Ökkeş. Ukkeş. Ukaşe . Ukkaşe •Hz Ukkaşe (ra)• Hz Ukkaşe kimdir? | |
---|---|
UKKÂŞE b. MİHSAN . Hz Ukkaşe Duası. UKKÂŞE b. MİHSAN veya Arapça (عكّاشة بن محصن) ya da Ebû Mihsan Ukkâşe b. Mihsan b. Hursân el-Esedî ya da Maraş ve Antep ifadesiyle Ökkeş veya Ukkeş (ö. 11/632) Efendimizin; “en hayırlı süvâri” iltifâtına mazhar bir sahâbi!... | |
.Dosya:Ukkaşe hazretlerinin Duası kitabının değerlendirilmesi.pdf . Dosya:Isam ukkaşe.pdf. Merzifon'da Ukkaşe Sultan |
Aşere-i mübeşşere (Müjdeli on) -Hayataki iken cennetle müjdelenen on kişi | |
---|---|
1. Hz. Ebu Bekir, 2. Hz. Ömer, 3. Hz. Osman, 4. Hz. Ali, 5. Hz. Abdurrahman bin Avf, 6. Hz. Ubeyde bin Cerrah, 7. Hz. Said, 8. Hz. Sa'd bin Ebi Vakkas, 9.Hz. Talha, 10. Hz. Zübeyr İbn-ül Avvam(R.Anhüm) | |
Cenneletle müjdelen diğer sahabiler: 11. UKKÂŞE b. MİHSAN عكّاشة بن محصن . Ebû Mihsan Ukkâşe b. Mihsan b. Hursân el-Esedî (ö. 11/632) |
UKKÂŞE b. MİHSAN veya Arapça (عكّاشة بن محصن) ya da Ebû Mihsan Ukkâşe b. Mihsan b. Hursân el-Esedî, Türkçemizde Ukaşe veya Ukkaşe ya da Maraş ve Antep ifadesiyle Ökkeş veya Ukkeş (ö. 11/632)
Peygamber Efendimizin güzide Ashâb-ı Kiramdan hayatta iken cennetle müjdelenen sahabelerden bir sahabidir.
UKKAŞE İBNİ MIHSAN KİMDİR?[]
Benî Ümeyye'nin kabilesine mensup olan Ukkaşe bin Mıhsan, ilk Müslümanlardandı. Yirmi yaşlarında iken gizli gizli İslam'ı araştırdı. Kardeşi Ebu Sinan ile birlikte İslam ile şereflendi. Fakat Mekkeli müşrikler onun Müslüman olmasını sindiremedi ve ona türlü baskı, eziyet uyguladı.
BÜTÜN SAVAŞLARA KATILDI[]
Mekke'de eziyetler artınca otuz dört yaşında iken bütün akrabalarıyla beraber Medine'ye hicret etti. Medine'de mescit yapılınca suffeye yerleşti ve Peygamber Efendimizden ilim, irfan öğrenmeye devam etti. Ukkaşe, Bedir, Uhud, Hendek dahil bütün savaşlara katıldı. (el-İstiab, III, 1080)
PEYGAMBERİMİZİN KENDİSİNE VERDİĞİ SİLAH[]
Ukkaşe ibni Mıhsan, Bedir Savaşı'nda büyük kahramanlık gösterdi. Savaş sırasında kılıcının kırılması üzerine Peygamber Efendimizin kendisine verdiği sopanın keskin bir kılıca dönüştüğü rivayet edilir. Ukkaşe'nin "avn" adı verilen bu silahı hem Bedir'de hem daha sonra katıldığı savaşlarda kullandığı belirtilir. (İbn Hişâm, I, 637)
HURMA DALIYLA MÜŞRİKLERİ BOZGUNA UĞRATTI[]
Kendisi o savaşı şöyle anlattı:
"Düşman safları arasına dalarak önüme geleni yere sermiştim. Bir ara kılıcım kırıldı. Hemen Rasûlullah (sav) efendimizin yanına gittim ve durumu arz ettim. Efendimiz bana bir hurma dalı verdi ve: "Bununla savaş ey Ukkâşe!" buyurdu.
Ben de hiç tereddüt etmeden o hurma dalını aldım ve savaş meydanına döndüm. Elimdeki dal sağlam, bembeyaz bir kılınca dönmüştü. Müşrikleri bozguna uğratıncaya kadar bu kılıçla savaştım."
(İbni Kesir, el-Bidâye ve'n-Nihâye, III, 291; Üsdü'l-Gabe, IV, 64.)
PEYGAMBERİMİZİN ZEKAT MEMURLUĞUNU YAPTI[]
Ukkaşe bin Mıhsan birçok gazveye katıldı. 627 yılında Esedoğulları üzerine misilleme olarak gönderilen kırk kişilik müfrezeye kumandan tayin edildi. Gamre Seriyyesi diye bilinen bu seferde düşman kaçtığı için çarpışma gerçekleşmedi fakat bir miktar ganimet elde edildi.
630 yılında keşif amacıyla yapılan Cinâb Seriyyesi'ni de komuta etti. Peygamber Efendimiz onu Sekâsik ve Sekûn bölgelerine zekât memuru ve davetçi sıfatıyla yolladı.
PEYGAMBERİMİZİN KENDİSİYLE ÖVÜNDÜĞÜ SAHABE[]
Araplar arasında meşhur bir süvari olan Ukkaşe, savaşlarda da bu özelliğiyle ön plana çıktı. Birçok gazveye katılan sahabeyi Peygamber Efendimiz, "Arapların en iyi süvarisi bizdedir" sözleriyle övdü; onun kim olduğu sorulunca da, "Ukkâşe b. Mihsan" cevabını verdi.
Ukkaşe'nin mensup bulunduğu Esed kabilesinden Dırâr b. Ezver, "Ukkaşe bizim kabilemizdendir ya Resulallah!" diyerek onu sahiplenmek isteyince Hz. Peygamber: "Hayır o sizden değil bizdendir, bizim anlaşmalı (hilf) adamımızdır" dedi. (İbn Hişâm, I, 638)
Efendimizin; “en hayırlı süvâri” iltifâtına mazhar bir sahâbi!...[]
Efendimizin; “en hayırlı süvâri” iltifâtına mazhar bir sahâbi!...Ukkaşe bin Mihsan'ın, Hz. Peygamberin kendisine verdiği bir hurma dalıyla müşrikleri bozguna uğrattığını biliyor muydunuz? İslam ile şereflenen ilk Müslümanlardan olan Ukkaşe bin Mihsan, gösterdiği kahramanlıklarla tanınırdı. Peygamber Efendimiz kendisiyle övünür, onun için "Arapların en iyi süvarisi bizdedir" derdi. Bedir, Uhud, Hendek dahil bütün savaşlara katıldı. Peki, Ukkaşe bin Mihsan cennetle nasıl müjdelendi?
HESAPSIZ CENNETE GİRECEK YETMİŞ BİN KİŞİ[]
Peygamber Efendimiz, ümmetinden Allah'a tam bir teslimiyetle yönelmiş 70.000 kişinin hesaba çekilmeden cennete gireceğini haber verdi.
"Geçmiş ümmetler bana gösterildi. Peygamber gördüm, yanında üç beş kişilik küçük bir grup vardı. Peygamber gördüm, yanında bir iki kişi bulunuyordu. Ve peygamber gördüm, yanında kimsecikler yoktu. Bu arada önüme büyük bir kalabalık çıktı. Kendi ümmetim sandım. Bana; "Bunlar Mûsâ'nın ümmetidir, Sen ufka bak!" dediler. Baktım, çok büyük bir karaltı gördüm. İşte bunlar Sen'in ümmetindir. İçlerinden hesapsız ve azapsız cennete girecek yetmiş bin kişi vardır dediler."
İbni Abbâs şöyle anlattı: Söz buraya gelince Peygamber Efendimiz kalkıp evine gitti. Oradaki sahabeler bu yetmiş bin kişinin kimler olabileceği hakkında konuşmaya başladı. Kimileri; "Bunlar peygamberin sohbetinde bulunanlar olmalı" dedi. Kimileri de: "Bunlar İslam geldikten sonra doğup, şirki tanımamış olanlardır" dedi.
Onlar bu meseleyi tartışırken Resulullah oraya geldi. Sahabeler: "Hesapsız ve azapsız cennete gireceklerin kimler oldukları hakkında konuşuyoruz" dediler. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (sav) "Onlar büyü yapmayan, yaptırmayan, uğursuzluğa inanmayan ve Rablerine tevekkül edenlerdir" buyurdu.
Ukkaşe, "Yâ Resulallah! Beni de onların arasına alması için Allah'a dua eder misin?" deyince Hz. Peygamber; "Sen zaten onlardansın." buyurdu.
Sonra bir başka sahabe daha kalktı. "Beni de onlardan kılması için dua buyur ya Resulallah." dedi. Efendimiz bu defa: "Fırsatı değerlendirmekte Ukkaşe senden önce davrandı. Bu konuda Ukkâşe seni geçti" buyurdu. (Müslim, Îmân, 374; Buhârî, Rikâk, 50)
Peygamberimizin bu sözü zamanla, aynı işi yapmak isteyen iki kişiden birinin diğerinden daha erken davranmasını ifade eden bir deyim haline geldi.
MÜSLÜMANLARIN İLK SERİYESİ[]
Hz. Peygamber, Medine'ye hicretten bir buçuk yıl sonra onu, Kureyş kervanını takip için Batn-ı Nahle mevkiine gönderdi. Bu kervan istirahatte olduğu sırada Müslümanları görünce toparlanmaya başladı. Ukkaşe onları kaçırmamak için hemen başını tıraş ederek umre için gelmiş gibi gözüktü.
Ukkaşe'yi gören kervandakilerin rahatlayıp zaaf göstermesi üzerine sahabeler hücuma geçti. Kervan esir alınarak Medine'ye dönüldü. Bu, Müslümanların ilk seriyyesi, ilk çatışmasıydı.
UKKAŞE NASIL ŞEHİD OLDU?[]
Resulallah'ın vefatından sonra irtidad edenlerle bir savaş yapıldı. Hz. Ebu Bekir'in Halid b. Velid kumandasında Tuleyha b. Huveylid üzerine gönderdiği orduda yer alan Ukkaşe, Tuleyha'yı ve adamlarını gözetlemek için öncü olarak çıktı. Yolda Tuleyha ile karşılaştı. Ukkaşe onu öldürmek üzereyken arkadan gelen Tuleyha'nın iki kardeşi onu şehit etti.
Ukkâşe ibni Mıhsan radıyallahu anh, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin; “en hayırlı süvâri” iltifâtına mazhar bir sahâbi!...[]
Gaziantep'in Nurdağı ilçesinde Ukkâşe'ye nisbet edilen bir makam vardır.
Eline geçen fırsatları kaçırmayan, dikkatli, zeki, cesur bir genç!... Savaş meydanlarında korkusuzca öne atılan, atik hareketleriyle dikkat çeken bir kahraman!... Sîmâ ve ahlâkî güzelliğinden dolayı, “insanların en güzeli” diye tanınan bir yiğit!...
O, Mekke’de doğup büyüdü. Esed oğulları kabilesine mensuptur. Yirmi yaşlarında iken gizli gizli İslâm’ı araştırdı. Kardeşi Ebu Sinan ile birlikte Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimize teslim olup İslâm’la şereflendi.
İki Cihan Güneşi efendimizden ayrılmadı. Erkam’ın evinde kaldı. Birlikte namaz kıldı ve yeni gelen vahyi, Kur’an ayetlerini öğrendi.Yakınlarına İslâm’ı anlatarak onların da Müslüman olmaları için gayret etti. Kız kardeşi Ümmü Kays radıyallahu anha onun vesilesiyle İslâm’a girdi.
Mekkeli müşrikler, Ukkâşe gibi yakışıklı, genç bir delikanlının Müslüman olmasını içlerine sindiremediler. Baskı ve işkence ile onu dinden döndürmeye çalıştılar. Fakat bunda başarılı olamadılar. O, asla imanından taviz vermedi. İslâm’dan dönmedi.
MEDİNE'YE HİCRET[]
Mekke’de ezâ cefâ, zulüm ve işkence artınca, Ukkâşe radıyallahu anh aynı kabileden olan Abdullah ibni Cahş radıyallahu anh ile birlikte Medine’ye hicret ettiler. Mescid yapılınca suffe’ye yerleşti ve Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem efendimizden ilim, irfan öğrenmeye devam etti.
Mekke’li müşrikler, Müslümanları Medine’de de rahat bırakmadılar. İslâm’ı yok etmek için savaş açtılar. Allah Teala cihada izin verince savaşlar başladı. Ukkâşe radıyallahu anh Bedir, Uhud, Hendek dahil bütün savaşlara katıldı. (el-İstiab, III, 1080)
O, ilk olarak çıkan Abdullah ibni Cahş seriyyesine katıldı. Orada akıllı, zeki davranışlarda bulundu. Onun bu davranışları şöyle anlatılır:
“-Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Hicretten bir buçuk yıl sonra Receb ayında 12 kişilik bir gurubu Kureyş kervanını takib için Batn-ı Nahle mevkiine göndermişdi.
Kervan mola vermiş istirahat ediyordu. Müslümanları görünce hemen toparlanmaya başladılar. Ukkâşe radıyallahu anh onları kaçırmamak için hemen başını tıraş ederek onlara göründü.
Kervandakiler Ukkâşe’yi bu vaziyette görünce; “Bunlar umre yapmak için gelmişler” diyerek rahatladılar.
Onların bu rahatlığından istifade eden sahabiler kervana hücum edip esir alarak Medine’ye döndü. Kervandan kaçmaya çalışan Abdullah ibni Hadrami’yi de öldürdüler. Bu, ilk seriyye, ilk çatışma ve Müslümanların öldürdükleri ilk kişiydi.” (Beyhakî, Delâil, III, 17-21; İbni Sa’d, II, 10)
KORKUSUZ BİR YİĞİT[]
Ukkâşe radıyallahu anh, atılgan, gözü pek ve korkusuz bir yiğitti. Bedir savaşında elinde hurma dalıyla büyük kahramanlıklar sergilemişti. Kendisi o günü şöyle anlatır:
“-Düşman safları arasına dalarak önüme geleni yere sermişdim. Bir ara kılıncım kırıldı. Hemen Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin yanına gittim ve durumu arzettim. Efendimiz bana bir hurma dalı verdi ve: “Bununla savaş ey Ukkâşe!” buyurdu.
Ben de hiç tereddüt etmeden o hurma dalını aldım ve savaş meydanına döndüm. Elimdeki dal sağlam, bembeyaz bir kılınca dönmüştü. Müşrikleri bozguna uğratıncaya kadar bu kılınçla savaştım.” (İbni Kesir, el-Bidâye ve’n-Nihâye, III, 291; Üsdü’l-Gabe, IV, 64.)
Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz birgün sahabesiyle otururken onun bu kahramanlığını hatırlatıyor ve “-En hayırlı süvari bizdedir” buyuruyor. Ashab-ı kiram:
“-Yâ Rasûlallah o kimdir?” diye sorunca: “- O, Ukkâşe ibni Mıhsan’dır” diye cevap veriyor.
Ukkâşe radıyallahu anh, Gamre seriyyesinde de komutanlık yaptı. Hicretin altıncı yılı idi. Esed oğullarının Müslümanlara baskın yapacağı haberi gelmişti.
Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Ukkâşe radıyallahu anh’ın başkanlığında 40 kişilik bir seriyye hazırlayıp Esed oğulları yurdu olan Gamre’ye gönderdi. Oradan bir kaç tane esir 200 adet de deve ganimet alarak Medine’ye döndü.
O, akıllı, cesur ve çok dikkatli bir kişiliğe sahibdi. Eline geçen fırsatları kaçırmazdı. Rabbine karşı sonsuz tevekkül sahibi idi. Onun bu zeki ve dikkatli davranışları şu hadis-i şerifte görülmekteydi.
TEVEKKÜL EHLİNİN MÜKÂFATI[]
“Birgün Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Allah Teala’nın tevekkül ehlini dünya ve âhirette muhâfaza edeceğini ve onların hesapsız ve azapsız cennete gireceklerini bildirdi ve şöyle buyurdu:
“Geçmiş ümmetler bana gösterildi. Peygamber gördüm, yanında üç beş kişilik küçük bir grup vardı. Peygamber gördüm, yanında bir iki kişi bulunuyordu. Ve peygamber gördüm, yanında kimsecikler yoktu. Bu arada önüme büyük bir kalabalık çıktı. Kendi ümmetim sandım. Bana; “Bunlar Mûsâ’nın ümmetidir, Sen ufka bak!” dediler. Baktım, çok büyük bir karaltı gördüm. İşte bunlar Sen’in ümmetindir. İçlerinden hesapsız ve azapsız cennete girecek yetmiş bin kişi vardır dediler.”
İbn-i Abbâs radıyallâhu anhümâ diyor ki: Söz buraya gelince Peygamber Efendimiz kalkıp evine gitti. Oradaki sahâbîler bu yetmiş bin kişinin kimler olabileceği hakkında konuşmaya başladı.
Kimileri; “Bunlar peygamberin sohbetinde bulunanlar olmalı” dedi. Kimileri de: “Bunlar İslâm geldikten sonra doğup, şirki tanımamış olanlardır” dedi. Onlar bu meseleyi tartışırken Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem oraya geldi. Ashâb-ı kiram:
“–Hesapsız ve azapsız cennete gireceklerin kimler oldukları hakkında konuşuyoruz” dediler. Bunun üzerine Nebî sallallahu aleyhi ve sellem:
“–Onlar büyü yapmayan, yaptırmayan, uğursuzluğa inanmayan ve Rablerine tevekkül edenlerdir” buyurdu.
Bunu duyan Ukkâşe bin Mıhsan radıyallahu anh yerinden fırlayarak:
“–Beni de onlardan kılması için Allah’a duâ et yâ Rasûlallah!” dedi.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem de:
“–Sen onlardansın!” buyurdu.
Sonra bir başka sahâbî daha kalktı ve:
– Beni de onlardan kılması için dua buyur yâ Rasûlallah, dedi. Efendimiz bu defa:
“– Fırsatı değerlendirmekte Ukkâşe senden önce davrandı. Bu konuda Ukkâşe seni geçti” buyurdu. (Müslim, Îmân, 374; Buhârî, Rikâk, 50)
Hazreti Ebu Bekir radıyallahu anh halifeliği döneminde, hicretin onikinci yılında, Halid bin Velid radıyallahu anh komutasında dinden dönen Tuleyha üzerine bir ordu gönderdi. Ukkâşe radıyallahu anh da bu orduda bulundu.
O, Sabit ibni Erkam radıyallahu anh ile birlikte düşman üzerine keşif gücü olarak gönderilmişti. Tuleyha’ya yaklaşmak için saldırıya geçince orada 44 yaşında şehid oldu. (Üsdü’l-Gabe, IV, 64.)
Allah ondan razı olsun. Rabbimiz bizleri de hayırlı bir süvari olarak yaşamayı ve Ukkâşe radıyallahu anh’ın şefaatine erebilmeyi nasib eylesin. Âmin.
Efendimiz (sav), Hz Ukkaşe (ra) ve Kısas Hadisesi[]
Hz. Ukkaşe (ra) bir peygamber aşığı, bir peygamber sevdalısı, peygamber delisi bir insan.
O sevgiden dolayı Peygamberimizin kürek kemikleri arasında bulunan peygamberlik nişanesi, peygamberlik mührünü öpmeyi başarmış bir sahabe.
Fetih Suresi nazil olunca, Peygamberimiz (sav) Cebrail’e:
-Ey Cebrail öleceğimi anladım,
buyurunca Cebrail, Peygamberimize:
-Senin için ahiret dünyadan daha hayırlıdır, Rabbin sana (istediğini) verecek sen de razı olacaksın,dedi (Duha:4-5)
Bunun üzerine Peygamberimiz müezzini Bilal-ı Habeşi’ye, insanları cemaatle namaz kılmak üzere toplanmaları için çağırmasını emretti.
Bütün Muhacir (Mekke’den Medine’ye hicret eden Müslümanlar ) ve Ensar (Medine’li Müslümanlar) Mescid-i Nebi’de toplandı.
Peygamberimiz onlara namaz kıldırıp sonra minbere çıktı ve insanlara hitap etti.
Peygamberimizin bu konuşması sırasında kalpler ürperdi, gözler ağladı.
Fahri Kâinat İnsanlara şöyle dedi:
- Ey insanlar sizin için nasıl bir peygamber idim?
Onu dinleyenler:
- Allah mükafatını versin, çok iyi bir Peygambersin. Sen bizim için merhametli bir baba, şefkatli ve öğüt veren bir kardeş gibiydin. Allah’ın sana verdiği Peygamberlik görevini yerine getirdin, O’nun (Allah’ın) vahyettiğini bize ilettin, bizleri Allah’ın yoluna hikmetli ve güzel sözlerle davet ettin. Allah, ümmetlerine yaptıkları görev nedeni ile peygamberlere vereceği mükafatın en güzelini sana versin, dediler.
Bunun üzerine Peygamberimiz (sav) şöyle buyurdu:
-Ey Müslüman topluluğu!
Sizin üzerinizde bulunan hakkım ve Allah adına, sizden kime bir haksızlık yapmış isem, kıyamette hesaplaşıp hakkını almadan önce, şimdi onun ayağa kalkıp hakkını benden almasını istiyorum.
Hiç kimse kalkmayınca, Peygamberimiz bunu üç defe tekrarladı.
Üçüncü defa söyledikten sonra, Sahabe-i Kiram arasında bulunan ve kendisine Ukkaşe denilen yaşlı bir sahabe ayağa kalktı. Müslümanları yararak ilerledi ve Peygamberimizin önünde durdu ve şöyle dedi:
-Anam babam sana feda olsun ey Allah’ın elçisi, eğer ısrar etmeseydin senin karşına çıkıp bir şey istemeyecektim. Bir savaştan sonra gazilerin arasındaydım. Ayrılmak üzereyken develerimiz yan yana geldi. Devemden indim, ayağını öpmek için sana yaklaştığımda, değneğini kaldırdın ve sırtıma vurdun. Kasten bana mı vurdun yoksa, devene mi vurmak istemiştin bilmiyorum, deyince, Peygamber efendimiz:
-Ey Ukkaşe, sana kasten vurmaktan Allah a sığınırım.
Ve ey Bilal git (kızım) Fatıma’ya ve uzun bir değnek getir, dedi.
Bilal-ı Habeşi (şaşkınlıktan) ellerini başının üzerine koyarak ve şaşkın bir vaziyette:
-O, Allah’ın Peygamberi, Allah’ın elçisi ve kendisine kısas yapılmasını istiyor, diyerek Hz.Fatıma’nın yanına geldi kapıyı çaldı ve:
-Ey Peygamber’in kızı! Bana uzun bir değnek ver, deyince, Peygamberimizin kızı Hz. Fatıma:
-Bugün ne hac günü, ne de O’nun savaştığı bir gün değil, babam uzun değneği ne yapacak? Dedi.
Bilal-i Habeşi:
-Babanın yaptıklarından haberin yok. Allah’ın elçisi borçlarını ödüyor, dünyayı terk ediyor ve kendisine kısas yapılmasını (kendisinde hakkı olanların hakların almasını) istiyor, dedi.
Bunun üzerine Hz. Fatıma:
-Ey Bilal, Allah’ın elçisine kısas yapmayı kendisine layık gören kimdir? (Peygamberin torunları) Hasan ile Hüseyin’e haber ver. O adamın yanına gitsinler de, almak istediği (hakkını) onlardan alsın. Peygamberden almasına izin vermesinler, dedi.
“Cennetteki arkadaşım”
Bilal-i Habeşi mescide girip değneği Peygamberimize verince, O da Hz. Ukkaşe’ye verdi. Bu esnada kimisi terk ediyordu orayı, kimisi cübbesini başının üstüne örtüyordu görmemek için o manzarayı, kim tahammül edebilirdi ki, Uhud da kaç defa peygambere mızrak atıldı da , bir sahabi göysünü gerdi, bir sahabi sırtını siper etti peygamberimizi korumak için. Şimdi onların içlerinden birisi gelecek ve peygamberimize, fahri kâinat efendimize kırbaç vuracak. Tahammül edilemezdi.
Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer (r.anhum) bunu görünce ayağa kalktılar ve:
-Ey Ukkaşe! İşte önündeyiz Hakkını bizden al. Peygamberden alma, deyince, Peygamber Efendimiz:
-Bırak ey Ebubekir, sen de bırak ey Ömer, Allah sizin değerinizi ve makamınızı biliyor, dedi.
Bunun üzerine Ali b. Ebu Talip (Hz. Ali) ayağa kalktı ve:
-Benim hayatım Allah’ın elçisinin hayatının önündedir. İşte sırtım, hakkını kendi elinle benden al ve bana (O’nun yerine) yüz sopa vur. Allah’ın elçisinden alma, deyince Peygamberimiz:
-Otur ey Ali. Allah senin değerini ve niyetini biliyor, buyurdu. Sonra Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin kalktılar ve:
-Ey Ukkaşe! Sen bilmiyor musun biz Allah’ın elçisinin torunuyuz. Hakkını bizden alman Peygamberden alman gibidir, deyince Peygamber Efendimiz:
-Gözümün nuru torunlarım, siz de oturun Allah sizi burada unutmamıştır (sizin de niyetinizi ve değerinizi bilmektedir). Sonra Peygamber Efendimiz (sav) Ukkaşe’ye:
-Ey Ukkaşe, vuracaksan vur deyince, Ukkaşe (ra):
-Ey Allah’ın elçisi, bana vurduğunda benim üzerimde elbise yoktu, deyince, Fahri kâinat efendimiz döndü birden Ali dedi:
Sırtımı aç Ukkaşe’ye. Baksın Ukkaşe istediği gibi, vuruversin. Talha ve Zübeyir ve Hz. Ali üç amca çocuğu ellerini atıyorlardı ve Fahri kâinatın sırtındaki cübbeyi sıyırıyorlardı. Sonra gömleğini açıyorlardı. Rasülullahın sırtının üstü ortaya çıkıyordu. İki kürek kemiği arasında peygamberlik mührü vardır. O ortaya çıkıyordu. O ortaya çıkar çıkmaz …
Sahabeler yüksek sesle ağlıyorlardı. Hz.Ukkaşe, Peygamberimizin beyaz sırtına baktı. Sanki sırtı Mısır’da dokunan ince ve beyaz ketenden dokunmuş kumaş gibiydi fazla ilgilenip zaman kaybetmeden Ukkaşe elindeki kırbacı hızla yere fırlattı ve Rasülullah’a olanca kuvvetinle sarıldı. Sırtını öpüyordu, yüzünü, dudaklarını peygamberin vücuduna sürüyordu, öte taraftan bağırıyordu:
-Anam babam sana feda olsun Resüllah, ben nasıl sana dokunabilirim. Sana kısas yapmaya kim cür’et edebilir? Ben nasıl dokunabilirim sana.
Ukkaşe ile Peygamberimiz öyle oldular ki, sanki etle kemik. Ukkaşeyi Resülullahdan ayıramıyorlardı.
Ukkaşe boyna yüzünü, gözünü, dudağını Rasülüllahın vucuduna sürüyordu. Ayıramıyorlardı Ukkaşeyi.
Ve yalvardılar Ukkaşeye:
-Ukkaşe merhamet et. Fahri kainat hastadır Ukkaşe. Merhamet et. Zor koparıyorlardı. Ne sevmişler. Allahım ne sevmişler.
Bunun üzerine Peygamberimiz (sav) :
-Ya Ukkaşe! Niye böyle yaptın.
Ukkaşe dedi ki:
-Ya Resülullah istedim ki Kıyamet gününde ateş beni yakmasın. Zira biliyorum ki sizin vücudunuza değen bu vücutları, vücudunuza değecek olan bu dudaklarımı ateş yakmaktan utanacaktır. Dilerim ki bütün vücudumu ateş yakmasın. Bunun üzerine Peygamber efendimiz (sav) şefkat nebisi, merhamet nebisi ellerini kaldırır ve:
-Allah’ım Ukkaşe’nin bütün vücudunu cehennem ateşine haram kıl.
Ukkaşe’ni vücudunu cehennem ateşi yakmasın. Ve buyurdular ki:
-Kim cennetteki arkadaşımı görmek isterse bu adama baksın, dedi.
Ukkaşe olmak. Ukkaşe gibi sevmek. Ukkaşe gibi sevilmek mümkün mü ki…
Ayağa kalkıyor.
Efendimiz son basamaktadır, 3. basamakta.
Yukarıdan aşağı 3. basamakta.
Yani 1. basamakta.
Odasına çekilmeden önce iki tarafında sahabeler tutmuşlar onu ve döndü sahabiye şunu söyledi.
Peygamberimiz o anda bütün sahabeye doğru bakıyordu ve dedi ki:
-Ben sizi bekleyeceğim. Dedi.
Çok garip bir cümleydi.
“Ben sizi bekleyeceğim” diyordu.
Sahabe bakıyordu ve:
-Ya Resülullah bizi nerde bekliyeceksin, dediler. Rasülullah durdu ve sahabeye doğru bakıyordu ve :
-Ben sizi Kevser havuzunun başında bekliyeceğim, dedi.
Cemaatten biri bağırıyordu taa gerilerden.
-Seni Kevserin başında bulamazsak ya Resülullah, dedi. Resülullah:
-Mizanın, terazinin başında bekliyeceğim dedi.
Tekrar ordan biri bağırıyordu:
-Ya orda da bulamazsak ya Resülullah, diyordu. Resülullah:
-Sıratın başında bekliyeceğim buyuruyordu.
Cemaatten biri daha soruyordu:
-Bizi nasıl tanıyacaksın…?
Ve Rasülullah buyurdu
-Sizin abdest aldığınız, abdestte yıkadığınız yerler parıldıyacak ve diyeceğim ki: Bunlar bendendirler, benim ümmetimdendirler. HELUMME İLEYYE (bana getirin) diyeceğim.
Öyle diyordu, "Bana getirin.."
Ve sonra bir sülün gibi, bir ceylan gibi süzülüverdi. Sahabe bakıp kaldı. Baka kaldılar. Vurgun yemiş gibi hareket dahi edemediler.
Bir an kayboluverdi…
Sonra (orada bulunan) bütün Sahabe-i Kiram ayağa kalktılar ve alnından öperek Ukkaşe’yi:
- Seni tebrik ederiz çok büyük bir mertebeyi ve Peygamberin cennetteki arkadaşlığını elde ettin dediler.”
Hz Ukkaşe kimdir? Hz. Ukkaşe kimdir?[]
Hz Ukkaşe hakkında, özellikle Müslüman olmadan önceki hayatı hakkında fazla bir bilgi bulunmamakta Müslüman olduktan sonra ve Bedir Savaşı’ndaki başarılarından sonra, kaynaklarda onun hakkında bilgiye rastlanmaktadır.
Hz Ukkaşe (ra) Bedir Savaşı’nda çok büyük cesaret gösterdi Savaşırken kılıcı kırıldı Peygamberimiz SAV (sav) kendisine bir hurma dalı verdi Bu dal, Peygamberimizin bir mucizesi olarak onun elinde kılıç oldu ve onunla savaştı O kılıçla çok sayıda savaşa katıldığı rivayet edilmektedir.
Hz. Ukkaşe’nin kabri Türkiye de dir. Türbesi Gaziantep’in Nurdağı ilçesine 8 km. uzaklıktadır.
Hz Ukkaşe hayatta iken cennetle müjdelenen Sahabelerdendir.
Peygamberimiz SAV (sav) bir gün:
- Ümmetimden yetmiş bin kişi tertemiz olarak cennete girecektir, buyurunca, Ukkaşe b. Mihsan:
- Ey Allah’ın elçisi! Allah’a dua et de ben onlardan olayım, dedi Peygamberimiz:
- Sen onlardansın, buyurdu ve ona dua etti Bunun üzerine başka bir adam ayağa kalkarak:
- Ey Allah’ın elçisi! Cennetliklerden olmam için bana da dua et, deyince, Peygamberimiz:
- Bu konuda Ukkaşe seni geçti buyurdu (1)
Ukkaşe bin Mihsan el-Esedi[]
Mekke'de iman edip, İslâmiyet'i kabul edenlerin ilklerinden olmuştur. Ömrü boyunca Peygamber Efendimizin (asm) yanında bulunmaya azamî gayret göstermiş ve bu yüzden Suffe ehlinden sayılmıştır. Bedir Savaşı'nda, Peygamber Efendimiz tarafından, kılıcının kırılması üzerine, kendisine verilen değneğin kılıca dönüşmesiyle tanınıp şöhret olmuştur. Risâle-i Nurda bu vesile ile ismi zikredilmiş ve Peygamber Efendimizin mucizesine masadak olmuştur. Peygamber Efendimizin vefatına yakın; sahabeden üzerinde hakkı olanın gelip almasını buyurmasından sonra, aralarında cereyan eden hadise, bir taraftan sahabenin neticeyi şaşkınlıkla takip etmelerine sebep olurken, diğer taraftan da kul hakkının ne kadar ehemmiyetli olduğu, kul hakkıyla Allah'ın huzuruna gidilmemesi gerektiğine çok güzel bir örnek teşkil etmiştir.
Ukkaşe'nin doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Nerede doğduğu ve çocukluğu hakkında da aydınlatıcı bilgi mevcut değildir. Hakkındaki bilgiler daha çok Müslüman olmasından ve özellikle Bedir Savaşı'ndan sonrasına aittir.
Genelde babasının adı Mihsan olarak belirtilmekle beraber, bazı kaynaklarda Muhassin, Muhsin şeklinde de geçtiği görülmektedir.
Ukkaşe (ra) İslâmiyeti kabul edenlerin ilklerindendir. Bu vesile ile, Peygamber Efendimizin (asm) vefatına kadar yanında bulunmuş ve Yüce Peygamber ile birlikte hemen hemen tüm savaşlara katılmıştır. Ayrıca Suffa ehlinden sayılmıştır.
Ukkaşe, Müslümanlarla Mekke müşrikleri arasında bir ilk olan Bedir Savaşı'na katıldı. Bu savaşta büyük bir cesaret ve kahramanlık örneği gösterdi. Çarpışma sırasında kılıcı kırıldı. Bazı kaynaklarda elinde birkaç kılıcın kırıldığı da nakledilmektedir. Risâle-i Nurda da yer alan ve ismi zikredilen, olay üzerine Peygamber Efendimiz'e gitti. Peygamber Efendimiz eline bir değnek vererek onunla savaşmaya devam etmesini buyurdu. O da aynısını yaptı ve değnekle savaşmaya devam etti. Cenâb-ı Hakkın inayetiyle, elinde uzun beyaz bir kılıca dönüşen ve Peygamber Efendimizin bir mucizesine vesile olan, olay ve kılıç tarih kayıtlarına geçti. Kılıç da yardımcı anlamına gelen "el-avn" unvanıyla meşhur oldu (Mektubat, 1997, s. 138; M. Asım Köksal, İslam Tarihi, C: 9, Şamil Y., İstanbul, ty., s. 144-145). Ukkaşe, Peygamber Efendimiz ile birlikte katıldığı tüm savaşlarda bu kılıcı kullandı.
Uhud Savaşı başlamadan evvel Peygamber Efendimiz, sayı itibariyle az ama, iman ve cesarette emsalsiz olan İslâm Ordusu'nu bizzat kendisi tertip edip düzene ve savaş nizamına soktu. Zübeyr bin Avvam'ı (ra) zırhlı birliklerin, Hazreti Hamza'yı (ra) zırh giymemiş ve zırhsız olanların başına getirdi. Ebu Selem bin Abdülesed'i ordunun sol kanadı ve Ukkaşe'yi (ra) de sağ kanadının başına getirerek, ordunun kanatlardaki komutasını bu iki sahabeye verdi. Öncü birliklerin başına da Sa'd bin Ebi Vakkas (ra) ile Ebu Ubeyde bin Cerrah'ı (ra) getirdi. Daha sonra başlayan savaşta, bilindiği gibi, her iki tarafın da kayıpları büyük oldu. Sayıları az olan Müslümanlar büyük bir kahramanlık örneği göstererek mağlûbiyete engel oldular. Ukkaşe de büyük bir hizmeti yerine getirdi.
Ukkaşe bin Mihsan Hendek Savaşı'nda da bulundu. Ayrıca, muhtelif zamanlarda bazı sefer ve savaşlar için hazırlanıp yola koyulan ordularda katıldı. Bir ara, kendi kabilesi olan Esedoğulları üzerine gönderildi. Peygamber Efendimiz bu sefer sırasında kırk kişilik bir birliği emrine verdi. Çünkü, Ukkaşe'nin kabilesi Esedoğulları, Hendek Savaşı sırasında Mekke Müşriklerinin yanında yer almışlardı. Ancak, bu birlik sefere çıkıp hedeflenen yere gittiyse de kimseyi bulamadılar. İslâm birliğinin geldiğini önceden haber alan Esedoğulları oturdukları yerleri terk ederek dağa ve yüksek yerlere çekilmişlerdi. Dolayısıyla herhangi bir çatışma olmadan geri dönüldü.
Kur'ân-ı Kerim'in nüzulünün tamamlanması ve Peygamber Efendimizin (asm) vefatının yakınlaştığını hissetmesinden sonra, Bilâl-i Habeş (ra) aracılığıyla Müslümanları toplayarak tebliğde bulundu. Konuşmasını tamamladıktan sonra ashabına dönerek, "Sizden kime bir haksızlık yapmış isem, şimdi benden hakkını alsın, ahrete bırakmasın" dedi. Bunun üzerine Ukkaşe, bir savaş sırasında, Peygamber Efendimizin değneğinin sırtına değdiği söyledi. Habibullah da, bir değnek getirmelerini ve Ukkaşe'den de gelip değnekle hakkını almasını söyledi. Bu durum karşısında hayrette kalan sahabe donup kaldı. Hazreti Ebu Bekir, Ömer, Ali başta olmak üzere, öne çıkıp, değnekle Ukkaşe'nin kendi sırtlarına vurmasını söylediler. Daha sonra bunlara, Peygamber Efendimizin torunları Hazreti Hasan ve Hüseyin de benzer teklifte bulunarak katıldılar. Çünkü, hiçbirinin Peygamber Efendimizin sırtına değnekle vurulmasına tahammülleri yoktu. Ancak, Peygamber Efendimiz bunların hiçbirine izin vermedi. Sırtını açarak (Ukkaşe, kendisine değnek değdiği zaman sırtının açık olduğunu söylediği için) Ukkaşe'ye, "hakkını al" diyerek vurmasını istedi. Ukkaşe, Peygamber Efendimizin açık sırtını öperek, "anam babam sana feda olsun Ya Resulallah! Senden hak iddia etmek benim ne haddime!" diyerek karşılık verdi. Peygamber Efendimiz hakkını helâl etmesini ısrarla istedi. Ukkaşe, kendisine şefaatçi olmasını isteyerek hakkını helâl ettiğini söyledi. Bu talepten sonra Peygamber Efendimiz, "Kim cennetteki arkadaşımı görmek isterse bu yaşlı adama baksın" diyerek iltifatta bulundu.
Peygamber Efendimiz bu hareketiyle, kul hakkıyla Allah'ın huzuruna gidilmemesi gerektiğini en güzel şekilde göstermiş oldu. Peygamber Efendimiz, başka bir zaman, cennete gideceklerin özelliklerini aktarırken, yetmiş bin kişinin hesapsız cennete gireceğini, bunların da; sihir yapmayan ve yaptırmayan, Allah'a tevekkül eden kimseler olduğunu mealen buyururken, Ukkaşe de o topluluktan olması için duâ etmesi ricasında bulunmuş, Peygamber Efendimiz de duâ ederek, "sen onlardansın" müjdesini vermişti.
Sahabenin önemli simalarından olan Ukkaşe, fazilet ve kemal sahibi bir sima olarak tanındı. Herkesin sevgi ve saygısını kazandı. Peygamber Efendimizin vefatından sonra, Hazreti Ebu Bekir döneminde de kısa bir süre yaşadı. Bu arada, yalancı peygamberler ortaya çıkmış ve dinden dönenler olmuştu. Bunların üzerinde gönderilmek üzere Halid bin Velid komutasında hazırlanan orduya katıldı. Daha sonra meydana gelen Yemame Savaşı'nda bazı sahabelerle birlikte şehit düştü (632). İşte bu savaşta, sahabenin önemli simaları şehit düşünce, Hazreti Ebu Bekir Kur'ân-ı Kerim'i toplama kararı almıştır.
Ukkaşe bin Mihsan'ın, mezarı Nurdağı İlçesi'nde bulunmaktadır. Türbesi halen önemli ziyaretgâhlardan bir tanesidir. Yöredeki insanlar, bu büyük sahabeye hürmet ve atfen ismini kendi çocuklarına verdiklerinden, bölgede Ökkeş ismine sıkça rastlanılmaktadır.
İlim Dalı : Hadis
Madde Adı : UKKÂŞE b. MİHSAN
Şahıs Adı : Ebu Mihsan Ukkaşe b. Mihsan b. Hursan el-Esedi [11 h. 632 m.]
DİA Tanıtım Cümlesi :Sahâbî.
Kaynaklar :ZİRİKLİ.V.43s (IV) 244; ÜSD.IV.67; İSABE.II.494; İBN SAD.III.92; KÖKSAL.VII 135; BİDAYE.IV.178; Kam.İsl.V.446; KAMİL.II.206-207; BİDAYE.IV.178; VAKIDİ.IV.550-551;
Kaynak Kısaltmaları Kılavuzu