Yenişehir Wiki
Advertisement
Neyzen teyfi'ye sormuşlar Adalet nerede
Pahang kanunu güçlü adetin yasası kanunu yoktur adar has no laws

Adat(adetler) yasadan güçlüdür. Adatın yasası olmaz.

Pahang kanunu kitabı adatın kanunu yoktur

'Adat' has no law

Bakınız

D
Kanun.
KANUN Qanun
Qanûn
Canon


Kanunlar.
Kanunlar Dergisi

Mevzuat.
Kanuni.

Kanun-u Fit-Tıp

Kânûn-ı Esâsî.
Kanun-u Esasi/ English
Kânûn-ı Esâsî'nin ilanı.

Kanun/VP
Kanun/WP.
Kanun/WS
Kanun/Wict

Pagha Kanunu veya Malezyanın meşhur
Pahang Kanunu adatın kanunu yoktur.
Güçlü kanunlarında maalesef adatı yoktur.
İyiliği emir kötülüğü nehiy hükmullahtır.
Muvafakat kanununu takip ediniz.
KANUNİNİN ŞİİRİ AŞKMIDIR BU CANI DİL MÜLKÜNÜ YAĞMA EDEN
Kanun Numarası: 1234
Kabul Tarihi: 01.01.2006
Resmî Gazete Tarihi ve No: 01.01.2006 - 12345

Pahang kanunu güçlü adetin yasası kanunu yoktur
Alezya yönetim yapısını Avrupalıların mandası altında şekillendrmişler
Kakanamos_namus_namos_yasa_kanun_nevamis_eflatun-2

Kakanamos namus namos yasa kanun nevamis eflatun-2

Anayasada öngörülen usullere göre; yasama organı Büyük Millet Meclisi tarafından yazılı olarak konan, uyulması zorunlu hukuk kuralları "kanun" adını alır.

  • Kanun (C.: Kavânin) Herkesin uyması için devletin teşri kuvveti tarafından konulan her türlü meşru nizam, kaide, emir, nehiy ve yasaklar.
  • Kavanin (Kanun. C.) Kanunlar. Devlet idare kaideleri. Şeriatın her bir mes'elesi.
  • Kaziye-i külliye. Kâinatta Allah'ın koyduğu değişmez nizam.
  • Kânun Ocak. Ateş yanan yer. Zaman.
  • Kış mevsimi.
  • Sakil, ağır adam.
  • Kış mevsiminin ilk iki ayı.
  • Mangal. Soba.
  • yasa

Istılah[]

[1] Düzenleme yapmaya muktedir otorite tarafından, toplumsal hayatı düzenlemek için konulan genel, geçer norm
[2] Yasama organı tarafından çıkartılan; uygulanması ve uyulması zorunlu kuralları ihtiva eden belgeler, yasama organı tarafından kanun adı altında ve kanunun yapma usullerine uygun olarak çıkarılan yazılı, objektif, sürekli ve soyut kurallar

Musiki[]

her iki elin genellikle baş parmağına takılan iki adet metal parça ile çalınan ve özellikle Türk Sanat Müziği'nde sıkça kullanılan bir tür müzik aleti


[1] Olayların gidişinde olağan dışına yer vermeyen, değişmezlik ve mecburiyet gösteren kural
[2] Kanun
[3] (bilimde) Çok sayıda deney ve gözlemlerden sonra, aynı şartlarda aynı sonuçları verdiği kesin olarak belirlenen durum
[4] Toplumsal hayat içinde kendiliğinden oluşan ve uyulması toplum içinde yaşamanın bir mecburiyeti olan alışkılarının bütünü


Türkçe'de Kanun ve Açıklama[]

Aslında Kanun kelimesi, Fransızcada olduğu gibi Qanûn veya qanun olarak yazılması gerekirken Latin harfleri alınırken batı dillerinin tam bilinmemesinden kaynaklanan ve Türkçe dili yazısında arap harfleri yerine latin harflerine geçerken alınmayan q harfi aslında Türkçe'de var. Nitekim Azeriler Latin alfabesinde geçerken q harfini almışlar. Yani kar ve qar ayrı şeylerdir. Biz eksiğimizi harf almak yerine inceltmeyle kurtarmaya çalışmışız.

Edebiyatta Kanun[]

Bir devr-i şeamet, yine çiğnendi yeminler;
Çiğnendi, yazık, milletin ümmid-i bülendi!
Kanun diye topraklara sürtündü cebinler;
Kanun diye, kanun diye kanun tepelendi..

1912

Tevfik Fikret Doksan Beşe Doğru

Hukukta Kanun[]

Kanun veya yasa, bir anayasal hukuk rejiminde, yetkili organlarca meydana getirilen hukuk kurallarıdır. Kanunlar, tüzükler, yönetmelikler birer kanundur. Kanuna mevzuat da denir. Dar anlamında kanun, yasama organınca yapılan kanun adıyla gerçekleştirilen işlerdir. Hukukla paralel anlamlılık taşır ancak hukukun öğelerinden sadece biri ve hukuk kaynaklarından sadece biridir.

Kanun, yazılı veya yazısız olabilir. Yazılı kanunların en ünlüsü MÖ 1700'lerde yapılmış Hammurabi Kanunları'dır. Roma hukuku, Cermen hukuku, Katolik hukuku, İslam hukuku yazılı kanunlara dayanır. Çağdaş kanunların yazılı oluşu Fransız Devrimi'nden sonra gelişmiştir. Önemli yazılı kanunlara Kod (code) denilmektedir. Toplumu Kod'larla yönetmeye Kodifikasyon denilir ve Kıta Avrupa'da geçerlidir. Medeni Kanun'lar birer Kod'dur. İslam dünyasında Mecelle ilk koddur.

Türkiye'de kanun koyma yetkisi TBMM'nindir. Kanun teklifi Bakanlar Kurulu (tasarı) ve milletvekillerince tek veya grup halinde (kanun teklifi), gerekçe gösterilerek yapılır. Bunun dışındaki kişi ve kurumlar, kanun isteklerini meclise iletebilirler. Cumhurbaşkanı, kanun teklif edemez, çünkü cumhurbaşkanı seçildikten sonra TBMM üyeliğini kaybeder.

Kanunlar cumhurbaşkanına sunulur ve cumhurbaşkanı yayınlarsa yürürlüğe girer. Yayınlamazsa (bütçe kanunu hariç), gerekçesiyle meclise iade eder (15 gün içinde). Meclis kanunu aynıyla tekrar kabul ederse, artık cumhurbaşkanı o kanunu yayınlar.

Meclis, kanun yaparken anayasa ve içtüzük hükümlerine uyar.

Kanunlar TC Resmi Gazete'de (kuruluşu 7 Ekim 1920) yayınlanırsa yürürlüğe girer.

Tarih belirtilmemişse 45 gün içinde bütün yurtta geçerli olur.

Başbakanlık, Düstur adıyla kanunları derlemekte, her yasama yılında bir cilt yayınlamaktadır.

Kanunlar, mevzuat bilgi sistemleriyle internette yayınlanmaktadır.

Meclisin yayınladığı iki kanun dergisi bulunmaktadır: Tutanak Dergisi, Kanunlar Dergisi.

Meclis, geçmişe yönelik suç içeren kanun yapamaz.

Seçim kanunu değişiklikleri, yürürlük tarihinden başlayarak 1 yıl içinde olacak seçimlerde uygulanmaz.

Kanunlar: kanun, tüzük, yönetmelik, KHK, TBMM İçtüzüğü, İçtihadı Birleştirme Kararları, mahkeme kararları, içtihatlar, örf ve adet, tebliğ, genelge, yönerge adlarını taşır.

Kanunlardaki değişiklikleri izlemek vatandaş için mümkün değildir, ancak hukukçular bunu bilebilir.

Her kanunun bir sıra numarası olur. Kanunlar bu no ile anılır. Ancak, cumhuriyet öncesinden kalan kanunlar adlarıyla anılır. 1920-1960 arasındaki kanunlar 1-7480 arası no taşır. 27 Mayıs 1960-1 Kasım 1961 arasındaki kanunlar 1-375 arası no taşır. 1961'den günümüze kadar gelen kanunlar 1'den başlar ve son olarak 5000'leri aşmıştır. Bu durumda aynı no'lu iki kanun olabilir. Bu nedenle kanunlar mehaz verilirken tarihi ve no'su birlikte verilir.

Anayasaya göre, bazı konular ancak kanunla düzenlenebilir (ceza, antlaşmalar, yargıç ve savcı atamaları gibi).

Kanunlar, anayasaya aykırı olamaz ve bu kural yargı denetimi düzeniyle denetlenir. Kanunlar, bireylerce anlaşılabilir şekilde olur ve anlaşılabilir dille yazılır.

TC Anayasasının ilk 3 maddesi değiştirilemez. Bütün kanunlar anayasa denilen temel kanuna göredir.

Bir kanun, başka bir kanunla veya mahkeme kararıyla yürürlükten kalkar. Süreli kanunlar ise, kendiliğinden kalkar (Bütçe Kanunu gibi).

Anayasa Mahkemesi'nin kanun iptalleri Resmi Gazete'de yayınlandığı anda o kanun yürürlükten kalkar.

Bazı kanunlar yürürlükte olmasına rağmen işler değildir (Kılık Kıyafet Kanunu, Şapka Kanunu, Milli Korunma Kanunu gibi). Bazıları ise yürürlüktedir ama fiilen uygulanmaz: mesela kanunlara göre 6-14 yaşları arasındaki her çocuğun eğitimi zorunludur, ama uygulamada okula gitmeyen pek çok çocuk vardır. Kanunlar, sadece kanun haline gelmekle kanun olmaz, uygulamada düzenlenme hataları, toplum gerçekleriyle bağdaşmama, uygulama için gerekli tedbirlerin alınmaması, kanunu uygulayanlardaki aksaklıklar, araç eksikleri, halkın benimsememesi gibi sebeplerle kâğıt üzerinde kalabilir. Kanunsuz suç olmaz.

Antlaşmalar, kanundur ve Anayasa Mahkemesi'ne götürülemez. Yerel kanunla uluslararası kanun çelişirse, uluslararası kanun esas alınır. Antlaşmalar, mecliste bir kanunla uygun bulunursa onaylanır.

Kanunları yasama organı yapar, ancak yürütme organı kanun gibi KHK'ler yapabilir. KHK'ler de Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girer. Olaganüstü haller dışında KHK'ler Anayasa Mahkemesi denetimine açıktır.

Yüretme organı tüzük çıkarabilir; tüzüklerin iptali için Danıştay'da dava açılır.

Bir diğer kanun olan yönetmelikleri, yürütme organı dışında kamu tüzel kişileri de çıkarabilir, bunlar da idari yargıya açıktır, kamusal yönetmelikler Resmi Gazete'de yayınlanır.

Kanunlar birbiriyle çelişemez. Kanun hiyerarşisinde Anayasa en baştadır. Aynı tür kanunlar eşit güçtedir. Kanun hiyerarşisi şöyledir: Anayasa, kanun, KHK, tüzük, yönetmelik, içtihad. Bunlar arasında çelişki olursa yargı organları (Danıştay ve İdare Mahkemeleri), kanunları denetleme görevi gibi denetler.


  Türkiye'de anayasal süreç  
TurkishEmblem

Anayasa Mahkemesi  · Yargı teşkilatı
Çok partili dönem
 VikiKaynak


Kânûn-i Esâsî (Osmanlı Türkçesi: قانون اساسى) Fransızca Loi constitutionelle çevirisi olarak kullanılan Osmanlıca terkiptir. "Temel Kanun" ya da Anayasa anlamındadır. Osmanlı Devleti'nin ilk ve son anayasası 23 Aralık 1876'da ilan edilmiş, 1878'de II. Abdülhamit tarafından askıya alınmış, 24 Temmuz 1908 ihtilali sonucunda yeniden yürürlüğe girmiş ve kısmen 20 Nisan 1924 tarihine kadar yürürlükte kalmıştır.

1876 Kânûn-i Esâsî'si bağımsız bir İslam ülkesinde yürürlüğe giren Batılı anlamda ilk yazılı anayasadır. (1866'da tevcih edilen Mısır fermanı modern bir anayasa niteliğinde olduğu halde, Mısır bu tarihte teorik olarak bir Osmanlı vilayeti olduğu için, Osmanlı padişahı adına yayınlanmıştır.)

Meşrutiyet tartışmaları ve anayasanın ilanı[]

Osmanlı Devleti'nde anayasa ve parlamenter düzen talepleri Fransa'daki 1848 Devrimi'nden itibaren duyulmaya başlandı ve özellikle 1867-1868'de Namık Kemal'in başını çektiği Genç Osmanlılar hareketi tarafından dile getirildi.

Anayasa tartışmaları Âli Paşa'nın 1871'de ölümünden sonra başlayan siyasi ve mali kriz döneminde yoğunlaştı. Bu dönemde Mithat Paşa meşrutiyetçi görüşün başlıca temsilcisi olarak sivrildi. 1876'da Abdülaziz'in tahttan indirilmesiyle Mithat Paşa devlet yönetiminde egemen güç konumuna geldi. Üç ay süren saltanatında anayasayı hazırlatmayı başaramayan V. Murat da tahttan indirilerek, meşrutiyet fikrine daha yakın olduğu sanılan II. Abdülhamit 31 Ağustos 1876'da tahta geçirildi.

10 Eylül'deki cülus merasiminin hemen ardından, anayasa hazırlanması için Mithat Paşa başkanlığında Cemiyet-i Mahsusa adında bir encümen kuruldu. Namık Kemal'in telkinleriyle oluşturulan ilk taslak daha sonra Mithat Paşa'nın özel sekreteri olan hukukçu Krikor Odyan'ın görüşleri doğrultusunda Fransa anayasası ve Belçika anayasası çevrilen bir metinle değiştirildi. Eğinli İngiliz Said Paşa, Süleyman Bey ve Mabeyn Başkatibi Said Küçük Said Paşa Bey'in teklifiyle "Osmanlı memleketinde bulunan milletlerin her biri kendi dilini konuşmakta serbesttir" mealindeki madde devletin resmi dilinin "Türkçe'dir" şeklinde değiştirilerek 18.ve 57. maddeler olmak üzere iki yerde yerini aldı.[1]Padişaha siyasi gerekçelerle mahkemesiz sürgün yetkisi veren ünlü 113. madde Damat Mahmut Celalettin Paşa'nın manevraları sonucu son dakikada kabul edildi. 19 Aralık'ta Mithat Paşa sadrazam oldu. 23 Aralık'ta yeni anayasa Bab-ı Âli önündeki meydana kurulan kürsüde halka ilan edildi ve 101 pare top atışıyla kutlandı.

Tarihi[]

Kanûn-ı Esâsî'nin tam metni için bkz: Vikikaynak. Ayrıca "1. Tertip Düstur" Cilt: 4, s: 4-20.

119 maddeden oluşan anayasanın ilk beş maddesi, padişahın haklarını sayan ve tanımlayan maddelerdi. Osmanlı hükümdarlığı, halifeliği de koruyarak Osmanlı hanedanının en yaşlı üyesine ait olacaktı. (2., 3. ve 4. maddeler). Padişahın kişiliği dokunulmazdı ve yaptıklarından kimseye karşı sorumlu değildi (5. madde). Vükelanın (bakanların) atanması ve azledilmesi, para bastırılması, hutbelerde adının söylenilmesi, yabancı devletlerle antlaşma imzalanması, savaş ve barış ilanı, şeriat hükümlerinin uygulanmasının gözetilmesi, yasalar gereğince verilmiş cezaların hafifletilmesi ya da affedilmesi, parlamentoyu toplamak ya da dağıtmak ve temsilci seçimi için gerekli hazırlıkları yapmak padişahın kutsal haklarındandı (7. madde).

İkinci bölüm, Osmanlı vatandaşlarının kamusal haklarını içeriyordu. 8. madde Osmanlı Devleti'nin uyruğunda bulunan kişilerin tümüne din ve mezhep ayrımı olmaksızın "Osmanlı" denileceğini, 9. madde Osmanlılar'ın tümünün, başkalarının özgürlüklerine müdahale etmemek koşuluyla, kişisel özgürlüğe sahip olduklarını belirtiyordu. 11. maddeye göre, devletin resmi dini İslam’dı. Ancak kamu düzenine ya da genel ahlaka aykırı olmadığı sürece, Osmanlı ülkesinde maruf olan diğer dinlerin icrası serbestti.

Yasa önünde tüm Osmanlılar'ın eşit olduğu, kişilerin, din hakkında önyargıya sahip olunmaksızın vatana karşı aynı hak ve ödevleri bulunduğu 17. maddede, devlet görevlilerinin devletin resmi dili olan Türkçeyi bilmek zorunluluğu 18. maddede yer alıyordu.

Vergiler mükellefin gücüyle oranlı olarak salınacak (20. madde), özel mülkiyete kamu araçları dışında ve yeterli bir tazminat ödenmeden el konulamayacaktı (21 madde). Yasaların kararlaştırdığı durumlar dışında, yetkililer meskene zorla giremeyeceklerdi (22. madde).

25. maddeye göre de, yasa gereği olmaksızın kimseden vergi, resim ya da başka bir ad altında para alınmayacağı karara bağlanıyordu. 26. madde ise işkence ve eziyetin kesin olarak yasaklandığını belirtiyordu.

Hakimler azlolunamayacak, mahkemelerde yargılama aleni olacaktı. Herkes, mahkeme huzurunda hakkını savunmak için gerekli gördüğü yasal araçları kullanabilecekti. Mahkemelere müdahalede bulunulamayacaktı.

Vekiller ile temyiz reisi ve üyelerini, padişah aleyhinde harekete ve devleti tehlikeye düşürecek girişimlere kalkışanları yargılamakla görevli, 30 üyeden oluşan Divanı Ali (Yüce Divan) kuruldu.

Sadrazam, şeyhülislam ve öteki vekiller padişah tarafından atanacaktı.

Memurlar kanuna aykırı hareket etmedikçe ve devletçe zorunlu bir neden görülmedikçe azlolunamayacak, değiştirilemeyeceklerdi. Her memur görevinden sorumluydu. Kanuna aykırı emirler verilmesi durumunda memur amire itaat ederse sorumluluktan kurtulamayacaktı.

Ülkenin bir tarafında isyan çıkacağını gösteren kanıtlar görülürse, hükümet, o yerde geçici olarak sıkıyönetim ilan etme hakkına sahipti. (113. Madde).

42. madde ile, Meclis-i Mebusan ve Heyet-i Ayan'dan oluşan bir Meclis-i Umumî kuruluyordu. Meclis-i Umumi her yıl 1 Kasım - 1 Mart tarihleri arasında toplanacaktı. Meclis üyeleri meclis tüzüğünü çiğnemedikçe düşüncelerini söylemekte ve oylamaya katılmakta özgürdüler. Bu eylemlerinden dolayı haklarında kovuşturma açılamazdı. Üyeler hıyanet, Kanunuesasi’ye karşı hareket ya da rüşvet ile suçlanırlarsa, hapis ve sürgün gibi bir ceza ile mahkûm olurlarsa üyelikleri düşerdi.

Her iki mecliste de, üyelerin yarıdan bir fazlası bulunmadıkça oturum açılamazdı. Tüm konuşmalar Türkçe yapılır, duruma göre açık ya da gizli oylama yapılabilirdi. Her iki meclisçe kabul edilen yasalar padişaha sunulmadan önce vekiller ve sadrazamca onaylanırdı.

Ayan üyeleri, Mebusan Meclisi üyelerinin üçte birini aşmamak koşuluyla, doğrudan padişah tarafından atanırdı. Ayan Meclisi’ne seçilmek için kamunun güvenini kazanmış olmak, devlet hizmetinde başarı göstermek, tanınmış ve 40 yaşından aşağı olmamak gerekliydi. Üyeler yaşam boyu atanır, ancak kendi istekleriyle başka göreve geçmek için istifa edebilirlerdi. Ayan üyelerine verilen aylık tahsisat 10.000 kuruş idi.

Mebusan Meclisinin üye sayısı, Osmanlı uyruğundaki her 50 bin erkeğe bir üye olmak üzere saptanıyordu. Bunlar özel bir yasa gereğince gizli oyla seçilirlerdi. Seçim 4 yılda bir yapılacaktı. Mebusan Meclisi’ne seçilmek için 30 yaşını tamamlamış olmak ve Türkçe bilmek gerekliydi. Mebusan Meclisi üyelerine yıllık 20.000 kuruş, ayrıca aylık 5.000 kuruş yolluk veriliyordu.

Uygulama ve anayasanın askıya alınması[]

1877 Şubatında ülke çapında genel seçimlerin yapılmasından sonra oluşturulan Meclis-i Umumi 19 Mart 1877’de açıldı. İlk toplantı Dolmabahçe Sarayı'nın Muayede Salonunda yapıldı. (Daha sonra meclis Ayasofya bitişiğindeki eski Darülfünun binasına taşındı.) Mecliste 69 müslim ve 46 gayrımüslim mebus vardı. Meclis başkanlığına Ahmet Vefik Paşa atandı.

24 Nisan 1877'de çıkan Osmanlı-Rus Savaşı ("93 Harbi" olarak bilinir) bir yıl boyunca meclis müzakerelerini gölgeledi. Osmanlı ordusunun yenilgiye uğraması ve Rus ordusunun İstanbul kapılarına dayanması üzerine 31 Ocak 1878'de Edirne Mütarekesi imzalandı. Bu olaydan 13 gün sonra 13 Şubat 1878'de II. Abdülhamit meclisi süresiz olarak tatil etti.

1878-1908 arasında süren "İstibdat" döneminde anayasanın temel hükümleri uygulanmadı. Buna karşılık Kanûn-ı Esâsî resmen yürürlükte kaldı. Her yıl çıkarılan devlet Salnamelerinde Kanûn-ı Esâsî metni düzenli olarak yayımlandı. Ayan Meclisi bir daha toplanmadı ise de, Ayan üyelerine ölünceye kadar düzenli maaşları ödendi.

1908 devrimi ve anayasanın yeniden ilanı[]

Selanik'te başgösteren ihtilal üzerine II. Abdülhamit 24 Temmuz 1908'de yayımladığı bir tebliğle 1876 Anayasası'nı yeniden yürürlüğe soktu. Hürriyetin İlanı adıyla anılan bu olayın yıldönümleri, 1930'lu yıllara dek Türkiye'de resmi bayram olarak kutlandı. Büyük bir heyecan ve özgürlük ortamında yapılan genel seçimlerden sonra 17 Aralık 1908'de Meclis-i Mebusan toplandı. Mecliste çoğunluğu oluşturan İttihat ve Terakki Cemiyeti yanlısı mebuslar, 13 Şubat 1909'da Kâmil Paşa hükümetini istifaya zorlayarak, Hüseyin Hilmi Paşa başbakanlığında Osmanlı tarihinin ilk parlamenter tabanlı hükümetinin kurulmasını sağladılar.

Kanûn-ı Esâsî Tadil Komisyonu'nun hazırladığı anayasa değişiklikleri 8 Ağustos 1909'da saat 10:30 da kabul edildi. Yapılan değişikliklerle padişahın tahta geçişinde "vatan ve millete sadakat" yemini etmesi zorunluğu kondu, padişaha yargısız sürgün hakkı veren 113. madde değiştirilerek "Hiç kimse yasanın belirlediği ettiği sebep ve suretten başka bir bahane ile tutuklanamaz ve cezalandırılamaz" hükmü kondu, basından sansür kaldırıldı, sadrazamın yetkileri artırıldı, meclisin güvensizlik oyu ile hükümeti düşürme yetkisi tanındı, padişah tarafından veto edilen kanunların mecliste üçte iki çoğunlukla yeniden kabulü ilkesi benimsendi, posta evrakının mahkeme kararı olmadan denetlenemeyeceği kabul edildi.

1913'te İttihat ve Terakki diktatörlüğünün kurulmasından sonra Kanûn-ı Esâsî'de 1914 yılında iki, 1916'da üç ve 1918'de bir kez olmak üzere toplam 6 kez değişiklik yapıldı. Değişikliklerin çoğu hükümet kararıyla seçimlerin yenilenmesi ve ertelenmesine ve Meclisin feshi usulüne ilişkin idi.

Yürürlükten kalkması[]

Ankara'da toplanan Büyük Millet Meclisi'nin 20 Ocak 1921'de kabul ettiği Teşkilat-ı Esasiye Kanunu, açıkça Kanûn-ı Esâsî'nin ilga edildiğini belirtmemiştir. Bu durumda Kanun-i Esasi'nin Teşkilat-ı Esasiye Kanunu ile çelişen hükümleri 20 Ocak 1921'de yürürlükten kalkmış, Teşkilat-ı Esasiye Kanunu ile çelişmeyen maddeleri ise 1924 anayasasının yürürlüğe girme tarihi olan 20 Nisan 1924'e kadar yürürlüğünü devam ettirmiştir.

4 Kasım 1922'de padişahlığın lağvı ve 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet'in ilanı, 1876 Kanûn-ı Esâsî'nin maddeleri üzerinde yapılan değişikliklerle gerçekleştirildi. Nihayet 20 Nisan 1924'te yürürlüğe giren yeni Anayasa ile 1876 Anayasası tümüyle kaldırılmış oldu.

Kaynakça[]

  1. Çağlar, Burhan, İngiliz Said Paşa ve Günlüğü(Jurnal), Arı Sanat Yayınevi, İstanbul 2010,ISBN 9789944742252
Wikisource-logo
Vikikaynak'ta bu konuyla ilgili metin bulabilirsiniz.
Kanun-u Esasi


bg:Османска конституция de:Osmanische Verfassung en:Kanun-ı Esasî fr:Constitution ottomane de 1876 ja:オスマン帝国憲法 ur:قانون اساسی



Kanun'un bazı kaynaklara göre büyük Türk bilginlerinden Farabi (870-950) tarafından icat edildiği söylenmektedir, aynı kaynaklar FARABİ'nin Kanunüzerinde çeşitli değişiklikler yaptığını da öne sürmektedir. Ancak, antik çağda Mısır ve Sümerliler tarafından kullanıldığını gösteren bazı tarihi belgelerden başka eski bir Arap rivayetine göre de Kanun'u, İbn-i Hallegan'ın icat ettiği ve bu bilginin Horasanlı Bermek ailesinden olup Musul'un Türklerle meskun İrbil şehrinde doğduğu söylenmektedir.

15. asırda yaşamış bir Türk alimi olan Ahmet oğlu Şükrullah, IV. Osmanlı Padişahı Yıldırım Bayezid'in Şehzadelerinden İsa Çelebi'ye ithaf ettiği kitabında Eski Türklerin "Çalav" ismini verdikleri çalgıları hakkında geniş bilgi vardır. Ahmet oğlu Şükrullah bu kitabında yapılış ve çalınış tarzları ile birlikte bu çalgıları "Kamil Çalgılar" ve "Eksik Çalgılar" diye iki grupta incelemiştir. Eksik çalgılardan olduğunu bildirdiği Kanunhakkındaki bilgiye göre, o zaman ki Kanun'un şekil ve tel düzeni bakımından bugünkü Kanundan esaslı bir farkı olmadığı anlaşılıyor. Kanundaki deri kısmından bahsetmediğine göre, mandal tertibatı gibi bu kısmında Kanuna sonradan ilave edildiğini düşünebiliriz.

Kanuneğik kenarı uzun bir yamuk şeklindedir, bu şekilde yapılmasının amacı, tellerinin boyunun ayarlanmasındandır. Akort yapmaya yarayan burguların konduğu bu sol tarafa daha sonra mandallar eklenmiştir. Şekil yönünden kalınlığı az olan tahta bir kutuya benzer. Teller göğüs üzerine birbirine paralel olarak üçer üçer gerilmiştir. Kanunboyu 95-100 cm. , eni 38-40 cm. ve kalınlığı 4-6 cm. arasında sağ tarafı iki dik açılı bir yamuk şeklindedir. Genellikle yapımında Köknar veya Ladin, Çınar(göğüs tahtası olarak), Ihlamur, Gürgen ve Kayın v. b. ağaçlar kullanılır. Sağ tarafta ise teller eşik denilen bir köprü üzerinden Geçer ve bu köprünün altında rezonansı sağlayan deri bulunur, bu deriler de oğlak veya balık derisi kullanılır. Tellerin geriliminden dolayı deri üstünde oluşan yük, Ortalama olarak 1 ton vivarındadır. Yaklaşık 3. 5 oktavlık ses alanı ve çeşitli çalgılar arasında kendine özgü gösterişli ve ahenkli sesiyle yer eden, her türlü duyguyu zengin bir şekilde ifade etmeye uygun Kanun, bütün parmaklar kullanılarak ve Arp , Gitar tekniğine yakın bir teknikle çok sesli çalışmalara da en açık bir çalgı olarak Türk Mûsikîsinin piyano'su olarak adlandırılabilir.

Ayrıca mızraplı çalgılarımızdan en fazla ses yoğunluğuna sahip olan çalgı olarak karşımıza çıkar. Laboratuar ortamında yapılan ölçümlerde "Tanbur"un orta oktav ses yoğunluğu -6. 66 desibel, "Ud"un orta oktav ses yoğunluğu -13. 70 desibel iken Kanun'un orta oktav ses yoğunluğu ise +2. 21 desibeldir. Bu da şunu göstermektedir, bu üç çalgıyı beraber bir eserin icrasında kullanırsak, "Ud"un sesi tamamen kaybolacak, Kanun her iki çalgıdan daha güçlü olarak işitilecektir. Müziğimizin en büyük sorunlarından biri de çalgılarımızın yerleşim düzenidir, çalgılar yerleştirilirken ses sahalarına dikkat edilmelidir ayrıca çalgıların armonik ve melodik yapılarına göre de yerleşim düzeninde kullanılmaları bir başka önemli konudur.

en:Kanun (disambiguation) fr:Qanûn

Advertisement