Yenişehir Wiki
Advertisement
Osmanli-nisani    I. Murat
Dosya:Murat Hüdavendigar.jpg
I. Murat
Dosya:Tughra of Murad I.JPG
Saltanatı 1359- 1389
Padişahlık Sırası 3
Doğum Tarihi Bursa, 1326
Ölüm Tarihi Kosava, 1389
Önce Orhan Gazi
Sonra Yıldırım Bayezid
Soyu Osmanlı Hanedanı
Babası Orhan Gazi
Annesi Nilüfer Hatun
Dini İslam

I. Murat , Murad Hüdavendigâr veya Gazi Hünkar (d. Mart / 29 Haziran 1326, Söğüt – ö. 28 Haziran 1389 Kosova ) (Osmanlı Türkçesi: اول مراد ) Osmanlı Devleti’nin üçüncü padişahı. Babası Orhan Gazi, annesi Nilüfer Hatun'dur.[1][2]

"Hükümdar ", "bey " anlamına gelen hüdavendigâr (Osmanlı Türkçesi: خداوندگار )unvanı verilmiştir. Tuğrası "Sultan Murad bin Urhan " olarak istiflenmiştir. Bazı kitabelerde "Melikû'l-Âdil İl Gazi es-Sultan Giyâsû'd-Dünya ve'd-Din " sanı ile anılmıştır. Adına kesilmiş olan gümüş ve bakır sikkelerde ve bazı diğer kitabelerde "Murad bin Orhan el-Melik, el-Adil ", "es Sultanü'l Gaalib " ad ve unvanları kullanılmıştır. Bazı kaynaklara göre, bu Osmanlıların İlhanlılara olan bağımlılığının sona erdiğini göstermektedir. Böylece Sultan ünvanı ilk kez I. Murat zamanında kullanılmıştır. Batı kaynaklarında "Amourad I " olarak anılmaktadır.

Edirne'yi alarak Balkanlar'a geçmiştir ve Balkanlar'da fetihler yapmaya başlayarak Osmanlı Devleti'nin sınırlarını genişletmiştir. 40'ın üzerinde savaşı yönettiği ve hiç yenilmediği çeşitli kaynaklarda söylenmektedir. I. Kosova Savaşı'ndan sonra savaş alanını gezerken bir Sırp askeri olan Milos Obilic tarafından hançerlenerek öldürülmüştür.

Padişahlık Öncesi[]

Şehzadelik yılları hakkında elimizde hiç bilgi bulunmamaktadır. Annesi Rum asıllı Yarhisar tekfurunun kızı olduğu için, bundan ne kadar etkilendiği, örneğin Rumca bilip bilmediği, meçhuldur. Çocukluğu ve gençliğinde İznik ve Bursa'da medreseler açıldığı bilinmekle beraber I. Murad'ın bu kurumlarda veya bunlarda bulunan değerli hocalardan İslamî eğitim görüp görmediği; yahutta babası ve dedesi gibi geleneksel Türkmen eğitimi mi gördüğü bilinmemektedir.

Babası Orhan Bey Bursa'yı aldığı zaman (1326'da veya bazı kaynaklara göre 1324'de),Aşıkpaşazade tarihine göre Bursa "Bey Sancağı " olarak örgütlenmiş ve Şehzade Murat sancak beyi olarak Bursa'ya atanmıştır.[3] Diğer kaynaklara göre ise Bursa doğrudan doğruya devlet merkezi yapılmıştır.

I. Murat'a Hüdavendigar ünvanı verildiği bilindiği; bu ünvanın Hüdavendiğar sancağı adıyla daha çok Bursa Sancağı' nda kullanıldığı; sonradan II. Murat'a da verildiği göz önüne alınırsa, Bursa Sancak beyi olarak görev yaptığı kuvvetle muhtemeldir.

Olasılıkla Bursa Sancak Beyi iken, ağabeyi Süleyman Paşa'nın maiyetinde Rumeli fetihlerine katılmıştır. Süleyman Paşa'nın Çorlu'da bir sürek avı sırasına 1359'da ölümünden sonra üç yıl kadar (1359-1362) Beylerbeyi olarak Rumeli fetihlerine devam etmiştir. Ancak bazı kaynaklar oğlu Süleyman Paşa'nın beklenmedik ölümüne çok üzülen ve çok yaşlı olan Orhan Bey'in son günlerini inzivaya çekilip sessiz geçirdiğini, devlet idaresini oğlu Murat Bey'e bıraktığını yazarlar.[4]Aşıkpaşazade ise Orhan Bey'in Süleyman Paşa ile aynı yılda öldüğünü bildirmektedir.[3]

Saltanatı[]

1362'de Orhan Bey ölünce, kendisi Rumeli'de bir muharebe ortamında iken, Bursa ahilerinin kararıyla, hükümdar ilan edilmiş ve Bursa'ya çağrılmıştır.

Murad Bey tahtına geçtikten hemen sonra Aşıkpaşazade'nin deyişiyle "kendi vilayetinden ve Karesi'den eyi leşker cem edip" hemen Rumeli'ye dönme hazırlığı yapmaya başlamıştır.[3] Fakat komşu devletler ve diğer düşmanlar bu hükümdar değişikliğinden faydalanmak için hemen harekete geçmişlerdir. Bizanslılar Çorlu, Burgaz ve Malkara'yı geri almışlardır. Kısa bir zaman önce Osmanlılara katılmış olan Ankara'nın Ahileri şehirlerinden Osmanlı kale muhafızlarını kovmuşlardır. Büyük şehzade İbrahim ayaklanmıştır. Bizanslılar, anne tarafından VI. Yannis Kantakuzenos'un torunu olan ve imparator V. Yannis Palaiologos'un kızıyla nişanlı olan küçük şehzade Halil'i kışkırtarak ağabeyinin hükümdarlığını kabul etmemesine neden olmuşlardır.

Karamanoğulları da Osmanlılara hücum için ordusunu hazırlamaktaydı.

Murad Bey önce deneyimli komutanlar, ulema mensupları ve diğer ileri gelenler ile bir görüşme yapmış ve bu sorunların hepsine o yıl çare bulmuştur. Önce Ankara'ya hücum edip kaleyi ve şehri eline geçirmiş ve bozguncuları elimine etmiştir. Sonra Sultan Höyüğü (Eskişehir) almış ve Bursa'ya dönüp biraz daha savaş hazırlığı yapıp yapamadan Karamanoğulları üzerine yönelmiştir. Tarihçi Şükrullah'ın deyimiyle "Karaman Beyi de ileri gelip iki ordu karşılaştılar... Kargılar kırıldı, kılıçlar çentik çentik, kalkanlar paramparça oldu. Kişiler güz yaprağı gibi döküldü... Karamanlılar çerisinden Varsak, Tatar ve Türkmenden sayısız kişiler toprağa düştü... Karaman Beyi takımlarını, ağırlıklarını bırakıp kaçtı."[5] Bu sırada Eskişehir ve Bilecik taraflarında ayaklanma hazırlıkları içinde bulunan kardeşleri İbrahim ve Halil'i yakalattırdı ve boğdurdu.

O zamana kadar devlet göreneğine göre beylerbeylikleri ve sancak beylikleri hükümdarın kardeşlerine veya oğullarına verilmekteydi. Fakat Murat Bey kardeşlerini boğdurduğu ve çocukları da çok küçük yaşda olduğu için hanedan dışı atamalar yapmak zorunda kaldı: Lala Şahin Paşa beylerbeyi ünvanı ile ordu komutanı; Bursa Kadısı Cendereli (Çandarlı) Kara Halil Hayreddin'i de "kadı-asker" olarak atadı.

Anadolu'da durumu dengeli hale soktuktan sonra I. Murat Rumeli'ye hemen 1361'de dönüp Bizanslıların tekrar ellerine geçirdikleri Lüleburgaz ve Çorlu'yu yeniden eline geçirdi. I. Murat Lüleburgaz'da bir savaş meclisi topladı ve burada Edirne'nin alınması kararlaştırıldı. Hacı İl-Beyi ve Gazi Evrenos idaresi altında akıncı kolları Malkara, Keşan, İpsala ve Dimetoka doğrusu üzerinde ilerleyip hem buraları ele geçirip hem de Balkanlardan yardım gelmesini önlediler. Lala Şahin Paşa komutasında Osmanlı birlikleri bir karmaşık Bizans-Bulgar ordusuna karşı Sazlıdere Savaşı'nda galibiyet kazanıp; Edirne'nin fethine yol açtı. Böylece I. Murat Bizans'in Trakya'daki merkezi ve imparatorlukta üçüncü büyük şehir olan Edirne'yi (Adrianople) 1362'de ele geçirdi. [6]

Balkanlar'da genişleme startejisi uygulamak ve bunun daha kolay başarılmasını sağlamak için Edirne'yi devletin ikinci başkenti olarak seçti. Edirne, İstanbul ile Tuna yalıları arasındaki yolda en güçlü kaleydi; Bizans başkenti ve Balkan Dağlarından giden yolun önemli menzili olarak bu yolu kontrol etmekteydi ve Bizans'ın Balkanlardaki ordu ve idari merkezi idi. Edirne yeni kurulan Rumeli Beylerbeyliği'nin de merkezi oldu.

Bu stratejik avantajını kullanan I. Murat 1363'de Filibe (Philippolis/Plovdiv)'i ve Gümülcine'yi de eline geçirip İstanbul'a hem çok önemli vergi geliri, hem de hububat, pirinç gibi yiyecek maddeleri sağlayan ana yolların geçtiği Meriç Irmağı vadisini idaresine aldı. Bu aynı zamanda Bulgar Çarı John Aleksander'a Bizans aleyhinde Osmanlılara destek sağlaması için bir baskı yolu oldu. [7]

Artık hedef Bizans değil Balkanlar olmuştu. Bu yeni stratejik durum Bulgar, Bosna, Sırp, Macar ve Eflak devletlerini etkiledi ve Papa V. Urbanus'ın teşvikiyle yeni bir bağdaşıklık kuruldu.Hiristiyan devletlerin birliklerinden oluşan ve Macaristan Kıralı I. Layos komutanlığında bir Haçlı ordusu toplandı ve 1364 yazında bu ordu Balkanlar üzerinden Meriç vadisine inip Meriç Irmağı kenarından ilerlemeye başladı. Bu sırada I. Murat Anadolu'da Bursa'da devlet reformları ile uğraşmakta idi. Lala Şahin Paşa Edirne'yi korumak niyetiyle orada kalıp Hacı İl-Beyi komutasında bir süvari birliğini keşfe gönderdi. Haçlılar zaferlerinden emin olup Meriç kıyısında rahatlık içinde kampta bulunmaktaydılar. 26 Eylül 1364'de Hacı İl-bey'in birliği gün ağarırken aniden bir baskın hücumuna geçip bu Haçlı kuvvetini paniğe kaptırdı ve binlerce Bulgar, Sırp, Boşnak, Macar ve Eflaklı Haçlı asker öldürüldü veya Meriç'te boğuldu. Osmanlı tarihçileri bu müthiş baskını Sırp Sındığı olarak anmaktadırlar.[8]

1366'da Savoy Kontu olan Amedeus, yakın akrabası olan Bizans İmparatoru V. Yannis Palaiologos'a destek sağlamak için denizden küçük bir Haçlı seferine girişti. Venedik'ten 15 kadırga ile ayrılıp Konstantinopolis'e gitmekte iken Çanakkale Boğazı ağzında bulunan ve 12 yıl önce Osmanlılar tarafından Trakya'da ele geçirilip yerleşke kurulan ilk kent olan Gelibolu'ya hücum edip I. Murat kale garnizonuna zamanında yardım sağlayamadığı için bu şehri eline geçirdi. Bu stratejik kale böylece 10 yıl Latin-Bizans idaresinde kalıp ancak 1377 sonunda yine Osmanlılar tarafından geri alındı.[9]

I. Murat Bursa'dan Katalan Paralı Askerler Birliği kalıntıları elinde bulunan Karabiga'yı kuşatıp aldıktan sonra Rumeli'ye geçerek bir müddet Dimetoka ve Edirne'de oturdu ve bu kentlerin imarı ile uğraşıp buralarda birer saray ve camii yaptırdı. 1366-1368'de Bulgarların elinde olan Kızılagaç, Yanbolu, İhtiman, Samakov, Aydos ve Süzebolu kentleri ve Bizans idaresinde olan Hayrabolu, Pınarhisar, Vize ve Kırklareli Osmanlılar eline geçti. Bulgar Kıralı İvan Şişman ülkesinin önemli bir kısmını kaybetmiş oluyordu. 1368'de kızkardeşi Prenses Mara'yı I. Murat'la evlendirdi ve Bulgaristan'in Osmanlıların yüksek egemenligi altında bulunan bir vasal ülke olma statüsünü kabul etti.

1371'de Sırpsındığı Savaşı'nın intikamını almak isteyen Sırpları Çirmen Savaşı'nda yendi. Aynı yıl İstanbul'un yakınında bulunan Çatalca ele geçirildi. Osmanlı sınırları Sırp Despotluğu'na dayanmıştı. 1374'de Sırp Despotu Lazar ile yapılan bir anlaşma ile yıllık vergi vermek suretiyle Sırbistan 'in Osmanlılar yüksek egemenliği altında bir vasal ülke olması kabul edildi.

Bu gelişmeler Bizans'ı da yakından etkilemişti. Bizans İmparatoru V. Yannis Palaiologos I. Murat ile müzakerelere girerek 1373 başlarında bir anlaşma yapıp Bizans İmparatorluğu'nun yıllık vergi ödeyerek Osmanlılar yüksek egemenligi altında bir vasal ülke olmasını kabul etti. [9]Böylece Osmanlıların Rumeli'ye geçip yerleşmelerinden 20 yıl sonra Balkanlar'da bulunan üç devlette (Bizans, Bulgaristan ve Sırbistan) Osmanlıların yüksek egemenliğini kabul etmiş oluyordu.

Bizanslılarla yapılan anlaşmaya göre Bizans İmparatoru Osmanlı Sultanı istediği zaman imparatora yakın bir komutan altında asker de gönderecekti. Böylece Mayıs 1373'de Bizans İmparatoru Anadolu'da I. Murat'ın Çandaroğulları'na karşı açtığı bir savaşa katılmak zorunda kaldı. [9]

Savcı Bey İsyanı[]

I. Murat bu seferde iken "taht vekili" olan oğlu Savcı Bey bir şehzade ayaklanması başlattı. Gerçekte bu Osmanlı şahzadesinin ayaklanması İstanbul'da Bizans İmparatorluğu için imparator adaylari arasındaki taht kavgalarının bir uzantısı idi. I. Murat 1373de yanına vasal hükümdar olan Bizans İmparatoru V. Yannis Palaiologos ile birlikte bir Anadolu seferine çıkmıştı. Konstantinopolis'deki büyük oğlu Andronikos küçük kardeşi Manuel ile taht için rekabet halinde idi. Babasının başkenten ayrılmasından istifade eden Andronikos bir komplo yapıp imparatorluğunu ilan etti. Bu ayaklanma eylemine her nedense daha 14 yaşında olan Osmanli şehzadesi Savcı Bey de katılıp Rumeli'de babası I. Murat yerine hükümdar olduğunu ilan edip kendi adına hutbe okuttu. I. Murat, komutası altındaki Osmanlı güçleri ile hemen Rumeli'ye geçti. Şehzade Savcı Bey ve Bizanslı gaspçı Andronikos'un komutası altında bulunan birliklerle İstanbul yakınlarında "Apikridium" mevkinde bir çarpışma yapıldı ve I. Murat idaresindeki ordu Savcı Bey ve Andronikos'un ordusunu dağıttı. Savcı Bey Dimetoka'ya kaçtı ve orada yakalandı. Babası Savcı Bey isyanından çok etkilendiği için, önce onun gözlerine mil çektirme cezası uygulattı. Feridun Bey Münşeati terimiyle Savcı Bey "nur-ı basıradan mechur (görme ışığından yoksun)" edildi. [10]Aynı ceza Bizans İmparatoru V. Yannis tarafından asi oğluna da uygulandı. Fakat tarihçiler Bizans İmparatoru'nun bu cezayı daha hafif bir şekilde uygulayıp oğlunun gözlerine kızgın sirke döktürüp yarı kör ettirildiğini bildirirler. I. Murat oğlunu kör ettirdikten sonra öfkesini yenemeyip sonradan Bursa'da bulunan Savcı Bey'i boğdurarak idam ettirdi. Bursa dolaylarında başlayıp orada biten Savcı Bey öyküsü sonradan şiir ve romanlara konu olmuş bir trajik vaka oldu.

Anadolu'da Kazanılan Yeni Yöreler[]

Elli yaşında iken 1376da I. Murat Bursa'ya döndü ve savaşsız geçen 5 yılı orada sarayında geçirdi. 1381'de oğlu Yıldırım Bayezid ile Germiyanoğulları Beyi Süleyman Şah'ın kızı Devlet Hatun ile evlendirdi. Germiyanoğulları çeyiz olarak Kütahya, Simav, Tavşanlı, Emet kentlerini Osmanlılara verdiler ve Süleyman Şah Kula'ya çekildi. Bursa'da yapılan görkemli düğüne konuk olan Hamitoğulları Beyi Hüseyin Bey ve elçisiyle görüşen I. Murat 80 bin altın karşılığında Akşehir, Yalvaç, Beyşehir, Seydişehir, Karaağaç, Eğirdir ve Isparta'yı satın aldı.[4] Bu siyaset sonucu Osmanlı kısa zamanda Karamanoğulları ile karşı karşıya geldi.

Böylece I. Murat "Sultan" sanısıyla anılması gerektiren bir güce ulaştı.

Balkanlar'da Yeni Fetihler[]

I. Murat saltanatının 1381i izleyen yıllarında Anadolu beyliklerinden Candaroğullarını içten zayıflatmayı ve Akdeniz'de güçlü Venedik devleti ile barışık kalmayı güden bir strateji uygularken Balkan sınırlarındaki akıncı beylerini ve ordu komutanlarını Balkan fetihine devamla görevlendirdi.

Gazi Evrenos Bey idaresindeki akıncı kolu daha önce kaybedilen Gümülcine'yi eline geçirdikten sonra Batı Trakya ve Makedonya'ya yoneldi. Balaban Bey Sofya'yi, Yahşi Bey Niş'i ele geçirdi. Akıncılar Vardar ve Struma nehirlerinin vadilerini takip ettiler ve hemen sonra Vezir Çandarlı Hayreddin Paşa ise Batı Trakya'da Kavala, Drama, Zihne, Serez ve Bizans'in ikinci büyük şehri olan Selanik'i aldı. Kara Timurtaş Paşa İştip ve Manastır ve Hayreddin Paşa Ohri'yi ele geçirip Arnavut sorunlarına müdahele edilmeye başlandı. Buralara Anadolu'dan yeni göçmen Türkmenler nakil edilerek Balkanların Türkleşmesi konusuna da eğilindi.

Karamanoğulları ile Savaş 1387[]

I. Murat 60 yaşını Bursa'da geçirmekte iken bu sefer de damadı Karamanlı Alâeddin Bey'le uğraşmak zorunda kaldı. Alâeddin Bey 1386da Osmanlı sınırlarını çiğneyip Osmanlı idaresine 1381de geçen Beyşehir'e saldırdı. Bunun uzerine I. Murat büyük bir ordu ile Karamanlı merkezi Konya üzerine yürüdü. Alâeddin Bey'in af dilemesini ve barış önerilerini kabul etmedi. Osmanli ve Karamanlı orduları Konya şehri yakınlarında bir çarpışmaya giriştiler. Alâeddin Bey yenildi ve Konya kalesine kapandı. Fakat Osmanlı ordusu kaleyi kuşatıp çok geçmeden alıp kenti fet ettiler. I. Murat'ın kızı ve Alâeddin Bey'in karısı Nefise Melek Hatun babası huzuruna çıkıp kocasının affını diledi. Oğluna karşı çok haşin davranmış olan, I. Murat damadına karşı çok bağışlayıcı davrandı ve onun hayatını bağışlayıp Bursa'ya döndü.[4]

Balkanlar'da Yeni Müttefikler, Kosova Meydan Muharebesi ve Ölümü[]

Dosya:Murat I Balcans.JPG

I. Murat öldüğünde Osmanlı Devletinin Balkanlardaki durumu.

Osmanlı devlet idaresi bu sırada önemli bir değişme geçirdi. Çandarlı Hayreddin Paşa hastalanarak 22 Ocak 1387'da öldü ve yerine vezirliğe oğlu Çandarlı Ali Paşa atandı. O zamana kadar tek bir vezir varken, Karaman seferinden sonra bu seferde çok gayreti görülen Kara Timurtaş Paşa'ya da vezir payesi verildi. Böylece Çandarlı Ali Paşa da vezir-i azam payesini aldi.

1388de Balkanlarda yeni bir gaile ortaya çıktı. O zamana kadar vasal devlet hükümdarı olan Sırp Despotu Lazar ve Bosna Kralı Tvrtko, Hırvat prensleri ile Arnavutluk prensleri arasında bir Hristiyan bağdaşıklık cephesi kurdular. Amaçları yeni bir Haçlı Ordusu kurup, Osmanlı Devleti'ni Balkanlar'dan çıkarmaktı. Bu cephenin kurduğu ordunun ilk başarısı 1388 Ploşnik'te küçük bir Osmanlı akıncı birliğini bozguna uğratmak oldu. Bundan cesaret alan Macarlar, Ulahlar ve hatta bir Osmanli uyruğu konumlu Bulgarlar da bu cepheye katıldı.

1389'da yeni Vezir-i Azam ünvanlı Çandarlı Ali Paşa komutasında 30 bin kişilik bir kuvvet ile Rumeli'de sefere başladı. Bu kuvvet başarılar elde edip Tırnova ve Sumnu'yu aldı. Bu sırada I. Murat Anadolu'da beylerden ve ahaliden yeni bir ordu kurmakla meşgul olmakta idi ve çok gecmeden Rumeli'den de yeni takviye alan bu ordusu ile Bulgaristan'a girdi. Bunun uzerine Bulgar Kralı Şişman Hristiyan bağdaşıklıkdan ayrılıp teslim oldu. Ordunun bir kısmı Tuna boylarına yönelip stratejik Niğbolu ve Silistre kalelerini ele geçirdi. Haziran sonuna doğru büyük Osmanlı ordusu Kratova'da toplanmaya başladı ve burada I. Murat başkanlığında bir harp meclis kurulup bağdaşıklık ordusu üzerine yürüme kararı verildi. Şehzade Beyazid, Şehzade Yakup ve diğer deneyimli komutanlara görev belitilerek bir muharebe planı hazırlandı.

28 Haziran 1389'da Haçlı Ordusu ile Osmanlı ordusu Üsküp'ün kuzeyinde Kosova Ovası'nda büyük bir meydan muharebesine giriştiler. I. Kosova Savaşı olarak adlandırılan bu muharebede Osmanlı ordusu ile Hristiyan Sırp, Bosna, Eflak, Macar ve Hırvat bağdaşıklık ordusu sekiz saat süren bir çarpışmaya giriştiler. Hristiyan ordusu sonunda büyük bir bozguna uğradı. Muharebe bittikten sonra veya muharebe sırasında I. Murat, Sırp Miloš Obilić tarafından hançerlenerek şehid edildi. Böylece I. Murat harp sırasında öldürülen tek Osmanlı Sultanı oldu. [11]

Bir ölüm kalım savaşı haline girmiş olan çarpışma ve hükümdara suikast olayı Türk/Osmanlı ve yabancı kaynaklarda çok farklı şekillerde anlatılır:

  • Birçok Türkçe kaynakta I. Murat geleneksel olarak savaş alanının dolaşırken Sırp Despotu Lazar'ın damadı olan yaralı Milos'un hançerine hedef olmuş; otağına götürülmüş; ama kurtarılamayarak ölmüştür.
  • Feridun Bey Münşeat adlı eserinde Milos'un Müslüman olmak istediği nedeniyle I. Murat'a yaklaşıp yeninde sakladığı hançerle onu kalbinden vurduğunu bildirir.[10]
  • Dimitri Kantemir ise tarihinde [12] I. Murat'ın Kosova savaş meydanını gezerken yerdeki ölülerin çoğunun tüysüz delikanlılar olmasının nedenini sorduğunu; vezirin kendisine Padişahım zaten zafer bundan dolayı bizim olmuştur dediğini; I. Murat'ın ise bu harp meydanında öldürüldüğü hakkında önceki gece gördüğü bir rüyayı anlatmaya başladığını; bu sırada civarda yaralı bulunan bir Hristiyan askerin bu konuşanlar kişilerin padişah ve veziri olduğunu anlayıp onlara hücum edip I. Murat'ın karnına hançerini sapladığını nakleder.
  • Yabancı kaynaklardan özellikle Sırp anlatımlarına göre, ise bir Sırp asılzadesi olan Milos'un görüşme talep ettiği; bunun kabul edilip serbestçe maiyeti ile birlikte I. Murat'in otağında huzuruna çıktığı ve onun üzerine atılıp onu hançerleyip öldürdüğü yazılır.[12]
  • Bu olayla ilgili elde bulunan zamanına ait tek bir yazılı belge ise, Bosna Kralı I. Tvrtko'nun Floransa Senatosu'na gönderdiği 20 Ekim 1389 tarihli bir mektuptur. Bu mektuba göre muhaberenin başlarında Sırp ağır süvarilerinin bir hücumunda 12 kişilik bir grup Osmanlı ordusunu yarmayı başarmış ve bu 12 soylu süvariden biri I. Murat'ı öldürmüştür.[13]


Dosya:Murad tomb1.jpg

Kosova'da Meşhed-i Hüdavendigar

Bu kaynak karışıklığı dolayısıyla hala gizemini koruyan bu suikast olayı nasıl olursa olsun, Şehzade Beyazid'in muharebe sahasından çağrılıp otağda Sultan ilan edilip kendisine biat edilmesi; yakalanıp esir düşen Sırp Despotu Lazar'ın ve yakınlarının '"mukabeleyi-misil" olarak öldürülmesi I. Murat'ın muharebe tam olarak bitmeden bir suikasta uğradığını açıkca göstermektedir.

I. Murat'ın cenazesi, saltanat savı güder gerekçesiyle Kosova'da yeni padişah I. Beyazid emriyle boğularak öldürülen oğlu Yakup Bey'in cenazesiyle birlikte Bursa'ya getirildi ve Çekirge'deki türbesine gömüldü. Cenazenin sağlıkla nakli için, iç organları otağının bulduğu yerde Kosova'da defin edilmiştir. Türkler ve İslam dünyasında I. Murat'a Hüdavendigar lakabı ile kutsallık derecesinde saygı beslenmesine başlanmıştır. Böylece Kosova'da hala bulunan iç organlarının defin edildiği yer "Meşhed-i Hüdavendigar" adı ile ve Çekirge'de bulunan I. Murat türbesi birer ziyaretgah olmuştur.

Saltanatının Değerlendirilmesi[]

I. Murat Osmanlı tarihinde ilk Sultan lakabı ile tanınan hükümdardır. 27 yıllık saltanatı sırasında Anadolu ve Rumeli'de 37 önemli muharebe yapmış ve bunlardan hepsini zaferle sonuçlandırmıştır.

Şahsi karakterlerine gelince tarihlerde "orta boylu, uzun boyunlu, değirmi çehreli, seyrek dişli, koç burunlu, şahin bakışlı" olarak betimlenmiştir. [4]Az ve güzel konuşması, cengaverliği ve ava düşkünlüğünden söz edilmiştir. Katıldığı savaşlarda çarpışmalar başlamadan önce ordusuna yaptığı ateşli moral verici söylevler hala rivayet edilmektedir. Neşrî Tarihine göre "Atası gibi hayır sahibi idi. Cemi ömrünü gazaya sarfetmiştir. Osmanoğullarında bunun ettiği gazayı hiçbir padişah etmemiştir. Dahi avı gayet sever idi ve nice bin altın ve gümüş halkalı itleri vardı. Doğanları yine öyle idi" demektedir.[14] Yabancı kaynaklar ondan "kibar şövalye" olarak bahsederler. Müneccimbaşı Tarihi ise adaletinden, iyilikseverliğinden ve merhametinden sözeder.[15]Ama bu yargıya varmak, bir taraftan kardeşlerini yakalatıp boğdurması ve isyankar oğlu Savcı Bey'e karşı gösterdiği ölümcül haşin reaksiyon; diğer taraftan mütecaviz damadı Karamanlı Alâeddin Bey'e gösterdiği bağışlayıcı davranış göz önüne alınırsa, biraz problemlidir.

Öldükten sonra sanki kutsalığa yükseltilmiştir ancak zamanında pek dindar olmadığı hakkında bazı ipuçları bulunmaktadır. Dimitri Kantemir tarihi Bursa kadısının bir özel davada I. Murat'ın şahitliğini cemaatle birlikte namaz kılmaması nedeniyle kabul etmediğini hikâye eder.[12]Ancak Ahiler arasında en yüksek mertebeye ulaştığı, yaptırdığı bir vakfiyenin kitabesinde "Ahilerden kuşandığım kuşağı Ahi Musa'ya kendi elimle kuşattım" cümlesinden çıkartılabilmektedir.

Hayırları ile ilişkili olan 1385 tarihli Vakfiye belgesi Arapça olarak elimizde bulunmaktadır. Bursa'nın Çekirge semtinde Hüdavendigar Camii ve imaret, medrese, misafirhane, türbe ve kaplıcayı kapsayan külliyesi vardır. Ayrıca Bursa Hisarı'nda Hisar Camii, Bilecik ve Yenişehir'de camiler ve zaviye ve annesi adına İznik'te bir imaret yaptırmıştır.

Osmanlı devlet idaresi I. Murat döneminde küçük bir beylik idaresinden bir Sultanlık idaresi şekline dönüştürülmüştür. I. Murat döneminde 'Devlet hükümdar ve sülalesinin ortak malıdır.' anlayışı kalkmış yerine 'Devlet hükümdar ve oğullarının ortak malıdır.' anlayışı gelmiştir. Edirne'nin Osmanlılar eline geçirilip ikinci bir başkent durumuna geçirilmesi I. Murat döneminde başlamış, Rumeli Beylerbeyliği kurulmuş ve bu Osmanlı devletinin bir Balkanlar ve Avrupa devleti olduğu gerçeğini vurgulamıştır. Vezirlerin sayısı artmıştır. Divan üyelerinin sayısı artırılmıştır. Devletin malî bünyesi ortaya çıkartılmış ve Defterdarlık makamı oluşturulmuştur. Çağının en ileri profesyonel askerî organizasyonu olan Yeniçeri ocağı kurulmuştur.

Ailesi[]

Eşleri[]

  1. Gülçiçek Hatun - Yıldırım Bayezid'ın ve Yahşi Bey'in annesi.
  2. Marya Thamara Hatun - Bulgar Kralı'nın kızı.
  3. Paşa Melek Hatun - Kızıl Murad Bey'in kızı.
  4. Fülane Hatun - Candaroğullarından bir beyin kızı.
  5. Fülane Hatun - Bulgar Beyi'nin kızı.

Erkek Çocukları[]

  1. Yıldırım Bayezid
  2. Yakup Çelebi
  3. Savcı Bey
  4. Şehzade İbrahim

Kız Çocukları[]

  1. Nefise Hatun
  2. Sultan Hatun

Dipnotlar[]

  1. I. Murat'ın saltanat yılları için çok ayrıntılı ve inanılır dış kaynaklar: Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, "Murad I", İslam Ansiklopedisi, C.VIII say.587-598 Ankara ve İstanbul:Türkiye Cumhuriyeti, Maarif Bakanlığı, 1940 ve sonrası
  2. Sakaoğlu, Necdet (1999), Bu mülkün sultanları, İstanbul: Oğlak yayınları ISBN 975-329-299-6, say.41-51
  3. 3,0 3,1 3,2 Aşıkpaşazade, (Düz. Ali Bey) (H. 1332) Tevarih-i Âl-i Osmandan Aşıkpaşazade, İstanbul (Osmanlıca)
  4. 4,0 4,1 4,2 4,3 say.39 Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi: "Sakaoğlu" adı farklı içerikte birden fazla tanımlanmış Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi: "Sakaoğlu" adı farklı içerikte birden fazla tanımlanmış Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi: "Sakaoğlu" adı farklı içerikte birden fazla tanımlanmış
  5. Şükrullah, Behcetü'l-Tevârîh, say. 37-76
  6. Burmov, Alaxandre (1949), "Türkler Edirne'yi ne vakit aldılar?", Belleten C.13 say.97-106
  7. Lord Kinross,(1977), The Ottoman Centuries, Morrow Quill:New York, say.52-53(İngilizce)
  8. Shaw, Stanford J. (1976)"History of the Ottoman Empire and Modern Turkey. Vol.1: Empire of Gazis", Cambridge:Cambridge University Press say.18. (İngilizce)
  9. 9,0 9,1 9,2 Norwich, John Julius (1991), Byzantium: the Decline and Fall, Londra: Penguin, Say.330-31(İngilizce) Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi: "Norwich" adı farklı içerikte birden fazla tanımlanmış Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi: "Norwich" adı farklı içerikte birden fazla tanımlanmış
  10. 10,0 10,1 Feridun Bey, Münşeattü's Selâtin, İstanbul, Hicri. 1274-1275 (Osmanlıca)
  11. Anadolu'yu fethe başlayan Selçuk Sultanı Alp Arslan da 25 Kasım 1072'de Barzam Kalesi komutanı Yusuf el-Harzemi tarafından kale fethinden sonra öldürülmüştür.
  12. 12,0 12,1 12,2 Dimitri Kantemir (çev. Özdemir Çobanoğlu), (1979) Osmanlı İmparatorluğunun Yükseliş ve Çöküş Tarihi, C.1 Ankara Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi: "Kantemir" adı farklı içerikte birden fazla tanımlanmış Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi: "Kantemir" adı farklı içerikte birden fazla tanımlanmış
  13. Vuchinich, W.S. ve T.A. Emmert, (1991) Kosovo: Legacy of a Medieval Battle, University of Minnesota.(İngilizce)
  14. Mehmet Neşrî (yay. E.Reşit Unat ve Mehmet A.Köymen), (1987), Kitâb-ı Cihan-nümâ (Neşrî Tarihi) Cilt I, Ankara: Turk Tarih Kurumu ISBN: 975 16 0721 3
  15. Müneccimbaşı Ahmed Dede, (h. 1285) Sahaifü'l Ahbar I-III, (Camiü'l Düvel çevirisi), İstanbul

Kaynakça[]

Konuyla ilgili diğer Wikimedia sayfaları :

Commons'da Gazi Hünkar ile ilgili çoklu ortam dosyaları bulunmaktadır.

Wikisource-logo
   

VikiKaynak'ta Gazi Hünkar ile ilgili belge kayıtları bulunmaktadır.


  • Kemal, Namık (2005). Osmanlı Tarihi Cilt 1. İstanbul: Bilge Kültür Sanat yayınları. ISBN 9756316470.(İlk Osmanlıca yayın:1908)
  • İnalcık, Halil (2003). Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600). İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. ISBN 975 08 0588 7.
  • Sakaoğlu, Necdet (1999). Bu Mülkün Sultanları. İstanbul: Oğlak Yayınları. ISBN 875 329 299 6. say. 42-51.
  • Uzunçarşılı, İsmail Hakkı (2003). Büyük Osmanlı Tarihi Cilt I. Anadolu Selçukluları ve Anadolu Beylikleri Hakkında Bir Mukaddime İle Osmanlı Devleti'nin Kuruluşundan İstanbul'un Fethine Kadar. Ankara: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları. ISBN 975-16-0011-1.
  • Kinross, Lord (1977). The Ottoman Centuries. İstanbul: Sander Kitabevi. ISBN 0 224 01379 8.
  • Shaw, Stanford J. (1976). History of the Ottoman Empire and Modern Turkey: Vo. 1 Empire of Gazis. Cambridge: Cambridge University Press. ISBN 0 521 29163 1. (İngilizce)


Şablon:S-houŞablon:S-reg
Önce gelen:
Orhan Gazi
I. Murat
Osmanli-nisani
Osmanlı Hanedanı

13591389
Sonra gelen:<br./>Yıldırım Bayezid






af:Murat I ar:مراد الأول az:I Murad be:Мурад I be-x-old:Мурад I bg:Мурад I bn:উসমানীয় সাম্রাজ্যের শাহেনশাহ প্রথম মুরাদ br:Murat I bs:Murat I ca:Murat I crh:I Murad cs:Murad I. da:Murad I de:Murad I. el:Μουράτ Α΄ en:Murad I es:Murad I fa:مراد یکم fi:Murad I fr:Murad Ier gl:Murad I he:מוראט הראשון hr:Murat I. hu:I. Murád oszmán szultán it:Murad I ja:ムラト1世 ka:მურად I ko:무라트 1세 la:Muradus I (sultanus Ottomanicus) lv:Murads I mk:Мурат I ms:Murad I nl:Murat I no:Murad I pl:Murad I pnb:مراد I pt:Murad I ro:Murad I Hudavendighiar ru:Мурад I sh:Murat I. sk:Murad I. sl:Murat I. sr:Мурат I sv:Murad I tk:Myrat I tt:Мурад I ur:مراد اول vi:Murad I zh:穆拉德一世

Osmanlının Hz Hamzası Murad Hüdavendigar da Oratoryo da anılmalı. Açıklama aşağıdadır[]

Kosovada Arnavutlar tarafından mezarı hala evlıya makamı gibi ziyaret edilir.

Kosovada Arnavutları bize hala bağlı tutan Muradımız olan Sultan Murad.

Yahya Kemal ismi oratoryoda olmasada konuyla alakalı msıraı anılmalı Özellikle Kosava bahrinde..

Muradınşehit edildiğinde ölmeden önceki son sözüde oratoryoya eklenmeli...:

"Attan inmeyesüz" Evet İstiklal Marşı Oratoryosunda bu söz söylenlenmeli, mutlaka .....

Peace Kartal  (Talk) 05:29, Şubat 19, 2011 (UTC)

Kosova Savaşı ve Murad-ı Hüdavendigâr'ın Şehadeti[]

Daha şehzade iken Rumeli'de birçok akın ve sefere katılarak, bu topraklan yakından tanıyan I. Murad , babası Orhan Gazi'den sonra tahta geçince (1362), yapacağı fütuhat için harekat merkezini Bursa'dan Edirne 'ye nakletti. O sıralarda Akıncılar kuzeyde Tuna , batıda Dalmaçya kıyılarına kadar tüm Balkanlarda faaliyet halindedir. Sultan Murad'ın Balkanlardaki başarıları ve geniş mikyastaki muvaffakiyeti, Avrupa'da hayret ve korku uyandırmıştı. Türkler bu ilk hareketlerinde Batı Avrupa milletleriyle bir hadise çıkarmamağa dikkat etmişler ve bu suretle onların Balkan devletleriyle beraber kendi aleyhlerinde hareket etmeleri ihtimalini önlemişlerdir. Bundan dolayı Batılı tarihçilerin de söyledikleri gibi, Osmanlı fetih plânları pek hesaplı ve muvaffakiyetli olarak tatbik edilmektedir. (1)

Osmanlılar kafi suretle Balkanlarda yerleşme siyaseti takip ettiklerinden Sultan Murad, çok mühim miktarda Türk göçmenini, Anadolu'dan Rumeli'ye nakletti. Türk fütuhat plânı ve istikametinin belli olması, Papa'yı harekete geçirdi. Papanın teşvikiyle Macar, Arnavut, Çek, Leh (Polonyalı), Sırp, Bosna kuvvetleri, Balkanlarda Osmanlı varlığına karşı harekete geçtiler. Düşman ordusuna Sup kralı Lazar komuta ediyordu. Müttefikler 100.000, Türkler 60.000 askerle harbe girmişİerdi. Harp meydanı olan "Kosova Sahrası " Mitroviçe ile Üsküp arasında ve Priştine 'nin batısındadır. I. Murad burada şehid olduğu için sonradan bu ovaya "Meşhed'i Hüdavendigâr " denilmiştir. (2)

Osmanlı öncü kuvvetlerinin başında, Balkanları karış karış tanıyan akına komutanlarından Evrenos Bey olup, ileri harekatın da düşman askerini görmüş ve Hünkara haber vermişti. Hünkar ise "hemen tanışmak gerek" dedi. Evrenuz Bey eytdi "Sultanım... Şimdi gün kızgun-dur ve "leşker yorgundur ve adüv azgundur. Bugün ârâm idelim (dinlenelim.) İrte gün Allah'a tevekkül idüp, tekbir getürüp can ve başoynadırız"dedi.(3)

Bundan sonra Hünkar , oğlu Bayezid le düşmanı kontrol için bir tepeye çıktı. "Gördüler ki ruy-ı zemin güya bir demir deryası olmuş." (4) Sultan Murad : "Bu melun ne çok leşker cerri-eylemiş. Biz ki bu vehide leşker cem'itdük, hiç bunun fevkinde leşker cem' olunmaz sanurdum,(5) diye hayretini izhar etti. Murad, düşman çokluğundan kendi için değil, teb'asına, halkına bir zarar gelir endişesiyle hüzünlüydü.(6) ' Sonra ellerini açtı: “İlahi. Nur-ı Muhammed hürmeti içün bu müminlere sen inayet kıl. Beni müminlerin helakine sebep kılma." dedi.

Toplanan harp meclisinde, takip edilecek plan belirlendikten sonra Murad, komutanlarına şöyle hitap etti: "Tûl-ı ömrümde bunca gazalar itdüm. Gayem bu gazada şehid olup, iyü adla âlemden göçem. Ve her dirliğin ahiri ölmek olduktan sonra ne teşviş çekmek gerek.."

Gece karanlığı basıp, askerler yattıktan sonra İki rekat namaz kılıp, yüzünü toprak üzerine koyup" ol karanlık gicenün içinde naliş ve tazarru idüp eytdi; ilahi..Mülk ve kul senündür. Sen kime istersen virirsin. Ben dahi naçiz bir kulunam. Mülk ve mal benim maksudum değildir. Buraya kul karavaş içün gelmedüm. Heman halis ve muhlis senün rızanı isterem Yarab..Beni bu müslümanlara kurban eyle. Tek bu müminleri küffar elinde mağlub idüp helak eyleme. .Bunları mansur ve muzaffer eyle. Asakir-i İslam içün teslim-i ruha razıyım. Tek bu müminlerin ölümin bana gösterme. Evvel beni gazi kıldun, ahir şehadet nasip et" dedi.(7)

Onun bu isteği ile ilgili olarak Namık Kemal şöyle der: "Murad Gazi, şehid olmak istedi. Fakat aciz insanlar gibi, dünyanın elemlerinden kurtulmak, ahiretin emellerine nail olmak için istemedi. Milletinin şanını, ikbalini ve arşı alaya haysiyet ve şerefi ile yükselmek istedi. Büyük kalp ve ruhların bir hali ve bir zamanı vardır ki her türlü ilgilerinden sıyrılıp yüksek temayülleri ile tenha kalınca, yüksele yüksele, gerçekten Allah'a yaklaşır. İşte, insan vicdanının gaybın inayetlerine mazhar olduğu zamanlar, bu zamanlardır.

Anlaşılan Sultan Murad da o gece öyle bir İncizap devrinde, öyle bir istiğrak zamanında idi.(8)

Başkomutan olan Sultan Murad, mutad üzere ordu merkezinde yer almıştı.

Ordunun içinde "cesetteki ruh" gibi duran hünkârın önünde yeniçeriler ve onların önünde toplar vardı.(9)

Düşman kuvvetinin çok faz¬la olması bir ara hükümdarı tereddüde düşürmüştü. Vezir-i azam Ali Paşa : "Muharebe de çokluğa bakılmaz, yardım ve zafer ancak Allah'ın tevfiki iledir. Ve Allah sabredenlerle beraberdir. Hünkarım, Allah'a şükürler olsun ki, ömrümüz boyunca mansur ve muzaffer ola-geldik. Yine zaferin bizim olması ümit olunur. (9) dedi.

20 Haziran 1389 günü, düşmanın atmış olduğu topla başlayan savaş, Türk ordusunun kahramanlığı ve harp plânının mükemmel suretle düzenlenmiş ve tatbik edilmiş olması sayesinde, üstün kuvvetlere sahip olan düşman bozulmuş ve süratle çekilmeğe başlamışlardı.

Kosova Muharebesi sekiz saat sürmüştür. Sultan Murad, bir şükrane olarak harp sahasını gezerken "ehl-i Islâmın mansur olduklarına mesrur olup, secdei şükür eyledi. Cenkten evvel dergâh-ı Hak'dan şehadet reca eylemişler idi. Bu vaki olmayınca mahzun oldular. (10) Sahrayı gezerken hep bunu düşünüyordu. (11)Bu esnada Miloş Obiliç adında yaralı bir Sırp asilzadesi, Sultan Murad'a birşey söylemek ister gibi yaklaşmış ve Gazi Hünkan hançerlemistir.

Muharebe henüz bitmediğinden ağır yaralı olmasına rağmen savaşın sonuna ve kafi zafere kadar emir ve kumandayı elinden bırakmadı. Az sonra vefat eden Hünkarın iç organları, vefat ettiği yere gömülmüş ve üzerine türbe yapılarak zamanımıza kadar "Meşhed-i Hüdavendigar " adıyla devam etmiştir. (12) 30 yıllık hükümdarlık devresi, durup dinlenmeden hep savaş, meydanlarında geçtikten sonra yine bu maksatla çok uzaklardaki bir meydan savaşında muzaffer olduktan sonra şehid edilen tam manâsıyla memleketi uğrunda ve ordusunun başında canını feda etmiş bulunan Murad Hûdavendigar'ın bu akıbeti dost, düşman herkeste derin akisler bırakmıştır.

Onun hakkında tarihçiler şöyle demektedirler:[]

  • Mehmet NEŞRİ: "Ömrünü hasbeten lillah gazaya sarf etmişti. Ve nesl-i Osmanda bu ittüği gazayı hiç bir padişah itmedi"(14)
  • Joseph Von HAMMER: 1. Murad, Osmanlı tarihinde cihaddan yorulmaz bir muharip ve adil bir padişah olarak anılır.."
  • l.Hakkı UZUNÇARŞILI: "30 sene süren hükümdarlığı zamanında zaferden zafere koşmuş ve hepsinde muvaffak olmuş, mağlubiyet yüzü görmemiştir."
  • A.Cevdet PAŞA: "Halkı çok seven, adil bir padişahtı..."
  • DANİŞMEND: "63 yaşında şehid olan Murad-ı Hüdavendigar'a babası Orhan Gazi, Rumeli yakasında küçük bir köprübaşı bırakmış, o da bu ufak mirasa istinaden Balkan yarımadasının en büyük kısmına hakim olmuştur. Balkan yarımadasında beş asırdan fazla süren Türk hakimiyetini kurmuştur, ömrünü buna adamış ve bu uğurda canını feda etmiştir. Onun için bu büyük adam, Osmanlı tarihinde hem imparatorluğun İlk müessisi, hem Rumelinin hakiki fatihi demektir..."
  • Cepheyi ve meşakkati, rahat ve rehavete tercih eden ve bu uğurda şehid olan Murad-ı Hü-davendigar'ın ölürken söylediği şu son sözleri, aynı zamanda KADİRŞİNAS NESL-İ ATÎYE" bir vasiyet teşkil etmektedir: "ATTAN İNMEYESÜZ

BİBLİYOGRAFYA.[]

  • 1) I. Hakkı Uzunçarsılı, Osmanlı Tarihi, c.l,Ank, 1982. s.177
  • 2)!. Hami Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, c.l, İst. 1947, s.78-79
  • 3)Mehmet Neşri, Kitab-ı Cihannuma, el,Ank, 1987, s.277
  • 4)Mehmet Humdemi Solakzade. Solakzade Tarihi, Ut 1297, s.46
  • 6} Hoca Sadettin Efendi, Tacüt Tevarih. İst, 1279-1280. s.119
  • 7)Neşri, a.g.e.s. 287
  • 8)Namık Kemal, Osmanlı Tarihi (Külliyat-ı Kemal ) c.l, tst. 1326
  • 9)A.Cevdet Pasa, Kısası Enbiya, c.6, Ank,1985.S.289
  • 10)Derviş Ahmet Mûneccimbaşı, Sahaffül-Ahbar, c.3, sl 1869. s.302
  • 11)Solakzade, a.g.e. s.48
  • 12)Ulunçarşılı, a.g.e. s.190
  • 13)Prof.Dr.S.Ismail Gürkan, S-Murad Hûdavendigar'ın Şehadeti Hakkında İst. 1958,s.3
  • 14)Nesri, a.g.e. s.307
  • 15)Joseph Von Hammor, Osmanlı Devleti Tarihi, el, İst 1981, ».191

Sultan muradın Hz Peygamberden fazla yaşamamak için şehadet talebi duası[]

SULTAN I.MURAD'IN DU’ASI
Hz. Peygamber 63 senelik ömür sürdüğünden;
Veliler, 63 yaşından fazla yaşamaktan ar ederler.
63 yaşından sonra yaşamak istemezler.
Hatta 63'den sonra yaş sorulması edebe aykırıdır.
Veli Sultan 'da son nefes ini şehadetle diliyor.
Milletinin yerine kendisinin kurban olmasını Allah 'tan niyaz ediyor.
Kral I. Murad'ın Yakarışı

Ab-ı ruy-i Habib-î Ekrem için,

Kerbelâ'da revan olan dem için,

Ab-ı ruy-i Habib-î Ekrem için,

Kerbelâ'da revan olan dem için,

Şeb-i firkatte ağlayan göz için,

Reh-i aşkında sürünen yüz için,

Şeb-i firkatte ağlayan göz için,

Reh-i aşkında sürünen yüz için

Ehl-i derdin dil-i hazini için,

Cana tesir eden

enini için,

Ehl-i derdin dil-i hazini için,

Cana tesir eden

enini için,

Eyle yâ Rabbi lütfünu hemrah,

Hıfzını eyle bize püşt-ü pâh!

Eyle yâ Rabbi lütfünu hemrah,

Hıfzını eyle bize püşt-ü pâh!

Ehl-i İslâm'a ol mu in-i nasır,

Dest-i âdâyı bizden eyle kasır,

Ehl-i İslâm'a ol mu in-i nasır,

Dest-i âdâyı bizden eyle kasır,

Bakmaya Râb bizim günahımıza,

Nazar et

cân-ı dilden ânımıza'

Bakmaya Râb bizim günahımıza,

Nazar et

cân-ı dilden ânımıza

Etme yâ Râb mücahidini telef,

Tiğ-i âdâya kılma bizi hedef.

Etme yâ Râb mücahidini telef,

Tiğ-i âdâya kılma bizi hedef.

Bunca yıl sa'y-ü içtihadımızı,

Gazavat içre yahşi adımızı,

Bunca yıl sa'y-ü içtihadımızı,

Gazavat içre yahşi adımızı,

Etme yâ Râb kahrın ile tebah,

Yüzümüzü halk içinde etme siyah

Etme yâ Râb kahrın ile tebah,

Yüzümüzü halk içinde etme

siyah

Râh-ı din içre ben feda olayım,

Din yolunda beni

şehid eyle,

Râh-ı din içre ben feda olayım,

Din yolunda beni

şehid eyle,
.

Ahirette beni saki eyle,

Mülk-i İslâmpâyimal etme,

Ahirette beni saki eyle,

Mülk-i İslâmpâyimal etme,

Keremin çoktur ehl-i İslâm’a,

Dilerim kim erişe itmama

Keremin çoktur ehl-i İslâm’a,

Dilerim kim erişe

itmama
Video buraya
Güncel Türkçesinin videosu buraya
Advertisement