Yenişehir Wiki
Register
Advertisement
Disambig Bakınız: Geçinme Belâsı/1 , Geçinme Belâsı/2 , Geçinme Belâsı/3 , Geçinme Belâsı/4 , Geçinme Belâsı/Osmanlıca , Geçinme Belâsı/İngilizce , Geçinme Belâsı/Arapça , Geçinme Belâsı/ Farsça, Geçinme Belâsı/ Azerice , Geçinme Belâsı/Fransızca , Geçinme Belâsı/Almanca , Geçinme Belâsı/ , Geçinme Belâsı/
Hasır Safahat Bayrak
Mehmet Akif Ersoy
Meyhane


Geçinme.....Belası......
Güncel Türkçesi
İngilizce Tercüme

"Ömr-i girânmâye der in sarf şüd

Tâ çihorem sayf, çipûşem şitâ!"

"Sa'dî "

" Değerli ömür böylece harcanıp gitti:

'Yazın ne yiyeyim, kışın 'ne giyeyim"

"Sa'dî "

The precious life was wasted and gone ;
What shall I eat in summer?
What shall I wear in winter?

Doksan senelik ömre, İlâhî, bu mu gâyet?

Bilmem ki ne âlem bu cedel-gâh-ı maîşet!

Allahım!Doksan senelik ömrün sonucu bu mudur?

Bilmem ki bu geçim kavgası verdiğimiz dünya nasıl bir alemdir.

My God!Is that the result of nine-year life?
I don't know what kind of a world is that,We struggle for our living.

Korkunç oluyor böyle hakîkatleri, gerçek,

Sa'dî gibi bir asr-ı fazîletten işitmek

Korkunç oluyor böyle hakikatleri, gerçek,'

Sadi gibi bir fazilet yüzyılından işitmek.

This is horrible to hear the truth from
a person like Sa'di,a virtue,

Sa dî o kadar felsefesiyle, hüneriyle,

Fikrindeki hürriyet-i fevka l-beşeriyle

Sadi o kadar felsefesiyle, bilgisiyle,

Fikrindeki beşer üstü hürriyetiyle

If Sa'di with so much philosophy, knowledge,
in his idea of freedom that over humanity.

Esbâb-ı maîşet denilen kayda girerse,

Yâd etmesin âzâdeliğin nâmını kimse.

'Geçinme sebepleri ' denilen kayda girerse,

'Yâd etmesin ' özgürlüğün adını kimse.

Gets agitated with the struggle of the living ,
No one says a ittle word about freedom.

İnsan ki çıkar perde-i adem mektûm-i ademden,

sahne-i hestîde zuhûr ettiği demden,

İnsan ki çıkar yokluk perdesi yokluğun ketumiyyetinden,

Ta varlık sahnesinde göründüğü demden,

The one comes out the secret curtain of the absence,
From the moment appeared in the stage.

'İkmâle kadar fâcia-i devr-i hayâtı,

Anlatmaya mahkûm ne mühlik akabâtı!

İkmale kadar hayat devresinin faciası

Anlatmaya mahkum ne tüketici tehlikeleri

Untill to complete life circuit which is a tragedy,
sentenced to overcome mortal dangers.

Zannetme ölüm şahsına bir kerre muhâcim ...

Bin kerre olur günde o düşmenle müzâhim .

Zannetne ki ölüm şahsına bir kerre saldıracaktır...

Bin kerre olur günde o düşmanla karşılıklı boğuşma.

Do not think that death
will attack you once,You have to fight with the enemy a thousand time a day.

Âvâre beşer sâha-i gabrâya düşünce,

Etrafına binlerce devâhî üşüşünce

Başıboş beşer yeryüzü sahasına düşünce,

Etrafına binlerce felaket üşüşünce

'When the loose falls into the world,'''''''When Several disasters gathered'

Meydan mı bulur râhatı esbâb ını celb e?

Başlar o cılız kolları dünya ile harbe !

Meydan mı bulur rahatı sebeplerini gereklerini elde etmeye Başlar o cılız kolları dünya ile savaşmaya!

'Can he manage to find the means to get relief?' Starts to fight the world! with those scrawny arms

Kaynar güneşin âteşi mihrâk-ı serinde;

Karlar buz olur hep beden-i bî-siperinde.

Kaynar güneşin ateşi beyninin odağında;

Karlar buz olur hep savunmasız bedeninde.

'The heat of the sun boils on his head '''''''Snow becomes ice on his weak body.

Medhûş nigâhında köpürdükçe denizler;

Beyninde bütün dalgalar öttükçe mükerrer;

Dehşete uğramış gözlerinde denizler köpürdükçe;

Beyninde bütün dalgalar art arda öttükçe;

When seas fluctuate in his terrified eyes; When all the waves repeatedly weeds in his brain;

Sâhilden uzansam, der, eder tayy-i merâhil;

Lâkin onu bilmez ki uzaklar daha sâil:

Sahilden kurtulsam, der, mesafeler aşar;

Lâkin onu bilmez ki daha saldırgan uzaklar:

'Mountains with endless lines, 'Forests with holding the howling of the world

Dağlar o nihâyetsiz olan silsilesiyle,

Ormanlar o dünyâyı tutan velvelesiyle,

Dağlar o uçsuz bucaksız sıralanışıyla,

Ormanlar o dünyayı tutan uğultusuyla,

'Deserts with mirage waves and wild animals,' Lowers his despair in every his ambitious step..

Emvâc-ı serâbıyle, vuhûşuyle bevâdî,

Her hatve-i azminde olur ye'sine bâdî.

Çöller serap dalgaları ve vahşi hayvanlarıyla,

Her azimli adımında onu ümitsizliğe düşürür.

'Deserts with mirage waves and wild animals,' Lowers his despair in every his ambitious step..

Fevkınde semâvâtın o ecrâm-ı mehîbi;

Pîşinde zemînin o temâsîl-i acîbi;

Üzerinde göklerin o heybetli cisimleri;

Önünde yeryüzünün o garip nakışları;

''''On him. The Grandeur bodies of the sky,'''In front , strange embroidery of the earth ;

Bîçâreyi medhuş ederek her nefesinde,

Muztar bırakır mün'adim olmak hevesinde.

Zavallıyı dehşete düşürerek her nefesinde,

Çaresiz yok olmayı istemek zorunda bırakır.

'''''''Making him horrified in his every breath' '

' Makes him to disappear desperately '

Lâkin bu heves bir heves-i dîgere mağlûb:

İnsan yaşamak hırs-ı cibillîsine meclûb.

Lâkin bu istek bir başka isteğe yenilir:

İnsan doğuştan gelen bir hırsla yaşamaya tutkundur.

'But this is a desire to be beaten by another request' Human has an innate passion to live

Her devresi bir devr-i azâb olsa hayâtın,

Râzîsi değildir yine bir türlü memâtın!

Hayatın her dönemi olsa da bir azap dönemi,

Kabullenmek istemez yine de bir türlü ölümü!

''''Although each period of life is a punishment period,'''Still don’t want to accept death!

Ömr olsa da binlerce tekâlif ile meşhûn,

İnsan yaşamaktan yine memnun, yine memnun!

Hayat şartları binlerce sıkıntı ile dolu olsa da,

İnsan yaşamaktan yine memnun, yine memnun!

''''Although life is full of hardship'''Human is happy to live again, still pleased!

Artık neye mevkûf ise te'mîn-i bekâsı,

Yalnız ona masrûf olur âvâre kuvâsı.

Artık neye bağlıysa hayatını sürdürmenin yolu,

Yalnız onun için sarfeder perişan kuvvetlerini.

''''Now, what is connected to the way of maintaining his life,'''He uses all his miserable force for it.

Durmaz boğuşur bunca muhâcimlere rağmen,

Düşmez o mesâî denilen seyfı elinden.

Durmaz boğuşur bunca saldırılara rağmen,

"Düşmez o çalışma denilen kılıcı elinden.

''''He doesn’t stop, fights against all these attacks,''''''''''"Does not fall the sword called working'

Ecrâm-ı mehîbi ister ki soğuklarda ısınsın;

Bir dam çatarak her gece altında barınsın.

Çıplaktır o, ister ki soğuklarda ısınsın;

Bir dam çatarak her gece altında barınsın.

''''Naked, he wants to get hot in cold temperatures;'


Building a house he wants to stay under every night

İster yiyecek şey, giyecek şey, yakacak şey ..

Bin türlü havâic daha var bunlara der pey.

İster yiyecek şey, giyecek şey, yakacak şey...

Bin türlü ihtiyaç daha var bunların ardı sıra gelen.

'Needs to eat something, wear something, burn something ...''''Thousands of needs are following.

Âvâre beşer işte bu bâzâr-ı cihanda,

Her gün yeni bir kâr peşinden cevelânda.

Başıboş insan işte bu dünya pazarında,

Her gün yeni bir kazanç peşinde koşmakta.

''''Man is untamed in the world market and'Every day runs after his earning.

Maksad bu kadar dağdağadan bir yaşamaktır...

Lâkin bunun altında ne maksad olacaktır?

Bu kadar uğraşmaktan yegâne amacı yaşamaktır...

Lâkin bunun altında başka ne amaç olacaktır?

The sole purpose of dealing is to live up ...

Under this purpose: but what else will?

Heyhât, onu idrâk için i'mâl-i hayâle

Yok vakti: Bütün demleri mevkûf cidâle!

Yazık, bunu anlamak için hayâlini işletmeye

Yok vakti. Bütün zamanı kavgaya ayrılmıştır,

''''Alas, he has no time to dream in order to understand that he has to spend all his time on the struggle,

İnsan ki onun rûh ile insanlığı kâim,

Dâim oluyor cisminin âmâline hâdim;

Aslında insanın insanlığı ruha bağlıdır,

Ancak o, daima cisminin hizmetindedir.

In fact, the humanity of human depends on the soul But it is always in service of its object

Gelseydi eğer rûhunui'lâya da nevbet,

Anlardı nedir, belki, hayâtındaki gâyet.

Ruhunu yükseltmeye de sıra gelseydi eğer,

Belki anlardı hayatının amacı nedir.

'If it’s time to raise his soull, Maybe he would understand What the purpose of his life is.

Bir anladığım varsa şudur:

Hâlik-ı âlem, Hilkat kalıversin, diye bir ukde-i mübhem,

Bir anladığım varsa şudur: Alemin yaratıcısı,

Yaratılış anlaşılmaz bir düğüm olarak kalsın diye

''''The only thing I know is: the creator of the universe,

''''For the creation not to be understood''''

Daldırmada insanları hâcât-ı hayâta,

Döndürmede ezhânı bütün başka cihâta.

İnsanları hayatın ihtiyaçlarına daldırmakta;

Zihinleri bütün bütün başka yönlere çevirmekte.

Make humans lost in the needs of life
DIrect the minds in other directions

Ömrün öteden berk-süvârâne şitâbı,

Iyşin benden lâzım-ıbî-hadd ü hesâbı,

Ömrün öteden şimşek süvarisi gibi geçip gitmesi,

Geçinmen benden? hadsiz hesapsız ihtiyacı,

On one hand life is to go by like lightning, On the other hand endless needs of life

Göstermede dünyâya, nedir maksad-ı Hâlik ...

"Kimden kime şekvâ edelim biz de şaşırdık!"

Göstermede dünyaya, nedir Halık'ın maksadı...

"Kimden kime şikâyet edelim biz de şaşırdık!

'To show the world, what the purpose of God is ...'

'We’re confused “who to whom should we complain



Safahat logo

Şablon:Düz liseler için safahat projesi
Şablon:Anadolu liseleri için safahat projesi
Şablon:Sosyal Bilimler Liseleri için safahat projesi
Şablon:Türki Dillerde Safahat Projesi
Şablon:Safahat İngilizceye Tercüme Projesi

Advertisement