Yenişehir Wiki
Register
Advertisement
Safahat Şiiri (İlahi, emrinin avare bir mahkûmudur âlem) Safahat Bayrak
Mehmet Akif Ersoy
Safahat Şiiri (Üç beyinsiz kafanın derdine üç milyon halk)→
Safahat Dışında kalmış Şiirler -
Onlıne Tüm Safahat linki: http://mersinyenisehir.gov.tr/SAFAHAT.rar
Bakınız

Şablon:Geçenler varsa İslâm'ın şu çiğnenmiş diyarından d


Geçenler varsa İslâm'ın şu çiğnenmiş diyarından [[]][[]][[]][[]][[]]

فَتِلْكَ بُيُوتُهُمْ خَاوِيَةً بِمَا ظَلَمُوا إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً لِّقَوْمٍ يَعْلَمُونَ

Fe tilke buyûtuhum hâviyeten bimâ zalemû, inne fî zâlike le âyeten li kavmin ya’lemûn(ya’lemûne).

İşte onların zulümleri sebebiyle çökmüş olan evleri! Muhakkak ki bilen kavim için bunda, mutlaka bir âyet (delil) vardır.

27/52


1. fe tilke : işte bu
2. buyûtu-hum : onların evleri
3. hâviyeten : harabe, boş, çökmüş
4. bimâ : sebebiyle
5. zalemû : zulmettiler
6. inne : muhakkak
7. fî zâlike : bunda vardır
8. le : elbette, mutlaka
9. âyeten : bir âyet, bir delil, bir ibret
10. li kavmin : kavim için
11. ya'lemûne : biliyorlar
Safahat Şiiri (İlahi, emrinin avare bir mahkûmudur âlem) Safahat Bayrak
Mehmet Akif Ersoy
Safahat Şiiri (Üç beyinsiz kafanın derdine üç milyon halk)→
Safahat Dışında kalmış Şiirler -
Onlıne Tüm Safahat linki: http://mersinyenisehir.gov.tr/SAFAHAT.rar
Disambig Bakınız: Geçenler varsa İslâm'ın şu çiğnenmiş diyarından/1 , Geçenler varsa İslâm'ın şu çiğnenmiş diyarından/2 , Geçenler varsa İslâm'ın şu çiğnenmiş diyarından/3 , Geçenler varsa İslâm'ın şu çiğnenmiş diyarından/4 , Geçenler varsa İslâm'ın şu çiğnenmiş diyarından/Osmanlıca , Geçenler varsa İslâm'ın şu çiğnenmiş diyarından/İngilizce

Düz Liseler için sunumu[]

Aslı

Güncel Türkçesi

"İşte sana onların kendi yolsuzlukları yüzünden ıpıssız kalan yurdları!.. " 17/52

"İşte sana onların kendi yolsuzlukları yüzünden ıpıssız kalan yurtları!.." 17/52

Geçenler varsa İslâm´ın şu çiğnenmiş diyârından;
Şu yüz binlerce yurdun kanlı, zâirsiz mezârından;

Geçenler varsa İslâm´ın şu çiğnenmiş diyârından
Şu yüz binlerce yurdun kanlı, ziyaretçisiz mezârından;

Yürekler parçalar bir nevha  dinler reh-güzârından.

Bu mâtem , kim bilir, kaç münkesir kalbin gubârından

Yürekler parçalar bir üfleyiş dinler yol güzergahından. Bu matem, kim bilir, kaç kırık kalbin gubarından (tozlarından)

Hurûş etmekte, son ümmîdinin son inkisâr ından?
Evet, son inkisârından ki yoktur cebrin imkânı
Coşup taşmakta, son ümidinin son inkisârından? (kırılışından) Evet,son kırılışından ki yoktur Zorlayabilme imkânı;
Batıp gitmiş nazarlar beklemekten fecr-i nâzanı

Nasıl, ey yolcu, bin lâ´net gelip ezmez ki vicdânı;

Bakışlar bekleye bekleye tükenmiş, doğmakta nazlanan tan aydınlığını!

Ey yolcu, nasıl bin lanet gelip ezmez ki vicdanı;

Dudaklar, çâk çâk olmuş, içerken zehr-i hüsrânı,

Uzaktan baktı - koşmak nerde! - milyonlarca yârânı!

Dudaklar yer yer parçalanmış, içerken acı ve yokluk zehrini,

Koşmak bir yana, sade uzaktan baktı dost sanılan milyonlarca kişi.

Bu ıssız âşiyanlar bir zaman candan muazzezdi;

Bu damlar böyle baykuş seslerinden çın çın ötmezdi;

Bu ıssız yuvalar bir zaman candan değerliydi;

Bu damlar böyle baykuş seslerinden çın çın ötmezdi;

Şu kurbağlar seken vâdîde, ceylânlar koşup gezdi;

Şu coşmuş, ağlayan ırmak ne handân gölgeler sezdi;

Şu kurbağalar seken vadide, ceylanlar koşup gezdi;

Şu coşmuş, ağlayan ırmak ne gülen gölgeler sezdi;

Bütün mâzîyi bir tûfan, fakat, hep boğdu, hep ezdi!

Vefâsız yurd! Öz evlâdın için olsun, vefâ yok mu?

Fakat bütün geçmişi bir tufan hep boğdu, hep ezdi!

Vefasız yurt! Öz evladın için olsun, vefa yok mu?

Neden kalbin kararmış? Bin ocaktan bir ziyâ yok mu?

İlâhî, kimsesizlikten bunaldım, âşinâ yok mu?

Neden kalbin kararmış? Bin ocaktan bir ışık yok mu?

Allah'ım, kimsesizlikten bunaldım, bir dost yok mu?

Vatansız, hânümansız bir garîbim... Mültecâ yok mu?

Bütün yokluk mu her yer? Bâri bir "Yok!" der sadâ yok mu?

Vatansız, evsiz barksız bir garibim... Sığınacak yer yok mu?

Bütün yokluk mu her yer? Bari bir "Yok!" diyen ses yok mu?

Gitme ey yolcu, berâber oturup ağlaşalım:

Elemim bir yüreğin kân değil, paylaşalım:

Gitme ey yolcu, beraber oturup ağlaşalım;

Elemim bir yüreğin kaldıracağı yük değil, paylaşalım:

Ne yapıp ye´simi kahreyliyeyim, bilmem ki?

Öyle dehşetli muhîtimde dönen mâtem ki!..

Ne yapıp da ümitsizliğimi yok edeyim bilmem ki?

Öyle korkunç çevremde dönen matem ki!...

Ah! Karşımda vatan nâmına bir kabristan

Yatıyor şimdi... Nasıl yerlere geçmez insan?

Ah! Karşımda vatan namına bir kabristan

Yatıyor şimdi... Nasıl yerlere geçmez insan?

Şu mezarlar ki uzanmış gidiyor, ey yolcu,

Nereden başladı yükselmeye, bak nerde ucu!

Şu mezarlar ki uzanmış gidiyor, ey yolcu,

Nereden başladı yükselmeye, bak, nerde ucu!

Bu ne hicrân-ı müebbed bu ne hüsrân-ı mübin...

Ezilir rûh-i semâ, parçalanır kalb-i zemin!

Bu ne sonsuz ayrılık, bu ne apaçık bir acı...

Ezilir göğün ruhu, parçalanır yerin kalbi!

Azıcık kurcala toprakları, seyret ne çıkar:

Dipçik altında ezilmiş, paralanmış kafalar!

Azıcık kurcala topraklan, bak ne çıkar:

Dipçik altında ezilmiş, parçalanmış kafalar!

Bereden reng-i hüviyyetleri uçmuş yüzler!

Kim bilir hangi çenâatle oyulmuş gözler!

Bereden kimliğinin rengi kaybolmuş yüzler!

Kim bilir hangi rezillikle oyulmuş gözler!

"Medeniyyet" denilen vahşete lâ´netler eder,

Nice yekpâre kesilmiş de sırıtmış dişler!

"Medeniyet" denilen vahşete lanetler eder,

Tek parça haline gelmiş sırıtan dişler!

Süngülenmiş, kanı donmuş nice binlerle beden!

Nice başlar, nice kollar ki cüdâ cisminden!

Süngülenmiş, kanı donmuş nice binlerce beden!

Nice başlar, nice kollar ki ayrı bedeninden

Beşiğinden alınıp parçalanan mahlûkat;

Sonra, nâmûsuna kurbân edilen bunca hayat!

Alınıp parçalanan çocuklar, beşiğinden;

Sonra bunca hayat, namusu yüzünden kurban edilen!

Bembeyaz saçları katranlara batmış dedeler

Göğsü baltayla kırılmış memesiz vâlideler!

Bembeyaz saçları katranlara batmış dedeler!

Göğsü baltayla kesilmiş memesiz anneler!

Teki binlerce kesik gövdeye âid kümeler.

Saç, kulak, el, çene, parmak...Bütün enkâz-ı beşer!

Teki binlerce kesik gövdeye ait kümeler:

Saç, kulak, el, çene, parmak... Bütün insan yığınları!

Bakalım, yavrusu uğrar mı, deyip, karnından,

Canavarlar gibi şişlerde kızarmış nice can!

Bakalım, yavrusu uğrar mı, deyip, karnından,

Canavarlar gibi şişlerde kızarmış nice can!

İşte bunlar o felâket-zedelerdir ki, düşün,

Kurumuş ot gibi doğrandı bıçaklarla bütün!

İşte bunlar o felakete uğramışlardır ki, düşün,

Kurumuş ot gibi doğrandı bıçaklarla bütün!

Müslümanlıkları bîçârelerin öyle büyük

Bir cinâyet ki: Cezâlar ona nisbetle küçük!

Müslümanlıkları zavallıların öyle büyük

Bir cinayet ki: Cezalar ona nisbetle küçük!

Ey, bu toprakta birer na´ş-ı perî,san bırakıp,

Yükselen mevkib-i ervâh! Sakın arza bakıp;

Ey, bu toprakta birer parçalanmış ceset bırakıp,

Yükselen ruhlar kafilesi! Sakın yeryüzüne bakıp;

Sanmayın: Şevk-ı şehâdetle coşan bir kan var...

Bizde leşten daha hissiz, daha kokmuş can var...

Sanmayın: Şevk-ı şehâdetle coşan bir kan var...

Bizde leşten daha hissiz, daha kokmuş can var...

Bakmayın, hem tükürün çehre-i murdârımıza!

Tükürün: Belki biraz duygu gelir ârımıza!

Bakmayın, hem tükürün murdar çehremize!

Tükürün:Belki biraz can gelir utanma duygumuza!

Tükürün cebhe-i lâkaydına Şark´ın, tükürün!

Kuşkulansın, görelim, gayreti halkın, tükürün

Tükürün kaygısız yüzüne Doğu'nun, tükürün!

Canlansın, görelim, gayreti halkın, tükürün!

Tükürün milleti alçakça vuran darbelere!

Tükürün onlara alkış dağıtan kahbelere!

Tükürün milleti alçakça vuran darbelere!

Tükürün onlara alkış dağıtan kahpelere!

Tükürün Ehl-i Salîb´in o hayâsız yüzüne!

Tükürün onların aslâ güvenilmez sözüne!

Tükürün Haçlılar'ın o utanmaz yüzüne!

Tükürün onların asla güvenilmez sözüne!

Medeniyyet denilen maskara mahlûku görün:

Tükürün maskeli vicdânına asrın, tükürün!

Medeniyet denilen maskara mahlûku görün:

Tükürün maskeli vicdanına yirminci yüzyılın, tükürün!

Hele i´lânı zamanında şu mel´un harbin,

Bize efkâr-ı umûmiyesi lâzım Garb´in;

Hele ilânı zamanında şu lanet olası savaşın,

Bize kamuoyu desteği lazımdır Batı'mn;

O da Allah´ı bırakmakla olur herzesini

Halka îman gibi telkîn ile, dînin sesini

O da Allah'ı bırakmakla olur saçmalığını,

Halka iman gibi aşılayarak, dinin sesini

Susturan aptalın idrâkine bol bol tükürün!..

Yine hicrân ile çılgınlığım üstümde bugün...

Susturan aptalın anlayışına bol bol tükürün!..

Yine ayrılık acısıyla çılgınlığım üstümde bugün...

Bana vahdet gibi bir yâr-ı müsâid lâzım!

Artık ey yolcu bırak... Ben, yalınız ağlıyayım!

Bana vahdet gibi ruhuma uygun bir dost lazım!

Artık ey yolcu bırak... Ben yalnız ağlayayım!

Düz Liseler için sunumu[]

Geçenler varsa İslâm'ın şu çiğnenmiş diyarından

Güncel Türkçesi

"İşte sana onların kendi yolsuzlukları yüzünden ıpıssız kalan yurdları!.. "

"İşte sana onların kendi yolsuzlukları yüzünden ıpıssız kalan yurtları!.." (1)

Geçenler varsa İslâm´ın şu çiğnenmiş diyârından;
Şu yüz binlerce yurdun kanlı, zâirsiz mezârından;

Geçenler varsa İslâm´ın şu çiğnenmiş diyârından
Şu yüz binlerce yurdun kanlı, ziyaretçisiz mezârından;

Yürekler parçalar bir nevha ??? dinler reh-güzâr ından.

Bu mâtem , kim bilir, kaç münkesir kalbin gubârından

Yürekler parçalar bir üfleyiş dinler yol güzergahından.
Bu matem, kim bilir, kaç kırık kalbin gubarından (tozlarından)

Hurûş etmekte, son ümmîdinin son inkisâr ından?

Evet, son inkisârından ki yoktur cebrin imkânı

Coşup taşmakta, son ümidinin son inkisârından? (kırılışından)

Evet,son kırılışından ki yoktur Zorlamanın imkânı;

Batıp gitmiş nazarlar beklemekten fecr-i nâzanı!

Nasıl, ey yolcu, bin lâ´net gelip ezmez ki vicdânı;

Bakışlar bekleye bekleye tükenmiş, doğmakta nazlanan tan aydınlığını!

Ey yolcu, nasıl bin lanet gelip ezmez ki vicdanı;

Dudaklar, çâk çâk olmuş, içerken zehr-i hüsrânı,
Uzaktan baktı - koşmak nerde! - milyonlarca yârânı!

Dudaklar yer yer parçalanmış, içerken acı ve yokluk zehrini,
Koşmak bir yana, sade uzaktan baktı dost sanılan milyonlarca kişi.

Bu ıssız âşiyanlar bir zaman candan muazzezdi;
Bu damlar böyle baykuş seslerinden çın çın ötmezdi;

Bu ıssız yuvalar bir zaman candan değerliydi;
Bu damlar böyle baykuş seslerinden çın çın ötmezdi;

Şu kurbağlar seken vâdîde, ceylânlar koşup gezdi;
Şu coşmuş, ağlayan ırmak ne handân gölgeler sezdi;

Şu kurbağalar seken vadide, ceylanlar koşup gezdi;
Şu coşmuş, ağlayan ırmak ne gülen gölgeler sezdi;

Bütün mâzîyi bir tûfan, fakat, hep boğdu, hep ezdi!
Vefâsız yurd! Öz evlâdın için olsun, vefâ yok mu?

Fakat bütün geçmişi bir tufan hep boğdu, hep ezdi!
Vefasız yurt! Öz evladın için olsun, vefa yok mu?

Neden kalbin kararmış? Bin ocaktan bir ziyâ yok mu?
İlâhî, kimsesizlikten bunaldım, âşinâ yok mu?

Neden kalbin kararmış? Bin ocaktan bir ışık yok mu?
Allah'ım, kimsesizlikten bunaldım, bir dost yok mu?

Vatansız, hânümansız bir garîbim... Mültecâ yok mu?
Bütün yokluk mu her yer? Bâri bir "Yok!" der sadâ yok mu?

Vatansız, evsiz barksız bir garibim... Sığınacak yer yok mu?
Bütün yokluk mu her yer? Bari bir "Yok!" diyen ses yok mu?

Gitme ey yolcu, berâber oturup ağlaşalım:
Elemim bir yüreğin kân değil, paylaşalım:

Gitme ey yolcu, beraber oturup ağlaşalım;
Elemim bir yüreğin kaldıracağı yük değil, paylaşalım:

Ne yapıp ye´simi kahreyliyeyim, bilmem ki?
Öyle dehşetli muhîtimde dönen mâtem ki!..

Ne yapıp da ümitsizliğimi yok edeyim bilmem ki?
Öyle korkunç çevremde dönen matem ki!...

Ah! Karşımda vatan nâmına bir kabristan
Yatıyor şimdi... Nasıl yerlere geçmez insan?

Ah! Karşımda vatan namına bir kabristan
Yatıyor şimdi... Nasıl yerlere geçmez insan?

Şu mezarlar ki uzanmış gidiyor, ey yolcu,
Nereden başladı yükselmeye, bak nerde ucu!

Şu mezarlar ki uzanmış gidiyor, ey yolcu,
Nereden başladı yükselmeye, bak, nerde ucu!

Bu ne hicrân-ı müebbed bu ne hüsrân-ı mübin...
Ezilir rûh-i semâ, parçalanır kalb-i zemin!

Bu ne sonsuz ayrılık, bu ne apaçık bir acı...
Ezilir göğün ruhu, parçalanır yerin kalbi!

Azıcık kurcala toprakları, seyret ne çıkar:
Dipçik altında ezilmiş, paralanmış kafalar!

Azıcık kurcala topraklan, bak ne çıkar:
Dipçik altında ezilmiş, parçalanmış kafalar!

Bereden reng-i hüviyyetleri uçmuş yüzler!
Kim bilir hangi çenâatle oyulmuş gözler!

Bereden kişiliklerinin rengi kaybolmuş yüzler!
Kim bilir hangi rezillikle oyulmuş gözler!

"Medeniyyet" denilen vahşete lâ´netler eder,
Nice yekpâre kesilmiş de sırıtmış dişler!

"Medeniyet" denilen vahşete lanetler eder,
Tek parça haline gelmiş sırıtan dişler!

Süngülenmiş, kanı donmuş nice binlerle beden!
Nice başlar, nice kollar ki cüdâ cisminden!

Süngülenmiş, kanı donmuş nice binlerce beden!
Nice başlar, nice kollar ki ayrı bedeninden

Beşiğinden alınıp parçalanan mahlûkat;
Sonra, nâmûsuna kurbân edilen bunca hayat!

Alınıp parçalanan çocuklar, beşiğinden;
Sonra bunca hayat, namusu yüzünden kurban edilen!

Bembeyaz saçları katranlara batmış dedeler
Göğsü baltayla kırılmış memesiz vâlideler!

Bembeyaz saçları katranlara batmış dedeler!
Göğsü baltayla kesilmiş memesiz anneler!

Teki binlerce kesik gövdeye âid kümeler.
Saç, kulak, el, çene, parmak...Bütün enkâz-ı beşer!

Teki binlerce kesik gövdeye ait kümeler:
Saç, kulak, el, çene, parmak... Bütün insan yığınları!

Bakalım, yavrusu uğrar mı, deyip, karnından,
Canavarlar gibi şişlerde kızarmış nice can!

Bakalım, yavrusu uğrar mı, deyip, karnından,
Canavarlar gibi şişlerde kızarmış nice can!

İşte bunlar o felâket-zedelerdir ki, düşün,
Kurumuş ot gibi doğrandı bıçaklarla bütün!

İşte bunlar o felakete uğramışlardır ki, düşün,
Kurumuş ot gibi doğrandı bıçaklarla bütün!

Müslümanlıkları bîçârelerin öyle büyük
Bir cinâyet ki: Cezâlar ona nisbetle küçük!

Müslümanlıkları zavallıların öyle büyük
Bir cinayet ki: Cezalar ona nisbetle küçük!

Ey, bu toprakta birer na´ş-ı perî,san bırakıp,
Yükselen mevkib-i ervâh! Sakın arza bakıp;

Ey, bu toprakta birer parçalanmış ceset bırakıp,
Yükselen ruhlar kafilesi! Sakın yeryüzüne bakıp;

Sanmayın: Şevk-ı şehâdetle coşan bir kan var...
Bizde leşten daha hissiz, daha kokmuş can var...

Sanmayın: Şevk-ı şehâdetle coşan bir kan var...
Bizde leşten daha hissiz, daha kokmuş can var...

Bakmayın, hem tükürün çehre-i murdârımıza!
Tükürün: Belki biraz duygu gelir ârımıza!

Bakmayın, hem tükürün murdar çehremize!
Tükürün:Belki biraz can gelir utanma duygumuza!

Tükürün cebhe-i lâkaydına Şark´ın, tükürün!
Kuşkulansın, görelim, gayreti halkın, tükürün

Tükürün kaygısız yüzüne Doğu'nun, tükürün!
Canlansın, görelim, gayreti halkın, tükürün!

Tükürün milleti alçakça vuran darbelere!
Tükürün onlara alkış dağıtan kahbelere!

Tükürün milleti alçakça vuran darbelere!
Tükürün onlara alkış dağıtan kahpelere!

Tükürün Ehl-i Salîb´in o hayâsız yüzüne!
Tükürün onların aslâ güvenilmez sözüne!

Tükürün Haçlılar'ın o utanmaz yüzüne!
Tükürün onların asla güvenilmez sözüne!

Medeniyyet denilen maskara mahlûku görün:
Tükürün maskeli vicdânına asrın, tükürün!

Medeniyet denilen maskara mahlûku görün:
Tükürün maskeli vicdanına yirminci yüzyılın, tükürün!

Hele i´lânı zamanında şu mel´un harbin,
Bize efkâr-ı umûmiyesi lâzım Garb´in;

Hele ilânı zamanında şu lanet olası savaşın,
Bize kamuoyu desteği lazımdır Batı'mn;

O da Allah´ı bırakmakla olur herzesini
Halka îman gibi telkîn ile, dînin sesini

O da Allah'ı bırakmakla olur saçmalığını,
Halka iman gibi aşılayarak, dinin sesini

Susturan aptalın idrâkine bol bol tükürün!..
Yine hicrân ile çılgınlığım üstümde bugün...

Susturan aptalın anlayışına bol bol tükürün!..
Yine ayrılık acısıyla çılgınlığım üstümde bugün...

Bana vahdet gibi bir yâr-ı müsâid lâzım!
Artık ey yolcu bırak... Ben, yalınız ağlıyayım!

Bana vahdet gibi ruhuma uygun bir dost lazım!
Artık ey yolcu bırak... Ben yalnız ağlayayım!

Anadolu Liseleri ve İngilizce Eğitim veren Üniversiteler için sunumu[]

Geçenler varsa İslâm'ın şu çiğnenmiş diyarından

Geçenler varsa İslâm'ın şu çiğnenmiş diyarından
İngilizce Tercüme
"İşte sana onların kendi yolsuzlukları'yüzünden ıpıssız kalan yurdları!.. "'
"İşte sana onların kendi yolsuzlukları yüzünden ıpıssız kalan yurtları!.." (1)
İngilizce Tercüme Buraya
Geçenler varsa İslâm´ın şu çiğnenmiş diyârından; Şu yüz binlerce yurdun kanlı, zâirsiz mezârından;
Geçenler varsa İslâm´ın şu çiğnenmiş diyârından Şu yüz binlerce yurdun kanlı, ziyaretçisiz mezârından;
İngilizce Tercüme Buraya
Yürekler parçalar bir nevha ??? dinler reh-güzâr ından.Bu mâtem , kim bilir, kaç münkesir kalbin gubârından
Yürekler parçalar bir üfleyiş dinler yol güzergahından. Bu matem, kim bilir, kaç kırık kalbin gubarından (tozlarından)
İngilizce Tercüme Buraya
Hurûş etmekte, son ümmîdinin son inkisâr ından? Evet, son inkisârından ki yoktur cebrin imkânı:
Coşup taşmakta, son ümidinin son inkisârından? (kırılışından) Evet,son kırılışından ki yoktur yapabilme imkânı;
İngilizce Tercüme Buraya
atıp gitmiş nazarlar beklemekten fecr-i nâzan ı!Nasıl, ey yolcu, bin lâ´net gelip ezmez ki vicdânı;
Bakışlar bekleye bekleye tükenmiş, doğmakta nazlanan tan aydınlığını!

Ey yolcu, nasıl bin lanet gelip ezmez ki vicdanı;

İngilizce Tercüme Buraya

Dudaklar, çâk çâk olmuş, içerken zehr-i hüsrânı,

Uzaktan baktı - koşmak nerde! - milyonlarca yârânı!

Dudaklar yer yer parçalanmış, içerken acı ve yokluk zehrini,

Koşmak bir yana, sade uzaktan baktı dost sanılan milyonlarca kişi.

İngilizce Tercüme Buraya

Bu ıssız âşiyanlar bir zaman candan muazzezdi;

Bu damlar böyle baykuş seslerinden çın çın ötmezdi;

Bu ıssız yuvalar bir zaman candan değerliydi;

Bu damlar böyle baykuş seslerinden çın çın ötmezdi;

İngilizce Tercüme Buraya

Şu kurbağlar seken vâdîde, ceylânlar koşup gezdi;

Şu coşmuş, ağlayan ırmak ne handân gölgeler sezdi;

Şu kurbağalar seken vadide, ceylanlar koşup gezdi;

Şu coşmuş, ağlayan ırmak ne gülen gölgeler sezdi;

İngilizce Tercüme Buraya

Bütün mâzîyi bir tûfan, fakat, hep boğdu, hep ezdi!

Vefâsız yurd! Öz evlâdın için olsun, vefâ yok mu?

Fakat bütün geçmişi bir tufan hep boğdu, hep ezdi!

Vefasız yurt! Öz evladın için olsun, vefa yok mu?

İngilizce Tercüme Buraya

Neden kalbin kararmış? Bin ocaktan bir ziyâ yok mu?

İlâhî, kimsesizlikten bunaldım, âşinâ yok mu?

Neden kalbin kararmış? Bin ocaktan bir ışık yok mu?

Allah'ım, kimsesizlikten bunaldım, bir dost yok mu?

İngilizce Tercüme Buraya

Vatansız, hânümansız bir garîbim... Mültecâ yok mu?

Bütün yokluk mu her yer? Bâri bir "Yok!" der sadâ yok mu?

Vatansız, evsiz barksız bir garibim... Sığınacak yer yok mu?

Bütün yokluk mu her yer? Bari bir "Yok!" diyen ses yok mu?

İngilizce Tercüme Buraya

Gitme ey yolcu, berâber oturup ağlaşalım:

Elemim bir yüreğin kân değil, paylaşalım:

Gitme ey yolcu, beraber oturup ağlaşalım;

Elemim bir yüreğin kaldıracağı yük değil, paylaşalım:

İngilizce Tercüme Buraya

Ne yapıp ye´simi kahreyliyeyim, bilmem ki?

Öyle dehşetli muhîtimde dönen mâtem ki!..

Ne yapıp da ümitsizliğimi yok edeyim bilmem ki?

Öyle korkunç çevremde dönen matem ki!...

İngilizce Tercüme Buraya

Ah! Karşımda vatan nâmına bir kabristan

Yatıyor şimdi... Nasıl yerlere geçmez insan?

Ah! Karşımda vatan namına bir kabristan

Yatıyor şimdi... Nasıl yerlere geçmez insan?

İngilizce Tercüme Buraya

Şu mezarlar ki uzanmış gidiyor, ey yolcu,

Nereden başladı yükselmeye, bak nerde ucu!

Şu mezarlar ki uzanmış gidiyor, ey yolcu,

Nereden başladı yükselmeye, bak, nerde ucu!

İngilizce Tercüme Buraya

Bu ne hicrân-ı müebbed bu ne hüsrân-ı mübin...

Ezilir rûh-i semâ, parçalanır kalb-i zemin!

Bu ne sonsuz ayrılık, bu ne apaçık bir acı...

Ezilir göğün ruhu, parçalanır yerin kalbi!

İngilizce Tercüme Buraya

Azıcık kurcala toprakları, seyret ne çıkar:

Dipçik altında ezilmiş, paralanmış kafalar!

Azıcık kurcala topraklan, bak ne çıkar:

Dipçik altında ezilmiş, parçalanmış kafalar!

İngilizce Tercüme Buraya

Bereden reng-i hüviyyetleri uçmuş yüzler!

Kim bilir hangi çenâatle oyulmuş gözler!

Bereden kimliğinin rengi kaybolmuş yüzler!

Kim bilir hangi rezillikle oyulmuş gözler!

İngilizce Tercüme Buraya

"Medeniyyet" denilen vahşete lâ´netler eder,

Nice yekpâre kesilmiş de sırıtmış dişler!

"Medeniyet" denilen vahşete lanetler eder,

Tek parça haline gelmiş sırıtan dişler!

İngilizce Tercüme Buraya

Süngülenmiş, kanı donmuş nice binlerle beden!

Nice başlar, nice kollar ki cüdâ cisminden!

Süngülenmiş, kanı donmuş nice binlerce beden!

Nice başlar, nice kollar ki ayrı bedeninden

İngilizce Tercüme Buraya

Beşiğinden alınıp parçalanan mahlûkat;

Sonra, nâmûsuna kurbân edilen bunca hayat!

Alınıp parçalanan çocuklar, beşiğinden;

Sonra bunca hayat, namusu yüzünden kurban edilen!

İngilizce Tercüme Buraya

Bembeyaz saçları katranlara batmış dedeler

Göğsü baltayla kırılmış memesiz vâlideler!

Bembeyaz saçları katranlara batmış dedeler!

Göğsü baltayla kesilmiş memesiz anneler!

İngilizce Tercüme Buraya

Teki binlerce kesik gövdeye âid kümeler.

Saç, kulak, el, çene, parmak...Bütün enkâz-ı beşer!

Teki binlerce kesik gövdeye ait kümeler:

Saç, kulak, el, çene, parmak... Bütün insan yığınları!

İngilizce Tercüme Buraya

Bakalım, yavrusu uğrar mı, deyip, karnından,

Canavarlar gibi şişlerde kızarmış nice can!

Bakalım, yavrusu uğrar mı, deyip, karnından,

Canavarlar gibi şişlerde kızarmış nice can!

İngilizce Tercüme Buraya

İşte bunlar o felâket-zedelerdir ki, düşün,

Kurumuş ot gibi doğrandı bıçaklarla bütün!

İşte bunlar o felakete uğramışlardır ki, düşün,

Kurumuş ot gibi doğrandı bıçaklarla bütün!

İngilizce Tercüme Buraya

Müslümanlıkları bîçârelerin öyle büyük

Bir cinâyet ki: Cezâlar ona nisbetle küçük!

Müslümanlıkları zavallıların öyle büyük

Bir cinayet ki: Cezalar ona nisbetle küçük!

İngilizce Tercüme Buraya

Ey, bu toprakta birer na´ş-ı perî,san bırakıp,

Yükselen mevkib-i ervâh! Sakın arza bakıp;

Ey, bu toprakta birer parçalanmış ceset bırakıp,

Yükselen ruhlar kafilesi! Sakın yeryüzüne bakıp;

İngilizce Tercüme Buraya

Sanmayın: Şevk-ı şehâdetle coşan bir kan var...

Bizde leşten daha hissiz, daha kokmuş can var...

Sanmayın: Şevk-ı şehâdetle coşan bir kan var...

Bizde leşten daha hissiz, daha kokmuş can var...

İngilizce Tercüme Buraya

Bakmayın, hem tükürün çehre-i murdârımıza!

Tükürün: Belki biraz duygu gelir ârımıza!

Bakmayın, hem tükürün murdar çehremize!

Tükürün:Belki biraz can gelir utanma duygumuza!

İngilizce Tercüme Buraya

Tükürün cebhe-i lâkaydına Şark´ın, tükürün!

Kuşkulansın, görelim, gayreti halkın, tükürün

Tükürün kaygısız yüzüne Doğu'nun, tükürün!

Canlansın, görelim, gayreti halkın, tükürün!

İngilizce Tercüme Buraya

Tükürün milleti alçakça vuran darbelere!

Tükürün onlara alkış dağıtan kahbelere!

Tükürün milleti alçakça vuran darbelere!

Tükürün onlara alkış dağıtan kahpelere!

İngilizce Tercüme Buraya

Tükürün Ehl-i Salîb´in o hayâsız yüzüne!

Tükürün onların aslâ güvenilmez sözüne!

Tükürün Haçlılar'ın o utanmaz yüzüne!

Tükürün onların asla güvenilmez sözüne!

İngilizce Tercüme Buraya

Medeniyyet denilen maskara mahlûku görün:

Tükürün maskeli vicdânına asrın, tükürün!

Medeniyet denilen maskara mahlûku görün:

Tükürün maskeli vicdanına yirminci yüzyılın, tükürün!

İngilizce Tercüme Buraya

Hele i´lânı zamanında şu mel´un harbin,

"Bize efkâr-ı umûmiyesi lâzım Garb´in;

Hele ilânı zamanında şu lanet olası savaşın,

"Bize kamuoyu desteği lazımdır Batı'mn;

İngilizce Tercüme Buraya

O da Allah´ı bırakmakla olur" herzesini

Halka îman gibi telkîn ile, dînin sesini

O da Allah'ı bırakmakla olur" saçmalığını,

Halka iman gibi aşılayarak, dinin sesini

İngilizce Tercüme Buraya

Susturan aptalın idrâkine bol bol tükürün!..

Yine hicrân ile çılgınlığım üstümde bugün...

Susturan aptalın anlayışına bol bol tükürün!..

Yine ayrılık acısıyla çılgınlığım üstümde bugün...

İngilizce Tercüme Buraya

Bana vahdet gibi bir yâr-ı müsâid lâzım!

Artık ey yolcu bırak... Ben, yalınız ağlıyayım!

Bana vahdet gibi ruhuma uygun bir dost lazım!

Artık ey yolcu bırak... Ben yalnız ağlayayım!

İngilizce Tercüme Buraya

Sosyal Bilimler Lisesi için sunumu[]

Geçenler varsa İslâm'ın şu çiğnenmiş diyarından

Güncel Türkçesi
İngilizce Tercüme
Osmanlıca
"İşte sana onların kendi yolsuzlukları'yüzünden ıpıssız kalan yurdları!.. "'
"İşte sana onların kendiyolsuzlukları yüzünden ıpıssız
kalan yurtları!.." (1)
İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Geçenler varsa İslâm´ın şu çiğnenmiş diyârından; Şu yüz binlerce yurdun kanlı, zâirsiz mezârından;
Geçenler varsa İslâm´ın şu çiğnenmiş diyârından Şu yüz binlerce yurdun kanlı, ziyaretçisiz mezârından;
İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Yürekler parçalar bir nevha ??? dinler reh-güzâr ından.Bu mâtem , kim bilir, kaç münkesir kalbin gubârından
Yürekler parçalar bir üfleyiş dinler yol güzergahından. Bu matem, kim bilir, kaç kırık kalbin gubarından (tozlarından)
İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Hurûş etmekte, son ümmîdinin son inkisâr ından? Evet, son inkisârından ki yoktur cebrin imkânı:
Coşup taşmakta, son ümidinin son inkisârından? (kırılışından) Evet,son kırılışından ki yoktur yapabilme imkânı;
İngilizce Tercüme Buraya
örnek osmanlıca مقدمة
Batıp gitmiş nazarlar beklemekten fecr-i nâzan ı!Nasıl, ey yolcu, bin lâ´net gelip ezmez ki vicdânı; Bakışlar bekleye bekleye tükenmiş, doğmakta nazlanan tan aydınlığını!

Ey yolcu, nasıl bin lanet gelip ezmez ki vicdanı;

Dudaklar, çâk çâk olmuş, içerken zehr-i hüsrânı,

Uzaktan baktı - koşmak nerde! - milyonlarca yârânı!

Dudaklar yer yer parçalanmış, içerken acı ve yokluk zehrini,

Koşmak bir yana, sade uzaktan baktı dost sanılan milyonlarca kişi.

Bu ıssız âşiyanlar bir zaman candan muazzezdi;

Bu damlar böyle baykuş seslerinden çın çın ötmezdi;

Bu ıssız yuvalar bir zaman candan değerliydi;

Bu damlar böyle baykuş seslerinden çın çın ötmezdi;

Şu kurbağlar seken vâdîde, ceylânlar koşup gezdi;

Şu coşmuş, ağlayan ırmak ne handân gölgeler sezdi;

Şu kurbağalar seken vadide, ceylanlar koşup gezdi;

Şu coşmuş, ağlayan ırmak ne gülen gölgeler sezdi;

Bütün mâzîyi bir tûfan, fakat, hep boğdu, hep ezdi!

Vefâsız yurd! Öz evlâdın için olsun, vefâ yok mu?

Fakat bütün geçmişi bir tufan hep boğdu, hep ezdi!

Vefasız yurt! Öz evladın için olsun, vefa yok mu?

Neden kalbin kararmış? Bin ocaktan bir ziyâ yok mu?

İlâhî, kimsesizlikten bunaldım, âşinâ yok mu?

Neden kalbin kararmış? Bin ocaktan bir ışık yok mu?

Allah'ım, kimsesizlikten bunaldım, bir dost yok mu?

Vatansız, hânümansız bir garîbim... Mültecâ yok mu?

Bütün yokluk mu her yer? Bâri bir "Yok!" der sadâ yok mu?

Vatansız, evsiz barksız bir garibim... Sığınacak yer yok mu?

Bütün yokluk mu her yer? Bari bir "Yok!" diyen ses yok mu?

Gitme ey yolcu, berâber oturup ağlaşalım:

Elemim bir yüreğin kân değil, paylaşalım:

Gitme ey yolcu, beraber oturup ağlaşalım;

Elemim bir yüreğin kaldıracağı yük değil, paylaşalım:

Ne yapıp ye´simi kahreyliyeyim, bilmem ki?

Öyle dehşetli muhîtimde dönen mâtem ki!..

Ne yapıp da ümitsizliğimi yok edeyim bilmem ki?

Öyle korkunç çevremde dönen matem ki!...

Ah! Karşımda vatan nâmına bir kabristan

Yatıyor şimdi... Nasıl yerlere geçmez insan?

Ah! Karşımda vatan namına bir kabristan

Yatıyor şimdi... Nasıl yerlere geçmez insan?

Şu mezarlar ki uzanmış gidiyor, ey yolcu,

Nereden başladı yükselmeye, bak nerde ucu!

Şu mezarlar ki uzanmış gidiyor, ey yolcu,

Nereden başladı yükselmeye, bak, nerde ucu!

Bu ne hicrân-ı müebbed bu ne hüsrân-ı mübin...

Ezilir rûh-i semâ, parçalanır kalb-i zemin!

Bu ne sonsuz ayrılık, bu ne apaçık bir acı...

Ezilir göğün ruhu, parçalanır yerin kalbi!

Azıcık kurcala toprakları, seyret ne çıkar:

Dipçik altında ezilmiş, paralanmış kafalar!

Azıcık kurcala topraklan, bak ne çıkar:

Dipçik altında ezilmiş, parçalanmış kafalar!

Bereden reng-i hüviyyetleri uçmuş yüzler!

Kim bilir hangi çenâatle oyulmuş gözler!

Bereden kimliğinin rengi kaybolmuş yüzler!

Kim bilir hangi rezillikle oyulmuş gözler!

"Medeniyyet" denilen vahşete lâ´netler eder,

Nice yekpâre kesilmiş de sırıtmış dişler!

"Medeniyet" denilen vahşete lanetler eder,

Tek parça haline gelmiş sırıtan dişler!

Süngülenmiş, kanı donmuş nice binlerle beden!

Nice başlar, nice kollar ki cüdâ cisminden!

Süngülenmiş, kanı donmuş nice binlerce beden!

Nice başlar, nice kollar ki ayrı bedeninden

Beşiğinden alınıp parçalanan mahlûkat;

Sonra, nâmûsuna kurbân edilen bunca hayat!

Alınıp parçalanan çocuklar, beşiğinden;

Sonra bunca hayat, namusu yüzünden kurban edilen!

Bembeyaz saçları katranlara batmış dedeler

Göğsü baltayla kırılmış memesiz vâlideler!

Bembeyaz saçları katranlara batmış dedeler!

Göğsü baltayla kesilmiş memesiz anneler!

Teki binlerce kesik gövdeye âid kümeler.

Saç, kulak, el, çene, parmak...Bütün enkâz-ı beşer!

Teki binlerce kesik gövdeye ait kümeler:

Saç, kulak, el, çene, parmak... Bütün insan yığınları!

Bakalım, yavrusu uğrar mı, deyip, karnından,

Canavarlar gibi şişlerde kızarmış nice can!

Bakalım, yavrusu uğrar mı, deyip, karnından,

Canavarlar gibi şişlerde kızarmış nice can!

İşte bunlar o felâket-zedelerdir ki, düşün,

Kurumuş ot gibi doğrandı bıçaklarla bütün!

İşte bunlar o felakete uğramışlardır ki, düşün,

Kurumuş ot gibi doğrandı bıçaklarla bütün!

Müslümanlıkları bîçârelerin öyle büyük

Bir cinâyet ki: Cezâlar ona nisbetle küçük!

Müslümanlıkları zavallıların öyle büyük

Bir cinayet ki: Cezalar ona nisbetle küçük!

Ey, bu toprakta birer na´ş-ı perî,san bırakıp,

Yükselen mevkib-i ervâh! Sakın arza bakıp;

Ey, bu toprakta birer parçalanmış ceset bırakıp,

Yükselen ruhlar kafilesi! Sakın yeryüzüne bakıp;

Sanmayın: Şevk-ı şehâdetle coşan bir kan var...

Bizde leşten daha hissiz, daha kokmuş can var...

Sanmayın: Şevk-ı şehâdetle coşan bir kan var...

Bizde leşten daha hissiz, daha kokmuş can var...

Bakmayın, hem tükürün çehre-i murdârımıza!

Tükürün: Belki biraz duygu gelir ârımıza!

Bakmayın, hem tükürün murdar çehremize!

Tükürün:Belki biraz can gelir utanma duygumuza!

Tükürün cebhe-i lâkaydına Şark´ın, tükürün!

Kuşkulansın, görelim, gayreti halkın, tükürün

Tükürün kaygısız yüzüne Doğu'nun, tükürün!

Canlansın, görelim, gayreti halkın, tükürün!

Tükürün milleti alçakça vuran darbelere!

Tükürün onlara alkış dağıtan kahbelere!

Tükürün milleti alçakça vuran darbelere!

Tükürün onlara alkış dağıtan kahpelere!

Tükürün Ehl-i Salîb´in o hayâsız yüzüne!

Tükürün onların aslâ güvenilmez sözüne!

Tükürün Haçlılar'ın o utanmaz yüzüne!

Tükürün onların asla güvenilmez sözüne!

Medeniyyet denilen maskara mahlûku görün:

Tükürün maskeli vicdânına asrın, tükürün!

Medeniyet denilen maskara mahlûku görün:

Tükürün maskeli vicdanına yirminci yüzyılın, tükürün!

Hele i´lânı zamanında şu mel´un harbin,

"Bize efkâr-ı umûmiyesi lâzım Garb´in;

Hele ilânı zamanında şu lanet olası savaşın,

"Bize kamuoyu desteği lazımdır Batı'mn;

O da Allah´ı bırakmakla olur" herzesini

Halka îman gibi telkîn ile, dînin sesini

O da Allah'ı bırakmakla olur" saçmalığını,

Halka iman gibi aşılayarak, dinin sesini

Susturan aptalın idrâkine bol bol tükürün!..

Yine hicrân ile çılgınlığım üstümde bugün...

Susturan aptalın anlayışına bol bol tükürün!..

Yine ayrılık acısıyla çılgınlığım üstümde bugün...

Bana vahdet gibi bir yâr-ı müsâid lâzım!

Artık ey yolcu bırak... Ben, yalınız ağlıyayım!

Bana vahdet gibi ruhuma uygun bir dost lazım!

Artık ey yolcu bırak... Ben yalnız ağlayayım!

İngilizce tercümesi[]

İngilizce Tercüme

| style="vertical-align: top"|

Here's to you because of corruption in their own homes within the dark confines of the If there is somebody who has across the trampled lands of Islam here’s to you because of their own corruption within the dark confines of the homes in these corrupted Islamic countries these hundreds thousands homes If there is graves ,which are bloody and have not visiters, and you go near them break down the places of the heart to listen to a lament this mourning ,who knows, how many broken heart is dusted and perhaps Last hope from The last breaking overflowing hearts be successful. Yes, from that last breaking no opportunity to repair them; Pending looks are depleted, the brightness of nascent acting coyly tan! Hey passenger, how come a curse crush the conscience of a thousand; Lips are torn in places, drinking bitter and poverty-poison, Run to one side, millions of people simply thought the remote looked friendly. This desolate cordially precious time slots; this roof didn’t cheep with owl sounds like this the valley which the frogs are jumping were toured by gazelles Current rampant, crying rivers, what shadows scent smiling; But all the history, always has drowned in a flood, all crushed! Disloyal to the country! Womb, whether for self, do not have loyalty? Why blackened heart? Do not light the stove in a thousand? God, I’ve twisted from this lonliness, Do not have a friend? Stateless, homeless in a strange ... Do not have a place of refuge? Does all poverty everywhere? Isnt there a "No!" Do not have a voice saying? Do not go, O passenger, sit and we cry together; Woe heart will lift a load, not to share: Let me know whether or not that my desperate What? It is a terrible mourning rotating around! ... Ah! A cemetery in front of me on behalf of the homeland Now lies in ... How does places human? I stretched out on going to the graves, O my passengers, Where do I began to rise, look, where the tip! This is what is eternal separation, what a pain in the obvious ... Crushed the spirit of the sky, broken the heart of the earth! Search in a little territory, look what comes out: Crushed under the butt, broken heads! the color of faces lost their identity because of berets Who knows what gouged carved eyes! "Civilization" is the so-called curses violence, One piece has become a grinning teeth! thousands of frozen blooded bodywhich are bayoneted Begins in Nice, nice arms, a separate body that Whether the parts of the children, the cradle; After all this life, honor the sacrifice because of the! the grandfathers whose snow-white hair dripped in tar Breast axe-cut tip moms! Masses which are built with human parts Hair, ears, hands, chin, fingers ... All human heaps! Let's see, do puppy suffers from, say, the belly, Monsters such as fried skewers lots of life! Those that suffered that disaster, think, they’ve cut like wizened grass Muslims wretches so big A murder that: Penalties little relation to him! a fragmented body in this land, leaving Rising souls Squad! Do not look at the earth; Do not think there is a blood gushing desire to be a martyr ... We from carrion more callous, people can have a stinky! Never mind, both the saliva çehremize unclean! Saliva: Maybe a little embarrassment duygumuza life is! East side of carefree saliva, saliva! Get with it, let's see, the effort of the people, saliva! Shocks that hit the nation unworthy of saliva! Distributes them saliva applause! Crusaders' the shameless face of saliva! Saliva never trusted their word! See creature mascara called Civilization: Masked the conscience of the twentieth century, saliva, saliva! Especially the bad time of declaration of war, "We must support public West’s; He is leaving God "absurdity, Inoculating the public, such as faith, religion is the sound of Understanding of silence fool plenty of saliva .. However, pain of separation craze on me today ... I need a friend like unity to me for my soul! Leave now, O passenger ... I'm only me cry

|

örnek osmanlıca مقدمة

|}

Safahat logo

Şablon:Düz liseler için safahat projesi
Şablon:Anadolu liseleri için safahat projesi
Şablon:Sosyal Bilimler Liseleri için safahat projesi
Şablon:Türki Dillerde Safahat Projesi
Şablon:Safahat İngilizceye Tercüme Projesi

Advertisement