (1) Gözaltına alınan kişilerin bulundurulacakları nezarethanelerin maddî koşulları, bu kişinin hangi görevlinin sorumluluğuna bırakılacağı, sağlık kontrolünün nasıl yapılacağı, gözaltı işlemlerine ilişkin kayıt ve defterlerin nasıl tutulacağı, gözaltına alınmanın başlangıcında ve bu tedbire son verildiğinde hangi tutanakların tutulacağı ve gözaltına alınan kişiye hangi belgelerin verileceği ile kolluk tarafından gerçekleştirilen yakalama işlemlerinin yürütülmesinde uyulacak kurallar, yönetmelikte gösterilir.

İKİNCİ BÖLÜM: TUTUKLAMA

TUTUKLAMA NEDENLERİ

Madde 100 - (1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.


(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:


a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.


b) Şüpheli veya sanığın davranışları;


1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,


2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,


Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.


(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:


a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;


1. Soykırım ve insanlığa karşı suçlar (Madde 76, 77, 78),


2. Kasten öldürme (Madde 81, 82, 83),


3. (Ek bent: 06/12/2006 - 5560 S.K.17.md) Silahla işlenmiş kasten yaralama (madde 86, fıkra 3, bent e) ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama (madde 87),


4. İşkence (Madde 94, 95)


5. Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç, Madde 102),


6. Çocukların cinsel istismarı (Madde 103),


7. (Ek bent: 06/12/2006 - 5560 S.K.17.md) Hırsızlık (madde 141, 142) ve yağma (madde 148, 149),


8. Uyuşturucu veya uyarıcı Madde imal ve ticareti (Madde 188),


9. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, Madde 220),


10. Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar (Madde 302, 303, 304, 307, 308),


11. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (Madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),


b) 10.7.1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (Madde 12) suçları.


c) 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanununun 22 nci Maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu.


d) 10.7.2003 tarihli ve 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar.


e) 21.7.1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü Maddelerinde tanımlanan suçlar.


f) 31.8.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 110 uncu Maddesinin dört ve beşinci fıkralarında tanımlanan kasten orman yakma suçları.


(4) (Değişik fıkra: 25/05/2005-5353 S.K./11.mad) Sadece adlî para cezasını gerektiren veya hapis cezasının üst sınırı bir yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.

TUTUKLAMA KARARI

Madde 101 - (1) Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re'sen mahkemece karar verilir. Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adlî kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenlere yer verilir.


(2) Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda hukukî ve fiilî nedenler ile gerekçeleri gösterilir. Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir.


(3) Tutuklama istenildiğinde, şüpheli veya sanık, kendisinin seçeceği veya baro tarafından görevlendirilecek bir müdafiin yardımından yararlanır.


(4) Tutuklama kararı verilmezse, şüpheli veya sanık derhâl serbest bırakılır.


(5) Bu Madde ile 100 üncü Madde gereğince verilen kararlara itiraz edilebilir.

TUTUKLULUKTA GEÇECEK SÜRE

Madde 102 - (1) (Değişik fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.18.md) Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde tutukluluk süresi en çok bir yıldır. Ancak bu süre, zorunlu hallerde gerekçeleri gösterilerek altı ay daha uzatılabilir.


(2) Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı geçemez.


(3) Bu Maddede öngörülen uzatma kararları, Cumhuriyet savcısının, şüpheli veya sanık ile müdafiinin görüşleri alındıktan sonra verilir.

CUMHURİYET SAVCISININ TUTUKLAMA KARARININ GERİ ALINMASINI İSTEMESİ

Madde 103 - (1) Cumhuriyet savcısı, şüphelinin adlî kontrol altına alınarak serbest bırakılmasını sulh ceza hâkiminden isteyebilir. Hakkında tutuklama kararı verilmiş şüpheli ve müdafii de aynı istemde bulunabilirler. (Madde metninden çıkarılan cümle: 25/05/2005-5353 S.K./12.mad)


(2) Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı adlî kontrol veya tutuklamanın artık gereksiz olduğu kanısına varacak olursa, şüpheliyi re'sen serbest bırakır. Kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğinde şüpheli serbest kalır.

ŞÜPHELİ VEYA SANIĞIN SALIVERİLME İSTEMLERİ

Madde 104 - (1) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında şüpheli veya sanık salıverilmesini isteyebilir.


(2) Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin devamına veya salıverilmesine hâkim veya mahkemece karar verilir. Ret kararına itiraz edilebilir.


(3) Dosya bölge adliye mahkemesine veya Yargıtaya geldiğinde salıverilme istemi hakkındaki karar, bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay ilgili dairesi veya Yargıtay Ceza Genel Kurulunca dosya üzerinde yapılacak incelemeden sonra verilir; bu karar re'sen de verilebilir.

USUL

Madde 105 - (Değişik madde: 25/05/2005-5353 S.K./13.mad)


(1) 103 ve 104 üncü Maddeler uyarınca yapılan istem üzerine, merciince Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık veya müdafiin görüşü alındıktan sonra, üç gün içinde istemin kabulüne, reddine veya adlî kontrol uygulanmasına karar verilir. Bu kararlara itiraz edilebilir.

SALIVERİLENİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ

Madde 106 - (1) Salıverilmeden önce şüpheli veya sanık, yetkili yargı merciine veya tutukevinin müdürüne adresini ve varsa telefon numarasını bildirmekle yükümlüdür.


(2) Şüpheli veya sanığa soruşturmanın veya kovuşturmanın sona erdirileceği tarihe kadar, yeniden beyanda bulunmak suretiyle veya iadeli taahhütlü mektupla önceden verdiği adreslerdeki her türlü değişiklikleri bildirmesi ihtar olunur; ayrıca, ihtara uygun hareket etmediğinde, önceden bildirdiği adrese tebligatın yapılacağı bildirilir. Bu ihtarların yapıldığını belirten ve yeni adresleri içeren tutanak veya tutukevi müdürünün düzenleyeceği belgenin aslı veya örneği yargı merciine gönderilir.

TUTUKLANANIN DURUMUNUN YAKINLARINA BİLDİRİLMESİ

Madde 107 - (1) Tutuklamadan ve tutuklamanın uzatılmasına ilişkin her karardan tutuklunun bir yakınına veya belirlediği bir kişiye, hâkimin kararıyla gecikmeksizin haber verilir.


(2) Ayrıca, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürmemek kaydıyla, tutuklunun tutuklamayı bir yakınına veya belirlediği bir kişiye bizzat bildirmesine de izin verilir.


(3) Şüpheli veya sanık yabancı olduğunda tutuklanma durumu, yazılı olarak karşı çıkmaması halinde, vatandaşı olduğu devletin konsolosluğuna bildirilir.

TUTUKLULUĞUN İNCELENMESİ

Madde 108 - (1) Soruşturma evresinde şüphelinin tutukevinde bulunduğu süre içinde ve en geç otuzar günlük süreler itibarıyla tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından 100 üncü Madde hükümleri göz önünde bulundurularak karar verilir.


(2) Tutukluluk durumunun incelenmesi, yukarıdaki fıkrada öngörülen süre içinde şüpheli tarafından da istenebilir.


(3) Hâkim veya mahkeme, tutukevinde bulunan sanığın tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceğine her oturumda veya koşullar gerektirdiğinde oturumlar arasında ya da birinci fıkrada öngörülen süre içinde de re'sen karar verir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM:ADLÎ KONTROL

ADLÎ KONTROL

Madde 109 - (1) 100 üncü Maddede belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, üst sınırı üç yıl veya daha az hapis cezasını gerektiren bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir.


(2) Kanunda tutuklama yasağı öngörülen hallerde de, adlî kontrole ilişkin hükümler uygulanabilir.


(3) Adlî kontrol, şüphelinin aşağıda gösterilen bir veya birden fazla yükümlülüğe tabi tutulmasını içerir:


a) Yurt dışına çıkamamak.


b) Hâkim tarafından belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurmak.


c) Hâkimin belirttiği merci veya kişilerin çağrılarına ve gerektiğinde meslekî uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam konularındaki kontrol tedbirlerine uymak.


d) Her türlü taşıtları veya bunlardan bazılarını kullanamamak ve gerektiğinde kaleme, makbuz karşılığında sürücü belgesini teslim etmek.


e) Özellikle uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu Maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla, hastaneye yatmak dahil, tedavi veya muayene tedbirlerine tâbi olmak ve bunları kabul etmek.


f) Şüphelinin parasal durumu göz önünde bulundurularak, miktarı ve bir defada veya birden çok taksitlerle ödeme süreleri, Cumhuriyet savcısının isteği üzerine hâkimce belirlenecek bir güvence miktarını yatırmak.


g) Silâh bulunduramamak veya taşıyamamak, gerektiğinde sahip olunan silâhları makbuz karşılığında adlî emanete teslim etmek.


h) Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim tarafından miktarı ve ödeme süresi belirlenecek parayı suç mağdurunun haklarını güvence altına almak üzere aynî veya kişisel güvenceye bağlamak.


i) Aile yükümlülüklerini yerine getireceğine ve adlî kararlar gereğince ödemeye mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine dair güvence vermek.


(4) (Ek fıkra: 25/05/2005-5353 S.K./14.mad) *1* Şüphelinin, üçüncü fıkranın (a) ve (f) bentlerinde yazılı yükümlülüklere tâbi tutulması bakımından, birinci fıkrada belirtilen süre sınırı dikkate alınmaz.


(5) Hâkim veya Cumhuriyet savcısı (d) bendinde belirtilen yükümlülüğün uygulamasında şüphelinin meslekî uğraşılarında araç kullanmasına sürekli veya geçici olarak izin verebilir.


(6) Adlî kontrol altında geçen süre, şahsî hürriyeti sınırlama sebebi sayılarak cezadan mahsup edilemez. Bu hüküm, Maddenin üçüncü fıkrasının (e) bendinde belirtilen hallerde uygulanmaz.


(7) (Ek fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.19.md) Kanunlarda öngörülen tutukluluk sürelerinin dolması nedeniyle salıverilenler hakkında birinci fıkradaki süre koşulu aranmaksızın adlî kontrole ilişkin hükümler uygulanabilir.

ADLÎ KONTROL KARARI VE HÜKMEDECEK MERCİLER

Madde 110 - (1) Şüpheli, Cumhuriyet savcısının istemi ve sulh ceza hâkiminin kararı ile soruşturma evresinin her aşamasında adlî kontrol altına alınabilir.


(2) Hâkim, Cumhuriyet savcısının istemiyle, adlî kontrol uygulamasında şüpheliyi bir veya birden çok yeni yükümlülük altına koyabilir; kontrolun içeriğini oluşturan yükümlülükleri bütünüyle veya kısmen kaldırabilir, değiştirebilir veya şüpheliyi bunlardan bazılarına uymaktan geçici olarak muaf tutabilir.


(3) 109 uncu Madde ile bu Madde hükümleri, gerekli görüldüğünde, görevli ve yetkili diğer yargı mercileri tarafından da, kovuşturma evresinin her aşamasında uygulanır.

ADLÎ KONTROL KARARININ KALDIRILMASI

Madde 111 - (1) Şüpheli veya sanığın istemi üzerine, Cumhuriyet savcısının görüşünü aldıktan sonra hâkim veya mahkeme 110 uncu Maddenin ikinci fıkrasına göre beş gün içinde karar verebilir.


(2) Adlî kontrole ilişkin kararlara itiraz edilebilir.

TEDBİRLERE UYMAMA

Madde 112 - (1) Adlî kontrol hükümlerini isteyerek yerine getirmeyen şüpheli veya sanık hakkında, hükmedilebilecek hapis cezasının süresi ne olursa olsun, yetkili yargı mercii hemen tutuklama kararı verebilir.

GÜVENCE

Madde 113 - (1) Şüpheli veya sanık tarafından gösterilecek güvence, aşağıda yazılı hususların yerine getirilmesini sağlar:


a) Şüpheli veya sanığın bütün usul işlemlerinde, hükmün infazında veya altına alınabileceği diğer yükümlülükleri yerine getirmek üzere hazır bulunması.


b) Aşağıda gösterilen sıraya göre ödemelerin yapılması:


1. Katılanın yaptığı masraflar, suçun neden olduğu zararların giderilmesi ve eski hâle getirme; şüpheli veya sanık nafaka borçlarını ödememeleri nedeniyle kovuşturuluyorlarsa nafaka borçları.


2. Kamusal giderler.


3. Para cezaları.


(2) Şüpheli veya sanığı güvence göstermeye zorunlu kılan kararda, güvencenin karşıladığı kısımlar ayrı ayrı gösterilir.

ÖNCEDEN ÖDETME

Madde 114 - (1) Hâkim, mahkeme veya Cumhuriyet savcısı, şüpheli veya sanığın rızasıyla güvencenin mağdurun haklarını karşılayan veya nafaka borcuna ilişkin bulunan kısımlarının, istedikleri takdirde, mağdura veya nafaka alacaklılarına verilmesini emredebilir.


(2) Soruşturma ve kovuşturmanın konusunu oluşturan olaylar nedeniyle, mağdur veya nafaka alacaklısı lehinde bir yargı kararı verilmiş ise, şüpheli veya sanığın rızası olmasa da ödemenin yapılması emredilebilir.

GÜVENCENİN GERİ VERİLMESİ

Madde 115 - (1) Hükümlü, 113 üncü Maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde yazılı bütün yükümlülükleri yerine getirmiş ise güvencenin 113 üncü Maddenin birinci fıkrasının (a) bendini karşılayan ve aynı Maddenin ikinci fıkrasına göre verilecek kararda belirtilen kısmı kendisine geri verilir.


(2) Güvencenin, suç mağduruna veya nafaka alacaklısına verilmemiş olan ikinci kısmı, kovuşturmaya yer olmadığı veya beraat kararları verildiğinde de şüpheli veya sanığa geri verilir. Aksi hâlde, geçerli mazereti dışında, güvence Devlet Hazinesine gelir yazılır.


(3) Hükümlülük hâlinde güvence 113 üncü Maddenin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan hükümlere göre kullanılır, fazlası geri verilir.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: ARAMA VE ELKOYMA

ŞÜPHELİ VEYA SANIKLA İLGİLİ ARAMA

Madde 116 - (1) Yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği hususunda makul şüphe varsa; şüphelinin veya sanığın üstü, eşyası, konutu, işyeri veya ona ait diğer yerler aranabilir.

DİĞER KİŞİLERLE İLGİLİ ARAMA

Madde 117- (1) Şüphelinin veya sanığın yakalanabilmesi veya suç delillerinin elde edilebilmesi amacıyla, diğer bir kişinin de üstü, eşyası, konutu, işyeri veya ona ait diğer yerler aranabilir.


(2) Bu hâllerde aramanın yapılması, aranılan kişinin veya suçun delillerinin belirtilen yerlerde bulunduğunun kabul edilebilmesine olanak sağlayan olayların varlığına bağlıdır.


(3) Bu sınırlama, şüphelinin veya sanığın bulunduğu yerler ile, izlendiği sırada girdiği yerler hakkında geçerli değildir.

GECE YAPILACAK ARAMA

Madde 118 - (1) Konutta, işyerinde veya diğer kapalı yerlerde gece vaktinde arama yapılamaz.


(2) Suçüstü veya gecikmesinde sakınca bulunan hâller ile yakalanmış veya gözaltına alınmış olup da firar eden kişi veya tutuklu veya hükümlünün tekrar yakalanması amacıyla yapılan aramalarda, birinci fıkra hükmü uygulanmaz.

ARAMA KARARI

Madde 119 - (1) (Değişik fıkra: 25/05/2005-5353 S.K./15.mad) Hâkim kararı üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hallerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile kolluk görevlileri arama yapabilirler. Ancak, konutta, işyerinde ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda arama, hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile yapılabilir. Kolluk amirinin yazılı emri ile yapılan arama sonuçları Cumhuriyet Başsavcılığına derhal bildirilir.


(2) Arama karar veya emrinde;


a) Aramanın nedenini oluşturan fiil,


b) Aranılacak kişi, aramanın yapılacağı konut veya diğer yerin adresi ya da eşya,


c) Karar veya emrin geçerli olacağı zaman süresi,


Açıkça gösterilir.


(3) Arama tutanağına işlemi yapanların açık kimlikleri yazılır. ...


(4) Cumhuriyet savcısı hazır olmaksızın konut, işyeri veya diğer kapalı yerlerde arama yapabilmek için o yer ihtiyar heyetinden veya komşulardan iki kişi bulundurulur.


(5) Askerî mahallerde yapılacak arama, ... Cumhuriyet savcısının istem ve katılımıyla askerî makamlar tarafından yerine getirilir.

ARAMADA HAZIR BULUNABİLECEKLER

Madde 120 - (1) Aranacak yerlerin sahibi veya eşyanın zilyedi aramada hazır bulunabilir; kendisi bulunmazsa temsilcisi veya ayırt etme gücüne sahip hısımlarından biri veya kendisiyle birlikte oturmakta olan bir kişi veya komşusu hazır bulundurulur.


(2) 117 nci Maddenin birinci fıkrasında gösterilen hâllerde zilyet ve bulunmazsa yerine çağrılacak kişiye, aramaya başlamadan önce aramanın amacı hakkında bilgi verilir.


(3) Kişinin avukatının aramada hazır bulunmasına engel olunamaz.

ARAMA SONUNDA VERİLECEK BELGE

Madde 121 - (1) Aramanın sonunda hakkında arama işlemi uygulanan kimseye istemi üzerine aramanın 116 ve 117 nci Maddelere göre yapıldığını ve 116 ncı Maddede gösterilen durumda soruşturma veya kovuşturma konusu fiilin niteliğini belirten bir belge ve istemi üzerine elkonulan veya koruma altına alınan eşyanın listesini içeren bir defter ve eğer şüpheyi haklı kılan bir şey elde edilmemiş ise bunu belirten bir belge verilir.


(2) Birinci fıkrada belirtilen belgelerde, hakkında arama işlemi uygulanan kimsenin, elkonulan eşyanın mülkiyetine ilişkin görüş ve iddialarına da yer verilir.


(3) Koruma altına alınan veya elkonulan eşyanın tam bir defteri yapılır ve bu eşya resmî mühürle mühürlenir veya bir işaret konulur.

BELGE VEYA KÂĞITLARI İNCELEME YETKİSİ

Madde 122 - (1) Hakkında arama işlemi uygulanan kimsenin belge veya kâğıtlarını inceleme yetkisi, Cumhuriyet savcısı ve hâkime aittir.


(2) Belge ve kâğıtların zilyedi veya temsilcisi kendi mührünü de koyabilir veya imzasını atabilir. İleride mührün kaldırılmasına ve kâğıtların incelenmesine karar verildiğinde bu işlemin yapılmasında hazır bulunmak üzere, zilyedi veya temsilcisi ya da müdafii veya vekili çağrılır; çağrıya uyulmadığında gerekli işlem yapılır.


(3) İnceleme sonucu soruşturma veya kovuşturma konusu suça ilişkin olmadığı anlaşılan belge veya kâğıtlar ilgilisine geri verilir.

EŞYA VEYA KAZANCIN MUHAFAZA ALTINA ALINMASI VE BUNLARA ELKONULMASI

Madde 123 - (1) İspat aracı olarak yararlı görülen ya da eşya veya kazanç müsaderesinin konusunu oluşturan malvarlığı değerleri, muhafaza altına alınır.


(2) Yanında bulunduran kişinin rızasıyla teslim etmediği bu tür eşyaya elkonulabilir.

İSTENEN EŞYAYI VERMEYENLER HAKKINDA YAPILACAK İŞLEM

Madde 124 - (1) 123 üncü Maddede yazılı eşya veya diğer malvarlığı değerlerini yanında bulunduran kişi, istem üzerine bu şeyi göstermek ve teslim etmekle yükümlüdür.


(2) Kaçınma hâlinde bu şeyin zilyedi hakkında 60 ıncı Maddede yer alan disiplin hapsine ilişkin hükümler uygulanır. Ancak, şüpheli veya sanık ya da tanıklıktan çekinebilecekler hakkında bu hüküm uygulanmaz.

İÇERİĞİ DEVLET SIRRI NİTELİĞİNDEKİ BELGELERİN MAHKEMECE İNCELENMESİ

Madde 125 - (1) Bir suç olgusuna ilişkin bilgileri içeren belgeler, Devlet sırrı olarak mahkemeye karşı gizli tutulamaz.


(2) Devlet sırrı niteliğindeki bilgileri içeren belgeler, ancak mahkeme hâkimi veya heyeti tarafından incelenebilir. Bu belgelerde yer alan ve sadece yüklenen suçu açıklığa kavuşturabilecek nitelikte olan bilgiler, hâkim veya mahkeme başkanı tarafından tutanağa kaydettirilir.


(3) Bu Madde hükmü, hapis cezasının alt sınırı beş yıl veya daha fazla olan suçlarla ilgili olarak uygulanır.

ELKONULAMAYACAK MEKTUPLAR, BELGELER

Madde 126 - (1) Şüpheli veya sanık ile 45 ve 46 ncı Maddelere göre tanıklıktan çekinebilecek kimseler arasındaki mektuplara ve belgelere; bu kimselerin nezdinde bulundukça elkonulamaz.

ELKOYMA KARARINI VERME YETKİSİ

Madde 127 - (1) (Değişik fıkra: 25/05/2005-5353 S.K./16.mad) Hâkim kararı üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hallerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile kolluk görevlileri, elkoyma işlemini gerçekleştirebilir.


(2) Kolluk görevlisinin açık kimliği, elkoyma işlemine ilişkin tutanağa geçirilir.


(3) (Değişik fıkra: 25/05/2005-5353 S.K./16.mad) Hâkim kararı olmaksızın yapılan elkoyma işlemi, yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını elkoymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi hâlde elkoyma kendiliğinden kalkar.


(4) Zilyedliğinde bulunan eşya veya diğer malvarlığı değerlerine elkonulan kimse, hâkimden her zaman bu konuda bir karar verilmesini isteyebilir.


(5) Elkoyma işlemi, suçtan zarar gören mağdura gecikmeksizin bildirilir.


(6) Askerî mahâllerde yapılacak elkoyma işlemi, ... Cumhuriyet savcısının istem ve katılımıyla askerî makamlar tarafından yerine getirilir.

TAŞINMAZLARA, HAK VE ALACAKLARA ELKOYMA

Madde 128 - (1) Soruşturma veya kovuşturma konusu suçun işlendiğine ve bu suçlardan elde edildiğine dair kuvvetli şüphe sebebi bulunan hallerde, şüpheli veya sanığa ait;


a) Taşınmazlara,


b) Kara, deniz veya hava ulaşım araçlarına,


c) Banka veya diğer malî kurumlardaki her türlü hesaba,


d) Gerçek veya tüzel kişiler nezdindeki her türlü hak ve alacaklara,


e) Kıymetli evraka,


f) Ortağı bulunduğu şirketteki ortaklık paylarına,


g) Kiralık kasa mevcutlarına,


h) Diğer malvarlığı değerlerine,


Elkonulabilir. Bu taşınmaz, hak, alacak ve diğer malvarlığı değerlerinin şüpheli veya sanıktan başka bir kişinin zilyetliğinde bulunması halinde dahi, elkoyma işlemi yapılabilir.


(2) Birinci fıkra hükmü;


a) Türk Ceza Kanununda tanımlanan;


1. Soykırım ve insanlığa karşı suçlar (Madde 76, 77, 78),


2. Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (Madde 79, 80),


3. Hırsızlık (Madde 141, 142),


4. Yağma (Madde 148, 149),


5. Güveni kötüye kullanma (Madde 155),


6. Dolandırıcılık (Madde 157, 158),


7. Hileli iflas (Madde 161),


8. Uyuşturucu veya uyarıcı Madde imal ve ticareti (Madde 188),


9. Parada sahtecilik (Madde 197),


10. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (Madde 220),


11. İhaleye fesat karıştırma (Madde 235),


12. Edimin ifasına fesat karıştırma (Madde 236),


13. Zimmet (Madde 247),


14. İrtikap (Madde 250)


15. Rüşvet (Madde 252),


16. Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar (Madde 302, 303, 304, 305, 306, 307, 308),


17. Silahlı örgüt (Madde 314) veya bu örgütlere silah sağlama (Madde 315) suçları,


18. Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk (Madde 328, 329, 330, 331, 333, 334, 335, 336, 337) suçları.


b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (Madde 12) suçları,


c) Bankalar Kanununun 22 nci Maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu,


d) Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar,


e) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü Maddelerinde tanımlanan suçlar,


Hakkında uygulanır.


(3) Taşınmaza elkonulması kararı, tapu kütüğüne şerh verilmek suretiyle icra edilir.


(4) Kara, deniz ve hava ulaşım araçları hakkında verilen elkoyma kararı, bu araçların kayıtlı bulunduğu sicile şerh verilmek suretiyle icra olunur.


(5) Banka veya diğer malî kurumlardaki her türlü hesaba elkonulması kararı, teknik iletişim araçlarıyla ilgili banka veya malî kuruma derhâl bildirilerek icra olunur. Söz konusu karar, ilgili banka veya malî kuruma ayrıca tebliğ edilir. Elkoyma kararı alındıktan sonra, hesaplar üzerinde yapılan bu kararı etkisiz kılmaya yönelik işlemler geçersizdir.


(6) Şirketteki ortaklık paylarına elkoyma kararı, ilgili şirket yönetimine ve şirketin kayıtlı bulunduğu ticaret sicili müdürlüğüne teknik iletişim araçlarıyla derhâl bildirilerek icra olunur. Söz konusu karar, ilgili şirkete ve ticaret sicili müdürlüğüne ayrıca tebliğ edilir.


(7) Hak ve alacaklara elkoyma kararı, ilgili gerçek veya tüzel kişiye teknik iletişim araçlarıyla derhâl bildirilerek icra olunur. Söz konusu karar, ilgili gerçek veya tüzel kişiye ayrıca tebliğ edilir.


(8) Bu Madde hükmüne göre alınan elkoyma kararının gereklerine aykırı hareket edilmesi halinde, Türk Ceza Kanununun "Muhafaza görevini kötüye kullanma" başlıklı 289 uncu Maddesi hükümleri uygulanır.


(9) Bu Madde hükmüne göre elkoymaya ancak hâkim karar verebilir.

POSTADA ELKOYMA

Madde 129 - (1) Suçun delillerini oluşturduğundan şüphe edilen ve gerçeğin ortaya çıkarılması için soruşturma ve kovuşturmada adliyenin eli altında olması zorunlu sayılıp, posta hizmeti veren her türlü resmî veya özel kuruluşta bulunan gönderilere, hâkimin veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının kararı ile elkonulabilir.


(2) Hâkim kararının veya Cumhuriyet savcısının emrinin kendilerine bildirilmesi üzerine elkoyma işlemini yerine getiren kolluk memurları, birinci fıkrada belirtilen gönderilerin içinde bulunduğu zarfları veya paketleri açamazlar. Elkonulan gönderiler, ilgili posta görevlilerinin huzuru ile mühür altına alınıp derhâl elkoyma kararını veya emrini veren hâkim veya Cumhuriyet savcısına teslim edilir.


(3) Soruşturma ve kovuşturmanın amacına zarar vermek olasılığı bulunmadıkça, alınmış tedbirler ilgililere bildirilir.


(4) Açılmamasına veya açılıp da içeriği bakımından adliyenin eli altında tutulmasına gerek bulunmadığına karar verilen gönderiler, hemen ilgililerine teslim olunur.

AVUKAT BÜROLARINDA ARAMA, ELKOYMA VE POSTADA ELKOYMA

Madde 130 - (1) Avukat büroları ancak mahkeme kararı ile ve kararda belirtilen olayla ilgili olarak Cumhuriyet savcısının denetiminde aranabilir. Baro başkanı veya onu temsil eden bir avukat aramada hazır bulundurulur.


(2) Arama sonucu elkonulmasına karar verilen şeyler bakımından bürosunda arama yapılan avukat, baro başkanı veya onu temsil eden avukat, bunların avukat ile müvekkili arasındaki meslekî ilişkiye ait olduğunu öne sürerek karşı koyduğunda, bu şey ayrı bir zarf veya paket içerisine konularak hazır bulunanlarca mühürlenir ve bu konuda gerekli kararı vermesi, soruşturma evresinde sulh ceza hâkiminden, kovuşturma evresinde hâkim veya mahkemeden istenir. Yetkili hâkim elkonulan şeyin avukatla müvekkili arasındaki meslekî ilişkiye ait olduğunu saptadığında, elkonulan şey derhâl avukata iade edilir ve yapılan işlemi belirten tutanaklar ortadan kaldırılır. Bu fıkrada öngörülen kararlar, yirmidört saat içinde verilir.


(3) Postada elkoyma durumunda bürosunda arama yapılan avukat veya baro başkanı veya onu temsil eden avukatın karşı koyması üzerine ikinci fıkrada belirtilen usuller uygulanır.

ELKONULAN EŞYANIN İADESİ

Madde 131 - (1) Şüpheliye, sanığa veya üçüncü kişilere ait elkonulmuş eşyanın, soruşturma ve kovuşturma bakımından muhafazasına gerek kalmaması veya müsadereye tabi tutulmayacağının anlaşılması halinde, re'sen veya istem üzerine geri verilmesine Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından karar verilir. İstemin reddi kararlarına itiraz edilebilir.


(2) 128 inci Madde hükümlerine göre elkonulan eşya veya diğer malvarlığı değerleri, suçtan zarar gören mağdura ait olması ve bunlara delil olarak artık ihtiyaç bulunmaması halinde, sahibine iade edilir.

ELKONULAN EŞYANIN MUHAFAZASI VEYA ELDEN ÇIKARILMASI

Madde 132 - (1) Elkonulan eşya, zarara uğraması veya değerinde esaslı ölçüde kayıp meydana gelme tehlikesinin varlığı halinde, hükmün kesinleşmesinden önce elden çıkarılabilir.


(2) Elden çıkarma kararı, soruşturma evresinde hâkim, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından verilir.


(3) Karar verilmeden önce eşyanın sahibi olan şüpheli, sanık veya ilgili diğer kişiler dinlenir; elden çıkarma kararı, kendilerine bildirilir.


(4) Elkonulan eşyanın değerinin muhafazası ve zarar görmemesi için gerekli tedbirler alınır.


(5) Elkonulan eşya, soruşturma evresinde Cumhuriyet Başsavcılığı, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından, bakım ve gözetimiyle ilgili tedbirleri almak ve istendiğinde derhâl iade edilmek koşuluyla, muhafaza edilmek üzere, şüpheliye, sanığa veya diğer bir kişiye teslim edilebilir. Bu bırakma, teminat gösterilmesi koşuluna da bağlanabilir.


(6) Elkonulan eşya, delil olarak saklanmasına gerek kalmaması halinde, rayiç değerinin derhâl ödenmesi karşılığında, ilgiliye teslim edilebilir. Bu durumda müsadere kararının konusunu, ödenen rayiç değer oluşturur.

ŞİRKET YÖNETİMİ İÇİN KAYYIM TAYİNİ

Madde 133 - (1) Suçun bir şirketin faaliyeti çerçevesinde işlenmekte olduğu hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi için gerekli olması halinde; soruşturma ve kovuşturma sürecinde, hâkim veya mahkeme, şirket işlerinin yürütülmesiyle ilgili olarak kayyım atayabilir. Atama kararında, yönetim organının karar ve işlemlerinin geçerliliğinin kayyımın onayına bağlı kılındığı veya yönetim organının yetkilerinin tümüyle kayyıma verildiği açıkça belirtilir. Kayyım tayinine ilişkin karar, ticaret sicili gazetesinde ve diğer uygun vasıtalarla ilan olunur.


(2) Hâkim veya mahkemenin kayyım hakkında takdir etmiş bulunduğu ücret, şirket bütçesinden karşılanır. Ancak, soruşturma veya kovuşturma konusu suçtan dolayı kovuşturmaya yer olmadığı veya beraat kararının verilmesi halinde; ücret olarak şirket bütçesinden ödenen paranın tamamı, kanunî faiziyle birlikte Devlet Hazinesinden karşılanır.


(3) İlgililer, atanan kayyımın işlemlerine karşı, görevli mahkemeye 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve 29.6.1956 tarihli ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre başvurabilirler.


(4) Bu Madde hükümleri ancak aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir.


a) Türk Ceza Kanununda yer alan,


1. Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (Madde 79, 80),


2. Uyuşturucu veya uyarıcı Madde imal ve ticareti (Madde 188),


3. Parada sahtecilik (Madde 197),


4. Fuhuş (Madde 227),


5. Kumar oynanması için yer ve imkân sağlama (Madde 228),


6. Zimmet (Madde 247),


7. Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama (Madde 282),


8. Silahlı örgüt (Madde 314) veya bu örgütlere silah sağlama (Madde 315),


9. Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk (Madde 328, 329, 330, 331, 333, 334, 335, 336, 337),


Suçları,


b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar İle Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (Madde 12) suçları,


c) Bankalar Kanununun 22 nci Maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu,


d) Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar,


e) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü Maddelerinde tanımlanan suçlar.

BİLGİSAYARLARDA, BİLGİSAYAR PROGRAMLARINDA VE KÜTÜKLERİNDE ARAMA, KOPYALAMA VE ELKOYMA

Madde 134 - (1) Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturmada, başka surette delil elde etme imkânının bulunmaması halinde, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine şüphelinin kullandığı bilgisayar ve bilgisayar programları ile bilgisayar kütüklerinde arama yapılmasına, bilgisayar kayıtlarından kopya çıkarılmasına, bu kayıtların çözülerek metin hâline getirilmesine hâkim tarafından karar verilir.


(2) Bilgisayar, bilgisayar programları ve bilgisayar kütüklerine şifrenin çözülememesinden dolayı girilememesi veya gizlenmiş bilgilere ulaşılamaması halinde çözümün yapılabilmesi ve gerekli kopyaların alınabilmesi için, bu araç ve gereçlere elkonulabilir. Şifrenin çözümünün yapılması ve gerekli kopyaların alınması halinde, elkonulan cihazlar gecikme olmaksızın iade edilir.


(3) Bilgisayar veya bilgisayar kütüklerine elkoyma işlemi sırasında, sistemdeki bütün verilerin yedeklemesi yapılır.


(4) İstemesi halinde, bu yedekten bir kopya çıkarılarak şüpheliye veya vekiline verilir ve bu husus tutanağa geçirilerek imza altına alınır.


(5) Bilgisayar veya bilgisayar kütüklerine elkoymaksızın da, sistemdeki verilerin tamamının veya bir kısmının kopyası alınabilir. Kopyası alınan veriler kâğıda yazdırılarak, bu husus tutanağa kaydedilir ve ilgililer tarafından imza altına alınır.


BEŞİNCİ BÖLÜM: TELEKOMÜNİKASYON YOLUYLA YAPILAN İLETİŞİMİN DENETLENMESİ

İLETİŞİMİN TESPİTİ, DİNLENMESİ VE KAYDA ALINMASI

Madde 135 - (1) (Değişik cümle: 25/05/2005-5353 S.K./17.mad) Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada, suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmaması durumunda, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının kararıyla şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişimi tespit edilebilir, dinlenebilir, kayda alınabilir ve sinyal bilgileri değerlendirilebilir. Cumhuriyet savcısı kararını derhâl hâkimin onayına sunar ve hâkim, kararını en geç yirmidört saat içinde verir. Sürenin dolması veya hâkim tarafından aksine karar verilmesi halinde tedbir Cumhuriyet savcısı tarafından derhâl kaldırılır.


(2) Şüpheli veya sanığın tanıklıktan çekinebilecek kişilerle arasındaki iletişimi kayda alınamaz. Kayda alma gerçekleştikten sonra bu durumun anlaşılması hâlinde, alınan kayıtlar derhâl yok edilir.


(3) Birinci fıkra hükmüne göre verilen kararda, yüklenen suçun türü, hakkında tedbir uygulanacak kişinin kimliği, iletişim aracının türü, telefon numarası veya iletişim bağlantısını tespite imkân veren kodu, tedbirin türü, kapsamı ve süresi belirtilir. Tedbir kararı en çok üç ay için verilebilir; bu süre, bir defa daha uzatılabilir. (Ek cümle: 25/05/2005-5353 S.K./17.mad) Ancak, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi halinde, hâkim bir aydan fazla olmamak üzere sürenin müteaddit defalar uzatılmasına karar verebilir.


(4) Şüpheli veya sanığın yakalanabilmesi için, ... mobil telefonun yeri, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının kararına istinaden tespit edilebilir. Bu hususa ilişkin olarak verilen kararda, ... mobil telefon numarası ve tespit işleminin süresi belirtilir. Tespit işlemi en çok üç ay için yapılabilir; bu süre, bir defa daha uzatılabilir.


(5) Bu Madde hükümlerine göre alınan karar ve yapılan işlemler, tedbir süresince gizli tutulur.


(6) Bu Madde kapsamında dinleme, kayda alma ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine ilişkin hükümler ancak aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir:


a) Türk Ceza Kanununda yer alan;


1. Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (Madde 79, 80),


2. Kasten öldürme (Madde 81, 82, 83),


3. İşkence (Madde 94, 95),


4. Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç, Madde 102),


5. Çocukların cinsel istismarı (Madde 103),


6. Uyuşturucu veya uyarıcı Madde imal ve ticareti (Madde 188),


7. Parada sahtecilik (Madde 197),


8. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, Madde 220),


9. (Ek alt bend: 25/05/2005-5353 S.K./17.mad) *1* Fuhuş (Madde 227, fıkra 3),


10. İhaleye fesat karıştırma (Madde 235),


11. Rüşvet (Madde 252),


12. Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama (Madde 282),


13. Silahlı örgüt (Madde 314) veya bu örgütlere silah sağlama (Madde 315),


14. Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk (Madde 328, 329, 330, 331, 333, 334, 335, 336, 337) suçları.


b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (Madde 12) suçları.


c) (Ek bend: 25/05/2005-5353 S.K./17.mad) Bankalar Kanununun 22 nci Maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu, *1*


d) Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar.


e) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü Maddelerinde tanımlanan suçlar.


(7) Bu Maddede belirlenen esas ve usuller dışında hiç kimse, bir başkasının telekomünikasyon yoluyla iletişimini dinleyemez ve kayda alamaz.

MÜDAFİİN BÜROSU VE YERLEŞİM YERİ

Madde 136 - (1) Şüpheli veya sanığa yüklenen suç dolayısıyla müdafiin bürosu, konutu ve yerleşim yerindeki telekomünikasyon araçları hakkında, 135 inci Madde hükmü uygulanamaz.

KARARLARIN YERİNE GETİRİLMESİ, İLETİŞİM İÇERİKLERİNİN YOK EDİLMESİ

Madde 137 - (1) 135 inci Maddeye göre verilecek karar gereğince Cumhuriyet savcısı veya görevlendireceği adlî kolluk görevlisi, telekomünikasyon hizmeti veren kurum ve kuruluşların yetkililerinden iletişimin tespiti, dinlenmesi veya kayda alınması işlemlerinin yapılmasını ve bu amaçla cihazların yerleştirilmesini yazılı olarak istediğinde, bu istem derhâl yerine getirilir; yerine getirilmemesi hâlinde zor kullanılabilir. İşlemin başladığı ve bitirildiği tarih ve saat ile işlemi yapanın kimliği bir tutanakla saptanır.


(2) 135 inci Maddeye göre verilen karar gereğince tutulan kayıtlar, Cumhuriyet Savcılığınca görevlendirilen kişiler tarafından çözülerek metin hâline getirilir. Yabancı dildeki kayıtlar, tercüman aracılığı ile Türkçe'ye çevrilir.


(3) 135 inci Maddeye göre verilen kararın uygulanması sırasında şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi ya da aynı Maddenin birinci fıkrasına göre hâkim onayının alınamaması halinde, bunun uygulanmasına Cumhuriyet savcısı tarafından derhâl son verilir. Bu durumda, yapılan tespit veya dinlemeye ilişkin kayıtlar Cumhuriyet savcısının denetimi altında en geç on gün içinde yok edilerek, durum bir tutanakla tespit edilir.


(4) Tespit ve dinlemeye ilişkin kayıtların yok edilmesi halinde soruşturma evresinin bitiminden itibaren, en geç onbeş gün içinde, Cumhuriyet Başsavcılığı, tedbirin nedeni, kapsamı, süresi ve sonucu hakkında ilgilisine yazılı olarak bilgi verir.

TESADÜFEN ELDE EDİLEN DELİLLER

Madde 138 - (1) Arama veya elkoyma koruma tedbirlerinin uygulanması sırasında, yapılmakta olan soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi olmayan ancak, diğer bir suçun işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delil elde edilirse; bu delil muhafaza altına alınır ve durum Cumhuriyet Savcılığına derhâl bildirilir.


(2) Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi sırasında, yapılmakta olan soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi olmayan ve ancak, 135 inci Maddenin altıncı fıkrasında sayılan suçlardan birinin işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delil elde edilirse; bu delil muhafaza altına alınır ve durum Cumhuriyet Savcılığına derhâl bildirilir.

ALTINCI BÖLÜM: GİZLİ SORUŞTURMACI VE TEKNİK ARAÇLARLA İZLEME

GİZLİ SORUŞTURMACI GÖREVLENDİRİLMESİ

Madde 139 - (1) Soruşturma konusu suçun işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması ve başka surette delil elde edilememesi halinde, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısı kararı ile kamu görevlileri gizli soruşturmacı olarak görevlendirilebilir.


(2) Soruşturmacının kimliği değiştirilebilir. Bu kimlikle hukukî işlemler yapılabilir. Kimliğin oluşturulması ve devam ettirilmesi için zorunlu olması durumunda gerekli belgeler hazırlanabilir, değiştirilebilir ve kullanılabilir.


(3) Soruşturmacı görevlendirilmesine ilişkin karar ve diğer belgeler ilgili Cumhuriyet Başsavcılığında muhafaza edilir. Soruşturmacının kimliği, görevinin sona ermesinden sonra da gizli tutulur.


(4) Soruşturmacı, faaliyetlerini izlemekle görevlendirildiği örgüte ilişkin her türlü araştırmada bulunmak ve bu örgütün faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili delilleri toplamakla yükümlüdür.


(5) Soruşturmacı, görevini yerine getirirken suç işleyemez ve görevlendirildiği örgütün işlemekte olduğu suçlardan sorumlu tutulamaz.


(6) Soruşturmacı görevlendirilmesi suretiyle elde edilen kişisel bilgiler, görevlendirildiği ceza soruşturması ve kovuşturması dışında kullanılamaz.


(7) Bu Madde hükümleri ancak aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir:


a) Türk Ceza Kanununda yer alan;


1. Uyuşturucu veya uyarıcı Madde imal ve ticareti (Madde 188),


2. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, Madde 220),


3. Silahlı örgüt (Madde 314) veya bu örgütlere silah sağlama (Madde 315).


b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (Madde 12) suçları.


c) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü Maddelerinde tanımlanan suçlar.

TEKNİK ARAÇLARLA İZLEME

Madde 140 - (1) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebepleri bulunması ve başka suretle delil elde edilememesi hâlinde, şüpheli veya sanığın kamuya açık yerlerdeki faaliyetleri ve işyeri teknik araçlarla izlenebilir, ses veya görüntü kaydı alınabilir:


a) Türk Ceza Kanununda yer alan;


1. Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (Madde 79, 80),


2. Kasten öldürme (Madde 81, 82, 83),


3. Uyuşturucu veya uyarıcı Madde imal ve ticareti (Madde 188),


4. Parada sahtecilik (Madde 197),


5. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, Madde 220),


6. (Ek alt bend: 25/05/2005-5353 S.K./19.mad) *1* Fuhuş (Madde 227, fıkra 3)


7. İhaleye fesat karıştırma (Madde 235),


8. Rüşvet (Madde 252),


9. Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama (Madde 282),


10. Silahlı örgüt (Madde 314) veya bu örgütlere silah sağlama (Madde 315),


11. Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk (Madde 328, 329, 330, 331, 333, 334, 335, 336, 337),


Suçları.


b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (Madde 12) suçları.


c) Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar.


d) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü Maddelerinde tanımlanan suçlar.


(2) Teknik araçlarla izlemeye hâkim, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısı tarafından karar verilir. Cumhuriyet savcısı tarafından verilen kararlar yirmidört saat içinde hâkim onayına sunulur.


(3) Teknik araçlarla izleme kararı en çok dört haftalık süre için verilebilir. Bu süre gerektiğinde bir defaya mahsus olmak üzere uzatılabilir. (Ek cümle: 25/05/2005-5353 S.K./19.mad) Ancak, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi halinde, hâkim bir haftadan fazla olmamak üzere sürenin müteaddit defalar uzatılmasına karar verebilir.


(4) Elde edilen deliller, yukarıda sayılan suçlarla ilgili soruşturma ve kovuşturma dışında kullanılamaz; ceza kovuşturması bakımından gerekli olmadığı taktirde Cumhuriyet savcısının gözetiminde derhâl yok edilir.


(5) Bu Madde hükümleri, kişinin konutunda uygulanamaz.

YEDİNCİ BÖLÜM:KORUMA TEDBİRLERİ NEDENİYLE TAZMİNAT

TAZMİNAT İSTEMİ

Madde 141 - (1) Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;


a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,


b) Kanunî gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmayan,


c) Kanunî hakları hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından yararlandırılma isteği yerine getirilmeden tutuklanan,


d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen,


e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,


f) Mahkûm olup da gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği süreleri, hükümlülük sürelerinden fazla olan veya işlediği suç için kanunda öngörülen cezanın sadece para cezası olması nedeniyle zorunlu olarak bu cezayla cezalandırılan,


g) Yakalama veya tutuklama nedenleri ve haklarındaki suçlamalar kendilerine, yazıyla veya bunun hemen olanaklı bulunmadığı hâllerde sözle açıklanmayan,


h) Yakalanmaları veya tutuklanmaları yakınlarına bildirilmeyen,


i) Hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilen,


j) Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde elkonulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen,


Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler.


(2) Birinci fıkranın (e) ve (f) bentlerinde belirtilen kararları veren merciler, ilgiliye tazminat hakları bulunduğunu bildirirler ve bu husus verilen karara geçirilir.

TAZMİNAT İSTEMİNİN KOŞULLARI

Madde 142 - (1) Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir.


(2) İstem, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanır.


(3) Tazminat isteminde bulunan kişinin dilekçesine, açık kimlik ve adresini, zarara uğradığı işlemin ve zararın nitelik ve niceliğini kaydetmesi ve bunların belgelerini eklemesi gereklidir.


(4) Dilekçesindeki bilgi ve belgelerin yetersizliği durumunda mahkeme, eksikliğin bir ay içinde giderilmesini, aksi hâlde istemin reddedileceğini ilgiliye duyurur. Süresinde eksiği tamamlanmayan dilekçe, mahkemece, itiraz yolu açık olmak üzere reddolunur.


(5) Mahkeme, dosyayı inceledikten sonra yeterliliğini belirlediği dilekçe ve eki belgelerin bir örneğini Devlet Hazinesinin kendi yargı çevresindeki temsilcisine tebliğ ederek, varsa beyan ve itirazlarını onbeş gün içinde yazılı olarak bildirmesini ister.


(6) İstemin ve ispat belgelerinin değerlendirilmesinde ve tazminat hukukunun genel prensiplerine göre verilecek tazminat miktarının saptanmasında mahkeme gerekli gördüğü her türlü araştırmayı yapmaya veya hâkimlerinden birine yaptırmaya yetkilidir.


(7) (Değişik fıkra: 25/05/2005-5353 S.K./20.mad) Mahkeme, kararını duruşmalı olarak verir. İstemde bulunan ile Hazine temsilcisi, açıklamalı çağrı kâğıdı tebliğine rağmen gelmezlerse, yokluklarında karar verilebilir.


(8) Karara karşı, istemde bulunan, Cumhuriyet savcısı veya Hazine temsilcisi, istinaf yoluna başvurabilir; inceleme öncelikle ve ivedilikle yapılır.

TAZMİNATIN GERİ ALINMASI

Madde 143 - (1) Kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararı sonradan kaldırılarak, hakkında kamu davası açılan ve mahkûm edilenlerle, yargılamanın aleyhte yenilenmesiyle beraat kararı kaldırılıp mahkûm edilenlere ödenmiş tazminatların mahkûmiyet süresine ilişkin kısmı, Cumhuriyet savcısının yazılı istemi ile aynı mahkemeden alınacak kararla kamu alacaklarının tahsiline ilişkin mevzuat hükümleri uygulanarak geri alınır. Bu karara itiraz edilebilir.


(2) (Değişik fıkra: 25/05/2005-5353 S.K./21.mad) Devlet, ödediği tazminattan dolayı, koruma tedbiriyle ilgili olarak görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanan kamu görevlilerine rücu eder.


(3) İftira konusunu oluşturan suç veya yalan tanıklık nedeniyle gözaltına alınma ve tutuklama halinde; Devlet, iftira eden veya yalan tanıklıkta bulunan kişiye de rücu eder.

TAZMİNAT İSTEYEMEYECEK KİŞİLER

Madde 144 - (1) Kanuna uygun olarak yakalanan veya tutuklanan kişilerden aşağıda belirtilenler tazminat isteyemezler:


a) Gözaltı ve tutukluluk süresi başka bir hükümlülüğünden indirilenler.


b) Tazminata hak kazanmadığı hâlde, sonradan yürürlüğe giren ve lehte düzenlemeler getiren kanun gereği, durumları tazminat istemeye uygun hâle dönüşenler.


c) Genel veya özel af, şikâyetten vazgeçme, uzlaşma gibi nedenlerle hakkında kovuşturmaya yer olmadığına veya davanın düşmesine karar verilen veya kamu davası geçici olarak durdurulan veya kamu davası ertelenen veya düşürülenler.


d) Kusur yeteneğinin bulunmaması nedeniyle hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilenler.


e) Adlî makamlar huzurunda gerçek dışı beyanla suç işlediğini veya suça katıldığını bildirerek gözaltına alınmasına veya tutuklanmasına neden olanlar.

BEŞİNCİ KISIM: İFADE VE SORGU

BİRİNCİ BÖLÜM:İFADE VEYA SORGU İÇİN ÇAĞRI

İFADE VEYA SORGU İÇİN ÇAĞRI

Madde 145 - (1) İfadesi alınacak veya sorgusu yapılacak kişi davetiye ile çağrılır; çağrılma nedeni açıkça belirtilir; gelmezse zorla getirileceği yazılır.

ZORLA GETİRME

Madde 146 - (1) (Değişik fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.20.md) Hakkında tutuklama kararı verilmesi veya yakalama emri düzenlenmesi için yeterli nedenler bulunan veya 145 inci maddeye göre çağrıldığı halde gelmeyen şüpheli veya sanığın zorla getirilmesine karar verilebilir.


(2) Zorla getirme kararı, şüpheli veya sanığın açıkça kim olduğunu, kendisiyle ilgili suçu, gerektiğinde eşkâlini ve zorla getirilmesi nedenlerini içerir.


(3) Zorla getirme kararının bir örneği şüpheli veya sanığa verilir.


(4) (Değişik fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.20.md) Zorla getirme kararı ile çağrılan şüpheli veya sanık derhal, olanak bulunmadığında yol süresi hariç en geç yirmidört saat içinde çağıran hâkimin, mahkemenin veya Cumhuriyet savcısının önüne götürülür ve sorguya çekilir veya ifadesi alınır.


(5) (Değişik fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.20.md) Zorla getirme, bunun için haklı görülecek bir zamanda başlar ve hâkim, mahkeme veya Cumhuriyet savcısı tarafından, sorguya çekilmenin veya ifade almanın sonuna kadar devam eder.


(6) Zorla getirme kararının yerine getirilememesinin nedenleri, köy veya mahalle muhtarı ile kolluk görevlisinin birlikte imzalayacakları bir tutanakla saptanır.


(7) (Ek fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.20.md) Çağrıya rağmen gelmeyen tanık, bilirkişi, mağdur ve şikâyetçi ile ilgili olarak da zorla getirme kararı verilebilir.

İKİNCİ BÖLÜM: İFADE VE SORGU USULÜ

İFADE VE SORGUNUN TARZI

Madde 147 - (1) Şüphelinin veya sanığın ifadesinin alınmasında veya sorguya çekilmesinde aşağıdaki hususlara uyulur:


a) Şüpheli veya sanığın kimliği saptanır. Şüpheli veya sanık, kimliğine ilişkin soruları doğru olarak cevaplandırmakla yükümlüdür.


b) Kendisine yüklenen suç anlatılır.


c) Müdafi seçme hakkının bulunduğu ve onun hukukî yardımından yararlanabileceği, müdafiin ifade veya sorgusunda hazır bulunabileceği, kendisine bildirilir. Müdafi seçecek durumda olmadığı ve bir müdafi yardımından faydalanmak istediği takdirde, kendisine baro tarafından bir müdafi görevlendirilir.


d) 95 inci Madde hükmü saklı kalmak üzere, yakalanan kişinin yakınlarından istediğine yakalandığı derhâl bildirilir.


e) Yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmamasının kanunî hakkı olduğu söylenir.


f) Şüpheden kurtulması için somut delillerin toplanmasını isteyebileceği hatırlatılır ve kendisi aleyhine var olan şüphe nedenlerini ortadan kaldırmak ve lehine olan hususları ileri sürmek olanağı tanınır.


g) İfade verenin veya sorguya çekilenin kişisel ve ekonomik durumu hakkında bilgi alınır.


h) İfade ve sorgu işlemlerinin kaydında, teknik imkânlardan yararlanılır.


i) İfade veya sorgu bir tutanağa bağlanır. Bu tutanakta aşağıda belirtilen hususlar yer alır:


1. İfade alma veya sorguya çekme işleminin yapıldığı yer ve tarih.


2. İfade alma veya sorguya çekme sırasında hazır bulunan kişilerin isim ve sıfatları ile ifade veren veya sorguya çekilen kişinin açık kimliği.


3. İfade almanın veya sorgunun yapılmasında yukarıdaki işlemlerin yerine getirilip getirilmediği, bu işlemler yerine getirilmemiş ise nedenleri.


4. Tutanak içeriğinin ifade veren veya sorguya çekilen ile hazır olan müdafi tarafından okunduğu ve imzalarının alındığı.


5. İmzadan çekinme hâlinde bunun nedenleri.

İFADE ALMA VE SORGUDA YASAK USULLER

Madde 148 - (1) Şüphelinin ve sanığın beyanı özgür iradesine dayanmalıdır. Bunu engelleyici nitelikte kötü davranma, işkence, ilâç verme, yorma, aldatma, cebir veya tehditte bulunma, bazı araçları kullanma gibi bedensel veya ruhsal müdahaleler yapılamaz.


(2) Kanuna aykırı bir yarar vaat edilemez.


(3) Yasak usullerle elde edilen ifadeler rıza ile verilmiş olsa da delil olarak değerlendirilemez.


(4) Müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hâkim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz.


(5) Şüphelinin aynı olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin alınması ihtiyacı ortaya çıktığında, bu işlem ancak Cumhuriyet savcısı tarafından yapılabilir.

ALTINCI KISIM: SAVUNMA

BİRİNCİ BÖLÜM: MÜDAFİ SEÇİMİ, GÖREVLENDİRİLMESİ, GÖREV VE YETKİLERİ

ŞÜPHELİNİN VEYA SANIĞIN MÜDAFİ SEÇİMİ

Madde 149 - (1) Şüpheli veya sanık, soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında bir veya birden fazla müdafiin yardımından yararlanabilir; kanunî temsilcisi varsa, o da şüpheliye veya sanığa müdafi seçebilir.


(2) Soruşturma evresinde, ifade almada en çok üç avukat hazır bulunabilir.


(3) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında avukatın, şüpheli veya sanıkla görüşme, ifade alma veya sorgu süresince yanında olma ve hukukî yardımda bulunma hakkı engellenemez, kısıtlanamaz.

MÜDAFİİN GÖREVLENDİRİLMESİ

Madde 150 - (Değişik madde: 06/12/2006 - 5560 S.K.21.md)


(1) Şüpheli veya sanıktan kendisine bir müdafi seçmesi istenir. Şüpheli veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi halinde bir müdafi görevlendirilir.


(2) Müdafii bulunmayan şüpheli veya sanık; çocuk, kendisini savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz ise, istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir.


(3) Alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada ikinci fıkra hükmü uygulanır.


(4) Zorunlu müdafilikle ilgili diğer hususlar, Türkiye Barolar Birliğinin görüşü alınarak çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.

MÜDAFİ GÖREVİNİ YERİNE GETİRMEDİĞİNDE YAPILACAK İŞLEM VE MÜDAFİLİK GÖREVİNDEN YASAKLANMA

Madde 151 - (1) 150 nci Madde hükmüne göre görevlendirilen müdafi, duruşmada hazır bulunmaz veya vakitsiz olarak duruşmadan çekilir veya görevini yerine getirmekten kaçınırsa, hâkim veya mahkeme derhâl başka bir müdafi görevlendirilmesi için gerekli işlemi yapar. Bu durumda mahkeme oturuma ara verebileceği gibi oturumun ertelenmesine de karar verebilir.


(2) Eğer yeni müdafi savunmasını hazırlamak için yeterli zaman olmadığını açıklarsa oturum ertelenir.

(3) (Ek fıkra: 25/05/2005-5353 S.K./22.mad) 149 uncu Maddeye göre seçilen veya 150 nci Maddeye göre görevlendirilen ve Türk Ceza Kanununun 220 ve 314 üncü Maddesinde sayılan suçlar ile terör suçlarından tutuklu ve hükümlü olanların müdafilik veya vekillik görevini üstlenen avukat, hakkında bu fıkrada sayılan suçlar nedeniyle kovuşturma açılması halinde tutuklu veya hükümlünün müdafilik veya vekilliğini üstlenmekten yasaklanabilir.


(4) (Ek fıkra: 25/05/2005-5353 S.K./22.mad) Cumhuriyet savcısının yasaklamaya ilişkin talebi hakkında, müdafi veya vekil hakkında açılan kovuşturmanın yapıldığı mahkeme tarafından gecikmeksizin karar verilir. Bu kararlara karşı itiraz edilebilir. İtiraz sonucunda yasaklama kararının kaldırılması halinde avukat görevini devam ettirir. Müdafilik görevinden yasaklama kararı, kovuşturma konusu suçla sınırlı olmak üzere, bir yıl süre ile verilebilir. Ancak, kovuşturmanın niteliği itibariyle bu süreler altı aydan fazla olmamak üzere en fazla iki defa uzatılabilir. Kovuşturma sonunda mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi halinde, kesinleşmesi beklenmeksizin yasaklama kararı kendiliğinden kalkar.


(5) (Ek fıkra: 25/05/2005-5353 S.K./22.mad) Görevden yasaklama kararı, tutuklu veya hükümlü ile yeni bir müdafi görevlendirilmesi için derhal ilgili baro başkanlığına bildirilir.


(6) (Ek fıkra: 25/05/2005-5353 S.K./22.mad) Müdafi veya vekil görevden yasaklanmış bulunduğu sürece başka davalarla ilgili olsa bile müdafiliğini veya vekilliğini üstlendiği kişiyi ceza infaz kurumunda veya tutukevinde ziyaret edemez.

ŞÜPHELİ VEYA SANIĞIN BİRDEN FAZLA OLMASI HÂLİNDE SAVUNMA

Madde 152 - (1) Yararları birbirine uygun olan birden fazla şüpheli veya sanığın savunması aynı müdafie verilebilir.

MÜDAFİİN DOSYAYI İNCELEME YETKİSİ

Madde 153 - (1) Müdafi, soruşturma evresinde dosya içeriğini inceleyebilir ve istediği belgelerin bir örneğini harçsız olarak alabilir.


(2) Müdafiin dosya içeriğini incelemesi veya belgelerden örnek alması, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine, sulh ceza hâkiminin kararıyla bu yetkisi kısıtlanabilir.


(3) Yakalanan kişinin veya şüphelinin ifadesini içeren tutanak ile bilirkişi raporları ve adı geçenlerin hazır bulunmaya yetkili oldukları diğer adlî işlemlere ilişkin tutanaklar hakkında, ikinci fıkra hükmü uygulanmaz.


(4) (Değişik fıkra: 25/05/2005-5353 S.K./23.mad) Müdafi, iddianamenin mahkeme tarafından kabul edildiği tarihten itibaren dosya içeriğini ve muhafaza altına alınmış delilleri inceleyebilir; bütün tutanak ve belgelerin örneklerini harçsız olarak alabilir.


(5) Bu Maddenin içerdiği haklardan suçtan zarar görenin vekili de yararlanır.

MÜDAFİ İLE GÖRÜŞME

Madde 154 - (1) Şüpheli veya sanık, vekâletname aranmaksızın müdafii ile her zaman ve konuşulanları başkalarının duyamayacağı bir ortamda görüşebilir. Bu kişilerin müdafii ile yazışmaları denetime tâbi tutulamaz.

KANUNÎ TEMSİLCİ VEYA EŞİN DURUŞMADA HAZIR BULUNMASI

Madde 155 - (1) Sanığın kanunî temsilcisine duruşma gün ve saati bildirilir ve duruşmaya kabul edilerek istemi üzerine dinlenebilir.


(2) Sanığın eşi hakkında da tebligat yapılmaksızın birinci fıkra hükmü uygulanır.

MÜDAFİİN GÖREVLENDİRİLMESİNDE USUL

Madde 156 - (1) 150 nci Maddede yazılı olan hâllerde, müdafi;


a) Soruşturma evresinde, ifadeyi alan merciin veya sorguyu yapan hâkimin istemi üzerine,


b) Kovuşturma evresinde, mahkemenin istemi üzerine,


Baro tarafından görevlendirilir.


(2) Yukarıda belirtilen hâllerde müdafi soruşturmanın veya kovuşturmanın yapıldığı yer barosunca görevlendirilir.


(3) Şüpheli veya sanığın kendisinin sonradan müdafi seçmesi halinde, baro tarafından görevlendirilen avukatın görevi sona erer.

İKİNCİ KİTAP: SORUŞTURMA

BİRİNCİ KISIM: SUÇLARA İLİŞKİN İHBARLAR VE SORUŞTURMA

BİRİNCİ BÖLÜM: SORUŞTURMANIN GİZLİLİĞİ, SUÇLARIN İHBARI

SORUŞTURMANIN GİZLİLİĞİ

Madde 157 - (1) Kanunun başka hüküm koyduğu hâller saklı kalmak ve savunma haklarına zarar vermemek koşuluyla soruşturma evresindeki usul işlemleri gizlidir.

İHBAR VE ŞİKÂYET

Madde 158 - (1) Suça ilişkin ihbar veya şikâyet, Cumhuriyet Başsavcılığına veya kolluk makamlarına yapılabilir.


(2) Valilik veya kaymakamlığa ya da mahkemeye yapılan ihbar veya şikâyet, ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.


(3) Yurt dışında işlenip ülkede takibi gereken suçlar hakkında Türkiye'nin elçilik ve konsolosluklarına da ihbar veya şikâyette bulunulabilir.


(4) Bir kamu görevinin yürütülmesiyle bağlantılı olarak işlendiği iddia edilen bir suç nedeniyle, ilgili kurum ve kuruluş idaresine yapılan ihbar veya şikâyet, gecikmeksizin ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.


(5) İhbar veya şikâyet yazılı veya tutanağa geçirilmek üzere sözlü olarak yapılabilir.


(6) Yürütülen soruşturma sonucunda kovuşturma evresine geçildikten sonra suçun şikâyete bağlı olduğunun anlaşılması halinde; mağdur açıkça şikâyetten vazgeçmediği takdirde, yargılamaya devam olunur.

ŞÜPHELİ ÖLÜMÜN İHBARI

Madde 159 - (1) Bir ölümün doğal nedenlerden meydana gelmediği kuşkusunu doğuracak bir durumun varlığı veya ölünün kimliğinin belirlenememesi halinde; kolluk görevlisi, köy muhtarı ya da sağlık veya cenaze işleriyle görevli kişiler, durumu derhâl Cumhuriyet Başsavcılığına bildirmekle yükümlüdürler.


(2) Birinci fıkra kapsamına giren hallerde ölünün gömülmesi ancak Cumhuriyet savcısı tarafından verilecek yazılı izne bağlıdır.

İKİNCİ BÖLÜM:SORUŞTURMA İŞLEMLERİ

BİR SUÇUN İŞLENDİĞİNİ ÖĞRENEN CUMHURİYET SAVCISININ GÖREVİ

Madde 160 - (1) Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.


(2) Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.

CUMHURİYET SAVCISININ GÖREV VE YETKİLERİ

Madde 161 - (1) Cumhuriyet savcısı, doğrudan doğruya veya emrindeki adlî kolluk görevlileri aracılığı ile her türlü araştırmayı yapabilir; yukarıdaki Maddede yazılı sonuçlara varmak için bütün kamu görevlilerinden her türlü bilgiyi isteyebilir. Cumhuriyet savcısı, adlî görevi gereğince nezdinde görev yaptığı mahkemenin yargı çevresi dışında bir işlem yapmak ihtiyacı ortaya çıkınca, bu hususta o yer Cumhuriyet savcısından söz konusu işlemi yapmasını ister.


(2) Adlî kolluk görevlileri, elkoydukları olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri emrinde çalıştıkları Cumhuriyet savcısına derhâl bildirmek ve bu Cumhuriyet savcısının adliyeye ilişkin bütün emirlerini gecikmeksizin yerine getirmekle yükümlüdür.


(3) Cumhuriyet savcısı, adlî kolluk görevlilerine emirleri yazılı; acele hâllerde, sözlü olarak verir. Sözlü emir, en kısa sürede yazılı olarak da bildirilir.


(4) Diğer kamu görevlileri de, yürütülmekte olan soruşturma kapsamında ihtiyaç duyulan bilgi ve belgeleri, talep eden Cumhuriyet savcısına vakit geçirmeksizin temin etmekle yükümlüdür.


(5) Kanun tarafından kendilerine verilen veya kanun dairesinde kendilerinden istenen adliye ile ilgili görev veya işlerde kötüye kullanma veya ihmalleri görülen kamu görevlileri ile Cumhuriyet savcılarının sözlü veya yazılı istem ve emirlerini yapmakta kötüye kullanma veya ihmalleri görülen kolluk âmir ve memurları hakkında Cumhuriyet savcılarınca doğrudan doğruya soruşturma yapılır. Vali ve kaymakamlar hakkında 2.12.1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri , en üst dereceli kolluk amirleri hakkında ise, hâkimlerin görevlerinden dolayı tâbi oldukları yargılama usulü uygulanır.


(6) Ağır cezayı gerektiren suçüstü hâllerinde, bu Kanunun hükümleri uygulanmak koşuluyla, vali ve kaymakamların kişisel suçlarından dolayı haklarında genel hükümlere göre soruşturma yapılması kaymakamların mensup oldukları il ve valilerin bulundukları ile en yakın il Cumhuriyet başsavcısına aittir. Bu suçlarda kovuşturma yapmaya, soruşturmanın yapıldığı yerin görevli mahkemesi yetkilidir.

SORUŞTURMADA CUMHURİYET SAVCISININ HÂKİM KARARI İSTEMİ

Madde 162 - (1) Cumhuriyet savcısı, ancak hâkim tarafından yapılabilecek olan bir soruşturma işlemine gerek görürse, istemlerini bu işlemin yapılacağı yerin sulh ceza hâkimine bildirir. Sulh ceza hâkimi istenilen işlem hakkında, kanuna uygun olup olmadığını inceleyerek karar verir ve gereğini yerine getirir.

SORUŞTURMANIN SULH CEZA HÂKİMİ TARAFINDAN YAPILMASI

Madde 163 - (1) Suçüstü hâli ile gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, Cumhuriyet savcısına erişilemiyorsa veya olay genişliği itibarıyla Cumhuriyet savcısının iş gücünü aşıyorsa, sulh ceza hâkimi de bütün soruşturma işlemlerini yapabilir.


(2) Kolluk âmir ve memurları, sulh ceza hâkimi tarafından emredilen tedbirleri alır ve araştırmaları yerine getirirler.

ADLÎ KOLLUK VE GÖREVİ

Madde 164 - (1) Adlî kolluk; 4.6.1937 tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununun 8, 9 ve 12 nci Maddeleri, 10.3.1983 tarihli ve 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanununun 7 nci Maddesi, 2.7.1993 tarihli ve 485 sayılı Gümrük Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 8 inci Maddesi ve 9.7.1982 tarihli ve 2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanununun 4 üncü Maddesinde belirtilen soruşturma işlemlerini yapan güvenlik görevlilerini ifade eder.


(2) Soruşturma işlemleri, Cumhuriyet savcısının emir ve talimatları doğrultusunda öncelikle adlî kolluğa yaptırılır. Adlî kolluk görevlileri, Cumhuriyet savcısının adlî görevlere ilişkin emirlerini yerine getirir.


(3) Adlî kolluk, adlî görevlerin haricindeki hizmetlerde, üstlerinin emrindedir.

DİĞER KOLLUK BİRİMLERİNİN ADLÎ KOLLUK GÖREVİ

Madde 165 - (1) Gerektiğinde veya Cumhuriyet savcısının talebi halinde, diğer kolluk birimleri de adlî kolluk görevini yerine getirmekle yükümlüdür. Bu durumda, kolluk görevlileri hakkında, adlî görevleri dolayısıyla bu Kanun hükümleri uygulanır.

DEĞERLENDİRME RAPORU YETKİSİ

Madde 166 - (1) Cumhuriyet başsavcıları her yılın sonunda, o yerdeki adlî kolluğun sorumluları hakkında değerlendirme raporları düzenleyerek, mülkî idare amirlerine gönderir.

YÖNETMELİK

Madde 167 - (1) Adlî kolluk görevlilerinin nitelikleri ve bunların hizmet öncesi ve hizmet içi eğitimi, diğer hizmet birimleri ile ilişkileri, değerlendirme raporlarının düzenlenmesi, uzmanlık dallarına göre hangi bölümlerde çalıştırılacakları ve diğer hususlar; bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde Adalet ve İçişleri Bakanlıklarınca müştereken çıkarılacak yönetmelikte belirlenir.

ADLÎ KOLLUĞUN OLAY YERİNDE ALDIĞI TEDBİRLERE UYULMAMASI HALİNDE YETKİSİ

Madde 168 - (1) Olay yerinde görevine ait işlemlere başlayan adlî kolluk görevlisi, bunların yapılmasına engel olan veya yetkisi içinde aldığı tedbirlere aykırı davranan kişileri, işlemler sonuçlanıncaya kadar ve gerektiğinde zor kullanarak bundan men eder.

SORUŞTURMA EVRESİNDE YAPILAN İŞLEMLERİN TUTANAĞA BAĞLANMASI

Madde 169 - (1) Şüphelinin ifadesinin alınması veya sorgusu, tanık ve bilirkişinin dinlenmesi veya bir keşif ve muayene sırasında Cumhuriyet savcısı veya sulh ceza hâkiminin yanında bir zabıt kâtibi bulunur. Acele hâllerde, yemin vermek koşuluyla, başka bir kimse, yazman olarak görevlendirilebilir.


(2) Her soruşturma işlemi tutanağa bağlanır. Tutanak, adlî kolluk görevlisi, Cumhuriyet savcısı veya sulh ceza hâkimi ile hazır bulunan zabıt kâtibi tarafından imza edilir.


(3) Müdafi veya vekil sıfatıyla hazır bulunduğu işlemlerle ilgili tutanakta avukatın isim ve imzasına da yer verilir.


(4) Tutanak, işlemin yapıldığı yeri, zamanı ve işleme katılan veya ilgisi bulunan kimselerin isimlerini içerir.


(5) İşlemde hazır bulunan ilgililerce onanmak üzere tutanağın kendilerini ilgilendiren kısımları okunur veya okumaları için kendilerine verilir. Bu husus tutanağa yazılarak ilgililere imza ettirilir.


(6) İmzadan kaçınma hâlinde nedenleri tutanağa geçirilir.

İKİNCİ KISIM:KAMU DAVASININ AÇILMASI

BİRİNCİ BÖLÜM:KAMU DAVASININ AÇILMASI

KAMU DAVASINI AÇMA GÖREVİ

Madde 170 - (1) Kamu davasını açma görevi, Cumhuriyet savcısı tarafından yerine getirilir.


(2) Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet savcısı, bir iddianame düzenler.


(3) Görevli ve yetkili mahkemeye hitaben düzenlenen iddianamede;


a) Şüphelinin kimliği,


b) Müdafii,


c) Maktul, mağdur veya suçtan zarar görenin kimliği,


d) Mağdurun veya suçtan zarar görenin vekili veya kanunî temsilcisi,


e) Açıklanmasında sakınca bulunmaması halinde ihbarda bulunan kişinin kimliği,


f) Şikâyette bulunan kişinin kimliği,


g) Şikâyetin yapıldığı tarih,


h) Yüklenen suç ve uygulanması gereken kanun Maddeleri,


i) Yüklenen suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,


j) Suçun delilleri,


k) Şüphelinin tutuklu olup olmadığı; tutuklanmış ise, gözaltına alma ve tutuklama tarihleri ile bunların süreleri,


Gösterilir.


(4) İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır.


(5) İddianamenin sonuç kısmında, şüphelinin sadece aleyhine olan hususlar değil, lehine olan hususlar da ileri sürülür.


(6) İddianamenin sonuç kısmında, işlenen suç dolayısıyla ilgili kanunda öngörülen ceza ve güvenlik tedbirlerinden hangilerine hükmedilmesinin istendiği; suçun tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, ilgili tüzel kişi hakkında uygulanabilecek olan güvenlik tedbiri açıkça belirtilir.

KAMU DAVASINI AÇMADA TAKDİR YETKİSİ

Madde 171 - (Değişik madde: 06/12/2006 - 5560 S.K.21.md)


(1) Cezayı kaldıran şahsî sebep olarak etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasını gerektiren koşulların ya da şahsî cezasızlık sebebinin varlığı halinde, Cumhuriyet savcısı kovuşturmaya yer olmadığı kararı verebilir.


(2) 253 üncü maddenin ondokuzuncu fıkrası hükümleri saklı kalmak üzere, Cumhuriyet savcısı, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olup, üst sınırı bir yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı, yeterli şüphenin varlığına rağmen, kamu davasının açılmasının beş yıl süreyle ertelenmesine karar verebilir. Suçtan zarar gören, bu karara 173 üncü madde hükümlerine göre itiraz edebilir.


(3) Kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilebilmesi için, uzlaşmaya ilişkin hükümler saklı kalmak üzere;


a) Şüphelinin daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı hapis cezası ile mahkûm olmamış bulunması,


b) Yapılan soruşturmanın, kamu davası açılmasının ertelenmesi halinde şüphelinin suç işlemekten çekineceği kanaatini vermesi,


c) Kamu davası açılmasının ertelenmesinin, şüpheli ve toplum açısından kamu davası açılmasından daha yararlı olması,


d) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,


koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekir.


(4) Erteleme süresi içinde kasıtlı bir suç işlenmediği takdirde, kovuşturmaya yer olmadığına karar verilir. Erteleme süresi içinde kasıtlı bir suç işlenmesi halinde kamu davası açılır. Erteleme süresince zamanaşımı işlemez.


(5) Kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin kararlar, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi halinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir.

İKİNCİ BÖLÜM:KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR, İTİRAZ VE İDDİANAMENİN İADESİ

KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

Madde 172 - (1) Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir. Bu karar, suçtan zarar gören ile önceden ifadesi alınmış veya sorguya çekilmiş şüpheliye bildirilir. Kararda itiraz hakkı, süresi ve mercii gösterilir.


(2) Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra yeni delil meydana çıkmadıkça, aynı fiilden dolayı kamu davası açılamaz.

CUMHURİYET SAVCISININ KARARINA İTİRAZ

Madde 173 - (1) Suçtan zarar gören, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesi başkanına itiraz edebilir.


(2) İtiraz dilekçesinde, kamu davasının açılmasını gerektirebilecek olaylar ve deliller belirtilir.


(3) (Değişik fıkra: 25/05/2005-5353 S.K./26.mad) Başkan, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle, o yer sulh ceza hâkimini görevlendirebilir; kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder; itiraz edeni giderlere mahkûm eder ve dosyayı Cumhuriyet savcısına gönderir. Cumhuriyet savcısı, kararı itiraz edene ve şüpheliye bildirir.


(4) (Değişik fıkra: 25/05/2005-5353 S.K./26.mad) Başkan istemi yerinde bulursa, Cumhuriyet savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye verir.


(5) Cumhuriyet savcısının kamu davasının açılmaması hususunda takdir yetkisini kullandığı hâllerde bu Madde hükmü uygulanmaz.


(6) İtirazın reddedilmesi halinde; Cumhuriyet savcısının, yeni delil varlığı nedeniyle kamu davasını açabilmesi, önceden verilen dilekçe hakkında karar vermiş olan ağır ceza mahkemesi başkanının bu hususta karar vermesine bağlıdır.

İDDİANAMENİN İADESİ

Madde 174 - (Değişik madde: 25/05/2005-5353 S.K./27.mad)


(1) Mahkeme tarafından, iddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde soruşturma evresine ilişkin bütün belgeler incelendikten sonra, eksik veya hatalı noktalar belirtilmek suretiyle;


a) 170 inci Maddeye aykırı olarak düzenlenen,


b) Suçun sübûtuna etki edeceği mutlak sayılan mevcut bir delil toplanmadan düzenlenen,


c) Önödemeye veya uzlaşmaya tâbi olduğu soruşturma dosyasından açıkça anlaşılan işlerde önödeme veya uzlaşma usulü uygulanmaksızın düzenlenen,


İddianamenin Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine karar verilir.


(2) Suçun hukukî nitelendirilmesi sebebiyle iddianame iade edilemez.


(3) En geç birinci fıkrada belirtilen süre sonunda iade edilmeyen iddianame kabul edilmiş sayılır.


(4) Cumhuriyet savcısı, iddianamenin iadesi üzerine, kararda gösterilen eksiklikleri tamamladıktan ve hatalı noktaları düzelttikten sonra, kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesini gerektiren bir durumun bulunmaması halinde, yeniden iddianame düzenleyerek dosyayı mahkemeye gönderir. İlk kararda belirtilmeyen sebeplere dayanılarak yeniden iddianamenin iadesi yoluna gidilemez.


(5) İade kararına karşı Cumhuriyet savcısı itiraz edebilir.

ÜÇÜNCÜ KİTAP: KOVUŞTURMA EVRESİ

BİRİNCİ KISIM:KAMU DAVASININ YÜRÜTÜLMESİ

BİRİNCİ BÖLÜM:DURUŞMA HAZIRLIĞI

İDDİANAMENİN KABULÜ VE DURUŞMA HAZIRLIĞI

Madde 175 - (1) İddianamenin kabulüyle, kamu davası açılmış olur ve kovuşturma evresi başlar.


(2) Mahkeme, iddianamenin kabulünden sonra duruşma gününü belirler ve duruşmada hazır bulunması gereken kişileri çağırır.

İDDİANAMENİN SANIĞA TEBLİĞİ VE SANIĞIN ÇAĞRILMASI

Madde 176 - (1) İddianame, çağrı kâğıdı ile birlikte sanığa tebliğ olunur.


(2) Tutuklu olmayan sanığa tebliğ olunacak çağrı kâğıdına mazereti olmaksızın gelmediğinde zorla getirileceği yazılır.


(3) Tutuklu sanığın çağrılması duruşma gününün tebliği suretiyle yapılır. Sanıktan duruşmada kendisini savunmak için bir istemde bulunup bulunmayacağı ve bulunacaksa neden ibaret olduğunu bildirmesi istenir; müdafii de sanıkla birlikte davet olunur. Bu işlem, tutuklunun bulunduğu ceza infaz kurumunda cezaevi kâtibi veya bu işle görevlendirilen personel yanına getirilerek tutanak tutulmak suretiyle yapılır.


(4) Yukarıdaki fıkralar gereğince, çağrı kâğıdının tebliğiyle duruşma günü arasında en az bir hafta süre bulunması gerekir.

SANIĞIN SAVUNMA DELİLLERİNİN TOPLANMASI İSTEMİ

Madde 177 - (1) Sanık, tanık veya bilirkişinin davetini veya savunma delillerinin toplanmasını istediğinde, bunların ilişkin olduğu olayları göstermek suretiyle bu husustaki dilekçesini duruşma gününden en az beş gün önce mahkeme başkanına veya hâkime verir.


(2) Bu dilekçe üzerine verilecek karar, kendisine derhâl bildirilir.


(3) Sanığın kabul edilen istemleri, Cumhuriyet savcısına da bildirilir.

ÇAĞRILMASI REDDEDİLEN TANIĞIN VE UZMAN KİŞİNİN DOĞRUDAN MAHKEMEYE GETİRİLMESİ

Madde 178 - (1) Mahkeme başkanı veya hâkim, sanığın veya katılanın gösterdiği tanık veya uzman kişinin çağrılması hakkındaki dilekçeyi reddettiğinde, sanık veya katılan o kişileri mahkemeye getirebilir. Bu kişiler duruşmada dinlenir.

ÇAĞRILAN TANIKLARIN AD VE ADRESLERİNİN SANIĞA VE CUMHURİYET SAVCISINA BİLDİRİLMESİ

Madde 179 - (1) Sanık, doğrudan doğruya davet ettireceği veya duruşma sırasında getireceği bilirkişi ve tanıkların ad ve adreslerini Cumhuriyet savcısına makul süre içinde bildirir.


(2) Cumhuriyet savcısı da, iddianamede gösterilen veya sanığın istemi üzerine davet edilen tanık ve bilirkişiler dışında gerek mahkeme başkanı veya hâkim kararıyla, gerek kendiliğinden başka kimseleri davet ettirecek ise bunların ad ve adreslerini sanığa yine makul süre içinde bildirir.

TANIK VE BİLİRKİŞİNİN NAİPLE VEYA İSTİNABE YOLUYLA DİNLENMELERİ

Madde 180 - (1) Hastalık veya malûllük veya giderilmesi olanağı bulunmayan başka bir nedenle bir tanık veya bilirkişinin uzun ve önceden bilinmeyen bir zaman için duruşmada hazır bulunmasının olanaklı bulunmayacağı anlaşılırsa, mahkeme onun bir naiple veya istinabe yoluyla dinlenmesine karar verebilir.


(2) Bu hüküm, konutlarının yetkili mahkemenin yargı çevresi dışında bulunmasından dolayı getirilmesi zor olan tanık ve bilirkişinin dinlenmesinde de uygulanır.


(3) Davayı görmekte olan mahkeme, zorunluluk olmadıkça, büyükşehir belediye sınırları içerisinde bulunan şikâyetçi, katılan, sanık, müdafi veya vekil, tanık ve bilirkişilerin istinabe yoluyla dinlenmesine karar veremez.


(4) İstinabe olunan mahkeme, büyükşehir belediye sınırları içerisinde ise, ilgililer kendi yargı çevresinde bulunmasa da büyükşehir belediye sınırları içerisinde yerine getirilmesi gereken istinabe evrakını geri çevirmeksizin gereğini yapar.


(5) Yukarıdaki fıkralar içeriğine göre tanık veya bilirkişinin aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle dinlenebilmeleri olanağının varlığı hâlinde bu yöntem uygulanarak ifade alınır. Buna olanak verecek teknik donanımın kurulmasına ve kullanılmasına ilişkin esas ve usuller yönetmelikte gösterilir.

TANIK VE BİLİRKİŞİNİN DİNLENECEĞİ GÜNÜN BİLDİRİLMESİ

Madde 181 - (1) Tanık veya bilirkişilerin dinlenmesi için belirlenen gün, Cumhuriyet savcısına, suçtan zarar görene, vekiline, sanığa ve müdafiine bildirilir. Düzenlenen tutanağın örneği hazır bulunan Cumhuriyet savcısına ve müdafie verilir.


(2) Yeniden keşif ve muayeneye ihtiyaç duyulursa, yukarıdaki fıkra hükümleri uygulanır.


(3) Tutuklu olan sanık, ancak tutuklu bulunduğu yer mahkemesinde yapılacak bu tür işlerde hazır bulundurulmasını isteyebilir. Ancak, hâkim veya mahkeme tarafından zorunlu sayılan hâllerde tutuklu bulunan şüpheli veya sanığın da bu tür işlerde hazır bulunmasına karar verilebilir.

İKİNCİ BÖLÜM:DURUŞMA

DURUŞMANIN AÇIKLIĞI

Madde 182 - (1) Duruşma herkese açıktır.


(2) Genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hâllerde, duruşmanın bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına mahkemece karar verilebilir.


(3) Duruşmanın kapalı yapılması konusundaki gerekçeli karar ile hüküm açık duruşmada açıklanır.

SES VE GÖRÜNTÜ ALICI ALETLERİN KULLANILMASI YASAĞI

Madde 183 - (1) 180 inci Maddenin beşinci fıkrası ile 196 ncı Maddenin dördüncü fıkrası hükmü saklı kalmak üzere, adliye binası içerisinde ve duruşma başladıktan sonra duruşma salonunda her türlü sesli veya görüntülü kayıt veya nakil olanağı sağlayan aletler kullanılamaz. Bu hüküm, adliye binası içerisinde ve dışındaki diğer adlî işlemlerin icrasında da uygulanır.

AÇIKLIĞIN KALDIRILMASI HAKKINDA KARAR

Madde 184 - (1) 182 nci Maddede gösterilen hâllerde, açıklığın kaldırılması istemine ilişkin olarak yapılacak duruşma, istem üzerine veya mahkemece uygun görülürse kapalı yapılır.

ZORUNLU KAPALILIK

Madde 185 - (1) Sanık, onsekiz yaşını doldurmamış ise duruşma kapalı yapılır; hüküm de kapalı duruşmada açıklanır.

KAPALILIK KARARININ VE NEDENLERİNİN YAZILMASI

Madde 186 - (1) Açıklığın kaldırılması kararı, nedenleriyle birlikte tutanağa geçirilir.

KAPALI DURUŞMADA BULUNABİLME

Madde 187 - (1) Kapalı duruşmada mahkeme, bazı kişilerin hazır bulunmasına izin verebilir. Bu hâlde adı geçenler, duruşmanın kapalı olmasını gerektiren hususları açıklamamaları bakımından uyarılırlar ve bu husus tutanağa yazılır.


(2) Kapalı duruşmanın içeriği hiçbir iletişim aracıyla yayımlanamaz.


(3) Açık duruşmanın içeriği, millî güvenliğe veya genel ahlâka veya kişilerin saygınlık, onur ve haklarına dokunacak veya suç işlemeye kışkırtacak nitelikte ise; mahkeme, bunları önlemek amacı ile ve gerektiği ölçüde duruşmanın içeriğinin kısmen veya tamamen yayımlanmasını yasaklar ve kararını açık duruşmada açıklar.

DURUŞMADA HAZIR BULUNACAKLAR

Madde 188 - (1) Duruşmada, hükme katılacak hâkimler ve Cumhuriyet savcısı ile zabıt kâtibinin ve Kanunun zorunlu müdafiliği kabul ettiği hâllerde müdafiin hazır bulunması şarttır.


(2) Sulh ceza mahkemelerinde yapılan duruşmalarda Cumhuriyet savcısı bulunmaz.


(3) Bir oturumda bitmeyecek davada, herhangi bir nedenle bulunamayacak üyenin yerine geçmek ve oya katılmak üzere yedek üye bulundurulabilir.

BİRDEN ÇOK CUMHURİYET SAVCISI VE AVUKATIN DURUŞMAYA KATILMASI

Madde 189 - (1) Birden çok Cumhuriyet savcısı ve birden çok avukat aynı zamanda duruşmaya katılabilecekleri gibi aralarında işbölümü de yapabilirler.

ARA VERME

Madde 190 - (1) Duruşmaya, ara verilmeksizin devam edilerek hüküm verilir. Ancak, zorunlu hâllerde davanın makul sürede sonuçlandırılmasını olanaklı kılacak surette duruşmaya ara verilebilir.


(2) 176 ncı Maddede belirlenen süreye uyulmamış ise duruşmaya ara verilmesini istemeye hakkı olduğu sanığa hatırlatılır.

DURUŞMANIN BAŞLAMASI

Madde 191 - (1) Sanığın ve müdafiinin hazır bulunup bulunmadığı, çağrılmış tanık ve bilirkişilerin gelip gelmedikleri saptanarak duruşmaya başlanır. Sanık, duruşmaya bağsız olarak alınır. Mahkeme başkanı veya hâkim, duruşmanın başladığını, iddianamenin kabulü kararını okuyarak açıklar.


(2) Tanıklar duruşma salonundan dışarı çıkarılırlar.


(3) Duruşmada, sırasıyla;


a) Sanığın açık kimliği saptanır, kişisel ve ekonomik durumu hakkında kendisinden bilgi alınır,

b) İddianame veya iddianame yerine geçen belge okunur,


c) Sanığa, yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmamasının kanunî hakkı olduğu ve 147 nci Maddede belirtilen diğer hakları bildirilir,


d) Sanık açıklamada bulunmaya hazır olduğunu bildirdiğinde, usulüne göre sorgusu yapılır.

BAŞKAN VEYA HÂKİMİN GÖREVİ

Madde 192 - (1) Mahkeme başkanı veya hâkim, duruşmayı yönetir ve sanığı sorguya çeker; delillerin ikame edilmesini sağlar.


(2) Duruşmada ilgili olanlardan biri duruşmanın yönetimine ilişkin olarak mahkeme başkanı tarafından emrolunan bir tedbirin hukuken kabul edilemeyeceğini öne sürerse mahkeme, bu hususta bir karar verir.

SANIĞIN DURUŞMADA HAZIR BULUNMAMASI

Madde 193 - (1) Kanunun ayrık tuttuğu hâller saklı kalmak üzere, hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapılmaz. Gelmemesinin geçerli nedeni olmayan sanığın zorla getirilmesine karar verilir.


(2) (Ek fıkra: 25/05/2005-5353 S.K./28.mad) Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da dava yokluğunda bitirilebilir.

SANIĞIN MAHKEMEDEN UZAKLAŞMASI

Madde 194 - (1) Mahkemeye gelen sanığın duruşmanın devamı süresince hazır bulunması sağlanır ve savuşmasının önüne geçmek için mahkeme gereken tedbirleri alır.


(2) Sanık savuşur veya ara vermeyi izleyen oturuma gelmezse, önceden sorguya çekilmiş ve artık hazır bulunmasına mahkemece gerek görülmezse, dava yokluğunda bitirilebilir.

SANIĞIN YOKLUĞUNDA DURUŞMA

Madde 195 - (1) Suç, yalnız veya birlikte adlî para cezasını veya müsadereyi gerektirmekte ise; sanık gelmese bile duruşma yapılabilir. Bu gibi hâllerde sanığa gönderilecek davetiyede gelmese de duruşmanın yapılacağı yazılır.

SANIĞIN DURUŞMADAN BAĞIŞIK TUTULMASI

Madde 196 - (1) Mahkemece sorgusu yapılmış olan sanık veya bu hususta sanık tarafından yetkili kılındığı hâllerde müdafii isterse, mahkeme sanığı duruşmada hazır bulunmaktan bağışık tutabilir.


(2) Sanık, alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar hariç olmak üzere, istinabe suretiyle sorguya çekilebilir. Sorgu için belirlenen gün, Cumhuriyet savcısı ile sanık ve müdafiine bildirilir. Cumhuriyet savcısı ile müdafiin sorgu sırasında hazır bulunması zorunlu değildir. Sorgusundan önce sanığa, ifadesini esas mahkemesi huzurunda vermek isteyip istemediği sorulur.


(3) Sorgu tutanağı duruşmada okunur.


(4) Yukarıdaki fıkralar içeriğine göre sanığın aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle sorgusunun yapılabilmesi olanağının varlığı hâlinde bu yöntem uygulanarak sorgu yapılır.


(5) Hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir hastahane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın, sorgusu yapılmış olmak koşuluyla, hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesine mahkemece karar verilebilir.


(6) Yurt dışında bulunan sanığın, belirlenen duruşma tarihinde hazır bulunmasının zorluğu halinde, bu tarihten önce duruşma açılarak veya istinabe suretiyle sorgusu yapılabilir.

SANIĞIN MÜDAFİ GÖNDEREBİLMESİ

Madde 197 - (1) Sanık hazır bulunmasa da müdafii bütün oturumlarda hazır bulunmak yetkisine sahiptir.

SANIK HAZIR BULUNMAKSIZIN YAPILAN DURUŞMADA ESKİ HÂLE GETİRME KOŞULU

Madde 198 - (1) Duruşma, sanık hazır bulunmaksızın yapılırsa, mahkemenin karar ve işlemlerinin kendisine tebliği tarihinden itibaren bir hafta içinde, sürenin geçmesinden doğan sonuçları gidermek için sanık, kanunî nedenlere dayanarak, mahkemenin o karar ve işlemleri hakkında eski hâle getirme isteminde bulunabilir.


(2) Ancak, sanık kendi istemi üzerine duruşmadan bağışık tutulmuş veya müdafii aracılığıyla temsil edilmek yetkisini kullanmış olursa artık eski hâle getirme isteminde bulunamaz.

SANIĞIN ZORLA GETİRİLEBİLMESİ

Madde 199 - (1) Mahkeme, sanığın hazır bulunmasına ve zorla getirme kararı veya yakalama emriyle getirilmesine her zaman karar verebilir.

SORGU SIRASINDA SANIĞIN MAHKEME SALONUNDAN ÇIKARILABİLMESİ

Madde 200 - (1) Sanığın yüzüne karşı suç ortaklarından birinin veya bir tanığın gerçeği söylemeyeceğinden endişe edilirse, mahkeme, sorgu ve dinleme sırasında o sanığın mahkeme salonundan çıkarılmasına karar verebilir.


(2) Sanık tekrar getirildiğinde, tutanaklar okunur ve gerektiğinde içeriği anlatılır.

DOĞRUDAN SORU YÖNELTME

Madde 201 - (1) Cumhuriyet savcısı, müdafi veya vekil sıfatıyla duruşmaya katılan avukat; sanığa, katılana, tanıklara, bilirkişilere ve duruşmaya çağrılmış diğer kişilere, duruşma disiplinine uygun olarak doğrudan soru yöneltebilirler. Sanık ve katılan da mahkeme başkanı veya hâkim aracılığı ile soru yöneltebilir. Yöneltilen soruya itiraz edildiğinde sorunun yöneltilmesinin gerekip gerekmediğine, mahkeme başkanı karar verir. Gerektiğinde ilgililer yeniden soru sorabilir.


(2) Heyet halinde görev yapan mahkemelerde, heyeti oluşturan hâkimler, birinci fıkrada belirtilen kişilere soru sorabilir.

TERCÜMAN BULUNDURULACAK HÂLLER

Madde 202 - (1) Sanık veya mağdur, meramını anlatabilecek ölçüde Türkçe bilmiyorsa; mahkeme tarafından atanan tercüman aracılığıyla duruşmadaki iddia ve savunmaya ilişkin esaslı noktalar tercüme edilir.


(2) Engelli olan sanığa veya mağdura, duruşmadaki iddia ve savunmaya ilişkin esaslı noktalar, anlayabilecekleri biçimde anlatılır.


(3) Bu Madde hükümleri, soruşturma evresinde dinlenen şüpheli, mağdur veya tanıklar hakkında da uygulanır. Bu evrede tercüman, hâkim veya Cumhuriyet savcısı tarafından atanır.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM:DURUŞMANIN DÜZEN VE DİSİPLİNİ

HÂKİM VEYA BAŞKANIN YETKİSİ

Madde 203 - (1) Duruşmanın düzeni, mahkeme başkanı veya hâkim tarafından sağlanır.

(2) Mahkeme başkanı veya hâkim, duruşmanın düzenini bozan kişinin, savunma hakkının kullanılmasını engellememek koşuluyla salondan çıkarılmasını emreder.


(3) Kişi dışarı çıkarılması sırasında direnç gösterir veya karışıklıklara neden olursa yakalanır ve hâkim veya mahkeme tarafından, avukatlar hariç, verilecek bir kararla derhâl dört güne kadar disiplin hapsine konulabilir. Ancak çocuklar hakkında disiplin hapsi uygulanmaz.

SANIĞIN DIŞARI ÇIKARILMASI

Madde 204 - (1) Davranışları nedeniyle, hazır bulunmasının duruşmanın düzenli olarak yürütülmesini tehlikeye sokacağı anlaşıldığında sanık, duruşma salonundan çıkarılır. Mahkeme, sanığın duruşmada hazır bulunmasını dosyanın durumuna göre savunması bakımından zorunlu görmezse, oturumu yokluğunda sürdürür ve bitirir. Ancak, sanığın müdafii yoksa, mahkeme barodan bir müdafi görevlendirilmesini ister. Oturuma yeniden alınmasına karar verilen sanığa, yokluğunda yapılan işlemler açıklanır.

DURUŞMA SIRASINDA İŞLENEN SUÇ HAKKINDA İŞLEM

Madde 205 - (1) Bir kimse, duruşma sırasında bir suç işlerse, mahkeme olayı tespit eder ve bu hususta düzenleyeceği tutanağı yetkili makama gönderir; gerek görürse failin tutuklanmasına da karar verebilir.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM:DELİLLERİN ORTAYA KONULMASI VE TARTIŞILMASI

DELİLLERİN ORTAYA KONULMASI VE REDDİ

Madde 206 - (1) Sanığın sorguya çekilmesinden sonra delillerin ortaya konulmasına başlanır. (Ek cümleler: 25/05/2005-5353 S.K./29.mad) Ancak, sanığın tebligata rağmen mazeretsiz olarak gelmemesi sebebiyle sorgusunun yapılamamış olması, delillerin ortaya konulmasına engel olmaz. Ortaya konulan deliller, sonradan gelen sanığa bildirilir.


(2) Ortaya konulması istenilen bir delil aşağıda yazılı hâllerde reddolunur:


a) Delil, kanuna aykırı olarak elde edilmişse.


b) Delil ile ispat edilmek istenilen olayın karara etkisi yoksa.


c) İstem, sadece davayı uzatmak maksadıyla yapılmışsa.


(3) Cumhuriyet savcısı ile sanık veya müdafii birlikte rıza gösterirlerse, tanığın dinlenmesinden veya başka herhangi bir delilin ortaya konulmasından vazgeçilebilir.


(4) (Madde metninden çıkarılan fıkra: 25/05/2005-5353 S.K./29.mad)

DELİL VE OLAYIN GEÇ BİLDİRİLMESİ

Madde 207 - (1) Delilin ortaya konulması istemi, bunun veya ispat edilmek istenen olayın geç bildirilmiş olması nedeniyle reddedilemez.

TANIĞIN DURUŞMA SALONUNDAN AYRILMASI

Madde 208 - (1) Tanıklar, dinlendikten sonra ancak mahkeme başkanı veya hâkimin izniyle duruşma salonundan ayrılabilir.

DURUŞMADA OKUNMASI ZORUNLU BELGE VE TUTANAKLAR

Madde 209 - (1) Naip veya istinabe yoluyla sorgusu yapılan sanığa ait sorgu tutanakları, naip veya istinabe yoluyla dinlenen tanığın ifade tutanakları ile muayene ve keşif tutanakları gibi delil olarak kullanılacak belgeler ve diğer yazılar, adlî sicil özetleri ve sanığın kişisel ve ekonomik durumuna ilişkin bilgilerin yer aldığı belgeler, duruşmada okunur.


(2) Sanığa veya mağdura ait kişisel verilerin yer aldığı belgelerin, açıkça istemeleri halinde, kapalı oturumda okunmasına mahkemece karar verilebilir.

DURUŞMADA OKUNMAYACAK BELGELER

Madde 210 - (1) Olayın delili, bir tanığın açıklamalarından ibaret ise, bu tanık duruşmada mutlaka dinlenir. Daha önce yapılan dinleme sırasında düzenlenmiş tutanağın veya yazılı bir açıklamanın okunması dinleme yerine geçemez.


(2) Tanıklıktan çekinebilecek olan kişi, duruşmada tanıklıktan çekindiğinde, önceki ifadesine ilişkin tutanak okunamaz.

DURUŞMADA OKUNMASIYLA YETİNİLEBİLECEK BELGELER

Madde 211 - (1) a) Tanık veya sanığın suç ortağı ölmüş veya akıl hastalığına tutulmuş olur veya bulunduğu yer öğrenilemezse,


b) Tanık veya sanığın suç ortağının duruşmada hazır bulunması, hastalık, malûllük veya giderilmesi olanağı bulunmayan başka bir nedenle belli olmayan bir süre için olanaklı değilse,


c) İfadesinin önem derecesi itibarıyla tanığın duruşmada hazır bulunması gerekli sayılmıyorsa,


Bu kişilerin dinlenmesi yerine, daha önce yapılan dinleme sırasında düzenlenmiş tutanaklar ile kendilerinin yazmış olduğu belgeler okunabilir.


(2) Cumhuriyet savcısı, katılan veya vekili, sanık veya müdafii birinci fıkrada belirtilenlerin dışında kalan tutanakların okunmasına birlikte rıza gösterebilirler.

TANIĞIN ÖNCEKİ İFADESİNİN OKUNMASI

Madde 212 - (1) Tanık, bir hususu hatırlayamadığını söylerse önceki ifadesini içeren tutanağın ilgili kısmı okunarak hatırlamasına yardım edilir.


(2) Tanığın duruşmadaki ifadesiyle önceki ifadesi arasında çelişki bulunduğunda, evvelce alınmış ifadesi okunarak çelişkinin giderilmesine çalışılır.

SANIĞIN ÖNCEKİ İFADESİNİN OKUNMASI

Madde 213 - (1) Aralarında çelişki bulunması halinde; sanığın, hâkim veya mahkeme huzurunda yaptığı açıklamalar ile Cumhuriyet savcısı tarafından alınan veya müdafiinin hazır bulunduğu kolluk ifadesine ilişkin tutanaklar duruşmada okunabilir.

RAPOR, BELGE VE DİĞER YAZILARIN OKUNMASI

Madde 214 - (1) Bir açıklamayı ve görüşü içeren resmî belge ve diğer yazılar ve fennî muayene ve doktor raporlarının okunmasından sonra gerekli görülürse belge ve diğer yazılar veya raporda imzası bulunanlar, açıklamada bulunmak üzere duruşmaya çağrılabilirler.


(2) Açıklama ve görüş veya rapor bir kurul tarafından verilmişse mahkeme, kurulun görüşünü açıklamak üzere görevi, üyelerden birine vermeyi kurula önerebilir.


(3) Bilimsel görüşlere ilişkin açıklama, bu Kanunun 68 inci Madde hükümlerine göre yapılır.

DİNLEME VE OKUMADAN SONRA DİYECEĞİN SORULMASI

Madde 215 - (1) Suç ortağının, tanığın veya bilirkişinin dinlenmesinden ve herhangi bir belgenin okunmasından sonra bunlara karşı bir diyecekleri olup olmadığı katılana veya vekiline, Cumhuriyet savcısına, sanığa ve müdafiine sorulur.

DELİLLERİN TARTIŞILMASI

Madde 216 - (1) Ortaya konulan delillerle ilgili tartışmada söz, sırasıyla katılana veya vekiline, Cumhuriyet savcısına, sanığa ve müdafiine veya kanunî temsilcisine verilir.


(2) Cumhuriyet savcısı, katılan veya vekili, sanığın, müdafiinin veya kanunî temsilcisinin açıklamalarına; sanık ve müdafii ya da kanunî temsilcisi de Cumhuriyet savcısının ve katılanın veya vekilinin açıklamalarına cevap verebilir.


(3) Hükümden önce son söz, hazır bulunan sanığa verilir.

DELİLLERİ TAKDİR YETKİSİ

Madde 217 - (1) Hâkim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller hâkimin vicdanî kanaatiyle serbestçe takdir edilir.


(2) Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir.

CEZA MAHKEMELERİNİN EK YETKİSİ

Madde 218 - (1) Yüklenen suçun ispatı, ceza mahkemelerinden başka bir mahkemenin görev alanına giren bir sorunun çözümüne bağlı ise; ceza mahkemesi bu sorunla ilgili olarak da bu Kanun hükümlerine göre karar verebilir. Ancak, bu sorunla ilgili olarak görevli mahkemede dava açılması veya açılmış davanın sonuçlanması ile ilgili olarak bekletici sorun kararı verebilir.


(2) Kovuşturma evresinde mağdur veya sanığın yaşının ceza hükümleri bakımından tespitiyle ilgili bir sorunla karşılaşılması halinde; mahkeme, ilgili kanunda belirlenen usule göre bu sorunu çözerek hükmünü verir.

BEŞİNCİ BÖLÜM:DURUŞMA TUTANAĞI

DURUŞMA TUTANAĞI

Madde 219 - (1) Duruşma için tutanak tutulur. Tutanak, mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır. Duruşmada yapılan işlemlerin teknik araçlarla kayda alınması halinde, bu kayıtlar vakit geçirilmeksizin yazılı tutanağa dönüştürülerek mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır.


(2) Mahkeme başkanının mazereti bulunursa tutanak, üyelerin en kıdemlisi tarafından imzalanır.

DURUŞMA TUTANAĞININ BAŞLIĞI

Madde 220 - (1) Duruşma tutanağının başlığında;


a) Duruşmanın yapıldığı mahkemenin adı,


b) Oturum tarihleri,


c) Hâkimin, Cumhuriyet savcısının ve zabıt kâtibinin adı ve soyadı,


Belirtilir.

DURUŞMA TUTANAĞININ İÇERİĞİ

Madde 221 - (1) Duruşma tutanağında;


a) Oturumlara katılan sanığın, müdafiin, katılanın, vekilinin, kanunî temsilcisinin, bilirkişinin, tercümanın, teknik danışmanın adı ve soyadı,


b) Duruşmanın seyrini ve sonuçlarını yansıtan ve yargılama usulünün bütün temel kurallarına uyulduğunu gösteren unsurlar,


c) Sanık açıklamaları,


d) Tanık ifadeleri,


e) Bilirkişi ve teknik danışman açıklamaları,


f) Okunan veya okunmasından vazgeçilen belge ve yazılar,


g) İstemler, reddi halinde gerekçesi,


h) Verilen kararlar,


i) Hüküm,


Yer alır.

DURUŞMA TUTANAĞININ İSPAT GÜCÜ

Madde 222 - (1) Duruşmanın nasıl yapıldığı, kanunda belirtilen usul ve esaslara uygun olarak yapılıp yapılmadığı, ancak tutanakla ispat olunabilir. Tutanağa karşı yalnız sahtecilik iddiası yöneltilebilir.

İKİNCİ KISIM:KAMU DAVASININ SONA ERMESİ

BİRİNCİ BÖLÜM:DURUŞMANIN SONA ERMESİ VE HÜKÜM

DURUŞMANIN SONA ERMESİ VE HÜKÜM

Madde 223 - (1) Duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra hüküm verilir. Beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararı, hükümdür.


(2) Beraat kararı;


a) Yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması,


b) Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması,


c) Yüklenen suç açısından failin kast veya taksirinin bulunmaması,


d) Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmesine rağmen, olayda bir hukuka uygunluk nedeninin bulunması,


e) Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması,


Hallerinde verilir.


(3) Sanık hakkında;


a) Yüklenen suçla bağlantılı olarak yaş küçüklüğü, akıl hastalığı veya sağır ve dilsizlik hali ya da geçici nedenlerin bulunması,


b) (Değişik bend: 25/05/2005-5353 S.K./30.mad) Yüklenen suçun hukuka aykırı fakat bağlayıcı emrin yerine getirilmesi suretiyle veya zorunluluk hali ya da cebir veya tehdit etkisiyle işlenmesi,


c) Meşru savunmada sınırın heyecan, korku ve telaş nedeniyle aşılması,


d) Kusurluluğu ortadan kaldıran hataya düşülmesi,


Hallerinde, kusurunun bulunmaması dolayısıyla ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilir.


(4) İşlenen fiilin suç olma özelliğini devam ettirmesine rağmen;


a) Etkin pişmanlık,


b) Şahsî cezasızlık sebebinin varlığı,



c) Karşılıklı hakaret,


d) İşlenen fiilin haksızlık içeriğinin azlığı,


Dolayısıyla, faile ceza verilmemesi hallerinde, ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilir.


(5) Yüklenen suçu işlediğinin sabit olması halinde, sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilir.


(6) Yüklenen suçu işlediğinin sabit olması halinde, belli bir cezaya mahkûmiyet yerine veya mahkûmiyetin yanı sıra güvenlik tedbirine hükmolunur.


(7) Aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava varsa davanın reddine karar verilir.


(8) Türk Ceza Kanununda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı ya da soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde, davanın düşmesine karar verilir. Ancak, soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da şartın henüz gerçekleşmediği anlaşılırsa; gerçekleşmesini beklemek üzere, durma kararı verilir. Bu karara itiraz edilebilir.


(9) Derhâl beraat kararı verilebilecek hâllerde durma, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilemez.


(10) Adlî yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararı kanun yolu bakımından hüküm sayılır.

KARAR VE HÜKÜMLERDE GEREKLİ OY SAYISI

Madde 224 - (1) Mahkemece karar ve hükümler oybirliği veya oyçokluğuyla verilir.


(2) Karşı oya tutanakta yer verilir; gerekçesi de tutanakta gösterilir.

HÜKMÜN KONUSU VE SUÇU DEĞERLENDİRMEDE MAHKEMENİN YETKİSİ

Madde 225 - (1) Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir.


(2) Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir.

İKİNCİ BÖLÜM:SUÇ NİTELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK

SUÇUN NİTELİĞİNİN DEĞİŞMESİ

Madde 226 - (1) Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez.


(2) Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır.


(3) Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir.


(4) Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM:KARAR VE HÜKÜM

MÜZAKEREYE KATILACAK HÂKİMLER

Madde 227 - (1) Müzakerede ancak karara ve hükme katılacak hâkimler bulunur.


(2) Mahkeme başkanı, mahkemesinde staj yapmakta olan hâkim ve avukat adaylarının müzakere sırasında hazır bulunmalarına izin verebilir.

MÜZAKERENİN YÖNETİMİ

Madde 228 - (1) Müzakereyi mahkeme başkanı yönetir.

OYLARIN TOPLANMASI

Madde 229 - (1) Mahkeme başkanı, kıdemsiz üyeden başlayarak oyları ayrı ayrı toplar ve en sonra kendi oyunu verir.


(2) Mahkeme başkan ve üyelerinden hiçbiri herhangi bir konu veya sorun üzerinde azınlıkta kaldığını ileri sürerek oylamaya katılmaktan çekinemez.

(3) Oylar dağılırsa sanığın en çok aleyhine olan oy, çoğunluk meydana gelinceye kadar kendisine daha yakın olan oya eklenir.

HÜKMÜN GEREKÇESİNDE GÖSTERİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR

Madde 230 - (1) Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki hususlar gösterilir:


a) İddia ve savunmada ileri sürülen görüşler.


b) Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi.


c) Ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesi; bu hususta ileri sürülen istemleri de dikkate alarak, Türk Ceza Kanununun 61 ve 62 nci Maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre cezanın belirlenmesi; yine aynı Kanunun 53 ve devamı Maddelerine göre, cezaya mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi.


d) Cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adlî para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddine ait dayanaklar.


(2) Beraat hükmünün gerekçesinde, 223 üncü Maddenin ikinci fıkrasında belirtilen hallerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.


(3) Ceza verilmesine yer olmadığına dair kararın gerekçesinde, 223 üncü Maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarında belirtilen hallerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.


(4) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen hükümlerin dışında başka bir karar veya hükmün verilmesi hâlinde bunun nedenleri gerekçede gösterilir.

HÜKMÜN AÇIKLANMASI VE HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI

Madde 231 - (1) Duruşma sonunda, 232 nci Maddede belirtilen esaslara göre duruşma tutanağına geçirilen hüküm fıkrası okunarak gerekçesi ana çizgileriyle anlatılır.


(2) Hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresi bildirilir.


(3) Beraat eden sanığa, tazminat isteyebileceği bir hâl varsa bu da bildirilir.


(4) Hüküm fıkrası herkes tarafından ayakta dinlenir.

(5) (Ek fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.23.md) Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl* veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder.


(6) (Ek fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.23.md) Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için;


a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,


b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,


c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,


gerekir.

(7) (Ek fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.23.md) Açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükümde, mahkûm olunan hapis cezası ertelenemez ve kısa süreli olması halinde seçenek yaptırımlara çevrilemez.


(8) (Ek fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.23.md) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. Bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle, sanığın denetimli serbestlik tedbiri olarak;


a) Bir meslek veya sanat sahibi olmaması halinde, meslek veya sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam etmesine,


b) Bir meslek veya sanat sahibi olması halinde, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına,


c) Belli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine,


karar verilebilir. Denetim süresi içinde dava zamanaşımı durur.


(9) (Ek fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.23.md) Altıncı fıkranın (c) bendinde belirtilen koşulu derhal yerine getiremediği takdirde; sanık hakkında mağdura veya kamuya verdiği zararı denetim süresince aylık taksitler halinde ödemek suretiyle tamamen gidermesi koşuluyla da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir.


(10) (Ek fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.23.md) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir.


(11) (Ek fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.23.md) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir.


(12) (Ek fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.23.md) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir.


(13) (Ek fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.23.md) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi halinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir.


(14) (Ek fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.23.md;Değişik fıkra: 23/01/2008-5728 S.K./562.mad) Bu maddenin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümleri, Anayasanın 174 üncü maddesinde koruma altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlarla ilgili olarak uygulanmaz.

HÜKMÜN GEREKÇESİ VE HÜKÜM FIKRASININ İÇERECEĞİ HUSUSLAR

Madde 232 - (1) Hükmün başına, "Türk Milleti adına" verildiği yazılır.


(2) Hükmün başında;


a) Hükmü veren mahkemenin adı,


b) Hükmü veren mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının ve zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, vekilinin, kanunî temsilcisinin ve müdafiin adı ve soyadı ile sanığın açık kimliği,


c) Beraat kararı dışında, suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,


d) Sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile halen tutuklu olup olmadığı,


Yazılır.


(3) Hükmün gerekçesi, tümüyle tutanağa geçirilmemişse açıklanmasından itibaren en geç onbeş gün içinde dava dosyasına konulur.


(4) Karar ve hükümler bunlara katılan hâkimler tarafından imzalanır.


(5) Hâkimlerden biri hükmü imza edemeyecek hâle gelirse, bunun nedeni mahkeme başkanı veya hükümde bulunan hâkimlerin en kıdemlisi tarafından hükmün altına yazılır.


(6) Hüküm fıkrasında, 223 üncü Maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun Maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir.


(7) Hükümlerin nüshaları ve özetleri mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır ve mühürlenir.

DÖRDÜNCÜ KİTAP: MAĞDUR, ŞİKÂYETÇİ, MALEN SORUMLU, KATILAN

BİRİNCİ KISIM:SUÇUN MAĞDURU İLE ŞİKÂYETÇİNİN HAKLARI

SUÇUN MAĞDURU İLE ŞİKÂYETÇİNİN ÇAĞIRILMASI

Madde 233 - (1) Mağdur ile şikâyetçi, Cumhuriyet savcısı veya mahkeme başkanı veya hâkim tarafından çağrı kâğıdı ile çağırılıp dinlenir.


(2) Bu hususta yapılacak çağrı bakımından tanıklara ilişkin hükümler uygulanır.

MAĞDUR İLE ŞİKÂYETÇİNİN HAKLARI

Madde 234 - (1) Mağdur ile şikâyetçinin hakları şunlardır:


a) Soruşturma evresinde;


1. Delillerin toplanmasını isteme,


2. Soruşturmanın gizlilik ve amacını bozmamak koşuluyla Cumhuriyet savcısından belge örneği isteme,


3. (Değişik altbent: 24/07/2008-5793 S.K./40.mad) Vekili bulunmaması halinde, cinsel saldırı suçu ile alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda, baro tarafından kendisine avukat görevlendirilmesini isteme,


4. 153 üncü Maddeye uygun olmak koşuluyla vekili aracılığı ile soruşturma belgelerini ve elkonulan ve muhafazaya alınan eşyayı inceletme,


5. Cumhuriyet savcısının, kovuşturmaya yer olmadığı yönündeki kararına kanunda yazılı usule göre itiraz hakkını kullanma.


b) Kovuşturma evresinde;


1. Duruşmadan haberdar edilme,


2. Kamu davasına katılma,


3. Tutanak ve belgelerden vekili aracılığı ile örnek isteme,


4. Tanıkların davetini isteme,


5. (Değişik altbent: 24/07/2008-5793 S.K./40.mad) Vekili bulunmaması halinde, cinsel saldırı suçu ile alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda, baro tarafından kendisine avukat görevlendirilmesini isteme,


6. Davaya katılmış olma koşuluyla davayı sonuçlandıran kararlara karşı kanun yollarına başvurma.


(2) Mağdur, onsekiz yaşını doldurmamış, sağır veya dilsiz ya da meramını ifade edemeyecek derecede malûl olur ve bir vekili de bulunmazsa, istemi aranmaksızın bir vekil görevlendirilir.


(3) Bu haklar, suçun mağdurları ile şikâyetçiye anlatılıp açıklanır ve bu husus tutanağa yazılır.

MAĞDUR İLE ŞİKÂYETÇİNİN DAVETE UYMAMALARI

Madde 235 - (1) Mağdur, şikâyetçi veya vekilinin, dilekçelerinde veya tutanağa geçirilmiş olan beyanlarında belirttikleri adresleri tebligata esas alınır.


(2) Bu adrese çıkartılan çağrıya rağmen gelmeyen kimseye yeniden tebligatta bulunulmaz.


(3) Belirtilen adresin yanlışlığı, eksikliği veya adres değişikliğinin bildirilmemesi nedeniyle tebligat yapılamaması hâllerinde adresin araştırılması gerekmez.


(4) Bu kimselerin beyanının alınması zorunlu görüldüğü hâllerde üçüncü fıkra uygulanmaz.

MAĞDUR İLE ŞİKÂYETÇİNİN DİNLENMESİ

Madde 236 - (1) Mağdurun tanık olarak dinlenmesi halinde, yemin hariç, tanıklığa ilişkin hükümler uygulanır.


(2) İşlenen suçun etkisiyle psikolojisi bozulmuş çocuk veya mağdur, bu suça ilişkin soruşturma veya kovuşturmada tanık olarak bir defa dinlenebilir. Maddî gerçeğin ortaya çıkarılması açısından zorunluluk arz eden haller saklıdır.


(3) Mağdur çocukların veya işlenen suçun etkisiyle psikolojisi bozulmuş olan diğer mağdurun tanık olarak dinlenmesi sırasında psikoloji, psikiyatri, tıp veya eğitim alanında uzman bir kişi bulundurulur. Bunlar hakkında bilirkişilere ilişkin hükümler uygulanır.

İKİNCİ KISIM:KAMU DAVASINA KATILMA

KAMU DAVASINA KATILMA

Madde 237 - (1) Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler.


(2) Kanun yolu muhakemesinde davaya katılma isteğinde bulunulamaz. Ancak, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma istekleri, kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmişse incelenip karara bağlanır.

KATILMA USULÜ

Madde 238 - (1) Katılma, kamu davasının açılmasından sonra mahkemeye dilekçe verilmesi veya katılma istemini içeren sözlü başvurunun duruşma tutanağına geçirilmesi suretiyle olur.


(2) Duruşma sırasında şikâyeti belirten ifade üzerine, suçtan zarar görenden davaya katılmak isteyip istemediği sorulur.


(3) Cumhuriyet savcısının, sanık ve varsa müdafiinin dinlenmesinden sonra davaya katılma isteminin uygun olup olmadığına karar verilir.


(4) Sulh ceza mahkemesinde açılmış olan davalarda katılma hususunda Cumhuriyet savcısının görüşü alınmaz.

KATILANIN HAKLARI

Madde 239 - (1) (Değişik fıkra: 24/07/2008-5793 S.K./41.mad) Mağdur veya suçtan zarar gören davaya katıldığında, cinsel saldırı suçu ile alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda, baro tarafından kendisine avukat görevlendirilmesini isteyebilir.


(2) Mağdur veya suçtan zarar görenin çocuk, sağır ve dilsiz veya kendisini savunamayacak derecede akıl hastası olması halinde avukat görevlendirilmesi için istem aranmaz.

KATILMANIN DAVAYA ETKİSİ

Madde 240 - (1) Katılma davayı durdurmaz.


(2) Tarihi belirlenmiş olan duruşma ve yargılama usulüne ilişkin diğer işlemler vaktin darlığından dolayı katılan kimse çağrılamayacak veya kendisine haber verilemeyecek olsa bile belirli gününde yapılır.

KATILMADAN ÖNCEKİ KARARLARA İTİRAZ

Madde 241 - (1) Katılmadan önce verilmiş olan kararlar katılana tebliğ edilmez.


(2) Bu kararlara karşı kanun yoluna başvurabilmesi için Cumhuriyet savcısı için öngörülen sürenin geçmesiyle katılan da başvuru hakkını kaybeder.

KATILANIN KANUN YOLUNA BAŞVURMASI

Madde 242 - (1) Katılan, Cumhuriyet savcısına bağlı olmaksızın kanun yollarına başvurabilir.


(2) Karar, katılanın başvurusu üzerine bozulursa, Cumhuriyet savcısı işi yeniden takip eder.

KATILMANIN HÜKÜMSÜZ KALMASI

Madde 243 - (1) Katılan, vazgeçerse veya ölürse katılma hükümsüz kalır. Mirasçılar, katılanın haklarını takip etmek üzere davaya katılabilirler.

BEŞİNCİ KİTAP: ÖZEL YARGILAMA USULLERİ

BİRİNCİ KISIM:GAİPLERİN VE KAÇAKLARIN YARGILANMASI, TÜZEL KİŞİLERİN SORUŞTURMADA VE KOVUŞTURMADA TEMSİLİ, BAZI SUÇLARA İLİŞKİN MUHAKEME USULÜ

BİRİNCİ BÖLÜM:GAİPLERİN YARGILANMASI

GAİBİN TANIMI VE YAPILABİLECEK İŞLEMLER

Madde 244 - (1) Bulunduğu yer bilinmeyen veya yurt dışında bulunup da yetkili mahkeme önüne getirilemeyen veya getirilmesi uygun bulunmayan sanık gaip sayılır.


(2) Gaip hakkında duruşma açılmaz; mahkeme, delillerin ele geçirilmesi veya korunması amacıyla gerekli işlemleri yapar.


(3) Bu işlemler naip hâkim veya istinabe olunan mahkeme aracılığıyla da yapılabilir.


(4) Bu işlemler sırasında sanığın müdafii veya kanunî temsilcisi veya eşi hazır bulunabilir. Gerektiğinde, mahkemece barodan bir müdafi görevlendirilmesi istenir.

GAİBE İHTAR

Madde 245 - (1) Adresi bilinmeyen gaibe, mahkeme önüne gelmesi veya adresini bildirmesi hususları uygun bir iletişim aracıyla ihtar edilir.

SANIĞA VERİLECEK GÜVENCE BELGESİ

Madde 246 - (1) Mahkeme, gaip olan sanık hakkında duruşmaya gelmesi hâlinde tutuklanmayacağı hususunda bir güvence belgesi verebilir ve bu güvence koşullara bağlanabilir.


(2) Sanık, hapis cezası ile mahkûm olur veya kaçmak hazırlığında bulunur veya güvence belgesinin bağlı olduğu koşullara uymazsa belgenin hükmü kalmaz.

İKİNCİ BÖLÜM:KAÇAKLARIN YARGILANMASI

KAÇAĞIN TANIMI

Madde 247 - (1) Hakkındaki kovuşturmanın sonuçsuz kalmasını sağlamak amacıyla yurt içinde saklanan veya yabancı ülkede bulunan ve bu nedenle mahkeme tarafından kendisine ulaşılamayan kişiye kaçak denir.


(2) (Ek fıkra: 25/05/2005-5353 S.K./31.mad) *1* Hakkında, 248 inci Maddenin ikinci fıkrasında belirtilen suçlardan dolayı kovuşturma başlatılmış olan sanığın, yetkili mahkemece usulüne göre yapılan tebligata uymamasından dolayı verilen zorla getirilme kararı da yerine getirilemez ise, mahkeme;


a) Çağrının bir gazete ile sanığın bilinen konutunun kapısına asılmak suretiyle ilânına karar verir; yapılacak ilânlarda, onbeş gün içinde gelmediği takdirde 248 inci Maddede gösterilen tedbirlere hükmedilebileceğini ayrıca açıklar,


b) Bu işlemlerin yerine getirildiğinin bir tutanak ile saptanmasından itibaren onbeş gün içinde başvurmayan sanığın kaçak olduğuna karar verir.


(3) Kaçak sanık hakkında kovuşturma yapılabilir. Ancak, daha önce sorgusu yapılmamış ise, mahkûmiyet kararı verilemez.


(4) Duruşma yapılan hâllerde kaçak sanığın müdafii yoksa, mahkeme barodan bir avukat görevlendirilmesini ister.

ZORLAMA AMAÇLI ELKOYMA VE TEMİNAT BELGESİ

Madde 248 - (1) Kaçak sanığın duruşmaya gelmesini sağlamak amacıyla Türkiye'de bulunan mallarına, hak ve alacaklarına amaçla orantılı olarak mahkeme kararıyla elkonulabilir ve gerektiğinde idaresi için kayyım atanır. Elkoyma ve kayyım atama kararı müdafiine bildirilir.


(2) Birinci fıkra hükmü;


a) Türk Ceza Kanununda tanımlanan;


1. Soykırım ve insanlığa karşı suçlar (Madde 76, 77, 78),


2. Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (Madde 79, 80),


3. Hırsızlık (Madde 141, 142),


4. Yağma (Madde 148, 149),


5. Güveni kötüye kullanma (Madde 155),


6. Dolandırıcılık (Madde 157, 158),


7. Hileli iflas (Madde 161),


8. Uyuşturucu veya uyarıcı Madde imal ve ticareti (Madde 188),


9. Parada sahtecilik (Madde 197),


10. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (Madde 220),


11. Zimmet (Madde 247),


12. İrtikâp (Madde 250),


13. Rüşvet (Madde 252),


14. İhaleye fesat karıştırma (Madde 235),


15. Edimin ifasına fesat karıştırma (Madde 236),


16. Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar (Madde 302, 303, 304, 305, 306, 307, 308),


17. Silahlı örgüt (Madde 314) veya bu örgütlere silah sağlama (Madde 315),


18. Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk (Madde 328, 329, 330, 331, 333, 334, 335, 336, 337),


Suçları,


b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (Madde 12) suçları,


c) Bankalar Kanununun 22 nci Maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu,


d) Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar,


e) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü Maddelerinde tanımlanan suçlar,


Hakkında uygulanır.


(3) Elkonulan mal, hak ve alacakların korunmasında, elkoymaya ilişkin hükümler uygulanır. Tedbirlere ilişkin kararların özetinin bir gazetede ilânına mahkemece karar verilebilir.


(4) Kaçak yakalandığında veya kendiliğinden gelerek teslim olduğunda elkoymanın kaldırılmasına karar verilir.


(5) Kaçak hakkında 100 üncü ve sonraki Maddeler gereğince, sulh ceza hâkimi veya mahkeme tarafından yokluğunda tutuklama kararı verilebilir.


(6) Mahkeme elkoymaya karar verdiğinde, kaçağın yasal olarak bakmakla yükümlü bulunduğu yakınlarının alınan tedbirler nedeniyle yoksulluğa düşebileceklerini saptarsa, bunların geçimlerini sağlamak üzere, elkonulan mal varlığından sosyal durumları ile orantılı miktarda yardımda bulunulması konusunda kayyıma izin verir.


(7) 246 ncı Madde hükmü kaçaklar hakkında da uygulanır.


(8) Bu kararlara karşı itiraz edilebilir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM:TÜZEL KİŞİLERİN SORUŞTURMADA VE KOVUŞTURMADA TEMSİLİ

Madde 249 - (1) Bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada tüzel kişinin organ veya temsilcisi, katılan veya savunma makamı yanında yer alan sıfatıyla duruşmaya kabul edilir.


(2) Bu durumda, tüzel kişinin organ veya temsilcisi bu Kanunun katılana veya sanığa sağladığı haklardan yararlanır.


(3) Birinci fıkra hükmü, sanığın aynı zamanda tüzel kişinin organ veya temsilcisi sıfatını taşıması hâlinde uygulanmaz.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM:BAZI SUÇLARA İLİŞKİN MUHAKEME

GÖREV VE YARGI ÇEVRESİNİN BELİRLENMESİ

Madde 250 - (1) Türk Ceza Kanununda yer alan;


a) Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen uyuşturucu veya uyarıcı Madde imal ve ticareti suçu,


b) Haksız ekonomik çıkar sağlamak amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde cebir ve tehdit uygulanarak işlenen suçlar,


c) İkinci Kitap Dördüncü Kısmın Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar (305, 318, 319, 323, 324, 325 ve 332 nci Maddeler hariç),


Dolayısıyla açılan davalar; Adalet Bakanlığının teklifi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca yargı çevresi birden çok ili kapsayacak şekilde belirlenecek illerde görevlendirilecek ağır ceza mahkemelerinde görülür.


(2) Gelen iş durumu göz önünde bulundurularak birinci fıkrada belirtilen suçlara bakmakla görevli olmak üzere, aynı yerde birden fazla ağır ceza mahkemesi kurulmasına, Adalet Bakanlığının teklifi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca karar verilir. Bu hâlde, mahkemeler numaralandırılır. Bu mahkemelerin başkan ve üyeleri adlî yargı adalet komisyonunca, bu mahkemelerden başka mahkemelerde veya işlerde görevlendirilemez.


(3) Birinci fıkrada belirtilen suçları işleyenler sıfat ve memuriyetleri ne olursa olsun bu Kanunla görevlendirilmiş ağır ceza mahkemelerinde yargılanır. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtayın yargılayacağı kişilere ilişkin hükümler ile savaş ve sıkıyönetim hâli dahil askerî mahkemelerin görevlerine ilişkin hükümler saklıdır.

SORUŞTURMA

Madde 251 - (1) 250 nci Madde kapsamına giren suçlarda soruşturma, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca bu suçların soruşturma ve kovuşturmasında görevlendirilen Cumhuriyet savcılarınca bizzat yapılır. Bu suçlar görev sırasında veya görevden dolayı işlenmiş olsa bile Cumhuriyet savcılarınca doğrudan soruşturma yapılır. Cumhuriyet savcıları, Cumhuriyet Başsavcılığınca 250 nci Madde kapsamındaki suçlarla ilgili davalara bakan ağır ceza mahkemelerinden başka mahkemelerde veya işlerde görevlendirilemez.


(2) 250 nci Madde kapsamına giren suçların soruşturması ve kovuşturması sırasında Cumhuriyet savcıları, hâkim tarafından verilmesi gerekli kararları, varsa Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca bu işlerle görevlendirilen ağır ceza mahkemesi üyesinden, aksi halde yetkili adlî yargı hâkimlerinden isteyebilirler.


(3) Soruşturmanın gerekli kıldığı hâllerde suç mahalli ile delillerin bulunduğu yerlere gidilerek soruşturma yapılabilir. Suç, ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yer dışında işlenmiş ise Cumhuriyet savcısı, suçun işlendiği yer Cumhuriyet savcısından soruşturmanın yapılmasını isteyebilir.


(4) Suç askerî bir mahalde işlenmiş ise, Cumhuriyet savcısı ilgili askerî savcılıktan soruşturmanın yapılmasını isteyebilir. Üçüncü fıkraya göre soruşturma yapmak üzere görevlendirilen Cumhuriyet savcıları ile askerî savcılıklar, bu soruşturmayı öncelikle ve ivedilikle yaparlar.


(5) 250 nci Madde kapsamına giren suçlarda, yakalananlar için 91 inci Maddenin birinci fıkrasındaki yirmidört saatlik süre kırksekiz saat olarak uygulanır. Anayasanın 120 nci Maddesi gereğince olağanüstü hâl ilân edilen bölgelerde yakalanan kişiler hakkında 91 inci Maddenin üçüncü fıkrasında dört gün olarak belirlenen süre, Cumhuriyet savcısının talebi ve hâkim kararıyla yedi güne kadar uzatılabilir. Hâkim, karar vermeden önce yakalanan veya tutuklanan kişiyi dinler.


(6) 250 nci Madde kapsamına giren suçlarla ilgili soruşturma ve kovuşturmalarda kolluk; soruşturma ve kovuşturma sebebiyle şüpheli veya sanığı, tanığı, bilirkişiyi ve suçtan zarar gören şahsı, ağır ceza mahkemesi veya başkanının, Cumhuriyet savcısının, mahkeme naibinin veya istinabe olunan hâkimin emirleriyle belirtilen gün, saat ve yerde hazır bulundurmaya mecburdur.


(7) 250 nci Maddede belirtilen suçlar nedeniyle Cumhuriyet savcıları, soruşturmanın gerekli kılması halinde geçici olarak, bu mahkemelerin yargı çevresi içindeki genel ve özel bütçeli idarelere, kamu iktisadi teşebbüslerine, il özel idarelerine ve belediyelere ait bina, araç, gereç ve personelden yararlanmak için istemde bulunabilirler.


(8) Türk Silahlı Kuvvetleri kıt'a, karargâh ve kurumlarından istemde bulunulması hâlinde istem, yetkili amirlikçe değerlendirilerek yerine getirilebilir.

KOVUŞTURMA

Madde 252 - (1) 250 nci Madde kapsamına giren suçlarla ilgili davalara ait duruşmalarda aşağıdaki hükümler uygulanır:


a) Bu suçlar acele işlerden sayılır ve bunlarla ilgili davalara adlî tatilde de bakılır.


b) Sanık sayısının çok fazla olması durumunda, sanıkların bir kısmının duruşmanın bazı oturumları ile ilgileri bulunmuyor ise duruşmanın bu oturumlarının, yokluklarında yapılmasına mahkemece karar verilebilir. Ancak, bu sanıkların yokluklarında yapılan oturumlarda kendilerini etkileyen bir hâl ortaya çıktığı takdirde buna ilişkin söz ve işlerin esaslı noktaları sonraki oturumlarda kendilerine bildirilir.


c) Mahkeme, güvenliğin sağlanması bakımından duruşmanın başka bir yerde yapılmasına karar verebilir.


d) Bu davalarda esas hakkındaki iddiasını bildirmek için Cumhuriyet savcısına, katılan veya vekiline; iddialara karşı savunmasını yapmak için sanık veya müdafiine makul bir süre verilir. Bu süre, savunma hakkının sınırlanması anlamına geleceği durumlarda re'sen uzatılabilir.


e) Mahkeme, duruşmanın düzen ve disiplinini bozan sözlü veya yazılı beyan ve davranışlar ile mahkemeye, mahkeme başkanı veya üyelerden herhangi birine, Cumhuriyet savcısına, müdafie, tutanak kâtibine yahut görevlilere tahkir veya hakaret oluşturan söz ve davranışlar hakkında yayım yasağı koyabilir.


f) Mahkeme başkanı, duruşmanın düzenini bozan sanığı veya müdafii o günkü oturumun tamamına çıkmamak üzere, duruşma salonundan çıkartır. Bunların, sonra gelen oturumda da duruşmayı önemli ölçüde aksatacak davranışlara devam edecekleri anlaşılırsa ve hazır bulunmaları gerekli görülmezse, yokluklarında duruşmaya devam olunmasına mahkemece karar verilebilir. Bu karar, esasa ilişkin iddia ve savunmanın yapılmasına engel olacak biçimde uygulanamaz ve sanığın kendisini başka bir müdafi ile temsil ettirmesine izin verilir. Duruşma salonundan çıkartılan sanık veya müdafiin bundan sonraki oturumlarda da duruşmanın düzenini bozmakta ısrar etmeleri hâlinde, bir daha aynı dava ile ilgili oturumların tamamına veya bir kısmına katılmamalarına da karar verilebilir. Bu hüküm müdafi hakkında uygulandığı takdirde, durum ilgili baroya bildirilir. Bu halde de sanığın kendisini başka bir müdafi ile temsil ettirmesi için uygun bir süre verilir. Oturumların bir kısmına ya da tamamına katılmamasına karar verilen müdafi Avukatlık Kanununun 41 inci Maddesinin ikinci fıkrası gereğince tayin edilmiş ise durum, kendisini tayin eden mercie de bildirilir. Duruşma salonundan çıkartılan sanık veya müdafii tekrar duruşmaya alındıklarında, yokluklarında yapılan iş ve işlemlerin esaslı noktaları kendilerine bildirilir. Sanık ya da müdafii dilerse yokluklarındaki tutanak örnekleri de kendilerine verilir. Duruşma salonundan çıkartılan veya oturumlara katılmamalarına karar verilen sanık veya müdafiler mahkemenin tayin edeceği süre içerisinde yazılı savunma verebilirler.


g) Bu Kanunun 6 ncı Maddesi, 250 nci Madde kapsamına giren suçlara bakan ağır ceza mahkemeleri hakkında uygulanmaz.


h) Kendisine veya onun namına tebligat yapılacak kimselere tebligat yapılmaması hâllerinde, işin ivediliğine göre basın veya diğer kitle iletişim araçlarıyla tebligat yapılabilir.


(2) 250 nci Maddenin birinci fıkrasının (c) bendinde öngörülen suçlar bakımından, Kanunda öngörülen tutuklama süresi iki kat olarak uygulanır.

İKİNCİ KISIM:UZLAŞMA VE MÜSADERE

BİRİNCİ BÖLÜM:UZLAŞMA

UZLAŞMA

Madde 253 - (Değişik madde: 06/12/2006 - 5560 S.K.24.md)


(1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur:


a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.


b) Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan;


1. Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86; madde 88),


2. Taksirle yaralama (madde 89),


3. Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116),


4. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234),


5. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239),


suçları.


(2) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir.


(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez.


(4) Soruşturma konusu suçun uzlaşmaya tâbi olması halinde, Cumhuriyet savcısı veya talimatı üzerine adlî kolluk görevlisi, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar görene uzlaşma teklifinde bulunur. Şüphelinin, mağdurun veya suçtan zarar görenin reşit olmaması halinde, uzlaşma teklifi kanunî temsilcilerine yapılır. Cumhuriyet savcısı uzlaşma teklifini açıklamalı tebligat veya istinabe yoluyla da yapabilir. Şüpheli, mağdur veya suçtan zarar gören, kendisine uzlaşma teklifinde bulunulduktan itibaren üç gün içinde kararını bildirmediği takdirde, teklifi reddetmiş sayılır.


(5) Uzlaşma teklifinde bulunulması halinde, kişiye uzlaşmanın mahiyeti ve uzlaşmayı kabul veya reddetmesinin hukukî sonuçları anlatılır.


(6) Resmî mercilere beyan edilmiş olup da soruşturma dosyasında yer alan adreste bulunmama veya yurt dışında olma ya da başka bir nedenle mağdura, suçtan zarar görene, şüpheliye veya bunların kanunî temsilcisine ulaşılamaması halinde, uzlaştırma yoluna gidilmeksizin soruşturma sonuçlandırılır.


(7) Birden fazla kişinin mağduriyetine veya zarar görmesine sebebiyet veren bir suçtan dolayı uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, mağdur veya suçtan zarar görenlerin hepsinin uzlaşmayı kabul etmesi gerekir.


(8) Uzlaşma teklifinde bulunulması veya teklifin kabul edilmesi, soruşturma konusu suça ilişkin delillerin toplanmasına ve koruma tedbirlerinin uygulanmasına engel değildir.


(9) Şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar görenin uzlaşma teklifini kabul etmesi halinde, Cumhuriyet savcısı uzlaştırmayı kendisi gerçekleştirebileceği gibi, uzlaştırmacı olarak avukat görevlendirilmesini barodan isteyebilir veya hukuk öğrenimi görmüş kişiler arasından uzlaştırmacı görevlendirebilir.


(10) Bu Kanunda belirlenen hâkimin davaya bakamayacağı haller ile reddi sebepleri, uzlaştırmacı görevlendirilmesi ile ilgili olarak göz önünde bulundurulur.


(11) Görevlendirilen uzlaştırmacıya soruşturma dosyasında yer alan ve Cumhuriyet savcısınca uygun görülen belgelerin birer örneği verilir. Cumhuriyet savcısı uzlaştırmacıya, soruşturmanın gizliliği ilkesine uygun davranmakla yükümlü olduğunu hatırlatır.


(12) Uzlaştırmacı, dosya içindeki belgelerin birer örneği kendisine verildikten itibaren en geç otuz gün içinde uzlaştırma işlemlerini sonuçlandırır. Cumhuriyet savcısı bu süreyi en çok yirmi gün daha uzatabilir.


(13) Uzlaştırma müzakereleri gizli olarak yürütülür. Uzlaştırma müzakerelerine şüpheli, mağdur, suçtan zarar gören, kanunî temsilci, müdafi ve vekil katılabilir. Şüpheli, mağdur veya suçtan zarar görenin kendisi veya kanunî temsilcisi ya da vekilinin müzakerelere katılmaktan imtina etmesi halinde, uzlaşmayı kabul etmemiş sayılır.


(14) Uzlaştırmacı, müzakereler sırasında izlenmesi gereken yöntemle ilgili olarak Cumhuriyet savcısıyla görüşebilir; Cumhuriyet savcısı, uzlaştırmacıya talimat verebilir.


(15) Uzlaşma müzakereleri sonunda uzlaştırmacı, bir rapor hazırlayarak kendisine verilen belge örnekleriyle birlikte Cumhuriyet savcısına verir. Uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde, tarafların imzalarını da içeren raporda, ne suretle uzlaşıldığı ayrıntılı olarak açıklanır.


(16) Uzlaşma teklifinin reddedilmesine rağmen, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören uzlaştıklarını gösteren belge ile en geç iddianamenin düzenlendiği tarihe kadar Cumhuriyet savcısına başvurarak uzlaştıklarını beyan edebilirler.


(17) Cumhuriyet savcısı, uzlaşmanın, tarafların özgür iradelerine dayandığını ve edimin hukuka uygun olduğunu belirlerse raporu veya belgeyi mühür ve imza altına alarak soruşturma dosyasında muhafaza eder.


(18) Uzlaştırmanın sonuçsuz kalması halinde tekrar uzlaştırma yoluna gidilemez.


(19) Uzlaşma sonucunda şüphelinin edimini def'aten yerine getirmesi halinde, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi halinde, 171 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, şüpheli hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilir. Erteleme süresince zamanaşımı işlemez. Kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararından sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, 171 inci maddenin dördüncü fıkrasındaki şart aranmaksızın, kamu davası açılır. Uzlaşmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz; açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır. Şüphelinin, edimini yerine getirmemesi halinde uzlaşma raporu veya belgesi, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 38 inci maddesinde yazılı ilam mahiyetini haiz belgelerden sayılır.


(20) Uzlaştırma müzakereleri sırasında yapılan açıklamalar, herhangi bir soruşturma ve kovuşturmada ya da davada delil olarak kullanılamaz.


(21) Şüpheli, mağdur veya suçtan zarar görenden birine ilk uzlaşma teklifinde bulunulduğu tarihten itibaren, uzlaştırma girişiminin sonuçsuz kaldığı ve en geç, uzlaştırmacının raporunu düzenleyerek Cumhuriyet savcısına verdiği tarihe kadar dava zamanaşımı ile kovuşturma koşulu olan dava süresi işlemez.


(22) Uzlaştırmacıya Cumhuriyet savcısı tarafından çalışma ve masraflarıyla orantılı bir ücret takdir edilerek ödenir. Uzlaştırmacı ücreti ve diğer uzlaştırma giderleri, yargılama giderlerinden sayılır. Uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde bu giderler Devlet Hazinesi tarafından karşılanır.


(23) Uzlaşma sonucunda verilecek kararlarla ilgili olarak bu Kanunda öngörülen kanun yollarına başvurulabilir.


(24) Uzlaştırmanın uygulanmasına ilişkin hususlar, yönetmelikle düzenlenir.

MAHKEME TARAFINDAN UZLAŞTIRMA

Madde 254 - (Değişik madde: 06/12/2006 - 5560 S.K.25.md)


(1) Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, uzlaştırma işlemleri 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre, mahkeme tarafından yapılır.


(2) Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def'aten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi halinde; sanık hakkında, 231 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, 231 inci maddenin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın, hüküm açıklanır.

BİRDEN ÇOK FAİL BULUNMASI HÂLİNDE UZLAŞMA

Madde 255 - (1) Aralarında iştirak ilişkisi olsun veya olmasın birden çok kişi tarafından işlenen suçlarda, ancak uzlaşan kişi uzlaşmadan yararlanır.

İKİNCİ BÖLÜM:MÜSADERE USULÜ

BAŞVURU

Madde 256 - (1) Müsadere kararı verilmesi gereken hâllerde, kamu davası açılmamış veya kamu davası açılmış olup da esasla beraber bir karar verilmemişse; karar verilmesi için, Cumhuriyet savcısı veya katılan, davayı görmeye yetkili mahkemeye başvurabilir.


(2) Kamu davası açılmış olup da iade edilmesi gereken eşya veya malvarlığı değerleri ile ilgili olarak esasla birlikte bir karar verilmemiş olması durumunda, mahkemece re'sen veya ilgililerin istemi üzerine bunların iadesine karar verilir.

DURUŞMA VE KARAR

Madde 257 - (1) 256 ncı Maddeye göre verilmesi gereken kararlar, duruşmalı olarak verilir.


(2) Müsadere veya iade olunacak eşya veya diğer malvarlığı değerleri üzerinde hakkı olan kimseler de duruşmaya çağrılır. Bu kişiler, sanığın sahip olduğu hakları kullanabilirler.


(3) Çağrıya uymamaları, işlemin ertelenmesine neden olmaz ve hükmün verilmesini engellemez.

KANUN YOLU

Madde 258 - (1) 256 ncı Maddeye göre verilecek hükümlere karşı Cumhuriyet savcısı, katılan ve 257 nci Maddede belirlenen kişiler için istinaf yolu açıktır.

SUÇ KONUSU OLMAYAN EŞYANIN MÜSADERESİ

Madde 259 - (1) Suç konusu olmayıp sadece müsadereye tâbi bulunan eşyanın müsaderesine sulh ceza hâkimi tarafından duruşma yapılmaksızın karar verilir.

ALTINCI KİTAP: KANUN YOLLARI

BİRİNCİ KISIM:GENEL HÜKÜMLER

KANUN YOLLARINA BAŞVURMA HAKKI

Madde 260 - (1) Hâkim ve mahkeme kararlarına karşı Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık ve bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar için kanun yolları açıktır.


(2) Asliye ceza mahkemesinde bulunan Cumhuriyet savcıları, mahkemenin yargı çevresindeki sulh ceza mahkemelerinin; ağır ceza mahkemelerinde bulunan Cumhuriyet savcıları, ağır ceza mahkemesinin yargı çevresindeki asliye ve sulh ceza mahkemelerinin; bölge adliye mahkemesinde bulunan Cumhuriyet savcıları, bölge adliye mahkemelerinin kararlarına karşı kanun yollarına başvurabilirler.


(3) Cumhuriyet savcısı, sanık lehine olarak da kanun yollarına başvurabilir.

AVUKATIN BAŞVURMA HAKKI

Madde 261 - (1) Avukat, müdafiliğini veya vekilliğini üstlendiği kişilerin açık arzusuna aykırı olmamak koşuluyla kanun yollarına başvurabilir.

YASAL TEMSİLCİNİN VE EŞİN BAŞVURMA HAKKI

Madde 262 - (1) Şüpheli veya sanığın yasal temsilcisi ve eşi, şüpheli veya sanığa açık olan kanun yollarına süresi içinde kendiliklerinden başvurabilirler. Şüphelinin veya sanığın başvurusuna ilişkin hükümler, bunlar tarafından yapılacak başvuru ve onu izleyen işlemler için de geçerlidir.

TUTUKLUNUN KANUN YOLLARINA BAŞVURMASI

Madde 263 - (1) Tutuklu bulunan şüpheli veya sanık, zabıt kâtibine veya tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürüne beyanda bulunmak suretiyle veya bu hususta bir dilekçe vererek kanun yollarına başvurabilir.


(2) Zabıt kâtibine başvuru hâlinde, kanun yollarına başvuru beyanı veya dilekçesi ilgili deftere kaydedildikten sonra bu hususları belirten bir tutanak düzenlenerek tutuklu bulunan şüpheli veya sanığa bir örneği verilir.


(3) Kurum müdürüne başvuru hâlinde ikinci fıkra hükmüne göre işlem yapılarak, tutanak ve dilekçe derhâl ilgili mahkemeye gönderilir. Zabıt kâtibi başvuruyu ilgili deftere kaydeder.


(4) Zabıt kâtibi veya kurum müdürü tarafından ikinci fıkra hükmüne göre işlem yapıldığı zaman kanun yolları için bu Kanunda belirlenen süreler kesilmiş sayılır.

KANUN YOLUNUN BELİRLENMESİNDE YANILMA

Madde 264 - (1) Kabul edilebilir bir başvuruda kanun yolunun veya merciin belirlenmesinde yanılma, başvuranın haklarını ortadan kaldırmaz.


(2) Bu hâlde başvurunun yapıldığı merci, başvuruyu derhâl görevli ve yetkili olan mercie gönderir.

CUMHURİYET SAVCISININ BAŞVURU SONUCUNUN KAPSAMI

Madde 265 - (1) Cumhuriyet savcısı tarafından aleyhine kanun yoluna gidilen karar, sanık lehine bozulabilir veya değiştirilebilir. Cumhuriyet savcısı, kanun yoluna sanık lehine başvurduğunda, yeniden verilen hüküm önceki hükümde tayin edilmiş olan cezadan daha ağır bir cezayı içeremez.

BAŞVURUDAN VAZGEÇİLMESİ VE ETKİSİ

Madde 266 - (1) Kanun yoluna başvurulduktan sonra bundan vazgeçilmesi, mercii tarafından karar verilinceye kadar geçerlidir. Ancak, Cumhuriyet savcısı tarafından sanık lehine yapılan başvurudan onun rızası olmaksızın vazgeçilemez.


(2) Müdafiin veya vekilin başvurudan vazgeçebilmesi, vekâletnamede bu hususta özel yetkili kılınmış olması koşuluna bağlıdır.


(3) 150 nci Maddenin ikinci fıkrası uyarınca, kendisine müdafi atanan şüpheli veya sanıklar yararına kanun yoluna başvurulduğunda veya başvurulan kanun yolundan vazgeçildiğinde şüpheli veya sanık ile müdafiin iradesi çelişirse müdafiin iradesi geçerli sayılır.

İKİNCİ KISIM:OLAĞAN KANUN YOLLARI

BİRİNCİ BÖLÜM:İTİRAZ

İTİRAZ OLUNABİLECEK KARARLAR

Madde 267 - (1) Hâkim kararları ile kanunun gösterdiği hâllerde, mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir.

İTİRAZ USULÜ VE İNCELEME MERCİLERİ

Madde 268 - (1) Hâkim veya mahkeme kararına karşı itiraz, kanunun ayrıca hüküm koymadığı hâllerde 35 inci Maddeye göre ilgililerin kararı öğrendiği günden itibaren yedi gün içinde kararı veren mercie verilecek bir dilekçe veya tutanağa geçirilmek koşulu ile zabıt kâtibine beyanda bulunmak suretiyle yapılır. Tutanakla tespit edilen beyanı ve imzayı mahkeme başkanı veya hâkim onaylar. 263 üncü Madde hükmü saklıdır.


(2) Kararına itiraz edilen hâkim veya mahkeme, itirazı yerinde görürse kararını düzeltir; yerinde görmezse en çok üç gün içinde, itirazı incelemeye yetkili olan mercie gönderir.


(3) İtirazı incelemeye yetkili merciler aşağıda gösterilmiştir:


a) Sulh ceza hâkiminin kararlarına yapılan itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulundukları asliye ceza mahkemesi hâkimine aittir.


b) Sulh ceza işleri, asliye ceza hâkimi tarafından görülüyorsa itirazı inceleme yetkisi ağır ceza işlerini gören mahkeme başkanına aittir.


c) Asliye ceza mahkemesi hâkimi tarafından verilen kararlara yapılacak itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulundukları ağır ceza mahkemesine ve bu mahkeme ile başkanı tarafından verilen kararlar hakkındaki itirazların incelenmesi, o yerde ağır ceza mahkemesinin birden çok dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye; son numaralı daire için birinci daireye; o yerde ağır ceza mahkemesinin tek dairesi varsa, en yakın ağır ceza mahkemesine aittir.


d) Naip hâkim kararlarına yapılacak itirazların incelenmesi, mensup oldukları ağır ceza mahkemesi başkanına, istinabe olunan mahkeme kararlarına karşı yukarıdaki bentlerde belirtilen esaslara göre bulundukları yerdeki mahkeme başkanı veya mahkemeye aittir.


e) Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kararları ile Yargıtay ceza dairelerinin esas mahkeme olarak baktıkları davalarda verdikleri kararlara yapılan itirazlarda; üyenin kararını görevli olduğu dairenin başkanı, daire başkanı ile ceza dairesinin kararını numara itibarıyla izleyen ceza dairesi; son numaralı daire söz konusu ise birinci ceza dairesi inceler.

İTİRAZIN KARARIN YERİNE GETİRİLMESİNDE ETKİSİ

Madde 269 - (1) İtiraz, kararın yerine getirilmesinin geri bırakılması sonucunu doğurmaz.


(2) Ancak, kararına itiraz edilen makam veya kararı inceleyecek merci, geri bırakılmasına karar verebilir.

İTİRAZIN CUMHURİYET SAVCISINA VE KARŞI TARAFA TEBLİĞİ İLE İNCELEME VE ARAŞTIRMA YAPILMASI

Madde 270 - (1) İtirazı inceleyecek merci, yazı ile cevap verebilmesi için itirazı, Cumhuriyet savcısı ve karşı tarafa bildirebilir. Merci, inceleme ve araştırma yapabileceği gibi gerekli gördüğünde bunların yapılmasını da emredebilir.

KARAR

Madde 271 - (1) Kanunda yazılı olan hâller saklı kalmak üzere, itiraz hakkında duruşma yapılmaksızın karar verilir. Ancak, gerekli görüldüğünde Cumhuriyet savcısı ve sonra müdafi veya vekil dinlenir.


(2) İtiraz yerinde görülürse merci, aynı zamanda itiraz konusu hakkında da karar verir.


(3) Karar mümkün olan en kısa sürede verilir.


(4) Merciin, itiraz üzerine verdiği kararları kesindir; ancak ilk defa merci tarafından verilen tutuklama kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir.

İKİNCİ BÖLÜM:İSTİNAF

İSTİNAF

Madde 272 - (1) İlk derece mahkemelerinden verilen hükümlere karşı istinaf yoluna başvurulabilir. Ancak, onbeş yıl ve daha fazla hapis cezalarına ilişkin hükümler, bölge adliye mahkemesince re'sen incelenir.


(2) Hükümden önce verilip hükme esas teşkil eden veya başkaca kanun yolu öngörülmemiş olan mahkeme kararlarına karşı da hükümle birlikte istinaf yoluna başvurulabilir

.

(3) Ancak;


a) Sonuç olarak belirlenen ikibin lira dahil adlî para cezasına mahkûmiyet hükümlerine,


b) Üst sınırı beşyüz günü geçmeyen adlî para cezasını gerektiren suçlardan beraat hükümlerine,


c) Kanunlarda kesin olduğu yazılı bulunan hükümlere,


Karşı istinaf yoluna başvurulamaz.

İSTİNAF İSTEMİ VE SÜRESİ

Madde 273 - (1) İstinaf istemi, hükmün açıklanmasından itibaren yedi gün içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine bir beyanda bulunulması suretiyle yapılır; beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hâkime onaylattırılır. Tutuklu sanık hakkında 263 üncü Madde hükmü saklıdır.


(2) Hüküm, istinaf yoluna başvurma hakkı olanların yokluğunda açıklanmışsa, süre tebliğ tarihinden başlar.


(3) Asliye ceza mahkemelerinde bulunan Cumhuriyet savcıları, mahkemelerinin yargı çevresi içerisindeki sulh ceza mahkemelerinin; ağır ceza mahkemelerinde bulunan Cumhuriyet savcıları, mahkemelerinin yargı çevresi içerisindeki asliye ve sulh ceza mahkemelerinin hükümlerine karşı, kararın o yer Cumhuriyet Başsavcılığına geliş tarihinden itibaren yedi gün içinde istinaf yoluna başvurabilirler.


(4) Sanık ve bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanların dilekçe veya beyanında, başvuruya ilişkin nedenlerin gösterilmemesi inceleme yapılmasına engel olmaz.


(5) Cumhuriyet savcısı, istinaf yoluna başvurma nedenlerini gerekçeleriyle birlikte yazılı isteminde açıkça gösterir. Bu istem ilgililere tebliğ edilir. İlgililer, tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde bu husustaki cevaplarını bildirebilirler.

ESKİ HÂLE GETİRME SÜRESİ İÇİNDE İSTİNAF SÜRESİNİN İŞLEMESİ

Madde 274 - (1) Sanık, yokluğunda aleyhine verilen hükümlere karşı eski hâle getirme isteminde bulunabilir. Eski hâle getirme süresi içinde de istinaf süresi işler. Sanığın eski hâle getirme isteminde bulunduğu hâllerde, ayrıca istinaf isteminde bulunması gerekir. Bu hâlde istinaf istemi ile ilişkili işler, eski hâle getirme istemi hakkında karar verilinceye kadar ertelenir.

İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ETKİSİ

Madde 275 - (1) Süresi içinde yapılan istinaf başvurusu, hükmün kesinleşmesini engeller.


(2) Hüküm, istinaf yoluna başvuran Cumhuriyet savcısına veya ilgililere gerekçesiyle birlikte açıklanmamışsa; hükme karşı istinaf yoluna başvurulduğunun mahkemece öğrenilmesinden itibaren gerekçe, yedi gün içinde tebliğ edilir.

İSTİNAF İSTEMİNİN HÜKMÜ VEREN MAHKEMECE REDDİ

Madde 276 - (1) İstinaf istemi, kanunî sürenin geçmesinden sonra veya aleyhine istinaf yoluna başvurulamayacak bir hükme karşı yapılmışsa ya da istinaf yoluna başvuranın buna hakkı yoksa, hükmü veren mahkeme bir kararla dilekçeyi reddeder.


(2) İstinaf başvurusunda bulunan Cumhuriyet savcısı veya ilgililer, ret kararının kendilerine tebliğinden itibaren yedi gün içinde bölge adliye mahkemesinden bu hususta bir karar vermesini isteyebilirler. Bu takdirde dosya bölge adliye mahkemesine gönderilir. Ancak, bu nedenle hükmün infazı ertelenemez.

İSTİNAF İSTEMİNİN TEBLİĞİ VE CEVABI

Madde 277 - (1) 276 ncı Maddeye göre hükmü veren mahkemece reddedilmeyen istinaf dilekçesi veya beyana ilişkin tutanağın bir örneği karşı tarafa tebliğ olunur. Karşı taraf, tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde yazılı olarak cevabını verebilir.


(2) Karşı taraf sanık ise, bir tutanağa bağlanmak üzere zabıt kâtibine yapılacak bir beyanla da cevabını verebilir. Cevap verildikten veya bunun için belirli süre bittikten sonra dava dosyası, bölge adliye mahkemesine sunulmak üzere, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.


(3) 262 ve 263 üncü Madde hükümleri saklıdır.

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ CUMHURİYET SAVCISININ GÖREVİ

Madde 278 - (1) Dava dosyası, bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına geldiğinde incelenerek, varsa tebligat eksikliklerinin giderilmesi sağlandıktan ve sunulması gereken belge ve deliller de eklendikten sonra, yazılı düşünceyi içeren bir tebliğname ile birlikte bölge adliye mahkemesi ceza dairesine verilir. Bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen tebliğname ilgililere de tebliğ olunur.

DOSYA ÜZERİNDE ÖN İNCELEME

Madde 279 - (1) Dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonunda;


a) Bölge adliye mahkemesinin yetkili olmadığının anlaşılması hâlinde dosyanın yetkili bölge adliye mahkemesine gönderilmesine,

b) Bölge adliye mahkemesine başvurunun süresi içinde yapılmadığının, incelenmesi istenen kararın bölge adliye mahkemesinde incelenebilecek kararlardan olmadığının, başvuranın buna hakkı bulunmadığının anlaşılması hâlinde istinaf başvurusunun reddine,


Karar verilir.

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİNDE İNCELEME VE KOVUŞTURMA

Madde 280 - (1) Bölge adliye mahkemesi, Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamesini, dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra;


a) İlk derece mahkemesinin kararında usule veya esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığını, delillerde veya işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığını, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğunu saptadığında istinaf başvurusunun esastan reddine,


b) İlk derece mahkemesinin kararında 289 uncu Maddede belirtilen bir hukuka aykırılık nedeninin bulunması hâlinde hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine,


c) Diğer hâllerde, gerekli tedbirleri aldıktan sonra ilk derece mahkemesinin kararını kaldırarak davanın yeniden görülmesine ve duruşma hazırlığı işlemlerine başlanmasına, Karar verir.

DURUŞMA HAZIRLIĞI

Madde 281 - (1) Duruşma hazırlığı aşamasında bölge adliye mahkemesi başkanı veya görevlendireceği üye, 175 inci Madde hükümlerine uygun olarak duruşma gününü saptar; gerekli çağrıları yapar. Tutuksuz sanığa yapılacak çağrıda kendi başvurusu üzerine açılacak davanın duruşmasına gelmediğinde davasının reddedileceği ayrıca bildirilir.


(2) Mahkemece, gerekli görülen tanıkların, bilirkişilerin dinlenilmesine ve keşfin yapılmasına karar verilir.

İSTİSNALAR

Madde 282 - (1) Duruşma açıldığında aşağıda gösterilen istisnalar dışında bu Kanunun duruşma hazırlığı, duruşma ve karara ilişkin hükümleri uygulanır:


a) Duruşma, bu Kanunun öngördüğü genel hükümlere göre başladıktan sonra görevlendirilen üyenin inceleme raporu okunur.


b) İlk derece mahkemesinin gerekçeli hükmü de okunur.


c) İlk derece mahkemesinde dinlenilen tanıkların ifadelerini içeren tutanaklar ile keşif tutanakları, bilirkişi raporu, bölge adliye mahkemesi duruşma hazırlığı aşamasında toplanan delil ve belgeler, yapılmışsa keşif ve bilirkişi açıklamalarına ilişkin tutanak ve raporlar okunur.


d) Bölge adliye mahkemesi duruşmasında dinlenilmeleri gerekli görülen tanık ve bilirkişiler çağrılır.

SANIK LEHİNE BAŞVURMA HÂLİNDE VERİLECEK HÜKÜM

Madde 283 - (1) İstinaf yoluna sanık lehine başvurulmuşsa, yeniden verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz.

DİRENME YASAĞI

Madde 284 - (1) Bölge adliye mahkemesi karar ve hükümlerine karşı direnilemez; bunlara karşı herhangi bir kanun yoluna gidilemez.


(2) İtiraz ve temyize ilişkin hükümler saklıdır.

ÖZEL KANUNLARIN TEMYİZE İLİŞKİN HÜKÜMLERİ

Madde 285 - (1) Türk Ceza Kanununun 18 inci Maddesinin dördüncü fıkrası hükmü hariç; diğer kanunlarda temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtaya başvurulabileceği belirtilmiş olup da bölge adliye mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işlere ilişkin ilk derece mahkemelerinin karar ve hükümlerine karşı istinaf yoluna başvurulur.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM:TEMYİZ

TEMYİZ

Madde 286 - (1) Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan hükümleri temyiz edilebilir.


(2) Ancak;


a) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adlî para cezalarına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararları,


b) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararları,


c) Sulh ceza mahkemesinin görevine giren suçlarla ilgili olarak ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,


d) Adlî para cezasını gerektiren suçlarda ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin suç niteliğini değiştirmeyen bölge adliye mahkemesi kararları,


e) Sadece eşya veya kazanç müsaderesine veya bunlara yer olmadığına ilişkin ilk derece mahkemesi kararlarını değiştirmeyen bölge adliye mahkemesi kararları,


f) On yıl veya daha az hapis cezasını veya adlî para cezasını gerektiren suçlardan, ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen beraat kararları ile istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları,


g) Davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine veya istinaf başvurusunun reddine dair kararlar,


h) Yukarıdaki bentlerde yer alan sınırlar içinde kalmak koşuluyla aynı hükümde, cezalardan ve karalardan birden fazlasını içeren bölge adliye mahkemesi kararları, Temyiz edilemez.

HÜKÜMDEN ÖNCEKİ KARARLARIN TEMYİZİ

Madde 287 - (1) Hükümden önce verilip hükme esas teşkil eden veya başkaca kanun yolu öngörülmemiş olan mahkeme kararları da hükümle beraber temyiz olunabilir.

TEMYİZ NEDENİ

Madde 288 - (1) Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır.


(2) Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır.

HUKUKA KESİN AYKIRILIK HÂLLERİ

Madde 289 - (1) Temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olmasa da aşağıda yazılı hâllerde hukuka kesin aykırılık var sayılır:


a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması.


b) Hâkimlik görevini yapmaktan kanun gereğince yasaklanmış hâkimin hükme katılması.


c) Geçerli şüphe nedeniyle hakkında ret istemi öne sürülmüş olup da bu istem kabul olunduğu hâlde hâkimin hükme katılması veya bu istemin kanuna aykırı olarak reddedilip hâkimin hükme katılması.


d) Mahkemenin kanuna aykırı olarak davaya bakmaya kendini görevli veya yetkili görmesi.


e) Cumhuriyet savcısı veya duruşmada kanunen mutlaka hazır bulunması gereken diğer kişilerin yokluğunda duruşma yapılması.


f) Duruşmalı olarak verilen hükümde açıklık kuralının ihlâl edilmesi.


g) Hükmün 230 uncu Madde gereğince gerekçeyi içermemesi.


h) Hüküm için önemli olan hususlarda mahkeme kararı ile savunma hakkının sınırlandırılmış olması.


i)Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması.

SANIĞIN YARARINA OLAN KURALLARA AYKIRILIK

Madde 290 - (1) Sanığın yararına olan hukuk kurallarına aykırılık, sanık aleyhine hükmün bozdurulması için Cumhuriyet savcısına bir hak vermez.

TEMYİZ İSTEMİ VE SÜRESİ

Madde 291 - (1) Temyiz istemi, hükmün açıklanmasından itibaren yedi gün içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine bir beyanda bulunulması suretiyle yapılır; beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hâkime onaylattırılır. Tutuklu bulunan sanık hakkında 263 üncü Madde hükmü saklıdır.


(2) Hüküm, temyiz yoluna başvurma hakkı olanların yokluğunda açıklanmışsa, süre tebliğ tarihinden başlar.

ESKİ HÂLE GETİRME SÜRESİ İÇİNDE TEMYİZ SÜRESİNİN İŞLEMESİ

Madde 292 - (1) Sanığın aleyhine, yokluğunda verilen hükümlerde eski hâle getirme istemiyle ilgili olarak 274 üncü Madde hükümleri uygulanır.

TEMYİZ BAŞVURUSUNUN ETKİSİ

Madde 293 - (1) Süresi içinde yapılan temyiz başvurusu, hükmün kesinleşmesini engeller.


(2) Hüküm, temyiz eden Cumhuriyet savcısına veya ilgililere gerekçesiyle birlikte açıklanmamışsa; hükmün temyiz edildiğinin bölge adliye mahkemesince öğrenilmesinden itibaren gerekçe, yedi gün içinde tebliğ edilir.

TEMYİZ BAŞVURUSUNUN İÇERİĞİ

Madde 294 - (1) Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır.


(2) Temyiz sebebi, ancak hükmün hukukî yönüne ilişkin olabilir.

TEMYİZ GEREKÇESİ

Madde 295 - (1) Temyiz başvurusunda temyiz nedenleri gösterilmemişse temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde hükmü temyiz olunan bölge adliye mahkemesine bu nedenleri içeren bir ek dilekçe verilir. Cumhuriyet savcısı temyiz dilekçesinde, temyiz isteğinin sanığın yararına veya aleyhine olduğunu açıkça belirtir.


(2) Temyiz, sanık tarafından yapılmış ise, ek dilekçe kendisi veya müdafii tarafından imza edilerek verilir.


(3) Müdafii yoksa sanık, tutanağa bağlanmak üzere zabıt kâtibine yapacağı bir beyanla gerekçesini açıklayabilir; tutanak hâkime onaylatılır. Sanığın yasal temsilcisi ve eşi hakkında 262 nci Madde, tutuklu sanık hakkında ise 263 üncü Madde hükümleri saklıdır.

TEMYİZ İSTEMİNİN KABULE DEĞER SAYILMAMASINDAN DOLAYI HÜKMÜ VEREN MAHKEMECE REDDİ

Madde 296 - (1) Temyiz istemi, kanunî sürenin geçmesinden sonra yapılmış veya temyiz edilemeyecek bir hüküm temyiz edilmiş veya temyiz edenin buna hakkı yoksa, hükmü temyiz olunan bölge adliye veya ilk derece mahkemesi bir karar ile temyiz istemini reddeder.


(2) Temyiz eden, ret kararının kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde Yargıtaydan bu hususta bir karar vermesini isteyebilir. Bu takdirde dosya Yargıtaya gönderilir. Ancak, bu nedenden dolayı hükmün infazı ertelenemez.

TEMYİZ DİLEKÇESİNİN TEBLİĞİ VE CEVABI, YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞININ GÖREVİ

Madde 297 - (1) 296 ncı Maddeye göre hükmü veren bölge adliye mahkemesince reddedilmeyen temyiz istemine ilişkin dilekçesinin bir örneği karşı tarafa tebliğ olunur. Karşı taraf, tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde yazılı olarak cevabını verebilir.


(2) Cevap verildikten veya bunun için belirli süre bittikten sonra dava dosyası, bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.


(3) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen tebliğname, hükmü temyiz etmeleri veya aleyhlerine sonuç doğurabilecek görüş içermesi hâlinde sanık veya müdafii ile katılan veya vekillerine ilgili dairesince tebliğ olunur. İlgili taraf tebliğden itibaren bir hafta içinde yazılı olarak cevap verebilir.


(4) Üçüncü fıkra uyarınca yapılacak tebligatlar, ilgililerin dava dosyasından belirlenen son adreslerine yapılmasıyla geçerli olur.


(5) 262 ve 263 üncü Madde hükümleri saklıdır.

TEMYİZ İSTEMİNİN REDDİ

Madde 298 - (1) Yargıtay, süresi içinde temyiz başvurusunda bulunulmadığını, hükmün temyiz edilemez olduğunu, temyiz edenin buna hakkı olmadığını ya da temyiz dilekçesinin temyiz sebeplerini içermediğini saptarsa, temyiz istemini reddeder.

DURUŞMALI İNCELEME

Madde 299 - (1) On yıl veya daha fazla hapis cezasına ilişkin hükümlerde, Yargıtay, incelemelerini sanığın veya katılanın temyiz başvurusundaki istemi üzerine veya re'sen duruşma yoluyla yapar. Duruşma gününden sanığa, katılana, müdafi ve vekile haber verilir. Sanık, duruşmada hazır bulunabileceği gibi, kendisini bir müdafi ile de temsil ettirebilir.


(2) Sanık, tutuklu ise duruşmaya katılmak isteminde bulunamaz.

DURUŞMADA USUL

Madde 300 - (1) Duruşmadan önce görevlendirilen üye veya tetkik hâkimi tarafından hazırlanan rapor üyelere açıklanır. Üyeler, ayrıca bizzat dosyayı incelerler. Bu hususlar gerçekleştikten sonra duruşma açılır.


(2) Duruşmada Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı veya yerine görevlendirdiği Yargıtay Cumhuriyet savcısı, sanık, müdafii, katılan ve vekili iddia ve savunmalarını açıklar. Temyizi istemiş olan tarafa önce söz verilir. Her hâlde son söz sanığındır.

TEMYİZDE İNCELENECEK HUSUSLAR

Madde 301 - (1) Yargıtay, yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi usule ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa, temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında incelemeler yapar.

TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ VEYA HÜKMÜN BOZULMASI

Madde 302 - (1) Bölge adliye mahkemesinin temyiz olunan hükmünün Yargıtayca hukuka uygun bulunması hâlinde temyiz isteminin esastan reddine karar verilir.


(2) Yargıtay, temyiz edilen hükmü, temyiz başvurusunda gösterilen, hükmü etkileyecek nitelikteki hukuka aykırılıklar nedeniyle bozar. Bozma sebepleri ilâmda ayrı ayrı gösterilir.


(3) Hüküm, temyiz dilekçesinde gösterilen sebeplerle bozulduğunda, dilekçede açıklanmış olmasa bile saptanan bütün diğer hukuka aykırılık hâlleri de ilâmda gösterilir.


(4) Hükmün bozulmasına neden olan hukuka aykırılık, bu hükme esas olarak saptanan işlemlerden kaynaklanmış ise, bunlar da aynı zamanda bozulur.


(5) 289 uncu Madde hükümleri saklıdır.

YARGITAYCA DAVANIN ESASINA HÜKMEDİLECEK HÂLLER, HUKUKA AYKIRILIĞIN DÜZELTİLMESİ

Madde 303 - (1) Hükme esas olarak saptanan olaylara uygulanmasında hukuka aykırılıktan dolayı hüküm bozulmuş ise, aşağıdaki hâllerde Yargıtay davanın esasına hükmedebileceği gibi hükümdeki hukuka aykırılığı da düzeltebilir:


a) Olayın daha ziyade aydınlanması gerekmeden beraate veya davanın düşmesine ya da alt ve üst sınırı olmayan sabit bir cezaya hükmolunması gerekirse.


b) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının iddiasına uygun olarak sanığa kanunda yazılı cezanın en alt derecesini uygulamayı uygun görürse.


c) Mahkemece sabit görülen suçun unsurları, niteliği ve cezası hükümde doğru gösterilmiş olduğu hâlde sadece kanunun Madde numarası yanlış yazılmış ise.


d) Hükümden sonra yürürlüğe giren kanun, suçun cezasını azaltmış ve mahkemece sanığa verilecek cezanın belirlenmesinde artırma sebebi kabul edilmemiş veya yeni bir kanun ile fiil suç olmaktan çıkarılmış ise birinci hâlde daha az bir cezanın hükmolunması ve ikinci hâlde hiç ceza hükmolunmaması gerekirse.


e) Sanığın açıkça saptanmış olan doğum ve suç tarihlerine göre verilecek cezanın belirlenmesinde gerekli indirim yapılmamış veya yanlış indirim yapılmış ise.


f) Artırma veya indirim sonucunda verilecek ceza süresi veya miktarının belirlenmesinde maddî hata yapılmış ise.


g) Türk Ceza Kanununun 61 inci Maddesindeki sıralamanın gözetilmemesi yüzünden eksik veya fazla ceza verilmiş ise.


h) Harçlar Kanunu ile yargılama giderlerine ilişkin hükümlere ve Avukatlık Kanununa göre düzenlenen ücret tarifesine aykırılık mevcutsa.

YARGITAY KARARININ GÖNDERİLECEĞİ MERCİ

Madde 304 - (1) Yargıtayca 302 nci Maddenin birinci fıkrası veya 303 üncü Madde uyarınca verilen kararlara ilişkin dosya, hükmü veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına verilir. Bölge adliye mahkemesi, dosyayı Yargıtaydan geldiği tarihten itibaren yedi gün içinde gereğinin yapılması için ilgili ilk derece mahkemesine gönderilmek üzere bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına verir.


(2) Yargıtay, dosyayı 303 üncü Maddede belirtilenlerin dışında kalan hâllerde yeniden incelenmek ve hüküm verilmek üzere hükmü bozulan bölge adliye mahkemesine veya diğer bir bölge adliye mahkemesine gönderir.


(3) Hüküm, mahkemenin hukuka aykırı olarak kendisini görevli veya yetkili görmesinden dolayı bozulmuşsa, Yargıtay aynı zamanda dosyayı görevli veya yetkili mahkemeye gönderir.


(4) İlk derece mahkemesi tarafından doğrudan temyiz yolu açık bulunan hükümlerle ilgili olarak verilen karara ilişkin dosya, hükmü veren ilk derece mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına verilir.

YARGITAYDA HÜKMÜN AÇIKLANMASI

Madde 305 - (1) Hüküm, 231 inci Madde gereğince açıklanır. Buna olanak bulunmadığı takdirde duruşmanın bitiminden itibaren yedi gün içinde karar verilir.

HÜKMÜN BOZULMASININ DİĞER SANIKLARA ETKİSİ

Madde 306 - (1) Hüküm, sanık lehine bozulmuşsa ve bu hususların temyiz isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanması olanağı varsa, bu sanıklar da temyiz isteminde bulunmuşçasına hükmün bozulmasından yararlanırlar.

DAVAYA YENİDEN BAKACAK MAHKEMENİN İŞLEMLERİ

Madde 307 - (1) Yargıtaydan verilen bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak bölge adliye veya ilk derece mahkemesi, ilgililere bozmaya karşı diyeceklerini sorar.


(2) Sanık, müdafii, katılan ve vekilinin dosyada varolan adreslerine de davetiye tebliğ olunamaması veya davetiye tebliğ olunmasına rağmen duruşmaya gelmemeleri nedeniyle bozmaya karşı beyanları saptanmamış olsa da duruşmaya devam edilerek dava yokluklarında bitirilebilir. Ancak, sanık hakkında verilecek ceza, bozmaya konu olan cezadan daha ağır ise, her hâlde dinlenmesi gerekir.


(3) Yargıtaydan verilen bozma kararına bölge adliye veya ilk derece mahkemesinin direnme hakkı vardır. Ancak, direnme üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara karşı direnilemez.


(4) Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 262 nci Maddede gösterilen kimselerce temyiz edilmişse, yeniden verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz.

ÜÇÜNCÜ KISIM:OLAĞANÜSTÜ KANUN YOLLARI

BİRİNCİ BÖLÜM:YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISININ İTİRAZ YETKİSİ

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISININ İTİRAZ YETKİSİ

Madde 308 - (1) Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re'sen veya istem üzerine, ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz.

İKİNCİ BÖLÜM:KANUN YARARINA BOZMA

KANUN YARARINA BOZMA

Madde 309 - (1) Hâkim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümde hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini, yasal nedenlerini belirterek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirir.


(2) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, bu nedenleri aynen yazarak karar veya hükmün bozulması istemini içeren yazısını Yargıtayın ilgili ceza dairesine verir.


(3) Yargıtayın ceza dairesi ileri sürülen nedenleri yerinde görürse, karar veya hükmü kanun yararına bozar.


(4) Bozma nedenleri:


a) 223 üncü Maddede tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, kararı veren hâkim veya mahkeme, gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verir.


b) Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin ise, kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilir. Bu hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz.


c) Davanın esasını çözüp de mahkûmiyet dışındaki hükümlere ilişkin ise, aleyhte sonuç doğurmaz ve yeniden yargılamayı gerektirmez.


d) Hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektiriyorsa cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektiriyorsa bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesi doğrudan hükmeder.


(5) Bu Madde uyarınca verilen bozma kararına karşı direnilemez.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISININ KANUN YARARINA BAŞVURMASI

Madde 310 - (1) 309 uncu Maddede belirtilen yetki, aynı Maddenin dördüncü fıkrasının (d) bendindeki hâllere özgü olmak üzere ve kanun yararına olarak re'sen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından da kullanılabilir.


(2) 309 uncu Madde gereğince Adalet Bakanlığı tarafından başvurulduğunda bu yetki, artık Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından kullanılamaz.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM:YARGILAMANIN YENİLENMESİ

HÜKÜMLÜ LEHİNE YARGILAMANIN YENİLENMESİ NEDENLERİ

Madde 311 - (1) Kesinleşen bir hükümle sonuçlanmış bir dava, aşağıda yazılı hâllerde hükümlü lehine olarak yargılamanın yenilenmesi yoluyla tekrar görülür:


a)Duruşmada kullanılan ve hükmü etkileyen bir belgenin sahteliği anlaşılırsa.

b) Yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek biçimde hükümlü aleyhine kasıt veya ihmal ile gerçek dışı tanıklıkta bulunduğu veya oy verdiği anlaşılırsa.


c) Hükme katılmış olan hâkimlerden biri, hükümlünün neden olduğu kusur dışında, aleyhine ceza kovuşturmasını veya bir ceza ile mahkûmiyetini gerektirecek biçimde görevlerini yapmada kusur etmiş ise.


d) Ceza hükmü hukuk mahkemesinin bir hükmüne dayandırılmış olup da bu hüküm kesinleşmiş diğer bir hüküm ile ortadan kaldırılmış ise.


e) Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında sanığın beraatini veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkûm edilmesini gerektirecek nitelikte olursa.


f) Ceza hükmünün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlâli suretiyle verildiğinin ve hükmün bu aykırılığa dayandığının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması. Bu hâlde yargılamanın yenilenmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde istenebilir.


(2) Birinci fıkranın (f) bendi hükümleri, 4.2.2003 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararları ile, 4.2.2003 tarihinden sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurular üzerine verilecek kararlar hakkında uygulanır.

İNFAZIN GERİ BIRAKILMASI VEYA DURDURULMASI

Madde 312 - (1) Yargılamanın yenilenmesi istemi hükmün infazını ertelemez. Ancak mahkeme, infazın geri bırakılmasına veya durdurulmasına karar verebilir.

YARGILAMANIN YENİLENMESİNE ENGEL OLMAYAN HÂLLER

Madde 313 - (1) Hükmün infaz edilmiş olması veya hükümlünün ölümü, yargılamanın yenilenmesi istemine engel olmaz.


(2) Ölenin eşi, üstsoyu, altsoyu, kardeşleri yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunabilirler.


(3) İkinci fıkrada sayılan kişilerin yokluğu hâlinde, Adalet Bakanı da yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunabilir.

SANIK VEYA HÜKÜMLÜNÜN ALEYHİNE YARGILAMANIN YENİLENMESİ NEDENLERİ

Madde 314 - (1) Kesinleşen bir hükümle sonuçlanmış olan bir dava aşağıda yazılı hâllerde sanık veya hükümlünün aleyhine olarak yargılamanın yenilenmesi yolu ile tekrar görülür:


a) Duruşmada sanığın veya hükümlünün lehine ileri sürülen ve hükme etkili olan bir belgenin sahteliği anlaşılırsa.


b) Hükme katılmış olan hâkimlerden biri, aleyhine ceza kovuşturmasını veya bir ceza ile mahkûmiyetini gerektirecek nitelikte olarak görevlerini yapmada sanık veya hükümlü lehine kusur etmiş ise.


c) Sanık beraat ettikten sonra suçla ilgili olarak hâkim önünde güvenilebilir nitelikte ikrarda bulunmuşsa.

YARGILAMANIN YENİLENMESİNİN KABUL EDİLMEYECEĞİ HÂL

Madde 315 - (1) Kanunun aynı Maddesinde yer almış sınır içinde olmak üzere cezanın değiştirilmesi amacıyla yargılamanın yenilenmesi kabul edilemez.


(2) Hatanın giderilebilmesini sağlayacak başka bir yol varsa, yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilemez.

BİR SUÇA DAYANAN YENİLEME İSTEMLERİNİN KABULÜ KOŞULLARI

Madde 316 - (1) Bir suç iddiasına dayandırılan yenileme istemi, ancak bu fiilden dolayı kesinleşmiş bir mahkûmiyet hükmü verilmiş veya mahkûmiyeti gerektirecek nitelikte kuvvetli delil bulunmaması dışında bir nedenle ceza soruşturmasına başlanamamış veya sürdürülememişse kabul edilebilir. Bu Madde, 311 inci Maddenin birinci fıkrasının (e) bendinde yazılı hâlde uygulanmaz.

YENİLEME İSTEMİ HAKKINDA UYGULANACAK HÜKÜMLER

Madde 317 - (1) Kanun yollarına başvurma hakkındaki genel hükümler, yargılamanın yenilenmesi istemi hakkında da uygulanır.


(2) Yargılamanın yenilenmesi istemi, bunun yasal nedenleri ile dayandığı delilleri içerir.

YENİLEME İSTEMİNİN KABULE DEĞER OLUP OLMADIĞI KARARI VE MERCİİ

Madde 318 - (1) Yargılamanın yenilenmesi istemi, hükmü veren mahkemeye sunulur. Bu mahkeme, istemin kabule değer olup olmadığına karar verir.


(2) 303 üncü Madde gereğince Yargıtayın doğrudan hüküm kurduğu hâllerde de hükmü vermiş olan mahkemeye başvurulur.


(3) Yargılamanın yenilenmesi isteminin kabule değer olup olmadığına dair olan karar, duruşma yapılmaksızın verilir.

YENİLEME İSTEMİNİN KABULE DEĞER GÖRÜLMEMESİ NEDENLERİ VE KABULÜ HÂLİNDE YAPILACAK İŞLEM

Madde 319 - (1) Yargılamanın yenilenmesi istemi, kanunda belirlenen şekilde yapılmamış veya yargılamanın yenilenmesini gerektirecek yasal hiçbir neden gösterilmemiş veya bunu doğrulayacak deliller açıklanmamış ise, bu istem kabule değer görülmeyerek reddedilir.


(2) Aksi hâlde yargılamanın yenilenmesi istemi, bir diyeceği varsa yedi gün içinde bildirmek üzere Cumhuriyet savcısı ve ilgili tarafa tebliğ olunur.


(3) Bu Madde gereğince verilen kararlara itiraz edilebilir.

DELİLLERİN TOPLANMASI

Madde 320 - (1) Mahkeme, yargılamanın yenilenmesi istemini yerinde bulursa delillerin toplanması için bir naip hâkimi veya istinabe olunan mahkemeyi görevlendirebileceği gibi; kendisi de bu hususları yerine getirebilir.


(2) Delillerin mahkemece veya naip hâkim tarafından veya istinabe suretiyle toplanması sırasında, soruşturmaya ilişkin hükümler uygulanır.


(3) Delillerin toplanması bittikten sonra Cumhuriyet savcısı ve hakkında hüküm kurulmuş olan kişiden yedi günlük süre içinde görüş ve düşüncelerini bildirmeleri istenir.

YENİLEME İSTEMİNİN ESASSIZ OLMASINDAN DOLAYI REDDİ, AKSİ TAKDİRDE KABULÜ

Madde 321 - (1) Yargılamanın yenilenmesi isteminde ileri sürülen iddialar, yeterli derecede doğrulanmaz veya 311 inci Maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri ile 314 üncü Maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yazılı hâllerde işin durumuna göre bunların önce verilmiş olan hükme hiçbir etkisi olmadığı anlaşılırsa, yargılamanın yenilenmesi istemi esassız olması nedeniyle duruşma yapılmaksızın reddedilir.


(2) Aksi hâlde mahkeme, yargılamanın yenilenmesine ve duruşmanın açılmasına karar verir.


(3) Bu Madde gereğince verilen kararlara karşı itiraz yoluna gidilebilir.

DURUŞMA YAPILMAKSIZIN YENİLEME İSTEMİNİN İNCELENMESİ

Madde 322 - (1) Hükümlü ölmüşse mahkeme yeniden duruşma yapmaksızın gerekli delilleri topladıktan sonra hükümlünün beraatine veya yargılamanın yenilenmesi isteminin reddine karar verir.


(2) Diğer hâllerde de mahkeme, bu hususta yeterli delil varsa Cumhuriyet savcısının uygun görüşünü aldıktan sonra duruşma yapmaksızın hükümlünün derhâl beraatine karar verir.


(3) Mahkeme beraat kararı ile beraber önceki hükmün ortadan kaldırılmasını da karar altına alır.


(4) Yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunan kimse isterse, gideri Devlet Hazinesine ait olmak üzere önceki hükmün iptaline ilişkin karar Resmî Gazete ile ilân olunacağı gibi mahkemenin takdirine göre diğer gazetelerle de ilân edilebilir.

YENİDEN DURUŞMA SONUCUNDA VERİLECEK HÜKÜM

Madde 323 - (1) Yeniden yapılacak duruşma sonucunda mahkeme, önceki hükmü onaylar veya hükmün iptali ile dava hakkında yeniden hüküm verir.


(2) Yargılamanın yenilenmesi istemi hükümlünün lehine olarak yapılmışsa, yeniden verilecek hüküm önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır bir cezayı içeremez.


(3) Yargılamanın yenilenmesi sonucunda beraat veya ceza verilmesine yer olmadığı kararının verilmesi halinde, önceki mahkûmiyet kararının tamamen veya kısmen infaz edilmesi dolayısıyla kişinin uğradığı maddî ve manevî zararlar bu Kanunun 141 ilâ 144 üncü Maddeleri hükümlerine göre tazmin edilir.

YEDİNCİ KİTAP: YARGILAMA GİDERLERİ VE ÇEŞİTLİ HÜKÜMLER

BİRİNCİ KISIM:YARGILAMA GİDERLERİ

YARGILAMA GİDERLERİ

Madde 324 - (1) Harçlar ve tarifesine göre ödenmesi gereken avukatlık ücretleri ile soruşturma ve kovuşturma evrelerinde yargılamanın yürütülmesi amacıyla Devlet Hazinesinden yapılan her türlü harcamalar ve taraflarca yapılan ödemeler yargılama giderleridir.


(2) Hüküm ve kararda yargılama giderlerinin kimlere yükletileceği gösterilir.


(3) Giderlerin miktarı ile iki taraftan birinin diğerine ödemesi gereken paranın miktarını mahkeme başkanı veya hâkim belirler.


(4) Devlete ait yargılama giderlerine ilişkin kararlar, Harçlar Kanunu hükümlerine göre; kişisel haklara ilişkin kararlar, 9.6.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu hükümlerine göre yerine getirilir.


(5) Türkçe bilmeyen ya da engelli olan şüpheli, sanık, mağdur veya tanık için görevlendirilen tercümanın giderleri, yargılama gideri sayılmaz ve bu giderler Devlet Hazinesince karşılanır.

SANIĞIN YÜKÜMLÜLÜĞÜ

Madde 325 - (1) Cezaya veya güvenlik tedbirine mahkûm edilmesi hâlinde, bütün yargılama giderleri sanığa yüklenir.


(2) (Değişik fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.27.md) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve cezanın ertelenmesi hallerinde de birinci fıkra hükmü uygulanır.


(3) Yargılamanın değişik evrelerinde yapılan araştırma veya işlemler nedeniyle giderler meydana gelmiş olup da, sonuç sanık lehine ortaya çıkmış ise, bu giderlerin sanığa yüklenmesinin hakkaniyete aykırı olacağı anlaşıldığında mahkeme, bunların kısmen veya tamamen Devlet Hazinesine yüklenmesine karar verir.


(4) Hüküm kesinleşmeden sanık ölürse, mirasçılar giderleri ödemekle yükümlü tutulmazlar.

BAĞLANTILI DAVALARDA GİDERLER

Madde 326 - (1) Birden çok suçtan dolayı aleyhinde kovuşturma yapılmış olan kimse, bunların bir kısmından mahkûm olmuş ise, beraat ettiği suçların duruşmasının gerektirdiği giderleri ödemekle yükümlü değildir.


(2) İştirak halinde işlenmiş bir suç nedeniyle mahkûm edilmiş olanlara, sebebiyet verdikleri yargılama giderleri ayrı ayrı yükletilir.

BERAAT VEYA CEZA VERİLMESİNE YER OLMADIĞI KARARI VERİLMESİ HÂLİNDE GİDER

Madde 327 - (1) Hakkında beraat veya ceza verilmesine yer olmadığına karar verilen kişi, sadece kendi kusurundan ileri gelen giderleri ödemeye mahkûm edilir.


(2) Bu kişinin önceden ödemek zorunda kaldığı giderler, Devlet Hazinesince üstlenilir.

KARŞILIKLI HAKARET HÂLLERİNDE GİDER

Madde 328 - (1) Karşılıklı hakaret hâllerinde taraflardan biri veya her ikisi hakkında ceza verilmesine yer olmadığı kararının verilmesi; bunlardan birinin veya her ikisinin giderleri karşılamaya mahkûm edilmelerine engel olmaz.

SUÇ UYDURMA VE İFTİRA GİBİ HÂLLERDE GİDER

Madde 329 - (1) Suç uydurup iftirada bulunduğu sabit olan kimse, bu nedenle yapılmış giderleri ödemeye mahkûm edilir.

KANUN YOLLARINA BAŞVURU SONUCUNDA GİDER

Madde 330 - (1) Kanun yollarından birine başvuran taraf, bu başvurusunu geri almasından veya başvurunun reddolunmasından ileri gelen giderleri öder. Kanun yollarına başvuran Cumhuriyet savcısı ise, sanığın ödemek zorunda bulunduğu giderler Devlet Hazinesine yükletilir.


(2) Kanun yoluna başvuranın istemi kısmen kabul olunmuş ise, mahkeme uygun gördüğü şekilde giderleri bölüştürür.


(3) Kesinleşmiş bir hüküm ile sonuçlanan bir duruşma hakkındaki yargılamanın yenilenmesi isteminden ileri gelen giderler hakkında da aynı hüküm geçerlidir.


(4) Eski hâle getirme isteminden doğan giderler, hasım tarafının esassız karşı koymasından meydana gelmiş değilse, bu istemi ileri sürene yükletilir.

İKİNCİ KISIM:ÇEŞİTLİ HÜKÜMLER

ADLÎ TATİL

Madde 331 - (1) Ceza işlerini gören makam ve mahkemeler her yıl ağustosun birinden eylülün beşine kadar tatil olunur.


(2) Soruşturma ile tutuklu işlere ilişkin kovuşturmaların ve ivedi sayılacak diğer hususların tatil süresi içinde ne suretle yerine getirileceği, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenir.


(3) Tatil süresince bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay, yalnız tutuklu hükümlere ilişkin veya Meşhud Suçların Muhakeme Usulü Kanunu gereğince görülen işlerin incelemelerini yapar.


(4) Adli tatile rastlayan süreler işlemez. Bu süreler tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzatılmış sayılır.

BİLGİ İSTEME

Madde 332 - (1) Suçların soruşturma ve kovuşturması sırasında Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından yazılı olarak istenilen bilgilere on gün içinde cevap verilmesi zorunludur. Eğer bu süre içinde istenen bilgilerin verilmesi imkânsız ise, sebebi ve en geç hangi tarihte cevap verilebileceği aynı süre içinde bildirilir.


(2) Bilgi istenen yazıda yukarıdaki fıkra hükmü ile buna aykırı hareket etmenin Türk Ceza Kanununun 257 nci Maddesine aykırılık oluşturabileceği yazılır. Bu durumda haklarında kamu davasının açılması, izin veya karar alınmasına bağlı bulunan kişiler hakkında, yasama dokunulmazlığı saklı kalmak üzere, doğrudan soruşturma yapılır.

YÖNETMELİK

Madde 333 - (1) Bu Kanunda öngörülen yönetmelikler, aksine hüküm bulunmadıkça, ilgili bakanlıkların görüşü alınarak Adalet Bakanlığı tarafından çıkarılır.

YÜRÜRLÜK

Madde 334 - (1) Bu Kanun, 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe girer.*1*

YÜRÜTME

Madde 335 - (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

Advertisement