Cumhuriyet'in ilânı üzerine Halife'ye yaptırılmak istenen rol ve Halife lehinde yapılan yayınlar
Efendiler, o günlerde İstanbul'da bulunan ordu müfettişlerimiz de gazetelere demeçler vererek, çeşitli vesilelerle düzenlenen ziyafetlerde nutuklar söyleyerek duygularını dile getiriyorlardı.
Cumhuriyet'in ilânı üzerine İstanbul'da bazı kimseler ve bazı gazeteciler Halife'ye de bir rol yaptırmak hevesine düştüler. Gazetelerde Halife'nin istifa ettiği veya edeceği yolunda söylentiler, tekzipler (yalanlamalar) yayınlandı.
Sonra dendi ki: «Haber aldığımıza göre, mesele böyle bir rivayetten ibaret olmadığı gibi, bir tekzip ile çözülebilecek kadar basit de değildir. Gerçek olan bir nokta vardır ki, o da Cumhuriyet'in ilânının yeniden bir halifelik meselesi ortaya çıkarmış olmasıdır.»
Halife, «yazı masasının başına oturup (!) Vatan gazetesi yazarına demeç vermiştir» denilerek, Halife'nin bütün mü'minler tarafından sevildiği, Asya'nın en ücra köşelerine varıncaya kadar İslâm dünyasından binlerce mektup ve telgraf aldığı ve birçok yerden hey'etler geldiği yolundaki sözlerle hilâfet mevkiinin kolay kolay sarsılır bir mevki olmadığı anlatılmaya çalışılıyor; İslâm dünyasınca istenmedikçe Halife'nin istifa edip çekilmeyeceği ilân ediliyordu.
Aynı zamanda «Hükûmet birçok iç meseleleri yoluna koymakla meşgul olduğundan şimdiye kadar hilâfetin görevlerini tespitle uğraşma imkânını bulamamıştır. Hükûmetin iç meselelerle meşgul olduğunu elbette İslâm dünyası da bilmektedir ve şimdiye kadar halifelik görevleri ile uğraşmaya imkân bulamamasını tabiî görür» cümleleriyle bizi, hilâfetin görevlerini tespite çağırırken, şimdiye kadar bunun yapılmamasını hoşgörü ile karşılayan İslâm dünyasının bundan sonra mazur görmeyeceğini de bildirerek bir bakıma tehdit ediliyorduk. Bir yandan da bizi etkilemesi için İslâm dünyasının dikkati çekilmek isteniyordu.
Vatan gazetesinin 9 Kasım 1923 tarihli nüshasında okuduğumuz bu yazılardan sonra, 10 Kasım 1923 tarihli Tanin gazetesinde Halife'ye yazılan bir açık mektup yayınlandı. Lütfi Fikri Bey'in imzasını taşıyan bu mektupta, Halife'nin istifasıyla ilgili haberlerden, milletin ne kadar üzüldüğünü ve acı çektiğini ispat için bir vapur hikâyesi uydurulmuştu: «Vapurda oturanlar,
Halife'nin istifası haberini öğrenince çehrelerine hüzün ve endişe çökmüş... Birbirlerini tanımayanlar samimî görüşmeye ve hattâ çok görüşmeye başlamışlar... Ortak endişe bunları bir dakikada dost etmiş...
Lütfi Fikri Bey, «gönül istiyor ki, bu istifa sözü, ebedî olarak gömülsün, kalsın» diyor; Çünkü «dünya için felâket olur» muş...
Lütfi Fikri Bey, millete şunu da telkin ediyordu: «Hayretle ve üzüntüyle görülmelidir ki, bugün şu manevî hazineye (yani hilâfete) saldırmak isteyenler, dışarıdan kimseler, Müslüman milletler içinde Türk'ü çekemeyenler değildir. Doğrudan doğruya biz Türkler, kendi dinimizden ebedî olarak bu hazînenin çıkarılması sonucuna yol açabilecek teşebbüslerde bulunuyoruz.
Efendiler, yabancılar hilâfete saldırmıyorlardı. Fakat Türk milleti saldırıdan kurtulamıyordu. Hilâfete saldıranlar, Müslüman milletler içinde Türk'ü çekemeyenler değildi. Fakat Çanakkale'de, Suriye'de, Irak'ta İngiliz ve Fransız bayrakları altında
Türklerle vuruşan Müslüman milletlerdi. Türk milletine kolayca saldırabilmek için korunup devam ettirilmesi tercih edilen hilâfetin ortadan kaldırılmasını «Türklük için bir intihardır» diyerek vasıflandırmak; «hilâfet'i ortadan kaldırmak için biz
Türkler teşebbüslerde bulunuyoruz» sözleriyle Cumhuriyet'in hedefini açıklayıp ilân etmek, elbette etkisiz kalmadı.
Lütfi Fikri Bey'in Tanin'de yayınlanan açık mektubundaki görüş, ertesi gün, Tanin başyazarı tarafından desteklendi.
10 Kasım 1923 tarihli Tanin'in «Şimdi de Hilâfet Meselesi» başlıklı baş makalesi okununca, Cumhuriyet'in ilânına engel olamayanların, ne pahasına olursa olsun hilâfet makamını elde tutabilme gayret ve faaliyetine geçtikleri anlaşılır. Bu yazıda, şehzade mektupları yayınlanarak halkta hanedan lehinde sevgi uyandırılmaya çalışılıyor.
Ayrıca, hanedan haklarına karşı çirkin saldırılar yapıldığı ve bunu yapanın, partimizin en seçkin zümresinden olduğu belirtildikten ve Cumhuriyet
Hükûmeti'ni milletin gözünde kötü göstermek için ne söylemek gerekirse onlar da yazıldıktan sonra, Halife'nin istifası söylentisi üzerinde durularak: «Arkadan arkaya verilmiş bir karar karşısındayız» deniyordu.
Daha sonra da: «Millet
Meclisi'nin bu kadar baskı altında kaldığını, dışarıda verilen kararları yalnızca onaylamak durumuna düşürüldüğünü görmek gerçekten pek üzücü oluyor» sözleriyle, Meclis bize karşı kışkırtılıyor...
Böylece, Cumhuriyet'in ilânını kabul eden Meclis'in hiç olmazsa Hilâfetin kaldırılmasını bir oldubitti şeklinde kabul etmemesinin sağlanmasına çalışılıyordu.
Tanin başyazarı, hilâfetle ilgili düşünce ve görüşlerini şu satırlarla ortaya koyuyordu: «Hilâfet bizden giderse, beş on milyonluk Türkiye Devleti'nin İslâm dünyası içinde hiçbir önemi kalmayacağını, Avrupa siyaseti karşısında da en küçük ve değersiz bir hükûmet durumuna düşeceğimizi anlayabilmek için büyük bir kabiliyete gerek yoktur.
Milliyetçilik bu mudur? Kalbinde gerçek milliyetçilik duygusu yatan her Türk, halifelik makamına dört elle sarılmak mecburiyetindedir.»
Efendiler, halifelik konusundaki düşüncelerimi daha önce açıkladığım için, bu sözleri burada tahlile gerek görmüyorum. Ancak, hilâfet makamına dört elle sarılmak mecburiyetinde kalan bir rejimin, Cumhuriyet rejimi olamayacağını anlayabilmek için de, büyük bir kabiliyet gerekmediğini söylemekle yetineceğim.
Tanin'in incelemekte olduğumuz baş makalesinin daha bir iki noktasına dikkati çekeceğim.
Osmanlı hanedanınca kabul edilmiş ve bundan dolayı ebedî olarak Türkiye'de kalması güven altına alınmış bulunan Hilâfet'i elden kaçırmak tehlikesini yaratmak, akıl ve vatanseverlikle, milliyet duygusuyla zerre kadar bağdaştırılamazmış (!...)
Tanin başyazarı, kendisinin Cumhuriyetçi olduğunu ilân etmişti.
Fakat öyle bir Cumhuriyetçi ki, onun istediği Cumhuriyet idaresinin başında, halife olarak Osmanlı hanedanından biri bulunacaktır.
Yoksa, yapılan hareket akıl ve vatanseverlikle, milliyet duygusuyla zerre kadar bağdaştırılamazmış... Hilâfeti, elimizden gitmesine hiçbir imkân kalmayacak şekilde korumakla görevliymişiz... Onu kaldırmak için girişilen gizli tertipler başarısızlığa uğratılmalıymış...
Efendiler, bu yazıların anlamı ve bu düşüncelerin nasıl bir maksada dayandığı bugün kolaylıkla anlaşılmaktadır. Yarın, daha açık olarak anlaşılacaktır. Gelecek nesillerin, Türkiye'de Cumhuriyetin ilân edildiği gün, ona en insafsızca saldırıların başında, «cumhuriyetçiyim» diyenlerin yer aldığını görerek asla şaşıracaklarını sanmayınız! Aksine, Türkiye'nin aydın ve cumhuriyetçi çocukları, böyle cumhuriyetçi geçinmiş olanların gerçek düşüncelerini tahlil ye tespitte hiç de kararsızlığa düşmeyeceklerdir.
Onlar, kolayca anlayacaklardır ki, çürümüş bir hanedanın, halife ünvanını taşıyarak başının üstünden zerre kadar uzaklaşmasına imkân bırakmayacak şekilde korunmasını şart kılan bir devlet şeklinde, Cumhuriyet rejimi ilân edilse bile, onu yaşatmak mümkün değildir.
Efendiler, o günlerde yapılan yayınlar arasında dahi iki nokta yer alıyordu. Bunlardan biri benim hasta olduğum hususu. Diğeri de rahmetli Enver Paşa'nın Türkistan'daki hizmetleri ve hayatta olduğu hususu… Enver Paşa, memleket dışında kaldığı yıllarda İslâm birliği için çalışıyormuş ve «Dâmâd-ı Hilâfetpenahî (217)» ünvanını kullanırmış... Hattâ Türkistan'da kazdırdığı bir mührün bir tarafına bu ünvanı da yazdırmış...
Boyuna bu iki noktadan da sözetmek elbette maksatsız değildi.
Efendiler, işaret ettiğim bu yayınlarla birtakım kimselerin tutum ve davranışları özet olarak şu şekilde ifade edilebilir: «Esas olan millî hâkimiyettir. Millî hâkimiyet Cumhuriyet'in gelişmesiyle sağlanır.
Türk milleti, millî hâkimiyete kavuştu. Cumhuriyet'in ilânına lüzum yoktur, yanlıştır. Türkiye'de en sağlam devlet şekli, millî hâkimiyet esasını korumakla birlikte Cumhuriyet'i ilân etmeyip devlet başkanlığından halife ünvanıyla Osmanlı hânedanından birini bulunduran meşrutiyet idaresidir. Nasıl ki, İngiltere'de millî hâkimiyet mevcut olmakla birlikte devlet başkanlığında bir kral vardır ve o kral aynı zamanda Hindistan imparatorudur.»
Efendiler, böyle bir prensip üzerinde birleşmiş olan kimseler, kendilerini sözleriyle, tavırlarıyla ve yazılarıyla göstermiş gibiydiler. Bu zümrenin başına Rauf Bey'in seçildiğine hükmedilebilirdi. Çeşitli soy ve mesleklerden oluşan kimselerin meydana getirdiği bu zümre, Rauf Bey'i maksatlarının açıklanıp savunulmasına en uygun bir kimse olarak görmüşlerdi.
Ondan büyük ümitler beklenebileceği zannına kapılmışlardı. Bundan sonradır ki, Rauf Bey Ankara'ya hareket etti. Vatan gazetesinin bildirdiğine göre, büyük bir kalabalık Rauf Bey'i Ankara'ya uğurlamak için toplanmış. Kâzım Karabekir Paşa, Refet Paşa, Ali Fuat Paşa, Adnan Bey bu büyük kalabalığın başında gösteriliyordu.
Vatan gazetesi bu uğurlamadan bahsederken, Rauf Bey'in Ankara'da Meclis'te güdeceği politikayı da millete ilân ediyordu. Rauf Bey'in Meclis'teki çalışmalarının olumsuz yönde ve şahsî olmayacağı, faaliyetinin memleketin iyiliğini ve huzurunu, kanunların hâkimiyetini sağlama amacı güden bir faaliyet olacağı, kendisinin Büyük Millet Meclisi'nde bir iyilik ve düzen unsuru olacağı ve memleket yararına olan prensipleri savunacağı belirtiliyordu.
Vatan gazetesi sahibinin bu açıklamaları yapmaya ve kendiliğinden garanti vermeye yetkili olduğu elbette kabul edilemezdi. Oysa, Rauf Bey, partimiz adına milletvekili olmuştu. Partimizin programına uyacaktı. Partiden ayrılmadan kendi başına bir politika takip etmemesi gerekirdi. Rauf Bey, daha partiden ayrıldığını da bildirmemişti.
Böyle bir düşüncesi olmadığını, daha sonra partiden ayrılmamakta gösterdiği ısrarla da doğrulamıştı. Bu bakımdan, hem partide kalmak ve hem de parti disiplinini bozmak demek olan kendine has bir politikayı tek başına uygulamak, anlaşılabilir bir husus değildi.
Efendiler, bu yolda hareketle, varılmak istenen sonucu keşfetmek geç ve güç olmadı. İsterseniz, bu noktanın aydınlanmasına yarayacak bazı açıklamalarda bulunayım.
217) Halife Damadı.
Sadeleştirilmiş Nutuk |
---|
Nutuk - Sadeleştirilmiş Nutuk - Mukayeseli Nutuk - Portal:Nutuk |
Birinci Dünya Savaşında Anadolu'nun Durumu ve Kurtuluş Çareleri | Samsun'a Çıktığım Gün Genel Durum ve Görünüş - Bunlara Karşı Düşünülen Kurtuluş Çareleri - Milli Kuruluşlar Siyasi Amaç ve Hedefleri - Memleket İçinde ve İstanbul'da Milli Varlığa Düşman Kuruluşlar - İngiliz Muhipleri Cemiyeti - Misak-ı Milli Hazırlanıyor - Milli ülkü ve milli teşkilatın kısa bir zamanda sağladığı şeref ve varlığı küçümseyenler - Ankara'da toplanma düşüncesi - Harbiye Nazırı Cemal Paşa'nın işten uzaklaştırılması teklifi karşısında Ali Rıza Paşa Kabinesi - Anadolu'da bulunan yabancı subayların tutklanması kararı - Meclis-i Meb'usan Başkanı seçilmem sakıncalı görülüyor - Hükümeti mutlaka düşürmek ve kesin mücadele durumuna geçmek gereği - Ali Rıza Paşa ve kabinesinin iç yüzü - Aldatıcı söz vermeler, ağır iftiralar - Milli bir kabine kurulmasının imkansızlığı - Kuva-yı Milliye'nin mücadeleye devamı konusunda kamuoyunun yoklanması - Olayların akışına ayak uyduramazdık - Akbaş Cephaneliği ve Köprülü Hamdi Bey - [[Anzavur'un milli
cephelerimizi arkadan vurma teşebbüsü]] - Ali Rıza Paşa Kabinesi'nin istifası - Padişah işin gidiş ve durumuna göre birisini sadrazamlığa seçeceğim diyor - Beni hükümet işlerine karıştırmaktan menetmek isteyenler benden etkili tedbirler bekliyor - Salih Paşa sadrazam oluyor - Trakya'da Cafer Tayyar Bey'in tutuğu yanlış yol - Karakol Cemiyeti İstanbul'da teşkilatını genişletmeye çalışıyor - İstanbul'daki Kuva-yı Milliye Başkanları'nın tutuklanması hakkında Londra'dan gelen emir - İstanbul'un işgali - Manastır'lı Hamdi Efendi - İtilaf Kuvvetlerinin telgrafla memlekete yapmak istedikleri resmi tebliğ - Yabancı devletlere yaptığım protesto - Millete yayınladığım bildiri - Olağanüstü yetkiler taşıyan bir meclisin Ankara'da toplanma kararı - Celalettin Arif Bey'le görüş ayrılığı - Celalettin Arif Bey Meclis-i Meb'usan Başkanlığı'nı bırakmıyor - Seçimler sırasında bazı yerlerdeki büyük hükümet memurlarının çıkardığı güçlükler - Samsun'daki subaylar arasında sözde Padişah tarftarlığı varmış |
---|
TBMM'nin toplanması | Türkiye Büyük Millet Meclisi toplanıyor - Türk milletinin takip etmesi gereken siyasi ilke: Milli Siyaset - Hükümetin kurulması - Milli hakimiyet temeline dayanan halk hükumeti: Cumhuriyet - [[Türkiye Büyük Millet Meclisi,
Başkanlığı'na beni seçti]] - Bakanlar Kurulu'nun kurulması - Hıyanet-i Vataniye Kanunu ve İstiklal Mahkemeleri kurulması |
---|
İç isyanlar ve Doğu cephesindeki gelişmeler | İç İsyanlar - Anzavur ve Düzce isyanları - Hilafet Ordusu - Yenihan, Yozgat ve Boğazlıyan isyanları - Güney sınırımızda geçen olaylar - Konya isyanı - Savaş cephelerinin durumu - İstanbul Ankara ile temas arıyor ve bu teması Nurettin Paşa sağlamaya çalışıyor - Nurettin Paşa Ankara'da - Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti'nin dışişleri konusunda verdiği ilk karar: Moskova'ya bir heyet gönderilmesi - Yunanlıların ilk genel taarruzu - Yunan taarruzu karşısında milli cephelerin bozulması üzerine Meclis'te şiddetli hücüm ve eleştiriler - Ciddi bir askerî teşkilat kurabilmek ve bunda başarı sağlayabilmek için zaman şarttır - Yeşilordu - Çerkez Ethem ve kardeşlerinin ilk defa dikkati çekmeye başlayan bazı tavır ve davranışları - Celalettin, Arif, Hüseyin Avni Beylerin Erzurum'a gidişi ve orada ortaya attıkları meseleler - Celalettin Arif Bey'in geniş yetkiyle Doğu illeri valiliğine atanması isteniyor - Celalettin Arif Bey kendi kendine Erzurum Vali Vekili oluyor - Doğu Cephesinde Ermenistan'a taarruz kararı verdiğimiz sırada Celalettin Arif Bey'in ültimatomu - Celalettin Arif Bey'in ültimatomu - Kahraman Erzurum halkının bana açtığı dost kucağını kötüye kullanabileceğine asla ihtimal veremedim - Doğu cephemizde Ermenilerle savaş başlıyor - Ordularımızın üstsubay ve subayları hakkında bilinen bir gerçek - Milli hükümetimizin yaptığı ilk antlaşma: Gümrü Antlaşması - Trakya'daki durum - Trakya'daki Kolordumuzun askerliğin gereklerini ve vatanseverlik namusunu yerine getirememesinin tek sorumlusu Cafer Tayyar Paşa'dır - İkinci Konya isyanı - "Ordudan fayda yoktur" sözleri ve Batı Cephesi Komutanı'nın taarruz teklifi |
---|
İstanbul hükümetinin Ankara ile temas arayışları | Görünüşte bizim için yumuşak sanılan bir politika ile, bizi içten yıkma teşebbüsü - İstanbul'da iktidar mevkiine getirilen Tevfik Paşa Kabinesi Ankara ile temas arıyor - Bilecik Görüşmesi kararlaştırılıyor - Ethem ve Tevfik kardeşlerin muhalefete geçmesi - Tevfik Cephe Komutanı'nı tanımıyor - Ethem ve Tevfik kardeşlerle kendileri gibi düşünen bazı arkadaşlarının milli hükümete isyanı - Bilecik Görüşmesi - İzzet ve Salih Paşalar Ankara'da |
---|
Batı cephesindeki gelişmeler ve Birinci İnönü zaferi | Ethem ve kardeşleri zaman kazanmak için bizi yanıltmaya çalışıyorlardı - Çerkez Ethem hükümetin kanunlarını tanımıyor - Demirci Efe de harekete geçiyor - Reşit orduyu yanıltmaya çalışıyor - Çerkez Ethem'e bir nasihat heyeti gönderiliyor - Asi Ethem ve kardeşlerine karşı fiili harekata geçilmesini emrettim - Ethem ve kardeşleri kuvvetleriyle birlikte düşman saflarında müstehak oldukları yeri aldılar - Birinci İnönü Zaferi - Düşmanla işbirliği yapan Manisa Milletvekili Reşit Bey'in milletvekilliğinin kaldırılması kararı - Ethem ve Kardeşleri canlarını Refet Paşa'ya borçludur - İzzet ve Salih Paşalar Ankara'dan memnun görünmüyorlar, ille payitahta gitmek istiyorlardı - Sadrazam Tevfik Paşa benimle temas kuruyor - Tevfik Paşa'ya verdiğim resmi ve özel cevaplar - Tevfik Paşa ve arkadaşları Anadolu'yu İstanbul Hükümeti'ne bağlamaya çalışıyorlar - Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nun temel maddelerini Tevfik Paşa'ya bildirdim - İlk Teşkilat-ı Esasiye Kanunumuzun tarihçesi - Hilafet ve Saltanat konuları üzerine Türkiye Büyük Meclisi'nde yaptığım açıklamalar |
---|
Londra konferansı ve İkinci İnönü zaferi | Londra Konferansı'na katılacak olan delegeler doğrudan doğruya milli iradeyi temsil eden - Büyük Millet Meclisi'nce seçilmelidir - Tevfik Paşa yeminle bağlı olduğu Kanun-ı Esasi'ye sadakatten ayrılamıyor - Osmanlı devlet adamlarının belirgin özellikleri - Tevfik Paşa'nın teklifleri karşısında Büyük Millet Meclisi'nin kararı - Londra Konferansı'na katılmamız - Delegeler daha yolda iken başlayan Yunan taarruzu - İkinci İnönü Zaferi ve İsmet Paşa'nın Metristepe'de gördüğü durum - Güney Cephesi'ndeki harekat - Yunan ordusunun genel taarruz planında pek göze çarpan bir yanılma - Refet Paşa kendisi yenildiği halde düşmanı yenilmiş sayıyordu - Refet Paşa Türk ordusuna Başkomutan olmak istiyordu - Londra Konferansı'ndan dönen Dışişleri Bakanı Bekir Sami Bey'in imzaladığı sözleşmeler - Bekir Sami ne olursa olsun barış yapmak istiyordu - Mecliste belirmeye başlayan siyasi gruplar - Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu'nun kurulması - Hoca Raif Efendi "Muhafaza-i Mukaddesat Cemiyeti" kuruyor - Kazım Karabekir Paşa, devlet şeklinde tarihi değişiklikler yapılacağı zaman askerî ve sivil devlet adamlarının gereği gibi görüşleri alınmalıdır - İzzet ve Salih Paşa'ların İstanbul'da siyasal görev almayacaklarına söz vermelerine üzerine, İstanbul'a dönmelerine izin verildi - İzzet ve Salih Paşalar sözlerinde durmadılar - Ahmet İzzet Paşa Türk Milletine hizmet etmeyi Vahdettin'in hizmetinde olmaya tercih edemedi - Aziz milletime tavsiyem |
---|
Sakarya meydan muharebesi ve müteakip gelişmeler | Sakarya Meydan Muhaberesi - Ordunun başına geçmemi isteyenler - Başkomutanlığı kabul ediyorum - Başkomutanlığıma yapılan itirazlar - Başkomutanlığı fiili olarak üzerime aldım - Milli vergiler emri - Cephe karargâhına hareket - Savunma hattı yoktur, savunma sathı vardır - Bütün Türk Milletini cephede bulunan ordu kadar, duygu, düşünce ve hareket bakımından savaşla ilgilendirmeliyim - Büyük Millet Meclisi'nce bana "Mareşal" rütbesiyle "Gazi" ünvanının verilmesi - Fransız hükümeti ile yapılan görüşmeler ve Ankara Anlaşması - Pontus meselesi - Anadolu ortasında yeniden çıkan birtakım iç isyanlar - Merkez Ordusu'nun kurulması ve Nurettin Paşa'nın Komutanlığa getirilmesi - Malta'dan yeni dönen Bayındırlık Bakanı Rauf Bey'le Kara VAsıf Bey güdülen askerî siyaseti öğrenmek istiyorlardı - Benim şahsen Ankara'dan uzaklaşmam isteniyordu - İkinci Grup kuruluyor - Ordu saflarına kadar yayılan bozgunculuk telkinleri - Ordumuzun kararı taarruzdur - Yeterince hazırlanmış olması gereken üç vasıta, iç ve dış cephelerimiz - Doğu Cephesi Komutanı'nın bir görüşü - Çeşitli devletlerle yapılan resmi ve özel temaslar - Dünya önünde vereceğimiz imtihana hazırlanırken - 22 Mart 1922 tarihli ateşkes anlaşması teklifi - Ateşkes anlaşması teklifine cevap vermeye hazırlanırken alınan barış teklifi - Başkomutanlık Kanunu'nun tarihçesi - Memleketin yüksek çıkarları uğruna Başkomutanlık görevime devam kararı verdim - [[Ordunun
kıpırdanamayacağını iddia eden bir gafili alkışlayanlar]] - Ordunun maddi ve manevi gücü, milli gayeyi tam bir güvenle gerçekleştirecek düzeye yükselmişti - Muhalif grubun Meclis'teki faaliyeti - Rauf Bey Bakanlar Kurulu Başkanı oldu |
---|
Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Savaşı, Mudanya konferansı | Taarruz kararı - 1'inci Ordu Komutanı Ali İhsan Paşa'nın yarattığı durum - Taarruz planımızın ana çizgileri - Taarruza hazırlık emri - 26 Ağustos 1922 taarruz emri - Başkomutan savaşı - Ateşkes teklifi - Ordularımız İzmir rıhtımında ilk verdiğim hedefe, Akdeniz'e ulaştılar - İtilaf Devletlerinin 23 Eylül 1922 tarihli ateşkes teklifi - Mudanya Konferansı |
---|
Lozan barış konferansı ve Saltanatın kaldırılmasına ilişkin gelişmeler, Hilafet meselesi | Barış Konferansı'na göndereceğimiz delegeler - İsmet Paşa'nın Dışişleri Bakanlığı'na ve Delegeler Hey'eti Başkanlığına seçilmesi - Lozan (Lausanne) Barış Konferansı'na davet - Saltanatın kaldırılması - Rauf Bey'in Saltanat ve Hilafet konusundaki düşüncesi - Meclis'te Saltanatın kaldırılması görüşülürken Rauf Bey'e verdiğim rol - Lozan Barış Konferansı'na Tevfik Paşa ve arkadaşları da katılmak istiyordu - Çıkarlarını kirli bir tahtın çürümüş, çökmüş ayaklarına sarılmakta bulanlar - Osmanlı Saltanatı'nın kaldırılması kararının verildiği gün, Teşkilat-ı Esasiye, Şer'iye ve Adliye komisyonlarının ortak toplantısı - Karma Komisyon'a anlattığım gerçek - Osmanlı Saltanatı'nın yıkılış ve göçüş merasiminin son safhası - Hain Vahdettin bir İngiliz harp gemisiyle İstanbul'dan kaçıyor - Asil bir milleti utanılıcak bir duruma düşüren sefil - Abdülmecit Efendi'nin Büyük Millet Meclisi'nce Halife seçilmesi - Abdülmecit Efendi, babasının adı dolayısıyla da olsa "Han" ünvanından vazgeçemiyor - Halife olacak zatın sıfat ve yetkisi ne olacaktı - Türk halkı kayıtsız ve şartsız hakimiyetine sahiptir - Lozan Barış Konferansı - Osmanlı Devleti'nin dünya gözünde hiçbir değeri kalmamıştı - Halkın içinde bulunduğu psikolojiyi, düşünce eğilimlerini bir daha incelemek için halkla yakından temasa geçmek - Milli Hakimiyet ile Hilafet makamının durumları ve ilişkileri - Halife olan zatı ümitlendirecek bağlılık gösterileri - Din oyunu aktörleri Halife'yi bütün İslam dünyasına hükümdar yapmak istiyorlardı - Hilafet konusunda halkın şüphe ve endişesini gidermek için yaptığım açıklamalar - Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nda düğüm noktaları |
---|
Halk partisinin kuruluş çalışmaları, Lozan Barış Antlaşması ve müteakip gelişmeler | Halk Partisi'ni kurma teşebbüsü - Dokuz ilke ve partimizin ilk programı - Lozan Konferansı görüşmeleri kesildi - Lozan Konferansı görüşmeleri üzerinde Mecliste şiddetli tartışmalar - Meclis'teki muhaliflerin çeşitli saldırı hareketleri - "Beni vatandaşlık hakkından mahrum etmek" teklifi üzerine Mecliste yaptığım konuşma - Teklif edilen maddedeki şartlar neden bende yoktu - Milletin bana karşı gösterdiği sevgi ve güvenin samimi ifadeleri - Yeniden seçim yapılması kararı - Lozan Konferansı'nın ikinci safhası ve yeni seçimlerde milletin gösterdiği uyanıklık - Nurettin Paşa'nın bağımsız milletvekili olma teşebbüsü ve yayınladığı hal tercümesi - Nurettin Paşa'nın ve babası Mareşal İbrahim Paşa'nın Meşrutiyet inkılabında nasıl ve ne dereceye kadar rol oynadıkları konusundaki hatıralarım - Hal tercümesi broşürüne göre Nurettin Paşa'nın Meşrutiyet'in ilanından sonra gördüğü hizmetler - Irak seferinde Nurettin Paşa - Büyük Taarruz'da Nurettin Paşa savaş meydanını dürbünle seyretmeyi tercih ediyordu - Hal tercümesi broşürüne göre Nurettin Paşa'nın İstanbul'da ve anadolu'da gördüğü önemli işler nelerdi - Nurettin Paşa, zaferden pay almaya en az hakkı olanlardan biridir - Nurettin Paşa'yi ve ordusunu bizzat takip etmek ve yönetmek zorunda kaldım - Millet ve tarih ünvan vermekte o kadar cömert değildir - Lozan Barış Antlaşması - Mondros Ateşkes Anlaşmasından sonra Türkiye'ye yapılan dört barış teklifi arasında bir karşılaştırma - Türk Delegeler Hey'eti Başkanı İsmet Paşa ile Hükümet Başkanı Rauf Bey arasında çıkan anlaşmazlık - İsmet Paşa'da, Hükümet BAşkanı Rauf Bey'e karşı güvensizlik duygusu başlamıştı - Yunanlılardan istenen savaş tazminatından dolayı İsmet Paşa ile Hükümet arasında çıkan görüş ayrılığı ve gerginlik - Ben, İsmet Paşa'nın görüşünü benimsedim - Meseleyi çözüme bağlamak için bir tarafa hak vererek öbür tarafı susturma yolunu tutmadım - Kuponlar ve imtiyazlarla ilgili yazışmalar iki tarafı yeniden sinirlendirdi - Rauf Bey'in aradaki görüş ayrılığını, kendisi ile İsmet Paşa arasında başlı başına bir mesele sayması doğru değildir - Rauf Bey, görüşmeleri bitirip barışı hazırlayan İsmet Paşa'nın sonuçla ilgili olarak Hükümet'in görüşünü soran telgrafına cevap vermemişti - İsmet Paşa'ya barış antlaşması imzalamasını bildirdim - İsmet Paşa'nın çektiği ızdırap - Lozan Barış ANtlaşmasını hazırlayan ve imzalayanlara teşekkür ve kendilerini kutlama - Rauf Bey kutlamak istemiyor - Rauf Bey'in yazdığı ve yazdırdığı telgraf - Rauf Bey, Lozan Antlaşması'nı yapan İsmet Paşa'yı kutlama vesilesiyle Mondros Ateşkes Anlaşması'nı yapan kendisini savunmaya çalışıyor - Rauf Bey zaferler kazanmış ordunun başında Lozan'a giden zata zaferden zafere yürüyen ordunun hikayesini anlatıyor - Rauf Bey, İsmet Paşa ile karşı karşıya gelemem, onun karşılamasında bulunamam diyor - Rauf Bey, Devlet Başkanlığı makamının güçlendirilmesini teklif ederken ne düşünüyordu - Memlekete ve millete kimler hizmet ederse havari onlardır - Rauf Bey'in Hükümet Başkanlığı'ndan, Ali Fuat Paşa'nın Büyük Millet Meclisi İkinci Başkanlığı'ndan çekilmeleri - Yeni Türkiye Devleti'nin başkenti: Ankara - Meclis'te Fethi Bey'in başkanlığındaki Hükümet'e ve Fethi Bey'in şahsına karşı sataşmalar ve tenkitler başladı - Uygulanması için sırasını beklediğim bir düşüncenin uygulanma zamanı gelmişti - Fethi Bey'in Başkanlığındaki hükümet istifa ediyor - Hükümet listeleri ve Hükümet Başkanlığı'na seçileceği tahmin edilen kimseler - Milli hakimiyetimizi herşeye ve herkese karşı koruyalım diyen zat - Parti Yönetim Kurulu da kesin bir hükümet listesi hazırlayamadı |
---|
Cumhuriyetin ilanı | Cumhuriyet'in ilanı kararını nerede ve kimlere söyledim - Cumhuriyet'in ilanı ile ilgili kanun tasarısını İsmet Paşa'yla birlikte hazırladık - 29 Ekim 1923 günü Halk Partisi'nde yapılan görüşmeler - Ben Genel Başkan olarak meselenin çözümüne memur edildim - 28/29 Ekim gecesi hazırladığım kanun müsveddesini teklif ettim - Hükümetimizin şekli mutlaka Cumhuriyet olacaktır - Teklifim Parti Grubu'nda ve hemen arkasında Meclis'te görüşüldü ve "Yaşasın Cumhuriyet" sesleri arasında kabul edildi - Türkiye Cumhurbaşkanlığı'na Türkiye Büyük Millet Meclisi oybirliği ile beni seçti - Cumhuriyet'in ilanı üzerine milletin duyduğu genel ve samimi sevince katılmaktan çekinenler - Rauf Bey'in Cumhuriyet'in ilanı dolayısıyla iki İstanbul gazetesine verdiği demeç - İstanbul halkının temsilcileri Cumhuriyet'in ilanını nasıl karşılamışlardı - Cumhuriyet'in ilanıyla boşa çıkan ümitler - Cumhuriyet'in ilanı üzerine Halife'ye yaptırılmak istenen rol ve Halife lehine yapılan yayınlar - Rauf Bey'in Anakara'ya gelerek birtakım propagandalarla, arkadaşları ve Parti'yi bize karşı kışkırtmaya koyulması - Rauf Bey'in sahneye koymak istediği oyunu farkedenler tarafından bir parti toplantısında kendisinin imtihana çekilmesi - Kazım Paşa'ya "Cumhuriyet'in ilanına engel olabilirsen memlekete büyük hizmet etmiş olursun" diyen Rauf Bey asla cumhuriyetçi olamaz - Saltanat devrinden Cumhuriyet devrine geçiş dönemi ve bu dönemde iki ayrı görüşün çarpışması - İsmet Paşa'nın Meclis'te Rauf Bey'e verdiği cevaplar |
---|
Hilafetin kaldırılması | Hilafeti kaldırmanın zamanı da gelmişti - Hilafet'in, Şer'iye ve Efkav Vekaleti'nin kaldırılması ve öğretimin birleştirilmesi kararı - Hilafet makamının korunmasında dini ve siyasi mefaat ve zaruret bulunduğunu zannedenlere verdiğim cevap |
---|
Cumhuriyete karşı iç muhalefet, paşalar mücadelesi ve Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası olayı | Başarısızlığa uğratılan büyük bir komplo - Komploya karşı aldığımız tedbirler - Komplo düzenleyenlerin Meclis'e ve kamuoyuna karşı ordu ile yapmak istedikleri blöf ortaya çıktı - Kazım Karabekir Paşa'yı bir an önce Meclis'e sokmakta acele edenler yaptığımız işlemi bozmaya çalışıyorlardı - Hükümet açıktan açığa ve karşı karşıya çarpışmayı kabul etti - Cumhuriyet sözünü söylemeye Rauf Bey'in dili varmıyordu - Meclis'te yapılan görüşmelerin muhalif basındaki yankıları - Meclis'teki gensoru görüşmelerinin son günü - Rıza Nur Bey'in Arnavutları Türklüğe karşı ayaklandırmaya çalışanlardan biri olduğu anlaşıldı - Büyük Millet Meclisi'nin İsmet Paşa Kabinesi'ne güven oyu vermesi muhalif kalem sahiplerine daha neler yazdırdı -Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ve en hain kafaların eseri olan programı - Cumhuriyet düşmanlarının son alçakca teşebbüsleri - Memlekette huzur ve güvenliği sağlamak için uygulanan olağanüstü tedbirlerin iyi sonuçları - Türk Gençliğine Hitabe |
---|