PEYGAMBER EFENDİMİZİN RAMAZAN İLE İLGİLİ HADİSi ŞERİFLERİ,-2
Temel ihtiyaçlarının dışında belli bir mala sahip ve durumu iyi olan oruç tutamıyacak durumda olan insanların Müslümanların Ramazan ayında fakirlere verdikleri yardıma fıtır sadakası denir. Buna fitre de denilmektedir.
İslam dinince zengin sayılan bütün Müslümanların, fıtır sadakalarını vermeleri vaciptir..
İSLÂM’DA FİTRE NEDİR, YÜKÜMLÜLÜK ŞARTLARI NELERDİR?
Bir kimsenin fitre yükümlüsü olması için şu şartların bulunması gerekir:
- a) Müslüman olmak.
- b) Nisap miktarı mala sahip bulunmak : Hanefilere göre fitre sadakası ile yükümlü sayılmak için, kişinin ramazan bayramının birinci günü, temel ihtiyaçları dışında nisap miktarı mala sahip olması gerekir. Zekât nisabından farklı olarak, sahip olunan malın “artıcı (nâmî)” özellikte olması ve üzerinden bir yıl geçmiş bulunması gerekmez. Temel ihtiyaçlar mesken, elbise, ev eşyası, binit, silah, hizmetçi, ailenin bir yıllık geçim masraflarıdır. Hesaplamada, ayrıca kesin alacakları eklemek ve borçları düşmek de gerekir. Nisap miktarı iki yüz dirhem gümüş veya yirmi miskal altın veya bunların kıymetine denk bir maldır. Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine göre ise, fıtır sadakasının vücûbu için, zenginlik ölçüsü olan nisaba mâlik olmak şart değildir. Temel ihtiyaçların dışında, bayram gün ve gecesinde yetecek kadar azığa sahip olmak yeterlidir.
- c) Ehliyet : Ebû Hanife, Ebû Yûsuf ve diğer üç mezhep imamının ortak görüşüne göre, fıtır sadakasının mâlî yönü ağır bastığı için, bununla yükümlülük için akıllı ve ergen olmak şart değildir. Bu yüzden küçüğün ve akıl hastasının malından da velisinin fitre vermesi gereklidir. Fitre’nin ibadet yönünü üstün kabul eden, Hanefilerden İmam Muhammed ve Züfer’e göre ise, küçüklerin ve akıl hastalarının malından fıtır sadakası gerekmez.
- d) Velâyet ve bakmakla yükümlülük: Bir kimsenin, kendi dışındaki kişinin fıtır sadakası ile yükümlü sayılması için, bu kişinin onun velâyeti altında olan ve bakmakla yükümlü bulunduğu kişilerden olması gerekir. Buna göre bir kimse velâyeti altında bulunan küçük çocuklarının veya akıl hastası olan yakınlarının fitresini vermekle yükümlüdür.
- e) Vakit : Hanefilere göre, fıtır sadakası ramazan bayramının 1. günü fecrin doğuşu ile vâcip olur. Çünkü fitre bayrama ait kılınmıştır. Hanefîler dışında üç mezhep imamına göre fitre Ramazan ayının son akşamı güneşin batmasından itibaren vacip olur. Bayramdan sonraya geri bırakılması caiz değildir. Ancak özürlü olması durumu müstesnadır. Bununla birlikte geri bırakma fitreyi düşürmez ve kazası gerekir. Bir özür yüzünden oruç tutamayan müslüman da fitre ile yükümlü olur. Hasta, yolcu ve çok yaşlı kimseler gibi. Bir kimse kendi yanında otursalar bile ana-babasının fitresini vermekle yükümlü değildir. Ancak babasının yoksul ve akıl hastası olması durumu müstesnadır.
Fitre kimlere verilebilir?
Fitre, verileceği yerler bakımından her durumda zekâtın benzeridir. Fitre, niyet edilerek fakirlere temlik suretiyle verilir, mübah kılma tarzında fitre olmaz. Niyet, fitreyi ayırırken veya verirken yapılabilir. Ancak fakire verirken bunun fitre olduğunu söylemek gerekmez. Bir kimse fitresini eşine, usul ve fürûuna yani anne veya babasına, çocuk ve torunlarına veremez. Ebû Yûsuf ile İmam Şâfiî’ye göre yoksul olan zimmîye (İslâm ülkesi vatandaşı olan gayri müslim) de verilemez. Fetvaya esas olan görüş budur. Çünkü fitrenin amacı, bayram gününde yoksul müslümanların ihtiyaçlarını karşılamak, onların bayram sevincine katılmalarını sağlamak ve rahat ibadet yapmalarına imkân hazırlamaktır. Zimmîlere fitre vermekle bu amaç gerçekleşmiş olmaz. Bir kimse fitresini bir veya bir kaç yoksula verebilir. Birden çok kimseler de fitrelerini bir kaç yoksula veya tek yoksula verebilirler. Fakat bir görüşe göre bir fitre, birden çok yoksula dağıtılamaz. Çeşitli kimselere ait fitreler karıştırılarak da yoksullara dağıtılabilir. Bununla birlikte fitrelerin ayrı ayrı verilmesi daha uygundur. Fitre yükümlünün bulunduğu yerdeki yoksullara verilmelidir. Başka yerlere gönderilmesi mekruhtur.
Fitre miktarlarının kişinin bir günlük yiyecek ihtiyacını karşılamayı hedeflediğinde açıklık vardır. Nitekim yemin kefâretinin “ailesine yedirdiğinin ortalamasından 10 yoksulu doyurmak” ve oruç fidyesinin de “oruca güç yetiremeyenlerin bir yoksul doyumu kadar fidye vermekle yükümlü” tutulması, fıtır sadakasının miktarı konusunda ortalama bir ölçü getirmektedir. Bu da yoksulun bir günlük yiyecek ihtiyacının karşılanmasıdır. Fitre mal olarak değil de, para olarak verilecekse günün şartlarına göre, yükümlülerin durumu dikkate alınarak bir tespitin yapılması daha uygun olur. Bu, hadislerde belirtilen gıda maddelerinin ortalama değerlerini almakla da gerçekleşebilir.
Kaynak eserlerde fitre SADAKA-İ FITIR
Hadislerde fitre
Ramazan bayramı sadakası. Buna zekatul-fıtır veya yalnız fıtır da denir. Yaratılış şükranesi olmak üzere sevap kazanmak kasdiyle verilir. Fıtır sadakası Hicret'in ikinci senesinde zekat farz olmadan önce vacib olmuştur. Hür müslüman ve asıl ihtiyacından fazla nisap miktarı bir mala sahip olan kişilerin vermesi gerekir.
Akıl ve büluğ şart değildir. Akıl hastalarının ve delilerin velileri onların mallarından fıtır sadakası verirler. Ramazanda oruç tutmamış olanlar da fıtır sadakası verirler.
Sadaka-i fıtrın edasının vakti, bayram sabahıdır. O günden önce ölen ve zengin iken fakir düşen kimselere sadaka-i fıtır vacib olmaz. Bayram gecesi güneş doğmadan önce doğan çocuğun fitresini vermek vacibtir. Fitre bayram sabahından önce ve sonra her ne zaman verilse sahihtir ve eda olur; onun kazası yoktur. Fakat müstehap olan sabah namazı ile bayram namazı arasında veya birkaç gün önce vermektir. Fitreyi bayramdan sonra vermek caiz ise de, bir vacib geciktirilmiş olacağından iyi değildir.
Sadaka-i fıtır, zekat gibi malın değil, başın zekâtıdır. Bunun için asıl ihtiyaçlardan fazla olan malın büyüyücü olması, üzerinden bir yılın geçmesi ve ticaret malı olması şart değildir. Bayram sabahı nisaba malik olan kişiye bile sadaka-i fıtır vacibtir. Nisap, gümüşe göre ikiyüz dirhem (561.2) gr. değerindeki bir maldır. Nisap miktarı mal, sadaka-i fıtır vacib olduktan sonra telef olsa yine fitre vermek lazımdır. Bu miktar bir mala sahip olan bir kimse kendisi için, baliğ olmayan malsız çocukları için, hizmetinde bulunanlar için, sadaka-i fıtır vermesi vacibtir. Hanımı ve büyük çocuğunun fitrelerini vermesi üzerine vacib değildir. Fakat yanında bulunan büyük çocuğunun ve hanımının fitrelerini kendilerine sormadan verebilir. Malı olan küçük çocuğun fitresi kendi malından verilir.
Sadaka-i fıtır, buğday, arpa, kuru hurma, kuru üzümden verilir. Buğday veya buğday unundan yarım sa', (520 dirhem 1459 gr.), ötekilerden ise bir sa' (1040 dirhem 2918 gr.) verilir (bak: Sa' ). Bu dört maddenin herhangi birine göre vermek caizdir. Bu miktar aynen verilebileceği gibi, kıymet olarak da verilebilir. Fakirin menfaatine uygun olanı vermek daha faziletlidir. Sadaka-i fıtrın rüknü, onu ehline vermektir. Zekat kimlere verilirse sadaka-i fıtırda onlara verilir. Fitre yalnız bir fakire verilmeli, onu bir kaç fakire vermek için parçalamamalıdır. Sadaka-i fıtır verirken niyet etmek gerekir. Ancak fakire Sadaka-i fıtr olduğunu söylemeye gerek yoktur. Sadaka-i fıtr öncelikle mükellefin bulunduğu yerdeki fakirlere verilmelidir. Başka yerlere göndermek mekruhtur. Gönderilecek olan kişiler akraba veya daha muhtaç kişilerse mekruh olmaz. Sadakai fıtrin hakikati:
- Ancak geçinmeği mütezammin, bir ibadet olmasıdır (2). (Sadaka) tesmiye olunması ve sâim için tuhra (yâni pak) olması, ve edasında niyyetin meşrut bulunması, onun ibadet olmasını göstermektedir.
- Onda geçinme mânâsı dahi bulunduğundan, malî ibadette meşrut olan, ehliyyet kemali şart kılınmamıştır. Zengin olan sabî ve mecnunun malına da terettüp eder (3).
- Sadaka: verilmesiyle — Allah indinde — sevap kasdolunan atiyyedir.
- Cümlede — muzâfunileyh — vâkî olan, fıtırdan, fıtır günü maksuttur ki, o günün sadakası demektir. Fıtır zekâtı dahi denir (4). Bu izâfette, onun, o gün geçirilmeyerek, edâ olunmasına teşvik vardır.
Sadakai fitnn sıfatı: Nisâba malik veya nisabın kıymetine malik olan, her hür ve mükellef müslime, geniş mânâlı vücup ile vacip olmasıdır.
- Nisap: Her şeyin asıl ve mercii mânâsına olarak, şer'î örfte, zenginliğin esası sayılan, — mal miktarına — itlâk olunur ki, gümüşe göre, iki yüz dirhemden ibarettir (5).
Borçtan ve aslî ihtiyaçtan fâriğ ve fazla olarak, o miktardaki mala — aynen veya kıymeten — malik olan kimse, zengin sayılıp, kendisine, dört hüküm, taallûk eder:
- 1 — Sadakai fıtrin vâcip olması,
- 2 — Kurban kesmenin vâcip olması,
- 3 — Yakınlarının nafakasının vâcip olması,
- 4 — Sadaka almasının haram olmasıdır.
Sadakai fıtır, dört cins şeyden verilmek, vâcip olur: Buğday, arpa, kuru hurma, kuru üzüm.
Bunlardan, âtîdeki miktar veçhile, ya aynen veya kıymetlerinden verilir.
Sadakai fıtrin miktarı : Buğdaydan yahut buğday unundan veya bulgurdan, yarım sâ'dır.
Arpa ve kuru hurma veya kuru üzümden, bir sâ'dır (6).
Sâ: Bir ölçektir ki, — rıtli irâkî — ile sekiz rıtıl dır.
Bir — rıtli irâkî — veznen yüz otuz dirhem olmakla, bir sâ' bin kırk dirhem ve yarısı beş yüz yirmi dirhemdir.
Bunların kıymetini (nakden bedelini) dahi, vermek câizdir.
Bolluk olup da, fakirin muhtaç olduğu şeyler, bulunduğu zamanlarda kıymetini vermek — ihtiyaçlar mütenevvi olduğu ve para ise, hâcâtı karşılamada süratli bulunduğu için — efdaldir.
Darlık ve pahalılık zamanlarında — aynen verilmesi — paradan efdaldir.
- Sadakai fıtrin hükmü: Dünyada vâcibin uhdesinden çıkmak ve ahirette sevaba ulaşmaktır.
- Sadakai fıtrat sebebi: Mükellefin kendi nefsi ile mutlak ve kâmil velâyetle, kendinin idare ve velâyeti altında olan, köle ve cariyesi ve küçük olan fakir çocuklarıdır.
Nisâba malik olan mükellef, hem kendi nefsi, hem de bâliğ olmamış, fakir bulunan çocukları ve ticaret için değil de (7), hizmet ve istifraş için olan câriye ve köleleri için, sadakai fıtır, verir. Memlûkü velev, gayri müslim yahut müdebbir veya Ümmü-veled olsun! (8).
Babası ve validesi için, vermediği gibi, kendi zevcesi (9) ve büyük çocukları için dahi, vermez. Küçük çocuğunun dahi, kendi malı olduğu takdirde, sadakai fıtrini, onun kendi malından, verir.
Sadakai fıtrin rüknü: Onu, masrifine tediyeden ibarettir.
Sadakai fıtır dahi, zekât gibi temlik olunur. Taam bağışlamakla, edâ edilmiş olmaz.
Sadakai fıtrin masrifi (sarf yeri demektir): Zekâtta olduğu gibi, müsliminin fakirleridir.
Zengine ve zimmîye verilmez (10). Usul ve furûdan olan fakirlere ve zevceye ve kendi memlûküne ve mükâtibine dahi, verilmez.
Herkes kendi fıtrasını bir fakir müslime verir. Müteaddit kimseler dahi, sadakai fıtralarını, bir fakire verebilirler.
Bir sadakai fıtrin, birden ziyade fakire dağıtılması dahi, — ihtilâflı olarak — câizdir (11).
Niyyet ile verilir. Fıtranın ayrıldığı sırada, edilen niyyet dahi, kâfi olur. Fakire verir iken, bildirmek lâzım değildir.
Sadakai fıtrın vücubü vakti: Fıtır gününün sabahıdır ki, şevvalin ilk gününün fecrinden itibaren, itâsı vâcip olur (12).
Ondan evvel veya sonra olarak, vermek dahi câizdir (13).
Vücubün tahakkukundan evvel vefat edene, veya fakir düşene sadakai fıtır vâcip olmadığı gibi, ondan sonra doğan veya müslim olan, yahut zenginleşen için dahi, sadakai fıtır, vâcip olmaz.
Sadakai fıtrin istihbabı vakti: Bayram namazına çıkmadan evvelcedir (14).
Bir özre mebni, oruç kendisinden sakit olandan, sadakai fıtır sakit olmaz. Özre mebni oruç tutmayan dahi sadakai fıtri verir.
Dediler ki, sadakai fıtri, ihraç ve itâda, savmın kabulü ve arzuya nailiyyet, felâh ve sekeratı mevtten halâs, kabir azabından necat vardır.
(1) Mâlî vazifelerden olmak itibariyle, fıtır sadakasını fukaha, kitab-uz-zekâtın sonunda zikretmişlerdir. Tabiî tertibe riayetle, biz onu buraya aldık.
(2) Buradaki mânâda geçinmek, bir kimsenin - ölmeyecek kadar - yiyecekve zahiresidir.
(3) Mir'atte böyle göstermiştir. Tuhrei-sâim tâbiri, hadîsten alınmıştır. Tuhreisâim demek, saimden oruç halinde vâki olan, kirlilik ve taksirat için, paklık demektir.
(4) Sıdk ve ihlâs ile verildiği veyahut mütesaddıkın mesûbâta rağbetinin sıdkınıizhar eylediği için, sadaka tesmiye olunmuştur. Nitekim, zevcin zevceye rağbetininsıdkını izhar ettiğinden dolayı, mihri muaccele - sıdâk - denilmiştir. Zekât tâbirinde,tuhre mânâsı mülâhaza olunmaktadır. Ona fıtır zekâtı, ramazan zekâtı, oruç zekâtıdahi denilmektedir.
(5) Nisabın şart kılınması, şunun içindir ki, sadakai fıtır ancak fakirlerindoyurulması için vacip olmuştur. İgnâ ise, gınâsız olmaz. Şer'i gına dahi, nisâb ilemukadderdir. Borç ve aslî havayiçten fâriğ ve fazla olmasının şart kılınması, ihtiyaçiçinde olanın yok gibi olmasındandır. Bu bapta, nemâ ve havelan şart değildir. Evve ev eşyası, elbise ve at, silâh ve hizmet köle ve câriyesi, hep aslî havayiçtendir.
(6) Kuru üzümü, kuru hurma gibi saymak, İmameyn kavli ile Hazreti İmamdan bir rivayettir, müftâ-bih olan budur. Diğer rivayette, kuru üzüm buğday gibidir.
(7) Ticaret için olan köle ve cariyelerin, sadakai fıtri yoktur.
(8) Mükâtip olan köle için, sadakai fıtır vermek, onda velâyet hakkı olmadığından, efendiye vacip olmadığı gibi, mükâtibin kendisine de, vâcip olmaz. Çünkü,elinde bulunan efendisinindir. Müşterek olan kulda dahi, şeriklerinden her birininvelâyeti kasır olmakla, sadakai fıtır, biç birine vâcip değildir.
(9) Zevcesinin fitresini vermek zevc üzerine vacip değildir.
(10) Zimmiye verilmemesi, müftâbih olan, İmam ebû Yûsufun kavlidir.
(11) Asılda böyle mezkûr ise de, İbni Nüceym, fetvalarında: «Bir sadakat fıtrı,fakirlerden birkaç kimseye vermek câiz olmaz. Vâcip olan, bir fıtrayı, bir fakirevermektir» diye mezkûrdu.
(12) Buna binaen dediler ki, kölesine: Fıtır günü geldiği vakit, sen âzâdsın,diyen kimsenin, kölesi bayram günü azat olur. Ve aralıksız, âzattan evvel, o köleninsadakai fıtrini vermek, o kimseye vâcip olur. Çünkü, meşrût vücutta, şarttan muahhardır. Ona mukarin değildir.
(13) Hakkındaki emir mutlak yâni, bir vakit ile mukayyet olmadığından, onunvücubü, geniştir ki, müddeti - ömür içinde, müteaddit seneler için, toptan veyamüteferrikan veyahut sene be sene müstahap olan vaktinde edâ olunur. Bir kimse,sadakai fıtri, ramazan girmeden vermek câiz olur mu? Elcevap: Olur.
(14) Fecrin tulûundan sonra amelen bi-emrihi ve fiilihi, sallallahü teâlâ aleyhive sellem.
Ramazan orucu gökle yer arasında durur..
Sual: Fitrenin önemi nedir? Kimler verir, ölçüsü nedir?
CEVAP
İhtiyacı olan eşyadan ve borçlarından fazla olarak zekât nisabı kadar malı, parası bulunan Müslümanın fıtra vermesi vacip olur. Nisaba malik değilse fıtra vermesi vacip olmaz. Fakat vermesi iyidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ramazan orucu, gökle yer arasında durur. Sadaka-i fıtr verilince yükselir.)
(Sadaka-i fıtr, oruçlunun, uygunsuz sözlerinden meydana gelen günahları temizler.)
(Sadaka-i fıtr, zenginlerinize bir tezkiyedir. Fakirleriniz de verirse, Allahü teâlâ onlara daha çoğunu verir.) [Tezkiye, temize çıkarma, temizleme demektir.]
Diğer üç mezhebde, bir günlük yiyeceği olanın fıtra vermesi farzdır. Hadis-i şerifte, (Sadaka-i fıtrı, küçük büyük, zengin fakir herkesin vermesi gerekir.) buyuruldu. Dinen zengin olmıyan herkes, fıtra, zekât alabilir. İhtiyacı olan eşya ve borçlarından fazla olarak, zekât nisabı kadar malı, parası bulunan müslümanın, fıtra vermesi vacip olur. Fıtra, zekât alması, haram olur. Fıtra nisabına katılacak malın ticaret için olması şart olmadığı gibi, elinde bir yıl kalmış olması da gerekmez
Dinin bildirdiği zenginlik
Halk arasındaki zenginlikle, dinin bildirdiği zenginlik farklıdır. Nisap miktarı malı veya parası olmayan bir kimse, fakir demektir. Evi olmıyan, kirada oturan bir kimse nisap miktarı paraya, altına veya ticaret malına sahip ise dinen zengin sayılır, böyle bir kimsenin zekât vermesi gerekir ve zekât alması caiz olmaz.
Ticaret için olmayan malların zekâtı verilmez. Gelirleri nisaba dahil edilir.
Nisaba malik olmayan herkes fakir sayılır, zekât alabilir. Nisaba malikse fıtra vermesi vacip olur.
Asgari maaş alan bir kimse, borçları çıktıktan sonra, nisaba malik ise, zengin sayılır, fıtra vermesi gerekir. [Nisap, 96 gr altın veya bu değerde para, ticaret malı demektir.]
Sadaka-i fıtr, Ramazan-ı şerifte verilir. Ramazandan önce ve bayramdan sonra da vermek caiz ise de bayram namazından önce verilmiş olması daha çok sevabdır. Şafiîde Ramazandan önce verilmez. Bayramdan sonraya da bırakılmaz. Hastalık gibi herhangi bir özürden dolayı oruç tutamıyan kimsenin de, zengin ise fıtra vermesi gerekir.
Sadaka-i fıtrın miktarı her yıl değişmez. Fıtra olarak yarım sa buğday veya un, yahut bir sa arpa, hurma veya kuru üzüm verilir. Yarım sa ölçek, ihtiyatlı olarak 1750 gramdır. Bir sa ise 3500 gramdır. Bu miktarlar kıyamete kadar hiç değişmez. Fıtra olarak, ya bizzat buğday, un, arpa, hurma veya kuru üzüm verilir. Yahut değeri kadar altın veya gümüş verilir. Buğday, un ve diğerlerini vermek güç olursa, bunların kıymeti kadar, ekmek veya mısır verilebilir.
Fıtra miktarları ve bugünkü değerleri yaklaşık olarak şöyledir:
Fıtranın cinsi Miktarı(gr) Değeri (TL)
Buğday 1750 200.000
Un 1750 250.000
Un (İyi) 1750 350.000
Arpa 3500 300.000
Kuru üzüm 3500 3.000.000
K. Üzüm (İyi) 3500 5.000.000
Hurma 3500 2.000.000
Hurma (İyi) 3500 12.000.000
Sadaka-ı fitre üç şeyle vacip olur:
1- Fitresi verilecek kişinin müslüman olması.
2- Ramazan ayının son gününde güneşin batmış olması.
3- O gün kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin nafakasından fazla malı bulunması gerekir.
Fitrenin miktarı bir sa´dır. Kendisinin, çocuklarının ve nafakasını karşılamakla yükümlü olduğu müslümanların fitresini vermesi gerekir. Memleketin ekser yiyeceği ne ise ondan çıkarılıp verilir. Bir sa´ 5 Irak litresi ve 1 litrenin üçte biridir. [[ Fitır sadakası]] (fitre), Hazreti Muhammed (s.a.v.)´in hususiyetlerinden olup, Hicret´in ikinci yılında Ramazan bayramından 2 gün önce farz kılınmıştır. Farz kılınmasının hikmeti oruçta vuku bulmuş, eksikliklerden oruçluyu temizlemektir.
Sadaka fıtrin meşrutiyetinin delili için İbni Ömer (r.a) şöyle demiştir:
Rasulullah (s.a.v) fıtır zekatını Ramazan ayında hurmadan veya arpadan bir sa´ erkek veya kadın, hür veya köle her müslümana farz kılındığını emretmiştir.´"[1]
Sadaka-ı fıtrin cinsi ve miktarı: Sadaka-ı fıtır her mükellefin ikamet ettiği memlekette halkın çoğunun yedikleri temel gıda maddesinden bir sa´dır. Rasulullah (s.a.v)´ın kullandıkları sa´ normal dört avuçtan ibaret idi. Bugünkü Ölçülerle yaklaşık 2.400 gr´dır.
Ebu Said el Hudri (r.a) şöyle demiştir:
"Biz Rasulullah (s.a.v)´ın zamanında Ramazan bayramı gününde fıtır zekatını her çeşit gıdadan bir sa´ olarak verirdik. Bizim mutad olan gıdalarımız ise arpa, kuru üzüm.peynir ve kuru hurma idi." [2]
Hadisi şeriften de anlaşıldığı gibi sadakaı fıtır para veya başka şeylerden verilmez. Buğday, pirinç, kuru üzüm,nohut, mısır v.b gibi halkın çoğunun yediği gıdalardır. Günümüzde halkın çoğunun temel gıdası buğday olduğuna göre fıtır sadakası buğday olarak verilir. Şafii mezhebine göre buğdayın kıymeti verilmez. Ancak Hanefi mezhebi taklit edilerek buğdayın değerini para olarak vermekte bir sakınca yoktur. Çünkü fakir için genelde para, ihtiyacı gidermek yönünden buğdaydan daha iyidir.
Fitre, kişinin bulunduğu şehir veya köydeki fakirlere verilir. Başka memleketteki fakirlere göndermek caiz değldir. Ancak o yörede fakir bulunmuyorsa o zaman başka yere göndermek caizdir.
Fitrenin ödenme zamanı: Fitre, Ramazanın son günü güneşin ba-tmasıyla vacip olur. Ancak zekat erken verilebildiği gibi fitreyi de Ramazan ayı içinde vermek caizdir.
Fitrenin bayram günü sabahı bayram namazından önce verilmesi sünnettir. Peygamberimiz (s.a.v) Bayram namazına gitmeden önce fitrenin verilmesini emretmiştir. Bayram günü akşamına kadar te´hir edilmesi mekruhtur. O gün güneş battıktan sonraya bırakmak günahtır. Çünkü zamanı geçmiştir. Bu zamana kadar verilmeyen fitrenin kazası gerekir.
Peygamberimiz (s.a.v.), "Sadaka-1 fıtır, oruçlu için faydasız, çirkin ve fena sözlerden temizliktir." [3] buyurarak önemini bildirmiştir.
Sadaka-ı fıtrin; orucun kabul edilmesine bir sebep olduğunu yine Peygamberimiz (s.a.v.)´in bir hadis-i şeriflerinden dinleyelim:
"Ramazan orucu yer ile gök arasında asılıdır. Ancak sadaka-ı fıtırla yükseltilir." [4] Bayram günü ve gecesi kendisinin ve ailesinin ihtiyacından fazla varlığa sahip olan herkesin sadaka-ı fıtır vermesi vaciptir. Aile reisinin, kendisi ve nafakasını karşılamakla yükümlü olduğu kimselerin sadak-ı fitrelerini çıkarması vaciptir. Bunlar, hanımı, annesi, babası, çocukları yeme ve içmesini üzerine aldığı hizmetçisidir. Yalnız anne-baba-sının ve büyük çocuklarının fitrelerini çıkarmasının vacip oluşu için onların fakir olması lazımdır.
[1] Buharı, 1433; Müslim, 9H4.
[2] Buharı, 1432
[3] Et-Terğih Vet-tcrhih, 21274.
[4] Et-Tcrğib Vet-terhib, 21275.
SADAKA-İ FITIR BAHSİ faslinda 1 sayfada 3 kayitli hadis var
Fasil : SADAKA-İ FITIR BAHSİ
Konu : Sadaka-i fıtr
Ravi : Abdullâh b. Ömer
Baslik : VÜCÛB-I FITRA İBN-İ ÖMER HADÎSİ
Hadis : Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem zekât-ı fıtrı müslümanlardan köleye, hurre, erkeğe, kadına, küçüğe, büyüğe hurmadan bir sa`, yâhud arpadan bir sâ` olarak vâcib kıldı. Ve bu sadakanın, halk bayram namazına çıkmazdan evvel verilmesini emreyledi.
HadisNo : 749
Fasil : SADAKA-İ FITIR BAHSİ
Konu : Sadaka-i fıtr
Ravi : Ebû Saîd-i Hudrî
Baslik : KENDİSİYLE SADAKA-İ FITR VERİLEN ERZAK HAKKINDA EBÛ SAÎD-İ HUDRÎ HADÎSİ
Hadis : Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem zamânında biz (sadaka-i fıtrı) yevm-i fıtırde her nevi` taamdan bir sâ` olarak verirdik. Bizim (mu`tâd olan) yemeğimiz ise arpa, kuru üzüm (yağı alınmadık) keş ve kuru hurma idi.
HadisNo : 750
Fasil : SADAKA-İ FITIR BAHSİ
Konu : Sadaka-i fıtr
Ravi : Abdullâh b. Ömer
Baslik : SADAKA-İ FITRIN ENVÂI, MEKÂDİRİ, MÜKELLEFİ HAKKINDA ABDULLÂH İBN-İ ÖMER HADÎSİ
Hadis : Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem sadaka-i fıtrı küçüğe, büyüğe, hürre, memlûke arpadan bir sâ`, hurmadan da bir sâ` vacib kıldı. HadisNo : 751
Ad
- [1] Ramazan ayının sonunda gücü yeten Müslümanın ödemekle yükümlü olduğu sadaka
- [1] ( Arapça)