Yenişehir Wiki
Advertisement

KASEM Bir şeyi yapmak veya yapmamak üzere Allah'ın ismini vererek söz vermek anlamına gelir. (bk. Yemin) (İ.P.)

Vallahi Allah için, Allah hakkı için, Allah'a yemin ederim (meâlinde büyük yemin.)

VALLAHİ Allah için, Allah hakkı için, Allah'a yemin ederim (meâlinde büyük yemin.)

YEMİN

Alm. Schwur, Eid (m), Fr. Serment (m), İng. Oath. Allahü teâlânın adını anarak yapılan ahd ve verilen teminat. Yemin lügatte “kuvvet” demektir. Sözün, niyetin, işi yapmak veya yapmamak arzusunun kuvvetli olduğunu gösterir. Yemin yerine half, hilf ve kasem kelimeleri de kullanılır. Silahlı kuvvetlere katılan her askere hizmeti tam, noksansız ve başarıyla yapacağına dâir içirilen “and” ile hukuk dâvâları esnâsında taraflardan birinin, olayın doğru olup olmadığı husûsunda yaptırılan and içmeye ve nâmusuyla kuvvetlendirmesine de yemin denir. Yemin kelimesinin Türkçe karşılığı “and”dır.

Türk hukuk sisteminde yemin: Gerek devlet idâresinde gerek hukuk sisteminde, yemine pekçok yerde mürâcaat edilmektedir. Anayasanın 81. maddesi, Meclis üyelerinin (milletvekillerinin); 103. maddesi, Cumhurbaşkanının yemin etmesini düzenlemiştir.

Kezâ, Anayasa Mahkemesinin kuruluşu ve muhâkeme usûlleri hakkındaki kânunun 10. maddesi, Yüksek Hâkimler Kurulu Kânunu 25. maddesi bu mahkeme üyelerinin yemini hakkında hüküm getirmiştir.

Cezâ mahkemelerinde şâhitlere, açıklama yapmalarından önce yemin ettirilmektedir.

Hukuk mahkemelerinde yemin bir ispat vâsıtasıdır. Suç muhâkemelerinde ise yeminin ispat vâsıtası olduğu durumlar çok azdır. Bu mahkemelerde yemin, doğru söylemeye zorlama bakımından yardımcı görevi olan bir vâsıta olmaktadır. Hukuk mahkemelerinde bu bakımdan yemin hâkimin takdirine bırakılmıştır. Hâkim yemine lüzum görmez ve iki taraftan biri de ihtiyaç duymazsa, şâhit yeminsiz dinlenmektedir. Bunların dışında asker ocağına alınan kişilere, yüksek okulları bitiren talebelere diploma verilirken, vazifelerini gereği gibi yapacaklarına ve dürüstlükten ayrılmayacaklarına dâir yemin ettirilmektedir.

Mahkemelerdeki yemin sırasında herkesin ayağa kalkması, yemine önem kazandırmak maksadıyladır. Yeminin ehemmiyeti hakkında hâkimin şâhide açıklamada bulunması kânun tarafından hükme bağlanmıştır.

Hemen hemen bütün memleketlerin idâre ve hukuk sistemlerinde yemin veya and içme müessesesi vardır. Meselâ ABD Cumhurbaşkanı vazifeye başlarken, başsavcı ve elinde İncil olan râhip karşısında el kaldırarak yemin etmektedir.

İslâm dîninde yemin ve hükümleri: Dînimizde yemin etmek üç türlü yapılır. Allahü teâlanın isimleriyle, küfre sebep olan şeyi şarta bağlamakla ve talak, boşamayı şart etmekle (Şart olsun, demekle) yemin edilir. Allahü teâlânın isimleriyle yemin, ya harfle veya kelimeyle olur. İsmin başında (bi, tâ, ve) harflerinden biri söylenip, ismin sonu esre okunursa yemin olur. Yâni (vallâhi, billâhi, tallahi) denilerek söylenen söz yemin olur. Yalnız Allahü teâlânın isimlerinden, Halîm, Alîm, Cevad gibi, insanlar için de kullanılan bir isimle yemin ederken Allahü teâlânın ismi olduğuna niyyet etmek lâzım olur. Yemin etmek âdet hâlini alan bâzı sıfatları ile de yemin câizdir. Allahü teâlânın kudreti veya azameti, rahmeti için demek gibi. Kur’ân, Peygamber, Kâ’be için diyerek yemin olmaz. Nâmusum üzerine söz veriyorum, şerefim üzerine doğru söylüyorum demek, İslâmiyette yemin değildir. Canın için, başın için gibi yemin etmek ise uygun değildir. Allah için yemin ediyorum demek, yemin olur. Kasem ediyorum, half ediyorum, yemin ediyorum veya ... ederim, yâhut eşhedü diyerek, Allahü teâlânın ismini söylemek de yemin olur. Ahdım olsun, nezrim olsun demek yemin olur.

Birine eğer bunu yaparsan kâfirsin veya Yahûdîsin yâhut Hıristiyansın veya Allahsızsın gibi küfre sebep olan her şey demek veya bunları ... olacaksın veya ol diye söylemek, hepsi yemin olur. Karşısındaki kimse o işi yapınca, yemin bozulur. Bunları yemin niyetiyle söyledi ise, yemin eden keffâret verir.

Yemin ederken inşaallah derse, yemin olmaz.

Mushaf hakkı için demek veya Mushafa elini koymak yâhut Mushafı gösterip, bunun hakkı için demek, yemin olur. Çünkü, böyle yemin âdet olmuştur. Haram işlemek, ibâdet yapmamak için yemin eden bozar. Sonra keffâret verir.

İslâmiyetin hükme bağladığı üç çeşit yemin vardır:

1. Yemin-i gâmus: “Günâha ve Cehenneme sokucu” yemindir. Geçmişteki bir şey için bile bile yalan söylemek sûretiyle yemin etmektir. Çok büyük günâhtır. Çünkü böyle yemin eden biri yalanına Allahü teâlâyı şâhit tutmak istemiş, O’nun adını istismar etmiştir. (Kişinin ödemediği bir borcu için bile bile “Vallâhi ödedim!” demesi gibi.) Bu çeşit yeminler, kefâretle dahi bağışlanmayacak kadar büyük günâhtır. Pişman olunca tövbe, istiğfâr edilir. Keffâret lâzım gelmez.

2. Yemin-i mün’akide: Gelecekte yapacağım veya yapmayacağım diyerek yalan yere yapılan yemindir. “Vallâhi yarın şuraya gideceğim.” yâhut “Vallâhi şu kimse ile konuşmayacağım.” şeklinde yapılan yemindir.

Yemin-i mün’akide üç şekilde olur. Üçüncüde yemini bozunca keffâret vermek lâzımdır. Yemini bozmadan önce keffâret verilmez:

a. Zamânı bildirilmez. Ahmed’i döveceğim diye yemin edince, ikisi de sağ kaldıkça dövmezse, yemin bozulmaz. Biri ölünce bozulur. Çünkü, yapacağım diye yemin edince, ölünceye kadar dövmezse, sonsuz olarak bozulmaz. Çünkü yapmaması hemen vâcib olur. Bir kere döverse, bozulur. Keffâret verir ve yemin biter. İkinci defâ döverse, bir daha keffâret vermez.

b. Zaman bildirilendir. Zamânı gelmeden bozarsa keffâret lâzım olur. Zamânı gelmeden önce ölürse, yemin bozulmaz.

c. Şarta bağlı yemindir. Yemin ettiği şeyin yapılıp yapılmamasını, kendinin veya başkasının birşeyi yapmaya hazırlanırken, bunun yapılmaması için (Eğer bunu yaparsan...) veya oturan ikinci bir kimseye bir şey yaptırmak için (Eğer bunu yapmazsan...) dedikten sonra başka bir şeye yemin etmektir.

3. Yemin-i lağv. “Boş yere” yemindir. Yanlışlıkla veya doğru olduğu zannıyla yemin etmektir. Kişinin borcunu ödememiş olduğu halde, ödediğini zannederek “Vallâhi ben borcumu ödedim.” diye yemin etmesi böyledir. Burada kasıt yoktur. Bu şekildeki yemine günâh da, keffâret de yoktur. Tövbe edilerek Allahü teâlâdan af dilemesi istenir.

Üç yeminde de, unutarak, zorlanarak yemin etmek veya yemini bozmak bunları bilerek, isteyerek yapmak gibidir.

Yeminlerde niyet: Herhangi bir kimsenin istediği için yapılan yeminlerde yemin eden kişi, karşısındakini yanıltmak için başka şeylere niyet ederek yemin edemez. Bu düşüncelerle yemin etse dahi yemin, yemin ettiren kişinin düşüncesine göre değerlendirilir. Daha önce yukarıda izah edildiği gibi yalan yere yapılan yemin (yemin-i gâmus) için keffâret yoktur. Çünkü keffâret bu çeşit yeminlerin günâhını gidermez. Böyle yeminler, büyük günâhtır. Halkımız arasında yaygın olduğu gibi; yemin ederken bir ayağı kaldırmanın veya kalpten yemin konusundan değişik bir şey geçirmenin, düşünmenin dînimizde yeri yoktur. Bunlar tamâmen yalan olan ve tatbik edilen önemli hususlardır.

Yemin keffâreti: Yemin keffâreti, bozulan bir yeminin dînî vebâlinden yemin edeni kurtarmak için yapılır. Bu keffâret usûlü, İslâm dîninin Müslümanlara gösterdiği kolaylıklardan biridir. Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde Mâide sûresinin 89. âyeti kerîmesinde meâlen:

“Allah yeminlerinizdeki hatâdan (lagv) dolayı sizi sorumlu tutmaz. Fakat (geleceğe dönük) yaptığınız yeminlerden sorumlu tutar. Bunun keffâreti (cezâsı) çoluk-çocuğunuza yedirdiklerinizin ortalamasından olmak üzere on fakiri yedirmek veya on fakiri giydirmek veya köle âzâd etmektir. Kim bunları bulamazsa üç gün oruç tutar. Yemin ettiğinde onların keffâreti işte budur. Yeminlerinizi koruyunuz, böylece Cenâb-ı Allah size âyetlerini açıklar. Belki siz de şükredersiniz.” buyurmaktadır.

Geleceğe âit olan bir işi yapacağım veya yapmayacağım şeklinde yapılan yeminler bozulduğu zaman keffâret (cezâ) verilmesi lâzımdır. Yalan yere yapılan yeminler, genelde bir hakkın çiğnenmesine sebep olur. Bunun için yemin eden kimsenin üzerine kul hakkı geçer. Bundan dolayı hak sâhibinden helallık dilemesi lâzımdır. Keffâret (cezâ) ise kul hakkı değil, Allahü teâlânın hakkını affettirmek içindir.

Yukarıdaki âyet-i kerîmede açık olarak belirtildiğine göre; yemini bozan kişi yemin keffâreti için, bir köle âzâd eder. Yâhut, zekât alması câiz olan, erkek veya kadın on fakire bütün bedeni örtecek kadar, bir kat çamaşır verir veya her gün on fakiri iki kere doyurmakla da olur. Bu üçünden birini yapamayan fakir, üç gün ard arda oruç tutar. Yemin keffâretini geciktirmek günâhtır. Çeştili yeminlerin keffâretleri ayrı yapılır. “Vallâhi, verrahmâni, verrahîmi şu işi yapmam.” dese üç yemin olur. O işi yaparsa, üç keffâret lâzım olur. Doyurmak yerine fülus (kâğıt para) da verilir. Keffâret yaparken niyet etmek lâzımdır.

Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Tüccarın, pazarcıların çoğu fâcirdir.” Sebebini sorduklarında; “Alışverişleri helâl olmaz. Çünkü çok yemin ederek günâha girerler ve yalan söylerler.” buyurdu. Bir hadîs-i şerîfte; “Yalan yere yemin ederek, birinin malını alan kimse kıyâmet günü, Allahü teâlâyı gazaplı görecektir.” buyuruldu.

Dînimizde yemin etmeye gerektiği zaman izin verilmekle berâber, ağzı yemin etmeye alıştırmak ve dünyâ işleri için yemin etmeyi âdet hâline getirmek uygun görülmez.

YEMİN

Sözü Allah'ı (C.C.) zikrederek kuvvetlendirmek. Kasem.

  • El tutuşarak, Allah'a bağlılıklarını bildirerek, Allah'a ve birbirlerine söz vererek ahitleşmek.
  • Mübarek.
  • Sağ taraf, sağ el.

YEMÎN:

Kuvvet. Bir haberi yâhut bir işi yapma veya yapmama husûsundaki azmi, iddiâyı (sözü); vallahi, tallahi şeklinde, Allahü teâlânın ism-i şerîfini anarak veya dînin izin verdiği sözlerle kuvvetlendirmek. Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki: Yeminlerinizi koruyun. (Mâide sûresi: 89) Alış-verişte vallahi böyledir, vallahi öyle değildir diye yemîn edenlere ve san'at sâhiplerinden, yarın gel, öbür gün gel diye sözünde durmayanlara yazıklar olsun. (Hadîs-i şerîf-Kimyây-ı Seâdet) Doğru olsa bile çok yemîn etmek, son nefeste îmânsız gitmeğe sebeb olur. Doğru olarak çok yemîn etmek Allahü teâlânın ism-i şerîfine ve yemîne kıymet vermemek olur. Bunlara kıymet vermeyerek yemîn etmek çok çirkin olur. Şarkılarda, temsillerde, eğlen celerde yemîn etmek böyledir. (A.Haskefî, İbn-i Âbidîn)

Yemîn Keffâreti:

Yapılan yemîne riâyet etmeyip, yemîni bozan bir müslümana lâzım gelen keffâret, cezâ. Yemîni bozmadan keffâret verilmez. Yemîni bozduktan sonra keffâreti geciktirmek günâhtır.Yemîn keffâreti için bir köle âzâd edilir. Yâhut zekât alması câiz olan erkek veya kadın on fakîre bütün bedenini örtecek kadar bir kat çamaşır verilir. Veya aç olan on fakîr bir gün iki defâ (sabah-akşam) doyurulur. Bu üçünden birini yapamayan fakir, üç gün ard arda oruç tutar. Bu oruçlara geceden niyet edilir.Kadın üç günü tamamlamadan hayz başlarsa, hayz bittikten sonra yeniden üç gün tutar. (İbn-i Âbidîn)

Yemîn-i Gâmûs:Günâha ve Cehennem'e sokan yemin. Geçmişteki bir şey için, bile bile yalan söyleyerek, yemin etmek. Yemîn-i gâmûs eden kimse için peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur: Kim yalan yere yemîn ederse, Allahü teâlâ onu Cehennem'e koyar. (Merginânî) Yemîn-i Gâmûs büyük günâhtır. Pişman olunca tövbe edilir. Keffâret verilmez. (İbn-i Âbidîn)

Yemîn-i Lağv: Boş yere yemîn. Geçmiş bir şey için zan ile yanlış yemîn etmek. Bunda günah ve keffâret yoktur.

Yemîn-i Mün'akıde:Geleceğe âit bir iş hakkında meselâ ilerde yapacağım veya yapmayacağım diyerek yapılan yemîn. Mün'akıde yemin üç türlüdür: Birincisi zaman bildirmeden yapılır.Meselâ döğeceğim diye yemîn edince, ikisi de sağ kaldıkça, döğmezse yemîn bozulmaz.Biri ölünce bozulur. Döğmeyeceğim diye yemîn edince, ölünceye kadar döğmezse, sonsuz olarak bozulmaz. Bir kerre döğerse bozulur. Keffâret denilen cezâsını yerine getirir ve yemin biter. İkinci defâ döğerse, keffâret vermez. İkincisi, zaman bildirilerek yapılan yemindir. Zamânı gelmeden bozarsa, keffâret lâzım olur. Zamânı gelmeden önce ölürse yemin b ozulmaz. Üçüncüsü, şarta bağlı yemindir. Yemin ettiği şeyin yapılıp, yapılmamasını, kendinin veya başkasının bir şeyi yapıp yapmamasına bağlamaktır. Zaman söylenmedi ise, hemen yapmak, zaman söylendi ise, zamânın sonuna kadar yapmak lâzımdır. Kalkıp gelmezsen vallahi seni döğerim demek bu çeşit bir yemindir. (Merginânî, İbn-i Âbidîn)

5/89- Allah, boş bulunarak ettiğiniz yeminlerle sizi sorumlu tutmaz. Ama bile bile yaptığınız yeminlerle sizi sorumlu tutar. Bu durumda yeminin keffareti, ailenize yedirdiğinizin orta hallisinden on yoksulu doyurmak, yahut onları giydirmek ya da bir köle azat etmektir. Kim (bu imkanı) bulamazsa onun keffareti üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz vakit yeminlerinizin keffareti budur. Yeminlerinizi tutun. Allah size âyetlerini işte böyle açıklıyor ki şükredesiniz.21 21


16/92- Bir topluluk diğer bir topluluktan daha (güçlü ve) çoktur diye yeminlerinizi aranızda bir hile ve fesat sebebi yaparak, ipliğini iyice eğirip büktükten sonra (tekrar) çözüp bozan kadın gibi olmayın. Allah bununla sizi ancak imtihan eder. Hakkında ayrılığa düştüğünüz şeyleri kıyamet günü size elbette açıklayacaktır. 16/93- Allah dileseydi, sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat O, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. Yapmakta olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz. 16/94- Yeminlerinizi aranızda hile ve fesat sebebi yapmayın. Sonra sağlamca bastıktan sonra ayak(larınız) kayar da Allah yolundan sapmanız sebebiyle kötü azabı tadarsınız. (Ahirette de) sizin için büyük bir azap vardır. 16/95- Allah’a verdiğiniz sözü az bir karşılığa değişmeyin. Eğer bilirseniz, şüphesiz Allah katında olan sizin için daha hayırlıdır. 16/96- Sizin yanınızdaki tükenir, Allah katında olan ise kalıcıdır. Elbette sabredenlere, yapmakta olduklarının en güzeliyle mükafatlarını vereceğiz. 2/224- İyilik etmemek, takvaya sarılmamak, insanlar arasını ıslah etmemek yolundaki yeminlerinize Allah’ı siper yapmayın. Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. 2/225- Allah sizi, kasıtsız yeminlerinizden dolayı sorumlu tutmaz, fakat sizi kalplerinizin kazandığı (bile bile yaptığınız) yeminlerden sorumlu tutar. Allah çok bağışlayandır, halîmdir. (Hemen cezalandırmaz, mühlet verir) 3/77- Şüphesiz, Allah’a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir karşılığa değişenler var ya, işte onların ahirette bir payı yoktur. Allah kıyamet günü onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temizlemeyecektir. Onlar için elem dolu bir azap vardır. 5/89- Allah, boş bulunarak ettiğiniz yeminlerle sizi sorumlu tutmaz. Ama bile bile yaptığınız yeminlerle sizi sorumlu tutar. Bu durumda yeminin keffareti, ailenize yedirdiğinizin orta hallisinden on yoksulu doyurmak, yahut onları giydirmek ya da bir köle azat etmektir. Kim (bu imkanı) bulamazsa onun keffareti üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz vakit yeminlerinizin keffareti budur. Yeminlerinizi tutun. Allah size âyetlerini işte böyle açıklıyor ki şükredesiniz.21 21 58/14- Allah’ın kendilerine gazap ettiği bir topluluğu dost edinenleri görmez misin? Onlar ne sizdendirler, ne de onlardan. Onlar bile bile yalan yere yemin ederler. 58/15- Allah onlara çetin bir azap hazırlamıştır. Gerçekten onların yaptıkları şey ne kötüdür! 58/16- Onlar yeminlerini kalkan yapıp (insanları) Allah’ın dininden alıkoydular. Bunun için onlara alçaltıcı bir azap vardır. 58/17- Onların malları da, evlatları da Allah’a karşı kendilerine bir yarar sağlamayacaktır. Onlar, cehennemliklerdir. Onlar orada ebedi kalacaklardır. 63/1- (Ey Muhammed!) Münafıklar sana geldiklerinde, “Senin, elbette Allah’ın peygamberi olduğuna şahitlik ederiz” derler. Allah senin, elbette kendisinin peygamberi olduğunu biliyor. (Fakat) Allah o münafıkların hiç şüphesiz yalancılar olduklarına elbette şahitlik eder. 63/2- Yeminlerini kalkan yaptılar da insanları Allah’ın yolundan çevirdiler. Gerçekten onların yaptıkları şey ne kötüdür! 66/1- Ey peygamber! Eşlerinin rızasını arayarak, Allah’ın sana helâl kıldığı şeyi niçin sen kendine haram ediyorsun? Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. 66/2- Allah (gerektiğinde) yeminlerinizi bozmayı (ve kefaret ödemeyi) size meşru kılmıştır. Allah sizin yardımcınızdır. O, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. 68/10,11,12,13,14- Yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan kimseye mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme. 68/3- Şüphesiz sana tükenmez bir mükâfat vardır. 68/4- Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin. 68/5,6- Hanginizin deli olduğunu yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler. 68/7- Şüphesiz senin Rabbin, kendi yolundan sapan kişiyi daha iyi bilir. O, hidayete erenleri de daha iyi bilir. 68/8- O halde yalanlayanlara boyun eğme. 68/9- İstediler ki, yumuşak davranasın, böylece onlar da yumuşak davransınlar.2 2


[]

[]

Ico libri Anlamlar

[1] (din) Vallahi
[2] İnandırmaya güç katmak için söylenen vallahi ve billahi gibi bir ant sözü.

Nuvola apps bookcase Köken

[1] Nuvola apps bookcase Köken

[]

[]

Ico libri Anlamlar

[1] Ant

Nuvola apps bookcase Köken

[1] Nuvola apps bookcase Köken yemîn

fr:yemin

Crystal Clear app Community Help Atasözleri

Doğru söz yemin istemez
İki emini bir yemin aralar

Crystal Clear app Login Manager Deyimler

yemin etsem başım ağrımaz
yemin etsem başım ağrımaz

Nuvola Turkish flag Türk Dilleri


  • Azerice: [[and#Azerice|and]] (az)
  • Şablon:Krc: [[ant#Şablon:Krc|ant]] (krc)
  • Eski Türkçe: kirtü (tr)

|} | width=1% | |bgcolor="#FFFFE0" valign=top width=48%|

|}

|}

Türkmence
[]

[]

Ico libri Anlamlar

[1] Yemin, ant, kasem

[]

[]

Ico libri Anlamlar

[1] And, kasem, ahd-i peyman, sükende.

[]

[]

Ico libri Anlamlar

[1] Tanrı'yı veya kutsal bilinen bir kişiyi, bir şeyi tanık göstererek bir olayı doğrulama, yemin.
[2] Kendi kendine söz verme, ahit.

Nuvola apps bookcase2 Örnekler

[2] "Andım var, bu işi yapacağım."- .

Crystal Clear app Login Manager Deyimler

[1] andını bozmak, ant içmek, ant olsun, ant verdirmek, ant vermek

[]

[]

Ico libri Anlamlar

[1] (hayvan bilimi, hayvan) karınca


Karaçay Balkarca
[]

[]

Ico libri Anlamlar

[1] yemin


Kumanca
[]

[]

Ico libri Anlamlar

[1] yemin


[]

[]

Ico libri Anlamlar

[1] ant, yemin

Books-aj.svg aj ashton 01f Kaynaklar

Advertisement