Yenişehir Wiki
Register
Advertisement

Haddi aşmak Haddi Aşmak


“Gül, dalında güzeldir” derler

Her şey tabii haliyle; bulunduğu asli yerde, kendi konumunda güzeldir

Dalından koparılıp bir vazoya konan gül, solar ve canlılığını yitirir

Haddi aşmak; iğretiliktir Yapaylıktır İnsanın, fıtratından, doğal halinden, özellik ve yeteneklerinden uzaklaşması; kendi makamını terk etmesidir Kendi kendisi olmaktan çıkmasıdır

Her insanın sorumluluğu; aklı, düşüncesi, kapasitesi, gücü, anlayış ve bilgisiyle sınırlıdır Taşıması gerekenden sorumlu tutuyor Yaratan, kullarını

Kişinin, sorumsuz davranıp; taşıması gerekeni yüklenmeyişidir haddi aşmak Olduğundan başka görünmek isteyişidir Üzerine lazım olmayanı yapmaya kalkışmasıdır

En basit şekliyle; bilmediği, anlamadığı, gücünün yetmediği bir konuda biliyormuş gibi davranıp; söz söylemesi veya görev üstlenmesidir

Haddi aşmanın en büyük şekli ise; kulun, ALLAH’ın bazı yetkilerini kendinde görerek ilahlık taslamasıdır Kul olduğunu unutup ALLAH’ın ilahlık yetkisini kullanmak isteyişidir Tuğyan etmesi (tağutlaşması)dır Bu anlamda “küfür”, “şirk” ve “münafıklık”da bir haddi aşma eylemidir

Bir başka ifadeyle; sapmak demektir Kulların, Yaratan’ın, çizdiği doğru yol olan “sırat-ı mustakim”i terk etmesi, asileşmesi, yoldan çıkmasıdır

Şeytana aldanıştır Onun adımlarına uyuştur Çünkü şeytan, insanın doğru yolu üzerinde oturmaktadır İnsanı, yolundan saptırmak için mücadele ediyor

“Fatiha Suresi”ni okuduğumuzda, doğru yol üzere olmayı; sapmamayı dilerken; bir bakıma haddimizi aşmamayı diliyoruz Rabbimizden

Emrolunduğumuz şekilde dosdoğru olmakla ödevliyiz Emrolunanı çiğneyip; eğriliştir haddi aşmak Doğru olmamaktır Dürüst davranmamaktır

Hak – hukuk tanımamanın bir diğer adıdır

Haddi aşmanın tıbdaki adı; kanserdir! Hücrenin, haddini aşması, hak - hukuk tanımayıp azmanlaşmasıdır kanser Haddini aşan insanlar da, toplum bünyesinin kanserli hücreleridir

Had; sınır demektir Hudut; sınırlar Ademoğlunun hayat yolundaki sınırlar nedir?

Yaratan’ın, (insanlar, insan gibi yaşasın diye) koyduğu hükümlerdir

“Hüküm, yalnız ALLAH’ındır!”

Haddi aşmak; hükmün -kayıtsız şartsız- yalnız ALLAH’a ait olduğunu tanımamaktır Ya da tanıdığı halde -bile bile- Hakkın hükümlerine asi olmaktır

Daha doğru bir ifadeyle had; vahiydir! Vahyin tamamıdır Ne eksiği, ne de fazlası Vahiy, insan hayatının programıdır Vahye uymakla emrolunmuşuz İşte haddi aşmak; vahyin sınırlarını aşmaktır Hayatı, vahye programlamamaktır Kur’an’ı rehber, Resulü önder tanımayıştır

Nasıl her bitki kendine uygun iklim ve toprakta yetişiyorsa; insanın kültür toprağı ve iklimi de vahiydir! Vahyin atmosferinden dışarı çıkan insan, haddini aşmış insandır İnsanca hayat sürme yetilerini yitirir Güzelliğini yitirir Çirkinleşir

Vahyin ana caddesinden sapmadan; yolun şurasında veya burasında yürümek; bir başka deyişle; şu veya bu ictihada, ya da cemaate, lidere, örfe veya kendi ictihadına uymak çok önemli değil O caddeden (yoldan) çıkmamaktır önemli olan Haddi aşmamak kurtuluş vesilesidir Kurtulan / kurtulacak olan müminlerin özelliği sıralanırken, kitabımız Kur’anda şöyle buyruluyor:

“Şu halde kim bunun ötesine gitmek (Vahyin sınırlarını aşmak; Hakkın, hükümlerini çiğnemek) isterse; işte bunlar, haddi aşan kimselerdir”

Rabbimizin bir başka uyarısı:

“Haddi aşmayın! Çünkü ALLAH, haddi aşanları sevmez!”

ALLAH’ın sevmediği bir kul olarak yaşamaktansa; yaşamamak yeğ değil mi? Onlar için hayatın ne anlamı var? Ya Rabbi, haddi aşmaktan ve her türlü aşırılıktan sana sığınırız Seveceğin kullardan olmamız için; seveceğin işler yapmamız hususunda yardım et bizlere

AMİN


Bir gün adamın biri Hz. Süleyman'a (a.s.)'ya geldi:

- Ya Süleymanne olur dua et de ben hayvanların dilinden anlayayım ve bundan kendime hisseler çıkartarak daha iyi bir insan olayım. dedi.

Hz. Süleyman(a.s.):

- Yürü işine git, kaldıramayacağın bir yükün altına girmeye çalışma, bu halin senin için daha hayırlıdır. dedi.

Fakat adam dinlemedi ısrar etti:

- "Ya Süleyman ne olur hiç değilse kapımda yatan köpekle horozun dilini anlayayım." dedi.

Süleyman (a.s.) her ne kadar bundan vazgeçmesi için çalıştıysa da adam ısrar etti. Bunun üzerine Süleyman (a.s.) ona dua etti. Adam sevinerek evine döndü. Ertesi sabah hizmetçisi sofrayı kurarken bir parça ekmek fırlayıp düştü. Horoz koşarak bunu kaptı. Köpek buna kızdı:

- Be horoz bu yaptığın doğru mu? Sen buğday da yiyebilirsin arpa da. Mısır da yiyebilirsin, küçük taneleri de. Bense ekmekten başka bir şey yiyemem, neden benim rızkımı kapıyorsun? dedi.

Horoz cevap verdi:

- Haklısın fakat hiç tasalanma yarın bizim efendinin eşeği ölecek, sen de böylece karnını iyice doyuracaksın. dedi.

Bunu duyan adam hemen eşeği pazara götürerek sattı. Ertesi sabah da bakalım köpekle horoz ne konuşacaklar diye onların yanına geldi.

Köpek horoza sitem ediyor:

- Yahu horoz hani eşek ölecekti, biz de karnımızı doyuracaktık. diyordun.

Horoz:

- Eşek ölmeye öldü lakin başka yerde. Çünkü sahibim onu sattı. Fakat hiç merak etme yarın at ölecek, o zaman da daha büyük bir ziyafete konacaksın. dedi.

Bunu duyan adam hemen ahıra koştu, atı aldığı gibi pazara götürüp sattı. Sevinerek evine döndü:

- Bu hayvanların dilini öğrenmem çok iyi oldu. Böylece zarardan kurtuldum" diye düşünüyordu.

Ertesi sabah yine acaba ne konuşacaklar diye köpekle horozun yanına gitti. Köpek yine horoza sitem ediyor, duruyordu:

- Yahu horoz bu sefer de dediğin olmadı, yoksa sen de mi yalana başladın. dedi.

Horoz:

- Hayır ben yalan söylemedim at ölecekti lakin sahibimiz onu da sattı. Fakat merak etme, yarın sahibimizin çok değerli kölesi ölecek o zaman onun hayrına yemekler, helvalar verilecek hepimiz doyacağız. dedi.

Bunu duyan adam o gün hiç beklemeden, kölesini götürüp sattı:

- Bu horozla köpeğin dilini öğrenmem iyi oldu. Böylece birçok zarardan kurtuldum. diye düşünerek sevindi ve ertesi gün yine köpekle horozun yanına koştu. İkisi yine konuşuyorlardı. Köpek bu sefer çok kızgındı:

- Yalancı horoz, hani köle ölecek, bu sayede karnımız doyacaktı, günlerden beri yalanlarınla avutuyorsun, bu sana yakışır mı?

Horoz:

- Ben yalancı değilim ve yalan söylemem, diye başladı. Köle öldü fakat burada değil, başka yerde. Çünkü sahibimiz onu sattı. Fakat hiç iyi etmedi. Çünkü bu sefer sıra kendine geldi. Zira ilkin kaza, bela eşeğe gelecek, böylece sahibimiz beladan-kazadan kurtulmuş olacaktı. Eşeği satınca, onun yerine ata geldi, atı da satınca, köleye geldi. Köleyi de satınca bela ona gelecek. Sıra onda, yarın sahibimiz ölecek, o sayede hepimiz doyacağız. dedi.

Bunu duyan adam ah vah etti, başına vurdu fakat iş işten geçmişti. Böylece tamahkarlığın cezasını hayatıyla ödedi.

Advertisement