MECELLE: 15.KİTAP: KBVT .KİTÂBÜ'L-BEYYİNÂT VE'T-TAHLîF . KBVT/Düz metin . Kitab-ı Beyyinat ve Tehalif eski. Kitab-ı beyyinat ve tehalif yeni buna yönlendir . DRİVE | |
---|---|
Beyyine külfeti | |
Istılahat (Terimler | Tevatür. Beyyine . Beyyinât. Beyyinat. Tehalif. |
KBVT/Fasl-ı Evvel | İlk fasıl: |
KİTÂBÜ'L-BEYYİNÂT VE'T-TAHLîF
KİTÂB-I HÂMİS-İ AŞER
BEYYİNÂT VE TAHLîF HAKKINDA OLUP BİR MUKADDEMİ İLE DÖRT BÂBI MÜŞTEMİLDİR
Mukaddime
Bazı ıstılâhât-ı fikhiyye beyânındadır
Madde 1676 -Beyyine, hüccet-i kaviyye demektir.
MC. 78, 1618, 1642, 1684.; HUMK. 236-374, özellikle 278. madde.
Madde 1677 - Tevâtür, kizb üzere ittifakları aklen câiz olmayan cemâatın haberidir.
MC. 1688.; HUMK. 245-274.
Madde 1678 - Mülk-i mutlak, irs ve şirâ gibi esbâb-ı mülkden biriyle mukayyed olmayan mülkiyyetdir. Ve böyle bir sebep ile mukayyed olan mülkiyyete dahi mülk bisebebin denir.
MC. 1710.; TMK. 894 vd.; MH. 151 vd.
Madde 1679 — Zi'l-yed bir ayne bilfiil vaz'-ı yed eden yahud tasarruf-ı müllak ile tasarrufu sâbit olan kimsedir.
MC. 312, 325, 359, 1659, 1757, 1732, 1786, 1754.; TMK. 887 vd.; MH. 151 vd.
Madde 1680 - Hâric, ber-vech-i bâlâ vaz'-ı yed ve tasarrufundan beri olan kimsedir.
MC. 1679.; TMK. 887 vd.; MH. 151 vd.
Madde 1681 — Tahfif, ahad-i hasmeyne yemîn vermekdir.
MC. 76, 1746, 1747.; HUMK. 337-362.
Madde 1682 — Tahâlüf, hasmeynden ikisine dahi yemîn vermekdir.
Madde 1683 - Tahkîm-i hâl yani hâl-i hazırı hakem kılmak istishâb kabîlindendir. İstishâb dahi adem-i maznûn olmayan bir emr-i muhakkakın bakasıyla hükm etmekdir ki, ibkâ-i mâ kân alâ mâ kân demek olur.
MC. 5, 10, 1777.
BÂB-Í EVVEL
ŞEHÂDET HAKKINDA OLUP SEKİZ FASLI MÜŞTEMİLDİR
Fasl-ı Evvel
Şehâdetin ta'rîf ve nisâbı beyânındadır
Madde 1684 - Şehâdet bir kimsenin âhar kimesnede olan hakkını ispat için hüzÛr-1 hâkimde ve hasmeynin muvâcehelerinde şehâdet lafzı ile yani şehâdet ederim deyu haber vermektir.
İşbu muhbire şâhid ve ol kimseye meşhûdün leh ve ol kimesneye meşhûdun aleyh ve ol hakka meşhûdun bih denilir.
MC. 1572, 1613, 1618, 1688, 1830.; HUMK. 245 vd.
Madde 1685 Hukûk-ı ibâdda şehâdetin nisâbı iki er yahut bir er ile iki hâtun_ dur. Fakat erkeklerin ıttılâ'ı mümkün olmayan yerlerde yalmz hatunların mal hakkın_ da şehâdetleri kabûl olunur.
MC. 1689.; HUMK. 245-274.
Madde 1686 - Dilsiz ve a'mânın şehâdetleri makbûl değildir.
MC. 16, 24, 1682, 1688, 1690, 1700, 1702.; HUMK. 245-274.
Fasl-ı Sâni
Şehâdetin keyfiyet-i edâsı beyânındadır.
Madde 1687 - Meclis-i muhâkemenin hâricinde olan şehâdet mu'teber değildir.
??? Müste'cir MC. 1801.; HUMK. 241, 250-258.
Madde 1688 - Şâhidlerin meşhûdün bihi bizzat mu'âyene etmiş olup da ol vechile şehâdet eylemesi lâzımdır. Semâ' ile şani nâsdan işitdim deyu şehâdet eylemesi câiz olmaz.
Fakat bir mahallin vâkıf yâhut bir kimesnenin fevt olduğunu işitdim deyu şehâdet etse, yani buna şehâdet ederim zira sikadan böyle işitdim dese şehâdeti makbûl olur.
Ve velâyet ve mevt ve nesep husûslarında vech-i şehâdeti böyle tefsir eylemeyerek yani işitme sözünü söylemeyerek semâ' ile şehâdet eylemesi câizdir.
Meselâ, filan adam filan tarihde bu beldede vâli yahut hâkimdi filan adam filan vakit fevt oldu ve filan kimse filanın oğludur böyle biliyorum deyip de işitdim demeyerek sûret-i kat'iyyede şehâdet ettiği sûrette her ne kadar bu husûsları mu'âyene etmemiş olsa ve sinni onları mu'âyeneye müsâ'id olmasa bile şehâdeti kabûl olunur. Ve bir de nâsdan işitdim demeyip de belki, biz bu huşûsu mu'âyene etmedik ammâ beynimizde böyle müştehirdir böyle biliyoruz diyerek şehâdet eylese her sûretde câiz olur.
MC. 17, 54, 1715, 1734.; HUKM. 245-274.
Madde 1689 - Şâhid eğer şehâdet ederim demeyip de yalnız filan husûsu böyle biliyorum yahut haber veririm demiş olsa edâ-i şehâdet eylemiş olmaz. Fakat onun üzerine hâkim ona böyle şehâdet eder misin deyu suâl edip de o dahi evet şehâdet ederim dedikde îfây-ı şehâdet etmiş olur.
Ve eğerçi ehl-i hibrenin ihbârı gibi mücerre tahkîk ve istikşâf-ı hâl için vaki Olan ifâdâtda şehâdet lafzı şart değildir. Ancak bunlar şehâdet-i şer'iyye olmayıp mücerrede ihbâr kabîlindendir.
MC. 15, 414, 1682, 1685.; HUMK. 245-274.
Madde 1690 - Meşhûdün leh ve meşhûdün aleyh ve meşhûdün bih hazır iseler şâhid şehâdet ederken üçüne dahi işâret eder ve onun bu vechile şehâdeti kifâyet eder. Meşhûdün leh ile meşhûdün aleyhin baba ve dedelerinin isimlerini zikreylemesi lâzım gelmez.
Ammâ gâ'ib olan müvekkile yahut müteveffâya dâir olan şehâdette şâhid onların baba ve dedelerinin isimlerini zikretmek lâzımdır. Fakat meşhûr ve ma'rûf olan bir kimse ile şâhid onun yalnız isim ve şöhretini zikretmek kâfidir. Zira maksad-ı aslî onu sâirinden temyîz edecek vechile ta'rîfdir.
MC. 1619, 1621.; HUMK. 145-174.
Madde 1691 - Akâra dâir olan şehâdette hudûdunun beyânı lâzımdır. Fakat şâhid eğer meşhûdün bih olan akarın hudûdunu zikretmeyip de mahallinde ta'yîn ve irâe edebileceğini beyân eylerse mahalline gidilip irâe ettirilir.
MC. 1623, 1690, 1806.; HUMK. 250-274.
Madde 1692 - (1623.) maddede beyân olunduğu üzere müdde'î senedindeki hudûda isnâd ile da'vâ ettiği takdirde şâhidler dahi bu senedde hudûdu muharrer olan akar onun mülküdür deyu şehâdet etseler sahîh olur.
MC. 1623.; HUMK. 250-274.
Madde 1693 — Bir kimse mûrisinin diğer kimesne zimmetinde şu kadar kuruş alacağı olduğunu da'vâ etdikde şâhitler eğer müteveffânın ol kimesnede ol mikdâr alacağı olduğuna şehâdet etseler kifâyet eder, veresesine mevrûs olmuşdur deyu tasrîhe hâcet yokdur.
Deyn yerine ayn iddia olunduğu surette yani ol kimesne yedinde mûrisin bir mâl-ı mu'ayyeni bulunduğu iddi'â olundukda dahi hüküm yine bu vechiledir.
MC. 337, 1688.
Madde 1694 - Bir kimse terekeden şu kadar kuruş da'vâ ettikde şâhidler eğer müteveffânın ol kimseye o kadar deyni olduğuna şehâdet etseler kifâyet eder; vefâtına kadar zimmetinde bâkî idi deyu tasrîhe hâcet yokdur. Deyn yerine ayn iddi'â olunduğu sûretde yani ol kimse müteveffânm yedinde kendisinin bir mâl-ı mu'ayyeni olduğunu daivâ ettikde dahi hal bu minvâl üzeredir. MC. 801, 1579, 1746.
Madde 1695 - Bir kimse diğer kimesneden alacak da'vâ etdikde şâhidler eğer ol kimsenin müdde'îye ol mikdar deyni olduğuna şehâdet etseler kifâyet eder. Fakat hasmı hâlâ deynin bakâsından suâl edip de şâhidler hâlâ bakâsını bilmeyiz deseler şehâdetleri reddolunur.
MC. 5, 10.; HUMK. 250-274.
Fasl-ı Sâlis
Şehâdetin şurût-ı esâsiyesi beyânındadır
Madde 1696 - Hukûk-ı nâsa şehâdetde sebk-i da'vâ şartdır.
MC. 1647, 1682, 1818.; HUMK. 245-274.; CUMK. 45-64.
Madde 1697 - Mahsûsun hilâfına ikâme olunan beyyine makbûl olmaz.
Meselâ, bir kimsenin ber-hayat veya bir hânenin ma'mûr olduğu müşâhed iken ol kimesnenin vefât eylediğine yâhut hânenin harab olduğuna beyyine ikâme olunsa makbül ve mu'teber olmaz.
HUKM. 273.
Madde 1698 Mütevâtirin hilâfına ikâme olunan beyyine kabûl olunmaz. MC. 1769.; HUMK. 261-274.; CUMK. 45-64.
Madde 1699 Beyyine bir hakkı izhâr için meşrû kılınmışdır. Binâenaleyh filan kimse o işi işlemedi ve filan şey filan kimesnenin değildir. Ve filanın filana borcu yokdur gibi nefy-i sırfa şehâdet makbûl olmaz. Fakat nefy-i mütevâtir beyyinesi makbûldür.
Meselâ, bir kimse filan kimseye filan vakit filan mahalde şu kadar kuruş ettim deyu cihet-i karzdan ol mikdar kuruş da'vâ halbuki ol kimesnin ol vakit ortada olmayıp da başka mahalde bulunduğu tevâtüren ispat olunsa işbu tevâtür beyyinesi makbûl olup müddefinin da'vâsı mesmû' olmaz.
MC. 77, 158, 1682, 1684, 1697.; HUMK. 261 vd.
Madde 1700 - Şehâdetteki nefy-i mağrem ve cerr-i mağnem yani def-i mazarrat celb-i menfa'at dâiyesi olmamak şarttır.
Binâenaleyh aslın fer'a ve fer'in asla yani âbâ ve ecdâd ve ümmehât ve ceddâtın evlâd ve ahfâd lehlerine ve evlâd ve ahfâdın âbâ ve ecdâdı ve ümmehât ve ceddâtı lehlerine ve hâkezâ ahad-i zevceynin diğeri lehine şehâdetleri makbûl olmaz. Ammâ bunlardan mâ'adâ akrabânın yekdiğeri lehine şehâdetleri makbûl olur. Kezâlik bir kimsenin infâkı ile ta'ayyüş eden adamın ve ecîr-i hâssının kendi lehine şehâdetleri makbûl olmaz. Ammâ kapı yoldaşlarının yekdîğeri lehine şehâdetleri makbûl olur. Ve kezâlik şeriklerin mâl-ı şirketde yekdiğeri lehine şehâdetlerir ve kefil-i bi'l-mâl olan kimsenin asîl tarafmdan mekfûlün bihin edâ olunduğuna şehâdeti makbûl olmaz. Ammâ sâir husûslarda yekdîğerine şehâdetleri makbûl olur.
MC. 46, 73, 659, 1099, 1101, 1110, 1703, 1704.; HUMK. 245, 246, 249, 254.
Madde 1701 - Dostun dosta şehâdeti makbûldür. Fakat ebeveynlerindeki dostluk yekdiğerin mâlında tasarruf etme mertebesine varırsa ol halde yekdiğerinin lehine şehedetleri makbûl olmaz. HUMK. 245, 246, 254.
Madde 1702 - Şâhid ile meşhûdün aleyh beyninde adâvet-i dünyeviye olmamak şarttır. Adâvet-i dünyeviyye örf ile bilinir. MC. 1700.; HUMK. 245 vd.
Madde 1703 - Bir kimse hem müdde'î ve hem şâhid olamaz. Binâenaleyh vasînin yetîme ve vekilin müvekkiline şehâdetleri sahîh olmaz. HUMK. 245 vd.
Madde 1704 - Bir kimsenin kendi fiiline şehâdeti mu'teber değildir. Binâenaleyh vekillerin ve tellalların biz bey' etmişdik deyu kendi fiillerine şehâdetleri makbûl olmaz.
Kezâlik bir belde hâkimi infisâlinden sonra kable'l-infisâl kendisinden sudûr etmiş olan hükme şehâdet eylese sahîh olmaz. Ammâ kable'l-infisâl bir kimsenin kendi huzûrunda vaki' olan ikrârına bade'l-infisâl şehâdet eylese muteber olur.
Madde 1705 Şâhidin âdil olması şarttır.
Âdil hasenâtı seyyiâtına gâlip olan kimsedir.
Binâenaleyh rakkas ve maskara gibi namus ve mürüvveti muhil hal ve hareketleri i'tiyâd eden eşhâsın ve kizb ile ma'rûf olan kesânın şehâdetleri makbûl olmaz. MC. 1682.
Fasl-ı Râbi'
Şehâdetin da'vâya muvâfakati beyânındadır
Madde 1706 - Şehâdet eğer da'vâya muvâfık ise kabûl olunur. Değilse kabûl olunmaz. Fakat lafzı i'tibâr olmayıp manen muvâfakat kâfidir.
Meselâ, müddedâ bih vedî'a olup da şâhidler müdde'â aleyhin îdâ'ı ikrâr eylediğine şehâdet etseler yahut müdde'â bih gasp olup da şâhidler müdde'â aleyhin gasbını ikrâr eylediğine şehâdet eyleseler makbûl olur. Kezâlik medyûn edâ-i deyn eylediğini da'vâ edip de şâhidler dâînin medyûnu ibrâ eylediğine şehâdet etseler makbûl olur.
MC. 1696, 1708, 1712-1714, 1707, 1709, 1552.; HUMK. 261 vd.
Madde 1707 - Şehâdetin da'vâya muvâfakati ya ona tamâmıyla mutâbakati veyahut meşhûdun bihin müdde'â bihden ekall olması sûretiyledir.
Meselâ, müdde'î bu mal iki seneden beri benim mülkümdür deyu da'vâ edip de şâhidler dahi iki seneden beri mülkü olduğuna şehâdet ettikleri surette şehâdetleri makbûl olduğu gibi bir seneden beri mülkü olduğuna şehâdet ettikleri surette şehâdetleri kabul kılınır.
Kezâlik müdde'î bin kuruş da'vâ edip de şâhidler beşyüz şehâdet ettikleri suretde beşyüz kuruş hakkında şehâdetleri kabul olunur.
MC. 1703, 1710.; HUMK. 261 vd.
Madde 1708 - Müdde'â bih ekall olup da şâhidler eksere şehâdet etseler makbûl olmaz, meğer ki şehâdet ile da'vâ beynindeki ihtilaf zaten kâbil-i tevfik olup da müdde'î dahi onların beynini tevfik eylese; ol halde şehâdet kabul kılınır. Meselâ, müdde'î bu mal iki seneden beri benim mülkümdür deyu da'vâ edip de şâhidler üç seneden beri mülkü olduğuna şehâdet etseler kabul kılınmaz. Kezâlik müdde'î beş yüz kuruş da'vâ edip de şâhidler bin kuruşa şehâdet etseler kabûl olunmaz. Ammâ müdde'î benim ondan alacağım fi'l-vâki' bin kuruş idi, lâkin beş yüzünü istîfâ etmişdim, şâhidler orasını bilmezler deyu da'vâ ile şehâdetin beynini tevfik eylese şâhidlerin şehâdeti kabûl olunur.
MC. 1710.; HUMK. 261 vd.
Madde 1709 - Müdde'î meselâ şu bağ benim mülkümdür deyu mülk-i mutlak da'vâsı edip de şâhidler müdde'î bu bağı filandan satın aldı deyu mülk-i mukayyede şehâdet etseler kabûl olunur.
Şöyle ki şâhidler ol vechile mülk-i mukayyede şehâdet ettiklerinde hâkim sen de bu sebeple mi mülk da'vâsı ediyorsun yoksa âhar sebeple mi deyu müdde'îden suâl eder, müdde'î eğer evet ben de bu sebeple da'vâ ederim derse hâkim ol şâhidlerin Şehâdetini kabûl eder ve eğer sebeb-i âharla da'vâ ederim yahut ben bu sebeple da'vâ etmem derse hâkim ol şâhidlerin şehâdetini reddeyler. MC. 1709, 1710.
Madde 1710 - Müdde'î meselâ bir bağda mülk-i mukayyed da'vâsı ettiği Süretde nazar olunur, eğer bâyi'ini zikretmeyerek satın aldım yahut mübhem olarak bir adam _ dan satın aldım derse mülk-i mutlak da'vâsı hükmünde olmakla şâhidler bu bağ onun mülküdür deyu mülk-i mutlaka şehâdet etseler kabûl olunur.
Ammâ filan adamdan satın aldım deyu bâyi'ini tasrih edip de şâhidleri mülk-i mutlaka şehâdet etseler şehâdetleri kabûl olunmaz.
Çünki mülk-i mutlak sâbit olsa an-asıl vukû'u sâbit olup zevâidine meselâ bağın mukaddemâ husûle gelmiş olan meyvelerine dahi müdde'înin mâlik olması lazım gelir. Mülk-i mukayyed ise, ancak sebebinin meselâ akd-i bey' ü şirânın târih-i vukû'undan i'tibâren sâbit olur. Bu cihetle mülk-i mutlak, mülk-i mukayyede nisbetle ekser olur ve bu sûretde şâhidler eksere şehâdet etmiş olurlar.
MC. 1678, 1696, 1708.
Madde 1711 - Şehâdet eğer deynin sebebinde da'vâya muhâlif olursa makbûl olmaz. Meselâ, müdde'î semen-i mebî' olmak üzere bin kuruş alacak dalvâ edip de şâhidler müdde'â aleyhin cihet-i karzdan dolayı ol mikdar deyni olduğuna şehâdet eyleseler makbûl olmaz. Kezâlik müdde'î bu mülk bana pederimden mevrûsdur deyu da'vâ edip de şâhidler anasından mevrûs olduğuna şehâdet etseler makbûl olmaz.
MC. 1581, 1696, 1707.; HUMK. 261 vd.
Fasl-ı Hâmis
Şâhidlerin ihtilâfları beyânındadır
Madde 1712 - Şâhidler meşhûdun bihde ihtilâf etseler şehâdetleri makbûl olmaz.
Meselâ, şâhidlerin biri bin kuruşluk altın ve diğeri bin kuruşluk sim mecîdiye deyu şehâdet etseler şehâdetleri kabûl olunmaz.
MC. 1581, 897, 1685, 1707, 1708, 1711.
Madde 1713 Şâhidlerin meşhûdün bihe müte'allık olan bir şeyde ihtilâfları meşhûdun bihde ihtilafi mûcib olursa şehâdetleri kabul olunmaz ve mûcib olmazsa
Binâenaleyh gasb ve îfây-l deyn gibi sırf fiilden ibâret olan hususlarda şâhidierin biri bir zamân-ı mu'ayyende veya mekân-ı mu'ayyende fiile ve diğeri zamân-ı âharda ya mekân-ı âharda fiile şehâdet eyleseler bu ihtilafları meşhûdün bihde ihtilafı mûcib olmakla şehâdetleri kabûl olunmaz.
Ammâ kavı kabîlinden olan bey' ü şirâ ve icâre ve kefâlet ve havâle ve hibe ve rehin ve deyn ve kard ve ibrâ ve vasiyyet hususlarında şâhidlerin zaman ve mekanda ihtilafları meşhûdün bihde ihtilafı mûcib olmamakla şehâdetlerinin kabûlüne mâni' olmaz.
Meselâ, bir kimse borcunu edâ eylemiş olduğunu da'vâ edip de şâhidlerin biri hânesinde ve diğeri dükkânda edâ eylemiş olduğuna şehâdet etseler şehâdetleri kabûl olunmaz. Ammâ bir kimse diğer kimesnenin yedinde olan bir mal için sen bu malı bana şu kadar kuruşa satmışdın onu bana teslim et deyu da'vâ etdikde şâhidlerin biri filan hânede ve diğeri filan dükkânda satmış olduğuna şehâdet etseler şehâdetleri kabûl olunur. Zira fiil tekrar ve i'âde olunamaz. Amma kavil tekrar ve iâde olunabilir.
MC. 176, 1587.
Madde 1714 Şâhidler mâl-ı mağsûbun renginde yahut erkek veya dişi olmasında ihtilaf etseler şehâdetleri kabûl olunmaz.
Meselâ, mağsûb olan hayvan hakkında şâhidlerin biri kır at ve diğeri yağız ya al at veyahut biri at ve diğeri kısrak deyu şehâdet eyleseler şehâdetleri kabûl olunmaz.
Madde 1715 - Da'vây-ı akidde şâhidler bedelin mikdârında ihtilaf etseler şehâdetleri kabûl olunmaz.
Meselâ, şâhidlerin biri malın beş yüz kuruşa ve diğeri üç yüz kuruşa satıldığına şehâdet eyleseler şehâdetleri kabûl olunmaz.
Fasl-ı Sâdis
Tezkiye-i şuhûd hakkındadır.
Madde 1716 - Şâhidler şehâdet etdikde hâkim meşhûdün aleyhden ne dersin, bunlar şehâdetlerinde sâdık mıdırlar yoksa değil midirler deyu suâl eder. Meşhûdün aleyh eğer şâhidler bu şehâdetlerinde sâdıktırlar yahut bu şehâdetlerinde âdildirler derse müdde'â bihi ikrâr etmiş olur ve ikrârı ile hükmolunur. Ve eğer bunlar şâhid-i zûrdurlar yahut bunlar âdil adamlardır lâkin bu hususta hatâ ediyorlar yahut vâkı'ayı unutmuşlar derse veyahut yalnız bunlar âdil adamlardır demekle beraber müdde'â bihi inkâr etse hâkim hükmetmeyip şâhidleri sırren ve alenen tezkiye ile âdil olup olmadiklarını tahkîk eyler.
MC. 1717, 1718, 1803, 1816.
Madde 1717 - Şâhidler gerek sırren ve gerek alenen mensûb oldukları cânibden yani talebe-i ulûmdan ise, sâkin oldukları medrese müderrisi ile mu'temed ahâlîsinden ve askerîden ise, tabur-u zâbitân ve kâtiplerinden ve ketebeden ise, kalem-i zâbitân ve hulefâsından ve tüccârdan ise, tüccârın mu'teberânından ve esnâfdan ise, kethudâsıyla lonca ustalarından ve sınûf-ı sâireden ise mahalle veya karyelerinin mevsûk ve multemen ahâlîsinden tezkiye olunur.
Madde 1718 - Sırren tezkiye ıstılâh-ı fukehâda mestûre ta'bîr olunur varaka ile icrâ olunur.
Şöyle ki, hâkim ol varakaya müdde'î ve müdde'â aleyhin isimlerini müdde'â bih ile Şühûdun isim ve şöhret ve san'atlarını ve eşkâl ve mahallerini ve baba ve dedelerinin isimlerini ve ma'rûf iseler yalnız isim ve şöhretlerini tahrîr velhâsıl şâhidleri sâirinden temyîz edecek vechile ta'rîf ve beyân ve bir zarf derûnuna vaz' ile önemîni mühürlerikden sonra müzekkî intihâb olunan kimesnelere irsâl eder. Müzekkîler dahi mestûreyi feth u kırâat edip içinde isimleri muharrer olan şâhidler âdil iseler isimleri tahtına âdil ve makbûlü'ş-şehâde deyu tahrîr ve âdil değillerse âdil değiller deyu tahrîr ve imzâ eyleyerek mestûreyi götüren adamı ve âhar kimesneyi maznûnuna vâkıf etmeksizin zarf mühürlenip hâkime i'âde eder.
MC. 1705.
Madde 1719 - Mestûrede müzekkîler tarafından şâhidler hakkında âdil ve makbûlil'ş-şehâde diye yazılmayıp da âdil değiller yahut hallerini bilmeyiz veya mechûlü'l-ahvâl veyahut Allah bilir gibi sarâhaten yahut delâleten cerhi ifâde eder bir söz yazılmış olur, veyahut hiçbir şey yazılmaksızın mestûre mahtûmen hâkime i'âde olunursa hâkim ol şâhidlerin şehâdetini kabûl etmez. Bu sûrette hâkim tarafından müdde'iye senin şâhidlerin cerh olundu denilmeyip ancak başka şâhidlerjn varsa getir denilir.
Ve eğer mestûrede âdil ve makbûlü'ş-şehâdedirler deyu yazılmış ise, mertebe-i sâniyede olarak alenen tezkiyeye ibtidâr olunmaz.
MC. 67, 1730.
Madde 1720 - Alenen tezkiye bu vechile icrâ olunur ki, müzekkîler huzûr-ı hâkime celb ile meterâfi'ân hâzır olduğu halde şâhidler tezkiye olunur veyahut müterâfi'an beraber oldukları halde şâhidler tezkiye nâ'ibine terfikan müzekkîlerin yanlarına gönderilerek mahallerinde alenen tezkiye olunurlar.
MC. 1717, 1718.
Madde 1721 - Sırren tezkiyede bir müzekkî kâfi ise de ihtiyâta ri'âyeten lâ-akall iki olmalıdır.
Madde 1722 - Tezkiye-i aleniye şehâdet kabîlinden olup şehâdetin şurût ve nisâbı bundan dahi mu'teberdir. Şu kadar varki müzekkîlerin şehâdet lafzını zikretmeleri lâzım değildir.
Mc. 1689.
Madde 1723 - Bir hâkimin indinde bir husûs zımnında adâleti sâbit olan şâhidler yine ol hâkimin huzûrunda diğer bir husûsa şehâdet ettiklerinde eğer arası altı ay geçmemiş ise hâkim tekrar onları tezkiye ile meşgûl olmaz. Ve eğer altı ay geçmiş ise, hâkim tekrar onları tezkiye eyler.
Madde 1724 Gerek kable't-tezkiye ve gerek ba'de't-tezkiye meşhûdün aleyh def-i mağrem yâhut cerr-i mağnem gibi şehâdetin makbûlüne mâni' olur birşey isnâdı ile şâhidlere ta'n ederse hâkim ondan beyyine talep eyler ve meşhûdün aleyh bunu bil-beyyine ispat eylediği takdîrde hâkim ol şâhidlerin şehâdetlerini reddeder ve ispat edemediği takdîrde hekim eğer ol şâhidleri tezkiye etmemiş ise tezkiye eyler. Ve eğer tezkiye eylemiş ise, şehâdetleri mûcebince hükm eder.
Mc. 1700, 1725.
Madde 1725 Müzekkîlerden bazısı şâhidleri cerh ve bazısı ta'dîl eylese cerh tarafı müreccah olarak hâkim onların şehâdetleri ile hükm etmez. MC. 46.
Madde 1726 -Mu'amelâtda şâhidler ba'de edâi'ş-şehâde fevt veyâhud gâ'ib Olsalar hâkim onları tezkiye ederek şehâdetleri ile hükm edebilir.
MC. 1686.
Teznîb
Tahlîf-i şuhûd hakkındadır.
Madde 1727 Meşhûdün aleyh kable'l-hüküm şâhidlere şehâdetlerinde kâzip olmadıklarına yemîn ver deyu hâkime ilhâh edip de şehâdetin yemîn ile takviyetine dahi lüzum gördüğü takdirde hâkim o şahidlere yemîn ettirebilir. Ve hakim şâhidlere yemîn ederseniz şehâdetinizi kabul ederim ve illâ etmem diyebilir.
HUMK. 261-264.
Fasl-ı Sâbi'
Şâhidlerin şehâdetlerden rücû'u hakkındadır
Madde 1728 - Şâhidler ba'de edâi'ş-şehâde ve kable'l-hüküm huzûr-ı hâkimde şehâdetlerinden rücû' etseler şehâdetleri keenlemyekün hükmünde olur ve kendileri izîr olunurlar. ta
Madde 1729 - Şâhidler ba'de'l-hüküm huzûr-ı hâkimde şehâdetlerinden rücû' etseler hâkimin hükmü nakz olunmayıp mahkûmun bih şâhidlere tazmîn ettirilir. (80.) maddeye bak.
MC. 64, 80, 90, 416, 596, 864, 891, 1731.
Madde 1730 — Şâhidlerin bazısı ber-vech-i bâlâ şehâdetinden rücû' etdikde eğer bâkîsi nisâb-ı şehâdete bâliğ ise rücû' edenden zamân lazım gelmez, fakat ta'zîr olunur. Ve eğer bâkîsi nisâb-ı şehâdete bâliğ değilse mahkûmun bihin nısfı rücû' eden bir kişi olduğu takdîrde müstakillen ona ve birden ziyâde oldukları takdirde bi'l-iştirâk seviyyen onlara tazmîn ettirilir. MC. 56.
Madde 1731 - Rücû'un şartı huzûr-ı hâkimde olmakdır.
Şâhidlerin başka mahalde rücû'una i'tibâr yokdur.
Binâen alâ-zâlik meşhûdün aleyh şâhidlerin başka mahalde şehâdetlerinden rücû' etdiklerini da'vâ etse mesmû' olmaz ve şâhid bir hâkimin huzûrunda şehâdet ettikden sonra diğer hâkimin huzûrunda şehâdetinden rücû' etse rücû'u mu'teber olur.
Fasl-ı Sâmin
Tevâtür hakkındadır
Madde 1732 - Kesret-i şuhûda i'tibâr yokdur.
Yani tarafeynden birinin taraf-ı âhara nisbetle şâhidleri ziyâde olmakla onun tercih olunması lazım gelmez. Meğer ki şâhidlerin kesreti derece-i tevâtüre bâliğ ola. MC. 1013.
Madde 1733 - Tevâtür ilm-i yakîn ifâde eder.
Binâenaleyh bâlâda beyân olunduğu üzre tevâtürün hilâfına beyyine ikâme olunamaz.
MC. 1698. 1757
Madde 1734 - Tevâtürde lafz-ı şehâdet şart olmadığı gibi adâlet dahi aranmaz. Binâen aleyh muhbirlerin tezkiyesine hâcet görünmez.
Madde 1735 Tevâtürde muhbirlerin aded-i mu'ayyeni yokdur. Ancak akıl onların kizb üzre ittifaklarını tecviz etmeyecek mertebe bir cemm-i gafir olmaları lazımdır.
MC. 1698.
BÂB-I SÂNÎ
HUCEC-İ HATTIYYE VE KARîNE-İ KÂTI'A BEYÂNINDA OLUP İKİ FASLA MÜNKASIMDIR
Fasl-ı Evvel
Hucec-i hattıye beyânındadır
Madde 1736 - 1736 - Yalnız hat ve hatm ile amel olunmaz. Fakat şübhe-i tezvîr ve tasni'den sâlim ise ma'lûlün bih yani medâr-ı hüküm olur başka vechile hâcet kalmaz.
MC. 1608, 1609, 1612, 1737, 1739.; HUMK. 287-336.
Madde 1737 - Berât-ı sultânî ve kuyûd-ı defter-i hâkânî tezvîrden emîn olmakla mu'mûlün bihdir.
MC. 1606, 1609, 1610, 1756, 1836.; HUMK. 295 vd.
Madde 1738 - Kitâb-ı kazâda beyân olunacağı vechile hîle ve fesâddan sâlim olacak sûrette tutulan sicillât-ı mehâkim ile dahi amel olunur.
MC. 1814 ve 4 Cemâziyelûlâ 1296 tarihli ta'lîmât.; HUMK. 295 vd. TMK. 7, 29, 35 vd.
Madde 1739 - Mücerred vakfiye ile amel olunmaz. Ammâ ber-vech-i bâlâ mevsûk ve mu'temedün bih olan sicill-i mahkemede mukayyed ise ol halde ma'mûlün bih Olur, Mc. 1736.
Fasl-ı Sânî ' Karîne-i kâtı'a beyânındadır'
Madde 1740 - Esbâb-ı hükümden birisi dahi karîne-i kâtı'adır.
MC. 1578, 1742, 1819, 1817, 1821.; TMK. 3, 7, 28, 30, 241, 244, 898, 905, 928.; TBK. 31.
Madde 1741 - Karîne-i kâtı'a hadd-i yakîne bâliğ emâredir.
Meselâ, bir kimse elinde kana bulaşmış bıçak olduğu halde havf ve telaş ile bir hâlî hâneden çıkdığı gibi derakab hâneye girilip de henüz boğazlanmış bir şahıs görülse ol kimesne bu şahsın kâtili olduğuna iştibah olunmaz. Şâyet ki ol şahıs kendi kendi" sini öldürmüş olmak gibi sırf ihtimâlât-ı vehmiyeye iltifat kılınmaz. (74.) maddeye bak.
MC. 74, 1682, 1688, 1776, 1777, 1659.; TMK. 3, 7, 28, 30, 241, 244, 898, 905, 928,
BÂB-I SÂLİS
TAHLİF BEYÂNINDADIR
Madde 1742 - Esbâb-ı hükümden biri dahi yemîn yahut yemînden nükûldür. Şöyle ki, müdde'î da'vâsını ispattan izhâr-ı acz eylediği takdîrde onun talebi ile müdde'â aleyhe yemîn verilir.
Fakat bir kimse diğer kimesneden sen filanın vekîlisin deyu da'vâ edip de ol kimesne inkâr ettiği suretde kendisine yemîn verilmek lazım gelmez. Kezâlik iki kişinin herbiri bir kimesnenin yedindeki malı ondan iştirâ etdim deyu da'v,â edip de ol kimesne birine sattığını ikrâr ile diğerinin da'vâsını inkâr ettiği surette kendine yemîn teveccüh etmez.
Bu hususda istîcâr ve irtihan ve ittihab dahi iştirâ gibidir.
MC. 76, 96, 590, 1522, 737, 1731, 1786, 1818, 1819, 1820.; HUMK. 337, 362.
Madde 1743 - Hasmeynden biri tahlîf olunacak olduğu halde vallâhi veyahut billâhi deyu Allâhu Te'âlâ Hazretleri'nin ismine kasem ettirilir. HUMK. 339.
Madde 1744 - Yemîn ancak hâkimin yahut nâ'ibinin huzûrunda olur. Başka kimse huzûrunda olan yemînden nükûle i'tibâr yokdur. MC. 1747, 1832,.; HUMK. 339 vd. 343.
Madde 1745 — Tahlîfde niyâbet cârî olur. Ammâ yemînde niyâbet cârî olmaz. Binâenaleyh da'vâ vekilleri hasma yemîn verdirebilir. Ammâ müvekkillerine yemîn teveccüh ettikde bizzat onların yemîn etmesi lazım gelir vekillerine yemîn ettirilemez. MC. 1641, 1643, 1743.; HUMK. 337-362.
Madde 1746 - Yemîn ancak hasmın talebi üzerine verilir. Fakat dört yerde bilâtalep hâkim tarafından yemîn verilir.
Evvelen, bir kimse terekeden bir hak da'vâ ve ispat ettikde hâkim müdde'îye bu hakkını müteveffâdan bir vechile istîfâ edemediğine ve ettirmediğine ve onu ibrâ ve başkasının üzerine havâle eylemediğine ve başka kimesne tarafından îfâ olunmadığına ve bu hakkın mukâbilinde müteveffânın rehni olmadığına yemîn verir işte buna yemîn-i istihzâr denilir.
Sâniyen bir kimse bir mala müstahak çıkıp da da'vâsını ispat ettikde ol malı kimesneye satmamış ve hibe etmemiş velhâsıl bir vechile mülkünden çıkarmamış idüğine hâkim tarafından yemîn verilir.
MC. 244.; HUMK. 337-362.
Madde 1747 — Hasmın talebi üzerine henüz hâkim tarafından yemîn teklîf olunmadan müdde'â aleyh yemîn ediverse mu'teber olmayıp tekrar hâkim tarafından tahlîf olunmak lâzım gelir.
HUMK. 337-362.
Madde 1748 — Bir kimse kendi fiiline dair yemîn edecek oldukda betâte yemîn verilir, yani bu şey böyledir yahut değildir diye kat'iyyen yemîn ettirilir.
Ammâ diğer kimsenin fiili hakkında yemîn edecek oldukda adem-i ilme yemîn verilir. Yani o şeyi bilmediğine yemîn ettirilir. MC. 1741.; HUMK. 344 vd.
Madde 1749 - Yemîn ya sebebe yahut hâsıla olur.
Şöyle ki, bir husûsun vâki' olup olmadığına yemîn etmek sebebe yemîndir ve bir husûsun hâlâ bâkî olup olmadığına yemîn etmek hâsıla yemîndir.
Meselâ, bey' ve şirâ da'vâsında akd-i bey'in aslâ vukû' bulmadığına yemîn etmek sebebe yemîndir. Ammâ akdin hâlâ bâkî olup olmadığına yemîn etmek hâsıla yemîndir.
MC. 1748.; HUMK. 344 vd.
Madde 1750 Muhtelif da'vâlar müctemi' oldukda bir yemîn kifâyet eder. Herbirine başka başka yemîn verilmek lazım gelmez.
Madde 1751 - Mu'amelâta dâir olan da'vâlarda kendine yemîn teveccüh eden kimseye yemîn teklif olunup da yemîn etmem deyu sarâhaten yahut bilâ-özr sükût ile delâleten yemînden nükûl etse hâkim onun nükûlü ile hüküm eder. Ve ba'de'l-hüküm yemîn edecek olsa ona iltifat olunmayıp hâkimin hükmü hâli üzre kalır.
MC. 67.; HUMK. 337 md.
Madde 1752 - Dilsizin işâret-i ma'hûdesi ile yemîni ve yemînden nükûlü muteberdir.
MC. 70.
Lâyiha
Madde 1753 - Müdde'î hiç şâhidim yokdur dedikden sonra şâhid getirecek olsa, yâhut filan ve filandan başka şâhidim yokdur dedikten sonra âhar şâhidim var dese kabul olunmaz.
BÂB-I RÂBİ'
TERCîH-İ BEYYİNÂT VE TEHÂLÜFE DÂiR OLUP DÖRT FASLI MÜŞTEMİLDİR
Birinci Fasıl
Tenâzu' bi'l-eydi beyânındadır
Madde 1754 - Münâza'un fih olan akarda zi'l-yedlik beyyine ile ispat olunmak lazımdır. Tarafeynin tesâduku yani müdde'înin da'vâsı üzerine müdde'â aleyhin dahi ikrâr eylemesiyle müddelâ aleyhin zi'l-yed olduğuna hüküm olunamaz.
Fakat müdde'î ol akarı ben senden iştirâ etmişdim yahut sen onu benden gasb etmiştin deyu da'vâ ettiği surette müdde'â aleyhin zi'l-yed olduğunu beyyine ile ispata hacet yoktur.
Ve bir de menkûl her kimin yedinde ise zi'l-yed odur, ber-vech-i bâlâ ispata hâcet yokdur. Ve bundan tarafeynin tesâduku kâfidir.
MC. 76, 7635, 1613, 1621, 1691.; TMK. 638, 639, 887, 909.; MH. 151-161.
Madde 1755 - İki kimse bir akârda niza edip her ol akara zi'l-yed olduğunu iddi'a etdikde evvelâ onlardan hangisinin zi'l-yed olduğuna beyyine talep olunur.
İkisi birden zi'l-yed olduklarına ikâme-i beyyine ettikleri takdirde ikisinin dahi müştereken zi'l-yed oldukları sâbit olur. Ve eğer biri vaz'-ı yedini ispattan izhâr-ı acz edip de dîğeri vâzı'u'l-yed olduğuna ikâme-i beyyine ederse, onun zi'l-yed olduğuna hüküm olunup öbürü hâric addolunur.
Ve hasmeynden hiçbirisi zi'l-yed olduğunu ispat edemezse herbirine âharın talebi ile hasmının ol akarda zi'l-yed olmadığına yemîn verilir. İkisi dahi yemînden nükûl ederse, bi'l-iştirâk ol akarda zi'l-yed oldukları sâbit olur. Ve eğer biri yemînden nükûl edip de diğeri yemîn ederse yemîn eden kimes ol akara müstakillen vâzı'u'l-yed olmak üzere hükmolunup diğeri hâric addolunur. Ve eğer herbiri yemîn ederse hiçbirisinin zi'l-yed olduğuna hüküm olunmayıp hakîkat'-ı hâl zâhir oluncaya dek müdde'â bih olan akar tevkîf olunur.
MC. 1635, 1679, 1756, 1762, 1742, 1748.; TMK: 638, 639, 887-909.; MH. 151-161.
Fasl-ı Sânî
Tercîh-i beyyinât hakkındadır
Madde 1756 — İki kişi bir maide ale'l-iştirâk mutasarrıf yani ikisi dahi zi'l-yed iken biri bi'l-istiklâl ve diğeri bi'l-iştirâk mülkümdür deyu da'vâ etdikde istiklâl beyyinesi evlâdır.
Yani ikisi dahi ikâme-i beyyine edecek olduklarında da'vây-ı istiklâl edenin beyyinesi da'vây-ı iştirâk edenin beyyinesi üzerine tercîh olunur. Ve ikisi dahi istiklâl da'vâsı edip de ikâme-i beyyine etseler ol akar müştereken onlara hükmolunur. Ve eğer biri ispattan âciz olup da diğeri ispat eylese ol akar müstakillen onun mülkü olmak üzere hükmedilir.
MC. 1757, 1829.; TMK. 887-909, 638, 639.; MH. 151-161.
Madde 1757 - Tarih beyân olunmayan mülk-i mutlak da'vâsında hâcirin b?eyyinesi evlâdır.
Meselâ, bir kimse diğer kimsenin yedinde olan hâne için bu hâne benim mülkümdür, bu adam ona bi-gayrı hakkın vaz'-ı yed ediyor alıverilmesi matlûbumdur deyu da'vâ ve zi'l-yed dahi bu hâne benim mülkümdür, bu cihetle bi-hakkın vaz'-ı yed ederim deyu da'vâ etdikde hâric olan kimsenin beyyinesi tercîh ve istimâ' kılınır.
MC. 76, 1760, 1758, 1759.; TMK. 905, 618.; MH. 151-161.
Madde 1758 — Şirâ gibi tekerrürü kâbil bir sebeple mukayyed olan ve tarih beyân olunmayan mülkiyet da'vâları mülk-i mutlak da'vâsı hükmünde olup bunlarda dahi hâricin beyyinesi zi'l-yedin beyyinesi üzerine tercih olunur.
Fakat ikisi dahi bir şahısdan telakkî-i mülk etmiş olduklarını iddia ettikleri sûretde zi'l-yed beyyinesi tercîh ve istimâ' olunur.
Meselâ, bir kimse dîğer kimesnenin yedinde olan bir dükkân için bu dükkânı ben Veli Ağa'dan iştirâ ettim bu cihetle benim mülküm iken bu adam bi-gayrı hakkın vaz'-l Yed ediyor deyu da'vâ ve zi'l-yed dahi ben onu Bekir Efendi'den iştirâ ettim yahut pederimden mevrûsdur bu cihetle vaz'-ı yed ederim deyu da'vâ etdikde hâricin beyyinesi tercîh ve istimâ' olunur. Ammâ zi'l-yed bu dükkânı Veli Ağa'dan ben iştirâ ettim dese ol halde onun beyyinesi hâricin beyyinesi üzerine tercih kılınır.
MC. 351, 1756, 1757, 1760.; TMK. 618, 887-909.; MH. 151-161.
Madde 1759 - Nitâc gibi tekerrürü kâhil olmayan bir sebeple mukayyed mülkiyet da'vâlarında zi'l-yed beyyinesi evlâdır.
Meselâ, hâric ve zi'l-yed bir tayda nizâ' edip de herbiri ol tayin kendi kısrağından doğma malı olduğunu da'vâ etdiklerinde zi'l-yedin beyyinesi tercih olunur.
MC. 1757, 1761, 1770.; TMK. 887 vd.; MH. 151 vd.
Madde 1760 - Mülk-i müverrah da'vâsında tarihi mukaddem olanın beyyinesi evlâdır.
Meselâ, Bir kimse diğer kimesnenin yedinde olan arsa için ben bu arsayı bir sene mukaddem filan şahıstan iştirâ ettim deyu da'vâ ve zi'l-yed dahi bu arsa beş sene mukaddem vefat eden pederimden bana mevrûsdur deyu da'vâ etdikde zi'l-yedin beyyinesi tercih olunur. Ve eğer altı ay mukaddem vefat eden pederimden mevrûsdur demiş olsa ol halde hâricin beyyinesi tercih kılınır. Kezâlik hasmeynin her biri müdde'â bihi başka başka şahıslardan iştirâ etmiş olduklarını iddia ve ikisi de bâyi'lerinin tarihi temellüklerini beyân etseler hangisinin bâyi'inin tarih-i temellükü mukaddem ise onun beyyinesi tercih olunur. Mc. 1757.; MH. 151 VD.
Madde 1761 - Nitâc da'vâsında tarihe i'tibâr olunmayıp ber-vech-i bâlâ zi'l-yed beyyinesi tercih olunur.
Ancak müdde'â bihin sinni zi'l-yedin tarihine tevâfuk etmediği surette eğer hâricin tarihine tevâfuk ederse hâricin beyyinesi tercih olunur. Ve eğer sinni ikisine dahi muhâlif olur yahut ma'lûm olmazsa ol halde ikisinin beyyineleri mütehâtır yani mütesâkıt olarak müdde'â bih zi'l-yedin yedinde terk ve ibkâ kılınır.
MC. 1759.
Madde 1762 - Ziyâde beyyinesi evlâdır.
Meselâ, bâyi' ve müşteri semenin ya mebîin mikdarında ihtilâf etseler ziyâde da'vâ edenin beyyinesi tercîh olunur. MC. 1760,; TMK. 6.
Madde 1763 - Temlîk beyyinesi âriyet beyyinesi üzerine tercih olunur.
Meselâ, bir kimse diğer kimesnenin yedindeki malı âriyet vermişdim deyu geri almak isteyip de ol kimesne dahi sen ol malı bana bey' ya hibe etmişdin dese bey' ya hibe beyyinesi tercih kılınır. Mc. 1637.
Madde 1764 - Bey' beyyinesi hibe ve rehin ve icrâre beyyineleri üzerine ve icâre beyyinesi rehin beyyinesi üzerine tercih olunur.
Meselâ, bir kimse diğer kimesneye filan malı sana satmışdım semenini ver deY11 da'vâ edip de ol kimesne dahi sen onu bana hibe ve teslim etmişdin deyu da'vâ etdikde bey' beyyinesi tercih edilir.
MC. 1758, 1760.
Madde 1765 - Âriyette ıtlak beyyinesi evlâdır.
Meselâ, bir at müste'îr yedinde telef olup da muîr ben onu sana dört gün kullanmak üzere iâre etmişdim sen ise dört gün mürûrunda onu bana teslim etmeyip beşinci gün yedinde helâk olmakla kıymetini zâmin ol deyu da'vâ ve müste'îr dahi sen öyle dört güne dek deyu takyîd etmeyip ale'l-ıtlâk kullanmak üzere bana ol atı iâre etmişdin deyu da'vâ etdikde müste'îrin beyyinesi tercih ve istimâ' olunur. MC. 77.
Madde 1766 - Sıhhat beyyinesi maraz-ı mevt beyyinesi üzerine tercih olunur.
Meselâ, bir kimse bir malı veresesinden birine hibe edip de vefât ettikde diğer verese onu maraz-ı mevtinde hibe eylemiş olduğunu ve mevhûbün leh dahi hâl-i sıhhatinde hibe etmiş idüğini iddia ettikde mevhûbün lehin beyyinesi tercih kılınır.
MC. 11, 1598.
Madde 1767 - Akıl beyyinesi cünûn veya ateh beyyinesi üzerine tercih olunur.
Madde 1768 - Hudûs ile kıdem beyyinesi cem' oldukda hudûs beyyinesi tercih olunur.
Meselâ, bir kimsenin mülkünde diğer kimesnenin mesîli olup da hâdisdir yahut kadîmdir deyu beynlerinde ihtilâf vâki' olarak sâhib-i hâne onun hudûsunu iddia ile defini talep ve sâhib-i mesîl dahi onun kıdemîni iddia ettikde sâhib-i hânenin beyyinesi tercih kılınır.
MC. 1224.
Madde 1769 — Cârih tarafı ikâme-i beyyineden izhâr-ı acz ettiği sûretde mecrûh tarafından beyyine istenilir, ispat ederse fe-bihâ, edemediği sûrette kendisine yemîn ettirilir.
MC. 1757, 1759, 1762, 1765, 1766, 1767.; TMK. 6.
Madde 1770 - Ber-vech-i bâlâ cârih tarafı ispatdan izhâr-ı acz etmekle mecrûh tarafı ikâme-i beyyine edip de mûcebiyle hükmolundukdan sonra râcih tarafi ikâme-i beyyine etmek istediği takdîrde artık ona iltifat olunmaz.
MC. 1840.
Fasl-ı Sâlis
Söz kimin olduğuna ve tahkîm-i hâle dâirdir
Madde 1771 - Zevc ve zevce sâkin oldukları hâne derûnundaki eşyâda ihtilaf ettikleri suretde nazar olunur. Tüfenk ve kılınç gibi yalnız zevce sâlih olan yahut evânî ve mefrûşât gibi ikisine de sâlih olan şeylerde zevcenîn beyyinesi tercih olunur. Ve ikisi de ispattan âciz oldukları sûretde söz ma'a'l-yemîn zevcindir. Yani ol eşyâ zevcesinin olmadığına yemîn ederse kendisinin olduğuna hükmolunur.
Ammâ yalnız nisâya sâlih olan elbise ve hulliyyât gibi şeylerden zevcin beyyinesi tercih kılınır. Ve ikisi de ispattan âciz oldukları takdirde söz ma'a'l-yemîn zevcenîndir. Meğer ki, biri diğere sâlih olan şeylerin sâni' ve bâyi'i olursa her halde söz ma'a'l yemîn onundur.
Meselâ, küpe nisâya mahsûs hüliyyâtdan olup ancak zevc kuyumcu olduğu suret de söz ma'a'l-yemîn onun olur,
MC 67, 1632, 1772, 1773, 1774, 1777, 1757.; TMK: 6, 146.;
(HUMK'da bu konu ile ilgili mevcûd değildir. Bu bir maddî hukûk meselesidir. Ancak usûl hukûkumuzda şu prensip hâkimdir: "Da mihi factum dabo tibu ius; bana vâkı'a ne ise onu göster, sana hukûku vereyim".")
Madde 1772Ehad-ı zevceynin vefâtında verese mûrisin makâmına kâim olur. Fakat tarafeyn ber minvâl-i muharrer ispatdan âciz oldukları takdirde ikisine dahi sâlih olan şeylerde söz ma'a'l-yemîn hayatda olanındır. Ve ikisi birden vefât ettikleri surette ikisine de sâlih şeylerde söz ma'a'l-yemîn zevcin veresesinindir.
MC. 174 1, 1771.; TMK. 141.
Madde 1773 - Vâhib hibeden rücû' etmek isteyip de mevhûbun leh dahi mevhûbun telef olduğunu da'vâ etdikde söz bilâ-yemîn mevhûbun lehindir.
Madde 1774 - Emîn olan kimse berâ'et-i zimmeti hakkında yemîni ile tasdîk olunur.
Nitekim mûdî vedî'ayı da'vâ edip de vedî dahi ben onu sana reddettim dedikde söz ma'al-yemîn vedîindir.
Fakat yemînden halâs için ikâme-i beyyine edecek olursa beyyinesi istimâ' kılınır.
Mc. 1454, 1459, 1632, 1748.
Madde 1775 — Muhtelif duyûnu olan kimesne dâ'inine bir mikdar şey verdikden sonra hangi deynine mahsûben vermiş olduğunu daivâ ederse söz onundur.
MC. 76, 1654.
Madde 1776 - Bir değirmenin müddet-i icâresi münkazî oldukdan sonra müstelcir müddet-i icâre esnâsında suyun inkıtâ'ı hasebi ile ol müddetin ücretten hissesini tenzîl etmek isteyerek mûcir ile beynlerinde ihtilâf vâki' olup da beyyine dahi olmadığı takdirde nazar olunur.
Eğer ihtilâfları müddet-i ınkıtâ'ın miktârında ise meselâ müste'cir on gün mûcir ancak beş gün ınkıtâ'ı da'vâ etse söz mala'l-yemîn müste'cirindir.
Ve eğer ihtilâfları asl-ı inkıtâ'da ise yani mûcir suyun inkıtâ'ını külliyyen inkâr etse, hâl-i hazır tahkîm olunur. Yani hükem kılınır. Şöyle ki, eğer bu vakti da'vâ ve husûmetde cârî ise söz ma'a'l-yemîn mûcirindir ve eğer ol vakit munkatı' ise söz ma'a j l-yemîn müste'cirindir.
MC. 54 518, 1762.
Madde 1777 Bir kimsenin hânesine akan su yolu hakkında hâdisdir yahut kadimdir deyu ihtilâf olunup da sâhib-i hâne mesîlin hâdis olduğunu iddiâ ile refini istediği ve tarafeynin beyyineleri olmadığı surette nazar olunur.
Eğer vakt-i husûmetde ol mesîlden su cereyân eder yahut evvelce cereyân matlûm olursa hâli üzere ibkâ olunur. Ve söz malail-yemîn sâhib-i mesîlin olur. Yani mesîlin hâdis olmadığına yemîn ettirilir.
Ve eğer vakt-i husûmetde su cereyân etmez veya ondan ewelce cereyân ma'lûm olmazsa söz ma'a'l-yemîn sâhib-i hânenin olur.
MC. 5, 224, 1768.
Fasl-ı Râbi'
Tehâlüfe dâirdir Madde 1778 - Bâyi' ve müşteri semenin ya mebîin veya ikisinin dahi mikdârında ve vasfında veya cinsinde ihtilâf ettikleri sûrette herhangisi ikâme-i beyyine eyler ise, onun lehine hükmolunur. Ve eğer ikisi dahi ikâme-i beyyine ederlerse, ziyâdeyi ispat edenin lehine hükmolunur.
Ve ikisi dahi ispattan âciz olurlarsa onalar ya biriniz öbürünüzün da'vâsına râzı olur yahut bey'-i fesh ederiz denilir. Ve bunun üzerine birisi diğerinin da'vâsına razı olmazsa hâkim onların herbirine diğerinin da'vâsı üzerine yemîn verir ve ibtidâ müşteriden bed' eyler, herhangisi yemînden nükûl ederse âharın da'vâsı sâbit olur ve eğer ikisi dahi yemîn ederse hâkim ol bey'i fesh eder.
MC. 51, 262, 372, 1762, 1769.; HUMK. 354-362.
Madde 1779 - Müste'cir henüz me'cûrda tasarruf etmeden ücretin mikdârında mûcir ile ihtilâf ettikde meselâ, müste'cir ücret on altındır ve mûcir onbeş altındır deyu da'vâ etdikleri takdirde hangisi ikâme-i beyyine ederse kabûl olunur. Ve ikisi birden ikâme-i beyyine ederlerse mûcirin beyyinesi ile hükmolunur ve eğer ikisi dahi ispattan âciz olurlarsa ikisi de tahlîf kılınır ve müste'cirin tahfifi ile bed' olunur. Herhangisi nükûl ederse nükûlü ile ilzam kılınır. Ve ikisi dahi yemîn ederse hâkim akd-i icâreyi fesh eyler. Müddetde yahut mesâfede ihtilaf ettikleri halde dahi hüküm bu vechiledir. Şu kadar var ki ikisi dahi ikâme-i beyyine ettikleri takdirde müste'cirin beyyinesi ile hükmolunur. Ve tehâlüf suretinde mûcirin tahfifi bed' edilir.
MC. 75, 1762.; HUMK. 354-362
Madde 1780 - Müddet-i icârenin inkızâsından sonra mûcir ve müste'cir madde-i ânifede beyân olunduğu üzere ihtilâf etseler tehâlüf yokdur; söz ma'a'l-yemîn müste'cirindir.
MC. 8, 76.; HUMK. 354-362.
Madde 1781 - Müddet-i icâre esnâsında mûcir ve müste'cir ücretin miktârında ihtilâf etseler tehâlüf cârî olup bâkî müddet hakkında akd-i icâre fesh olunur. Geçen müddetin hissesinde dahi söz müste'cirindir.
Madde 1782 - Müşteri yedinde mebi' telef yahut mâni'-i red olur bir ayb hâdis olduktan sonra mütebâyi'ân ihtilaf etseler tehâlüf yokdur; ancak müşteri tahlîf olunur.
Madde 1783 - Ecel da'vâsında yani mü'eccel olup olmamakda ve şart-ı hıyarda ve semenin küllîsini ya bazısını kabzda tehâlüf olmayıp bu üç sûretde dahi münkir olan tahfif kılınır.
MC. 76, 187, 1762.
İrâde-i Seniyye Târihi: 26 Şaban 1293.
- Ma'ârif Nâzırı Ahmed Cevdet
- Emînü'l-Fetvâ Es-Seyyid Halil
- Meclis-i Tahkîkât-ı Şer'iyye Ve Meclis-i İntihâb-ı Hükkâm Re'îsi Ahmed Hulûsî
- Şûrây-ı Devlet A'zâsı Seyfeddin
- Dâru'l-Hilâfeti'l-Aliyye Kâdısı Ahmed Hâlid
- Mahkeme-i Temyîz İkinci Refisi Es-Seyyid Ahmed Hilmi *İ'lâmât-ı Şerfiye Mümeyyizi Mu'âvini Abdüssettâr
- Müfettiş-i Evkâf Müsteşarı Ömer Hilmi.
MECELLE: 15.KİTAP: KBVT .KİTÂBÜ'L-BEYYİNÂT VE'T-TAHLîF . KBVT/Düz metin . Kitab-ı Beyyinat ve Tehalif eski. Kitab-ı beyyinat ve tehalif yeni buna yönlendir . DRİVE | |
---|---|
Beyyine külfeti | |
Istılahat (Terimler | Tevatür. Beyyine . Beyyinât. Beyyinat. Tehalif. |
KBVT/Fasl-ı Evvel | İlk fasıl: |
Portal:Mecelle: Mecelle• مجلة• المجلة
Son:Eyüp Sabri Kartal çalışmaları:ESK/Mecelle . Mecelle/İngilizce/Düz metin. KBVT . Mecelle/Türki Arabi Terim ve Lügat izahlı, Mecelle/Tr- Eng - Arb- Fransızca - Osmanî - Mecelle/Vecizeler . Fihrist-i Mecelle-i Ahkam-ı Adliye . MC/1. MC/2• MC/90 | |
---|---|
Mecelle/Arabî. Mecelle/Osmani .Mecelle/Fransızca Dosya:Mecelle Fransızca legislation ottomon ikogoog.pdf.
| |
1.Kitap | Mecelle/Mukaddime: 1- Fıkhın tarifi(1) ve 2 -Kavaid -i Külliye (1-100) - Kitab'ul Büyû' Bir mukaddime ve 7 bab (101-403) |
2.Kitap | Kitab'ul İcârât Bir mukaddime 8 Bab (403-611)
|
Arapça | Mecelle/Arapça luğatte .مجلة. Ve الجمع Cem'i : meccal( مجالّ) ve meccalat (مجلاَّت) *El-mecelle; Kitap المَجَلَّة : الكتاب
المَجَلَّة : الصَّحيفةُ تَجْمَعُ طرائف المعرفة وتقال في عصرنا هذا لكل صحيفة عامّةٍ أَو متخصِّصة في فن من الفنون تظهر في أَوقات معينة ، بخلاف الصّحف اليوميَّة Cem'i والجمع : مجالُّ ، مَجَلاَّتٌ Akademik personel anlamında kullanılır |
Kitabeti | Mecelle. مجله.Majalla . Megillah . |
Türev | Celle• Celil• Celal • Tecelli• Mücella |
Diğer | Azerbeycan Cumhuriyetinin Mülki Mecellesi |
VP | Mecelle/VP - Mecelle/WP[5] - Mecelle/WP Arabi |
Alakalı | Ester - Esther -Aşir - Aşur - Aysu - Esau - Isaiah Book of Esther [6] (Ester kitabı [7]) :Hz.Muhammed as hakkında haberler vardır. İbni Kesir Peygamber olduğunu söyler. |
x |
MECELLE:Mecelle/Esbâb-ı Mûcibe Mazbatası | |
---|---|
MECELLE ESBÂB-I MUCİBE MAZBATASI ASLI. Mecelle/Esbâb-ı Mûcibe Mazbatası/Sadelestirilmiş |
MECELLE : MUKADDİME:INTRODUCTION -MAKALE-İ ÛLÂ .(1.KISIM) : İLM-i FIKHIN TARİF VE TAKSİMİ HAKKINDADIR .MAJALLA: PART I: Definition of Jurisprudence . MKK |
---|
MECELLE :MUKADDİME:MAKALE-İ SANİYE (Mecelle/2.KISIM) . MKK - HKK : Mecellenin Külli Kaideleri .Kavaid -i Külliye (KÜLLİ KAİDELER: MAXIMS OF JURISPRUDENCE: Principes fondamentaux du Droit Sacré :MC/1 . MC/2 . MC/10 . MC/15 . MC/90 Mecelle/Madde 90 . Mecelle/Kartelalar Mecelle/resimler https://www.picbear.org/tag/Mecelle
Mecellenin ilk 100 maddesi/Arapça Osmanlıca Türkçe .MKK/Düz Metin . MKK/Düz Metin linkli | |
---|---|
Hukuki deyimler . Fıkhi deyimler . Beraat-ı zimmet - İstishab - Yakin delili - Mütevatir delili
Malumu Âlinizdir ki füru', asla tâbidir. Asıl resmî olmazsa, füru' da resmî olmaz. Batıl makîsünaleyh olamaz. Kanun namına protesto ederim .Majalla/Inrtoduction Mecelle/Mukaddime |
MKK: MKK2 :MKK/25-50 MC/25. MC/26 .MC/27. MC/28 .MC/29. MC/30 .MC/31. MC/32 .MC/33. MC/34 .MC/35. MC/36 .MC/37. MC/38 .MC/39. MC/40 .MC/41. MC/42 .MC/43. MC/44 .MC/45. MC/46 .MC/47. MC/48 .MC/49. MC/50 | |
---|---|
MC/25 | Madde 25 Bir zarar kendi misliyle izâle olunamaz. MC/26, MC/27, MC/28, MC/29, MC/31, MC/965, MC/1141, MC/1288, MC/1312.; TCK 49-50, 516/4; TBK 52 ● Article 25. An injury cannot be removed by the commission of a similar injury. |
MC/26 | Madde 26 - Zarar-ı âmmı def için zarar-ı has ihtiyâr olunur. MC. MC/20, MC/27, MC/28, MC/29, MC/1325. ● Article 26. A private injury is tolerated in order to ward off a public injury. The prohibition from practice of an incompetent physician is derived from this principle. |
MC/27 | Madde 27 - Zarar-ı eşedd zarar-ı ehaf ile izâle olunur. MC. MC/25, MC/26, MC/20, MC/902, MC/906, MC/1044, MC/1224, MC/1440.; TMK. 656, 661 vd. ● Article 27. Severe injury is removed by lesser injury. |
MC/28 | Madde 28 - İki fesâd te'âruz etdikde ehaffí irtikâb ile a'zamının çaresine bakılır. MC/20, MC/25, MC/26, MC/27, MC/29, MC/902.; TMK. 656, 661 vd. ● Article 28. In the presence of two evils, the greater is avoided by the commission of the lesser. |
MC/29 | Madde 29 - Ehven-i şerreyn ihtiyâr olunur. MC. MC/21, MC/22, MC/26, MC/27, MC/28, MC/902.; TMK. 656, 661 vd. ● Article 29. The lesser of the two evils is preferred. |
MC/30 | Madde 30 - Def'-i mefâsid celb-i menâfi'den evlâdır. ● Article 30. Repelling an evil is preferable to securing a benefit. |
MC/31 | Madde 31 -Zarar bi-kadari'l-imkân def olunur. MC. MC/28, MC/29, MC/30, MC/532, MC/533.; TMK. 656 ve 661. ● Article 31. Injury is removed as far as possible. |
MC/32 | Madde 32 - Hâcet umûmî olsun husûsî olsun zarûret menzilesine tenzîl olunur. Bey ' bil-vefânın tecvîzi bu kabîldendir ki Buhara ahâlîsinde borç tekessür etdikçe görülen ihtiyaç üzerine bu mu'âmele mer'iyyü'l-icrâ olmuştur. MC. MC/21, MC/118, MC/205, MC/213, MC/396, MC/420.● Article 32. Any want, whether of a public or private nature, is so dealt with as to meet the exigencies of the case. The validity of sale subject to a right of redemption is of this nature. The inhabitants of Bokhara having fallen badly into debt, this procedure was put into operation in order to meet the exigencies of the case. |
MC/33 | Madde 33 - Iztırar gayrın hakkını ibtâl etmez.Binâen-alâ-zâlik bir adam aç kalıb da birinin ekmeğini yese ba'dehû kıymetini vermesi lazım gelir.MC. MC/400, MC/1007.; TCK: 49-50/4; TBK. 52 ● Article 33. Necessity does not invalidate the right of another. Consequently, if a hungry person eats bread belonging to another, such person must later pay the value thereof. |
MC/34 | Madde 34 - Alması memnû' olan şeyin vermesi dahi memnû' olur.TCK 64 67 MC MC/35 tbk 50 ● Article 34. A thing which may not be taken may also not be given. |
MC/35 | Madde 35 - İşlenmesi memnû' olan şeyin istenmesi dahi memnû' olur.TCK 64-67.; TBK 50.; MC. MC/34, MC/1818. ● Article 35. It is forbidden to request the performance of a prohibited act. |
MC/36 | Madde 36 - Âdet muhakkemdir. Yani hükm-i şer'iyi isbât için örf ve âdet hakem kılınır. Gerek âmm olsun ve gerek hâs olsun. MC. MC/37, MC/38, MC/39, MC/40, MC/41, MC/42, MC/43, MC/44, 45, MC/230, MC/251, MC/291, MC/450, MC/460, MC/469, MC/574, MC/575, MC/576, MC/1340, MC/1790, MC/188, MC/354, MC/495, MC/555, MC/622, MC/829.; TMK. 1/1, 590/11, 592/281, 285, 420, 423. ● Article 36. Custom is an arbitrator; that is to say, custom, whether public or private, may be invoked to justify the giving of judgement. |
MC/37 | Madde 37 - Nâsın isti'mâli bir hüccetdir ki anınla amel vâcib olur. I'MK ı; MC. MC/36, MC/168, MC/389, MC/495. ● Article 37. Public usage is conclusive evidence and action must be taken in accordance therewith. |
MC/38 | Madde 38 - Âdeten mümteni' olan şey hakîkaten mümteni' gibidir.MC. MC/36, MC/37, MC/39, MC/40, MC/1589, MC/1629. ● Article 38. A thing which it is customary to regard as impossible is considered to be impossible in fact. |
MC/39 | Madde 39 - Ezmanın tegayyürü ile ahkâm'ın tagayyürü inkâr olunamaz.MC. MC/36, MC/37, MC/38, MC/40, MC/244, MC/326, MC/596, MC/1716. ● Article 39. It is an accepted fact that the terms of law vary with the change in the times. |
MC/40 | Madde 40 - Âdetin delâletiyle ma'ânîy-ı hakîkî terk olunur.MC. MC/12, MC/36, MC/37, MC/38, MC/39, MC/61, MC/82, MC/912, MC/1584.; TMK ı, 2.; TBK. 18 ● Article 40. In the presence of custom no regard is paid to the literal meaning of a thing. |
MC/41 | Madde 41- Âdet ancak muttarid yâhut galip oldukda mu'teber olur.MC. MC/36, MC/37, MC/38, MC/39, MC/40, MC/42, MC/240.; TMK ı Article 41. Effect is only given to custom where it is of regular occurrence or when universally prevailing. |
MC/42 | Madde 42 - İ'tibâr galib-i şâyi'adır, nâdire değildir.MC. MC/41, MC/987.; TMK ı; HUMK 238● Article 42. Effect is given to what is of common occurrence; not to what happens infrequently. |
MC/43 | Madde 43 - Örfe ma'rûf olan şey şart kılınmış gibidir.TMK 1; TTK ı; MC. MC/36, MC/37, MC/41, MC/42, MC/461, MC/563, MC/596, MC/871 ● Article 43. A matter recognised by custom is regarded as though it were a contractual obligation. |
MC/44 | Madde 44 - Beyne't-tüccâr ma'rûf olan şey beynlerinde meşrût gibidir.MC. MC/36, MC/37, MC/38, MC/790, MC/1463.; TMK 1/1, 2; TBK 18 ● Article 44. A matter recognised by merchants is regarded as being a contractual obligation between them. |
MC/45 | Madde 45 - Örf ile ta'yîn nass ile ta'yîn gibidir,MC. MC/43, MC/44, MC/527, MC/528, MC/816, MC/1498, MC/1499.; TMK ı ● Article 45. A matter established by custom is like a matter established by law. |
MC/46 | Madde 46 - Mâni' ve muktazi teâruz etdikde mâni' takdîm olunur. Binâen-alâ-zâlik bir adam borçlusu yedinde merhûn olan malını âhara satamaz. MC. MC/337, MC/350, MC/397, MC/96-MC/1192, MC/590-MC/1725, MC/756-MC/1192-MC/747, MC/1192-MC/1197, MC/1598-MC/1601. ● Article 46. When prohibition and necessity conflict, preference is given to the prohibition. Consequently, a person may not sell to another a thing which he has given to his creditor as security for debt. |
MC/47 | Madde 47 - Vücudda bir şeye tâbi' olan hükümde dahi ana tâbi' olur. tılmış olur??? MC. MC/48, MC/50, MC/236, MC/903.; TMK. 619-622 ● Article 47. An accessory which is attached to an object in fact is also attached to it is law. Consequently, when a pregnant animal is sold, the young in its womb is sold with it. |
MC/48 | Madde 48 - Tâbi' olan şeye ayrıca hüküm verilmez. Meselâ bir hayvanın karnındaki yavrusu ayrıca satılamaz. MC. MC/47, MC/216, MC/224, MC/856.; TMK. 619-622 ● Article 48. An accessory to an object cannot be dealt with separately.yvT A Example: The young in an animal's womb cannot be sold separately. |
MC/49 | Madde 49 - Bir şeye mâlik olan kimse ol şeyin zarûriyyâtmdan olan şeye dahi mâlik olur. Meselâ, bir hâneyi satın alan kimse ana mûsil olan tarîka dahi mâlik olur. MC. MC/232, MC/1194 ● Article 49. The owner of a thing held in absolute ownership is also the owner of the things indispensable to the enjoyment of such thing.yvT K Example: A person who buys a house is also owner of the road leading to it. |
MC/50 | Madde 50 - Asıl sâkıt oldukda fer' dahi sâkıt olur. MC. MC/81, MC/661, MC/662, MC/1527, MC/1530 ● Article 50. If the principle fails, the accessory also fails. |
x |
MKK: MKK3: MKK/51-75 MC/51. MC/52. MC/53. MC/54. MC/55. MC/56. MC/57. MC/58. MC/59. MC/60. MC/61. MC/62. MC/63. MC/64. MC/65. MC/66. MC/67. MC/68. MC/69. MC/70. MC/71. MC/72. MC/73. MC/74. MC/75 | |
---|---|
Madde 50 - Asıl sâkıt oldukda fer' dahi sâkıt olur.MC. MC/81, MC/661, MC/662, MC/1527, MC/1530 | |
51 | Madde 51 - Sâkıt olan şey avdet etmez. Ya'ni giden geri gelmez. |
52 | Madde 52 - Bir şey bâtıl oldukda anın zımmındaki şey dahi bâtıl olur.MC. MC/175, MC/523, MC/1566.; MA. 41.; TCK. 49, 50, 51, 60.; TBK ı, 6, 113; HUMK. 234 |
53 | Madde 53 - Aslın îfâsı kâbil olmadığı halde bedeli îfâ olunur.MC. MC/488, MC/489, MC/891.; TBK. 43. |
54 | Madde 54 - Bizzat tecvîz olunmayan şey bi't-teba' tecviz olunabilir. Meselâ, müşteri mebî'i kabz için bâyi'i tevkîl etse câiz olmaz. Amma iştira eylediği zahîreyi ölçüp koymak için bâyi'a çuvalı verip dahi zahîreyi çuvala edicek zımnan ve teb'an kabz bulunur. |
55 | MC/55???mMadde Meseli, 55 hi12s:-i' - İbtidâen şâ9ylayı tecviz olunmayan şey bakâen tecviz olunabilir.
hibe etmek sahîh değildir. Amma bir mâl-ı mevhûbun bir hisse-i şâyi'asina bir müstahlik çıkıp da zabtetse hibe bâtıl olmayıp hisse-i bâkiye-i mevhûbün lehin malı olur.MC. MC/19, MC/24, MC/430, MC/858, MC/1466.; TMK. 2 |
56 | Madde 56 - Baka' ibtidâdan esheldir. MC/55, MC/429, MC/430.; TMK. 2 |
57 | Madde 57 - Teberru' ancak kabz ile tamam olur. Meselâ, bir adam birine bir şey hibe etse kable'l-kabz hibe tamam olmaz. |
58 | Madde 58 Raiyye yani teb'a üzerine tasarruf maslahatâ menuttur. |
59 | Madde 59 Iltejelllîl-i Velâyet-i hâssa velâyet-i âmmeden akvadır. Meselâ, vakfın velâyeti kadınin velâyetinden akvadır. TMK. 262, 265, 266, 267, 272, 275, 405.; MC. MC/974, MC/975. |
60 | Madde 60- Yani bir kelâmın bir manaya hamli mümkün oldukça ihmâl yani manasız i vamamalıd MC, MC/40, MC/61, MC/1456.; TMK. ı, 2.; TBK. 18. |
61 | Madde 61 - Ma'nây-ı hakîkî mütaazzir oldukta mecaza gidilir. MC.MC/40, MC/60, MC/62, MC/1517.; TMK. ı, 2.; TBK. 18. |
62 | Madde 62 - Bir kelâmın i'mâli mümkün olmaz ise ihmâl olunur. Yani bir kelamın hakîkî ve mecâzî bir manaya hamli mümkün olmaz ise o halde mühmel yani manasız bırakılır. MC. MC/60, MC/61, MC/1577, MC/1629, MC/1697.; TMK. ı, 2.; TBK. 18. |
63 | Madde 63 - Mütecezzi olmayan bir şeyin bazını zikretmek küllünü zikr gibidir. MC. MC/60, MC/1041.; MA. 31, 36.; TBK. ı, 6.; HUMK 234. |
64 | Madde 64 - Mutlak ıtlakı üzere cârî olur. Eğer nassan yahut delâleten takyîd delîli bulunmaz ise. MC. MC/1, MC/2, MC/571, MC/572, MC/573, MC/819, MC/820, MC/1494, MC/1495, MC/1478, MC/1482, MC/1483, MC/1484.; TBK. 180.; HUMK 234. |
65 | Madde 65 - Hazırdaki vasıf lağv ve gaibdeki vasıf muteberdir. Meselâ, meclis-i hazır olan bir kır atı satacak olduğu halde şu yağız atı şu kadar bin kuruşa satdım dese icabı muteber olup yağız tabiri lağv olur amma meydanda Olmayan bir kır atı yağız deyu satsa vasıf mu'teber olmakla bey' mün'akid ol- MC. MC/107, MC/208,.; TMK ı, 2.; TBK. 18, 31. |
66 | Madde 66 - Sual cevapta iâde olunmuş addolunur. Yani tasdik, olunan bir sualde ne denilmiş ise mûcib onu söylemiş hükmündedir. |
67 | Madde 67 - Sâkit'e bir söz isnâd olunmaz. Lâkin ma'raz-ı hâcette sükût beyandır. Yani, sükût eden kimseye şu sözü söylemiş oldu denilemez, lâkin söyleyecek yer- MC. MC/281, 377]], 438]], 596]], MC/773, MC/805, MC/843, MC/847, MC/971, MC/1451, MC/1452, MC/1485, MC/1659, MC/1822.; HUMK 234.; TBK ı, 6, 31, 198-200, 221, 263, 387, 428. |
68 | Madde 68 - Bir şeyin umûr-u bâtınada delili ol şeyin makâmına kâim olur. Yani hakîkatine olan umûr-l bâtınada delîl-i zâhirîsi ile hükm olunur???. MC. MC/67, MC/183, MC/344, MC/769, MC/770, TMK 3. |
69 | Madde 69 - Mükâtebe muhâtaba gibidir.MC. MC/436, MC/1607, MC/1610, MC/1736.; TEK 5, 10. |
70 | Madde 70 - Dilsizin işaret-i malhûdesi lisan ile beyân gibidir. |
71 | Madde 71 - Tercümanın kavli her hususda kabul olunur. |
72 | Madde 72 Hatâsı zâhir olan zanna i'tibar yoktur.MC. 914, 1061, MC/1838.; TMK. ı, 2.; TBK. 18.; HUMK. 236, 254. |
73 | Madde 73 - Senede müstenid olan ihtimal ile hüccet yoktur.
Meselâ, bir kimse veresesinden birine şu kadar kuruş borcu olduğunu ikrâr hücc:ettiği takdirde eğer maraz-ı mevtinde ise diğer verese tasdik etmedikçe bu ikrârı değildir. Zira eğer vereseden mal kaçırmak ihtimali maraz-ı mevte müsteniddir. amma hal-i sıhhatda ise ikrârı mu'teber olur ve ol halde olan ihtimal mücerred bir nevi te- MC.MC/72, MC/74, MC/1568, MC/1578.; HUMK. 236, 254. |
74 | Madde 74 - Tevehhüme i'tibar yokdur. MC. MC/72, MC/73, MC/75, MC/1013, MC/1161, MC/1192, MC/1741.; MA. 92. |
75 | Madde 75 - Bürhan ile sâbit olan şey ıyânen sabit gibidir. |
MKK: MKK/4 -MKK/75-100 MC/75 . MC/76 . MC/77 . MC/78 . MC/79 . MC/80 . MC/81 . MC/82 . MC/83 . MC/84 . MC/85 . MC/86 . MC/87 . MC/88 . MC/89 . MC/90 . MC/91 . MC/92 . MC/93 . MC/94 . MC/95 . MC/96 . MC/97 . MC/98 . MC/99 . MC/100 | |
---|---|
MC/75 | Madde 75 - Bürhan ile sâbit olan şey ıyânen sabit gibidir.● Article 75. A thing established by proof is equivalent to a thing established by ocular inspection. |
MC/76 | Madde 76 - Beyyine müdde'î için ve yemîn münkir üzerinedir. MC. MC/1461, MC/1463, MC/1613, MC/1817, MC/1818, MC/78, MC/79.; TMK. 6, 28, 157, 185.; TBK 42/1, 55/1, 103/11. ● Article 76. EVIDENCE IS FOR HIM WHO AFFIRMS; THE OATH FOR HIM WHO DENIES. |
MC/77 | Madde 77 — Beyyine hilâf-ı zâhiri isbât için ve yemîn aslı ibkâ içindir. MC. 8, 9, 11, 77, 81, 403, 967, 1774.● Article 77. The object of evidence is to prove what is contrary to appearance; the object of the oath is to ensure the continuance of the original state. |
MC/78 | Madde 78 - Beyyine hüccet-i müteaddiye ve ikrâr hüccet-i kâsıradır. MC. 80, 81, 1384, 1572, 1642, 1676.; HUMK. 236, 254, 299. ● Article 78. Evidence is proof affecting third person; admission is proof affecting the person making such admission only. |
MC/79 | Madde 79 - Kişi ikrârıyla muaheze olunur. MC. 79, 81, 1127, 1573, 1575, 1588, 1632, 1654. ● Article 79. A person is bound by his own admission. |
MC/80 | Madde 80 — Tenâkuz ile hüccet kalmaz, lâkin mütenâkızın aleyhine olan hükme halel gelmez.
Meselâ, şehidler şahâdetlerinden rücû' ile tenâkuz etdiklerinde şahâdetleri hüccet olmaz, lâkin evvelki şahâdetleri üzerine kâdî hükmetmiş ise bu hüküm dahi bozulmayıp mahkumunbihi şahidlerin tazmin etmesi lazım gelir. MC. 78, 90, 1729, 1730. ● Article 80. Contradiction and proof are incompatible; but this does not invalidate a judgement given against the person contradicting. Example:- Witnesses contradict themselves by going back upon the evidence they have given. Such evidence is not proof; but if the court has already given judgement based upon the original evidence, such judgement may not be set aside, but the witnesses must pay the value of the subject matter of the judgement to the persons against whom judgement has been given. |
MC/81 | Madde 81 — Asıl sâbit olmadığı halde fer'in sâbit olduğu vardır. Meselâ, bir kimse filanın filana şu kadar kuruş deyni vardır, ben dahi kefilim dese ve asil'in inkârı üzerine dâ'in iddi'â etse meblağ-ı mezburu kefilin vermesi lazım gelir. MC. 78, 1632. ● Article 81. Failure to establish the principle claim does not imply failure to establish a claim subsidiary thereto. Example:- A person states that A owes a sum of money to B and that he has the surety of A. Such person will be obliged to pay the sum in question if A repudiates the debt and B demands payment. |
MC/82 | Madde 82 — Şartin sübûtu indinde ana muallak olan şeyin sübûtu lazım olur. MC. 83, 84, 408, 494, 623, 1456, 1584.; TMK/2. ● Article 82. If the validity of a condition is established, the validity of anything dependent thereon must also be established. |
MC/83 | Madde 83 — Bi-kaderi'l-imkân şarta mürâat olunmak lâzım gelir. MC. 82, 84, 186, 187, 189, 287, 398, 468, 474, 777, 813, 884, 1073, 1166, 1420, 1337, 1402, 1561.; TMK. 2. ● Article 83. A condition must be observed as far as possible. |
MC/84 | Madde 84 - Va'dler suver-i ta'lîki iktisâ ile lazım olur. Meselâ, sen bu malı filan adama sat, eğer akçesini vermez ise ben veririm dese ve malı alan akçeyi vermese bu va'di eden kimsenin akçeyi vermesi lazım gelir. MC. 82, 83, 623. ● Article 84. Any promise dependent upon a condition is irrevocable upon such condition being fulfilled. Example:- A person tells A to sell a certain thing to B and informs A he will pay him in the event of B failing to do so, and B does in fact fail so to do. The person making the promise is obliged to pay the money. |
MC/85 | Madde 85 — Bir şeyin nefi zamânı mukâbelesindedir. Yani, bir şey telef olduğu takdirde hasârı kime âit ise anın zamanında demek olup ol kimsenin bu vechile zamanı ol şey ile intifâ'a mukâbil olur.
Meselâ, hıyar-ı ayb ile reddolunan bir hayvanı müşteri kullanmış olmasından dolayı bâyi' ücret alamaz. Zira kablen-redd telef olaydı hasarı müşteriye ait olacaktı. MC. 86, 87, 88, 236, 344, 393, 891, 903. ● Article 85. The enjoyment of a thing is the compensating factor for any liability attaching thereto; that is to say, in the event of a thing being destroyed, the person to whom such thing belongs must suffer the loss and conversely may enjoy any advantages attaching thereto. Example:- An animal is returned by reason of an option for defect. The vendor may not charge any fee on account of the use of the animal, because if it had been fallen upon the purchaser. |
MC/86 | Madde 86 - Ücret ile zamân müctemi' olmaz. MC. 85, 87, 88, 416, 469, 511, 536, 545, 548, 551, 596. ● Article 86. Remuneration and liability to make good loss do not run together. |
MC/87 | Madde 87 - Mazarrat menfa'at mukâbelesindedir. Yani, bir şeyin menfa'atına nâil olan anın mazarratına da mütehammil olur. MC, 85, 86, 88, 292, 1073. 1152, 1308, 1316, 1319, 1324, 1327, 1328. ● Article 87. Disadvantage is an obligation accompanying enjoyment. That is to say, a person who enjoys a thing must submit to the disadvantages attaching thereto. |
88 | Madde 88 - Külfet ni'mete ve nümet külfete göredir. MC. 85, 86, 87. ● Article 88. The burden is in proportion to the benefit and the benefit to the burden. |
89 | Madde 89 - Bir fiilin hükmü fâiline muzâf kılınır ve mücbir olmadıkça âmirine muzaaf kılınmaz. MC 90, 92, 93, 95, 9. Kizp, 293. ● Article 89. The responsibility for an act falls upon the author thereof; it does not fall upon the person ordering such act to be performed, provided that such person does not compel the commission thereof. |
90 | Madde 90 - Mübâşir yani bizzat fâil ile mütesebbib müctemi' oldukda hükm ol fâile muzaf kılınır. Meselâ. birinin tarîk-i âmmda kazmış olduğu kuyuya diğeri, birinin hayvanını ilkâ ile itlâf ezse o zâmin olup kuyuyu hafr eden kimseye zamân lâzım gelmez. MC. 89, 91. 92 193, 922, 1828; TCK 52, 6467.; TBK. 41, vd. ● Article 90. If a person performs any act personally and is implicated therein with the person who is the cause thereof, the person performing such act is responsible thereof. Example:- A digs a well in the public highway and B causes C's animal to fall therein and to be destroyed. B is responsible thereof and no liability rests with the person who dug the well. |
91 | Madde 91 - Cevâz-ı şer'i zamâna münâfi olur. Meselâ, bir adamın kendi mülkünde kazmış olduğu kuyuya birinin hayvanı düşüp telef olsa zamân lazım gelmez. MC 92, 93, 796, 798, 822, 224, 875, 924, 1075, 1192.; TCK. 52, 64-67, 78, 49-51. ● Article 91. An act allowed by law cannot be made the subject of a claim to compensation. Example:- An animal belonging to A falls into a well which B has dug on his own property held in absolute ownership and such animal is destroyed . No compensation can be claimed. |
92 | Madde 92 - Mübâşir müteammid olmasa da zâmin olur. MC. 91, 93. 912, 913. 926; 41 vd. ● Article 92. A person who performs an act, even though not intentionally, is liable to make good any loss caused thereby. |
93 | Madde 93 - Mütesebbib müteammid olmadıkça zâmin olmaz. MC. 91, 93, 913, 924; TBK 41 ● Article 93. A person who is the cause of an act being performed is not liable to make good any loss caused by such act unless he has acted intentionally. |
94 | Madde 94 -Hayvanâtın kendiliğinden olarak cinâyet ve mazarratı hederdir. MC. 81, 929, 931, 932. 933.939 ● Article 94. No liability attaches in connection with offences of or damage caused by animals of their own accord. |
95 | Madde 95 - Gayrın mülkünde tasarrufla emretmek bâtıldır. MC. 96, 97, 125, 657, 1007, 1510.: TEK. 411, 413.; 900 vd. ● Article 95. Any order given for dealing with the property of any other person held in absolute ownership is void. |
96 | Madde 96 - Bir kimsenin mülkünde anın izni olmaksızın âhar bir kimsenin tasarruf etmesi câiz değildir. MC, MC/27, MC/45, MC/95, MC/97, MC/365.MC/446*MC/799, MC/857, MC/919, MC/1075, MC/1078, MC/1079, MC/1459, MC/1546. ● Article 96. No person may deal with the property of another held in absolute ownership without suchperson's permission. |
97 | Madde 97 - Bilâ-sebeb-i meşrü' birinin malını bir kimsenin ahz eylemesi câiz olmaz. MC. 95, 96, 369, MC/891, MC/889.; TMK. 2.; TBK 61, 41 ● Article 97. No person may take another person's property without some legal reason. |
98 | Madde 98 - Bir şeyde sebeb-i temellükün tebeddülü ol şeyin tebeddülü makâmına kâimdir. MC. 255, 869.● Article 98. Any change is the cause of the ownership of a thing held in absolute ownership is equivalent to a change in that thing itself. |
99 | Madde 99 — Kim ki bir şeyi vaktinden evvel isti'câl eyler ise mahrûmiyetle mu'âteb olur. TMK. 285-286.; TCK. 343, 477.● Article 99. Any person who hastens the accomplishment of a thing before its due time, is punished by being deprived thereof. |
100 | Madde 100 — Her kim ki kendi tarafından tamam olan şeyi nakz etmeğe sa'y ederse sa'yi merduttur. MC. 19, 356, 368, 616, 898, 1658.; TMK. 3-4. ● Article 100. If any person seeks to disavow any act performed by himself, such attempt is entirely disregarded. |
MECELLE: 1.Kitap:Kitab-ul Büyu' .Book I:Sale | |
---|---|
Sale - Büyu' - ALIŞ VERİŞ]] | |
MC/101 | . |
MECELLE: 2.Kitap (Boş):Kitab'ul İcârât.(Boş) Majalla/BOOK II (Dolu) | |
---|---|
İcar . İcâr . İcârât . Hire (Adam kiralama, Arapça ecir) . Rent (Mülk kiralama). Kira . Kiralar . 1. a person who has been hired, especially in a cohort; 2. to exchange the services of for remuneration; 3. the state of being hired, or having a job; employment; | |
İcar | İcarat . İcar . İcâr . İcâre . İcâreten |
Müstecir . | Kiralayan . Kiracı . Müstecirin vazifeleri . Renter formerly, law renter, tenant, lessee
|
Mücir | Mücir . Mücirin vazifeleri |
Mecur | Kiralanan |
MC/ | . |
. |
MECELLE: 3.Kitap:Kitab'ul Kefâlet |
---|
MECELLE: 4.Kitap:Kitab'ul Havâle |
---|
MECELLE: 5.Kitap:Kitab'ul Rehn |
---|
MECELLE: 6.Kitap:Kitab'ul Emanet |
---|
MECELLE: 7.Kitap:Kitab-ul |
---|
MECELLE: 8.Kitap:Kitab'ul Hibe |
---|
MECELLE: 9.Kitap:Kitab'ul Hacr ve-l İkrah Veş-Şuf'a |
---|
MECELLE: 10.Kitap:KİTAB'UL ŞİRKET • Majalla:BOOK X: JOINT OWNERSHIP | |
---|---|
x | |
İstilahat | Terminoloji: Şirket (JOINT) |
Kitab-ı Şirket/Düz metin |
MECELLE: 11.KİTAP:KİTÂBÜ'L-VEKÂLE (Vekalet Kitabı).KİTÂB-I HÂDÎ AŞAR:Bir Mukaddime 3 Bab (1449-1530 Maddeler arası)- Kitâbü'l-Vekâle/Düz metin - Book XI :AGENCY . Portal:Mecelle | |
---|---|
Terimler | Vekalet .Vekalet sözleşmesi |
MECELLE: 12. KİTAP: KSVİ - KİTÂBÜ'S-SULH VE'L-İBRÂ - KİTÂBÜ'S-SULH VE'L-İBRÂ/Düz Metin |
---|
MECELLE :13.KİTAP: KİTÂBÜ'L-İKRÂR (İKRAR KİTABI) KİTÂB-I SÂLİS-İ AŞAR
İKRAR HAKKINDA OLUP DÖRT BÂBI MÜŞTEMİLDİR BÂB-I EVVEL:İKRÂRIN ŞERÂ'İTİ BEYANINDADIR | |
---|---|
MADDE 1572 - İkrâr, bir kimse diğer kinmesnenin kendisinde olan hakkını haber vermekdir. Ol kimseye mukirr ve ol kimesneye mukarrun leh ve ol hakka mukarrun bih denilir. | |
Terimler (Istılahat) | İkrar . Mukirr .Mukarrun leh . Mukarrun bih |
Şerati(Şartları) | x |
MECELLE:14.KİTAP: KİTÂBÜ'L-DA'VÂ .KİTAB-I RÂBİ'İ AŞER. Kitab-ı Dava. Dava• Mecelle• Kitab-ı Dava/Düz metin• Kitab-ı Dava/Osmanî•[[]]•[[]]•[[]]•[[]] |
---|
MECELLE: 15.KİTAP: KBVT .KİTÂBÜ'L-BEYYİNÂT VE'T-TAHLîF . KBVT/Düz metin . Kitab-ı Beyyinat ve Tehalif eski. Kitab-ı beyyinat ve tehalif yeni buna yönlendir . DRİVE | |
---|---|
Beyyine külfeti | |
Istılahat (Terimler | Tevatür. Beyyine . Beyyinât. Beyyinat. Tehalif. |
KBVT/Fasl-ı Evvel | İlk fasıl: |
MECELLE: 16. KİTAP Kitab-ı Kaza (ANA)- KİTÂBÜ'L-KAZÂ - KİTÂB-I SÂDİS-İ AŞAR :KAZÂ HAKKINDA OLUP BİR MUKADDİME İLE DÖRT BÂBI MÜŞTEMİLDİR
Kitab-ı Kaza/Günümüz Türkçesiyle Karşılaştırılmalı ve güncel Türkçe olup Güncel Türkesi gözden geçirilip mukayeler geliştirilmelidir. KİTÂBÜ'L-KAZÂ/Düz metin | |
---|---|
Mukaddime | Kitab-ı Kaza/Mukaddime : Bâzı Istılâhât-ı fıkhiyye beyânındadır.Kazâ hüküm ve hâkimlik ma'nâlarına gelir. Madde 1785 - Hâkim beyne'n-nâs vuku bulan da'vâ ve muhâsamayı ahkâm-ı meşrûiasına tevfikan fasl ve hasm için taraf-ı sultânîden nasb u ta'yîn buyurulan zâttır. MC/1805.
Madde 1786 - Hüküm, hâkimin muhâsamayı kat' ve hasmeylemesidir. Madde 1784 Kazâ hüküm ve hâkimlik ma'nâlarına gelir. Madde 1785 - Hâkim beyne'n-nâs vuku bulan da'vâ ve muhâsamayı ahkâm-ı meşrûiasına tevfikan fasl ve hasm için taraf-ı sultânîden nasb u ta'yîn buyurulan zâttır. Madde 1786 - Hüküm, hâkimin muhâsamayı kat' ve hasmeylemesidir. Bu dahi iki kısımdır. Kısm-ı evvel: Hâkimin hükmettim; iddi'â olunan şeyi ver demek gibi sözler ile mahkûmun bihi mahkûmun aleyhe ilzâm etmesi yani lâzım kılmasıdır. İşte buna kazâ-i ilzam ve kazâ-i istihkâm denilir. Kısm-ı Sânî: Hakkın yokdur, münâza'adan memnû'sun demek gibi sözler ile hâkimin müdde'îyi münâza'adan men' etmesidir. Buna dahi kazâ-i terk denilir. MC. 1331.; HUMK. 388-393. Madde 1787 — Mahkûmun bih, hâkimin mahkûmun aleyhe ilzâm ettiği şeylerdir ki, kazâ-i ilzam müdde'înin hakkını îfâ etmesi ve kazâ-i terkde müdde'înin münâza'adan vazgeçmesidir.MC. 1619. Madde 1788 - Mahkûmun aleyh, aleyhine hükmolunan kimesnedir. MC. 1676. Madde 1789 — Mahkûmun leh, lehine hükmolunan kimsedir. MC. 1697. Madde 1790 Tahkîm hasmeynin husûmet ve da'vâlarını fasl için rızâları ile âhar kimseyi hâkim ittihaz etmelerinden ibârettir. Ol kimseye fethateyn ile hakem ve mimlin zammı ve hâ'nın fethi ve kâf-ı müşeddede-i meftûha ile muhakkem denilir. Madde 1791 - Vekîl-i musahhar, mahkemeye ihzâr olunamayan müdde'â aleyhe hâkim tarafından nasb olunan vekîldir, MC, 1844. |
Hakim | Kitab-ı Kaza/BÂB-I EVVEL : 1 Fasl-ı Evvel :Hâkimin evsâfı beyânındadır. 2 Fasl-ı Sânî: Hâkimin âdâbı beyânındadır. 3 Fasl-ı Sâlis:Hâkimin vezâ'ifi beyânındadır. 4 Fasl-ı Râbii :Sûret-i muhâkemeye dâirdir. |
Hüküm | BÂB-I SÂNÎ :1 Fasl-ı Evvel: Hükmün şurûtu beyânındadır . 2 Fasl-ı Sâni: Hükm-i gıyâbî beyânındadır. |
Davanın rüyeti | BÂB-I SÂLİS: DA'VÂNIN BADEL-HÜKM RÜYETİ HAKKINDADIR. |
Tahkim | BÂB-I RÂBİ' . TAHKîME DÂiR MESÂİL BEYÂNINDADIR |
HÜKKÂMA DÂiR OLUP DÖRT FASLI HÂVîDİR
Fasl-ı Evvel: Hâkimin evsâfi beyânındadır Madde 1792 Hâkim, hakîm, fehîm, müstakîm ve emîn, mekîn, metîn olmalıdır. Madde 1793 - Hâkim mesâ'il-i fıkhiyyeye ve usûl-i muhâkemeye vâkıf ve deâvî-i vâkıfayı onlara tatbîkan fasl ve hasma muktedir olmalıdır. Madde 1794 Hâkimin temyîz-i tâmma muktedir olması lâzımdır. Fasl-ı Sânî: Hâkimin âdâbı beyânındadır Madde 1795 alış veriş ve mülâtefe Madde 1796 - Hâkim iki hasımdan hiçbirisinin hediyesini kabul etmez. Madde 1797 mütehâkimeynin ziyâfetine gitmez.Madde 1798 hânesine kabûl etmek ve biriyle halvet veyahut ikisinden birisine el ya göz veya baş ile işâret eylemek veya onlardan birisine gizli lakırdı yahut diğerinin bilmediği lisan ile söz söylemek gibi Madde 1799 -- Hâkim beyne'l-hasmeyn adl ile me'mûrdur. Binâenaleyh tarafeynden biri her ne kadar eşrâfdan ve diğeri ahâd-ı nâsdan olsa bile hîn-i muhâkemede tarafeyni oturtmak ve kendilerine imâle-i nazar ve hitâb etmek gibi muhâkemeye müte'allık muhâkemâtda tamâmıyla adi ve müsâvât ri'âyet etmesi lâzımdır.Fasl-ı Sânî: Hâkimin vezâ'ifi beyânındadır Madde 1800 - Hâkim, taraf-1 Sultândan icrây-ı muhâkemeye ve hükme vekildir, Madde 1801 -- Kazâ, zaman 've makân ile ve bazı husûsâtın istisnâsı ile tekayyüd ve tahassus eder. Ve bir mahkeme-i mu'ayyenede hükmetmek üzere nasbolunan hâkim ancak ol mahkemede hükmedip diğer bir mahalde hükmedemez. Ve kezâlik maslahat-ı âmme mülâhaza-i âdilesine binâen filan husûsa müteiallik da'vâ istimâ' olunmaya deyu emr-i sultânî sâdır olsa hâkim ol dalvâyı istimâd ve hükmedemez. Veyahut bir mahkeme hâkimi bazı husûsât-ı mu'ayyene istimâ'ına me'zûn olup da mâ'adâsını istimâ'a me'zûn olmasa ol hâkim ancak me'zûn olduğu husûsâtı istimâ' ve hükmeder. Mâladâsını istimâ' ve ve hükmedemez. Ve kezâlik bir müctehidin bir hususda re'yi, nâsa erfak ve maslahat-ı asra evfak olduğuna binâen onun re'yi ile amel olunmak üzere emr-i sultânî sâdır olsa ol husûsda hâkim ol müctehidin re'yine münâfi dîğer bir müctehidin re'yi ile amel edemez, ederse hükmü nâfiz olmaz. Madde 1802 - Bir da'vâyı malan istimâ' ve hükmetmek üzre nasb olunan iki hâkimden yalnız birisi ol da'vâyı istimâ' ve hükmedemez; ederse hükmü nâfiz olmaz. (1465.) maddeye bak. Madde 1803 - Mütedaddid hâkimi olan beldede hasmeynden birisi bir hâkimin ve diğer öbür hâkimin huzûrunda murâfa'a olmak isteyip de bu vechile beynlerinde ihtilâfvâki' olsa müddetâ aleyhin iddi'â eylediği hâkim tercih olunur. Madde 1804 - Bir hâkimin azli Madde 1806 Hâkimin istimâ' eylediği beyyine ile kendisi hükmedebilir. nâ'ib de . Şöyle ki, hâkim bir da'vâ hakkında beyyine istimâ'ı ve nâ'ibe ihbâr eylese nâ'ibi i'âde-i beyyine etmeksizin hâkimin ihbârı ile hükmedebilir ve hükme me'zûn olan nâ'ib bir husûsda beyyine istimâl edip de hâkime inhâ eylese hâkim i'âde-i beyyine etmeksizin nâ'ibin inhâsı ile hükmedebilir ammâ hükme me'zûn olmayıp da ancak tedkik ve istikşâf için beyyine istimâ'ına memûr olan kimsenin inhâsı ile hâkim hükmedemeyip bizzat istimâ'-ı beyyine etmesi lâzımdır. Madde 1807 Başka kazada hakimlik Madde 1808 - Davaya bakma yasagı Madde 1809 - Bir belde hâkiminin bir kimesne ile da'vâsı olduğu sûretde ol beldede dîğer hâkim varsa onun huzûrunda murâfa'a olurlar. muvellâ istid'â etmek. Madde 1810 - Hâkim ru'yet-i da'vâda el-akdemü fe'l-akdem kâ'idesine ri'âyet etmelidir. Madde 1811 istiftâ' etmesi câizdir. Madde 1812 - Hâkim, ğam ve ğussa ve açlık ve ğalebe-i nevm gibi sıhhat-ı tefekkküre mâni' olabilecek bir ârıza ile zihni müşevveş olduğu halde hükme tesaddî etmemelidir. Madde 1813 Hâkim murâfa'âtda icrây-ı tedkîkât etmekle beraber işi sürüncemede bırakmamalıdır.Madde 1814 sicillât defteri ilâmât ve senedâtı kayd muhafaza devir Fasl-ı Râbii:Sûret-i muhâkemeye dâirdir.Madde 1815 Hâkim muhâkemeye alenen icrâ eder. Fakat kable'l-hükm ne vechile hükmedileceğini ifşâ etmez. Madde 1816 — Hâkim evvelen müdde'îye da'vâsını takrîr ettirir. Ve evvelce da'vâsı tahrîren zabt olunmuş ise, davayı kırâaat ile mazmûnu kendisine tasdîk ettirilir . Madde 1817 Müddde'â aleyh, inkâr ederse hâkim müdde'îden beyyine talep eder. Madde 1818 müdde'â aleyhe yemîn teklîfi . Madde 1819Müddeinin yemin vermemesi Madde 1820 . nükûl . Madde 1821. Madde 1822 — sükut inkar sayılır.Madde 1823. Madde 1824 .Madde 1825 .Madde 1826.Madde 1827 BÂB-I SÂNÎ:HÜKME DÂiR OLUP İKİ FASLI MÜŞTEMİLDİR Fasl-ı Evvel:Hükmün şurûtu beyânındadır Madde 1829 Hükümde sebka-i da'vâ şartdır. Da'vâ sebk etmeden vukû' bulan hüküm sahîh olmaz. Madde 1830 -Madde 1831 Müdde'â aleyhin vekîli muvâcehesinde ikâme-i beyyine olundukdan sonra müdde'â aleyh bizzat meclis-i hükme hâzır olsa hâkim beyyine ile müddeâ aleyh üzerine hükmedebilir, Ve bilakis müddetâ aleyhin muvâcehesinde ikâme-i beyyine olundukdan sonra vekil meclise hâzır olsa hâkim ol beyyine ile vekîlin üzerine hükmedebelir. Fals-ı Sâni:Hükm-i gıyâbî Madde 1833 Madde 1834 Madde 1835 Madde 1836 BÂB-I SÂLiS:DA'VÂNIN BADEL-HÜKM RÜYETİ Madde 1837 Madde 1839 Madde 1840 BÂB-I RÂBİ':TAHKîMMadde 1841 Hukûk-ı nâsa mütedallık mal da'vâlarında tahkîm câizdir,Madde 1842 Madde 1843 Mahkemenin taaddüdü Madde 1844 Madde 1845 .Madde 1846 .Madde 1847.Madde 1848.Madde 1849- Madde 1850 - Madde 1851 |
ARAPÇA Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye • مجلة احكام عدلى
Mecelle Esbâb-ı Mûcibe Mazbatası . Mecelle/Sadaretin Arzı ve İrade-i Seniyye . Mecelle/Mukaddime . Majalla/Introduction . Majalla/Part I. Majalla/ PART II Mecelle/İlk 100 MADDE: MC/1. MC/2. Mecelle'den seçme hükümler güzel medeni kanun hükümleri Mecellenin külli kaideleri. Mecellenin ilk 100 maddesi. Mecellenin ilk 100 maddesi/Osmanlıca. Mecellenin ilk 100 maddesi/Arapça. Mecellenin ilk 100 maddesi/Arapça Osmanlıca Türkçe. Mecellenin ilk 100 maddesi/Türkçe kelime izahlı. Mecellenin ilk 100 maddesi/Arabi Türki İzahlı ve Şerhli. Mecelle/Hukukun Kavaid-i Külliyesi. | |
---|---|
son çalışmalar:Osmanlıca PDF mecelle• İddianame için: mütevatirin aleyhine Beyyine kabul olunmaz. Madde 73.md Hatası zahir olan zanna itibar yoktur
MM hocası Atıf Bey şerhi - Archive org Atif bey mecelle Şerhi | |
Esbabı Mucibe | Mecelle Esbâb-ı Mûcibe Mazbatası . |
Arz-ı Sadaret | Mecelle/Sadaretin Arzı ve İrade-i Seniyye . |
Mukaddime | Mecelle/Mukaddime
Majalla/Introduction .MAJALLA . Majalla/Part I. Majalla/ PART II |
Mecelle/İlk 100 MADDE | MC/1. MC/2.
Mecelle'den seçme hükümler güzel medeni kanun hümleri
|
Mecelle/Kitaplar | Mukaddime . Mecelle/Kitaplar:
Şehadetin keyfiyeti edası - 591 Şehadetin şurutu esasiyesi - 591 Şehadetin davaya muvafakatı s599- Şahitlerin ihtilafı s603 - karinei katı'a beyanında syf614 -
|
Mecelle/PDFleri
PDF Osmanlıca mecelle• Dosya:ENG Ottoman Majalle (Civil Law).pdf Dosya:232(1).pdf MM hocası Atıf Bey şerhi - Archive org Atif bey serhi Kitab-ı Dava -Kitab-ı beyyinat ve tehalif Doc kitabi dava• Kitab-ı Kaza• •Mecellenin külli kaideleri Mecelle/English | |
Türki | Mecelle/Türkçe Temyiz Reisi Ali Haydar Efendi Dürer-ül Hükkam şerhi |
ARABİ | Mecelle/Arabi
المؤلف: علي حيدر درر الحكام شرح مجلة الأحكام; المؤلف: علي حيدر; حالة الفهرسة: مفهرس فهرسة كاملة; الناشر: دار عالم الكتب; شرح المجلة (مجلة الأحكام العدلية الفقهية) تأليف: سليم رستم الباز Şerh-ül fıkıh |
Fransizca | Mecelle/Fransızca şerhi G.Sinapian Code Civil Ottoman |
English | Mecelle/English : AL-MAJALLA AL AHKAM AL ADALIYYAH (The Ottoman Courts Manual ) |
Rumca | Mecelle/Rumca |
Şerh | Mecelle şerhleri : Dürerül Hükkam Şerhu Mecelletil Ahkam- Hocaefendizade- Ali Haydar EFENDİ - Mir'at-i mecelle
Mecelle-i Ahkam-ı Adliyeden Kitab ül-Beyyinat ve Tahlif Atıf Bey Kuyucaklızade |
Kısımları | Baslangiç, Fikih Temel bilgileri olup, yüz birden dört yüz üçüncü maddeye kadardir.
|
Ahkam | Mecelle-i Ahkam-ı Adliye |
Şerh | Mecelle şerhleri : Dürerül Hükkam Şerhu Mecelletil Ahkam- Hocaefendizade- Ali Haydar EFENDİ - Mir'at-i mecelle
Mecelle-i Ahkam-ı Adliyeden Kitab ül-Beyyinat ve Tahlif Atıf Bey Kuyucaklızade |
Kısımları | Baslangiç, Fikih Temel bilgileri olup, yüz birden dört yüz üçüncü maddeye kadardir.
|
Çalışmalar | Tafsili Mecelle -
İcmali Mecelle - İzahlı Mecelle - Mecelle şerhi - Mecelle Taramaları - Osmanlıca Mecelle - Mecelle/Şerhleri- Karşılaştırmalı Mecelle-i Ahkam-ı Adliye: Mecelle Ta'dilleri ve ... |
Mecelle kartelası . Mecelle'nin Tadili |
ENGLISH: AL-MAJALLA AL AHKAM AL ADALIYYAH (The Journal of The Verdicts of The Justice or The Ottoman Courts Manual) Tam metin :Mecelle/İngilizce/Düz metin - Mecelle/English ENG word. (Majalla : INTRODUCTION .Part I: Article 1 :Majalla/Definition and Classification of Turkic Jurisprudence - Article 2: Majalla/ PART IIMajalla/MAXIMS OF TURKIC JURISPRUDENCE. (2-99 articles) +1.Book I: SALE (BUYU': 101-403 )+ 2.Book II:RENT (İCÂRAT: 404 -611 ) + 3.Book III:((612-672))Guarantee + 4.BookIV :Transfer of Debt: (673-700) + 5. Book V :Pledges (701-761)+ 6. Book VI Trust and trusteeship (762-832)+ 7.Book VII: Gift (833-880)+ 8. Book VIII: Wrongful Appropriation and Destructions WRONGFUL APPROPRIATION AND DESTRUCTION(881-940)+ 9.BookIX:Interdiction, Constraint and Pre-emption: (941-1044) + 10.Book 10: Joint Ownership (1045-1148)+ 11. Book 11: Agency (1449-1530) + 12. Book 12: Settlement and Release (1531-1571) + 13.Book 13: Admissions (1572-1612)+ 14.Book 14: Actions (1613-1675) + 15. Book 15: Evidence and Administration of an Oath (1676-1783)+ 16. Book 16: Administration of Justice by the Courts (1784-1851) | |
---|---|
Mecelle/Dictionary . Mecelle/Fransızca - Mecelle/Arabî . Mecelle/Osmani ❍ (Majalla : Introduction .INTRODUCTION .Part I: Article 1 :PART II :Majalla/Definition and Classification of Turkic Jurisprudence . Majalla/ PART II:Majalla/MAXIMS OF TURKIC JURISPRUDENCE. (2-99 articles) | |
Book I | Majalla/Book I: : BUYU' (SALE) ● Book 1: Sale. 1.Kitap: Kitab'ul Büyû' Bir mukaddime ve 7 bab (101-403) |
Book II | Majalla/Book II: RENT(İCARAT)● Book 2: Hire : 2.Kitap: Kitab'ul İcârât Bir mukaddime 8 Bab (403-611) |
Book III | Majalla/Book III: ● Book 3: Guarantee : 3.Kitap: Kitab'ul Kefâlet Bir Mukaddime 3 Bab (612-672) |
Book IV | Majalla/Book VI:● Book 4: Transfer of Debt :4.Kitap: Kitab'ul Havâle Bir Mukaddime 2 Bab (673-700) |
Book V | Majalla/Book V● Book 5: Pledges :5.Kitap: Kitab'ul Rehn Bir Mukaddime 3 Bab (701-761) |
Book VI | Majalla/Book VI● Book 6: Trust and trusteeship : 6.Kitap: Kitab'ul Emanet Bir Mukaddime 3 Bab (762-832) |
Book VII | Majalla/Book VII ● Book 7: Gift .7.Kitap: Kitab'ul Hibe Bir Mukaddime 2 Bab (833-880) |
Book VIII | Majalla/Book VIII● Book 8: Wrongful Appropriation and Destructions WRONGFUL APPROPRIATION AND DESTRUCTION8.Kitap: Kitab'ul Gasb ve-l İtlaf Bir Mukaddime 2 Bab (881-940) |
Book IX | Majalla/Book IX: Interdiction, Constraint and Pre-emption ●Book 9: Interdiction, Constraint and Pre-emption . 9.Kitap: Kitab'ul Hacr ve-l İkrah Veş-Şuf'a Bir Mukaddime 3 Bab (941-104 |
Book X | Majalla/Book X● Book 10: Joint Ownership 10.Kitap: -Kitab'ul Şirket Bir Mukaddime 8 Bab (1045-1148) |
Book XI | Majalla/Book XI● Book 11: Agency . 11.Kitap: Kitab'ul Vekalet Bir Mukaddime 3 Bab (1449-1530) |
Book XII | Majalla/Book XII● Book 12: Settlement and Release :12.Kitap: Kitab'ul Sulh ve-l İbra Bir Mukaddime 4 Bab (1531-1571) |
Book XIII | Majalla/Book XIII● Book 13: Admissions :13.Kitap: Kitab'ul İkrarBir Mukaddime 4 Bab (1572-1612) |
Book XIV | Majalla/Book XIV● Book 14: Actions :14.Kitap: Kitab'ul Da'vâ Bir Mukaddime 12 Bab (1613-1675) |
Book XV | Majalla/Book XV ● Book 15: Evidence and Administration of an Oath. 15.Kitap: Kitab'ul Beyyinat ve't-Tahlif Bir Mukaddime 4 Bab (1676-1783) |
Book XVI | Majalla/Book XVI ● Book 16: Administration of Justice by the Courts 16.Kitap: Kitab'ul Kazâ Bir Mukaddime 4 Bab (1784-1851) |
Kaynaklar | Majalla English Word text
Dosya:ENG Ottoman Majalle (Civil Law).pdf The Journal of The Verdicts of The Justice |
MECELLE: Mecelle cemiyeti | |
---|---|
Başkan : Ahmet Cevdet Paşa | |
Üyeler | 1) Filibeli Halil Efendi, 2) Seyfeddin İsmail Efendi, 3) Sirvanizâde Seyyid Ahmed Hulûsi Efendi, 4) Ahmed Hilmi Efendi, 5) Bağdatlı Muhammed Emin Efendi, 6) İbn-i Âbidinzâde Alâeddin Efendi, 7) Gerdankıran Ömer Hulûsi Efendi, 8) Şeyhülislâm Kara Halil Efendi, 9) İsa Ruhî Efendi, 10) Yunus Vehbi Efendi, 11) Abdüllatif Şükrü Efendi, 12) Ahmed Hâlid Efendi, 13) Karinâbadli Ömer Hilmi Efendi, 14) Abdüssettar Efendi |
Oluşumu | Hanefî fıkhından muktebes bir medenî kanun vücuda getirmek için Celaleddin Devvanî’nin Def-i Mezâlim adlı eserinden mülhem olarak, şer‘î mahkemelerin yanı başında nizamiye mahkemelerinin bulunmasında bir mahzûr görmeyen Cevdet Paşa’nın muârızları ile olan mücâdelesi şöyle hulâsa olunabilir: Başta Fransa elçisi olmak üzere muârızları 1804 tarihli Fransız Medenî Kanunu’nun kabulüne taraftar idiler. Ticâret nazırı Kabulî Paşa Fransız Codé Civil’ini Türkçe’ye tercüme ettirerek tasdik için Meclis-i Vükelâ’ya getirmiş idi. Bu husûsun müzâkeresi için havâss-ı vükelâdan mürekkeb encümende Fuad Paşa’nın söylediği nutuktan, Şirvânî-zâde Rüşdi Paşa ile Cevdet Paşa tarafından gösterilen delîlleri dinledikten sonra, fıkıh kitaplarından muâmelâta dair, zamanın icaplarına uygun olan meseleleri toplayarak, Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye namı ile bir kitap kaleme alınmak üzere Cevdet Paşa’nın reisliği altında memleketin değerli âlimlerinden müteşekkil bir ilim cemiyeti kurulmasına karar verilmiştir. İşte Mecelle Cemiyeti diye meşhûr olan ilim cemiyeti budur. Cevdet Paşa Mecelle’nin ehemmiyetinden bahsederken, bunun bütün nizamî mahkemelerde tatbik edildiğini, Kıbrıs’ta bile İngilizler tarafından mer‘î tutulduğunu, Bulgaristan Emâreti’nin teşekkülünde Bulgarların önce Mecelle’yi kendi lisanlarına tercüme ederek kanunlarına esas olarak aldıklarını söylemiştir. |
Tarihçesi | Mecelle’nin mukaddimesi ile birinci kitabı olan Bey’ 1286’da, 2. kitabı olan İcâre 1286’da, 3. kitabı olan Kefâlet 1287’de hazırlanmış ve ertesi senenin Muharrem’inde irâdesi alınmıştır. Yine bu sene Mecelle’nin 4. kitabı olan Havâle hazırlanmış ise de, bu bâbdaki cemiyet mazbatası epeyce çetin müzâkerelere marûz kalmıştır. Bu mazbatanın Sâdaret makamına takdiminden 8 gün sonra Divan-ı Ahkâm-ı Adliye nezâretinden azlolunan Cevdet Paşa’nın cemiyetten uzaklaştırılmış bulunması yüzünden çalışmalar aksamış ve bu kitap ancak senenin sonlarına doğru padişahın tasdikına sunulmuştur. 1287 senesi Şevvâl’inde Mecelle’nin 5. kitabı olan Rehin hazırlanıp Sâdaret makamına gönderilmiştir. Cevdet Paşa azledilmeden önce bu kitap oldukça hazırlanmış ve yazdığı müsveddeler kısmen tebyiz edilmiş idi. Yalnız rehinin son bahisleri olan akdin hükümlerinde bir eksiklik kalıp kalmadığını hakkı ile tetkike vakit kalmadan reislikten ayrılması üzerine fıkıhta rehinin en büyük hükmü sayılan, merhûnun telefi halinde borcun sukuta uğrayacağının tasrihi unutulmuştur. Cevdet Paşa’nın azlinden sonra zayıf bir surette teşekkül eden cemiyetin 6. kitabı olarak hazırladığı Vedia evvelki kitaplara uygun düşmediğinden her taraftan yapılan itirazlar ve tenkitler üzerine Cevdet Paşa’yı tekrar iş başına getirmek zarureti hâsıl olmuş ve bunun yerine vedia meselelerini de bir bâb halinde ihtivâ eylemek üzere Emânât kitabı yazılmıştır. 1289 yılı başlangıcında 7. kitap olan Hibe ve 8. kitap olan Gasp ve İtlaf neşredilmiştir. Bu kitapların baskı işleri ile uğraşıldığı sırada Mahmud Nedim Paşa’nın sadâret makamına gelmesi üzerine Cevdet Paşa tekrar cemiyet başından alınarak, arzusu hilâfına, Maraş valiliğine gönderilmiş ve bu yüzden yine bu iş yarım kalmıştır. Maraş vilâyetinin ilgâsı üzerine, İstanbul’a dönen Cevdet Paşa, sadrâzam Midhat Paşa tarafından, Mecelle’nin hazırlanmasına memur edildiğinden Hacir-İkrâh-Şüf’a adlı 9. kitap kaleme alınmıştır. Midhat Paşa’nın bu işe karşı gösterdiği husûsî alâka dolayısı ile toplantı yeri Bâb-ı Fetvâ’dan Bâbıâli’ye nakledilmiş olması yüzünden, Cevdet Paşa kendisini daha serbest bir muhitte bulmuş ve bu devrede hazırlanan kitapları, ilk devredekiler gibi, mûcip sebeplere dayanmak ve asrın yenilik bakımından olan icapları gözönüne alınmak suretiyle kaleme alınmıştır. 9. ve 10. Kitaplar, ihtivâ ettikleri hükümler bakımından, çok zengindir. Bunlar Bâbıâli vasıtası ile değil, Şeyhülislâm Turşucuzâde Ahmed Muhtar Efendi vasıtası ile, doğrudan doğruya padişaha sunularak, tasdik ettirilmiş ve keyfiyet Bâbıâli’ye Meşihat Dâiresi tarafından bildirilmiştir.
Şeyhülislâmın eski an’anede mevcut bulunan bu salâhiyetini 1293 Kanun-ı Esasî’si dahi teyit etmiştir. Meşrutiyet’in ikinci defa ilânından sonra da bu kanunun esaslı surette değiştirilen maddelerinden biri olan 29. maddenin son fıkrasında da “Şeyhülislâm muhtâc-ı müzâkere olmayan mevâddı doğrudan doğruya arzeder” kaydı vardır. Şeyhülislâmın yazılı olmayan hükümlerde imamların kavillerinden biri yerine diğerini koymak için “imam-ı müslimîn”e yapacağı arzın müzâkereye muhtac bir keyfiyet sayılmayacağı da âşikârdır. 1291 senesinde 10. kitap olan Şirket bastırılmış ve 11. kitap olan Vekâlet ve 12. kitap olan Sulh ve İbrâ’ya ait çalışmalar bitirilmiştir. Akşehirli Hasan Fehmi Efendi’nin yeniden şeyhülislâm olması üzerine kitapları Bâbıâli vasıtası ile arzı usûlüne dönülmüş ise de bu 12. kitaba ait mazbata Sadâret’e takdim olunmadan Cevdet Paşa’nın âni olarak Yanya valiliğine tayin olunması sebebi ile çalışmaları yine yüz üstü kalmıştır. Mâmafih Yanya’ya gittikten sonra da Cevdet Paşa, gayr-i resmî olarak, bu cemiyetin işleri ile uğraşmıştır. Halbuki ikinci defa Maarif nazırlığına tayin olunduktan sonra bu husûstaki çalışmalarını az çok gevşetmiştir. Mâmafih Adliye nazırlığına ikinci defa gelen Cevdet Paşa’nın Mecelle’de bırakılan noksanı nezârete ilave olunan ticâret mahkemeleri dolayısı ile pek yakından hissetmesi ve usûl-i muhakemenin esaslı ve sâlim kaidelere raptının âcil bir ihtiyac halini alması üzerine, hukuk muhâkemesi usûlüne ait hükümleri de ihtivâ edecek olan Mecelle çalışmaları hızlanmış ve bu sırada cemiyetce tamamlanan ve 13. kitap olan İkrâr’ı Adliye nazırı unvanı ile imzalamıştır. 14. kitap olan Dâva 1293’te irâdeye sunulmuştur ve bunu 15. kitap olan Beyyinât ve müteâkıben 16. ve sonuncu olan Kazâ kitabı tâkip etmiştir. Bundan sonra cemiyet kasâme meselesi ile uğraşmış, mahkemelerce tatbikatta pek çok güçlüklere sebebiyet veren bu güç iş de irâdeye sunulan bir müzekkere ile sağlam esasa bağlanmıştır. Sultan Abdülhamid II.’in günden güne artan vehmi, cemiyete iştirâk edenlerin sayısı ne kadar az olursa olsun her toplantıyı endişe ile karşılaması yüzünden çalışmaları felce uğratmış ve Mecelle’nin 16. kitabından sonraki kitapların takdiminden vazgeçilmiştir. |
Mütealalar | Elmalılı Hamdi Yazır, 1909 yılında kaleme aldığı Mehâkim-i Şer’iyye ve Hükkâm-ı Şer’ Kanunu ve Esbâb-ı Mûcibe Mazbatası’nda “kanun-ı medenîmiz” olan Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye ve Mecelle Cemiyeti hakkında şunları söylüyordu: “(…) bu devirler içinde yalnız Mecelle Cem’iyyet-i Celîlesi’nin eser-i himmeti olan kanûn-ı medenîmiz, kuvve-i kazâiyyemiz nâmına bir vesîle-i ibtihâc teşkil edebilirdi. Cem’iyyet-i müşârun ileyhânın idâmesiyle teşkîlât-ı adliyemizin ikmâline kadar o himmete mürâcaat olunmuş olaydı, Osmanlılar bugün pek muntazam bir kuvve-i kazâiyyeye mâlik olurlardı.” |
Cevdet Paşa 1303 (h.) tarihinde 5. defa Adliye nazırlığına gelince, Mecelle işleri ile yeniden uğraşmaya imkân bulmuş ise de, eski arkadaşlarından yalnız Karin-abatlı Ömer Hilmi Efendi kalmış ve yeniden âzâ tayin edilenler ile cemiyet eski tecânüsünü kaybetmiştir. Nihâyet Bâb-ı Fetvâ’daki ictimâlar Abdülhamid II.’in vehimini arttırdığından Cevdet Paşa’ya yapılan itaptan ve Sadrâzam Said Paşa’nın padişahın arzusuna uygun mütâleası alındıktan sonra 26 Cemâziyelevvel 1306 tarihli irâde ile cemiyet ilgâ olunmuş ve Mecelle mesâisi resmen nihâyet bulmuştur. |