Yenişehir Wiki
Advertisement

Madde 1814 Hâkim, mahkemeye sicillât defteri vaz' edip vereceği iilâmât ve senedâtı hîle ve fesâdden sâlim olabilecek muntazam bir sûretde ol deftere kayd ve tahrîr ve onun hıfzinâ dikkat ve ittinâ eder. Ve kendisinin azli vukû' buldukda ya bizzat veya emîni vâsıtası ile sicillâtl halefi olan hâkime devr ve teslim eyler. MC. 1703, 1704, 1738, 1827, 1835.; HUMK. 388-393, 432, 437, Fasl-ı Râbii Sûret-i muhâkemeye dâirdir. Madde 1815 Hâkim muhâkemeye alenen icrâ eder. Fakat kable'l-hükm ne vec- hile hükmedileceğini ifşâ etmez. MC. 1795, 1828.; HUMK. 149 vd.; 1982 Anayasası, md, 141. Madde 1816 — Tarafeyn li-ecli'l-muhâkeme huzûr-ı hâkime geldiklerinde hâkim evvelen müdde'îye da'vâsını takrîr ettirir. Ve evvelce da'vâsı tahrîren zabt olunmuş ise, kırâaat ile mazmûnu kendisine tasdîk ettirilir ve sâniyen müddeiâ aleyhi isticvâb eyler. Şöyle ki, müdde'î senden şu vechile da'vâ ediyor ne dersin deyu suâl eder. MC. 777, 1630, 189, 1708, 1719.; HUMK. 178 vd. Madde 1817 Müddde'â aleyh ikrâr ederse hâkim onu ikrârıyla ilzâm eder ve eğer inkâr ederse hâkim müdde'îden beyyine talep eder. MC. 1587, 1589, 1576, 1706, 1754, 1821.; HUMK. 92, 95. Madde 1818 Müdde'î bi'l-beyyine da'vâsını ispat ettiği suretde hâkim onun üzerine hükmeyler. Ve ispat edemediği sûretde bir yemîn hakkı kalmakla tâlip olur ise, hâkim onun talebi üzerine müdde'â aleyhe yemîn teklîf eyler. MC. 891, 1746, 1748, 1749, 1816.; HUMK. 375-387. Madde 1819 - Müdde'â aleyh yemîn ederse yahut müdde'î yemîn verdirmezse hâkim müdde'îyi müdde'â aleyhe mu'ârazadan men' eder. MC. 1748, 1749.; HUMK. 347, 348. Madde 1820 - Müdde'â aleyh yemînden nükûl ederse hâkim nükûlü ile hükmeder. Ve nükûlü ile hükmettikden sonra yemîn ederim dese artık iltifât olunmaz. MC. 57, 79.; HUMK. 347, 348. Madde 1821 - Usûlüne muvâfık ve şübhe-i tezvîr ve tasnî'den sâlim olarak bir mahkeme hâkimi tarafından verilen i'lâm ve senedin bilâ-beyyine mazmûnu ile amel ve hüküm câizdir. MC. 1678, 1688.; HUMK. 390-393. Madde 1822 — Müdde'â aleyh ber-vech-i bâlâ lede'l-isticvâb lâ ve nadanı bir cevap vermeyip de sükûtunda ısrâr ederse sükûtu inkâr addolunur. Ve kezâlik ikrâda etmem inkâr da etmem deyu cevap verirse bu cevâbı dahi _inkâr addolunur, ve iki sûretde dahi müdde'îden ber-vech-i bâlâ beyyine talep kılınır, MC. 76, 1817.; HUMK 230-235. Madde 1823 - Müdde'â aleyh ikrâr ya inkâr edecek yerde müdde'înin da'vâsını defedecek bir da'vâ dermeyân ettikde Kitâb-l Dalvâ'da ve Kitâb-ı BeyyinâtÜda beyân 379 MC. 372, 928, 1101, 1105, 1641, 1643, 1801, 1817.; HUMK. 375-387, 398-412. Madde 1831 Miidde'â aleyhin vekîli muvâcehesinde ikâme-i beyyine olundukdan sonra müdde'â aleyh bizzat meclis-i hükme hâzır olsa hâkim beyyine ile müddeQâ aleyh üzerine hükmedebilir, Ve bilakis müddetâ aleyhin muvâcehesinde ikâme-i beyyine olundukdan sonra vekil meclise hâzır olsa hâkim ol beyyine ile vekîlin üzerine hükmedebelir. MC. 1830. Madde 1832 -- Cümle vereseye husûmet teveccüh eden da'vâda vereseden birinin muvâcehesinde ikâme-i beyyine olunup da kable'l-hüküm gâ'ib olsa hâkim ol beyyine ile ihzâr olunan diğer vâris üzerine hükmedebilir. İ'âde-i beyyineye hâcet yokdur. MC. 1643, 1830. Fals-ı Sâni Hükm-i gıyâbî beyânındadır Madde 1833 - Müdde'înin talep ve istid'âsı üzerine hâkim tarafindan müddeiâ aleyh mahkemeye da'vet olunur. Ma'zeret-i meşru'âsı olmadığı halde mahkemeye gelmekden 've vekil göndermekden imtinâ' ederse bi l l-icbâr mahkemeye ihzâr kılınır. MC. 19, 642, 1618, 834.; HUMK. 398-412. Madde 1834 - Müdde'â aleyh mahkemeye gelmekden ve vekil göndermekden imnitâ' edip de celb ve ihzârı kâbil olmadığı takdîrde müddefinin talebi ile mahkemeye mahsûs olan varaka-i da'vetiye ayrı ayrı günlerde üç defa kendine gönderilerek mahkemeye da'vet ve gelmediği sûretde hâkim ona bir vekil nasbı ile müdde'înin dadvâ ve beyyinesini istimâ' edeceğini kendine tethîm eyler. Bunun üzerine müddedâ aleyh yine mahkemeye gelmez ve vekil göndermezse hâkim onun hukûkunu muhâfaza edecek bir kimseyi ona vekil nasb edip vekîl-i mezbûr muvâcehesinde müdde'înin da'vâ ve beyYinesini istimâ' ve tedkîk ederek mukârin-i sıhhat olduğu tebeyyün ederse ba'delssübût hükmeder. MC.1636, 1690, 1744, 1817.; HUMK. 398-412. Madde 1835 -- Ber-minvâl-i meşrûh 'Vâki' olan hükm-i gıyâbî müddetâ aleyhe teblîğ edilir. Madde 1856 - Gıyâben aleyhine hükmolunan kimse mahkemeye hâzır olup da mÜdde'înin da'vâsını defla sâlih bir da'vâya teşebbüs ederse jsitmâÇ ve îcâbı vechile fasl olunur. Da'vâyı defa teşebbüs etmediği veya edip de defa sâlih olmadığı takdirde hükm-i vâki' infâz ve icrâ kılınır. MC. 1633, 1724, 1834, 1840.; HUMK. 398-412

KİTÂBÜVL-KAZÂ KİTÂB-ı SÂDİS-İ AŞAR KAZÂ HAKKINDA OLUP BİR MUKADDİME İLE DÖRT BÂBI MÜŞ- TEMİLDİR Mukaddime Bâzı Isıtılâhât-ıfıkhiyye beyânındadır Madde 1784 Kazâ hüküm ve hâkimlik ma'nâlarına gelir. Madde 1785 - Hâkim beyne'n-nâs vuku bulan da'vâ ve muhâsamayı ahkâm-ı meşrûiasına tevfikan fasl ve hasm için taraf-ı sultânîden nasb u ta'yîn buyurulan zâttır. MC. 1805.; TC. 1982 Anayasası, md. 9, 138, 160.; 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kânûnu.; RG. 26.2.1983, sayı, 17971. Madde 1786 - Hüküm, hâkimin muhâsamayı kat' ve hasmeylemesidir. Bu dahi iki kısımdır. Kısm-ı evvel: Hâkimin hükmettim; iddi'â olunan şeyi ver demek gibi sözler ile mahkûmun bihi mahkûmun aleyhe ilzâm etmesi yani lâzım kılmasıdır. İşte buna kazâ-i ilzam ve kazâ-i istihkâm denilir. Kısm-ı Sânî: Hakkın yokdur, münâza'adan memnû'sun demek gibi sözler ile hâkimin müdde'îyi münâza'adan men' etmesidir. Buna dahi kazâ-i terk denilir. MC. 1331.; HUMK. 388-393. Madde 1787 — Mahkûmun bih, hâkimin mahkûmun aleyhe ilzâm ettiği şeylerdir ki, kazâ-i ilzam müdde'înin hakkını îfâ etmesi ve kazâ-i terkde müdde'înin münâza'adan vazgeçmesidir. MC. 1619. Madde 1788 - Mahkûmun aleyh, aleyhine hükmolunan kimesnedir. MC. 1676. Madde 1789 — Mahkûmun leh, lehine hükmolunan kimsedir. MC. 1697. Madde 1790 Tahkîm hasmeynin husûmet ve da'vâlarını fasl için rızâları ile âhar kimseyi hâkim ittihaz etmelerinden ibârettir. 01 kimseye fethateyn ile hakem ve mimlin zammı ve hâ'nın fethi ve kâf-ı müşeddede-i meftûha ile muhakkem denilir. Madde 1791 - Vekîl-i musahhar, mahkemeye ihzâr olunamayan müdde'â aleyhe hâkim tarafından nasb olunan vekîldir, MC, 1844.

380 BÂB-ı sÂLis DA'VÂNIN BNDWL-HÜKM RÜYETİ HAKKINDADIR Madde 1837 Usûl-i meşrû'asına muvâfık yani hükmün sebep ve şartları mevcûd olarak hükm ve illâm olunan da'vânın tekrar ru'yet ve istirnâ'ı câiz olmaz. MC. 1631) 1758Y 1840.; HUMK. 445-454. Madde 1838 Bir da'vâ hakkında vâki' olan hükmün usûl-l meşrû'asına muvâfık olmadığını mahkûmun aleyh iddi'â ve adem-i muvâfıkat cihetini dahi beyân edip de istînâf-ı da'vâ talebinde bulunduğu halde vukû' bulan hüküm ledelt-tahkîk usûl-i mey rû'asına muvâfıksa tasdîk olunur, değilse istînâf kılınır. MC. 14, 16, 76, 1801. Madde 1839 - Bir da'vâ hakkında lâlik olan hükme mahkûmun aleyh kanâ'at etmeyip da ol hükmü hâvî olan i'lâmın temyîzi talebinde bulunduğu halde ledett-tedkîk usûl-i meşrûlasına muvâfiksa tasdîk kılınır, değilse nakz olunur. HUMK. 427 vd. Madde 1840 - Def-i da'vâ kable'l-hükm sâhih olduğu gibi batdell-hüküm dahi sahîh olur. Binâen aleyh bir da'vâda mahkûmun aleyh olan kimse ol da'vâyı defa sâlih bir sebep serd ve beyân ile def-i da'vâ iddi'âsında ve i'âde-i muhâkeme talebinde bulundüğü halde mahkûmun lehin muvâcehesinde işbu iddi'âsı istimâ' ve bu huşûs hakkında muhâkemeleri icrâ olunur. Meselâ, Bir kimse diğer kimesnenin yed-i tasarrufunda olan bir hâne pederinden kendine mevrûs olduğunu da'vâ ve ispat edip de hâkim dahi hükmettikden sonra Ol kimesnin pederi ol hâneyi mukaddemâ zi'l-yedin pederine satmış olduğunu mübeyyin bir sened-i ma'mûlün bih zuhûr etdikde zi'l-yedin da'vâsı istimâ' ile ıskât eylediği takdîrde hükm-i ewel müntekız ve ol kimesnenin da'vâsı mündefi' olur. MC. 1631, 1637, 1820. BÂB-ı RÂBi' TAHKîME DÂiR MESÂİL BEYÂNINDADIR Madde 1841 Hukûk-ı nâsa mütedallık mal da'vâlarında tahkîm câizdin, MC. 82, 322, 1794.; HUMK. 516-536. Madde 1842 - Muhâkeme hükmü ancak kendisini tahkîm eden hasmeyn hakkında ve tahkîm ettirkelir husûsta câiz ve nâfiz olup onlardan başkasına tecâvüz etmez onların husûsât-ı sâiresine dahi Şâmil olmaz. MC. 1556, 1642, 1830.; HUMK. 516-536. Madde 1843 Mahkemenin taiaddüdü câizdir, .94, Yani bir husûsa iki yahut daha ziyâde kimsenin hakem nasb olunması câiidir• Müdde'î ve müdde'â aleyh taraflarından birer hakem nasbetseler câiz OlüV• MC. 1802.; HUMK. 516-536

381 Madde 1844 - Ber-vech-i bâlâ muhakkemıer müteladdid oldukları sûrette hepsinin re'yi mÜttefik olmak lâzımdır. Yalnız birisi hükmedemez. MC. 1841. Madde 1845 Hakemler tarafeynden tahkîme me'zûn iseler dîğer bir kimseyi tahkîm edebilirler değilseler edemezler. MC. 1459, 1453, 1805. Madde 1846 -- Tahkîm bir vakit ile takyîd olundukda ol vaktin mürûru ile zâil olur, Meselâ, filan günden bir aya kadar hükmetmek üzre nasb olunan hakem ancak bu bir ay içinde hükmedebilir, ol ayın mürûrundan hükmedemez Ederse hükmü nâfiz olmaz. MC. 1801, 1815. Madde 1847 - Muhakkemîn hükmünden evvel tarafeynin herbiri onu azledebilir. Şu kadar var ki tarafeyn onu tahkîm edip de taraf-ı sultânîden mansûb ve nâ'ib nasbına me'zûn olan hâkim dahi onu mücîz olsa hâkim onu istihlâf etmiş olmasıyla ol muhakkem bu hâkimin nâ'ib-i menzilesinde olur. MC. 114, 1804, 1846.; HUMK. 516-536. Madde 1848 — Hâkimlerin kazâları dâhilindeki ahâlînin cümlesi hakkında hükümleri nasıl ki lâzımu'l-icrâ ise muhakkemlerin dahi onları tahkîm edenler hakkında muhakkem oldukları husûsda hükümleri ol vechile lâzım olur. Binâenaleyh hakemler usûl-i meşrû'asına muvâfık olarak hükmettikden sonra tarafeynden hiçbiri ol hükmü kabûlden imtinâ' edemez. MC. 1808, 1842. Madde 1849 — Muhakkemîn hükmü taraf-ı sultânîden mansûb hâkime arz olundukda muvâfık-ı usûl ise kabûl ve tasdîk eder. Değilse nakzeyler. rqc. 1838.; HUMK. 516-536. Madde 1850 - Tarafeyn ahkâm-ı meşrû'asına tevfikan hükme me'zûn kıldıkları muhakkemleri lede't-tensîb sulhan tesviyeye dahi me'zûn etseler muhakkemlerin sulhan tesviyeleri mu'teber olur. Şöyle ki tarafeynden biri muhakkemlerden birini ve diğeri dahi öbürünü münâza'un fih olan huşûsun ol vechile sulhan tesviyesine dahi tevkîl edip de onlar dahi Kitâb-ı Sulh'da münderic olan mesâ'ile bi't-tevfik sulhan tesviye etseler işbu sulh ve tesviyeyi tarafeynden biri kabûlden imtinâ' edemez. MC. 1459, 1460. 1556.; HUMK. 516-536. Madde 1851 Bir kimse tahkîm olunmamış olduğu halde iki kişi beynindeki da'vâyı fasl etdikden sonra tarafeyn ona razı ve onun hükmünü mücîz olsalar hükmü nâfiz olur. (1453.) maddeye bak. MC. 1453, 1790.; HUMK. 516-536. Irâde-i Seniyye Tarihi 26 şaban 1293 (Heybet Aynidir) olunan mesâ'ile tevfikan mu'âmele olunur. MC. 1582, 1633, 1642, 1631, 1758, 1817, 1819. Madde 1824 - Tarafeynden birisi ifâdesini tekmîl etmedikçe diğeri ifâdeye tasaddî edemez, edecek olursa hâkim tarafından men' olunur. MC. 1816.; HUMK. 195-202. Madde 1825 Tarafeynden lisan bilmeyen kimesnenin ifâdesini terçeme için mahkemede mevsûk ve mu'temen tercüman bulundurulur, MC. 71. Madde 1826 -- Akribâ beyninde vukû' bulan veyahut tarafeynin sulha rağbetleri me'mûl olan muhâsamada hâkim bir veya iki defa tarafeyne musâlahayı tavsiye ve ihtâr eder; muvâfakat ederlerse, Kitâb-ı Sulh'da münderic olan mesâ'ile tevfikan musâlaha eder ve muvâfakat etmezlerse, muhâkemeyi itmâm eyler, MC. 607, 1531.; HUMK. 63, 151, 213, 513, 515.; iiK: 38, 226/11, Madde 1827 - Hâkim muhâkemeyi itmâm ettikden sonra muktezâsını hükm ve tarafeyne tethîm eyler ve esbâb-ı mûcebesi ile beraber hükm ve tenbîhi hâvî bir ilâm tanzîm edip mahkûmün lehe ve lede'l-îcâb bir nüshasını dahi mahkûmun aleyhe i'tâ eder. MC. 1814.; HUMK. 376-387. Madde 1828 - Hükmün sebep ve şartları tamâmıyla bulundukdan sonra hâkimin hükmü te'hîr etmesi câiz değildir. MC. 1740-1742, 1823, 1826.; HUMK 375-387. BÂB-ı SÂNÎ HÜKME DÂiR OLUP İKİ FASLI MÜŞTEMİLDİR Fasl-ı Evvel Hükmün şurûtu beyânındadır Madde 1829 - Hükümde sebka-i da'vâ şartdır. Şöyle ki, hâkimin hukûk-ı nâsa müte'allık bir huşûsu hükmetmesi ewel emîrde 01 huşûsu bir kimesnenin âhar kimesneden da'vâ etmesiyle meşrûtdur. Da'vâ sebk etmeden vukû' bulun hüküm sahîh olmaz. MC. 54.; HUMK. 375 vd. Madde 1830 - Hîn-i hükümde tarafeynin huzûru şartdır. Yani tarafeyn bi'l-muvâcehe muhâkeme edildikten sonra hükmolunacağı 'vakit meclis-i hükümde hazır olmaları lazımdır. Fakat bir kimse diğerinden bir huşûsu dNâ edip de müdde'â aleyh dahi ikrâr ettikden sonra kable'l-hükm meclis-i hükümden gâ'ib olsa hâkim onun gıyâbında ikrârına binâen hüküm edebilir. Kezâlik müddelâ aleyh müdde'înin da'vâsını inkâr edip de müdde'î bi'l-muvâcehe müddeiâsına ikânıe-i beyyine ettikden sonra kable't-tezkiye ve'l-hükm müdde'â aleyh meclis-i hükümden tegayyüb eylese hâkim onun gıyâbında beyyineyi tezkiye ve hüküm edebilin ği beyyine ile kendisi hükmedebilir. Şöyle ki, hâkim bir datvâ hakkında beyyine istimâ' ve nâ'ibe ihbâr eylese nâ'ibi i'âde-i beyyine etmeksizin hâkimin ihbârı ile hükmedebilir ve hükme me'zûn olan nâ'ib bir husûsda beyyine istimâl edip de hâkime inhâ eylese hâkim i'âde-i beyine etmeksizin nâ'ibin inhâsı ile hükmedebilir ammâ hükme me'zûn olmayıp da ancak tedkik ve istikşâf için beyyine istimâ'ına memûr olan kimsenin inhâsı ile hâkim hükmedemeyip bizzat istimâ'-ı beyyine etmesi lâzımdır. HUMK. 104/11, 232, 257, 267, 323/111, 343, 559. Madde 1807 Bir kazâ hâkimi başka bir kazâ dâhilindeki arazî da'vâslnı istimâl edebilir. Fakat Kitâb-ı Da'vâ'da beyân olunduğu vechile hudûd-ı şerfiyyesinin beyânı lâzım gelir. MC. 1623, 1801. Madde 1808 - Mahkûmun leh hâkimin usûl ve furûundan biri ve zevcesi ve hükmolunacak malda şerîki ve ecîr-i hâssı ve hâkimin infikâkıyla ta'ayyuş eder adamı olmamak şarttır. Binâenaleyh hâkim bunlardan birinin da'vâsını istimâ' ile lehine hükmedemez. MC. 1702.; HUMK. 28-36. Madde 1809 - Bir belde hâkiminin yâhut madde-i ânifede mezkûr mensûbâtından birinin ol belde ahâlîsinden bir kimesne ile da'vâsı olduğu sûretde ol beldede dîğer hâkim varsa onun huzûrunda murâfa'a olurlar. Ve eer ol beldede diğer hâkim yoksa tarafeyn kendi rızâları ile nasb edecekleri hakemîn yahut ol hâkim nâ'ib nasbına mevzun olduğu takdirde tarafindan mansûb nâ'ibin veyahut civardaki diğer bir kazâ hâkiminin huzûrunda murâfa'a olurlar., Ve tarafeyn bu sûretlerden birine râzı olmadıkları suretde taraf-ı sultânîden muvellâ istid'â ederler. MC. 1801.; HUMK. 375-387. Madde 1810 - Hâkim ru'yet-i da'vâda el-akdemü fe'l-akdem kâfidesine ri'âyet etmelidir. Fakat vürûdu muahhar olan bir da'vânın ta'cili îcâb-ı hâl e maslahatdan görüldüğü halde onun ru'yetini takdîm eyler. MC. 1799.; HUMK. 374-387. Madde 1811 Hâkimin lede'l-hâce âhardan istiftâ' etmesi câizdir. MC. 1801.; HUMK. 275-286. Madde 1812 - Hâkim, ğam ve ğussa ve açlık ve ğalebe-i nevm gibi sıhhat-1 tefek" küre mâni' olabilecek bir ârıza ile zihni müşevveş olduğu halde hükme tesaddî etme melidir. MC. 1799. Madde 1813 Hâkim murâfa'âtda icrây-ı tedkîkât etmekle beraber işi sürüncemede bırakmamalıdır. MC, 1816, 1828.; HUMK. 213 vd.

AHMET AKGÜNDÜZ 374 BÂB-ı EWEL HÜKKÂMA DÂiR OLUP DÖRT FASLI HÂVîDİR Fasl-ı Evvel Hâkimin evsâfi beyânındadır Madde 1792 Hâkim, hakîm, fehîm, müstakîm ve emîn, mekîn, metîn olmalıdır, MC. 1794, 1811, 1812.; Bkz. 1982 Anayasası, md. 138 vd., 2802 sayılı Hâkimler Ve Savcılar Kânûnu, RG. sayı 17971.; HUMK. 28-36, 573-576. Madde 1793 - Hâkim mesâ'il-i fıkhiyyeye ve usûl-i muhâkemeye vâkıf ve deâvî-i vâkıfayı onlara tatbîkan fasl ve hasma muktedir olmalıdır. MC. 1331. Madde 1794 -- Hâkimin temyîz-i tâmma muktedir olması lâzımdır. Binâenaleyh sağîr ve ma'tûh ve a'mâ ve tarafeynin savt-ı kavîlerini işitmeyecek mertebe sağır olan kimsenin kazâsı câiz değildir. MC. 83, 1686, 1702, 1784, 1818. Fasl-ı Sânî Hâkimin âdâbı beyânındadır Madde 1795 - Hâkim meclis-i muhâkemede alış veriş ve mülâtefe gibi muhabbeti meclisi izâle edecek efâl ve harekâtdan ictinâb etmelidir. Mc. 1815. Madde 1796 - Hâkim iki hasımdan hiçbirisinin hediyesini kabul etmez. MC. 34, 1794, 1795. Madde 1797 - Hâkim mütehâkimeynden hiçbirisinin ziyâfetine gitmez. MC. 1796. Madde 1798 - Esnây-ı muhâkemede hâkim tarafeynden yalnız birisini hânesine kabûl etmek ve meclis-i hükümde biriyle halvet veyahut ikisinden birisine el ya göz veya baş ile işâret eylemek veya onladan birisine gizli lakırdı yahut diğerinin bilmediği lisan ile söz söylemek gibi töhmet ve sû-i zanna sebep olabilecek hal ve hareketde lunmamalıdır. MC. 1689, 1708, 1829. Madde 1799 -- Hâkim beyne'l-hasmeyn adl ile me'mûrdur. Binâenaleyh tarafeynden biri her ne kadar eşrâfdan ve diğeri ahâd-ı nâsdan 019 bile hîn-i muhâkemede tarafeyni oturtmak ve kendilerine imâle-i nazar ve W hitâb etmek gibi muhâkemeye müte'allık muhâkemâtda tamâmıyla adi ve müsâvâP ri'âyet etmesi lâzımdır. MC. 1815.

Fasl-ı Sânî Hâkimin vezâ'ifi beyânındadır Madde 1800 - Hâkim, taraf-1 Sultândan icrây-ı muhâkemeye ve hükme vekildir, MC. 1459, 1466, 1521, 1522, 1523, 1527, 1805, 1809.; 1982 Anayasası, md. 138 vd. Madde 1801 -- Kazâ, zaman 've makân ile ve bazı husûsâtın istisnâsı ile tekayyüd ve tahassus eder. Meselâ, bir sene müddetle hükme me'mûr olan hâkim ancak o sene içinde hükmeder. Ol senenin hulûlünden evvel veya mürûrundan sonra hükmedemez. Ve kezâ mu'ayyen bir kazâda hükmetmek üzere nasbolunan hâkim ol kazânın her mahallinde hükmeder, ammâ diğer kazâda hükmedemez. Ve bir mahkeme-i mu'ayyenede hükmetmek üzere nasbolunan hâkim ancak ol mahkemede hükmedip diğer bir mahalde hükmedemez. Ve kezâlik maslahat-ı âmme mülâhaza-i âdilesine binâen filan husûsa müteiallik da'vâ istimâ' olunmaya deyu emr-i sultânî sâdır olsa hâkim ol dalvâyı istimâd ve hükmedemez. Veyahut bir mahkeme hâkimi bazı husûsât-ı mu'ayyene istimâ'ına me'zûn olup da mâ'adâsını istimâ'a me'zûn olmasa ol hâkim ancak me'zûn olduğu husûsâtı istimâ' ve hükmeder. Mâladâsını istimâ' ve ve hükmedemez. Ve kezâlik bir müctehidin bir hususda re'yi, nâsa erfak ve maslahat-ı asra evfak olduğuna binâen onun re'yi ile amel olunmak üzere emr-i sultânî sâdır olsa ol husûsda hâkim ol müctehidin re'yine münâfi dîğer bir müctehidin re'yi ile amel edemez, ederse hükmü nâfiz olmaz. MC. 9, 39, 300, 191, 179, 392, 596, 1331, 1304, 1660, 1718, 1793, 1849, 1838, 1892.; HUMK. 1-24, 195-202. Madde 1802 - Bir da'vâyı malan istimâ' ve hükmetmek üzre nasb olunan iki hâkimden yalnız birisi ol da'vâyı istimâ' ve hükmedemez; ederse hükmü nâfiz olmaz. (1465.) maddeye bak. MC. 180, 1465.; HUMK. 1-8. Madde 1803 - Mütedaddid hâkimi olan beldede hasmeynden birisi bir hâkimin ve diğer öbür hâkimin huzûrunda murâfa'a olmak isteyip de bu vechile beynlerinde ihtilâfvâki' olsa müddetâ aleyhin iddi'â eylediği hâkim tercih olunur. Madde 1804 - Bir hâkimin azli vukû' bulup fakat bir müddet haber-i azil kendine vâsıl olmamakla ol müddetde bazı de'âvî istimâ' ve fasl etmiş olsa sahîh olur, Ammâ haber-i azlin vusûlünden sonra vukû' bulan hükmü sâhih olmaz. MC. 82, 1523.; 1982 Anayasası, md. 138-2802 sayılı Hâkimler Ve Savcılar Kânûnu. Madde 1805 -- Hâkim eğer nasb ve azl-i nâ'ibe me'zûn ise, diğer kimseyi kendisine nâ'ib nasb ve onu azledebilir, değilse edemez. Ve kendisinin ma'zûl ya fevt olması ile nâ'ibi mün'azil olmaz (1466.) maddeye bak. Binâen aleyh bir kazânın hâkimi vefât ettikde yerine diğer hâkim gelinceye dek ol kazâda vukû' bulan daivâyı hâkim-i müteveffânın nâ'ibi istimâj ve hükmedebilir, Madde 1806 Hâkimin istimâ' eylediği beyyine ile nâ'ib ve nâPibin istimâl eyledi-










Advertisement