Yenişehir Wiki
Register
Advertisement

Ömer Rıza Doğrul,(1893 Kahire-1952 İstanbul) Burdur'lu , Müfessir, Şair, Cumhuriyet gazetesi yazarı, Konya milletvekili, Mehmet Akif Ersoy'un damadı, el-ezher medresesi mezunu,

  • 1925’te istanbul’a geldi.
  • Tasvir-i Efkar’da başladığı yazı hayatının ilk yıllarında islamcılığı savunan yazılar yazdı.
  • Cumhuriyet’in ilanından sonra ikdam, akşam, tan, cumhuriyet gazetelerinde islam tarihi, dinler tarihi, türk ve arap edebiyatlarıyla ilgili makaleler, siyasi yazılar kaleme aldı.
  • 1951’de pakistanın başkenti karaçi'de toplanan islam konferansı’nda türk heyetine başkanlık etti.
  • Çağdaş türkiye’yi ve devrimlerini islam dünyasına tanıtmak için çaba gösterdi.

Hayatı[]

Ömer Rıza Doğrul 1883 yılında Kahire'de doğdu. Aslen Burdurlu bir ailenin çocuğuydu. Ailecek Mısır'a göç etmişlerdi. Ezher'de hukuk eğitimi gördü ama gazeteciliğe ilgi duydu ve mesleğe Mısır'da başladı. Hayatının akışını değiştirecek kişi olan Mehmet Akif Ersoy'la da Mısır'da tanıştı.

1. Dünya Savaşı'nın arifesindeki Osmanlı başkentine (İstanbul) de Ersoy'la yeniden konuşabilmek için geldi. Bu gelişi aynı zamanda Mehmet Akif'e damat olmasıyla sonuçlandı. Akif'in kızı Cemile'ye aşık oldu. Evlendiler. Hem evlilik hem de dünya savaşının başlaması üzerine Mısır'a dönmekten vazgeçti. İstanbul'da kaldılar. (Ömer Rıza Bey'in Cemile Hanım'la evliliğinden üç çocuğu oldu. Bülent, Nazan ve Rezzan. Küçük bir hatırlatma! Rezzan Hanım'ın oğlu TKP Genel Başkan'larından Aydemir Güler'dir. Yani Aydemir Bey, Ömer Rıza Bey'in torunudur.)

ARAPÇA HAKİMİYETİ

Ömer Rıza Doğrul'un Arapça hakimiyeti mükemmeldi. Mehmet Akif'in de etkisiyle Kur'an tefsirine başladı. Ancak burada genişçe bir parantez açmam zorunlu. Mehmet Akif Ersoy, Atatürk'ün isteğiyle bir Kur'an tefisiri hazırlamıştı. Ancak bu tefsiri imha etti. Sebebi, tefsirinin ibadet sırasında kullanılma endişesiydi. Çünkü Akif'in çalışmasını tamamladığı yıllarda Türkçe ibadet tartışmaları da sürüyordu. Ve Akif'in kulağına (tıpkı Türkçe ezanda olduğu gibi) ibadette de Kur'an ın Türkçe çevirisinin kullanacağı bilgisi çalınmıştı.

Akif buna çok sert tepki verdi ve Kur'an mealini Ata'ya göndermeyeceğini söyledi. Dahası, o güne kadar hazırladığı tefsirini de imha ettirdi. Mehmet Akif'e göre Türkçe ibadet tartışmaları içerisinde kendi 'meali' kurban edilecekti. İstemedi.

SELAMET'TE MÜCADELE

Ömer Rıza, Milli Mücadele yıllarında Mustafa Kemal ve arkadaşlarını destekleyen yazılar yazdı. Hatta İslam inancının aslında Cumhuriyet ideolojisiyle özdeş olduğunu ispatlamaya çalıştı. Ancak buna rağmen kendini İstiklal Mahkemesi'nin önünde buldu. Cumhuriyet karşıtı olmakla suçlandı. Yargılandı, kısa süre hapiste kaldı. Sonunda beraat etti. Ömer Rıza Bey'in bir sonraki durağı Cumhuriyet Gazetesi oldu. Dış politika yazıları yazmaya başladı. 1946 yılında nisbi özgürlük ortamının da etkisiyle yeni bir İslami dergi çıkartmaya başladı. Derginin ismi size tanıdık gelecektir: Selamet! Selamet Dergisi içerik olarak İslam dinini incelemekle birlikte Filistin sorununa ilişkin değerlendirmelerin de bulunduğu bir dergiydi.

Anti-semitik bir çizgiye doğru eğilimi vardı. Ayrıca Ömer Rıza Bey, dergide, okullarda zorunlu din dersinin de okutulması gerektiğini savunuyordu. Derginin yazar kadrosu da bir hayli zengindi. Ahmet Hamdi Akseki, Musa Carullah, Rıza Nafiz Taner ve Muhammed İkbal de dergide yazıları yayınlanan isimlerdi. Ömer Rıza Bey dergiler ve gazete yazılarının yanı sıra çok sayıda çeviriye imza attı. İngilizce ve Fransızca'dan onlarca kitabı Türkçe'ye kazandırdı. 1950 seçimlerinde Demokrat Parti'den Konya Milletvekili seçildi. İki yıl sonra da 1952'de hayatını kaybetti.

BU 'TANRI'NIN BUYRUĞU'

Evet Ömer Rıza Doğrul'un yaşam öyküsü böyle... Şimdi biraz da şahsi özelliklerine gelelim. Günümüze değin en önemli tefsir çalışması olarak Ahmet Hamdi Akseki ile Ömer Rıza Doğrul'un çalışmaları gösterilir. Ömer Rıza Bey'in 'Tanrının Buyruğu' olarak çevirdiği Kur'an tercümesi, ilk cesur çalışma olarak bilinir. Bunun yanı sıra İslam'ın yorumlanmasına ilişkin yazdığı çok sayıda makale ve kitapla da önemli din bilginlerimiz arasında yer alır.

Ancak Ömer Rıza Bey'in bugünden baktığımızda pek de anlaşılır olmayan özellikleri de vardı. Ömer Rıza Bey ileri derecede Mason'du. Hatta sadece Mason olmakla kalmıyor Masonluğun ateşli bir savunucusuydu da.

Bağlı olduğu locanın adını merak ettiniz mi? Söyleyeyim. Selamet Locası! Durun bitmedi. Ömer Rıza Bey, sağlam bir rakıcıydı. Hemen her gece yakın arkadaş gurubuyla toplanıp uzun rakı sofraları kurmaktan büyük keyif alırdı. Arkadaşları Kemal Tahir ve Naci Sadullah'tı.

Bakın, sık sık evine misafir oldukları Safiye Ayla o günleri nasıl anlatıyor: 'Naci Sadullah, Kemal Tahir ve Ömer Rıza Doğrul, istedikleri vakitte evime gelirler, kırkdokuzluk rakı şişesini açarlar, mutfakta buldukları mezelerle, şiir dolu, tadına doyulmaz bir söyleşinin kapısını aralarlardı...'

Eserleri[]

  • Tanrı Buyruğu Kur'an meali (1934) ;
  • [[İslam tarihi] ](10 cilt, 1928-1935),
  • Yeryüzündeki dinlerin tarihi (1938),
  • İslam’ın özü ve Kuran’ın ruhu (1946),
  • Halil Cibran'ın The Prophet'ini de çevirmiştir .
  • Hasan Sabbah cennet fedaileri
    velud bir yazar olan doğrul (bkz: #7279132) aynı zamanda hasan sabbah'ın cennet fedaileri adlı romanın yazarıdır (can kitabevi (mustafa can), konya, 1981; zamanının yeni baskısı) (bkz: #24568689). şu anda piyasada dolaşan - benim bildiğim - yedi sekiz hasan sabbah kitabının arasında (aralarında bir tane türk yazarın kitabı yok) bu kitap yoktur.

  • Tasavvuf

Hakkında yazılan makaleler[]

Eşi sözlük değerlendirmeleri[]

Bugünden bakıldığında (yarın n'olur kim bilir), hayatı boyunca, islam dini ile cumhuriyet fikrini öyle veya böyle bağdaştırmaya çalışmış çok yönlü kültür adamı. Bu etkinliklerinin büyük bir kısmını büyük bir ihtimalle Atatürk'ün bilgisi dahilinde yaptığı anlaşılıyor (Atatürk'ün ölümüne kadar). zamanında, bir ara, herhalde, bir şanssızlık eseri istiklal mahkemelerinde de yargılanmış, ancak hüküm giymemiştir.

günlük gazete yazarlığı da yapan (bkz: #7279132), doğrul, 1946 yılında selamet dergisini çıkarır; derginin gözde konusu, günümüzde yine güncel olan, filistin davasıdır; anti-semitizm yaptığı söylenir.

Velud bir yazar olan doğrul (bkz: #7279132) aynı zamanda hasan sabbah'ın cennet fedaileri adlı romanın yazarıdır (can kitabevi (mustafa can), konya, 1981; zamanının yeni baskısı) (bkz: #24568689). şu anda piyasada dolaşan - benim bildiğim - yedi sekiz hasan sabbah kitabının arasında (aralarında bir tane türk yazarın kitabı yok) bu kitap yoktur.

ayrıca bir de "tasavvuf" adlı kitabı vardır (kaknüs yayınları, 2008, yeni baskı).

doğrul hakkında, tamamlayıcı (ve daha geniş) bilgi için "tasavvuf" kitabındaki özgeçmişe bakılabilir. doğrul'a magazin açısından bakmak isteyenler, gürkan hacır'ın 11.09.2011 tarihli akşam gazetesindeki yazısına bakabilirler.

Rakı masasında Kur'an tefsiri olur mu? - Akşam:Gürkan Hacır[]

11 Eylül 2011 Pazar

Tarih okumalarında öyle karakterlerle karşılaşırsınız ki ne anlam ifade ettiğini o an için anlamazsınız. Ömer Rıza Doğrul da işte benim için öyle bir kişilik. Ünlü şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un damadı olan Mason Ömer Rıza, Atatürk dönemindeki ilk cesur Kur'an tefsirlerinden birini hem de rakı masalarında kaleme aldı. Yayınladığı Selamet dergisinde İslam inancıyla Cumhuriyet ideolojisinin özdeş olduğunu ispata çalıştı. Ama yine de İstiklal Mahkemeleri'nin hışmına uğramaktan kurtulamadı

Evet, Ömer Rıza Doğrul ne zamandır yazmayı düşündüğüm kişilerden biriydi. Birkaç gazeteci onunla ilgili birkaç cümleyi geçmeyen notlar yazmışlardı. Ama hiçbiri Doğrul'u gerçek anlamda anlatan tanıtan yazılar değildi. Nedir, ne değildir diye üzerine eğildim. Dönemin gazetelerini, çıkardığı dergileri taradım. Hatıraları tekrar gözden geçirdim. Sağlığında onunla tanışan kişilerle konuştum. Bakın ortaya nasıl ilginç bir portre çıktı...

Ömer Rıza Doğrul 1883 yılında Kahire'de doğdu. Aslen Burdurlu bir ailenin çocuğuydu. Ailecek Mısır'a göç etmişlerdi. Ezher'de hukuk eğitimi gördü ama gazeteciliğe ilgi duydu ve mesleğe Mısır'da başladı. Hayatının akışını değiştirecek kişi olan Mehmet Akif Ersoy'la da Mısır'da tanıştı.

1. Dünya Savaşı'nın arifesindeki Osmanlı başkentine (İstanbul) de Ersoy'la yeniden konuşabilmek için geldi. Bu gelişi aynı zamanda Mehmet Akif'e damat olmasıyla sonuçlandı. Akif'in kızı Cemile'ye aşık oldu. Evlendiler. Hem evlilik hem de dünya savaşının başlaması üzerine Mısır'a dönmekten vazgeçti. İstanbul'da kaldılar. (Ömer Rıza Bey'in Cemile Hanım'la evliliğinden üç çocuğu oldu. Bülent, Nazan ve Rezzan. Küçük bir hatırlatma! Rezzan Hanım'ın oğlu TKP Genel Başkan'larından Aydemir Güler'dir. Yani Aydemir Bey, Ömer Rıza Bey'in torunudur.)

ARAPÇA HAKİMİYETİ[]

Ömer Rıza Doğrul'un Arapça hakimiyeti mükemmeldi. Mehmet Akif'in de etkisiyle Kur'an tefsirine başladı. Ancak burada genişçe bir parantez açmam zorunlu. Mehmet Akif Ersoy, Atatürk'ün isteğiyle bir Kur'an tefisiri hazırlamıştı. Ancak bu tefsiri imha etti. Sebebi, tefsirinin ibadet sırasında kullanılma endişesiydi. Çünkü Akif'in çalışmasını tamamladığı yıllarda Türkçe ibadet tartışmaları da sürüyordu. Ve Akif'in kulağına (tıpkı Türkçe ezanda olduğu gibi) ibadette de Kur'an ın Türkçe çevirisinin kullanacağı bilgisi çalınmıştı.

Akif buna çok sert tepki verdi ve Kur'an mealini Ata'ya göndermeyeceğini söyledi. Dahası, o güne kadar hazırladığı tefsirini de imha ettirdi. Mehmet Akif'e göre Türkçe ibadet tartışmaları içerisinde kendi 'meali' kurban edilecekti. İstemedi.

SELAMET'TE MÜCADELE[]

Ömer Rıza, Milli Mücadele yıllarında Mustafa Kemal ve arkadaşlarını destekleyen yazılar yazdı. Hatta İslam inancının aslında Cumhuriyet ideolojisiyle özdeş olduğunu ispatlamaya çalıştı. Ancak buna rağmen kendini İstiklal Mahkemesi'nin önünde buldu. Cumhuriyet karşıtı olmakla suçlandı. Yargılandı, kısa süre hapiste kaldı. Sonunda beraat etti. Ömer Rıza Bey'in bir sonraki durağı Cumhuriyet Gazetesi oldu. Dış politika yazıları yazmaya başladı. 1946 yılında nisbi özgürlük ortamının da etkisiyle yeni bir İslami dergi çıkartmaya başladı. Derginin ismi size tanıdık gelecektir: Selamet! Selamet Dergisi içerik olarak İslam dinini incelemekle birlikte Filistin sorununa ilişkin değerlendirmelerin de bulunduğu bir dergiydi.

Anti-semitik bir çizgiye doğru eğilimi vardı. Ayrıca Ömer Rıza Bey, dergide, okullarda zorunlu din dersinin de okutulması gerektiğini savunuyordu. Derginin yazar kadrosu da bir hayli zengindi. Ahmet Hamdi Akseki, Musa Carullah, Rıza Nafiz Taner ve Muhammed İkbal de dergide yazıları yayınlanan isimlerdi. Ömer Rıza Bey dergiler ve gazete yazılarının yanı sıra çok sayıda çeviriye imza attı. İngilizce ve Fransızca'dan onlarca kitabı Türkçe'ye kazandırdı. 1950 seçimlerinde Demokrat Parti'den Konya Milletvekili seçildi. İki yıl sonra da 1952'de hayatını kaybetti.

BU 'TANRI'NIN BUYRUĞU'[]

Evet Ömer Rıza Doğrul'un yaşam öyküsü böyle... Şimdi biraz da şahsi özelliklerine gelelim. Günümüze değin en önemli tefsir çalışması olarak Ahmet Hamdi Akseki ile Ömer Rıza Doğrul'un çalışmaları gösterilir. Ömer Rıza Bey'in 'Tanrının Buyruğu' olarak çevirdiği Kur'an tercümesi, ilk cesur çalışma olarak bilinir. Bunun yanı sıra İslam'ın yorumlanmasına ilişkin yazdığı çok sayıda makale ve kitapla da önemli din bilginlerimiz arasında yer alır.

Ancak Ömer Rıza Bey'in bugünden baktığımızda pek de anlaşılır olmayan özellikleri de vardı. Ömer Rıza Bey ileri derecede Mason'du. Hatta sadece Mason olmakla kalmıyor Masonluğun ateşli bir savunucusuydu da.

Bağlı olduğu locanın adını merak ettiniz mi? Söyleyeyim. Selamet Locası! Durun bitmedi. Ömer Rıza Bey, sağlam bir rakıcıydı. Hemen her gece yakın arkadaş gurubuyla toplanıp uzun rakı sofraları kurmaktan büyük keyif alırdı. Arkadaşları Kemal Tahir ve Naci Sadullah'tı.

Bakın, sık sık evine misafir oldukları Safiye Ayla o günleri nasıl anlatıyor: 'Naci Sadullah, Kemal Tahir ve Ömer Rıza Doğrul, istedikleri vakitte evime gelirler, kırkdokuzluk rakı şişesini açarlar, mutfakta buldukları mezelerle, şiir dolu, tadına doyulmaz bir söyleşinin kapısını aralarlardı...'

MEHMET AKİF'İN İLGİNÇ ÇEVRESİ[]

Ömer Rıza Bey sadece misafirliklerde sosyalleşme için değil hemen her akşam sağlam bir içici olarak rakı kadehine sarılıyordu.

Hatta Sirkeci'de devamlı gittiği lokantasında bir yandan yeni tefsiri için çalışırken bir yandan da içkisini yudumlamaktan geri durmuyordu. Rakıyı çay bardağında içmekten hoşlanıyordu.

Ona göre içki aslında haram değildi. 'Sana içkiyi ve kumarı soruyorlar. De ki: Onlarda hem günah, hem insanlar için faydalar vardır. Günahları ise faydalarından daha büyüktür.' (Bakara Suresi,2/219)' İşte Ömer Rıza Bey'in dayanağı olan ayet buydu. Bu ayete dayanarak içkinin aynı zamanda faydalarının da olduğunu, eğer dozunda içilirse haram sayılmayabileceğini söylüyordu. (Mehmet Akif Ersoy'un yakın çevresinin içkiyle meselesini uzun zaman çözememiştim. Damadı tefsir yaparken bile kadehi elinden bırakmıyordu. Oğlu Emin alkol ve uyuşturucudan hayatını kaybetti. En yakın arkadaşı Neyzen Tevfik'ti. Kendisi bu kadar muhafazakar olan birinin çevresi ve ailesi sıkı içicilerden oluşmuştu. Şeytan bu ya dürttü, araştırdım... Mehmet Akif'in ölüm nedeni de sirozdu. Acaba büyük şairimiz de içki meraklısı olabilir miydi? Hayır! 24 yaşına kadar içmiş sonra bırakmıştı!)

İşte bu yüzden Mehmet Akif Ersoy şu şiirleri yazdı:

Meyhane - Derviş Ahmed (Neyzen Tevfik için hiciv amaçlı yazılmıştır.)

SAĞMAN ELEŞTİRİLERİ REDDETTİ[]

Rakılı tercüme eleştirilerine maruz kalan tek kişi, Ömer Rıza Doğrul değildi. Ali Rıza Sağman da nasibini almıştı. Dönemin Türkçü yazarlarından M. Raif Ogan bakın Sağman'ı nasıl eleştirmişti: '... Tekbir, Türkçe'ye döndürüldü ve Ali Rıza Sağman namlı kişinin Millet Mecmuası'nda açıkladığına göre; yanındaki hanendelerle rakı sofralarında tekrarlanmak suretiyle tecrübeleri yapılarak beğendirildi ve öylece tatbikine geçildi...' Ali Rıza Sağman ise bu suçlamaya cevaben kendisinin rakı içmediğini söyledi, 'Ama kerhen de olsa rakı sofralarında oturdum' dedi. Küçük ama önemli bir notu da ekledi; 'Gündüz camilerde mukabele okuyup gece rakı sofralarına giden hafızlar vardır. Bu mümkündür. Ama ben onlardan değilim.'

Evet Ömer Rıza Bey'in ve rakı eşliğinde yapılan tefsirin hikayesi böyle... Hep derim... Türkiye'de önemli bir bakanlığa ihtiyaç vardır. O da ciddiyet bakanlığı!

ATATÜRK'TEN TÜRKÇE MERSİYE[]

Peki, Türkçe ibadet çalışmalarında neler yaşandı? Bu başlı başına bir yazı konusudur. 1932 Ramazan ayı, Türkçe ibadetin tartışıldığı ve ilk denemelerin yapıldığı aydır. Atatürk, Ramazan ayı boyunca birçok din adamı ve hafızla toplantılar yaptı. Başta ezan ve namazın Türkçeleştirilmesi olmak üzere bu konu üzerine çalıştı. Aynı günlerde ilk defa ezan Türkçe okundu ve Atatürk'ün de izlediği Türkçe sözlerle okunan dualar eşliğinde namaz kılındı. (Dücane Cündioğlu'nun Türkçe Kur'an ve Cumhuriyet İdeolojisi / Kitabevi Yayınları - adlı kitabı 1932 Ramazanında yaşananları ayrıntılarıyla anlatır. Bütün ay boyunca, gün gün Atatürk'ün hayatını inceler ve kimlerle ne görüştüğünü, nasıl bir ibadet şekli yaratmak istediğini irdelemeye çalışır. Piyasada kolay bulunamayan bu kitap konuyla ilgili en titiz çalışmadır.) Hatta Atatürk Türkçe mersiye bile yazdı. Milli Savunma Bakanı Derviş Paşa'nın ölümün üzerine yazdığı mersiye ilk defa Hafız Yaşar Okur tarafından mezarı başında okundu. Peki Türkçe ibadet çalışmalarına katılanlar kimlerdi? Mutat zevatı bir kenara bırakacak olursak Hafız Yaşar Okur, Ali Rıza Sağman, Hafız Sadettin Kaynak bu çalışmalara katılan sadece birkaç isimdi.

Şablon:Düz liseler için safahat projesi
Şablon:Anadolu liseleri için safahat projesi
Şablon:Sosyal Bilimler Liseleri için safahat projesi
Şablon:Türki Dillerde Safahat Projesi
Şablon:Safahat İngilizceye Tercüme Projesi
Ömer Rıza Doğrul Müfessirler Gazeteciler Yazarlar

Advertisement