←Kalem Suresi/Elmalı/1-33 Portal:Kur'an ve Mu'cem-ul Müfehres - Portal:Hadis - Portal:Fıkıh - Portal:Akaid - Portal:Siyer - Portal:Kelam |
Kalem Suresi
|
Hakka Suresi/Elmalı/1-37→ |
Önemli!!! düzenlenen sayfalar غُ harfli fasılalara kadar yapılması gerekmektedir. Elmalı Tefsiri (Orjinal) |
Ayet No
|
Ayet Metni
|
Elmalı Meali (Orijinali)
|
Elmalı (Sadeleştirilme)
|
İngilizce Meali (Yusuf Ali)
|
إِنَّ لِلْمُتَّقِينَ عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتِ النَّعِيمِ
|
Şübhesiz ki korunan müttakîler içindir rablarının ındinde na'îm Cennetleri
|
Kuşkusuz korunanlar için de, Rableri katında nimetleri bol bahçeler vardır.
|
Verily, for the Righteous, are Gardens of Delight,(5617) in the Presence of their Lord. *
| |
أَفَنَجْعَلُ الْمُسْلِمِينَ كَالْمُجْرِمِينَ
|
Ya artık, müslimleri mücrimler gibi kılar mıyız?
|
Öyle ya, teslimiyet gösterenleri suçlular gibi tutar mıyız hiç?
|
Shall We then treat the People of Faith like the People of Sin?(5618) *
| |
مَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ
|
Neniz var? Nasıl hukm ediyorsunuz?
|
Neyiniz var, nasıl hüküm veriyorsunuz?
|
What is the matter with you? How judge ye?
| |
أَمْ لَكُمْ كِتَابٌ فِيهِ تَدْرُسُونَ
|
Yoksa size mahsus bir kitab var da onda şu dersi mi okuyorsunuz
|
Yoksa size ait bir kitap var da onda mı okuyorsunuz?
|
Or have ye a book through which ye learn-
| |
إِنَّ لَكُمْ فِيهِ لَمَا تَخَيَّرُونَ
|
Siz âlemde her neyi ıhtiyar ederseniz o her halde sizin olacak diye?
|
O kitapta, "beğendiğiniz her şey sizindir" diye mi yazılı?
|
That ye shall have, through it whatever ye choose?(5619) *
| |
أَمْ لَكُمْ أَيْمَانٌ عَلَيْنَا بَالِغَةٌ إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ ۙ إِنَّ لَكُمْ لَمَا تَحْكُمُونَ
|
Yoksa size karşı üzerimizde Kıyamet gününe kadar sürecek yemînler, teahhüdler mi var
|
Yoksa, "ne hükmederseniz mutlaka sizindir" diye sizin lehinize olarak tarafımızdan verilmiş, kıyamet gününe kadar geçerli kesin sözler mi var?
|
Or have ye Covenants with Us to oath,(5620) reaching to the Day of Judgment, (providing) that ye shall have whatever ye shall demand? *
| |
سَلْهُمْ أَيُّهُمْ بِذَٰلِكَ زَعِيمٌ
|
Siz her ne hukm ederseniz her halde öyle olacak diye?
|
Sor bakalım onlara, içlerinden ona kefil hangisi?
|
Ask thou of them, which of them will stand surety for that!
| |
أَمْ لَهُمْ شُرَكَاءُ فَلْيَأْتُوا بِشُرَكَائِهِمْ إِنْ كَانُوا صَادِقِينَ
|
Sor bakalım onlara içlerinde ona kefîl hangisi?
|
Yoksa ortakları mı var onların? Doğru iseler ortaklarını getirsinler.
|
Or have they some "Partners" (in Godhead)?(5621) Then let them produce their "partners", if they are truthful! *
| |
يَوْمَ يُكْشَفُ عَنْ سَاقٍ وَيُدْعَوْنَ إِلَى السُّجُودِ فَلَا يَسْتَطِيعُونَ
|
Yoksa onların şerikleri mi var? O halde şeriklerini getirsinler, sadık iseler
|
O gün işler zorlaşır ve secdeye davet edilirler. Fakat güç yetiremezler.
|
The Day that the shank(5622) shall be laid bare, and they shall be summoned to prostrate in adoration, but they shall not be able,- *
| |
خَاشِعَةً أَبْصَارُهُمْ تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌ ۖ وَقَدْ كَانُوا يُدْعَوْنَ إِلَى السُّجُودِ وَهُمْ سَالِمُونَ
|
O gün ki saktan bir keşf olunur ve secdeye da'vet edilirler o vakıt gücleri yetmez
|
Gözleri düşük bir halde kendilerini bir zillet kaplar. Oysa onlar sapasağlam iken de secdeye davet ediliyorlardı.
|
Their eyes will be(5623) cast down,- ignominy will cover them; seeing that they had been summoned aforetime to prostate in adoration, while they were in good shape,(5624) (and had refused). *
| |
فَذَرْنِي وَمَنْ يُكَذِّبُ بِهَٰذَا الْحَدِيثِ ۖ سَنَسْتَدْرِجُهُمْ مِنْ حَيْثُ لَا يَعْلَمُونَ
|
Gözleri düşmüş, kendilerini bir zillet sarmış bulunur, halbuki o secdeye onlar sağ sâlim iken da'vet olunuyorlardı
|
Bu sözü yalanlayanı bana bırak. Onları bilmedikleri yönden derece derece azaba yaklaştıracağız.
|
Then leave Me(5625) alone with such as reject this Message: by degrees shall We punish them from directions they perceive not.(5626) *
| |
وَأُمْلِي لَهُمْ ۚ إِنَّ كَيْدِي مَتِينٌ
|
O halde bana bırak bu sözü tekzib edenleri, biz onları istidrac ile çıkarır, bilemiyecekleri cihetten yuvarlarız
|
Onlara mühlet veriyorum. Doğrusu benim tuzağım sağlamdır.
|
A (long) respite will I grant them: truly powerful is My Plan.
| |
أَمْ تَسْأَلُهُمْ أَجْرًا فَهُمْ مِنْ مَغْرَمٍ مُثْقَلُونَ
|
Ve ben onların ipini uzatırım, çünkü fendim sağlamdır
|
Yoksa onlardan bir ücret istiyorsun da bu yüzden onlar ağır bir borç altında mı kalıyorlar?
|
Or is it that thou dost ask them for a reward,(5627) so that they are burdened with a load of debt?- *
| |
أَمْ عِنْدَهُمُ الْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَ
|
Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun damı cereme vermekten ezilmişler?
|
Yoksa gayb onların yanlarında da onlar mı yazıyorlar?
|
Or that the Unseen(5628) is in their hands, so that they can write it down? *
| |
فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تَكُنْ كَصَاحِبِ الْحُوتِ إِذْ نَادَىٰ وَهُوَ مَكْظُومٌ
|
Yoksa gayb yanlarında da onlar mı yazıyorlar?
|
Rabbinin hükmüne sabret, balık sahibi gibi olma. Hani o öfkeye boğulmuş da nida etmişti.
|
So wait with patience for the Command of thy Lord, and be not like the Companion(5629) of the Fish,- when he cried out in agony. *
| |
لَوْلَا أَنْ تَدَارَكَهُ نِعْمَةٌ مِنْ رَبِّهِ لَنُبِذَ بِالْعَرَاءِ وَهُوَ مَذْمُومٌ
|
O halde sabret rabbının hukmüne de sahibi hut gibi olma, hani öfkeye boğulmuş da nida etmişti
|
Rabbinden bir nimet yetişmiş olmasaydı, elbette kınanacak bir halde ıssız bir diyara atılacaktı.
|
Had not Grace from his Lord reached him, he would indeed have been cast off on the naked(5630) shore, in disgrace. *
| |
فَاجْتَبَاهُ رَبُّهُ فَجَعَلَهُ مِنَ الصَّالِحِينَ
|
Rabbından bir ni'met yetişmiş olmasa idi ona, elbette o fazaya fena bir halde atılacaktı
|
Fakat Rabbi onu seçti de iyilerden kıldı.
|
Thus did his Lord(5631) choose him and make him of the Company of the Righteous.(5632) *
| |
وَإِنْ يَكَادُ الَّذِينَ كَفَرُوا لَيُزْلِقُونَكَ بِأَبْصَارِهِمْ لَمَّا سَمِعُوا الذِّكْرَ وَيَقُولُونَ إِنَّهُ لَمَجْنُونٌ
|
Fakat rabbı onu ıstıfa buyurdu da salihînden kıldı
|
O kafirler Kur'ân'ı işittikleri zaman neredeyse seni gözleri ile devireceklerdi. Bir de durmuşlar "o bir deli" diyorlar.
|
And the Unbelievers would almost trip thee up(5633) with their eyes when they hear the Message; and they say: "Surely he is possessed!" *
| |
وَمَا هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِلْعَالَمِينَ
|
Ve gerçek o küfr edenler o zikri işittikleri vakıt az daha seni gözleriyle kaydıracaklardı, bir de durmuşlar o her halde bir mecnun diyorlar. Halbuki o halis bir zikirdir bütün ukalâ âlemleri için
|
Halbuki o âlemler için bir öğüttür.
|
But it is nothing less than a Message(5634) to all the worlds. *
|