Yenişehir Wiki
Register
Advertisement
Bakınız

D Danıştay https://www.danistay.gov.tr/ Danıştay Yargıtay'a göre kararları daha politik ve konjöktürel olup nesnellikten uzaktır. Zaten dava harçlarından dolayı insanlara dava açmayın denmektedir. Kaldırılması gereken bir kurumdur. Dosya üzerinden işlem yapan hakimleri yetersiz bir kurumdur.


Adres:Üniversiteler Mahallesi Dumlupınar Bulvarı No:149 Eskişehir Yolu 10. Km Çankaya/ANKARA Santral:0(312) 253 10 00 - 0(312) 253 10 01
Danıştay/Başkan Danıştay/Başkanlık Danıştay/Başsavcılık
Danıştay üyeliği Danıştay üyeleri Danıştay üyeliği Danıştay Üyeliğine seçilen MİA´lar Danıştay/2014 Üyeleri
Danıştay daileri. Danıştay/10. Daire
Danıştay/Tarihçe Kuruluş Şeması Danıtay/Teşkilat Yapısı Danıştay/Dairelerin İş Bölümü Danıştay/Uluslararası Sözleşmeler Danıştay/Dava Daireleri Kurulları İdari Dava Daireleri Kurulu Vergi Dava Daireleri Kurulu Danıtay/Daire Başkanlıkları Danıştay/Raporlar
Danıştay Danıştay Daireleri Kararları Danıştay Dairelerinin Görevleri Danıştay ve MİA
Danıştay mevzuatı Danıştay içtihatları Danıştay/ESK ESK/Danıştay 2019/9135
http://www.danistay.gov.tr/

Yargıtay Yargıtay üyeleri
Sayıştay Sayıştay üyeleri
Şablon:Danıştay

Danıştay Türkiye Cumhuriyeti'nin yürütme organlarına yardımcı bir inceleme, danışma ve karar organı olup yönetimin yargı yoluyla denetlenmesi görevini yapan bir yargı kuruluşudur.

Tarihçe

Daha çok bilgi için: Şura-yı Devlet


Şurayı Devlet adıyla 1868 yılında Danıştayın kurulması, ülkede 19. yüzyılın ilk yıllarında başlayan ıslahat ve yenileşme hareketlerinin en önemlilerinden biridir.

Padişah Abdülaziz'in 10 Mayıs 1868 günlü nutkuyla fiilen çalışmaya başlayan Şurayı Devlet'in "Kavanin ve nizamat layihalarını tetkik ve tanzim, mesalihi mülkiyeyi tetkik, hükümet ile eşhas beyninde mütehaddis deaviyi rü'yet ve memurini devletin tahkik ahvaliyle, muhakemelerini icra" görevlerini yerine getirmek üzere kurulmuştur. "Hükümet ile eşhas beyninde mütehaddis davaları" görmek ve çözümlemek görevi, 1876 Kanuni Esasisi ile genel mahkemelere bırakıldığından, İmparatorluk Danıştayının yargısal görevi çok sınırlı kalmıştır.

İmparatorluk döneminde 54 yıl görev yapan Danıştayın faaliyeti, 4 Kasım 1922 tarihinde İstanbul’daki bütün merkez kuruluşlarının TBMM Hükümetinin idaresine geçtiği sırada sona ermiş, Cumhuriyet devrinde 669 sayılı Kanunla Danıştay yeniden kurulup, 6 Temmuz 1927 tarihinde çalışmaya başlamıştır. 669 sayılı Kanuna göre Danıştay, üç idari bir dava dairesi olmak üzere, dört daireden oluşmaktaydı.

1961 Anayasası, mahkemelerin ve hakimlerin bağımsızlığını hem yasama ve hem de yürütme organlarına karşı koruyabilmek için gerekli hükümleri öngörmekte idi. Bu Anayasanın 114 üncü maddesinde, "İdarenin hiçbir eylem ve işlemi yargı mercilerinin denetimi dışında bırakılamaz" denilmiş ve 1982 Anayasası ile bazı kısıtlamalar getirilmişse de, temel ilke korunmuştur. 1982 yılında ayrıca, ilk derece idari yargı mercileri olan idare ve vergi mahkemelerinin kurulmasıyla, idari yargı örgütünün kuruluşu tamamlanmıştır. Bu gün Danıştay, bu mahkemelerin üzerinde bir temyiz mercii olarak yargı görevine devam etmektedir.

Anayasa'da öngörülen Yüksek Mahkemelerden biri olan Danıştay, Anayasanın 155 inci maddesine göre, yürütme organına yardımcı bir inceleme, danışma ve karar organı olmanın yanısıra, yönetimin yargı yoluyla denetlenmesinde etkin ve önemli görev yapan bir yargı kuruluşudur.

Bugün Danıştayın idari görevleri ile yargı görevi birbirlerinden kesin olarak ayrılmış ve her iki görevi yürütecek daireler birbirinden tamamen ayrı olarak kurulmuşlardır. Yönetimin yargı yoluyla denetlenmesi görevini, idare ve vergi mahkemeleriyle birlikte, Danıştayın dava daireleri yürütmektedir.

Günümüzde Danıştay, 1982 yılında yürürlüğe giren 2575 sayılı Danıştay Kanununa göre örgütlenmiştir. Bu Kanuna göre Danıştay, onikisi dava, bir idari olmak üzere onüç daireden oluşmaktadır. Bugün Danıştayda, Danıştay Başkanı, Başsavcı, başkanvekilleri, daire başkanları ve üyeler olarak, 95 yüksek mahkeme hakimi görev yapmaktadır.

Danıştayda ayrıca, dava dosyalarını inceleyerek daire veya görevli kurullara gerekli açıklamaları yapmak, tutanakları hazırlamak ve karar taslaklarını yazmakla görevli, tetkik hakimleri ve davalar hakkında hukuki düşüncelerini bildirmek üzere savcılar bulunmaktadır.

Gülhane Hattı Hümayunu ile Osmanlı tebaasının din ve mezhep farkı gözetilmeksizin can, mal, ırz ve namus gibi tabi haklarının kanun teminatı altına alınacağı devletçe vaat edilmiş, böylece yeni bir hukuk devletinin temel prensipleri ortaya konmuş, idarenin (devletin) de hukuk kurallarına uyması gerekliliği Osmanlı’da kabul edilir bir fikir haline gelmiştir.

Bu dönemde, II. Mahmut tarafından 1837 yılında Meclisi Vâlây-ı Ahkâmı Adliye adında ve günümüz Danıştay’ı ile Yargıtay’ının temelleri olan bir yüksek mahkeme kurulmuş; daha sonra 1868 yılında Sultan Abdülaziz döneminde bu yüksek mahkeme (Meclisi Vâlây-ı Ahkâmı Adliye) ikiye ayrılarak Şuray-ı Devlet adıyla Danıştay ve Meclisi Ahkâmı Adliye adıyla Yargıtay kurulmuş; böylelikle, yargı ve yürütme birbirinden ayrılmıştır. Bu iki yargı organından Şura'yı Devlet'e hem kanun tasarılarını hazırlama hem de idarî uyuşmazlıklara çözüm getirme şeklinde hem "kanun tasarı hazırlama" hem "yargı" görevi olarak iki görev verilmişken, Divanı Ahkâmı Adliye'ye ise yalnızca "yargı" görevi verilmiştir.

Padişah Abdülaziz'in 10 Mayıs 1868 günlü nutkuyla fiilen çalışmaya başlayan Şurayı Devlet'in "Kavanin ve nizamat layihalarını tetkik ve tanzim, mesalihi mülkiyeyi tetkik, hükümet ile eşhas beyninde mütehaddis deaviyi rü'yet ve memurini devletin tahkik ahvaliyle, muhakemelerini icra" görevlerini yerine getirmek üzere kurulmuştur. "Hükümet ile eşhas beyninde mütehaddis davaları" görmek ve çözümlemek görevi, 1876 Kanuni Esasisi ile genel mahkemelere bırakıldığından, İmparatorluk Danıştayının yargısal görevi çok sınırlı kalmıştır.

İmparatorluk döneminde 54 yıl görev yapan Danıştay, 4 Kasım 1922 tarihinde İstanbul’daki bütün merkez kuruluşlarının TBMM Hükümetinin idaresine geçmesiyle 669 sayılı kanunla yeniden düzenlenip, 6 Temmuz 1927 tarihinde çalışmaya başlamıştır. 669 sayılı Kanuna göre Danıştay, üç idari bir dava dairesi olmak üzere, dört daireden oluşmaktaydı.

1961 Anayasası, mahkemelerin ve hakimlerin bağımsızlığını hem yasama ve hem de yürütme organlarına karşı koruyabilmek için gerekli hükümleri öngörmekte idi. Bu Anayasanın 114. maddesinde, "İdarenin hiçbir eylem ve işlemi yargı mercilerinin denetimi dışında bırakılamaz" denilmiş ve 1982 Anayasası ile bazı kısıtlamalar getirilmişse de, temel ilke korunmuştur.

1982 yılında ayrıca, ilk derece idari yargı mercileri olan idare ve vergi mahkemelerinin kurulmasıyla, idari yargı örgütünün kuruluşu tamamlanmıştır. Bu gün Danıştay, bu mahkemelerin üzerinde bir temyiz mercii olarak yargı görevine devam etmektedir.

Yapısı

T. C. Anayasasının 146, 154, 155, 156, 157 ve 158. maddelerine göre Türkiye Cumhuriyeti’nde 6 adet yüksek yargı organı vardır. Bunlar; 1- Anayasa Mahkemesi 2- Yargıtay 3- Danıştay 4- Askerî Yargıtay 5- Askerî Yüksek İdare Mahkemesi 6- Uyuşmazlık Mahkemesi'dir. (Sayıştay'a ise Anayasa Koyucu yüksek yargı organları arasında yer vermediğinden, Sayıştay yüksek yargı organı değildir. Hatta Sayıştay mahkeme hüviyetine dahi haiz değildir, malî denetim yapan idarî bir kurumdur ve bir kuruma Anayasa'nın yargı bölümünde yer verilmesi, o kurumu yargı yeri haline getirmez)

Danıştay da, yukarıda sayılan 6 yüksek yargı organından birisidir ve “8 adet İdarî Dava Dairesi”, “4 adet Vergi Dava Dairesi” ve “1 adet de Ceza Daire” olmak üzere toplam 13 daireden oluşmaktadır.

Anayasa'da öngörülen Yüksek Mahkemelerden biri olan Danıştay, Anayasa'nın 155. maddesine göre, yürütme organına yardımcı bir inceleme, danışma ve karar organı olmanın yanı sıra, yönetimin yargı yoluyla denetlenmesinde etkin ve önemli görev yapan bir yargı kuruluşudur.

Bugün Danıştayın idari görevleri ile yargı görevi birbirlerinden kesin olarak ayrılmış ve her iki görevi yürütecek daireler birbirinden tamamen ayrı olarak kurulmuşlardır. Yönetimin yargı yoluyla denetlenmesi görevini, idare ve vergi mahkemeleriyle birlikte, Danıştayın dava daireleri yürütmektedir.

Günümüzde Danıştay, 1982 yılında yürürlüğe giren 2575 sayılı Danıştay Kanununa göre örgütlenmiştir. Bu Kanuna göre Danıştay, onikisi dava, bir idari olmak üzere onüç daireden oluşmaktadır. Bugün Danıştayda, Danıştay Başkanı, Başsavcı, başkanvekilleri, daire başkanları ve üyeler olarak, 95 yüksek mahkeme hakimi görev yapmaktadır.

Danıştayda, Daire başkan ve üyeleri haricinde, dava dosyalarını inceleyerek daire veya görevli kurullara gerekli açıklamaları yapmak, tutanakları hazırlamak, dava hakkındaki görüşlerini daire veya kurula bildirmek ve karar taslaklarını yazmakla görevli tetkik hâkimleri ile davalar hakkında hukukî mütalaalarını bildirmekle görevli savcılar da görev yapmaktadır.

2008 yılı bütçesi kapsamında Danıştay'a öngörülen ödeneğin 37 milyon 560 bin YTL olduğu açıklandı.[1]

Danıştay Başkanları

Ana madde: Danıştay Başkanları listesi

Cumhuriyet Dönemi Danıştay Başkanları

Nusret METYA 1927-1931



Reşat MİMAROĞLU 1931-1938



İsmail Hakkı GÖRELİ 1939-1947



Selahattin ODABAŞIOĞLU 1947-1951



Hazım TÜREGÜN 1952-1954



İbrahim SENİL 1960-1962



Rıza GÖKSU 1962-1968



Prof. İsmail Hakkı ÜLGEN 1969-1979



Ragıp TARTAN 1979-1981



Orhan Arif ÖZDEŞ 1982-1987



M. Orhan TÜZEMEN 1987-1988



Süleyman Sırrı KIRCALI 1988-1990



Süleyman TÜRKOĞLU 1990-1990



Ekrem İSPİR 1990-1993



Hüseyin Metin GÜVEN 1993-1994



Füruzan İKİNCİOĞULLARI 1994-1998



Erol ÇIRAKMAN 1998-2000



Nuri ALAN 2000-2004



Ender ÇETİNKAYA 2004-2006



Sumru ÇÖRTOĞLU 2006-2008



Mustafa BİRDEN 2008-2011



Hüseyin H. KARAKULLUKCU 2011-

'OSMANLI İMPARATORLUĞU DÖNEMİ ' ŞÛRA-YI DEVLET BAŞKANLARI (1868 – 1922)

1. Mithat Paşa - 6 Mart 1868-27 Şubat 1869 (11 Zilkade 1284-11 Zilkade 1285)

2. Yusuf Kamil Paşa - 27 Şubat 1869-21 Ekim 1871 (15 Zilkade 1285-6 Şaban 1288)

3. Namık Paşa - 21 Ekim 1871-4 Ağustos 1872 (6 Şaban 1288-29 Cemaziyelevvel 1289)

4. Yusuf Kamil Paşa - (II. kez) 4 Ağustos 1872-21 Ağustos 1875 (29 Cemaziyelevvel 1289-19 Receb 1292)

5. Mahmut Nedim Paşa - 21 Ağustos 1875-26 Ağustos 1875 (19 Receb 1292-24 Receb 1292)

6. Server Paşa - 26 Ağustos 1875-12 Şubat 1876 (24 Receb 1292-16 Muharrem 1293)

7. Namık Paşa - (II. kez) 12 Şubat 1876-31 Mart 1876 (11-16 Muharrem 1293-5 Rebiülevvel 1293)

8. Yusuf Kamil Paşa - (III. kez) 31 Mart 1876-5 Haziran 1876 (5 Rebiülevvel 1293-12 Cemaziyelevvel 1293)

9. Mithat Paşa - (II. kez) 5 Haziran 1876-21 Aralık 1876 (11-12 Cemaziyelevvel 1293-4 Zilhicce 1293)

10. İbrahim Ethem Paşa - 26 Aralık 1876-5 Şubat 1877 (9 Zilhicce 1293-21 Muharrem 1293 (buradan sadrazamlığa)

11. Kadri Paşa - 5 Şubat 1877-4 Şubat 1878 (21 Muharrem 1294 – Gurre-i Safer 1295)

12. Saffet Paşa - 4 Şubat 1878-19 Şubat 1878 (Gurre-i Safer 1295-16 Safer 1295)

13 Asım Paşa - 19 Şubat 1878-18 Nisan 1878 (16 Safer 1295-15 Rebiülahir 1295)

14. Ali Paşa - 18 Nisan 1878-19 Ekim 1879 (15 Rebiülahir 1295-3 Zilkade 1296)

15. Ahmet Arifi Paşa - 19 Ekim 1879-12 Eylül 1880 (3 Zilkade 1296-7 Şevval 1297)

16. Server Paşa - 12 Eylül 1880-8 Mayıs 1882 (7 Şevval 1297-19 Cemaziyelahir 1299)

17. Akif Paşa - 8 Mayıs 1882-30 Kasım 1882 (19 Cemaziyelahir 1299-19 Muharrem 1300)

18. Ahmet Arifi Paşa - (II. kez) 30 Kasım -2 Aralık 1882 (19 Muharrem 1300-21 Muharrem 1300)

19. Akif Paşa - (II. kez) 2 Aralık 1882-25 Eylül 1885 (21 Muharrem 1300-15 Zilhicce 1302)

20. Ahmet Arifi Paşa - (III. kez) 25 Eylül 1885-4 Eylül 1891 (15 Zilhicce 1302-29 Muharrem 1309) - 4 Eylül 1891-7 Kasım 1895 (29 Muharrem 1309-19 Cemaziyelevvel 1313 vekaletle)

21. Sait Paşa - 7 Kasım 1895-29 Ekim 1907 (19 Cemaziyelevvel 1313-22 Ramazan 1325)

22. Hasan Fehmi Paşa 29 Ekim 1907-2 Ağustos 1908 (22 Ramazan 1325-4 Receb 1326)

23. Turhan Paşa 2 Ağustos 1908-7 Ağustos 1908 (4 Receb 1326-9 Receb 1326)

24. Tevfik Paşa (Sadaret müsteşarı) 7 Ağustos 1908-28 Kasım 1908 (9 Receb 1326-4 Zilkade 1326)

25. Hasan Fehmi Paşa - (II. kez) 28 Kasım 1908-13 Nisan 1909 (4 Zilkade 1326-22 Rebiülevvel 1327)

26. Zihni Paşa - (Nafia nazırı) 14 Nisan 1909-15 Nisan 1909 (23 Rebiülevvel 1327-24 Rebiülevvel 1327)

27. Raif Paşa - 15 Nisan 1909-20 Ağustos 1909 (24 Rebiülevvel 1327-3 Şaban 1327)

28. Necmettin Molla Bey - 20 Ağustos 1909-1 Ekim 1911 (3 Şaban 1327-7 Şevval 1329 Adliye Nezaretine ilaveten 6 Ağustos 1325-17 Eylül 1327) - 2-5 Ekim 1911 (8 Şevval 1329-11 Şevval 1329) arasında vekaletle idare olunmuştur.

29. Ürgüplü Hayri Bey - 4 Ekim 1911-31 Ekim 1911 (11 Şevval 1329-8 Zilkade 1329 /21 Eylül 1327-17 Teşrinievvel 1327)

30. Memduh Bey - 31 Ekim 1911-23 Ocak 1912 (7 Zilkade 1329-2 Safer 1330 / 17 Teşrinievvel 1327-9 Kanun-ı sani 1327)

31. Sait Halim Paşa - 23 Ocak 1912-23 Temmuz 1912 (2 Safer 1330-7 Şaban 1330 / 9 Kanun-ı sani 1327-9 Temmuz 1328)

32. Kamil Paşa - (Sadr-ı esbak) 23 Temmuz 1912-31 Ekim 1912 (7 Şaban 1330-19 Zilkade 1330 / 9 Temmuz 1328-17 Teşrin-i evvel 1328) - 30 Ekim 1912-28 Ocak 1913 (19 Zilkade 1330-19 Safer 1331/ 17 Teşrin-i evvel 1328-15 Kanun-ı sani 1328) arasında vekaletle idare olunmuştur.

33. Sait Halim Paşa - (II. kez) 25 Ocak 1913-28 Ocak 1913 (15 Safer 1331-18 Safer 1331 / 11 Kanun-ı sani 1328-14 Kanun-ı sani 1328)

34. Sait Paşa - (Sadr-ı esbak) 31 Ocak 1913-12 Haziran 1913 Perşembe (22 Safer 1331-7 Receb 1331/ 17 Kanun-ı sani 1328-30 Mayıs 1329)

35. Halil Bey - 18 Haziran 1913-27 Mayıs 1914 (12 Receb 1331-2 Receb 1332 4 Haziran 1329-14 Mayıs 1330) - 27 Mayıs 1914-3 Mayıs 1916 (2 Receb 1332-Selh-i Cemaziyelahir 1334/ 14 Mayıs 1330-20 Nisan 1332) arasında vekaletle idare olunmuştur.

36. İbrahim Bey - 3 Mayıs 1916-22 Ocak 1917 (selh-i Cemaziyelahir 1334-28 Rebiülevvel 1335 / 20 Nisan 1332-22 Kanun-ı sani 1332)

37. Halil Bey - (2. kez) 30 Rebiülevvel 1335/11 Rebiülahir 1335-9 Muharrem 1337 11-22 Kanun-ı sani 1332-15 Teşrin-i evvel 1334 Adliye Nezareti inzimamıyla /24 Ocak 1917/4 Şubat 1918-14 Ekim 1918 Salı

38. Reşid Akif Paşa - 8 Muharrem 1337-6 Safer 1337 14 Teşrin-i evvel 1334-11 Teşrin-i sani 1334/ 14 Ekim 1918-11 Kasım 1918 Pazartesi

39. Şerif Paşa - 11 Kasım 1918- 24 Şubat 1919 Pazartesi (6 Safer 1337-23 Cemaziyelevvel 1337 / 11 Teşrin-i sani 1334-24 Şubat 1335) - 24 Şubat 1919-4 Mart 1919 Salı (23 Cemaziyelevvel 1337-Gurre-i Cemaziyelahir 1337/ 24 Şubat 1335-4 Mart 1335) vekaletle idare olunmuştur).

40. Abdülkadir Efendi - 4 Mart 1919-19 Mayıs 1919 Pazartesi (Gurre-i Cemaziyelahir 1337-18 Şaban 1337 / 4 Mart 1335-19 Mayıs 1335)

41. Rıza Tevfik Bey - 24 Mayıs 1919-21 Temmuz 1919 Pazartesi (23 Şaban 1337-22 Şevval 1337 / 24 Mayıs 1335-21 Temmuz 1335) - 21 Temmuz 1919-15 Ağustos 1919 Cuma (22 Şevval 1337-18 Zilkade 1337 21 Temmuz 1335-15 Ağustos 1335) vekaletle idare olunmuştur).

42. Rauf Paşa - 11 Ağustos 1919-2 Ekim 1919 (14 Zilkade 1337-7 Muharrem 1338 11 Ağustos 1335-2 Teşrinievvel 1335)

43. Abdurrahman Şeref Bey - 2 Ekim 1919-8 Mart 1920 Salı (7 Muharrem 1338-18 Cemaziyelahir 1338 / 2 Teşrinievvel 1335-9 Mart 1336)

44. Cemil Molla Bey - 11 Mart 1920-5 Nisan 1920 Pazartesi (20 Cemaziyelahir 1338-16 Receb 1338 / 11 Mart 1336-5 Nisan 1336) - 11 Mart 1920-15 Haziran 1920 Salı (16 Receb 1338-28 Ramazan 1338 5 Nisan 1336-15 Haziran 1336) vekaletle idare olunmuştur.

45. Ethem Bey - 15 Haziran 1920-31 Temmuz 1920 Cumartesi (28 Ramazan 1338-15 Zilkade 1338 / 15 Haziran 1336-31 Temmuz 1336)

46. Rıza Tevfik Bey - (2. kez) 31 Temmuz 1920-21 Ekim 1920 Perşembe (15 Zilkade 1338-7 Safer 1339 / 31 Temmuz 1336-21 Teşrin-i evvel 1336)

47. Mustafa Arif Bey - 21 Ekim 1920-19 Ağustos 1921 Cuma (7 Safer 1339-14 Zilhicce 1339 21 Teşrin-i evvel 1336-19 Ağustos 1337)

48. Tevfik Bey - 19 Ağustos 1921-4 Kasım 1922 Cumartesi (14 Zilhicce 1339-14 Rebiülevvel 1341 19 Ağustos 1337-4 Teşrinisani 1338).

1868'DEN 1922'YE ŞURA-YI DEVLET REİSLERİ*

Doç. Dr. Fethi GEDİKLİ

A . Genel açıklama

Şura-yı Devlet Osmanlı Devletinde modernleş(tir)me çalışmalarının bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Aslında reform/modernleşme çalışmaları kendisiyle başlamış değildir. Daha önce girişilmiş bir işin belli bir sürecinde devreye sokulan bir araçtır. Osmanlı reformunun veya başka bir adlandırmayla modernleştirmesinin başlangıcı ordunun yeniden örgütlenmesi çalışmalarına kadar geri götürülebilir. Bilindiği gibi bu da III. Selim ile başlar; 1826'da II. Mahmud'un Yeniçeri ordusunu lağvetmesiyle ivme kazanır ve 1839'da Abdülmecid'in Tanzimat’ı ilan etmesiyle devam eder. Daha sonra 1856 tarihli Islahat Fermanı da bu yolda yeni bir adım olmuştur. İşte bu reform sürecinin ikinci evresi denebilecek Tanzimat ile birlikte idari teşkilatın da yeniden düzenlenmesi gündeme gelmiş ve “şura” isimli birçok merkezi kurum teşkil edilmiştir. Şura-yı Devlet bu çerçevede Meclis-i Vala-yı Ahkam-ı Adliye’nin 1868’de ikiye bölünmesiyle ortaya çıkmıştır.

Böylece önce orduda, sonra maliye ve nihayet idari ve adli teşkilatta merkezileşmeye doğru bir gidiş oluşturulmuştur[1]. Şura-yı Devletin kuruluşunu da bu bağlamda değerlendirmek doğru olur.

Şura-yı Devlet kurulduğundan itibaren onun başkanı (özgün deyişiyle “reis”i) kabinenin bir üyesi olmuştur. Meclis-i Vala-yı Ahkam-ı Adliye[2] ve daha sonra kurulan Divan-ı Muhasebat’ın en üst yöneticilerine de reis denmişti. Demek ki Meclis-i Vala’daki uygulama bölünme sonrası Şura-yı Devlete aktarılmıştı. DAAya bak. Kabine üyelerine "nazır", görevli olduğu makama da "nezaret" tesmiye edildiği halde Şura-yı Devlet başkanı nazır değil, reis olarak adlandırılmıştır. Bunun sebebi acaba nedir? Fransa'da Devlet Şurası başkanı nasıl isimlendirilmişti? Orada da kabine üyesi mi idi? Acaba o gelenek mi ülkemize aktarılmıştı?

Taşrada teşkilatı olmadığı için mi böyle adlandırılmıştır? Böyle olsa Divan-ı Ahkam-ı Adliye başkanına da nazır denmemesi gerekirdi, cay-i sualdir.

Bildirimizde, kuruluşundan Ankara Hükümetince 1922'de ilga edilişine kadar görev yapan Şura-yı Devlet reislerinin kısa özgeçmişleriyle birlikte rütbeleri, bürokratik kökenleri, görev süreleri, eğitim durumları, toplumsal kökenleri ve entelektüel boyutları üzerinde duracağız. Görev yapan reislerin kimilerinin hayatları hakkında çok az bilgi varken, kimileri hakkında herhangi bir bilgi yoktur. Ayrıca görev süreleri konusunda bazı sorunlar vardır. Osmanlı Devletinde kabinenin bir üyesi olarak son derece etkili bir konumu olan Şura-yı Devlet reisinin bugüne kadar, önemiyle orantılı bir biçimde ele alınmadığı bir gerçektir. Bildirimiz bu boşluğu gidermek için bir ilk deneme sayılmalıdır. Çıkardığım sonuçları sizinle paylaşmak istiyorum.

Bildirinin kaynakları bilinen biyografi kitapları ile çeşitli hatıratlar ve Başbakanlık Osmanlı Arşivinde muhafaza edilen Sicil-i Ahval Defterleridir.

A. Rütbeleri

1868’den 1922’ye kadar 36 farklı devlet adamı Şura-yı Devletin reisliğini yapmıştır. bunların 23’ü paşa, 12’i bey ve biri efendidir. Yirmi sekizinci başkan Necmeddin Molla Bey’e gelene kadar (29 Ağustos 1909) atanan bütün reisler paşa unvanlıdırlar[3]. Bu tarihten sonra ise 11 bey ve bir efendi Şura-yı Devlet reisliği yapmıştır. Ancak arada 6 paşa daha bu göreve tayin edilmişlerdir. Unvanlardaki bu farklılık 1909’da İkinci Meşrutiyetin kurulmasından sonra padişahın gücünün sınırlandırılması ve devlet yönetiminde İttihat ve Terakki Fırkasının etkin bir rol oynamasıyla bağlantılandırılabilir. Paşaların eski rejime bağlılığı temsil ettikleri düşünüldüğü için İttihat ve Terakkice tercih edilmemiş olabilirler, onların yerine gençlerden ve kendi görüşlerine yakın kimselerden reis seçmek tercihe şayan bulunmuş olabilir.

Reisler hangi yaşlarda bu göreve atanmışlardır?

Paşalar şunlar Midhat Paşa, Yusuf Kamil Paşa, Namık Paşa, Mahmud Nedim Paşa, Server Paşa, İbrahim Edhem Paşa, Kadri Bey (Paşa), Safvet Paşa, Asım Paşa, Ali Paşa, Ahmed Arif Paşa, Akif Paşa, Said Paşa, Hasan Fehmi Paşa, Turhan Hüsni Paşa, Tevfik Paşa (sadaret müsteşarı), Zihni Paşa, Raif Paşa 1909’a kadar Şura-yı Devlet başkanlığı yapan paşalardır. Bundan sonra Said Halim Paşa, Kamil Paşa, Said Paşa, Reşid Akif Paşa, Şerif Paşa, Rauf Paşa başkanlık yapmıştır. Birinci gurupta 18, ikincisinde 6 paşa vardır.

Beyler ise Necmeddin Molla Bey (Kocataş), Ürgüplü Hayri Bey, Memduh Bey, Halil Bey (Menteşe), Pirizade İbrahim Hayrullah Bey, Rıza Tevfik Bey (Bölükbaşı), Abdurrahman Şeref Bey, Cemil Molla Bey (Uryanizade), İbrahim Edhem Bey (Dirvana), Mustafa Arif Bey (Deymer) ve Mehmed Tevfik Bey (Biren) idi.

Tek efendi ise devrin nazik şartlarında Kürd hareketi içinde etkin bir mevkide bulunan ve bu sebeple gönlünü almaya dönük bir jestle yumuşatılmak istenen Abdülkadir Efendi idi. Abdülkadir Efendi daha sonra Şeyh Said İsyanına iştirak ettiği gerekçesiyle idam edilecekti. 4 Mart 1919-19 Mayıs 1919. Bu noktada ilk Şura-yı Devlet başkanı Midhat Paşa’nın da Taif’e sürgün edildiğini ve orada iddialara göre padişahın emriyle boğdurulduğunu da ekleyelim.

Vezirler Midhat Paşa, Yusuf Kamil Paşa, Mahmud Nedim Paşa, İbrahim Edhem Paşa, Akif Mehmed Paşa, Hasan Fehmi Paşa, Mehmed Tevfik (sadaret müsteşarı), Rauf Paşa, Asım Mehmed Paşa ... idi.

B. Bürokratik Kökenleri

Şura-yı Devlet reisliği nazırlık mertebesinde olduğu için buraya tayin edilen kimselerin mutlaka Şura-yı Devlet içinden yetişmesi aranmamıştır. Siyasi bir görev olarak düşünülen bu makam için çeşitli bürokratik kökenlerden gelen kişiler tayin edilmişlerdir.

Beş Şura-yı Devlet başkanı eski sadrazamdır. Gerçekten, Yusuf Kamil Paşa 5 Ocak 1863-1 Haziran 1863 tarihleri arasında sadrazamlık yaptıktan sonra ilki 4 Ağustos 1872’de olmak üzere 3 kez bu makama gelmiştir. Mahmud Nedim Paşa ve Ahmed Arifi Paşa da ilk sadrazamlığının hemen ardından Şura-yı Devlet başkanlığı yapmıştır. Sadrazamlık yaptıktan sonra Şura-yı Devlet başkanlığına gelen başka bir isim Mehmed Kamil Paşa’dır. Paşa 25 Aralık 1885-4 Aralık 1891 tarihleri arasında sadrazamlık yapmış daha sonra sonuncusu 29 Ekim 1912-23 Ocak 1913'te olmak üzere dört kez daha sadrazamlık yaptıktan sonra 23 Temmuz 1912-31 Ekim 1912 tarihleri arasında Şura-yı Devlet başkanlığına getirilmiştir. Otuz dördüncü Şura-yı Devlet başkanı da eski sadrazamlardan Said Paşa idi. 31 Ocak 1913-12 Haziran 1913 tarihleri arasında 4 ay 13 gün başkanlık yapan Said Paşa 9 kez sadrazamlık yaptıktan sonra bu makama getirilmişti. Sadrazamlıktan sonra Şura-yı Devlet reisliğinin kabulü bu makamın saygınlığını gösterir. Eski sadrazamların Şura-yı Devlet reisliği yapması Şura-yı Devlet’in nüfuzunu artırmış olmalıdır.

Yeri gelmişken belirtelim ki Şura-yı Devlet başkanlığından sadrazamlığa gidenler de mevcuttur. Midhat Paşa, İbrahim Edhem Paşa, Mehmed Esad Safvet Paşa, Mehmed Kadri Paşa, Said Halim Paşa böyledir.

İlk başkan valilikten bu makama getirilmişti. Ayrılınca yine valiliğe tayin edildi ve daha sonra iki kez sadrazam oldu. 9 kişi sadrazamlık yapmıştır. Bunlardan Mehmed Said Paşa 9, Mehmed Kamil Paşa 4, Mahmud Nedim Paşa ve Midhat Paşa ikişer kere sadrazamlık yapmıştır. Geri kalan beş kişi sadece bir defa bu makama getirilmişti.

Şura-yı Devlet üyeleri arasında gayrimüslim unsurlardan birçok kişi bulunmasına rağmen Şura-yı Devlet başkanlığına gelen hiçbir bir gayrimüslimin bulunmadığı görülmektedir. Oysa hariciye nezaretine ve maliye nezaretine gayrimüslimlerden nazır tayin edildiği vakidir. Müslümanlar arasında köken itibarıyla gayritürk unsurlardan gelenlerin olması tabii idi. Nitekim Mahmud Nedim Paşa ve muhtemelen Batumlu Hasan Fehmi Paşa Gürcü, Akif Mehmed Paşa ve yine muhtemelen Turhan Paşa Arnavud, Said Paşa ve Abdülkadir Efendi ise Kürd idiler. Mehmed Şerif Paşa (Çavdaroğlu) sarayın damadı idi; Abdülaziz'in kızı Emine Sultanla evlenmişti.

Başkanların bürokratik kökenlerine bakıldığında II. Meşrutiyete kadar çoğunun (19 kişi) Babıali kalemlerinde, Divan-ı Hümayun kalemi, tercüme kaleminde, sadaret mektubi kalemi, harbiye nezareti kalemi, Hassa ordu-yu hümayunu tahrirat kalemi, rüsumat emaneti tahrirat kalemi, Mahkeme-i Temyiz hukuk dairesi zabıt kitabeti, amedi kalemi, Dahiliye mektubi kalemi hulefalığı, şeyhülislamlık dairesi kalemi, gibi muhtelif kalemlerde bürokratik kariyerlerine adım attıkları görülür. II. Meşrutiyetten sonra adliyeden gelenler içinde devlet görevine mahkemelerde başlayanlar da görülür. Ayrıca miralaylık, nüfus mukayyıtlığı, müderrislik, çiftçi (sonradan mebus), karantina dairesi, öğretmenlik, Beyoğlu Bidayet Mahkemesi İkinci Hukuk Dairesinde işe başlayanlar mevcuttur.

Şura-yı Devlet başkanlığına atanmadan önce yürütülen göreve bakılınca çoğunlukla üç kişi Adliye Nezaretinden, iki kişi Maarif nezaretinden, iki kişi evkaf nezaretinden, bir kişi Nafia nezaretinden, hariciye nazırlığından, Dahiliye Nezaretinden, Maliye nezaretinden, Dahiliye, Orman ve Meadin Nezareti vekaletinden, Posta ve Telefon nezareti ve Dahiliye ve Şura-yı Devlet vekilliğinden gelmiştir. Bunların haricinde Mısır fevkalade komiserliğinden, başvekaletten, Ayan Meclisi başkanlığından, Ayan Meclisi üyeliğinden (iki kişi), mahkeme-i temyiz başsavcılığından, Mebusan Meclisi reisliğinden Şura-yı Devlet reisliğine atama gerçekleşmiştir. Dört reis de valilikten gelmiştir. Meclis-i Aliyeden, İstanbul Konferansı murahhaslığı, şehreminliğinden bu makama tayinler yapılmıştır.

Bu arada üç kez Adliye nazırlığı ile Şura-yı Devlet reisliği aynı şahıs asaleten tarafından yürütülmüştür.

Namık Paşa, Ali Paşa askerlikten gelir. Fransa'da eğitim gören İbrahim Edhem Paşa mühendisti ve orduda göreve başlamıştı.

C. Görev Süreleri

1922’de İstanbul’daki bütün hükümet dairelerinin TBMM hükümetinin eline geçmesine kadar Şura-yı Devlet faaliyetini sürdürmüş, bu tarihte ilga edilmiştir. Kuruluşu 1868 olduğuna göre Şura-yı Devlet yarım asırdan daha uzun bir süre (54 sene kadar[4]) çalışmalarını sürdürmüş olmaktadır. İlk başkanı Midhat Paşa, son başkanı ise Mehmed Tevfik (Biren) Bey’dir. Bu uzun süre içinde Şura-yı Devlete bazıları birkaç kez olmak üzere 48 defa başkan atanmıştır. Neredeyse her seneye bir başkan tekabül etmektedir. Biraz sonra daha ayrıntılı olarak açıklayacağımız üzere bu başkanların kimisi sadece birkaç gün başkanlık koltuğunda oturabilmişlerdir. Bazıları birkaç ay başkanlık yapmışlardır. Örneğin Cemil Molla Bey 11 Mart 1920’den 5 Nisan 1920’ye kadar başkanlık yapmıştı. Ondan sonra bu makam 15 Haziran’a kadar vekâletle idare olunmuştur. Bu durumun Şura-yı Devletin verimli çalışmasını etkilemediği düşünülemez. Şunu da belirtelim ki, bu arada muhtelif dönemlere dağılı olarak 6 seneye yakın bir vekaletle idare uygulaması da vardır. Bu süre, Şura-yı Devletin ayakta kalmış olduğu 54 yıllık süreden çıkarılınca geriye 48 yıl kalmaktadır ki, bu sürede 48 başkanın gelip geçtiği hatırlanırsa, bu da her başkana ortalama bir yıl düştüğünü gösterir.

Midhat Paşa, Yusuf Kamil Paşa, Namık Paşa, Server Paşa, Ahmed Arifî Paşa, Akif Paşa, Said Paşa, Hasan Fehmi Paşa, Said Halim Paşa, Halil Bey (Menteşe), Rıza Tevfik Bey (Feylezof, Bölükbaşı) birden fazla başkanlık yapmışlardır. Yusuf Kamil Paşa ve Ahmed Arifî Paşa üçer kez, diğerleri iki kez bu göreve atanmışlardır.

Başkanların içinde bir kerede en uzun başkanlık, 7 Kasım 1895-29 Ekim 1907 tarihleri arasında sekiz seneye yakın görevde bulunan yirmibirinci Şura-yı Devlet başkanı Said Paşa’dır. Said Paşa, bundan önce de 10 yıl kadar Hariciye Nezareti koltuğunda oturmuştu. Uyumlu bir insan olduğu anlaşılan Said Paşa’nın bu uzun görev yıllarının, II. Abdülhamid’in saltanatı zamanına denk düştüğünü de belirtelim.

İkinci en uzun başkanlık görevi, yirminci başkan olan Ahmed Arifî Paşa’ın 25 Eylül 1885-4 Eylül 1891 tarihleri arasına düşen üçüncü ve sonuncu başkanlığıdır. Bundan sonra uzun bir dönem, 4 Eylül 1891’den 7 Kasım 1895’e kadar Şura-yı Devlet vekaletle idare olunmuştur. Sanki bu uzun vekalet dönemini telafi etmek ister gibi, bunun ardından, yukarıda bahsettiğimiz, Said Paşa’nın sekiz yıl kadar süren başkanlığı gelmiştir.

En az süre başkanlık yapan ise yirmi altıncı başkan Zihni Paşa’dır. Paşa ancak 1 gün başkanlık yapabilmiştir. 14 Nisan 1909’da göreve atanmış, bir gün sonra 15 Nisanda azledilmiştir. İkinci en az başkanlık Ahmed Arifî Paşa’nın ikinci başkanlığına rastlar ve 30 Kasım 1882-2 Aralık 1882 tarihleri arasında iki günlük bir süredir. Üçüncü en az başkanlık koltuğunda oturan ise üç gün süre ile otuz üçüncü başkan Said Halim Paşadır. Paşanın ikinci kez Şura-yı Devlet başkanlığını yürüttüğü tarih 21-26 Ağustos 1875 günleridir.

On başkanın başkanlığı sadece birkaç gün sürmüştür. 28 başkan birkaç ay görev yapabilmiş ve sadece 10 başkan bir yıl veya daha fazla Şura-yı Devlet başkanlığını yürütme şansı bulmuşlardır.

D. Eğitim Durumları

Çoğunluk ise medrese tahsili görmüş, bir kısmı medrese tahsili ile birlikte özel hocalardan dersler almışlardı. bir kısmı da yeni açılan rüşdiye, idadi, galatasaray lisesi, mülkiyenin lise kısmından sonra devrin iki gözde okulu mülkiye ve hukuk mektebini bitirerek babıali kalemlerinden birinde en çok da tercüme odasına memurluğa girerek bürokrasinin çeşitli kademelerinde görev yaparak Şura-yı Devlet başkanlığına gelmişlerdi.

Midhat Paşa medreselerde çeşitli kimselerden dersler almıştı. Yusuf Kamil Paşa da babasını genç yaşta yitirmiş, tahsiliyle amcası meşhur vezirlerden Gümrükçü Osman Paşa meşgul olmuştu. Özel hocadan ders almış ve Türkçeden başka Arapça, Farsça, Fransızcayı iyi bilirdi. Mahmud Nedim Paşa için “o devrin usulünce tahsil-i ilm ettiği” bildirilmiştir[5]. Kadri Bey (daha sonra paşa) temel eğitimini, islami ilimleri, edebiyatı, Arapçayı Farsçayı memleketi Antepte, Fransızca ve İngilizceyi İstanbul’da öğrendi. Safvet Paşa medrese eğitimi gördü. Fransızca bilirdi. Ali Paşa Sıbyan mektebinden sonra Mekteb-i Maarif-i Adliyede Arapça ve Farsça öğrendi ve Paris’e giderek fenn-i servet (iktisat) okudu. Ahmed Arifi Paşa özel hocalardan Arapça ve Farsça, Fransızca, coğrafya, tarih, ekonomi politik, devletler hukuku, tabakatülarz bilgisi okudu. Hasan Fehmi Paşa islami ilimler yanında Arapça ve Farsça ve Fransızca öğrendi. Turhan Paşa Yanya medreselerinde Arapça ve Farsça ve aynı yerde Zosime adlı Rum mektebinde tahsilden sonra Atina Hukuk Mektebine devam etti. Ayrıca özel hocalardan milletler arası hukuk ve Roma Hukuku, Vestfalya Anlaşmasından itibaren 1815 yılına kadar akdolunan anlaşmalar tarihini ve uluslar arası iktisat okudu. Türkçe ve Fransızcayı bu dillerde yazacak kadar bilir; Arnavutça, Rumca, İtalyanca ve bir miktar İspanyolca’ya da aşina idi. zihni Paşa mekteb-i maarif-i Adliyi bitirmişti. Raif Paşa mekteb-i İrfanı bitirdi. Necmeddin Molla hukuk Mektebini; Ürgüplü Hayri Bey özel hocalardan arahça ve Farsça, medresede okudu ve daha sonra Hukuk Mektebini bitirdi. Memduh Bey Arapça ve Farsça öğrendi. Hukuk Mektebini bitirdi. Said Halim Paşa özel tahsil gördükten sonra İsviçre’de siyasal bilimler dalında öğrenim yaptı. Mehmed Kamil Paşa (Kıbrıslı, Sadr-ı esbak) Kıbrıs’ta Arapça, Farsça, Fransızca ve Rumca öğrendi. 1845’te Mısır’a gidip Elsine Medresesine girdi. Bu medrese sonradan harbiye mektebine çevrildiğinden askerlikle ilgili bilgiler de tahsil etti. Küçük Mehmed Said Paşa (Sadr-ı esbak) Erzurum ve İstanbul’da medrese öğrenimi gördü. Özel hocalardan müspet ilimleri ve Fransızca öğrendi. Halil Bey (Menteşe) orta öğrenimini İzmir idadisinde gördükten sonra Istanbul’da Hukuk Mektebine girdi, fakat daha ikinci sınıftayken siyasi sebeplerle Fransa’ya kaçarak Paris’te Sorbonne Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi. Pirizade İbrahim Hayrullah rüşdiye mektebinde ve hususi olarak Arapça, Farsça, fenn-i hesab ve coğrafya okumuş ve sonra Mekteb-i Hukuk’u bitirdi. Reşid Akif Paşa bir süre Mekteb-i Sultanide (Galatasaray) okudu. Arapça, Farsça ve Fransızca öğrendi. Mehmed Şerif Paşa (Çavdaroğlu) Soğukçeşme Askeri Rüşdiyesini ve Mülkiye mektebini bitirdi. Rıza Tevfik Bölükbaşı (Feylesof) Mülkiyeyi terk ederek Tıbbıye’yi bitirdi. Rauf Paşa Özel hocadan sarf ve nahv, mantık ve biraz Farsça okudu. 1275 (1858-59)’da Paris’e gidip Bay Fraze’ın yatılı okulunda Fransızca ve bazı ilimler okudu. Abdurrahman Şeref Bey ilk eğitimini mahalle imamından aldıktan sonra Eyüp Rüşdiyesini bitirip Galatasaray Lisesi edebiyat ve fünun bölümünü bitirdi. Cemil Molla (Uryanizade) medrese öğrenimi gördü. İbrahim Edhem (Dirvana) Gülhane askeri rüşdiyesi ve Mülkiye mektebini bitirdi. Paris’te Sorbon’da siyasi ilimler tahsil etti. Mustafa Arif (Deymer) Selanik mekâtib-i ibtidaiyesinde mebâdi-i ulumu ve mekteb-i rüşdiyesiyle mekteb-i mülki-i idadisinde ve muahharan Mekteb-i Hukuk’u bitirdi. Mehmed Tevfik (Biren) lise öğrenimini Mülkiyenin idadi kısmında tamamladı. Mülkiye Mektebini bitirdi.

Bu bilgileri tahlil ettiğimizde geleneksel ve özel eğitim alan 10 Şura-yı Devlet başkanının olduğu görülür. Bu kavramlardan kastedilen medrese eğitimi ve özel hocalardan ders almaktır. Yalnız buradaki geleneksel eğitim sözü, bu kişilerin hiç modern bilimlerle tanışık olmadığı anlamına gelmez. Gerçekten, bunların birçoğu medresede öğretilen klasik diller olan Arapça ve Farsça yanında özellikle Fransızcayı da öğrenmişlerdir. Ayrıca iktisat gibi, tabakatülarz bilgisi gibi yeni bilim dallarıyla da ilgilenmişlerdir. Bir-iki başkanın da deyiş yerindeyse karma bir eğitim gördüğü söylenebilir. Bu öbektekiler geleneksel eğitimi aldıktan sonra modern eğitim kurumlarına da devam edip şahadetname almışlardı. Örnek olarak Turhan Paşa ile Ürgüplü Hayri Bey böyleydi.

Başkanların ikisi Mekteb-i Maarif-i Adliyi, biri Mekteb-i İrfanı, ikisi de Mekteb-i Sultani yani Galatasaray Lisesini bitirmişlerdi. Bu yeni usulde mekteplerden mezun olanların da erken yaşlarda geleneksel eğitimden geçtiği ve Arapça, Farsça ve islami ilimleri okudukları ileri sürülebilir.

Eğitimi hakkında bilgi edinemediğimiz altı kişi Namık Paşa, Server Paşa, Asım Mehmed Paşa, Akif Mehmed Paşa, Said Paşa (Kürd) ve Seyyid Abdülkadir Efendi’dir. Bunların medrese tahsili gördüğünü tahmin edebiliriz.

O dönemde yurd dışı eğitim denince akla Fransa gelirdi. Şura-yı Devlet başkanları arasında bu ülkeye gidenler Institution Barbet’de okuyan İbrahim Edhem Paşa, iktisat okuyan Ali Paşa, hukuk okuyan Halil Bey, Bay Fraze’nin okuluna devam eden Rauf Paşa idi, İbrahim Edhem Dirvana da Türkiye’de mülkiyeyi bitirip siyasi bilimler okudu. Said Halim Paşa, İsviçrede siyasi bilimler ve Turhan Paşa da Atina’da hukuk fakültesinde okudular. Demek ki yedi kişi Avrupa’da eğitim görmüş oluyordu.

İkinci Meşrutiyetten sonra bu makama atananlardan Necmeddin Molla Bey hukuk mektebini bitirmişti. Kendisiyle birlikte ardından gelen 17 başkan arasında altısı hukuk mektebini, üçü mülkiyeyi, üçü geleneksel eğitim kurumlarını, ikisi Galatasaray lisesini, diğer ikisi yurt dışında eğitm görmüş, biri tıbbıyeyi, bitirmişti. Biri hukuk, diğeri mülkiye okuyanlar içinde olmak üzere dört kişi yurt dışında eğitimlerini tamamlamıştı. Bu rakamlara bakıldığında geleneksel eğitim kurumlarından yetişenlerin sayısının çok azaldığı,

E. Sosyal Kökenleri

Doğum yerlerine bakıldığında on yedi kişinin -neredeyse yarısı: yarısı 18- İstanbul'da doğduğu dikkati çekmektedir. Bu durum, dönemin eğitim koşulları düşünüldüğünde olağan görülebilir. Üç Şura-yı Devlet başkanının ki bunlar Asım Mehmed paşa, Akif Mehmed Paşa ve Cemil Molladır- şimdilik nerede doğduğunu tespit edememişsek de bunlardan Cemil Mollanın İstanbul’da doğduğunu tahmin ediyoruz. muhtemelen ötekiler de İstanbul doğumludurlar.

İstanbul’da doğanların babalarının mesleklerine baktığımızda sırasıyla Midhat paşanın babasının naip, Mahmud Nedim paşanın valilik yapmış vezir, server paşanın Bab-ı Seraskeri nizamiye hazinesi başkatibi, Safvet paşanın voyvoda, ali paşanın mirliva paşa, arifi paşanın hariciye nazırı ve meclis-i vala reisi, Mustafa Zihni Paşanın muhassıl, necmeddin mollanın şeyhülislam, Pirizade İbrahim Hayrullah’ın Şura-yı Devlet muhakemat dairesi başkanı, mehmed şerif paşa çavdaroğlu mutasarrıf, rauf paşanın vali, Abdurrahman şeref Beyin Tophanei amire muhasebe kalemi mümeyyizi, ibrahim edhem beyin duyun-ı umumiye muhasebecilerinden enderundan yetişme ve mehmed tevfik beyin maarif nezareti encümen-i teftiş ve muayene reisi olduğunu görürüz. Bunlardan sadece Mehmed Memduh Beyin babası bir meslekle tanımlanmadan Mehmed Nüzhet Efendi diye gösterilmiştir. Mehmed Tevfik Paşa (sadaret müsteşarı) baba adı ve mesleğini bilmiyoruz.

İstanbul dışında doğanlar ise nüfuzlu insanların çocuklarıdır. Arapkir Yusuf Kamil Paşanın bey, Ayıntap Mehmed Kadri Bey mutasarrıf, Süleymaniye Said Paşa Mirimiran, Tırhala Turhan Paşa bey, Girid Köse Raif Girid Meclisi Reisi, Ürgüplü Hayri Bey evkaf müdürü, Kahire Said Halim Paşa Kavalalı Mehmed Ali Paşanın torunu, Vezir Paşa, Lefkoşa Mehmed Kamil Paşa topçu yüzbaşısı, Erzurum Küçük Said Tahran Maslahatgüzarı, Milas Halil Bey çiftçi, Yanya Reşid Akif Paşa, Van Abdülkadir Efendi şeyh, Edirne Rıza Tevfik bey mutasarrıf, Selanik Mustafa Arif Bey eşraftan Mehmed Efendinin oğludur. Konya Namık paşa ve Batum Hasan Fehmi Paşa babası adı ve mesleği belli değilse de onların da hali vakti yerinde insanlar oldukları tahmin edilebilir. Sakızlı İbrahim Edhem ise isyancı Rumlar arasından tutsak edilip İstanbul’a getirilmiş ve Husrev Paşa tarafından kol kanat gerilip yetiştirilmiştir. Yukarıda belirtildiği gibi Şura-yı Devlet başkanlığından sadrazamlığa kadar yükselmiştir.

F. Entelektüel Boyutları

Şura-yı Devlet başkanlarının içlerinde son derece entelektüel kimseler vardı ve bunlar Türk kültürüne ciddi katkılar yaptılar. Mesela Yusuf Kamil Paşa Türk edebiyatı tarihinde bir ilki gerçekleştirip Fransız romancısı Fenelon’un Telemak adlı romanını Fransızcadan dilimize çevirmiştir. Mahmud Nedim Paşa’nın devletin ıslahına ilişkin olarak Hikaye-i melik-i muzaffer, Ayine-i devlet ve manzum Hasbihal isimli eserleri basılmıştır. Arapça, Farsça, Fransızca ve İngilizce bilen ve ciddi bir entelektüel olan Said Halim Paşa’nın eserleri Buhranlarımız (Haz. M. Ertuğrul Düzdağ, Tercüman 1001 Temel Eser, [İstanbul, ts.]) adlı toplamada yayımlanmıştır. Ayrıca İslamda Teşkilat-ı Siyasiye, The Reform of Muslim Society adlı eserleri ve mektupları zikre değer.

Arapça, Farsça ve Fransızca bilen Şerif Paşa (Çavdaroğlu) çevirileri ile tanınmıştır. Şiir yazmasına rağmen nazmen yaptığı tercümeleriyle daha çok ilgi çekmiştir. İbn Batuta Seyahatnamesi (2 cilt) ve Tuhfetü’n-nüzzar garaibi’l-emsar ve acaibi’l-esfar (2 c., Matbaa-i Amire, İstanbul 1333/1917), Makyavel’in Prens, Nizamülmülk’ün Siyasetname (İÜ Hukuk Fak. Yayını, İstanbul)’sini dilimize çevirdi. Fatih Sultan Mehemmed Han-ı Sani ve İstanbul’un Fethi (Hilmi Kitabevi, İstanbul, 111 s.) adlı bir eseri de vardır. Nâsır Husrev Seyahatnamesi, İbnü’t-Taktakî’nin Hulefâ ve Vüzerâ-i Abbasiye Tarihi çevirileri ve Lotrop Stuard’ın Âlem-i Cedid-i İslam adlı eserinin çevirisi basılmayan eserlerindendir.

Feylezof Rıza Tevfik Bey’in (Bölükbaşı) eserleri Textes Houroufis (Clement Huart’la), Leyden, (1909); Mufassal Kamus-ı Felsefe, İstanbul, 1914, 1. cild 800+2 s., 2. cild 400 s.; Felsefe Dersleri, İstanbul, 1330 (1914); Mabade’t-tabiiyat Dersleri-Ontoloji Mebahisi, Darülfünun Matb., İstanbul 1336, 44 s. taş baskı; Mabade’t-tabiiyat Derslerine ait Vesaik, Darülfünun Matb., İstanbul 1335, 144 s.; Estetik, Darülfünun Matb., İstanbul 1336, 64 s., taş baskı; Rübaiyat-ı Ömer Hayyam (Hüseyin Daniş Pedram’la) İstanbul 1922, 2+368 s.; Serab-ı Ömrüm (şiirler, Lefkoşe, 1934)3+124+1; İstanbul 1949, 357 s.; Ömer Hayyam ve Rübaileri (İstanbul 1945), 283 s.; Tevfik Fikret (İstanbul 1945), 63 s. Abdülhak Hamid ve Mülahazat-ı Felsefiyesi (1918, 2. b. 1984), Ömer Hayyam’ın Felsefesi (Hüseyin Daniş’in yayımladığı Rübaiyat-ı Ömer Hayyam içinde 1927), Halk edebiyatıyla ilgili yazıları Rıza Tevfik’in Tekke ve Halk Edebiyatı İle İlgili Yazıları başlığıyla Abdullah Uçman tarafından derlenip yayımlandı (Ankara 1982), 379 s.

Osmanlı resmi tarih yazıcısı Abdurrahman Şeref Bey’in Coğrafya-yi umumi (1301/1885), Fezleke-i tarih-i düvel-i İslamiye (1301/1885), Tarih-i devlet-i Osmaniye (2 c., 1309/1893), İstatistik ve Coğrafya-yi umrani (1314/1898), Fezleke-i tarih-i devlet-i Osmaniye (1315/1899), Zübdetü’l-kasas (1315-16/1899-1900), İlm-i ahlak (1316/1900), Coğrafya-yi umumi (2 c., 1323/1907), Coğrafya dersleri (1324/1908), Harb-i hazırın menşei (1334/1918), Sultan Abdülhamid-i saniye dair (Ahmed Refik Altınay ile, 1334/1918), Tarih musahabeleri (1339/1923), Tarih-i asr-ı hazır (1331/1915) gibi eserleri birçok kez basılmıştır. Ayrıca Mülkiye Mektebinin mükemmel bir okul haline getirmede çok ciddi emeği geçmiştir.

İbrahim Edhem Dirvana ise 1895’te çevirdiği Usul Hakkında Nutuk ile Türkiye’de ilk defa Fransız filozofu Descartes’in felsefesini tanıtmak gibi olağanüstü bir iş gerçekleştirmişti. Nitekim, 1946’da İÜ Edebiyat Fakültesi bu sebeple kendisi için bir jübile düzenledi. Türkiye’nin o zaman tek sosyoloji dergisi olan İş Mecmuası sahibi ve başyazarı Fındıkoğlu Z. Fahri, dergisinin 55. sayısını Dirvana’nın hayat ve hizmetlerine ayırdı. Entelektüel bir kişi olan Dirvana yirmi yaşında mülkiye öğrencisi iken Tercüman-ı Hakikat’ta yazmaya başlamış ve Meşrutiyette idari adem-i merkeziyet taraftarı bir parti kurmuş ve Beyrut valisi iken bu esasa göre bir layiha hazırlayıp hükûmete sunmuştu. Peyam-i Sabah’ta çıkan Dinler ve Felsefeler adlı büyük bir eseri vardır. Hamidiye Ticaret mektebinde hocalık yaparken Semerât-ı akıl (İstanbul, 1303/1887) diye küçük bir kitapçık çıkarmıştı.

Mehmed Memduh Bey’in Tatbikat-ı Cezaiye (2 c.) adlı eseri Maarif Nezaretinin 20 Teşrin-i evvel 320 tarihli ve 537 numaralı ruhsatnamesiyle yayımlandı.

Mehmed Tevfik (Biren) Beyin basılı eserleri üç ciltlik İktisad Prensipleri (1930, 1936, 1940)’dir.

Bilebildiğimize göre hatıratını kaleme alan yedi Şura-yı Devlet başkanı vardır. Aşağıda bu kişilerin isimleri ve hatıratları zikredilmektedir: Midhat Paşa, (Midhat Paşa’nın Hatıraları Hayatım İbret Olsun, Neşreden: Osman Selim Kocahanoğlu, Temel Yayınları, İstanbul 1997, 2 c. Paşa’nın Tabsıra-i İbret adını verdiği hatıratını yukarıdaki adla yayına hazırlayan Kocahanoğlu, metni sadeleştirmiş ve ikinci cildin sonuna bazı vesika ilaveleri yapmıştır.)

Mehmed Kamil Paşa’nın üç ciltten oluşan hatıraları Tarih-i siyasi-i devlet-i aliye-i osmaniye ve Kamil Paşa’nın ayan reisi Said Paşa’ya cevapları adlı eserleriyle “Hatırat”ının bir cildi basılıdır.

Küçük Said Paşa da siyasi yaşamıyla ilgili anılarını Sadr-ı sabık Said Paşa’nın gazetelerde neşrettiği mektuplarının suretidir (1906), Said Paşa’nın Kamil Paşa hatıratına cevapları (1909), Said Paşa’nın hatıratı (3 c., 1910) adıyla yayımlamıştır.

Hatıralarını yazanlar arasında Ürgüplü Hayri Bey ve Halil Menteşe (İsmail Arar, Osmanlı Mebusan Meclisi Reisi Halil Menteşe’nin Anıları, Hürriyet Vakfı Yayınları, İstanbul 1986), hatıralarını “Dağarcığım” isimli bir kitapta toplayan Cemil Molla, ve Mehmed Tevfik Bey de vardır (Bir Devlet Adamının Mehmet Tevfik Beyin (Biren) II. Abdülhamid Meşrutiyet ve Mütareke Devri Hatıraları (haz. F. R. Hürmen, Arma Yayınları, İstanbul 1993, 2 cilt).

Uluslararası derneklere üye olan Şura-yı Devlet başkanları da vardı. Mesela Safvet Paşa 1874’te Fransa Akademisine üye seçilmişti. Mehmed Tevfik Biren de Milletlerarası Akademik Tarih Araştırmaları Derneği’nin daimi üyesi idi.

Son olarak Şura-yı Devlet üyelerinin hemen tamamının Arapça, Farsça ve Fransızcayı bildiklerini eklemek gerekir. Bunun dışında Osmanlı Devleti içinde bulunan çeşitli kavimlerin dilini bilenler de vardı.


* Danıştay’ın 136. Kuruluş Yıldönümü, Danıştay ve İdari Yargı Günü nedeniyle düzenlenen Sempozyumda sunulan tebliğ metni

[1] Bkz. aynı görüşler için Abdülhamit Kırmızı, “Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Maliye Nazırları (1838-1922)”, TALİD, 1, 2003, s. 97 vd.

[2] Meclis-i vala-yı ahkam-ı adliyenin kabine üyesi ve 14 kişiden oluşan kabinede altıncı sırada olduğu hk. Mehmet Seyitdanlıoğlu, Tanzimat Devrinde Meclis-i Vâlâ (1838-1868), 2. b., TTK Basımevi, Ankara 1999, s. 133.

[3] Benzer bir durum maliye nazırları için de tespit edilmiştir. “1838-1909 arasındaki dönemde nezaret edenlerden beş efendi ve bir bey hariç, hepsi paşadırlar. (...) İkinci Abdülhamid’in hallinden, yani 1909’dan sonra vezaret rütbesiyle nazır tayin edilmemiştir.", Kırmızı, agm., s. 99-100.

[4] Canatar/Baş, s. 112’deki “4 Ekim 1922’ye kadar geçen 44 yıl 7 ay zarfında” ifadesindeki 44 zuhul eseridir.

[5] İnal, Son Sadrazamlar, I, 264.

Daire Başkanları

Mülkiye Dairesi Başkanları



Atıf TÜZÜN 1927 - 1927

A. Mitat KALABALIK 1931 -



Deavi Dairesi Başkanları



Mustafa Reşit ÖZSOY 1927 - 1927

Fuat TUĞCU - 1931



Maliye ve Nafia Dairesi Başkanları



Ali RIZA 1927 - 1936

M. Asım YEĞİN 1936 -



Tanzimat Dairesi Başkanları



Reşat MİMAROĞLU 1927 - 1931

İsmail Hakkı GÖRELİ - 1939



Birinci Deavi Dairesi Başkanları


Saffet TUNCAY 1931 -


Birinci Mürettep Daire Başkanları


Fahrettin ÖZTÜRK 1977- 1982


İkinci Mürettep Daire Başkanları


Turgut AKMİRZA 1980 -


Birinci Daire Başkanları


M. Şefik YÜREKLİ 1939 - 1941

Selahattin ODABAŞIOĞLU 1942 - 1949

H.Avni TÜREL 1950 - 1957

İbrahim SENİL 1959 - 1960

Rıza GÖKSU 1960 - 1965

Prof. İsmail Hakkı ÜLGEN 1966 - 1969

Firdevs MENTEŞE 1969 - 1976

Yıldırım KUZUM 1976 - 1987

Hasan Basri GÜLTEKİN 1987 - 1992

Feridun TAŞKIN 1992 - 1998

Harun ÇETİNTEMEL 1998 - 2002

Abdülkadir GENELİOĞLU 2002 - 2004

Yılmaz ÇİMEN 2004 - 2008

Osman ALPAK 2008 -



İkinci Daire Başkanları



A. Mitat KALABALIK - 1942

Hazım TÜREGÜN 1942 - 1952

Cudi ÖZAL 1952 - 1954

A.Şeref HOCAOĞLU 1955 - 1963

Ahmet ERDOĞDU 1964 - 1973

Niyazi ARAZ 1973 - 1982

Orhan Hikmet ERDEM 1982 - 1991

Alp Yüksel FIRAT 1991 - 2000

Sabri ÇOŞKUN 2000 - 2002

Mustafa BİRDEN 2002 - 2008

Kamuran ERBUĞA 2008 -



Üçüncü Daire Başkanları



M. Asım YEĞİN - 1945

İhsan PEHLİVANLI 1946 - 1950

Cemal YORULMAZ 1952 - 1960

Yekta AYTAN 1960 - 1962

Şükrü GİLİSRALIOĞLU 1963 - 1975

Orhan Arif ÖZDEŞ 1975 - 1982

Yaşar MERMUT 1982 - 1996

Muzaffer CEBESOY 1996 - 2001

Gürsoy GÖNENÇ 2001 - 2009

Suna Nilgün AKPINAR 2009 -




Dördüncü Daire Başkanları



Saffet TUNCAY - 1943

Prof. Ali Kemal ARAR 1943 - 1949

T. Talat HİTAY 1948 - 1950

M. Bahattin ARKAÇ 1952 - 1960

İsmail Hakkı ÜLKMEN 1960 - 1962

Kemal BERKEM 1963 - 1974

A. Rüştü ARAL 1973 - 1978

Ekrem İSPİR 1978 - 1990

Erol ÇIRAKMAN 1991 - 1998

Tahsin YAĞMURLU 1998 - 2001

Sumru ÇÖRTOĞLU 2001 - 2006

M. Engin KUMRULU 2006 -



Beşinci Daire Başkanları



Selahattin ODABAŞIOĞLU 1939 - 1942

A. Ferit BİLAN 1945 - 1946

İhsan AKTÜREL 1946 - 1954

Rıfat GÖKSU 1955 - 1962

Ali Doğan TORAN 1963 - 1965

Sait KÖKSAL 1966 - 1975

Ali Sıtkı GÖKALP 1975 - 1982

Turgut AKMİRZA 1982 - 1986

Nuri ALAN 1986 - 2000

Ender ÇETİNKAYA 2000 - 2004

Turan FALCIOĞLU 2004 - 2009

Salih ER 2009 - 2010

Mustafa Behiç KILIÇHAN 2010 -



Altıncı Daire Başkanları



M. Fazıl ÖZELÇİ 1947 - 1960

Vecihi TÖNÜK 1960 - 1963

Muzaffer KUŞAKÇIOĞLU 1963 - 1971

Muzaffer KUTMAN 1971 - 1975

Y. Safi TEZİÇ 1975 - 1979

M. Orhan TÜZEMEN 1979 - 1982

Kemalettin ERTUN 1982 - 1985

Süleyman TÜRKOĞLU 1985 - 1990

Füruzan İKİNCİOĞULLARI 1990 - 1994

Gürbüz ÖNBİLGİN 1994 - 2003

Acar OLTULU 2003 - 2007

Bekir AKSOYLU 2007 -



Yedinci Daire Başkanları



Tevfik ŞENOCAK 1960 - 1960

Tevfik GERÇEKER 1960 - 1962)

Avni PINAR 1963 - 1976

Hasan Basri KURTOĞLU 1976 - 1982

M. Atıf KÖSEBALABAN 1982 - 1991

Erman BAYRAKTAR 1991 - 2000

Nuri SOYUER 2000 - 2001

Güler MERMUT 2001 - 2002

H. Gündüz HAŞTEMOĞLU 2002 - 2005

Turgut CANDAN 2005 - 2010

Ali ATAGÜN 2010 -




Sekizinci Daire Başkanları



Rasim ESMERER 1960 - 1960

Hikmet KÜMBETLİOĞLU 1960 - 1966

İhsan ARAR 1967 - 1972

İbrahim KOLOĞLU 1973 - 1982

Hüseyin Metin GÜVEN 1982 - 1993

Rüştü ALTAY 1993 - 1998

Ahmet Nuri ÇOLAKOĞLU 1998 - 2003

Güngör DEMİRKAN 2003 - 2007

Ayla ALKIVILCIM 2007 -



Dokuzuncu Daire Başkanları



Tevfik GERÇEKER 1959 - 1960

İhsan ECEMİŞ 1960 - 1966

Kamuran ERKMENOĞLU 1967 - 1977

A. Fehmi GÜRPINAR 1977 - 1979

Osman MERİÇ 1979 - 1982

Fazıl ALP 1982 -1985

Süleyman Sırrı KIRCALI 1986 - 1988

Kemal TARSUSLUGİL 1989 - 1992

Uzdem AKYÜZ 1992 - 2002

Kutay UĞUR 2002 - 2003

Selahattin ÇELİK 2003 - 2005

Arif YÜKSEL 2005 - 2007

Cengiz DİVANLIOĞLU 2007 -



Onuncu Daire Başkanları



İhsan OLGUN 1965 - 1975

Şükran ERSÜMER 1975 - 1981

Şerafettin KAYA 1981 - 1990

Galip TANRIÖVER 1990 - 1994

Erol DÜNDAR 1994 - 1998

M. Burhan ÖÇ 1998 - 2003

Zafer KANTARCIOĞLU 2003 - 2005

Ali GÜVEN 2005 - 2007

Mehmet Rıza ÜNLÜÇAY 2007 -



Onbirinci Daire Başkanları



Ahmet KOÇAK 1965 - 1974

Mazhar ŞENER 1974 - 1978

Samim GÖKYAR 1978 - 1982

Bahir Oğuz AYÇİN 1994 - 2000

Öznur ALİEFENDİOĞLU 2000 - 2002

M. İlhan DİNÇ 2002 - 2008

Ahmet Hamdi ÜNLÜ 2008 -



Onikinci Daire Başkanları



Celal GÖYDÜN 1965 -

Kazım YENİCE 1973 - 1982

Ahmet Şükrü ÖZEREN 1995 - 1999

Yüksel TAŞKIN 1999 - 2003

Gülsen YENİŞEHİRLİ 2003 - 2005

Yücel IRMAK 2005 - 2009

Ahmet Çetin ZÖNGÜR 2009 -



Onüçüncü Daire Başkanları



Ragıp TARTAN 1973 - 1979

M. Atıf KÖSEBALABAN 1980 - 1982

Faruk ÖZTÜRK 2005 -

Danıştay Yönetimi

DANIŞTAY YÖNETİMİ

Danıştay Başkanı

Hüseyin H. KARAKULLUKCU


[1] [2] [3]

Başsavcı

Turgut CANDAN

Başkanvekili

Sinan YÖRÜKOĞLU

Başkanvekili
Semra KAYIR
Genel Sekreter
Hüseyin POROY

Ayrıca bakınız

  • Danıştay Saldırısı

Notlar

Dış bağlantılar


Advertisement