Yenişehir Wiki
Advertisement

Karz-ı Hasen Sadece Allah rızâsı için verilen ödünç. Faizsiz verilen borç.


KARZ-I HASEN

Güzel ödünç. Dinin emirlerine uygun ödünç verme.

Bir kimsenin nakit para, ölçülebilir, tartılabilir ve sayılabilir bir malı, benzerini (mislini) almak üzere bir sahsa vermesidir. Söz edilen bu mallardaki ortak özellik misliyattan olmaları yani her zaman benzerlerinin bulunabilme hususiyetine sahip olmalarıdır.

Hiçbir maddi çıkar düşüncesi gözetmeksizin sırf Allah'ın rızasını kazanmak ve din kardeşinin sıkıntısını gidermek amacıyla karşılıksız borç vermeye karzî hasen denir. "Hasen" sıfatıyla nitelenmesi amacındaki ruh yüceliğinden ileri gelmektedir.

Ödünç vermeğe "ikraz", ödünç ve rene "mukrız", ödünç alana "mustakriz" adı verilir. Ödünç alma ya "istikraz" denir.

Nakit para, altın, gümüş, arpa, buğday, yağ, bal, yumurta ve ceviz gîbi tartılabilir, ölçülebilir ve piyasada benzeri bulunabilir şeyler arasında karz muamelesi yapılabilir. Bir kimse karzla elde ettiği şeye malik olur, mukrıza bunun mislini vermekle mükellef bulunur. Karz dışındaki her borcu ödeme hususunda tecil (geciktirme) geçerlidir. Ancak karz muamelesinde geçerli değildir. Mukrız istediği an suresi dolmadan ikraz ettiği şeyi geri isteyebilir. Mustakrizin hemen bunu iadesi gerekir. Ödünç alınan bir malın ödenmesi misliyle olur. Kıyemîyat adı verilen ve piyasada benzeri bulunmayan veya bulunsa da ölçü ve değerce farklı olan mallar arasında karz muamelesi yapılmaz (Ömer Nasuhî Bilmen, Hukûk-ı İslâmiyye ve Istilâhât-ı Fıkhiyye Kamusu, İstanbul 1986, VI, 94-104).

Karzın rüknü icâb ve kabul ile bu esnada malın tesliminden ibarettir. Karz akdinin sıhhatli olabilmesi için, tarafların akıllı ve mümeyyiz olması; piyasada misli olan malın bulunması, karz muamelesi esnasında herhangi bir menfaatin şart koşulmaması gereklidir (Yusuf Kerimoğlu, Emanet ve Ehliyet, İstanbul 1985, II, 474-475). Ödünç veren kişinin, verdiği bu ödünç sebebiyle müstakrizden bir menfaat talebi haramdır. Çünkü karzın karşılığında fazla bir şey istemek faizdir. Ancak mustakriz dilerse mukrıza herhangi bir şarta dayalı olmaksızın hediye verebilir, ikramda bulunabilir (Ömer Nasuhi Bilmen, a.g.e., VI, 99-100)

Kur'an-ı Kerim'in muhtelif yerlerinde karz-ı hasenden bahsedilmektedir. Ancak Kur'an-ı Kerim'de karz-ı hasen ifadesini müfessirler Allah yolunda mal infakı Şeklinde açıklamışlardır:

"Allah'a, kat kat karşılığını artıracağı güzel bir ödünç takdiminde kim bulunur? Allah hem darlaştırır, hem bollaştırır; Ona döneceksiniz" (el-Bakara, 2/245).

"...Eğer namazı dosdoğru kılar, zekatı verir, peygamberlere inanır, onları desteklerseniz ve Allah'a güzel borç verirseniz (ihtiyacı olanları Allah rızası için borç verirseniz) andolsun ki sizin günahlarınızı örterim..." (el-Mâide, 5/12)

"Allah'a kim güzel bir ödünç takdiminde bulunursa, Allah karşılığını kat kat verir, ona cömertçe verilecek bir ecir de bardır" (el-Hadîd, 57/11)

"Sadaka veren erkeklere ve sadaka veren kadınlara ve Allah'a güzel bir ödünç verenlere, verdikleri kat kat artırır ve onlara şerefli bir mükafat vardır" (el-Hadîd, 57/ 18).

"Eğer Allah'a güzel bir ödünç takdiminde bulunursanız, onu sizin için kat kat yapar, sizi bağışlar; Allah, şükrün karşılığını verendir; halimdir" (et- Teğâbun, 64/ 17).

Toplum Şartları günden güne değişmektedir. Toplumu oluşturan fertler arasındaki sosyal yardımlaşma duygu ve olgusu İslam'ın tavsiye ettiği en önemli konulardan biridir. Müslümanlar, cemiyet ve fert olarak ekonomik modellerini muhafaza ve yaşatmakla yükümlüdürler. Bu itibarla, faiz batağına saplanmamak için fahri bir yardımlaşma türü olan karz-ı hasen vb. sosyal ve ekonomik kurumlara işlerlik kazandırmak gerekir.

Zarûrî olmadıkça karz alınmamalıdır. Alındığı takdirde de mukrızın hukukuna saygılı davranılmalı ve bir an önce ödünç alınan para veya malı ödemeye gayret edilmelidir.

Darda kalan müslümanlara ödünç verme durumunda olan kişiler de bu güzel geleneği sürdürmeli ve Allahu Teâlâ'nın bunu karşılıksız bırakmayacağını düşünmelidirler. Sadaka vermek dinimizde övülmüş bir şeydir. Ancak ihtiyaçlının incinebileceği düşünülerek ödünç olarak vermek daha iyidir. Çünkü Peygamberimiz "Bir şeyi ödünç vermek, onu sadaka olarak vermekten hayırlıdır" (el-Azîzî, es-Sirâcü'l-Münîr Şerhu Câmi's-Sağîr Fi Hadisi'l-Beşîri'n-Nezîr, III, 57) buyurmuştur.


Karz-ı Hasen ne demek?


AYETLER DE KARZ-I HASENİ

İŞARET EDİYOR

“Kim Allah’a güzel bir ödünç verecek olursa Allah da onun karşılığında kat kat verir ve ayrıca onun çok değerli bir mükafatı da vardır. (Hadîd suresi, 11)”, “Mallarını Allah yolunda hayra verip de sonra başa kakmayan, alanların gönlünü kırmayan (onlara iyi davranan) kimselerin Allah katında kendilerine has mükafatları vardır. Onlara korku olmadığı gibi onlar üzülmeyecektir. (Bakara suresi, 262)”, “Göklerin ve yerin mirası Allah’a ait olduğu halde, size ne oluyor da Allah yolunda mallarınızı harcamıyorsunuz? (Hadîd suresi, 10)”, “Eğer Allah’a (rızası uğruna) ödünç verirseniz Allah onu sizin için kat kat artırır ve sizi bağışlar. Allah çok mükâfat verendir, ceza vermekte acele etmeyendir. (Teğabûn suresi, 17)”…

Kur’an-ı Kerim’de bu ve benzer birçok ayet, karz-ı hasen verecek Müslümanlara hem müjde veriyor hem de karz-ı hasenin nasıl yapılması gerektiğine dair uyarılarda bulunuyor. Buna göre; erkek-kadın herkes borç vermek için teşvik ediliyor, borç vermek namaz ve zekatla birlikte zikrediliyor, fakirlikten ve darlıktan korkmadan verin deniyor, kendisi ihtiyaç içinde olanların da yine ihtiyaç sahiplerine yardım etmesi gerektiği söyleniyor. “Yaptığınız hayır kendinizindir” mesajı veriliyor, Allah’ın hiç sevmediği cimrilikten kurtulmak için de karz-ı hasen öneriliyor, Allah yolunda harcayanların kat be kat kazanacağı anlatılıyor ve ‘infak etmek için ölümü beklemeyin’ deniyor.

Peygamberimiz de güzel borç vermeyi her zaman övüyor ve inananları da hayatı boyunca bu konuda teşvik ediyor. Hatta borç vermenin sadakadan daha üstün olduğuna Hz. Enes bin Mâlik’in (R.A) rivayet ettiği bir hadisle dikkat çekiyor: “Bir adam cennete girdi. Kapısında şöyle bir yazı gördü: ‘Verilen sadakanın karşılığı on sevap, verilen ödünç paranın karşılığı ise on sekiz sevaptır.’ Ben de neden ödünç para sadakadan üstündür diye Cibril’e sordum. Bana şöyle cevap verdi: Dilenci dilenirken yanında para bulunabilir. Ama ödünç para isteyenin mutlaka bir ihtiyacı vardır da onun için istemiştir.” Abdullah İbn-i Ömer’den (R.A) rivayet edilen başka bir hadis de şöyle: “Duasının kabul edilmesini ve sıkıntısının giderilmesini isteyen, sıkıntıda olan borçluya yardım etsin.”

Kur’an-ı Kerim’de ve hadislerde sıklıkla değinilen karz-ı hasenin hükmünün de bilinmesi gerektiğini anlatıyor Dr. Hamdi Kalyoncu: “Öyle durumlar var ki bu hâllerde borç vermek değil, vermemek gerekiyor. Hatta bu sakıncalı durumlara rağmen borç vermenin verene sorumluluk getireceği anlatılıyor. Mesela arkadaş bana ‘Paran var mı?’ diye soruyor. Öyle değil, “Bana verecek paran var mı?” diye sormak lazım. Paranın ne için kullanılacağı çok önemli.”

İHTİYACI MEŞRU OLANA BORÇ

VERMEK VACİP HÜKMÜNDE!

Karz-ı hasenin hükmüne göre; her borç isteyene vermek gibi bir mükellefiyet yok. Aksine istenen paranın nerede ve ne için kullanılacağı konusunda borç verenin sorumluluğu var. Kişi içki içmek, kumar oynamak, zina yapmak için istiyorsa verilmemesi gerekiyor. Aksi hâlde veren kişi bırakın sevaba girmeyi, bu günahın sorumluları arasında yerini alıyor. Ancak kişinin ihtiyacı meşru ise borç vermek de vacip hükmünde!

Karz-ı hasen’de borç, belli bir zaman sonra geri ödeme koşuluyla veriliyor. Fakat ihtiyaçlı kişi vakti geldiğinde parayı iade edemiyorsa karz-ı hasen sahibi onu sıkıştırmamalı, sabırla beklemeli deniyor. Bakara suresi 280. ayet durumu şöyle özetliyor: “Eğer borçlu darlık içinde bulunuyorsa, ona geniş bir zamana kadar süre tanımak lazımdır. Eğer veremeyeceğini bilirseniz alacağı bağışlamanız sizin için daha hayırlıdır.” Bir başka hadiste de Allah Resulü, “Kim güç durumda olan borçluya mühlet verirse; her gün mühlet verdiği kadar bir sadaka sevabı alır.” diyor.

Bir de borç verene dünyevi açıdan menfaat temin eden her türlü karz yasaklanmış dinimizce. Mesela borç veren, “Borcunu öderken bir yemek ısmarlarsın” dese, sırf bu sebeple karz-ı haseni kabul edilmiyor. Hadislere ve İslam âlimlerine göre; bu faizdir ve haramdır. Çünkü verdiğinin aynısını alması gerekir. Yemek fazlalıktır.

VERDİĞİ BORCU YAZMAYANIN

DUASINA İCABET EDİLMİYOR

Dr. Hamdi Kalyoncu, birçok hastasının başkası yüzünden borçlandığını, zor durumda kaldığını ve psikolojisinin bozularak kendisine geldiğini anlatıyor. Burada dikkat çekmek istediği husus ise karz-ı hasenin muhakkak taraflarca yazılı hâle getirilmesi. Hatta araştırma esnasında kendini derinden etkileyen hususun da bu olduğunu vurguluyor. Konunun ehemmiyetini anlatan ve insanı şoke eden bilgi, Mevdûdî’nin Tefhîmü’l Kur’an’ında anlatılıyor. Peygamberimiz, üç tür kimsenin Allah’a dua ettiğini, fakat duasına icabet edilmediğini bildiriyor; yoldan çıkmış karısı olduğu halde onu boşamayan adam, kendisine teslim edilmiş yetim malını yetim henüz olgunlaşmadan teslim eden kişi ve hiçbir yazılı belge, delil olmaksızın başkalarına borç veren kimse.

Bir de karz-ı hasende alınan borcun ödenmesiyle alakalı önemli ayrıntılar var. Borcun vadesinde ödenmesi en güzel olanı. Peygamberimiz, “Zenginin borcunu erteleyip vadesinde ödememesi zulümdür.” diyor. İstemesine rağmen ödeyemeyenler için de niyetin önemli olduğuna dikkat çekiliyor Ebu Hureyre (R.A.)’nin rivayet ettiği bir hadiste: “Bir kimse ödemek niyetiyle borçlanır, borcunu ödemeden ölürse, Allah onun borcundan vazgeçer ve istediği bedeli vererek alacaklılarını razı eder. Buna karşılık gönlünde ödeme niyeti olmaksızın borçlanan kimse, borcunu ödemeden ölürse Allah ondan alacaklıların hakkını alır.”

Alıntı: Aksiyon dergisi-sayı-829

"Her ümmetin bir fitnesi/imtihanı vardır Benim ümmetimin fitnesi/imtihanı ise dünya malıdır" (1) İslam'da

KARZ-I HASEN

Dünya hayatı bir oyun ve oyalanmadan ibaret olduğu gibi, dünyalık mal da, bu oyun ve oyalanmanın bir parçası ve imtihanın bir ayağıdır Birçok ayet ve hadiste, dünya ve dünyalığın kınandığına şahit olurken; yine birçok ayet ve hadiste de, yetime, yolda kalmışa, komşuya, akrabaya vs yardımın, onların ihtiyaçlarını karşılamanın faziletinden bahsedilmektedir Bundan anlaşılmaktadır ki; dünya ve dünyalığı bir rahmet ya da bir felaket kılacak olan, onu nasıl ve nerede kullandığımızdır Zaten bunların "imtihan" olarak tavsif edilmeleri de, bunu göstermektedir Zira; imtihanı kazanmak da vardır, kaybetmek de

Bu imtihanı kazanmak için, Rabbimiz birçok vesileler halk etmiş ve birçok tavsiyelerde bulunmuştur İşte bu tavsiye ve vesilelerden biri "Karz-ı Hasen"dir

Karz-ı Hasen Nedir?

Karz-ı hasen, kelime anlamı olarak, güzel ödünç demektir Karz, geri almak üzere verilen demektir Karz-ı hasen ise; "hiçbir maddi çıkar düşüncesi gözetmeksizin, sırf Allah'ın (cc) rızasını kazanmak ve din kardeşinin sıkıntısını gidermek amacıyla borç vermeye denir(2)Bu güzel amel bir çok ayette övülmüş ve bu amelle âmil olanlar türlü mükafatlar ile müjdelenmişlerdir (3)

Karz-ı Hasen'in Vasıfları

İmam İbnu'l Cevzî (rha), karz-ı haseni 6 sıfatla vasıflandırır Birincisi; Allah(cc)için ihlâslı yapılan İkincisi; gönül hoşluğu ile verilen Üçüncüsü; helal olan Dördüncüsü; sevabı Allah'tan umulan Beşincisi; ardından eziyet edilip başa kakılmayan Altıncısı; en iyi mallardan verilen(4)

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır (rha) ise, bunlara dört tane daha ekleyerek, karz-ı hasene, on sıfatı cami' eyler (5)

Karz-ı Hasen'in Şartları

Karz akdinin sıhhatli olabilmesi için, tarafların akıllı ve mümeyyiz olması, piyasada misli olan malın bulunması, karz muamelesi esnasında herhangi bir menfaatin şart koşulmaması gereklidir (6)

Karz Muamelesi Nelerde Yapılır?

Nakit para, altın, gümüş, arpa, buğday, yağ, bal, yumurta ve ceviz gibi tartılabilir, ölçülebilir ve piyasada benzeri bulunabilir şeyler arasında karz muamelesi yapılabilir (7)

Karz-ı Hasen mi, Sadaka mı Efdaldir ?

Allah (cc) Rasulü (sas) şöyle buyurmaktadır:

"Bir malı/parayı borç/ödünç vermek, onu sadaka olarak vermekten hayırlıdır" (8)

Karz-ı hasen sadakadan efdaldir Zira sadaka muhatabı incitebilir Ancak ödünç vermek, onun geri dönüşü olduğu için, incitmez Ödünç veren (mukriz), ödünç alanı (mustakriz) zorlamayıp ödemesini kolaylaştırdığı oranda fazileti de katlanacaktır şüphesiz Rasulullah (sas) şöyle buyurmaktadır:

"Borcunu ödemekte zorluk çeken birisine mühlet veren veya borcunun bir kısmını bağışlayan kimseyi yüce Allah Cehennem ateşinden korur" (9)

Ancak; mukriz istediği anda mustakrizin borcunu ödemesi de gerekliliktir (10)

Ve yine, sadaka isteyen bunu ihtiyacı olmadan dilenebilir; ancak ödünç isteyen, sadece ihtiyacı olduğundan dolayı bunu ister (11)

Karz-ı Hasen'in Fazileti

Bir çok belayı def eden ve bilhassa Rasulullah (sas) tarafından muhtelif hadislerde -şiddetle- emir ve tavsiye edilen sadakadan daha faziletli olan "karz-ı hasen"e, günümüz İslam fertleri, maalesef gerekli ihtimamı göstermemekte ve imtihanı kazanmak için sunulan bu "kopya"yı değerlendirememektedirler Şeytanın; "sen zekâtını veriyorsun; artık yapman gereken bir şey yok" sesine kulak vererek, zamanla daha da onun adımlarına uyup, nihayetinde fakirlikten korkar hale gelebilmekte ve şeytanın ordusundaki yerlerini alabilmektedirler Bilmezler ki; "elindekini iyi kullanan, hiç muhtaç olup fakirleşmez!" (12)

Karz-ı hasenin faziletine dair onlarca rivayetten -birbirlerine bağlı olan- birer ayet ve hadisi aktarıp sözlerimizi bağlayacağız

Rasulullah'a (sas); "Nuh'dan (as) ümmetine kadar olan ümmetler içerisinde, kendi ümmetini nasıl tanıyacaksın?" sorusu sorulmuş ve şu cevabı vermiştir:

"Onları abdestin tesiriyle yüzlerinin parlamasından tanırım Bu parlaklık onlardan başka hiç bir millette yoktur Kitablarının sağ taraflarından verilmesiyle de tanırım Onları yüzlerinin görü­nüşünden de tanırım Onları önlerinde ve arkalarında koşan nûrlarıyla da tanırım" (13)

Allah (cc), hidayet kaynağı Kur'an'da mealen şöyle buyurmaktadır:

"Hani Allah'a güzel bir borç verecek kimse ki, Allah onu ona katlayıversin?! Hem onun için çok hoş bir mükâfat da vardır! O gün mümin erkeklerle, mümin kadınları önlerinden ve sağ taraflarından nurları koşarken göreceksin: "Bu gün müjdeniz altlarından ırmaklar akan cennetlerdir İçlerinde ebedi olarak kalacaksınız" (denir) İşte büyük kurtuluş budur!" (14)

Ayette zikredilen "nur"dan kastın, iman ve hidayet olduğu görüşü, tercih edilen görüştür Bununla birlikte, karz-ı hasende bulunan mü'minlerin iman ve hidayetle müjdelendikleri ve önceki hadis-i şerifle düşündüğümüzde de, karz-ı hasende bulunanların, kıyamet günü Rasulullah (sas) tarafından tanınacakları sonucuna ulaşabilmekteyiz

Bir Değerlendirme

Beşerî sistemlerin çarkında ezilen Müslümanlar, gün be gün ağırlaşan ekonomik şartları da dikkate alarak, "karz-ı hasen" kültürünü canlı tutmaya çalışmalıdırlar

Kardeşin kardeşe, akrabanın akrabaya sırt dönebildiği böylesi fitne ortamının en çetin fitnesi/imtihanı, sıla-i rahime gösterilen hassasiyet ölçüsüdür şüphesiz

Kimileri; sıla-i rahim ve akrabaya yardımın faziletini bildikleri halde buna yanaşmazlar Oysa bunu yapabilseler; sıla-i rahim, sadaka ve nefs ile mücadele sevaplarını kazanacaklar Bu kimseleri, bu sevaplardan mahrum eden, hiç şüphe yok ki şeytandır Rasulullah (sas) şöyle buyurmaktadır:

"Yoksul kişiye sadaka vermekte sadece sadaka sevâbı vardır, akrabaya tasaddukta bulunmanın ise iki sevâbı vardır Sadaka sevâbı ve akrabalık bağlarını kuvvetlendirme sevâbı" (15)

Kimileri de; ihtiyaç sahibi akrabaları olduğu ve hac farizasını da eda ettikleri halde, tekrar tekrar umre ve hacca giderler de, akrabalarının halini ve hakkını gözetmezler İşte bu gibilerin maksadı da riya, insanların övgüsünü kazanmak ve seyahatten başkası değildir (16)Bu şekilde, bunlar da şeytanın adımlarına uyar ve safında yerlerini alırlar

Ve Son Söz

"Karz-ı hasen"; Müslümanları faize bulaşmaktan alıkoyar ve sosyal yardımlaşma sayesinde ülfet ve muhabbeti artırarak Müslümanları cem edip, Vahdet'e kapı aralar Bugün, Müslümanlar için en büyük zenginlik bu değil mi zaten?


Dipnotlar:

1- Tirmizî, Zühd, 26(2336); Birgivî, Tarikat-ı Muhammediyye, 226

2- Şamil İslam Ansiklopedisi, 4/275

3- Bakara/245; Maide/12; Hadîd/11-18; Teğabun/17

4- Bkz: İbn Cevzî, Zadu'l-Mesîr fî İlmi't-Tefsîr, 1/286

5- Bkz: M Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, 7/386

6- Bkz: Yusuf Kerimoğlu, Emanet ve Ehliyet, 2/474; Şamil İslam Ansiklopedisi, 4/276; Yusuf Kerimoğlu, Fıkhî Meseleler, 2/269

7- Bkz: Şamil İslam Ansiklopedisi, 4/275

8- Ahmed bin Hanbel, 1/463; Suyutî, Câmiu’s-Sağîr, 2/86; el-Azizî, es-Sirâcu'l-Munîr Şerhu Câmiu's-Sağîr fî Hâdisi'l-Beşîri'n-Nezîr, 3/57; Suyuti, Camiu’s-Sağir ve Tercümesi İzahlı 2000 Hadis, 2/383

9- Buharî, Büyû', 17; Müslim, Zühd, 74; Tirmizî, Büyû', 67; İbn Mâce, Sadakat, 14; Ahmed bin Hanbel, 1/327, 2/359

10- Bkz: Ömer Nasuhi Bilmen, Hukûk-i İslamiyye Kamusu, 6/94-104; Şamil İslam Ansiklopedisi, 4/276

11- İbn Mace'nin Sünen'inde ve Suyutî'nin Cami'sinde yer alan rivayette, Rasulullah(sas) Cebrail'e(as) "Borç vermenin sadakadan üstün olmasının hikmeti nedir?" diye sorması üzerine, Cebrail(as) Rasulullah'a(sas) bu cevabı vermiştir el-Heysemî Mecmau'z-Zevâid'de, bu hadisin senedinin zayıflığını, Ahmed, İbn Main, Ebu Davûd, Ebu Zur'a, Darekutnî ve başkalarının ifâde ettiğini belirtmiştir; ancak "fezâil"le alakalı meselelerde, zayıf hadisle amel edilebilir ve "zayıflığı belirtilerek" rivayeti de caizdir Hadis için, bkz: İbn Mâce, Sadakat, 19(2431); Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000 Hadis, 2/384

12- Hasan el-Basrî'nin(rha) sözü bkz: Abdullah b Mübarek, Kitabu'z-Zuhd ve'r-Rekaik, 135

13- İbn Kesir, Hadislerle Kur’an-ı Kerim Tefsiri, 17/7743; M Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, 7/387

14- el-Hadîd/11-12 (Elmalılı Sadeleştirilmiş Meali)

15- İbn Mâce, Zekat, 24; Nesâî, Zekat, 82; Tirmizi, Zekat, 26; Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000 Hadis, 2/384

16- Birisi Bişr-i Hâfî'ye; "Hac için 2000 dirhem hazırladım" der Bişr; "Daha önce haccettin mi?" diye sorar O; "Evet" deyince, Bişr; "O halde hacca gitme, bir borçlunun borcunu öde" der O kişinin; "Nefsim sadece hacca gitmek istiyor" demesi üzerine Bişr-i Hâfî şu cevabı verir: "Senin kastın gidip gelmek (seyahat etmek) ve hakkında 'filan hacca gitti' dedirtmektir" [İbn Cevzî, Telbis-i İblis, 485]

Advertisement