|
←EÇS/10/109 | Evliya Çelebi Seyahatnamesi 10.Cilt ![]() Evliya Çelebi |
EÇS/10/111→ |
tirdikleri esirlerin bir kaçından sorulunca (Vallahi kalede zahiremiz çoktur amma askerimiz yoktur. Cenk edenlerimiz avretlerimizdir. Sizin top güllelerinizden ve yıkılan evlerin serpintisinden ve yağmur gibi yağan kurşunların dertlerinden göz açamaz olduk) diye haber verdiler.
Ertesi günü acem lâğımları tamam olup, direklerine hep neft, zift sürerek ateş verdiler. Bir saat sonra Ali Paşa tarafındaki ak tabyanın beşyüz adım duvarları, hendek içine uçtu. Ve duvar üstünde metrislerde olan düşman cehennemim dibine geçti. Bir çoğunu da gaaziler yağma edüp, esir ettiler. Bu Aktabya yıkılınca bizim balyemez toplarına ateş edüp, yıkılan duvarın arkasındaki dağlar gibi topraklar bayır bayır olup, hisar içindeki evler çatır çatır, kütür kütür öyle harap oldu ki, bütün üst katları yerle bir olup, kale duvarından hücum etmekte kolay oldu. Düşman yıkılan duvarları çeşitli hile ve şeytanlıkla tamir yaptı. O gün yine bütün tımar ve zeamet erbabına bin akçe ve yazıları başına yüzer adet çit çubukları ferman olundu ki, (Hendek içindeki balçık üzerine çitler döşeyip, kalenin her tarafına merdivenleri koyup, yürüyüş oluna.) Bir çoğu hazır imiş... Bir gece içinde hendek içindeki çamurların üzerine çubuk çitleri döşeyip, büyük cadde hâline geldi. Ve hendek kenarına sekizyüz kadar merdiven gelüp, hazır oldular. Yine o gün İslâm ordusunun cebeci, topçu, yeniçeri gaazilerinden terakkiler verilerek onbin adet seçme (Menem diğer nist) diyen gaazilerinden cenk erleri serdengeçti yazıldı. Bunların hepsine istedikleri kadar harp âleti cebecibaşı defteriyle dağıtıldı. Bütün gaaziler merkezlerinde hazır durdular. Yine o Eflâk ve Boğdanlılar toprak sürmeye memur olup, Allah'ın büyüklüğü (Himmetürrical taklâul cibal) sözünün sonucunu gördüm. Allah'a emânet, Osmanlı askerinin yirmi günden beri dağ gibi sürüp yığdıkları toprak yığınını bu Eflâk ve Boğdan askeri bir günde devirip, gûyâ bir toprak denizi oldu ve Uyvar kalesini gark edeyazdı. Ama ikibinden ziyâde Eflâk, Boğdan ve Kazak askeri ölüp gitti. Bu sırada Kütahya veziri Yusuf Paşa ve Ma-