Yenişehir Wiki
Advertisement

Ukab ve ukab eğitici bir millet;Türkler... Selçuklular gibi çadırlarının tepesinde ukab sembolü taşıyan bir millet:Türkler.


Kartal
Bakınız

Şablon:Kartalbakınız - d


Kartal Kartal/VP Kartal/WP
Kartal (anlam ayrımı) Kartal (disambiguation)
Bir gün aleyhimize, bir gün lehimize; bir gün kadınlara, bir gün kartallara Türk atasözü HDKD Elmalı tefsiri al-i İmran 140 Fatih Sultan Mehmetin ünvanı: Büyük Kartal: Büyük Kartal öldü https://youtu.be/o5OE0bcIpzI
Fil ve Kartal Ebrehe kabenin sahibi var. Allah kartallarını gönderir. 3 devre var 1000 elemtere 1000 fil Tefriciye 4444 Fetih 19 1999 kartalları çok sert çetin geldi.
nezafet ve sıhhiyye memurları hükmünde olan kartallar
Savaşta ölen savaşçılara quauhteca (kartalın insanları) denirdi.
Kartal penunsula [1] Caanan wikia Kartal, Hungary [2]
Kartal babalar Osmanlıda kabadı dervişler grubu sınırlarda bulunurdu.
Osmanlı kartalı (Film)
Şahbaz - baz
Sesli sözlükte kartal yazınca çıkan entriler Enuk - Enik - Gölbez
Havada Kartal sesi var Türkü
Türkçe - İngilizce çevirisi 1. Eagle. 2. the eagles. 3. harrier eagle. 4. harpy eagle. 5. king of birds. 6. steppe eagle. 7. (kuş, Fam: kartalgiller) [syn.: kartal, karakuş] eagle. 8. falcon. 9. falconiformes. ------ Türkçe - Türkçe çevirisi 1. enuk. 2. bürgüt. 3. berete. 4. Kartalgillerden, genel olarak kızıl siyah tüylü, çok güçlü, yuvasını yüksek kayalıklar üzerinde kuran, iri bir yırtıcı kuş (Aquila): "Kartal yükseldi yükseldi, kıyıdaki dağların üstünde küçüle küçüle göze görünmez oldu."- N. Cumalı. 5. Kartalgillerden, genel olarak kızıl siyah tüylü, çok güçlü, yuvasını yüksek kayalıklar üzerinde kuran, iri bir yırtıcı kuş (Aquila). 6. Omurgalı hayvanlardan kuşlar sınıfının karinalılar bölümüne giren bir takım.
İngilizce - Arapça çevirisi Ukab - Ukap 1. نسر, عقاب طائر. 2. باز, صقر, مدفع خفيف قديم. عُقاب: (اسم) الجمع : أَعْقُب و عِقْبان العُقَابُ : طائرٌ من كواسِر الطَّيْر، قويُّ المخالب، مُسروَلٌ، له منقار قصير أَعقف، حادُّ البصر العُقاب: راية النَّبيّ عليه السَّلام
راية النبي Râyet-ün Nebi Peygamberin rayetinin adı Ukab yani Kartal Rayet Rayete meylederiz kamet-i dil cu yerine Kaçenik - Hızlı kartal
Şah kartal Tuğrul (kuş) Kartal Baba Büyük Kartal - Fatih Sultan Mehmet için kullanılır

Kartal kargayla uğraşmaz.
Kusur Hz Mevlana başkalarının kusurunda kartal, kendi kusurunda deve

Hz Mevlana_başkalarının_kusurunda_kartal,_kendi_kusurunda_deve olmak

عُقاب: (اسم) الجمع : أَعْقُب و عِقْبان العُقَابُ : طائرٌ من كواسِر الطَّيْر، قويُّ المخالب، مُسروَلٌ، له منقار قصير أَعقف، حادُّ البصر العُقاب: راية النَّبيّ عليه السَّلام

  • EÇS/15/206 - Sudan da - Hakir Koz hakimine bir mikrene hediye verdim. Bize üç deve ve bir gılam verdi. Ertesi günü yine kuzeye giderken, gördük ki bir toz bulutu kalktı. Meğer bir ukab kuşu bir fil yavrusunu kapmış, fil anası ukap ile cenk edermiş. Gördük ki zalim ukap kuşu büyük fili de zebun edip başına kondu. Zavallı fil, hortumu ile korundu ama fayda vermedi. Hemen hepimiz Allah Allah ile ve tüfenklerimizle hücum ettik. Ukap kuşu havaya kalktı ve kanatları güneşin ışığını gölgeledi. Fil kaçtı. Zalim ukap, fil yavrusunun gözlerini oymuş. Zavallı sahrada serseri dolaşır idi. Biz biraz uzaklaşınca ukap kuşu fil yavrusunu kapıp havaya kaldırdı ve yere bıraktı. Yavru parça parça oldu ve yere inip yemeğe başladı. 
  • EÇS/14/75 REİSİ TUĞRA MENZİLİ: Susuz, kuru, mânasız yer olduğundan biraz durup öğle zamanı kalkıp 8 saat gittik. NEVATIR MENZİLİ: Burası da bir dereli, tepeli, kara kayalı, susuz yerdir.Öğle üzeri buradan hareket ettik.Dellâllar şöyle bağırdılar:

    <Ey hacılar! Bu gece Tih sahrasına gireriz.Vaveylâ gecesidir.Birbirinizi gözetip geri kalman, kaybolursuz.Bu gece baba oğul, oğul babaya bakmaz.Esvaplarınızı develerinizi bir hoşça koruyun.Deniz gibi kumun içinden Arap çıkıp canınıza okur.Mal ve menalinizi yağma eder, bu öyle bir kum deryasıdır ki, hazreti Mâsa kırk yıl dolaştı.>

Bunun üzerine herkes pür dikkat yürümeye başladık.Hartub denilen yeşil ağaçlı, koyu gölgeli bir dere içinde gittik.

AMANSIZ SAHRA, KUM DENİZİ, BERZAH’ABENZEYEN TİH VADİSİ:Bu kum deryasına ayak basar basmaz katır, eşek ve develer dizlerine kadar kuma battılar.Hayvanların gözleri kan çanağına döndü.Akşam olunca Rada olup meşaleler yakıldı.Böylece harekete devam edildi.Bu tih sahrası öyle bir sahradır ki bir adam gaybolsa yüz sene ömrü olsa bu kum deryasından kurtulamaz. (Mısra): Ne geldiğin kapu zâhir ne gittiğin memerpeydâ

Ukab kuşları, korkunç canavarlar, engerek yılanları, örenler âdemi helâk ederler. Hattâ hakir kumdan Karadağ parçası gibi bir şey gördüm (âyâ bu ne ola?) diye üzerine at sürdüm. Yakınına varınca kımıldamağa başlayıp uçtu. Kanatlarından çıkan sesten altımdaki kısrak ürktü. Hemen geri döndüm.Hacılar bu hali görünce müthiş bir feryat koptu.Bu Ukab kuşu bir sığırı avlayıp birkaç atlı üzerine vardık. Sığırın gözlerini oyup yiyordu. Bir kurşun attık, kuş havalandı. Sığırı boğazlayıp hademelerimizle parçalayıp buz parçası gibi yedik, kemikleri kaldı. Bu sahradan yürümekten kalan develeri de boğazlayıp böyle bir anda yağma ederler. Hâtta tarihçiler yazmışlardır, hazreti Mûsâ Meyden diyarında Semud kavmine giderken, o diyar halkı Bel’am ibn Baur’ayalvardılar. (Musa şehrimize gelmesin) dediler. Bel’am’ın bir ihtiyar ve hilekâr karısı vardı. Bin türlü şeytanlıklarla kocasının damarına girdi. Bel’am gibi peygamber mertebesinde olan kimse avret sözüne kanarak (Musa bu şehre gelmeye) diye dua etti. Duası kabul olunup Cenabı hak derhal Musa’nın dört tarafında bu Tih sahrasını yarattı. Evvelce böyle kum çölü yoktu. Musa askeri ile bu çöle girdi. Taberi tarihine göre Musa bu çölde kırk yıl dolaşmıştır. Bir rivayete göre de kırk gündür. Kırk gün olması doğrudur. Cenabı hak Musa’nın kavmine gökten men ve selva gönderdi. Onları yiyip doyundular. Bu gökten gelen şeyler üzüm, hurma, sirke, tuz, teredir. Selva da gökten pişmiş olarak düşen bir kuştur.

Mısır tarihçileri bu sahraya Reml-i Arabi derler. Bu kum deryasında şiddetli rüzgardan kum deryaları olur. Bir anda yine bu kum dağları kaybolup bir başka tarafta yeniden dağlar teşekkül eder. Cenabı hak gazap edip Âd kavminin büyük kayalarla yapılmış olan binalarından bu kumu yaratmıştır. Buna şüphe eden günaha girer. Çünkü bu ilahi sır hakkında ayet vardır: “Ve fi Âdin iz erselnâ aleyhi mürrih el akîm…”

  • Kartal / Kartal vecizeleri Şurefe'den rivayet edildi ki: Mehdi'nin beraberinde süslenmiş bir halde Peygamberimiz (s.a.v)'in bayrağı ukab olacaktır (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiy-il ...

İlmi Mercek Dergisi açıklaması[]

Bir topluluğun en önemli sembollerinden biri bayrak ve sancaktır. Her ikisi de, en küçük birimden en büyük birime kadar o topluluğu sembolize eder.

Sancaklar arasında bir sancak vardır ki taşıdığı anlam ile ve önem ile diğer sancaklardan ayrılır. 1400 yıldır İslam'ın sembolü olan bu sancak kutlu Peygamberimiz, Hz. Muhammed (s.a.v)'in Ukab isimli emaneti olan Sancak-ı Şerifi'dir. Hz. Peygamber her katıldığı savaşa Ukab ile girmiştir.

Arap kabileleri arasında sancağın yere düşmesi yenilmek anlamına geliyordu. Böyle bir şey olduğunda askerler mağlubiyeti kabul ederek dağılırlardı. Bu yüzden sancağı taşıyan kişi yaralandığında veya öldüğünde onu taşıyacak sonraki kişi belliydi ve hemen sancağı devralırdı.

Resullullah (s.a.v) kullanılacak sancakların hep beyaz olmasını emretmişti, ancak Ukab siyah renkli idi. Bu Sancak'ın diğerlerinden başka bir farkı da yünlü bir kumaştan yapılmış olmasıydı.

İslam öncesi, Kureyş kabilelerinde kullanılan bu sancak tüm Arapları birleştirici bir öneme sahipti. O dönemdeki tüm kabileler de, İslamiyet'in yayılması safhasında bu sancak altında birleşiyorlardı. Peygamber Efendimiz (sav)'in bu sancak dışında, ordusuna ait birçok sancak daha vardı ama Başkomutanlığa özel olan sancak Ukab'tı. İslamiyet'in yayılmasından ve Hz. Peygamber (s.a.v)'in vefatından sonra dört halife bu şerefli emaneti almışlardı. Resmi kayıtlara göre daha sonra Emevi ve Abbasi halifelerine intikal eden sancak, Moğallar'ın Bağdat'ı işgal etmesiyle Abbasi Halifesi tarafından Mısır'a götürüldü. Ukab, Yavuz Sultan Selim Han tarafından Mısır'ın alınmasıyla da Osmanlılara geçmiştir. Yavuz Sultan Selim, Mısır dönüşü sancağı İstanbul'a getirmiş ve o tarihten itibaren Peygamberimiz (sav)'in emaneti olan Ukab, İstanbul'da bulunmaktadır.

Sancak-ı Şerif Osmanlı'ya geçtikten sonra savaşlarda kullanılması adet olmuştu. Ordunun savaş alanına çıkmasından bir süre önce Sancak-ı Şerif bulunduğu yerden çıkarılır ve hazırlık yapılırdı. Bu sancak, savaş alanlarına muhafazası ile birlikte götürülür ve sancaktarlar tarafından korunurdu. Sancak-ı Şerif'in ordu ile beraber olması çok büyük bir şevk unsuru olarak kabul edilirdi.

Yüzyıllarca, İslam ahlakının bayraktarlığını yapan Osmanlı imparatorluğu, Sancak-ı Şerif'in İstanbul'a gelmesi ile büyük bir onura erişmiştir.

Peygamber Efendimiz (sav)'e ait, Ukab isimli sancak, bu özelliğinin yanı sıra çok önemli bir konunun daha alameti ve müjdecisidir. Hz. Peygamber (sav) bu Sancak'ın açılacağı zamanın, Kuran ahlakının yaşanacağı bir dönem olan ahir zamanın müjdesi olacağını bildirmiştir. Hadislerde şu şekilde bildirilmiştir:

Abdullah b. Şurefe'den rivayet edildi ki: Mehdi'nin beraberinde süslenmiş bir halde Peygamberimiz (s.a.v)'in bayrağı olacaktır (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiy-il Ahir Zaman, s.65) .

Peygamber (s.a.v)'in softan bayrağı ile çıkacaktır. O bayrak dört köşeli olup, dikişsizdir ve rengi de siyahtır. Onda bir hicr (hale) bulunur. O Resulullah (s.a.v)'in vefatından beri açılmamış olup Mehdi çıkınca açılacaktır (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiy-il Ahir Zaman, s.23) .

Alametlere gelince; beraberinde Allah Resulünün (s.a.v) gömleği, kılıcı, sancağı bulunacaktır. O sancak ki Peygamberin (s.a.v) vefatından bugüne kadar hiç açılmamıştır. Mehdinin zuhuruna kadar da açılmayacaktır (Kıyamet Alametleri, s.164) .

Hz. Mehdi, Peygamber Efendimiz (sav)'in bayrağıyla çıkacaktır. O bayrak dikilmemiştir, siyah ve dört köşelidir. Peygamberimiz (s.a.v)'in vefatından sonra hiç açılmamış olup ancak Hz. Mehdi tarafından açılacaktır (El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-i Mehdiy-il Muntazar, ss.41-42, 52, 54) .

Peygamber Efendimiz (sav)'in hadislerinde rengi, şekli, dikişi hakkında bilgi verilen sancak bugün Topkapı Sarayı'nda Kutsal Emanetler Bölümünde muhafaza edilmektedir.

Ahir zamanda ancak Hz. Mehdi tarafından açılacağı bildirilen bu Sancak'ın önemli bir özelliği de Peygamberimiz (sav)'in "vefatından bugüne kadar hiç açılmamış" olmasıdır. Tarihi kaynaklara göre; günümüze kadar Osmanlı İmparatorluğu da dahil olmak üzere hiçbir devlet tarafından, Peygamber Efendimiz (sav)'in zatına hürmeten açılmayan sancak, götürüldüğü savaşlarda ve törenlerde kılıfından dahi çıkarılmamıştır. 1400 yıldır bu şekilde muhafaza edilen sancak Hz. Mehdi'nin gelişi ile İslam ahlakının hakim olacağı dönem olan ahir zamanda açılmayı beklemektedir. (En doğrusunu Allah bilir.)

Bu makale, "İlmi Mercek Dergisi" 02. sayı (Ağustos 2004) 18. sayfadan alınmıştır.

Advertisement